star lost, minsung ✓

By kenyusiimii

198K 22.6K 13.4K

ben kayıp bir yıldızdım, yerimi bulmamı sen sağladın. More

0.1
0.2
0.3
0.5
0.6
0.7
0.8
0.9
1.0
1.1
1.2
1.3
1.4
1.5
1.6
1.7 M'
1.8
1.9
2.0
2.1
2.2
2.3
2.4
2.5
2.6
2.7
2.8
2.9
3.0 F' ❣︎

0.4

8.3K 983 691
By kenyusiimii

Merhabaaaa

***

"Görüşürüz!"

Jisung annesini gönderirken odasına kaçarak üstüne rahat bir şort ve tişört geçirmiş sonra da salondaki televizyonun karşısında yerini almıştı. Bu aralar Felix'i ile beraber proje üzerinde çok meşgul oldukları için Minho ile de sadece telefonda görülebiliyorlardı, en son bir hafta öncede kalmıştı son buluşmaları.

Annesi bir yandan sıkıştırırken ona olumlu dönüşler veriyor fakat içindeki o duyguya engel olamıyordu. Sağlık durumu zamanla kötüye gidiyordu ve elinden hiçbir şey gelmemesi onu üzüyordu.

Arkadaşları vardı fakat annesinden sonra tamamen yalnız kalacağını hissediyordu, bu hisse engel olamıyordu.

Bu yüzden elinden geldiğince tüm anını onunla geçirip, mutlu şeyler yaşamaya odaklıydı.

Sonunda biten proje ile rahat bir nefes verirken kumandayla son zamanlarda izleyemediği dizisini açıp kaldığı bölümden başlattı. Tüm dikkatini ona vermiş, ilk bölümü bitirmişti ki evin kapısının çalması ile ayağa kalktı.

"Sen Eun teyzeden erken mi geldin, ben mi hayal kuruyorum?"

Çünkü annesi hakkında bildiği tek şey vardı ki o da arkadaşı ile buluştuğu an, ilk üç saat net eve gelmezdi. Şaşkınlıkla kapıyı açtığı an karşısında gördüğü kişi ile gözlerini büyüttü.

Minho buradaydı ve o tüm rezil haliyleydi???

Minho onun bu haline güldü. "Bir şey mi oldu?"

"Ah! Sadece..." Elini yüzüne attı. "Makyajsızım ve berbat görünüyorum, seni beklemiyordum."

Yüzünde makyaj olmasa bile losyon olurdu hep fakat sırf üşendiği için bunu bile sürmemişti. İçinden kendine söverken yüzünü kapatan elinin üstünde hissettiği elle durakladı Jisung, Minho onun elini tutup indirmiş ardından da başını eğip çıplak yüzüne bakmıştı.

"Bakayım, bence hala çok güzelsin. O yüzden içeri gireyim mi?"

İç çekti. "Kibar olmana hiç gerek yok."

Lafına rağmen yine de hafiften geri çekilip Minho'ya içeri girmesi için alan sağlarken Minho "Kibarlık yapmıyorum," deyip omuz silkmişti. "Güzel olduğun için güzelsin dedim. Ev halini sevdim."

Jisung başını eğip üstüne baktı.

Bir şort, bol bir tişört ve tepeden bağlanmış saçlar. Saçlarını bağladığını unutmuştu! Karşısındaki camdan kendini gördüğü gibi tepeden bir tutam bağladığı saçını hızla çözüp saçlarını eski haline getirdi ve Minho'nun arkasından koşarak içeri girdi.

"Beklemiyordum seni."

Minho da buraya gelmeyi beklemiyordu. Annesi ve Jisung'un annesi buluşunca ikisinin sorularına maruz kalacağını anladığı için kendini evden atma derdine düşmüştü. Bir haftadır görüşmemelerine bakılırsa da Jisung en iyi seçenekti.

"Ben de öyle," deyip omuz silkti. "Anneler buluşunca kendimi evden zor attım. Sen ne yapıyorsun?"

"Felix ile projeyi bitirdik. Onun şerefine dizi izliyordum. Kahve yapayım bize, ister misin?"

"Harika olur."

Minho'nun evlerine ilk gelişi değildi fakat ikisinin bu niyetle oldukları ilk andı. Genellikle Minho geldiğinde Jisung evde olmaz onlar çıkarken anca eve girerdi veya annesi onların evine gittiğinde Jisung'un tek yaptığı koşarak Hyunjinlerle eğlenmeye kaçmaktı.

Alfayı arkasında bırakıp mutfağa giderken raftan iki tane kupa almış ardından da buzlu kahveleri yapmaya başlamıştı. Kapsülü kahve makinesine atıp beklerken içeride oturan Minho'ya baktı.

Aynı onun gibi bir şort ve tişörtleydi fakat bu haliyle bile aşırı dikkat çekiciydi. Minho'nun onun dibine girip yüzünü inceleyerek güzel demesi aklına gelirken gözlerini bu sefer camdan kendine dikti.

O kadar güzel miydi ya şu haliyle?

Ah, hayır. Makine.

Geri dönüp alarmı alarmı öten makinenin içinden bardakları çıkarıp buzdolabından çıkardığı buzları içine attı ve gerekli diğer şeyleri de koyduktan sonra salona geçmişti. Minho'ya kahvesini uzatıp yanındaki koltuğa otururken gözleri onun bacaklarına kaydı.

Fazla halde yapılı duruyorlardı.

Tamam, kızgınlığa daha vardı. Hızla kafasını iki yana sallayıp aklında farklı yöne kayan düşünceleri durdurmuş, eline kumandayı almıştı ki Minho "Sen hala bitiremedin mi?" diyerek diziyi bildiğini işaret etti.

Jisung hızla ona baktı. "Sakın! Spoi verirsen seni evden atarım!"

Kıkırdadı. "Sezon finalini söyleyim ister misin?"

"Minho ya!" diye bağırdı hızla oynattığı diziyi durdurarak. Ama bir yandan da spoi almak istiyordu. Eğer sezon finali çok şüpheli biterse diğer yıla kadar meraktan kudururdu.

"Katil ortaya çıkıyor mu?" diye tek gözü kapalı sorduğunda Minho onun bu haline gülerek koltukta biraz daha yayıldı. "Hani istemiyordun spoi?"

Dudağını sarkıttı. "Ama şimdi katili tam öğrenecekleri anda bittiyse ben seneye kadar bekleyemem ki. Öğrendiler mi? Öğrenemediler mi? Katilin adını vermeden söyle. Böyle minicik bir spoi, sadece herkesin iyiliği için."

Ucundan bile söylese yeterdi. İkna edici gözlerle Minho'ya bakmaya devam ederken Minho da onun gözlerine birkaç saniye bakmış ardından da gülerek "Öğrenemediler," deyip onun içini rahatlatmıştı. "O yüzden burada kal en iyisi."

"Şerefsizler." Jisung sinirle televizyonu kapattı. "Bir de bir sene bekletiyorlar diğer sezon için! Sen nasıl dayanıyorsun ya, ben dayanamazdım. İzle izle izle, şak tam öğreneceğin anda yazı çıksın, sezon finali. Sabır!"

Sinirle kahvesini yudumluyor, ara ara kısık seste yapımcılara sövüyorken Minho da onun bu haline gülüyordu. Jisung'un kafasını dağıtmak için "Vizelere çalışmaya başladın mı?" diye sormuştu.

Jisung kafasını salladı. "Bir haftadır hem onu hem de projeyi halletmeye çalışıyorum. Felix ile projeyi ne kadar erkenden bititirsek o kadar rahat oluruz diye düşündük bu yüzden bu haftaya sıkıştırdık."

"Pürüz çıkmış, Felix de sövüyordu en son. O ne iş?"

"Ya biz," Jisung bir anda gülmeye başladı aklına gelen şeyle. İlk başta gülmekten lafına devam edemezken dökmemek için kahveyi masanın üstüne bıraktı.

"Geçen akşam son şeyleri yapacağız artık ama çok yorgunuz, saat on bir veya on iki hala bizim evdeyiz. Aklımız uçmuş tabii." Kıkırdadı. "Bizim kullandığımız yapıştırıcıları biliyorsundur belki, çabucak kuruyan sert şeyler."

Minho kafasını sallarken o devam etti. "Son bir parça var yapıştırmamız lazım ama yapıştırıcı yok ortada. Felix de oturduğu yerden, ben de ayakta arıyorum derken o da 'içeride unuttuk sanırım' deyip ayaklandı ama ne ayaklanma. Oturduğu sandalyede onunla beraber ayaklandı!"

"Hadi be!" diyerek kocaman bir kahkaha patlattı Minho, Jisung da oturduğu yerden aklına gelen görüntülerle gülme krizine girerken "Şapşal," deyip zar zor devam etmişti. "Yapıştırıcının üstüne oturmuş. Kıyafet, sandalye derken hepsi birbirine yapışmış. En son şortunu keserek kurtardık onu."

"Rezil."

"Ayh, cidden." Ellerini karnına bastırıp yattığı yerden doğruldu. "Ama o ayağa kalktığında sandalyenin yapışmış halini görmen lazım, anında yere yapıştı diyor ki Jisung ben yapıştırıcıyı nereye koyduğumuz buldum galiba."

Jisung tekrardan bir kahkaha patlattığında Minho gülerek biten kahvesini bırakmış ardından da arkasına yaslanmıştı. O gün Felix telefonda çok sövmüştü ama bir türlü sebebini söylememişti.

Sonunda düzeltebildiği gülüşleri arasında Jisung nefes nefese kalırken çalan kapı ile ayağa kalkmıştı. "Kim geldi ki? Annem olabilir mi?"

"Onların var bir iki saati." dedi Minho.

Jisung başını sallayıp kapıya ilerlemiş ardında da açtığı gibi gördüğü arkadaşlarına kaşlarını çatarak bakmıştı. Hyunjin, Chan'ın kucağında arkalarında da Changbin, Chan'ın gitarıylaydı.

"Bu hal ne ya?" diye sorduğunda Chan "Yoruldum, çekil," diyerek bir anda içeri girdiğinde Jisung hızla arkasından atıldı ama daha o söyleyemeden Minho ile arkadaşları karşılaşmıştı bile.

"Ah," diyerek elini ensesine attı. "Dinleseydiniz beni, Minho'nun da burada olduğunu söyleyecektim."

Hyunjin kendini Chan'ın kucağından yere atarak ayaktaki Minho'ya doğru ilerleyip elini kaldırdı. "Selam Minho. Bizi biliyorsundur diye düşünüyorum."

"Selam. Evet Hyunjin."

"Adımı da biliyor, Jisung bak tavlamam yakındır."

Minho bu diyaloga anlamazca baktığında Jisung ona doğru sırıtan arkadaşına yapmacık bir gülümseme gönderip ayağındaki terliği çıkarmıştı ki Hyunjin hızla çığlık atarak Changbin'in arkasına geçmişti.

"Ondan uzunsun sen salak!" diye bağırdı Jisung sinirle. Hyunjin hiç takmadan "Vik Vik Vik," diyerek ağzını buruşturmuş Minho var diye üstüne atlayamayan arkadaşını daha da sinir etmişti.

Chan Minho'ya baktı. "Sen onlara bakma. Selam Minho, hoş geldin."

Minho onun elini sıktı. "Hoş buldum, siz de öyle."

Changbin de Minho ile el sıkışıp koltuğa oturunca Jisung sorun olur mu diye Minho'ya bakmış, Minho da ona göz kırpıp rahatsız olmadığını belirtmişti. Bununla beraber rahatlayarak iki bardağı alıp mutfağa geçti.

Dört alfada tanıştıkları için direkt muhabbete başlarlarken Jisung onlara baktı.

Dört tane büyük kurdun içinde kendini şu an nedensiz çok küçük hissetmişti. Bardakları makineye dizip içeri geçti ve boş olan yere, Minho'nun yanına oturdu yavaşça.

"Minji teyze nereye kayboldu ya?"

Hyunjin'den gelen soru ile Jisung iç çekti. "Nereye olabilir? Eun teyzenin yanına gitti, yapacakları dedikodular var sanki bilmiyorsun. Minho da onlardan kaçmak için buraya gelmiş."

Changbin kıkırdayıp hırkasını çıkardı. "İşiniz zor. Örgüt tarafından yönetiliyorsunuz."

Minho bu lafla "Kesinlikle," deyip güldüğünde Jisung da gülerek arkadaşlarına bakmıştı. "Size nereden esti bana gelmek?"

Chan omuz silkti. "Changbin ile beraberdik biz. Sonra Hyunjin damladı, en son baktık sen eksiksin size gelelim dedik."

Güldü. "Şu alfa bozuntusu niye senin kucağındaydı?"

Hyunjin sırıttı. "Kendim atladım. Taşımazsa çıkacağınız mekana gelip üçlü yapıyoruz derim diye tehdit ettim. Paşa paşa taşıdı."

Hyunjin bunu yapar mı yapardı, asla insanlardan çekinme gibi bir duygusu yoktu. Changbin "Rezil herif ya," diye gülerek ona sırnaşan arkadaşını ittiğinde Minho da gülerek onları izliyordu.

"Hyunjin'in alfa takıntısı var," diyerek ona açıkladı Jisung. "Chan ve Changbin hyung başta olmak üzere her alfayı baştan çıkarmaya çalışıyor. Kendisi bir ruh hastası."

"Ama öncelik Changbin."

Minho güldü. "Bence yakışırsınız. Alfalar beraber olamaz diye bir şey yok."

Jisung "Aha," deyip Minho'nun çok yanlış bir şey dediğini belli ettiğinde Hyunjin direkt sırıtarak kendini Changbin'in üstüne atmış "Bak!" deyip ona göz kırpmıştı. "O da yakışıyorsunuz diyor. Haşmetli kurt, bana bir şans versen ne olur?"

"Yaktın beni Minho!"

Changbin, Hyunjin'i itmeye çalışırken Chan onlara kahkaha atmış Jisung da gülerek kafasını yanındaki alfaya çevirmişti. "Kast ettiğim şey tam olarak buydu."

Minho da dibinde ona gülerek bakarken nedensiz bu anı durdurmak istedi, sadece çok güzel gelmişti.

Oluşan kaos bittiğinde Hyunjin kendini boş koltuğa atmıştı. "Sıkıldım! Bir şey yapalım!"

"Asıl sıkılan benim! Hepiniz saçma sapan şeyler konuşuyorsunuz, dört alfanın arasında olmak çok sıkıcı."

Minho ona baktı. "İstersen Felixler gelebilir."

Bu harika olurdu.

Jisung "Gelirler mi cidden?" diye sorduğunda Minho telefonunu çıkarıp Jisung'a uzattı. "Ara da gör."

Telefonun kilidini açtığı zaman Jisung sırıtarak aramak için yanlarından kalkmış, sevinçle mutfağa girip tezgaha zıplayarak oturmuştu. Minho'nun rehberinden Felix'in adını bulup telefonu kulağında götürürken salonda yalnız kalmaları ile Chan, Minho'ya baktı.

"Cidden evleneceksiniz değil mi?"

Minho kafasını salladı. "İstesekte istemesekte evet, biz sadece bunu kendimize göre döndürmeye çalışıyoruz. Alışmaya, benimsemeye, bir şeyler hissetmeye."

Hyunjin iç çekti. "Jisung'un haberi var mı peki istemese bile evleneceğinizin?"

"Hayır." deyip kafasını söyledi. "İlk bizi buluşturdukları zaman söylememi istemediler ama söylemedim. Bir şey olsa bile o cümleden sonra olmazdı."

"İyi yapmışsın."

Chan onaylarken Changbin Hyunjin'in dizine uzandı. "Minji teyzenin durumu gittikçe kötüye gidiyor tamam ama bu sen yerine başka biri olsaydı, Jisung bir şey hissetmediği halde sırf annesini üzmemek için evlenmek zorunda kalacaktı."

"En azından onların arası iyi. Minji teyze ikisinin arasında bir şey olacağını hissetmiştir belki de ikisi de Eun teyze ile çocuklarını evlendirmek istemişlerdir."

"Belki de," deyip omuz silkti Minho. "Biz sadece görmek istediğimiz yerden olaya bakıyoruz. Neyse, en azından birbirimize denk geldik."

Jisung'un güler yüzle salona girmesiyle Hyunjin "Kesinlikle," deyip onay vermiş Jisung da telefonunu Minho'ya uzatarak sırıtmıştı. "Geliyorlar! Evde atıştırmalıklar bitti, ben markete gidip geleceğim siz de burada kalın."

Minho arkasından "Ben de geleyim," diyerek ayaklandığında Jisung kafasını sallamıştı ki "Lan oğlum," diyerek onları durdurdu Hyunjin. "Ya sizden önce gelirlerse, biz mi karşılayacağız onları?"

Jisung kafasını salladı. "Evet?"

"Lan bizi tanıyorlar mı ki?"

"Felix tanıyor işte."

"Jisung," Changbin yan yana duran üç alfayı işaret etti. "Bizim karşılamamız konusunda emin misin?"

Jisung ilk birkaç saniye izbandut gibi duran arkadaşlarına bakmış sonra gelecek üç kişinin de onlardan farklı olduğunu idrak edince "Tamam," diyerek onlara ilerlemişti. "Siz gidin. Biz kalıyoruz."

Felixleri gelir gelmez korkutmaya gerek yoktu.

Cüzdanını çıkarıp arkadaşına verdiğinde Hyunjin "Döverim seni!" deyip cüzdanı geri ona fırlatmış ardından da üçü evden çıkmıştı. Yalnız kalmaları ile Jisung Minho'ya dönüp omuz silkti. "Görüyorsun işte, bunlarda benim arkadaşlarım."

Minho sırıttı. "Bizimkilerin de pek normal olduğunu söylenemez."

"Emin ol bizimkilerden normaldir."

Jisung gülerek içeri geçmiş, ardından da onların dağıttığı birkaç yeri toplayıp mutfağa ilerlemişti. Belki film izlerler diye mısır kavanozunu çıkarıp kenara hazırlamıştı. Kapı çaldığı an Minho'ya döndü heyecanla.

Felix'i tanıyordu ama Seungmin ve Jeongin'i sadece isim ve görünüş olarak biliyordu. "İyi miyim gerçekten?" diyerek kendini işaret edince Minho kafasını salladı.

"Çok güzelsin. Aç hadi."

"Tamamdır!"

Aldığı iltifatla direkt kapıya koşup açtığında karşısındaki üç kişiye doğru sevinçle sırıtmıştı. "Hoş geldiniz!" dediğinde Felix gülümsedi. "Hoş bulduk! Evlenmişsiniz de evinize gelmişiz gibi hissettim."

Kıkırdayıp içeri girerken ilk önce Jisung'a ardından da hemen yanında olan Minho'ya sarılmıştı. Jisung göz göze geldiği Jeongin'e "Merhaba," deyip gülümsediğinde Jeongin de kendini tanıtıp içeri girmişti.

En son Seungmin girerken Jisung onunla da gülümseyerek selamlaşmış, arkalarından içeri girip telefonunu eline almıştı. "Nerede kaldınız?" diye sordu uzatmadan.

Chan hala cips tartışması yapan ikiliye baktı. "Geliyoruz iki dakikaya."

Yalan.

Ardından telefonu kapattı ve iki arkadaşının da ensesine aynı anda patlattı.

Jisung şortunun cebine telefonunu koymuş bekletmemek adına salona geçmişti, Minho arkadaşları ile konuşuyordu. Salona girmesi ile tek odak ona dönerken Felix'in yanı dolu diye Minho'nun yanına oturdu.

Tam olarak Jeongin ve Seungmin'i tanımadığı için çekinmişti.

"Felix'e de dediğim gibi," dedi açıklamak için konuşup. Elini ensesine attı. "Dört alfanın arasında kalınca sıkıldım. Size sorun olmadı değil mi gelmeniz?"

"Yok hayır." Gülümsedi Jeongin. "Biz de ne yapsak diye düşünüyorduk zaten. Minho hyungun yanına gidecektik, sen arayınca bahane oldu bize de."

"Bir de arkadaşlarım var, sorun olur mu? Görmüşsünüzdür belki okulda yanımda."

"Yok ya," Seungmin sadece Felix'in anlayacağı bir şekilde sırıttı. "Sorun değil."

"O zaman... Güzel. Ee ben, şey yapayım, ney yapayım?" Telaşla Minho'ya döndüğünde Minho onun bu haline güldü. "Ne yapacaksın?"

Zil çaldı.

Jisung yerinden kalktı. "Kapıya bakayım en iyisi. Geliyorum hemen!"

O salondan çıktığında Seungmin iyice gözden kaybolmasını beklemiş Jisung gidince de "Çok utangaç," demişti. "Okulda hiç böyle durmuyordu."

Minho kafasını salladı. "Aslında tam da gözüktüğü gibi de iki tarafın arkadaşlarınında iyi anlaşmasını istiyor, gerildi bu yüzden sanırım. Chanlar gelince de gerilmişti."

"Ama yine de şirin."

Felix'ten çıkan cümleyi odadaki üç kişide gülerek onaylarken salona giren kişiler ile muhabbet durmuştu. Jisung Changbin'in yardımı ile torbaları mutfağa taşıdı.

Bu sırada Minho'da arkadaşlarını Chan ve Hyunjin'e tanıtmış, Chan da zaten hepsini tanıdığı için samimi bir şekilde göz kırparak yerine oturmuştu. Jeongin de fırsat bu fırsat diyerek hemen yanına geçti.

"Hyung?"

Gülerek yanındaki çocuğa baktı. "Jeongin?"

Jeongin, okuldaki Chan hayranlarından biriydi. Sadece onunkisi seviye değil sadece gitarla alakalıydı. Chan'ın kampüste elinde gitarı ile gezmesi, olur olmadık gitarla şarkılar çalması onun gitara olan ilgisini arttırmıştı.

"Ben kendime gitar aldım da, acaba boş vaktin varsa bana en azından temelden birkaç bir şey öğretir misin?"

"Tabii ki öğretirim," dedi Chan. "Ama nereden çıktı, ilgin var mıydı önceden?"

"Yok hayır." Kafasını salladı. "Sadece öyle sizi sürekli çalarken gördükçe ya da seni daha doğrusu, ilgim başladı. Öğrenmek istedim."

Chan onun bu haline gülmüş, öğretebileceğini söylemişken salona giren Changbin ilk önce Seungmin ardından da Jeongin ile selamlaşmış sonra da Felix'e bakıp elini kaldırmıştı. "Hey Felix, selam."

Tamam, en azından artık adını biliyordu. Felix bu sebeple kocaman sırıtırken "Hey Changbin," deyip hyungu hiç kullanmamış ardından da elini hafifçe kaldırıp selam vermişti. Changbin ona göz kırpıp koltuğa otururken Felix, Seungmin'in koluna sarılıp başını omuzuna koydu.

Jisung onların bu kaynaşmış haline mutlu olmuştu, Chan'ın da dediği gibi herkes aslında birbirini tanıyordu ve sadece böyle topluca oturup bir araya gelmeleri kalmıştı geriye.

Hyunjin "Film izleyelim!" diyerek ortaya fikir atınca herkes onaylamıştı. Jisung annesine evde arkadaşlarının olduğunu ve mümkünse olabildiği kadar geç kalabilmesini mesaj atarken annesinden gelen alaylı yanıtla sırıtıp telefonunu kenara bırakmıştı.

"Ji, ben film seçiyorum."

"Tamamdır!" Jisung kafasını salladı. "Siz seçin, ben de yiyecek bir şeyler getireyim."

"Ben de yardım edeyim."

Felix ve Jeongin arkasından kalkarken Seungmin, bahçeyi sormuş Jisung'un gösterdiği yerden verandaya çıkıp oradaki sandalyeye oturmuştu. Her haftalık konuşmasını yine ailesiyle yaparken Felix tabakları hazırlayan Jisung'a gülümsedi.

"Hyung ile çok yakışıyorsunuz."

"Kesinlikle," deyip tezgaha oturdu Jeongin. "Aşırı yakışıyorsunuz! Başta seninle randevuya çıkacağını söylediğinde dürüst olmak gerekirse devam etmez demiştik."

Jisung güldü. "Neden ki?"

Jeongin dudaklarını büzdü. "Herkesin dilindesin, çok güzelsin. Reddedersin sanmıştık."

Jisung bu sözle gülüp cips paketlerini çöpe atmış ardından da elini silerek Jeongin'in mavi saçlarını karıştırmıştı. "Sen benden daha güzelsin. Ayrıca demek ki Minho herkes değilmiş."

"Minho diyor, olmuş bunlar."

Felix'in lafına Jisung utanarak omuzuna hafifçe vurduğunda o gülmüş Jeongin de aldığı iltifatla mutlu olarak tabakları salona taşımıştı.

"Ne izliyoruz?" dediğinde Changbin koltuğa yayıldı. "Fantastik."

Eh, güzeldi.

"Oturayım mı kucağına Changbin?"

"Döverim seni lan. Otur kenara."

"Üzüyorsun beni."

Hyunjin dudaklarını büzüp ona sırnaşmaya çalıştığında Changbin ile ikisi gülerek itişmeye başlamışlar, Seungmin ise bu duruma kaşlarını çatarak bakmıştı.

Jisung kumandayı Chan'ın eline verdi. "Sen başlat hyung, ben son çikolataları alıp geliyorum."

"Tamamdır."

O mutfağa geçip Hyunjin'in destelerce aldığı çikolatalardan yarısını alıp salına geçmiş, ardından da boş olan yerlere bakmıştı. Minho'nun yanına otursun diye kimse oraya oturmamıştı, bunu anlayınca güldü ve çikolataları masanın üzerine bırakarak Minho'nun yanına kıvrıldı.

Kolunu arkaya atmıştı fakat sanki omuzuna atmış gibi duruyordu, Jisung bu sebeple ona daha çok yakın olurken elindeki çikolatayı kaldırdı. "Neden bir şey yemiyorsun?"

"Fazla aç değilim," dedi Minho. Pek abur cubur yemezdi de zaten normalde, bu yüzden hiç alma gereği duymamıştı. Jisung iç çekti.

"Kim atıştırmalıklara hayır diyebilir ki? Al hadi."

Kucağına çektiği cips kasesinden bir tane ona uzattığında Minho engel olamayacağını bilerek gülmüş ardından da kafasını eğerek Jisung'un elindeki cipsi yemişti.

İkisi de filme dönerken sakin başlayan film bir süre sonra iyice kendini gerilime bırakmıştı. Herkes pür dikkat sessizce neler olacağını izlerken aniden ekrana çıkan şeyle Felix bağırarak yerinde zıplamış, hiç korkmadan izleyen Jisung bile bu ani şeyi beklemediği için oturduğu yerde irkilip kafasını Minho'nun koluna çarpmıştı.

"Changbin kucak."

"Hyunjin dayak."

"Chan hyu-"

"Çakarım ağzına."

"Aman be!"

Hyunjin onların yanından kalkıp kendini yere bırakmış, uzanarak Seungmin'in yanındaki yastığı almış orada uzanmaya devam etmişti. Felix ve Jeongin izlemek istemedikleri için iyice Seungmin'i her iki taraftan sıkıştırmışlarken Jisung ağrıdığı için başını geriye atmıştı ki Minho'nun koluna geldiğini fark edince geri çekmişti.

Minho onun alnına bastırarak geri yatırdı.

"Tutulacak her yerin. İyice yaslan arkana."

"Kolun ağrırsa benden değil," dediğinde Minho gülüp cevap vermemiş Jisung da bu hareketle beraber kafasını tamamen geriye atmıştı. Filmin sonunda doğru herkes artık tepkilerini daha coşkulu veriyor, fantastikten korkuya dönen filme küfürler havada uçuşuyordu.

Son sahne hayaletin bir anda kaybolması ile bittiğinde "Hyunjin!" diyerek ayağa kalkan Changbin yerde yatan arkadaşının kafasına yastığı geçirdi. "Bu nasıl son geri zekalı! O yaratık kayboldu mu kaybolmadı mı nereden anlayacağız lan?"

"Ben de bilmiyordum!"

Felix elini hala güm güm atan kalbine attığında hepsi hala filmin etkisinde boş ekrana bakıyorlardı ki "Çocuklar," diyen yabancı bir sesi duyduğu gibi bir anda tüm omegalar çığlık atarak geriye kaçmıştı.

"Anne!" dedi Jisung korkuyla. Minho'ya çarpan bedenini ileri alıp annesine doğru ilerleyince yaşlı omega oldukça kalabalık eve bakıp gülmüş "Bu haliniz ne?" diye sormuştu.

"Film izliyorduk Minji teyze de korktuk."

"Ya ya," Changbin Hyunjin'in kafasına vurdu. "Ne film ne film."

"Film izliyorduk." diyerek annesinin yanına vardı Jisung. Elini tutup kalbinin üzerine koydu. "Sessiz sessiz niye geliyorsun anne ya, ödümüz koptu. Bak, kalbim nasıl atıyor."

Omega, çocuğunun bu haline gülmüş ardında elini uzatarak kapalı evin ışıklarını açmıştı. Felix başta olmak üzere Seungmin ve Jeongin de gülümseyerek Jisung'un annesi ile tanışırlarken Jisung dağıttıkları tabakları kucağına aldı.

Minho da ona yardımcı olup geri kalanları toplamış, Jisung'un yanında mutfakta kalmıştı.

"Başta korkmuyordun," dediğinde Jisung güldü. "Sonlara doğru her şey aniden belirince gerildim. Üstüne bir de annemin seslenişi, kalbim hala çok hızlı atıyor."

"Korkak."

Minho gülerek omeganın saçlarını karıştırdı. Jisung huylanarak onun elini itmiş ardından da yüzündeki sırıtışla onun mutfağı toplanmasına yardım etmişti. Diğerleri de içeriyi toplarken "Merhaba," diyen sesi duydukları gibi ikisi de işine ara verip Jisung'un annesine döndüler.

Jisung ona baktı. "Bir şey mi oldu?"

"Hayır bebeğim, sizi merak ettim. Nasılsınız? Nasıl gidiyor?"

Jisung bu soru ile kalakalırken tam olarak annesine ne diyeceğini bilememişti, evet dese evlilik işini hızlandırır mıydı hayır dese üzülür müydü bunun ikileminde iken Minho gülümseyerek durumu devraldı ve "Iyi gidiyoruz," diyerek teminat verdi. "Siz nasılsınız? Annemle sohbetiniz yine boldu sanırım."

Bir anda konuyu değiştirmesi ile Jisung ona minnettar bir şekilde bakmış ardından da annesine belli etmeden yüzündeki yapmacık tebessüm ile işine devam etmişti.

Hızlı evlenmek istemiyordu tamam her şey şu an tıkırındaydı ama çok hızlı gitmek istemiyordu. Anı yaşayıp keyif almak istiyordu, Minho ile olan şeyler de öyleydi. Daha birbirlerini tam olarak tanımadan evlenmek ikisinin de zararınaydı bunu biliyordu.

Ama annesinin zaten gittikçe bozulan sağlık durumu ile onun evliliğini görmek istemesi ikliminde savaşıp duruyordu. Kabul etse ayrı bir dertti etmese ayrı bir dertti.

Şimdide Minho ideal bir eş adayı olarak annesi ile gülümseyerek sohbet ederken konuşma Felix'in mutfağa girmesi ile son bulmuştu. "Hyung," diyerek Minho'ya baktı. "Gidelim mi artık? Geç oldu, dersler de var yarın."

"Olur." Minho yerinden ayaklandı. "Hazır mısınız?"

"Evet evet, Chan hyunglarda çıkacak hem."

"Kalsaydınız burada," deyip yaşlı omega sevdiği gençlere bir teklif yapmış Felix ise okul olduğu için kibarca reddetmişti. Jisung da kapıya gelirken annesi hepsi ile selamlaşıp içeri geçmişti. Şimdi o tek başına arkadaşlarını geçirecekti.

"Bugün geldiğiniz için teşekkür ederim!" deyip kolunu Seungmin ve Jeongin'e sardı sevinçle. Onlarla tanıştığına çok mutlu olmuştu. İkisi gülüp sıkıca karşılık vermiş, ardından da Felix ile sıkıca sarılarak ayrılmışlardı.

Jisung kendi arkadaşları ile de vedalaştıktan sonra onlar hafiften ilerleyince yalnız kaldıkları Minho'ya baktı. "Bugün güzeldi," diye konuştu kafasını hafifçe kaldırıp. "Geldiğin için teşekkür ederim, yoksa boş boş oturacaktım."

Minho gülüp ona baktı. "Eğlendim. Ama saat bayağı geç oldu, yarın erkenden dersiniz var. Oyalanmadan uyu."

Jisung'un derslerini Felix sayesinde biliyordu, Jisung da bunu bildiği için kabul ederek başını sallamış ardından da zaten uykusu olduğu için hafifçe esnemişti. Kapıya iyice yaslanırken "Sende uyu," dedi hafif bir tebessümle. "Benimle beraber ayaktasın sabahtan beri. Dersin kaçta başlıyor?"

"Yedi."

Gözlerini büyüttü. "Benimkinden de erken. Hadi git Minho, hızlı git ve direkt uyu. Şu andan itibaren sadece beş saat uyuyabilirsin anca. Saat bir."

Minho'yu eliyle hafifçe ittiğinde Minho ona gülüp "Tamam, tamam," demiş ardından da elini uzatarak Jisung'un ensesindeki birkaç saçı okşamıştı. "İyi geceler."

Gülümsedi. "İyi geceler Minho. Güzel rüyalar gör."

"Sen de öyle."

Minho parmak uçları ile Jisung'un çenesinin altını da hafifçe okşayıp ilerlemeye başladığında Jisung arkasından birkaç saniye gülümseyerek bakmış onlar gözden kaybolunca da yüzündeki kocaman sırıtışla içeri girmişti.

Minho'nun dokunuşları kesinlikle hoşuna gitmişti.

***

Ay çok güzel gidiyor bunlar-

Bu hikayeyi yazarken yedi yirmi dört modum

Continue Reading

You'll Also Like

166K 6.9K 35
ʜᴇʀ şᴇʏ ꜱᴀʟᴀᴋ ᴋᴀʀᴅᴇşɪᴍɪɴ ʏᴀʟᴀɴıʏʟᴀ ʙᴀşʟᴀᴅı... ꜱɪᴢ: ᴅᴇʟɪᴋᴀɴʟıʏꜱᴀɴ ᴋᴏɴᴜᴍ ᴀᴛᴀʀꜱıɴ!
151K 13.7K 22
taehyung ve jungkook birbirlerinin yan komşularıydı. there is no other universe then, stay with me texting + instagram 03.02.24 This fiction is dedic...
185K 18.9K 31
Ülkesine dönen delta ve kendi halinde takılan sessiz bir omega bir gece birlikte olur.