" Lee Chae Young! Yine geç kaldın."
Soluklanmaya çalışırken bana sinirle bakan öğretmen Ki'ye yapmacık bir tatlılıkla gülümsedim.
" Gözünüzden de bir şey kaçmıyor Bayan."
Bu onu daha fazla kızdırmıştı.
" Edepsiz! Sen artık çok fazla oldun. Ama oldukça şanslısın seninle ben görüşmeyeceğim. Yeni müdürünüz bu hafta içinde gelecek. Ona da aynı tutumu gösterirsin geç şimdi yerine."
Duvar kenarında oturan motor kulübü öğrencileri kendi aralarında gülerken onlara göz devirmekle yetindim. Orta sıradaki tarih kulübü öğrencileri ise her zaman ki gibi benimle ilgilenmiyordu. Onları da geçip cam kenarındaki beyzbol kulübü üyelerine kafamla selam verip yerime geçtim.
Kafamı arkaya çevirip uyuyan Wooyoung'a baktım. Dün gece barda kavga çıkınca beni aceleyle evime göndermişti. Neler olup bittiğini merak ediyordum. Birkaç kişinin yüzünde gördüğüm yaralar zorlu geçtiğini gösteriyordu.
Boş çantamdan defterimi çıkarıp ufak bir kağıt yırttım. Dün gece? Oldukça kısa bir şekilde yazdığım notu katladım. Önüme dönüp San' ın omzuna dokundum. Dudağının hemen kenarında kabuk bağlamış bir yara vardı. Kağıdı ona uzattım. Birkaç saniye sonra sıramın üzerine başka bir kağıt parçası konuldu.
Kötü. Wooyo oldukça sinirli.
Kağıdı buruşturup çantamın içine attım. Göz ucuyla duvar kenarına döndüm. Motorcuların keyifli olmasının nedeni bu olmalıydı. Aniden biricik gözdeleri Jang Ye Eun ile göz göze geldim. Namıdiğer Şeytan J. Pekala şeytanı ben eklemiştim ama bunda bir yanlışlık yoktu. Aklı şeytanlıktan başka bir şeye çalışmıyordu.
Sinsi gülümsemesi sinirimi bozsa da ona aynı şekilde karşılık verip el salladım. Ancak bakışlarımı çekmedim. O da çekmedi. Bu küçük savaşı bozan kapının sesi oldu. Kapı iki kere tıklandı. Öğretmenin komutu ile kapı açıldı ve alt sınıfımızdaki nöbetçi öğrenci ile okulda kesinlikle ilk defa gördüğüm gri saçlı çocuk içeri girdi.
" Bayan Ki dersinizi böldüğüm için özür dilerim. Sınıfa yeni gelen öğrenciyi getirmiştim."
" Tamam Young Jae sen çıkabilirsin."
Kapı kapandıktan sonra uzun boylu çocuk tahtanın önüne geldi.
" Demek yeni öğrencisin. İsmin nedir?"
" Song Mingi efendim."
" Bayan Ki yeterli. Ateez Lisesine hoş geldin Song Mingi. -Gözünü üzerimizde gezdirdi.- Pek sanmasam da. Boş bir yere oturabilirsin."
Mingi etrafa bakındı. Gözlerimiz bir saniyeliğine buluşsa da durmadı. Orta sıranın en arkasındaki boşluğa doğru ilerlemeye başladı. Daha bir çok boşluk olmasına rağmen Mingi, tarafsız bölgeye oturmayı tercih etmişti. Her ne kadar o bunu bilmese de. Eğer başına bela istemiyorsa eninde sonunda bir taraf seçmek zorunda kalacaktı.
Wooyoung'un uyanmış olduğunu fark ettim. Dikkatli bir şekilde Mingi'yi izliyordu. Bu bakışı tanıyordum. Onu kendi tarafımıza çekmeliyiz. Yüzünü incelemeye başladım. Kaşı patlamıştı ve elmacık kemiğinde morluk gözüküyordu. Ona baktığımı hissetmiş olmalı ki bana döndü. Bakışları yumuşadı ve göz kırptı.
Öğretmenin dikkatini buraya ver konuşmasını uzatmaması için önüme döndüm. Sabahın köründe tarih hiç çekilmiyordu ancak bugün daha fazla göze batmasam daha iyi olacaktı bunun için elimi çenemin altına koyup dersi dinlemeye çalıştım.
Teneffüs zili sonunda çalınca yüksek sesle kitabı okuyan Yoon sustu.
Öğretmenlerin en sevdiği öğrenci. Hem tarih kulübünün hem de sınıfımızın temsilcisi. Nasıl bu kadar sıkıcı olduğunu hiçbir zaman anlamıyordum. Ders notları her zaman tam puan ve bunda çok zorlanmadığı belli oluyordu. Buna rağmen J ile anlaşabiliyordu. Onun gibi birinin J gibi şeytanla arkadaş olması da oldukça garipti.
" Teşekkürler Sim Ja Yun. Keşke herkes senin gibi olabilseydi."
Bayan Ki giderayak bize laf sokmayı ihmal etmedi. Sınıftan çıkınca ayağa kalkıp Wooyoung' un sırasına oturdum.
" Ee anlatacak mısın?"
Ayağa kalktı. Kısa bir esnemenin ardından ayağa kalkıp kapıya yönelen Mingi' ye baktı.
" Şimdi değil."
Gitmek için hareketlenmişti ki kolundan tutup durdurdum.
" Ama.."
Bana döndü ve kafasını yana yatırdı.
" Kulüpte konuşacağız. Şimdi akbabalar üşüşmeden avımıza yönelmem gerek."
Eliyle gitmeye hazırlanan motor kulübü erkeklerini gösterdi. Başkan Yunho ve yandaşı Jongho ekibin ayaklanmasını bekliyordu. Ellerimi göğsümde birleştirdim.
" Tamam mı?"
Wooyoung bana doğru eğilip boynumdan hızla öptü.
" Tamam mı dedim?"
Ofladım.
" İyi tamam."
Gülümsemesine karşılık verdim. Onu bekleyen San ve diğerleri birlikte sınıftan çıktılar. Motorcularda hemen arkalarından çıkmıştı.
" Eh, yarış başladı ha?"
Yorgun gözlerle ama gülerek bana bakan Sumin' e kafamı salladım.
" Başladılar yine alan kapar meselesine."
Sumin ile eskiden beri arkadaştık ancak o tercihini tarih kulübünden yana kullanmıştı. Yoon'un tam tersiydi. Her anlamda tam tersiydi. O kulüpteki kimseye benzemezdi. Üzerinden sigara kokusu eksik olmazdı ve kaçırdığı tek bir parti yoktu.
" Hadi Sumin gelmiyor musun?"
Kapının önünde ona bağıran kulüp başkanı Hongjoong'a döndü.
" Geliyorum bir saniye. Çıkışta birlikte gidelim."
Akşama bir planım yoktu.
" Olur. Dışarıda beklerim."
Koşarak giderken sınıfta yalnız kaldığımı fark ettim. Camın kenarına geçerken kapı açıldı. Seonghwa pembe saçlarıyla içeri girerken onu izledim. Yoon'un çantasından cüzdanı aldı ve geldiği gibi geri çıktı.
Sadece tarih kulübünün değil bütün okulun en tuhaf ve sessiz çocuğuydu. Bana göre okulun sayfasının gizli yöneticisi oydu. Her şeyden haberi olan, en ufak dedikoduları bile sayfaya yazan herkesin yakalanmaktan korktuğu o gizemli kişi ondan başkası olamaz gibi geliyordu.
" Isa."
Duyduğum ses ile yerimden sıçradım. Arkamı dönerken içeri ne zaman girdiğini bilmediğim kıza baktım.
" Ödümü kopardın Sieun. Ne var?"
" Öğlen arası spor salonunda toplanacakmışız. Öğretmen sana da haber vermemi istedi."
" Tamam."
Arkamı döndüm ama dikilmeye devam ediyordu.
" Tamam dedim Sieun."
" Evet duydum."
" Ve?"
" Hadi gel kantine gidelim. Kahvaltı yapmamışsındır yine."
Koluma girip çekiştirmeye başladı. Onu itmeye çalıştım ama buna aldırış etmedi. Koridora çıkınca kolumu kurtardım ve gömleğimin kolunu düzelttim.
" Teması ve böyle ani hareketleri sevmediğimi biliyorsun."
" Üzgünüm haklısın. Ama seni oradan çıkarmanın başka yolu yokmuş gibi gözüküyordu."
Önceleri aynı ponpon takımında olduğumuz için konuşmak zorunda kalıyordum. Ancak Sieun hep yapışkan ve tatlı olmayı başarıyordu. Ona ne kadar kötü davransam da saçma neşesinden bir şey kaybetmiyordu.
Bu benim sinirimi bozsa da onu bir türlü engelleyemiyordum. Benimle arkadaş olmak için elinden geleni yapıyordu. Etrafımda getir götür yapacak bir kişiye ihtiyacım olduğundan yanımda dolanmasına izin vermiştim.
İkiz kardeşi Seeun ise en büyük düşmanımdı. Yalnızca J'in en yakın arkadaşı olması sebebiyle değil elbette. Yılan gözlerinin sürekli Wooyoung'un üzerindeydi. Tabii ki sevgilimi ona kaptıracak göz bende yoktu. Bunu yapması da imkansızdı. Yine de en büyük düşmanım oydu. Ve ondan ölene kadar nefret edecektim.
Kantine girerken aynı anda telefonumuza gelen bildirim sesini duyduk. Okulun sayfasından bildirim gelmişti. Gizemli yazarımızın bugünkü ilk haberiydi.
' Okulumuza yeni gelen son sınıf öğrencisi Song Mingi, kulüplerin ilgisini çekmiş gözüküyor. Beyzbol kulübü başkanı San ve Motor kulübü başkanı Yunho ilk hamlelerini yapmış bulunmakta. En büyük rakipleri olan Tarih kulübünden ise henüz bir hamle görmedik. Bakalım kazanan kim olacak? Gelişmeler için takipte kalın...
aTiny '