KARADUL +18 - TAMAMLANDI-

By suveyda_rey

698K 41.1K 10.2K

Çocuklar ruhlarına sızan Karadul'un gölgesine sığınırken gelecek tekrar yazıldı. Anlaşma yapıldı ve geleceğin... More

GİRİŞ
KARADUL
Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
BÖLÜM 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 11
Bölüm 12
Böölüm 13
Bölüm 14
KARAKTERLER
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm 24
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 27
Bölüm 28
Bölüm 29
Bölüm 30
Bölüm 31
Bölüm 32
Bölüm 33
Bölüm 34
Bölüm 35
Bölüm 36
Bölüm 37
Bölüm 38 - FİNAL

Bölüm 10

18.9K 1.1K 275
By suveyda_rey

KEYİFLİ OKUMALAAR! SİZİ SEVİYOREEE :)

***

Çakır.

"Onun annesi bir katil," Diye bağıran adamın hemen ardından tedirgin bakışlarım Neva'ya döndü.

Donup kaldığı gibi önce sendeledi fakat sonra bir anda titremeye başlayınca anlayamadığım bir his içimi kapladı. Kedere boğuldum, sanki canım yandı. Kendime engel olamayıp Neva'ya doğru adım attığım sırada Yekta'nın kollarına yığılmasını izledim.

Anlık saran korku beni hızlı şekilde öne itti. Gözleri yarı baygın şeklindeydi. Titriyor, nefes almaya çalışıyor fakat ne bayılıyordu ne ayılıyordu.

Babam büyük bir telaşla yanıma çöküp Neva'ya seslenmeye çalıştı. Yekta kızın yüzünü çevirmiş ona seslenirken ben içimde sızlayan bir yerlerimle beraber izliyordum.

Annem benim inandığım tek gerçek... demişti Neva. Az önceki çocuklar elindeki son gerçeği kopardı.

Yekta bir anda dükkanda oturan Asya'yı çağırdı. Diğerleri de dışarı çıktığında Asya hemen yanımıza geldi ve ben kalkmıştım. Önce nabzına sonra gözlerine baktı kızın.

"Epilepsi mi?" Diye Soran babama olumsuz cevap verip kızı sol tarafına doğru yatırdı. Çok kötü titriyordu. Babam anında ayağa kalkıp bizi izleyen gençlere döndü.

"Tek bir laf! TEK BİR LAF DAHA DUYARSAM, BU KIZA ÖTE GİT DİYEN GÖRÜRSEM SONUNUN NE OLACAĞINI SİZ COK İYİ BİLİYORSUNUZ! Karadul'un ne yapacağı onlara kalmış, bu sizin haddiniz değil. Bu kızın burada akrabaları var ister kalır ister gider. Tek bir şey diyeni gebertirim! Şimdi defolun buradan!"

O sırada tamamen bilinci kaybolan Neva ile "İçeri taşıyın," dedi Asya. Yekta hiç zorlanmadan kızı kucakladığı gibi içeri taşımış hızlıca üzerini boşalttığım masaya yatırmıştı. "O iyi mi?" Diye sormadan edemedim. Merakım benden bağımsız hareket etmişti.

Babam sorduğum soru ile göz ucuyla bana bakmıştı. Evdeki konuşmasının ise yaradığını düşünmüş olabilirdi fakat ben sadece içimden geldiği gibi davranıyordum. Kızı ilk karşımda gördüğümde yaşadıklarımı, hissettiklerimi tanımlamam imkansızdı fakat neden bilmiyorum ama nefret etmeye çalıştıkça kendimi kıza çekilmiş hissediyordum.

Kullandığı ilaçları görünce, saklamaya çalışsa da hep bir tedirgin görünce içimde anlayamadığım duygulara boğuluyordum.

"Epilepsi değil ama bir sinir krizi çeşidi gibi bir şey."

Masada sol tarafına doğru baygın şekilde yatan kızı biraz uzaktan izliyordum. Yekta hemen dibinde elini bile tutarken babam ayakucunda sanki uzaklaşırsa bir şey olacakmış gibi korkuyla bekliyor.

"Onun buraya gelmesi kötü sonuçlar doğurur demiştim," diyerek daha önce söylediğim şeyleri tekrar dile getirdim. Babam ve Yekta'nın gözleri bana döndü. "Ailesinden mi ayıralım yani?" Diye konuştu Yekta. Kırmızıçizgisi zaten ailesiz olmaktı. Bu yüzden kıza karşı duruşunu değiştirmişti.

Kızı Nihan'ın yanından geldiğini sanmıştık hepimiz. Bir nevi beyaz bayrak. O yüzden büyük bir nefretle karşıladık. Fakat sonradan öğrendiğimiz şeyler bizi de üzmüştü. Kız yetimhanede büyümüş, ne olduğunu bilmesek de bir şeyler yaşamış ve onu bulan Alaz'dı.

Ona karşı ön yargılı davranmamızı gerektirecek bir şey yoktu ortada. "Ailesinden ayıralım demiyorum ama burada kaldıkça her şeyi öğrenecek yavaş yavaş ve o," deyip gözlerimi masadaki kıza çevirdim. "Güçlü dursa da fazla hassas. Her öğrendiği şey onu böyle yıkar."

Dediklerim ile hepsinin bakışlarında haklılığımı destekleyen düşünceler vardı. Babam sakalını sıvazlayarak derin nefes aldı. Giray yanıma gelip yaslandığım masaya sırtını yasladı. "Olacak olan bu zaten," diye konuştuğunda gözler Giray'a döndü.

"Kızın buraya niye geldiği ortada değil mi? Sadece ben anlamış olamam?"

Kafamı sallayarak Giray'ı destekledim. Başında kızı Nihan'ın gönderdiğini düşündük fakat onu Alaz'ın bulduğunu ve yetimhanede büyüdüğünü öğrenince ve gizemli hallerini görünce kızın annesini aradığını anlamıştım.

"Yani buraya gelirken duyacağı her şeyi göze almıştır," diye devam etti Yekta. O sırada sokağı inleten ambulans sesi ile babam hemen dışarıya çıkmıştı sağlıkçıları çağırmak için. Saniyeler sonra iki sağlıkçı ile birlikte dönen babam hemen masadaki kızı göstermişti.

Sağlıkçılar hızlı şekilde Neva'yı kontrolden geçirirken Neva cılız bir çığlık atarak uyanmıştı. Bunu beklemediğimiz için irkilmiş ve doğrulmuştuk. "Tamam sakin ol," diye konuştu Asya oldukça samimi bir şekilde. "Güvendesin, bak yanımızdasın." Neva önce ne demek istediğini düşünür gibi baktı fakat sonra gözle görülür şekilde rahatladı.

Ellerinde hala titremeler devam ediyordu. Sağlıkçı tansiyonunu ölçüp "Ambulans'a kadar yürüyebilir misiniz?" Diye sordu. Neva kafasını iki yana sallayarak parmaklarını oynattı hemen. "Hastaneye gitmesine gerek olmadığını, ilacını içince düzeleceğini söylüyor," diyerek açıkladı babam. Yüzünde bunu desteklemediğini gösteren emareler vardı.

"Emin misiniz? Kontrolden geçmenizde fayda var."

Sağlıkçıya dönerek yine kafasını iki yana salladı ve parmaklarını babama dönerek oynattı. "Konversiyon bozukluğu olduğunu ve yaşadığı bir stresten dolayı nüksettiğini söylüyor. İlaç içince düzelecektir." Yeni bir bilgi daha öğrenmenin verdiği ağırlıkla kaşlarımı çattım. Bu kızı tanıdıkça altında çok fazla yara çıkıyordu.

Sağlıkçılar kısa bir süre sonra gidince babam elini Neva'ya uzattı ve inmesine yardım etti. "Korkuttun bizi." Neva'nın yüzüne mahcup bir ifade yayılınca babam samimi bir şekilde omzunu sıvazladı. "Sen iyi ol gerisi önemli değil."

Tekrar parmaklarını oynattığında babamın kaşları çatıldı. "Biri bıraksın seni eve," diye konuşan babamın hemen ardında Neva kafasını iki yana salladı. Gözleri taşmak için yer arıyordu, kendini sıktığı o kadar belliydi ki. Tekrar parmaklarını oynatınca babam yenilgiyle kafasını salladı ve Neva çantasını aldığı gibi koşarcasına çıktı dükkandan.

"Yanlız kalmak istiyormuş, eve gitti." diyerek bizi aydınlattı babam. "Kız yıkıldı," diye konuştu Eslem gerçek bir üzüntüyle. Aslında kimsenin ona kötü davranmak istemediğini biliyorum ama başta yaşadıkları şok etmişti onları.

"Kız gerçekten masum. Tek umudum annem demişti bana. Yıkılması çok normal."

Gözlerim hiç sesi çıkmayan Yekta'ya dönünce onun kollarını göğsünde bağlayarak yeri izlediğini gördüm. "Ne düşünüyorsun?" Sorunun kendisine geldiğini anlamış gibi anında gözleri bana döndü.

"Yalnız kalmaması gerektiğini. Bazı şeyleri hâlâ bilmemesi gerektiğini düşünüyorum fakat aramıza girebilir."

Ben diğerlerine bakarken Yekta'nın dediğini ilk onaylayan Enes olmuştu. Yanına bir bilgisayar kurdu bulduğuna sevinmişti. Ama içimden bir ses kızın sadece bu konuda iyi olmadığını söylüyor. Bizi daha çok şaşırtacak gibi.

"Kızın zararını göreceğimizi sanmıyorum. Tek derdi annesi," diye konuştu Giray boynundaki kulaklığın birini arada bir kulağına yaklaştırırken. Gözü telefonundaydı fakat aynı anda birden fazla işi yürütebilecek bir akla sahipti.

Kızlar kısa bir an birbirlerine bakıp omuzlarını silkti. "Ben hâlâ sevemedim ve ısınamadım," diyen Eslem'e baktı babam. "Bu yanımızdayken onu kırıp rencide edeceğin anlamına gelmez." Eslem babamdan aldığı uyarı ile kafasını salladı.

Gözler bana döndüğünde yutkunmadan edemedim. Benim için olmasa daha iyiydi Nihan'ı hatırlatıp duruyordu. Bu canımı çok sıkıyordu ona olan özlemimi pekiştiriyordu fakat bir yanımda kızın yanımda olmasını ve ona göz kulak olmamı istiyor.

"Sanki yok desem beni dinleyeceksiniz," diye yalandan homurdandım. Yekta gözlerini devirirken babam bana döndü. "Herkesin ortak düşüncesi önemli." Omuz silkip yaslandığım yerden doğruldum ve ellerimi cebime koydum. "Benim için farketmez. Varlığı da yokluğu da bir."

Hayır Nihan'ın öz kızı olmasını kıskanmıyordum.

Hayır Karadul'da benim hiç hakkım yokken onun bütün haklara sahip olmasını da kıskanmıyorum.

"O zaman yanına gidelim," diye konuştu Yekta. Dışarı çıktığımızda kimse yoktu. En son babamın bağırmasının ardından herkes suspus olup ortadan kaybolmuştu. Hâlâ kızı taşladıklarına inanamıyordum. O gece yaşananları kıza yaşatmak istediler resmen.

Kalabalık bir şekilde binaya girip ikinci kata çıkmıştık. Yoğun bir duygusal müzik sesi geliyordu. Babam kapıyı çaldıktan kısa süre sonra anneannem açtı kapıyı. "Hoş geldiniz çocuklar," diyerek kenara çekildi. Geçenler sırayla elini öperken sıra bana geldi.

"Gelmez oldun hayırsız," deyince sıkı sıkı sarıldım. "Yeni torunu bulunca eskisini unuttun tontonum," dediğimde suratı hemen asıldı. "Şimdi terliği yersin bak! Hiç öyle şey olur mu?" Kısa bir kahkaha atarak yanağına öpücük bırakıp içeriye girdim. Müzik sesi diğer odadan geliyordu.

En son babam gelince hepimiz koltuklara yayılmıştık. "Neva nerede?" Diye sordu babam. En son eve gitmek istediğini söylemişti babama. Tontonum sıkıntılı bir nefes aldı. "Geldiğinde kötüydü soru sordurmadan odasına gitti sonra ağlayacak gibi bana geldi müzik açabilir miyim dedi. Geldiğinden beridir müzik dinliyor odasında."

Yabancı çalan müzik bir anda kendini türk müziğine bıraktı. Bu müziği biliyordum. Irmak Arıcı ve Kerim Araz'dan Toparlanmam lazımdı. Sanki kendi acısını dillendiren müzikler dinliyordu.

"Ben bir lavaboya gideyim," diyerek ayaklanan Yekta salondan çıktığı gibi gözden kayboldu. O sırada anneannemle konuşan babama döndüm. Dışarıda olanları anlatıyordu. İşin sıkıntısı birazdan Alaz'da duyacaktı ve onu nasıl tutacağız bilmiyordum.

Anneannem kızaran ve yaşaran gözlerini beyaz yazmasına sildi. Acıyla yine mırıldanmaya başlamıştı. Yanına gidip oturdum. "Ağlama tontonum," diyerek sardım kollarımın arasına. "Yavrum daha küçükken yaşamış zaten yaşayacağını, hala çilesi bitmiyor," dediğinde dikkatimi çeken şey ile geri çekildim.

Bu diğerlerinin de dikkatini çekmişti. "Ne yaşamış?" Diye sordum merakla. Anneannem eliyle yüzünü sıvazlarken Yekta gelmiş tekrar yerine oturmuştu. "Küçücük yaştayken kaçırılmış," dedi gerçek bir acıyla. Bu öğrendiğimiz bir şeydi.

"Yetimhane müdürü Alaz'la bizim beye anlatmış. 8 yaşında bir anda kaybolmuş, kimse bulamamış onu. Bir sene boyunca hiçbir iz çıkmayınca öldü sanılmış sonra bir gün bir isimsiz ihbar gelmiş. Çocuk parkı gibi bir yermiş orada bulmuşlar Neva'yı. Çok kötüymüş, 9 yaşında 12 kilo anca kalmış. Donarak ölmek üzereymiş. 3 ay komada yatırmışlar vücudu bir şeye girmiş, dilin dönmüyor demeye," dediğinde "Hipotermi," diye fısıldadı Eslem merakla dinlerken.

Odadaki herkes hatta Giray bile telefonu kaldırmış anneannemi dinliyordu. "Heh o," dedi anneannem. "Doktorlar demişler ki; Vücudunda böcek ısırıkları, kirden pastan, böcekten oluşan iltihaplı yaralar, dayak izleri, bıçak kesikleri, ameliyat izleri var. Vücudu bir sene boyunca güneş görmemiş ve bir anda aldığı ışık yüzünden gözü zarar görmüş. Sesi de o zaman kısılmış. Psikolog doktorların dediklerine göre korku anında attığı çığlıklar yüzünden ses telleri zarar görmüş ve attığı çığlıklar ağzı kapalı olduğu için kulak zararına da zarar vermiş."

"Ohaa!" Dedi Enes dehşet bir ifadeyle anneanneme bakarken. "N-nasıl olur ya böyle bir şey? Kim küçücük bir çocuktan ne ister?" Asya gözlerini yere çevirerek konuşurken sesi titriyordu. "Ah yavrum ne bilelim. Bulunamamış zaten o adamlarda. Sonrası da hayata tutunmaya çalışmakla geçmiş."

Göğsümün daraldığını hissettim. Sıkıntı dolu nefes alarak geriye yaslandığımda herkesin aynı olduğunu farkettim. Kimse böyle şeyler beklemiyordu. Babam kollarını dirseklerine dayamış üzgün bir halde yere bakıyordu. Yekta ayaklanıp balkona doğru geçti ve dalgın bakışlarla dışarıyı seyretti bir süre.

Babam bir anda ayaklanıp salondan çıkınca arkasından meraklı gözlerle bakmakla yetindik sadece. Kısa bir süre sonra Neva'nın müzikleri kesilmişti, sanırım babam onun yanına gitmişti.

Ayağa kalkıp Yekta'nın yanına geçtim. Onun gibi öylece yola baktığımda konuşacağında emindim. "Neva'ya yardım etme isteğim, Nihan'a olan nefretimin önüne geçmeye çalışıyor." Mırıldanışını ben bile zorla duymuştum. Sesli şekilde nefes verip gözlerimi ona çevirdim.

"Yalnız değilsin bu konuda."

"Keşke onu Nihan göndermiş olsaydı keşke annesi gibi ihanet eden birisi olsaydı. Her şey daha kolay olurdu."

Saçma gelmiş gibi güldüm. Nihan'ın bu mahalleye girecek olması büyük kaos demekti. O zaman nasıl olurdu bilmem ama o zaman yaşanan kaosu az önce duyduklarıma tercih ederdim.

Hiçbir çocuk incinmemeliydi fakat çocuklar çok incindi.

Salona giren ayak sesleri ile Yekta'yla aynı anda kafamızı çevirdik kapıya. Babam Neva'nın omzuna ellerini koymuş onu yanımıza getirmişti. Üzerinde askılı bir tişört ve kısa şortu olan kız oldukça bitkindi. Yüzü hala bembeyazdı ve gözleriyle burnu ağladığını belli edecek şekilde kıpkırmızıydı.

Neva'yı yönlendirerek tontonumun diğer yanına oturttu. "Anneannen bizi bilir," dedi babam sevecen şekilde. "Ne yaşarsak yaşayalım birlikte atlatacağız." Bu bizim ilkemizdi. Biz sadece birdik. O,bu, şu değildik. Sadece bizdik. Aileydik.

Neva dolu gözleriyle babama baktı kısa süre ardından emin olmayan bakışları sırayla hepinizde gezindi. Dudaklarını kıpırdattı. 'Ben sizden birisi değilim' demişti. Bizim ona olan davranışımızdan dolayıydı. Grupta herkes dudak okuma dersi aldı diğerleri henüz iyi değil fakat babam ben ve Yekta çok iyiydik bu konuda. "Nihan'ın yaptıklarını sende çıkarmamız hataydı," dedi bir anda Asya.

Neva bir anda gözleri dolu şekilde Asya'ya döndü. Kızgınlık vardı ama sanki Asya'ya değil gibiydi. Daha çok söylenenler sinirlendiriyordu. Bir an konuşacakmış gibi nefes aldı fakat sonra duraksayıp babama döndü dudaklarını kıpırdattı.

"Ne olduysa oldu ama annem suçsuz ben inanıyorum buna ve size de kanıtlayacağım. Hepiniz bunu göreceksiniz," diyen babam Neva'nin dudaklarından düşeni seslendirmişti.

O kadar emin ve ciddi konuşuyordu ki o gece olanları görmesem sanırım direk inanırdım. Fakat o gece olanlar herkesin hafızasında bir kabus olarak yer ediniyordu zaten. Asya derin nefes alıp susmayı tercih etti çünkü Neva'nın geçirdiği krizden etkilenmişti. Bir başkası şu an tam karşısında olsaydı muhtemelen ağzına sıçmıştı.

"Sen kanıtlayana kadar nefretimiz olduğu yerde kalacak. Eğer kanıtlarsan ki hiç zannetmiyorum ama o zaman özür dilemesini de biliriz. Merak etme," diye konuştu Eslem soğuk suratını kuşanıp. Neva duyduklarında sonra sırtını dikleyip anında kafasını salladı ve yanaklarına kayan yaşları sildi.

"Tamam," diye oynattı dudaklarını. Dik duruşu kendinden emin duruşu sanki bir şeyler biliyormuş gibi hissettiriyordu. Ya umut ettiği şeye çok güveniyordu ya da Neva sandığımızdan çok daha şey biliyordu.

O sırada telefon sesi odayı doldurunca Neva ayaklandı ve koltuğun kenarındaki telefonunu aldı. Onun kalkması ile babamda kalkıp koltuğa oturmuştu. Görüntülü telefonu açıp kızarmış gözlerini ekrana dikti.

"Çiçeğiiimmm!" Diye şakıyan herif geçen günkü herifti. Duraksadıktan sonra "Lan ne oldu sana? Niye ağladın sen, biri bir şey mi yaptı Neva?" Diye sert şekilde konuştu. Yekta ve babam gibi benimde gözlerim Neva'ya dikilmişti.

Neva işaret dilinde kısa bir hareket yaptıktan sonra telefonun karşısında ki herif bir süre sessiz kaldı ardından "Kafede bekliyoruz seni, önemli," deyince Neva kafa sallayıp telefonu kapattı.

"Seni bırakalım," diye konuştu Yekta sakince. Neva'nın yorgun bakışları Yekta'ya dönünce kısıldı. "Kendim gidebilecek yaştayım," diyerek arkasını döndüğü gibi odasına gitti. Anneannem arkasından mutfağa gidince gözler babama döndü.

"Bir şeylerden oldukça emin ama nelerden?" Diye mırıldandı Giray yine gözleri telefondayken. "Bunu zamanla göreceğiz," diyen babam gerilmeme sebep oldu. "Ya öğrendiğimiz de geç kalırsak?"

"Benimde korkum bu. Kız bazı konularda fazlasıyla iyi. Hatta Aven kadar iyi bu beni tedirgin ediyor," diye konuştu Asya. Babam derin nefes alıp doğruldu ve gözlerini Yekta'ya çevirdi. "Gözün üzerinde olsun. Kız fazla dikkatli hepiniz göz hapsine alırsanız geri çekilir." En azından Yekta bu konuda iyiydi ve kızı göz hapsine almak hiç yoktan beni rahatlattı.

Bundan sonra ise elimizden gelen tek şey yıllar önce yaşanan olayı ve kayıpları tekrar yaşatmamak için uğraşmak.

**

Neva'dan..

Kısa kollu cropu başımdan geçirdiğim sırada dış kapının kapanma sesi gelmişti. Hızlıca gömleğimi de belime bağlayarak ve ince kulplu sırt çantamı takarak evden çıktığımda sokaktakilerin tekrar gözü bana dönmüştü.

Suratım ve gözlerim o kadar ifadesizdi ki sanki Neva değil şu an Aven'dim. Mahallenin dışına yürüyüp caddeye gittiğimde gördüğüm taksiye elimi salladım. Elime aldığım not defterime Ukte kafenin* adını ve kısaca adresini yazınca taksici direk sürmeye başladı.

Elime telefonumu aldığım gibi gizli olan e posta adresime girdim. Bu e-posta adresimden sadece onunla konuşuyordum. Hızlı şekilde girdiğim gibi mesaj yazmaya başladım.

"Bana anlatmamayı tercih ettiğin her şeyi öğrenmeye başlıyorum. Canın yanacak demiştin ama canım yanmadı bu daha beteri! Umarım yalanlar sıralamıyorsundur bana yoksa emin ol hiç görmediğin Neva'yı görürsün."

Yazdığım iletiyi gönderdiğim gibi telefonun ekranını kapatmıştım. Yaklaşık 15 dakikanın sonunda kafeye gelmiştim. Parayı ödediğim gibi taksiden inip kafeye geçtim. Uzun zamandır konuşmaları burada yaptık. Sessiz, sakin ve herkes kendi halindeydi. Ayrıca kafenin sakinleri olan iki kadında cidden çok tatlıydı.

Emre ve Gözde'nin oturduğu masaya oturduğum gibi bakışlar bana döndü. Emre gözlerini önce alnıma çevirdi. "Kim yaptı?" Diye sorarken fazla sakin duruyordu. Fakat bakışları çok sertti.

Not defterine "Sonra konuşuruz," yazarak asıl konuya döndüm. "Önemli olan şey ne?"

Emre derin nefes alarak kısa bir an etrafa baktı. "Müdür bir şeyler çeviriyor," dedi. Gözde de bize doğru eğilip sır dolu konuşmamıza dahil oldu. "Bir şeyler saklıyor ve dün iki çocuk daha kaçırılmak üzereydi."

Son söylediği şeyler kanımın donmasına sebep olmuştu. Çocuklara baktığımız yetimhane yıllar önce içinden kaçırıldığım yetimhaneydi. Her yıl belli sayıda belli aralıklarda çocuklar yetimhanelerden kaçırılıyordu. Biz ise sırf bir çocuk daha kaçırılmasın diye o yetimhanede parasız çalışıyorduk.

Çantamdan hızlı şekilde bilgisayarımı çıkardım ve müdürün bilgisayarına işime bir gün yarar diye sızdırdığım virüsü çalıştırdım. Bu virüs hızlı şekilde bilgisayardaki verileri benim bilgisayarıma kopyalayacaktı.

Ellerimi kullanarak "Akşam verileri her şeyi inceleyeceğim bulduklarımı yine toplayınca anlatırım size," dediğimde virüs çoktan işini halletmişti. Virüsü tekrar devre dışı bırakırken kafeye birisi girdi. Gözlerim kısa bir an bakmak için kalkarken donup kaldı.

Yekta gelmişti.

Elinde telefonuyla boş bir masaya oturuşunu izledim. Birini bekliyordu sanırım. Eliyle garsonu çağırdıktan sonra gözleri etrafta gezindi ve o an beni görünce duraksadı. Beni burada görmeyi beklemiyormuş gibi kaşları çatıldı ardından yanımdakilere kısaca bakıp kafa sallayarak selam verdi.

Aynı şekilde karşılık verdim.

Kısa süre sonra yanına bir adam oturunca dikkatimi başka tarafa verdim. Sistemden çıkarak bilgisayarı kapatıp kaldırdım. Parmaklarımla "Kaçırılan çocuklar kaç yaşlarında?" Diye sordum

Emre sıkıntılı şekilde çenesini sıvazlayıp "10 ile 15 arası," dedi. Araştırmalarımıza göre başka yetimhanelerde sürekli çocuklar kaçırıldı, kimisinde polis el attı ama bir şey bulamadı. Kimisinde üstü kapatıldı bir tek bizim çalıştığımız yetimhaneden çocuk kaçıramıyorlardı. Bu da sadece bizim sayemizde.

Yıllar önce beni kaçıranlar olduğunu düşünüyorduk ama emin değildik. Kaçırma yöntemleri aynıydı bir anda ortadan kaybolup üstünün kapatılması da onlar olduğuna düşündürüyordu. Ellerimi oynatarak "Ben gideyim artık," deyip eşyalarımı topladım.

"Bir şeyler yapmak zorundayız," dedi Gözde ve tam o sırada Yekta yanımıza gelmişti. Gözleri duydukları ile Gözde'ye kaydı fakat duymamış gibi davranarak "Merhaba," dedi.

Emre "Merhaba," diye konuştuğunda bakışları onda takılı kaldı. Bir yerden tanıyacakmış gibiydi fakat sonra geri döndü. "Eve geçiyorum ben, toparlandığını görünce sorayım dedim. Eve gidiyorsan bırakayım," dediğinde olumlu şekilde salladım kafamı. Sonra bizimkilere dönüp Yekta'yı mahalleden arkadaşım olarak tanıttım. Sonra Yekta'ya dönüp dudaklarımı oynatarak arkadaşlarımı tanıttım.

Sırayla el sıkıştıkları zaman ben ayaklanmıştım. Emre ve Gözde'ye sarıldıktan sonra kafeden çıkmıştık. Yekta sesini duyurmak için hafifçe eğildi ve kısık şekilde konuştu.

"Adamla konuşup güvenlik denetlenmesini şimdiye aldırabilir misin?"

Kafamı çevirip ona baktığım sırada yakınlığımızı umursamamaya çalıştım. "Neden?" Diye sordum dudaklarımı oynatarak. Hafif doğrulup geri çekilirken elini belime attı. "Anlatamam ama ortalık karıştı bugün halletmemiz gerekiyor," deyince telefonumu çıkartıp adama hızlıca bir şeyler uydurdum.

Yekta'nın devasa motorunun önüne gelince hayranlıkla baka kaldım. Motor delisi oluşumun yanı sıra bayadır kendi motorumu da süremiyordum.

"Korkar mısın?" Diye sorduğunda Yekta'ya bakarak "Bayılırım."diye mırıldandı dudaklarım. Kaşları şaşkınlıkla havaya kalktı ve gülümsedi. Kendi kaskını bana uzatıp "Görelim bakalım gerçekten seviyor musun," dedi.

Kaskı kafama taktığım sırada Yekta çoktan motora binmişti. Ellerimi omuzlarına koyarak basamağa bastım ve motora bindim. "İlk defa binmiyorsun," dedi anladığını gösterir gibi.

Gülümsemekle yetindim ve beline sarıldım. Arkası yüksek olduğu için sağlam şekilde durmam gerekiyordu. Yekta motoru çalıştırıp kaldırdığı gibi hızını arttırdı.

Gözlerimi kapatıp anın tanıdı yaşarken kısa sürede mahalleye gelmiştik bile. Hızını yavaşlattı ve mahallenin sokaklarından tedbirli şekilde geçti. En son aş evine gelince durdu ve durmasıyla omuzlarından destek alarak motordan indim.

"Bizimkiler içeride," dediğinde kaskı ona uzatıp içeri girdim. İki masayı birleştirmiş oturuyorlardı. Vedat abi ise ayakta duruyor kollarını birleştirmiş masadakileri dinliyordu.

Klimayı açtıklarını iliklerime kadar ürperince anladım. Boş sandalyeye çantamı koyarken kafamla herkese selam verdim. "Adamla konuştunuz mu?" Diye sordu Çakır gözlerini bana çevirerek. Çantamdaki telefonuma hızlıca uzanıp mesaj var mı diye baktığımda adamdan gelen olumlu cevabı gördüm.

"1 Saat sonra gelmemi istiyor," diyerek belimdeki gömleği çözüp üzerime giydim. O sıra da Yekta içeri girmiş ve anlık duraksamıştı. "İçerisi neden soğuk?" Dediğinde diğerlerinin aklına yeni gelmiş gibi irkilmişlerdi.

"Kusura bakma," dedi Enes masadaki kumandayı alıp hızlıca kapattı. "Alışık değiliz biz unuttuğumuz da sen hatırlat Neva," dedi Çakır beklemediğim bir samimiyetle.

Masaya oturduğum gibi ortadaki kağıtlara göz attım. "Olay basit," diye girdi konuya Giray. "Neva normal şekilde girecek çalışacağı yere. Bizde müşteri gibi oturmuş olacağız mekanda ayrı ayrı. Enes ise arabadan Neva'ya yardım etmeye çalışacak, kameralara sızıp gelen gideni duyuracak olası bir durumda haber verecek ve hepimizde kulaklık olacak Neva'ya durumdan haber bildirmek için."

Adını hala öğrenemediğim aşevinde çalışan çocuk hepimize çay bıraktı. Ellerimi sıcak çay bardağına sardığım sırada çok fazla morardıklarını gördüm. İçimin ısınması için bir kaç yudum aldığım sırada üşüyen ve buz tutan elim bardağı tutmakta zorlandı anlık titredi. Hemen solumda oturan Çakır bardağa uzanıp elimden aldı ve masaya bıraktı.

Ellerimi birleştirip çaktırmadan ovalamaya çalıştım. Masadakiler çaktırmadan ellerime bakıyordu ama hemen ardından masadaki kağıtlara geri dönüyorlardı. Vedat abi kapıya doğru yürüyüp kapalı kapıyı açıp tekrar yanımıza geldi.

"Kaçış planını herkes biliyor mu?"

Giray'ın sorusu ile herkes olumlu mırıltılar çıkartırken ben başımı iki yana sallamıştım. Giray bana dönüp bir elini beline koyarken diğerini hava kaldırmış önemli bir şey anlatan bir profesör gibi duruyordu. "Sana düşen sadece görevine odaklanmak. Kaçış planı bizlerde seni korumakta öyle. Bir şey olduğu an öncelik seni oradan çıkarmak. Paslaşmalı düşün, Çakır seni oradan çıkartıp adamları üzerine çekerken Yekta seni binadan çıkartacak, Enes, Yekta'dan devralıp seni güvenli yere getirecek falan. Senin ilk görevin ve bu görevin çok önemli. Yani sadece buna odaklan ve geri kalan planlarla kafanı meşgul etme."

Tekrar kafamı salladığımda Yekta masadaki kağıtları topladı. "Herkes iyi çalıştıysa hazırlansın birazdan dağılırız," diyerek düzenli kağıtları arka tarafa götürdü geri döndüğünde ise ince bir polar vardı elinde. Düzgün şekilde omuzlarıma bıraktığında omuzlarım gevşemişti sanki.

"En ufak bir soğuk bile böyle morartıyor mu ellerini?" Diye sordu Yekta merakla. "Büyük ihtimal psikolojik, tedavi gördün mü?" İki sorusuna da kafamı sallayıp önümdeki not defterine uzanacakken üç ayrı sesten "Dudaklarını oynat," cümlesi çıkınca donup kaldım.

Vedat abiden Yekta'ya ondan da Çakır'a göz ucuyla baktım. "Psikolojik zaten. Ne kadar bu yüzden tedavi görsem de sonuç alamadım." Yekta'nın sesiyle canlanan cümlelerimin ardından Vedat abi ellerini birbirine çarptı. "Haydi, herkes dağılsın yerine yarım saate Neva'yı dükkana getireceğim."

"Öncelik kendi canınızın güvenliği. Canını hiçe sayanın canına okurum," diye konuşarak gözlerini gruba dikti Yekta. En son ise Çakır da uzun uzun bekledi cevap ister gibi. "Tamam oğlum," diye homurdanıp dükkandan çıktı diğerleri gibi.

Dükkanda biz kalınca Vedat abi elini omuzuma koydu. "Arabam bir sokak yukarıda yürüyelim mi?" Diye sorunca kafamı sallayıp ayağa kalktım. Birlikte yürürken bize bakanların gözlerini yok saymakta zorlandım. Vedat abi ve ben yan yana sanki ya çok saçma bir şeymişiz gibi ya tiksintiyle ya da şaşkınlıkla bakıyorlardı.

Yukarı doğru dönecekken sol tarafımda kalan binanın çıkıntısına gizlenen kişiyi görünce duraksar gibi oldum. Fakat sonra anında toparlanıp yoluma devam ettim ama gözlerim binadan bana bakan kişideydi. Annem için "O benim kardeşim" diyen kadındı.

Parmakları anında hareketlendi ve işaret dilinde "Sana yardım edeceğim."diyordu. Annemi bulmamda bana yardım edecekti.

*****

*Ukte kafe= Gece Yarısı kitabımdaki baş karakterim Dolunay'ın işlettiği kafe.

NASILDI BÖLÜM NASILDIIII?

DÜŞÜNCELERİNİZİ ALAYIMM

YENİ BÖLÜMDE GÖRÜŞMEK ÜZERE :)

Continue Reading

You'll Also Like

567K 37.8K 57
Toprağın kokusunu ciğerlerime çektim. Ait olduğum yerden çok uzaktaydım, bu ev bana ait değildi. Yerine oturmayan bazı şeyler vardı. Ben Suçlu değil...
2M 9.4K 3
HitReads adında yeni bir uylamaya geçtiği için sadece tanıtım amaçlı üç bölüm bulunmaktadır. Tren garında ölümü bekleyen bir kadının karşısına çıkan...
22.5K 1.2K 46
Uyarı! İçeriğinde konu gereği rahatsız edici unsurlar vardır. Şiddet, cinsellik özellikler barındırır. Okuyacakların yetişkin ve +18 ibaresini di...
886 390 6
"Küçükken kaydığım kaydıraklardaki elektirik gibisin ,her oturduğumda korktuğum kalbimin ağzımdan attığı ama asla vazgeçemediğimsin. " derin bir nefe...