PSİKOLOG BEY

By welkamtuhell

3.5M 204K 64.6K

❝Seninle birlikteyken kendimi çok güvende hissediyorum, sanki evimdeymiş gibi.❞ Kleptomani hastası olan Naz... More

0.1
0.2
0.3
0.4
0.5
0.6
0.7
0.8
0.9
1.0
1.1
1.2
1.3
1.4
1.5
1.6
1.7
1.8
1.9
2.0
2.1
2.2
2.3
2.4
2.5
2.6
2.7
2.8
2.9
3.1
3.2
3.3
3.4
3.5
3.6
3.7
3.8
3.9
4.0
4.1
4.2
4.3
4.4
4.5
4.6
4.7
4.8
4.9
5.0
5.1
5.2
5.3
5.4
5.5
5.6
5.7
5.8
5.9
6.0
6.1
6.2
6.3
6.4
6.5
6.6
6.7
6.8
6.9
7.0 • final
önemli açıklama

3.0

59.8K 3.4K 1.1K
By welkamtuhell

9. bölümde fotoğraftaki Alaz'ı beğenmeyenler olmuştu
ben de alternatif eklemek istedim
isteyenler Alaz'ı yukarıdaki medya gibi de hayal edebilir
o zaman haydii bölüme başlayalım

kenan doğulu - doktor
nf - you're special

🩺

Naz Yılmaz

Sılaların evinden benim evime doğru yokuş aşağıya inerken Alaz'ın arabasının kenarda park etmiş olduğunu gördüm. Heyecan bedenimi sararken ellerimle saçlarımı arkaya doğru ittirdim ve sakince yürümeye devam ettim. Kesinlikle çok sakinsin Naz.

Arabanın yanına geldiğimde aynada kendisine bakıp saçlarını düzelten Alaz'ı gördüm. Bu haline istemsizce gülümsedim. Kapıyı açmaya çalışıp kilitli olduğunu fark edince cama parmağımla iki kere tık tık yaptım. Hemen aynadan kafasını bana doğru çevirdi. Sonra da arabanın kilidini açtı ve kocaman gülümsedi.

"Kusura bakma, kapıların kilitli olduğunu unutmuşum."

"Sorun değil canım."

"Evin burada sanıyordum. Nereden geliyorsun?"

"Karabiber'i Sıla'ya bıraktım. Evde tek kalırsa aklım ona kalır diye." dedim kemerimi bağlarken. Sonra da kafamı kaldırıp ona baktım. Her zamanki gibi gülümseyerek bana bakıyordu. Ben de gülümsedim ve kafamı ne oldu der gibi salladım.

"Çok güzel olmuşsun, yine."

Söylediği cümle ile yüzüm hafiften yanmaya başladı. Bir elimle kendime esinti yapmaya çalıştım. Alaz da daha çok üstüme gelmeden arabayı çalıştırdı. Ardından kafasını bana çevirdi. "Aç mısın? İstersen önce yemek yiyebiliriz."

"Yok sağ ol, yedim ben. Zaten saat de yemek için epey geç oldu." dedim arabanın dijital saatine bakarken. Kafasını tamam der gibi sallayıp park ettiği yerden ayrıldı.

Telefonumu çıkartıp Sıla'ya buluştuğumuzu belirten bir mesaj yazdım. Sonra da ne yapacağımı bilemez halde arabanın içini incelemeye başladım. Arabanın içindeki sessizliğimizi Alaz'ın açtığı müzik kesti.

Dur dinle şu derdimi.
Kim bilebilir ki aramızda var bir mesele?

"Kenan Doğulu dinler misin, yoksa değiştireyim mi?" diye sordu ana yola çıkarken. Kafamı da elimi de olumsuz anlamda iki yana salladım. "Kalsın kalsın, dinlerim."

Şarkı devam ederken Alaz da eliyle direksiyonda ritim tutmaya başladı. Ve beklediği yer gelmiş gibi birden şarkıya eşlik etmeye başladı. "Ona doyamıyorum yaz bir reçete. Sabah akşam yemekten önce sonra her anımda yanımda istiyorum."

Heyecanla kafamı ona çevirdiğimde bana dönüp göz kırptı. Yoğun akşam trafiğinde gıdım gıdım ilerlerken Alaz'a daha fazla bakamadığım için camdan dışarıyı izlemeye başladım. Yan arabada küçük bir kız ile göz göze gelip gülümsedim. Bize bakıp eliyle kalp işareti yaptığında ise hızla önüme döndüm.

"Yandaki ufaklıkla iyi anlaştınız sanırım?" dedi Alaz. Ona doğru döndüğümde yola gülümseyerek baktığını gördüm. Kesinlikle küçük kızın yaptığı şeyi görmüştü. Küçük kıza tekrar bir bakış attığımda kız bana güldü ve göz kırptı.

"Çocuk işte... Kendince eğleniyor." dedim nasıl bir cevap vereceğimi kestiremediğim için. Bu dediğime bir cevap vermek yerine sadece güldü. Uzun sayılmayacak yolculuğun ardından arabayı bir yere park etti.

Arabadan inip ışıklarla aydınlatılmış mekana bir göz attım. Kocaman camlardan görebildiğim kadarıyla içerisi bordo ve siyah renklerin karşımıyla gayet şık döşenmişti. Alaz bir elini belime sarıp ilerlemem için bana yön verdi.

İmge Şarapçılık

"Burası neresi?" diye merakla sordum. Kafasını çevirmeden konuşmaya başladı. "Eniştemin dükkanı."

İçeriye girdiğimizde raflara bardakları yerleştiren orta yaşta bir adam gördüm, muhtemelen az önce bahsettiği eniştesiydi. Bizi gördüğünde elindeki bardağı tezgaha geri bırakıp yanımıza geldi. "Ooo Alaz, hoş geldiniz."

"Hoş bulduk." dedi eniştesine sarılırken. Sonra adam bana doğru döndü ve yüzüne daha büyük bir gülümseme yerleşti. "Merhaba, ben Alaz'ın eniştesi Ural. Ve bu güzel kız da..?"

"Naz ben de, memnun oldum." dedim onun kadar samimi bir tebessümle. Sonra da etrafa bir göz attım. Tavana kadar uzanan raflarda çeşit çeşit şaraplar vardı. Benim etrafa baktığımı gören Ural bey konuşmaya başladı.

"Henüz açılış olmasa da haftaya burası bir şarap atölyesi olacak. Aynı zamanda şarap tadım turları da yapılacak."

"Çok güzelmiş gerçekten."

"Tura ilk katılanlar olmak ister misiniz?" diye sordu. Alaz kafasını bana doğru çevirip gözleriyle isteyip istemediğimi sordu. Ona fark etmez der gibi kafamı salladıktan sonra yüzümü Ural beye döndüm.

"Aslında ben pek alkollü içecekler tüketmiyorum ama denemek güzel olabilir."

"Tamam siz bir masaya geçin o zaman ben hemen getiriyorum." dedi ve yanımızdan hızla ayrıldı. Alaz en yakın masaya doğru ilerleyip bir sandalye çekti ve oturmam için eliyle işaret verdi.

"Gel, böyle otur."

"Teşekkür ederim." diye mırıldandım. Bana karşı bu kadar kibar olması beni istemsizce geriyordu. Oturduğumda sandalyemi öne doğru ittirdi sonra da karşımdaki sandalyeye kendisi oturdu.

"Açılış olmamış daha. Keşke daha sonra gelseydik. Şimdi eniştene zahmet vermeyelim." dedim mahçup bir tavırla. Bir kolunu masaya dayayıp elini çenesine koydu. "Gelmeden önce söylemiştim, eniştemin haberi var yani. Buranın ilk müşterisi özel olsun istedim."

Gözlerinin içine bakarken iç çekerek derin bir nefes aldım. Ural bey büyük bir tepside birkaç bardakla yanımıza geldi. "Benim birkaç saatliğine eve geçmem gerekiyor, İmge uyurken huysuzlanmış. Siz takılın burada, Alaz sen servisi yaparsın herhalde. Ben sonra dükkanı kapatmaya geleceğim zaten."

"Tamam ben hallederim, sağ ol enişte." Ural bey ceketini alıp dükkandan çıktığında meraklı bakışlarımı Alaz'a çevirdim. "İmge kim? Tabelada da adı yazıyor."

"Yeğenim. Henüz 2 yaşında ve babasına çok düşkün. Hep babasının onu uyutmasını istiyor. Eniştem olmayınca da böyle huysuzluk yapıyor işte."

"Çok tatlı." dedim yüzüme bir gülümseme yayılırken. Sonra da gülüşüm yüzümde parçalandı. Babam ne kadar ısrarcı olsam da hiçbir zaman beni uyutmaya gelmezdi. Kendimi toparlayıp anılarımı kafamdan atmaya çalıştım. Bugünümü onlar yüzünden mahvetmeyecektim. "Hadi başlayalım."

"Tamam başlayalım. Ama öyle boş boş içmek yok. Bardağını bitiren diğerine merak ettiği bir soruyu sorsun."

"Neden böyle bir şey yapacağız?"

"Birbirimizi daha iyi tanıyabilmek için. Sorularımdan kaçma diye işimi sağlama almaya çalışıyorum." dedi tepsiden aldığı ilk kadehi bana doğru uzatırken. Sonra kendi önüne de bir tane aldı.

"Ne kaçacağım canım, Allah Allah. Tamam dediğin gibi yapalım." dedim birden gaza gelip. Önümdeki bardağı işaret etti. "Elindeki Pinot Noir. En popüler hafif gövdeli kırmızı şaraplardan biridir."

"Hafif gövdeli ne demek?" diye kaşlarımı çatarak sordum. Hiçbir şey bilmeyen birine fazla detaylı bilgi veriyordu. "Şarabın ağızda bıraktığı yoğunluğa gövde denir." diye bir açıklama yaptı. Kafamı sallayıp bir yudum aldım.

"Hmmm güzelmiş." dedim bir yudum daha alırken. Tadını almaya çalışırken bardağın bitirdiğimi fark edince gülümsedim. "Seveceğini tahmin etmiştim. O zaman ilk soruyu sen sor bakalım." dedi.

"Hobilerin neler?" diye sordum elimdeki boş bardağa bakıp. Fazla düşünüp onu sıkmak istemiyordum o yüzden aklıma gelen ilk şeyi söylemiştim. "Yemek yapmayı severim, övünmek gibi olmasın iyiyimdir de. Onun dışında sporla ilgileniyorum biraz. He bir de son zamanlarda en sevdiğim şey mesaj yoluyla psikoterapi yapmak."

Ne yani şimdi bunu benden başka birileriyle de mi yapmıştı? "Kaç kişiyle yaptın ki?" dedim birden kendimi tutamayarak. Sesim beklediğimden daha sert çıkmıştı. "Bir." diye yanıtladı beni.

"Hee..." dedim sesime yansıyan bir yumuşama ile. Bana bakıp kafasını salladı. Gülümsememi kontrol altına alıp konuştum. Kadehinin boş olduğunu gördüm. "Şimdi de sen sor bakalım."

"Tekin ile samimi misiniz?" Dönüp dolaşıp konu yine bir şekilde Tekin'e gelmişti. Söyleyeceklerimi kafamda tarttıktan sonra konuşmaya başladım.

"Yaani, çok değil. Tekin Sıla'nın fakülteden arkadaşı. Ben de onun sayesinde tanıştım. Muhabbetimiz var ama oturup dertleşecek kadar yakın değiliz." Bir şey demeden önümdeki kadehi alıp tepsiye koydu ve başka bir kadehi uzattı. Masadaki su ile ağzımı çalkaladım.

"Neden sordun?" diye sordum diğer kadehe uzanırken. Kendisine de aynı şaraptan aldı. Sırtını geriye yaslarken gözleri bana odaklandı. "Sadece bilmek istedim. Bunun tadına bak bakalım beğenecek misin?"

Kadehi dudaklarıma götürüp küçük bir yudum aldım. Bu diğerine göre daha yoğundu. Aromasını almaya çalışırken Alaz'ın yoğun bakışlarına maruz kaldığımı fark ettim. "Öncekinden daha güzel sanki."

"Elindeki Merlot şarabı. Çoğu kişi için birinci sınıf şarap olarak nitelendirilir. Orta gövdeli ve orta alkollüdür. Hepsini birden içme, çarpabilir."

Dediği gibi şarabı ağır ağır içtikten sonra bitmiş kadehi onun önüne doğru koydum. Sonra da geriye doğru yaslanıp biraz düşündüm. "Bana senin hakkında kimsenin bilmediği bir şey söyle."

"Bu bir soru değil." dedi gülerek. Omzu silktim. "Sadece senin hakkında bir şey bilmek istiyorum." Kafasıyla beni onayladıktan sonra bir süre düşündü.

"Daha önce kimseyle öpüşmedim." dedi. Yaşadığım şaşkınlıkla gözlerim kocaman açıldı. "Dalga geçiyorsun." dedim inanmayarak. Onun gibi birinin daha önce nasıl sevgilisi olmazdı ki? "Sevgilin de mi olmadı?"

"Sevgilim oldu tabi ama en son lisede. Üniversitede derslerle uğraşıyordum, birine ayıracak zamanım yoktu. Ondan önce de hiçbir sevgilimle o kadar yakınlaşmadım."

"Anladım." diyebildim kuru bir sesle. Şaşırmıştım. Sessizce birbirimize baktık. Kadehinden son bir yudum alıp bardağı kenara koydu. "Sen şu an birinden hoşlanıyor musun?"

Sorusunu öyle bir sormuştu ki birinden değil resmen direkt benden hoşlanıyor musun diye sormuştu. Suyumdan bir yudum aldım ve "Hoşlanmıyorum." dedim yavaşça.

"Anladım." dedi benimle aynı tonda. Başka bir kadehi bana doğru uzattı. Yavaşça kadehi önüme doğru çekip rengini incelemeye başlamıştım. Az önceki cevabım yüzünden aramıza bir soğukluk girmişti sanki.

"Elindeki Montepulciano. Orta-tam gövdeli ve yüksek asitlidir." diye açıklama yaptığında kadehten küçük bir yudum aldım.

...

Tepsideki son bardağa uzanıp aldım. Alaz her ne kadar beni engellemeye çalışsa da onu da tek dikişte içtim. Hâlâ sormak istediğim bir sorum vardı. Ani içmenin yarattığı etki ile hızla gözlerimi kapattım.

"Hadi bence kalkalım artık." dedi. Kafamı olumsuz anlamda sallayıp elimle bir dakika işareti yaptım. "Sormam gereken bir soru var." dedim. Konuşmadan durup bana baktığında sormamı beklediği anladım. Sesimin net çıkması için boğazımı temizledim.

"Bana neden aşık oldun?"

Bir süre bana baktı. "Enişte!" diye içeriye doğru seslendi. Ural bey arka taraftan yanımıza geldiğinde Alaz elindeki anahtarı ona doğru attı. Ural bey anahtarları düşürmeden yakaladı. "Bu halde kullanamam şimdi. Sizin otoparkta kalsın yarın gelip alırım."

Onlar kendi aralarında konuşurken ben de güçlükle mekandan çıktığımda başımın feci derecede döndüğünü hissettim. Tek başıma yürüyemeyeceğimi anladığımda bir köşede bekleyip sonunda Alaz'ın koluna girdim. O da kolunu kaldırıp bedenime sarıldı.

"O son bardağı içmeyecektim." dedim kocaman bir kahkaha atarken. Alaz da benimle birlikte güldü. "Ama sen soruma hâlâ bir cevap vermedin?" dedim.

"Soru neydi?" dedi tekrar gülerek. Cevap vermekten kaçmaya çalıştığını anladığımda koluna bir tokat attım. Kafamın üstünden öptü. "Bana neden aşık oldun diye sormuştum?"

O yine sorumu suskunlukla geçiştirirken kaldırımın kenarına geldik. Yol bomboştu ve hava soğuktu. Sert bir rüzgar esince olduğum yerde büzüştüm. Üşüdüğümü fark edince ceketinin önünü açıp beni kendine doğru çekti ve sarıldı. Kafamı ona yaslayıp yorgunlukla gözlerimi kapattım.

"Güzelsin." dedi ve sustu. Merakla kafamı ona doğru kaldırdığımda bana bakmadan konuşmaya devam etti. "Bahsettiğim şey görünüşün değil. Beni yanlış anlama, o da çok güzel, hele gözlerin... Ama benim asıl kastettiğim şey, kalbin."

"Kalbim mi?" dedim alayla karışık gülerken. Görünüşüne aşık oldum dese daha inandırıcı olurdu benim için. Çünkü bana göre kalbim kirliydi, sevilecek bir tarafı yoktu. Onun gülmediğini görünce ciddiyetle konuştum. "Benim aşık olunası bir kalbim yok."

"Yanılıyorsun işte." dedi ve yutkundu. Konuşmaya devam etmesini beklerken o sessiz kalmayı tercih etti. Kafamı eğip göğsüne geri yasladım. "Nasıl sevdiğimi anlatamıyorum sana. Keşke benim gözümden görebilseydin kendini."

Bu dedikleri benim de yutkunmamı sağlarken bir şey demeden daha çok sokuldum. Bir eliyle sırtımı sıvazlayıp ısınmama yardımcı oldu. Sonra bir ıslık sesi duydum ve gözlerimi açtım.

"Dua et de taksici alsın bizi." dedi gülerek. Az önceki durgunluğu yok olmuştu. Ondan ayrılıp üzerimi düzelttim. Taksici yanımıza yanaşıp camını birkaç parmak açtı. "Nereye gidiyorsunuz?"

Alaz bana baktığında adresi söyledim. Adam arabanın kapılarının kilidini açtı ve ikimiz de arka koltuğa oturduk. Araba tekrar hareket etmeye başladığında Alaz'a doğru yanaşıp kafamı omzuna bıraktım.

Bir eli saçımla oynamaya başladığında daha çok mayıştım ve uykum geldi. Takside uyuyakalmamak için güçlükle kafamı kaldırıp gözlerimi açtığımda gördüğüm şey ile kocaman bir kahkaha attım. "Alazz..."

"Efendim güzelim."

"Kafan mitoz bölünmüş galiba. İki tane kafan var." dedim elimle iki işareti yapıp bir kahkaha daha atarken. Bu kadar komik olan neydi bilmiyorum ama gülmemi durduramıyordum. Alaz da benimle birlikte gülmeye başladı.

"Geri yat sen en iyisi. Senin kafan baya güzel olmuş." dedi kafamdan tutup omzuna geri yaslarken. Gülmeye devam ederken tekrar konuştum. "Hayır kafası güzel olan sensin."

"Bence de kafam çok güzel şu an." dedi bana sarılırken. Kafamı oynatıp boynuna daha çok sokuldum. Sessiz geçen yolculuğun sonunda eve gelene kadar uyumamayı başarabildim.

Ücreti ödeyip taksiden yalpalayarak indiğimde Alaz kolumdan tutup düşmemi engellemeye çalıştı. Taksiciye birkaç dakika beklemesini söylerken ben de apartmanın girişine doğru ilerledim. Kapının önüne kadar gelip anahtarı kilide sokmaya çalıştım. Bulanıklaşan görüntü yüzünden bir türlü kilidi tutturamıyordum.

Alaz yavaşça elime uzanıp anahtarı elimden aldı ve kilidi döndürerek açtı. Ciddi ifadesiyle ayrı bir yakışıklı oluyordu. Kapıyı iterek açacakken hızla bedenimi ona doğru döndürdüğümde anahtarı kilidin üstünde bırakıp ellerini belime yerleştirdi.

"Bu akşam çoook güzeldi. Her şey için teşekkür ederim."

"Rica ederim." dedi oldukça güç duyulan bir sesle. Kollarımı omzuna atıp boynuna doladım ve onu biraz kendime doğru çektim. Belimdeki ellerinin tutuşu gevşedi. "Hani sen bana orada sordun ya birinden hoşlanıyor musun diye, ben de hoşlanmıyorum dedim."

"Evet?" dedi meraklı ve biraz da umut barındıran sesiyle. Beklentiyle bakan gözleri gözlerimi taradı. Şu an çok tatlı duruyordu. Elimi boynundan çekip yanağını okşadım.

"Dediğim gibi 'birinden' hoşlanmıyorum." Cümlemi tamamlayıp sessizce vereceği tepkiyi bekledim. Kafasını aşağıya eğip tamam der gibi salladı. Yanağını okşayıp kafasını tekrar kaldırmasını sağladım.

"Hoşlanmıyorum çünkü ben de aşık olmuşum." dedim elimin hareketini durdurup. Alaz'ın dediklerimle birlikte sertçe yutkunduğunu gördüm. Gözleri birkaç kere kırpıştırdı. Sonunda içimdeki deli cesaretiyle kendimi ona yaklaştırıp dudaklarının üstünde durdum.

Dudaklarımı dudaklarına bastırdığımda sıkıca gözlerimi kapattım. Ne tepki vereceğini tahmin edemiyordum. Bir süre hareketsizce dursa da sonunda belimden beni kendisine çekti ve o da beni öpmeye çalıştı. Acemice ama bir o kadar da güzel bir şekilde öpüşüyordu. Bir süre öyle durduktan sonra elimi boynuna kaydırıp öpüşmemizi sonlandırdım.

"Sanırım az önce ilk öpücüğünü de çaldım." dedim gülerek geriye doğru çekilirken. Bir şey demeden şaşkınlıkla yüzüme baktı. Ne olduğunu anlamaya çalışır gibi bir hali vardı. Yanaklarının üstündeki ellerimle onu bir kez daha kendime çektim ve bu sefer dudağının kenarından öptüm.

"İyi geceler." dedim ve hızla arkamı döndüm. Kilidi çevirip kapıyı açtıktan sonra anahtarı aldım ve apartmanın içine girdim. Ben merdivenleri çıkarken Alaz ise hâlâ kapının önünde duruyordu.

🩺

tatatataammmm!
kiss kiss kiss dediniz alın size kiss
bölümü beğendiniz mi bari?

biliyorsunuz ki wattyde, hep ilk öpücük
muhabbeti kızlarla (?) işleniyor
ben de bu konudan sıkıldığım için
Alaz ile bir farklılık yaratmak istedim

eee daha önce kimseyle öpüşmemiş biri
flört aşamasında olduğu bir kızı da tutup öpemez
o yüzden Alaz'ın neden sürekli Naz'ı yanaktan öptüğünü artık anladığınızı umuyorum.💞

Continue Reading

You'll Also Like

SARKAÇ By Maral Atmaca

General Fiction

1.1M 66.7K 6
"Delilerin sevdası hoyrat bir fırtına gibidir. Günün başında seni sarsan fırtına, gecenin şafağında ılık bir esintiye dönüşüp kaburgalarının arasına...
FİZİKÇİ By ⛈

Short Story

5.3K 507 34
yuceanonimo: hangi takımlısın adayikilmaz: takım tutmuyorum yuceanonimo: ne demek takım tutmuyorum yuceanonimo: niye tutmuyorsun adayikilmaz: takım...
20.6M 1.1M 53
"Karımı artık yanımda, odamda ve yatağımda görmek istiyorum!" diye bağırınca donup kaldım. Ne söylediğinin farkında mıydı? Bir başkasının kimliğiyle...
80.1K 5.9K 33
053**: Şu an anayasanın bilmem kaçıncı maddesine göre suç işliyor muyum bilmiyorum ama 053**: Umurumda da değil gerçi 053**: İşliyor muyum acaba ya? ...