Raunchy Alpha // larry

By bearschangedmylife

58.3K 5.2K 11.5K

Şımarık bir Alfanın neler yapabileceğini görmek istiyorsanız doğru yerdesiniz! Harry olgun omegayla mühürlene... More

a slice of the future
prolog
one
two
three
four
five
six
eight
nine
ten
eleven
twelve
thirteen
fourteen
fiveteen
sixteen
seventeen
eighteen
nineteen
twenty
twenty-one
twenty-two
twenty-three
twenty-four
twenty-five
twenty-six
twenty-seven
twenty-eight
twenty-nine
thirty
thirty-one
thirty-two
thirty-three
thirty-four
thirty-five
thirty-six
thirty-seven
thirty-eight
thirty-nine
ONE-SHOT
fourty
fourty-one
fourty-two
fourty-three
fourty-four
fourty-five
fourty-six
fourty-seven
fourty-eight
fourty-nine
fifty
fifty-one
🎀fifty-two🎀
fifty-three
fifty-four
fifty-five
fifty-six
fifty-seven
fifty-eight
fifty-nine
sixty
sixty-one
sixty-two
sixty-three
sixty-four
sixty-five
sixty-six
sixty-seven
sixty-eight
sixty-nine
fınal
Special Chapter "🔄"
Special Chapter "24" 1/2
Special Chapter "24" 2/2
Special Chapter "Axel"
Special Chapter 2 "Axel"
Special Chapter 1/2 "Harry or Louis?"
Special Chapter 2/2 "Harry or Louis"
Spacial Chapter "New Groom" 1/2
Special Chapter "New Grooms" 2/2
Special Chapter "Alternative Jobs 1/3"
Speical Chapter "Alternative Jobs 2/3"
Speical Chapter "Alternative Jobs 3/3"
Special Chapter "Wedding Photo"
Special Chapter "Becoming an Alpha"
Special Chapter "Valeria's Alpha" 1/2

seven

991 84 111
By bearschangedmylife

Merhaba,

İyi okumalar,

×××

Louis boru paça takım pantolonu ve ona uyumlu ceketinin içine giydiği krem rengi gömleğiyle okul bahçesinde oturuyordu. Bugün bahçeden sorumlu olan nöbetçi öğretmendi. Kağıt bardağındaki kahvesi ve okumak için yanında getirdiği kitabına rağmen bir gözü etrafta koşturan küçük kurtlardaydı. Kimisi birbirini koşturuyor, kimisi grupça oyunlar oynuyordu. İleride ip atlayan kızları, okuldan aldıkları topun peşinde koşturan oğlanları ve daha yumuşak bir topla yakan top oynayan kızlı erkekli çocukları izliyordu.

Bahçenin tam ortasında kalan yaşlı çınar ağacı etrafına büyük bir gölge oluşturuyordu. Ağacın etrafında çember oluşturmuş bankta otururken bacağını öbürünün üstüne attı.

Haddinden yüksek gelen çocuk çığlıklarıyla gözleri hızlı bir şekilde oyun alanlarının olduğu tarafa dönünce ise sadece çocukların birbirlerini koşturduklarını ve kaçarken gelen panikle seslerini yükselttiklerini farkedip rahatladı. Bakışlarını kahvesine indiremeden gözü bahçe girişine kaydığındaysa boylarının yarısına kadar gelen demir parmaklıkların ardındaki uzun bedeni farketmişti.

Gözleri hızlı bir şekilde birleşirken oturduğu yerde doğrulup burnunun ucuna doğru kaymış gözlüklerini düzeltti. Onunla gözlüklerinin ardından bakışmaya devam ederken git gide yaklaşan adım sesleriyle tekrar önüne döndü.

"Loueh! Benim favori nöbetçi öğretmenim, işte burada!"

"Dersin erken bitmiş Arthur?" Dedi alayla.

Tenefüsün bitmek üzere olmasını umursamadan dersini yeni bitiren öğretmen kınayeyi hiç umursamadan kaşlarını kaldırdı. "Dans asla yarıda kesilmez, müziğin ritmiyle bütünleşen bu bedenler ruh eşleri olan şarkıları bitmeden asla durmazlar!"

"Miniklerin yapabildikleri en büyük hareket zıplamak Arthur."

"Hiçbir dans figürünü küçümseme!" Louis pes ettiğini anlatırcasına ellerini havaya kaldırdığı sırada Arthur dudaklarını büzüp eğildi. "Şimdi alfana bir öpücük ver."

Omega onu durduramadan yanağına aldığı öpücükle ofladı. "Kes şunu Arthur!"

"Kendimi tutamadım, ne yapayım?"

Louis iç çekerek kitabını ve bardağını alarak ayaklandı. Bahçe kapısına attığı kısa bir bakışla Harry'nin orada beklediğine emin oldu ve elindekileri kıvırcık alfaya verdi. "Al bunları, masama bırakırsın."

"Ne? Nereye-" Arthur kaşlarını kaldırarak kapıda dikilen bedene baktı. "Ooo! Tamam! Arthur gider!"

Omega ona aldırmadan acelesiz adımlarını Alfaya yöneltti ve kapıya yaklaştıkça yavaşladı istemsizce. Sürgülü demir kapının öbür yanına da o yanaştığında Alfa ona sessizce bakmaya devam etti.

"Hoşgeldin, bu saatte burada ne işin var?"

"Hoşbuldum, seni görmek geldi içimden. Şansıma da bugün görevliymişsin."

Louis onda alışık olmadığı sakinliği çözmeye çalışırken Harry elini kaldırıp Omeganın siyah, ince çerçeveli gözlüğüne dokundu önce. Ardından eli daha aşağı, alfanın öptüğü yanağa dokundu, sonra da sanki bir şey bulaşmış gibi elinin tersiyle de düzüyle sildi, okşadı Louis'nin tenini hafifçe.

"Gözlükler çok yakışmış."

"Teşekkür ederim." Diye mırıldanmadan önce bahçeyi süzmek ve Harry'nin dokunuşundan da kibarca kaçınmak için kısa bir an arkasını döndü.

"Çok zamanım yok Alfa."

"O halde sana olan hayranlığımı sonra gösteririm, hızlı bir şekilde konuya giriyorum;" Boğazını temizleyerek demir, sürgülü bahçe kapısına tutundu. "..benimle yeni bir randevuya çıkar mısın Omegam?"

Cevap vermeden önce bahçeye tekrar göz gezdirirken girişe konumlandırılmış kabininde oturan güvenliğin muzip bakışları ve muzip gülüşüyle karşılaşınca ona sert bir bakış atıp önüne dönmesini sağladı.

"Önce neden bunun için buraya geldiğini sorabilir miyim? Telefonda da konuşabilirdik bunu?"

"Evet konuşabilirdik, ama o zaman güzel sesin kulaklarımı doldursa bile, rüyalarıma giren bu yüzünü nasıl yakından görebilecektim?"

Louis çenesine dokunan parmaklarla kaldırılmış yüzüne karşı söylenen iltifata karşı dudaklarını birbirine bastırıp gözlerini kaçırdı. Çünkü suratının kızarmaması adına aklına başka bir yol gelmemişti.

"Teşekkürler Alfa, ama şimdi işime dönmem gerek. Bu yüzden nerede ve ne zaman buluşacağımıza telefonda karar veririz."

Harry dolaylı yoldan teklifinin kabul edildiğini biraz geç de olsa anlayarak yüzündeki alık ifadenin yerini büyük bir gülüşe bırakmıştı. "Tamam! Omegam nasıl isterse! Şimdi gitmeden biraz daha şansımı zorlayarak bir öpücük alabilir miyim?"

"Hayır."

"Peki..."

"Çıkışta beni almaya geldiğinde veririm. Tabii işin yoksa?"

"Yok! Hiç olur mu!? Tam buradan ama!" Diyerek parmağını kendi dudaklarına bastırıp Louis'ye doğru eğildi.

"Tamam," dedi o da, elini Harry'nin ağzına bastırarak onu geri itmeden önce. "..oradan."

"O zaman çıkışta tam burada bekliyor olacağım Omegam! Görüşürüz!"

"Görüşürüz."

Louis dönmeden ona küçük gülümseme verince Harry onun arka profiline bakarak gömleğini kalbinin üzerinden beri avuçladı. Ardından arkasına topukları üzerinde dönüp dans etmeye başladı. Louis eski yerine geçmeden önce ona bir bakış attığında havaya kaldırdığı bir eli ile kalçasını öne arkaya hareket ettirerek dans ettiğini görüp alnını ovuşturdu önüne dönünce.

Şapşallığını her yerde kanıtlıyordu.

×××

Hızla güpürlü takım ceketimi üzerime geçirip dış kapının yanına koydurduğum aynaya son kez baktım. Saçlarımı düzeltip kendimi, daha doğrusu ne kadar yakışıklı olduğumu süzüp arabama doğru ilerledim.

"Ben gidiyorum annem!"

Verandada oturan kraliçeme seslenince okuduğu kitabı bırakıp, okuma gözlüğünü çıkardı. "Tamam bebeğim. Louis'yi kızdırmamaya çalış."

"Denerim ama istemiyorum, çünkü kızınca çok sevimli oluyor!"

Kafasını iki yana sallayan anneme öpücük atıp aracımı bahçeden çıkardım. Yolunu beynimin en göz önündeki yerine kazıdığım ilkokula ilerlerken keyifle ıslık öttürdüm.

Herkesin imkansız gözüyle baktığı Omega benim olma yolunda emin adımlarla ilerliyordu.

Bu düşünceyle içimin yağları öyle erimişti ki kendimi gözlerimi kapatıp inlerken bulmuştum. Ah Louis, ah... Beni ne hallere düşürdün böyle.

Onu göğsümü gere gere yanımda gezdirmek için sabırsızlanıyordum ve işin sonunda da tamamen benim ve eşim olacaktı. Onu o kadar mutlu edecektim ki, yanımdan ayrılmak istemeyecekti. Böylece onun da benim de bu sonu gelmeyen yalnızlığımız son bulacaktı.

Keyif dolu ıslığım ve gözümün önünden gitmeyen Omegamın görüntüsüyle okula sağ salim varabildiğimde okul zili de benden hemen sonra çalmıştı. Bu anı en az benim kadar sabırsızlıkla bekleyen minikler binadan sevinç çığlıklarıyla ya ailelerine ya da okul servislerine koşmaya başladılar. Kemerimi çıkarmış ancak heyecandan yerimde duramadığım için tekrar bağlamak üzereyken, aramızdaki mesafeye rağmen vücudundan bir ışık yayılıyormuşcasına gözüme çarpan Louis, tüm sade giyimine rağmen ihtişamına engel olamaksızın binanın merdivenlerinden sakin adımlarla iniyor, gözüne çarpan miniklere gülümsüyor veya vedalaşıyor ve yürüyüşünü bozmadan iş arkadaşlarıyla kısa sohbetler ederek geçişiyordu.

Kamaşmış gözlerimle onu izlerken arkasından gelen ve omzuna sarılan kurdu görünce hırlamaktan alamadım kendimi. Yine benim Omegama dokunuyordu!? Ne cürretle ona bu denli yakın olabiliyor, aklım almıyordu!

Arabadan çıkıp çıkmamak arasında bir karar vermeye çalışırken gözlerimi onlardan bir saniye ayırmadım. Okul bu denli kalabalıkken dikkatleri üzerime toplamamı istemeyebilirdi, belkide kendisinin beni farketmesi daha iyi olacaktır. Ancak alfadan başka her şeye benzeyen bu alfa bozuntusunun Omegama sarılmış, onu güldüre güldüre çıkışa doğru getirmesi tırnaklarımı yeme isteği oluşturuyordu bende. Sonunda bahçeden çıkıp Louis'nin arabama attığı bir bakışla Arthur'un kolunun altından çıkması sinirli de olsam rahat bir nefes vermemi sağlamıştı. Onun ardından kıvırcık kafa bir şeyler zırvalayarak eliyle ileriyi işaret edince Omegam da bu tarafa dönmeden arabamı işaret ederek konuşmuştu. Sırık kurt anladığına dair kafasını salladıktan aracımı süzünce filmli camlarımı umursamadan ona kendimi beğenmiş bir gülüş attım. Ancak o biricik Omegamla vedalaşıp, arkasını döndüğü gibi de bana, arabama, burun kıvırıp dil çıkarınca sinirle direksiyona vurmuştum. Onu parçalamak istiyorum!

Yolcu tarafındaki kapı açılıp, içeriye kendisinden önce gelen kokusuyla beni mayıştıran Louis girince kafamı koltuğa yaslayıp ona çevirdim. Sessizce yerleşmesini, çantasını kemerini bağlayana kadar torpidonun üstüne koymasını ve ardından tekrar kucağına almasını beklerken güzelliğine ölüp ölüp dirildim. Sonunda o gökyüzünü kıskandıran gözleri bana dönünce gülümsemem mümkünmüş gibi daha da büyüdü.

"Merhaba, neden öyle bakıyorsun?"

"Merhaba Omegam... Daha önce aşık bir Alfanın aşkını izlerken nasıl göründüğünü bilmiyorsan diye küçük bir öngösterim olsun dedim."

"Kelimelerle oynayıp lafı uzatmayı çok seviyorsun."

"En az seni sevdiğim kadar..."

Sonunda suratı hafifçe pembeleşip gözlerini diğer tarafa çevirerek benden saklayınca amacıma ulaşarak arabayı çalıştırdım. Ne kadar sinirli halini geçemese de utanmış hali de ilk beşe girerdi.

En popüler Omega Louis halleri sıralamasında.

Yeni bir sohbet başlatmadan, gideceğimiz yeri sormadan veya Louis'ye bakmadan aklımdan çıkmayan ödülümü alabilmek için okuldan ve gözden uzak bir köşeye çektim arabayı. Omegamın anlamaya çalışan bakışları altında hevesle ona döndüm kemerimi çıkardıktan sonra.

"Evet!"

"Ne?"

"Bana unutmuş numarası yapma, öpücüğümü istiyorum!"

"Huh... İyi."

Kemerini çıkarmaya yeltenmeden çeneme uzattığı eli yardımıyla yanağıma küçük bir öpücük bıraktı. Geri çekilecek olduğunda kemerine atılıp açılmasını sağladım. Elimi yanağına yerleştirdiğimdeyse bana kaçamayacağını sonunda anlayan bir bakış attı. "Örnek bir öğretmen sözlerini tutmalıdır Omegam."

Üzerine eğilip onu da kendime çekerken elinin koluma tutunmasını bekleyip dudaklarımızı birleştirdim. Sakin öpücüğümüz beklediğimden daha çabuk kontrolden çıkınca onu koltuğuna geri yaslayıp üzerine daha çok eğilerek dilimi sakince ağzının derinliklerine ittim. Diğer elinin saçlarıma çıktığını hissedince kirli sakallı yanağını zevkle okşamıştım. Ancak o birkaç saniye sonra saçlarımdaki eli yardımıyla beni geriye çekmişti.

Ona nefes nefese bakmayı bırakarak yoğunlaşan kokusunu içime çektim.

Bu arabaya kimsenin binmesine izin vermeyecektim.

"Yetmiş olsa iyi olur, yoksa bu arsızlığına bir dur demem gerekecek."

"Bugün için evet, ancak her gün bir döz Louis Öpücüğü almazsam sağlığımın iyiye gideceğini hiç sanmıyorum."

"Hemen şımarma ve çıkar bizi şu sokaktan."

Memnun bir gülümsemeyle geriye yaslanıp üşenmeden yeniden taktığım kemerimle onun saklamaya çalıştığı gülümsemesini görmemiş gibi yaptım. Keyif dolu ıslığımla ana yola çıkardım arabayı.

"Ee Louis? Nereye gitmek istersin?"

"Aklımda belli bir yer yok, aslında ben de sana soracaktım."

"Oh? Bu sefer teklif senden gelince beni ayaklarına kapanacağım bir yerlere götüreceğini sanmıştım." Omega kalkan tek kaşıyla bana dönerken devan ettim. "Ah, ama bunun için tek bakışının yeterli olduğunu unutmuşum bir anlığına işte..."

Sahte bir öksürükle baygın bakışlarımı umutsuzca kendinden uzaklaştırmaya çalıştı. "Her neyse... O zaman ya şimdi aklına gelen ilk yere gidelim, bir-iki saat oturup ayrılalım, ya da eğer kabul edersen beni evime götür ki ben üzerimi değiştirebileyim, böylece sana daha rahat ayak uydurabilirim."

Cevap vermeden onun evine çıkacak olan ilk sokağa döndüm. "Ne kadar çok sen, o kadar huzurlu bir uyku Louis'm!"

Ona kısa bir bakış atıp yine yüzünü saklayan bir Omega beklerken, onun bana küçük bir gülümsemeyle baktığını görünce o kısa bakışım bende kalp çarpıntısına neden olup direksiyon hakimiyetini bir anlığına kaybetmeme neden oldu.

"Harry! Yavaş ol, ne yapıyorsun!?"

"Ü-üzgünüm Louis! S-sanırım az önce saniyelik bir kalp krizi geçirdim..."

Yan tarafımdan bir oflama duyulurken ben aracı yavaşlatıp yutkunurken karıncalanan yanklarımı hissettim. Aman Tanrım... Bu...

Bu çok güzeldi.

Rüyalarımdakinden bile.

"B-bu- *öhöm* bugün çok yorucu muydu Lou?"

"Biraz öyleydi, bazen onların enerjilerine ayak uydurmakta zorlanıyorum."

"Üstesinden gelebileceğini biliyorum, çünkü onlar sana bayılıyorlar. Tek bir kelimen bile onlar için çok değerli."

"Oh, şey..." Boğazını temizleyince ona dönmemek için üstün bir çaba gösterdim. ".. teşekkür ederim. Bunu duymak ve bilmek benim için çok önemli."

"Her zaman Omegam..."

Arabanın içinde huzurlu bir sessizlik oluşmaya başlarken evi görüş açıma girmişti. Kontrollü bir şekilde parkettiğim aracı susturdum.

"Burada beklemek senin için sorun olur mu?"

Ona döndüğümde yüzündeki kararsız ifadeye ayak uyduran sesindeki tedirginliğe gülümsedim. Muhtemelen beni eve davet etmek zorunda kalmak istemiyordu. Ne kadar onun üzerine giderek biraz sıkışttıp sinirlendirmeyi çok istesem dahi vazgeçtim. Bunun nedeninin ailesiyle beni rastgele bir zamanda tanıştırmak istememesine bağlıyordum. Çünkü ciddi kişiliği ve planlı hayatı onun emrivakilere olan bakış açısını ortaya çıkarmaya yeterdi.

"Asla Omegam. Seni sonsuza kadar beklemeye hazırım."

Dudaklarını birbirine bastırıp her cümleme sızan flört cümlelerine karşı gözlerini devirdi. Ben gülerken o, "Uzun sürmez." diyerek seri adımlarla orta düzeydeki evlerine ilerledi. İçeri girmesinin ardından gözlerimi kapatıp kafamı geriye attım. Mutluluk tüm vücudumu sarmış bir durumdaydı ve bunun daha üstünü daha önce yaşadığımdan şüpheliydim.

Telefonumu alıp asistanımdan gelen iş ve defilelerle ilgli ciddi mesajları görmezden gelip çocuklarla olan sohbet grubuna girdim. Sevgilimle hava atmak için harika bir zamanlamaydı. Bunu bir fotoğrafla ölümsüzleştirmek için ön kamerayı açtım, tam evi arkama alıp telefonu poz vermek için kaldırdığımda, ekranda Omegamın evinin bahçesini görmeyi beklerken camıma yapışan ve açıyı kapatan üç tanıdık suratla çığlık attım.

Telefon elimden arabanın derinliklerine düşerken önümü onlardan tarafa döndüm şokla. İkisi ikiz üç kız bana kocaman gözlerle bakmaya devam edince korkuyla kapıya sırtımı verdim.

"S-siz!"

Sarı saçlı olan elini kaldırıp camımı tıklatınca tedirgin olsam da camı indirdim.

"Harry Styles!?"

"Omegamın kardeşleri?"

Yerlerinde heyecanla zıplayıp onayladıklarında heyecanlansam da onlarınkinin yanında sönük kalacağından sakince oturmaya devam ettim. "Merhaba?"

"Harry! Neden buradasın!? Lütfen abimizin seni parmağında oynatmasına izin verme ve bizimle gel!"

"Ne? Ama-"

"Hadi, lütfen Harry! Onun Alfası değil misin? Bunu kanıtlamak için harika bir fırsat! Bizimle eve gel!"

Beni can damarımdan vurmuşlardı.

"Ş-şey evet, ama Louis-"

"Ah olamaz! Louis çoktan sana sözünü geçirmeye başlamış bile! Diktatör Omega işte, ne olacak!"

Benim tarafıma gelip kapımı açtılar. "Gel, Harry!" İkizler kolumu yakaladıklarında kararsızlıkla büyüklerine baktım.

"Gel sen, bunun tam zamanı şuan."

Kemerimi çıkarıp düşen telefonumu aldım anahtarlardan önce. "Louis'nin bundan hoşlanacağını zannetmiyorum."

"Bu kimin umurunda?"

"Benim?"

Beni dışarı çıkarıp üçü birden gözlerini kırpıştırdı. "Abimi geçtim... Bu çok tatlıydı. Neyse, abim bir aptallık yapıp onu elinden kaçırırsa biz alırız, değil mi Phoebe?"

"Kesinlikle Daisy!"

Beni eve doğru sürüklemeye başladıklarından kapıda bekleyen başka bir kızı görüp gülümsemeye çalıştım.

"Merhaba Harry, seni böyle alıkoyduğumuz için özür dileriz. Ben Felicite, kısaca Fizzy. Ama seni şimdi getirmeseydik onun siz evlenene kadar bizi tanıştırmaya niyeti yoktu."

"Merhaba Fiz-" Cümlemi tamamlayamadan ışıklı bir billboard'la yanıp sönen 'evlilik' kelimesinin canlandırdığı görüntülerin içinde budum kendimi.

Kaşla göz arasında içeri sokulduğumda evin her bir köşesinden gelen Omegamın yoğun kokusunu hızla ayırt eden burnum sendelememe neden oldu.

Bir gün bizim evimiz de böyle mi kokacaktı?

Hatta daha iyisi...

Kokularımız birbirine mi karışacaktı...?

Aklımın yanlış yollara saptığını anlamamı sağlayan bedenle olsuğum yere çakıldım.

Omegamın...

"Merhaba genç Alfa, lütfen kızlarımın kusuruna bakma. Eminim senin fikrini almamışlardır bile..." Kızları kısa bir azarlamanın ardından bana dönüp gülümsedi. "Ben Johannah, sen Jay diyebilirsin, memnun oldum."

"Efendim..."

"Evet?"

Kendimi tanıtmayı unuttum, ama önce... "Lütfen ayaklarınıza kapanmama izin verin..." Onun şaşkın suratını inceleyemeden hafifçe eğildim. "Böyle bir güzelliği dünyaya getirerek nasıl bir lütufta bulunduğunuzdan haberiniz olmayabilir."

Kızlar dört bir yana yığılırken Jay önce şaşkınlığı atlatmış, ardından hoş bir kahkahaya başvurmuştu. "Oh, Harry... Demek oğlumun aklını böyle çeldin ha?"

"Teveccühünüz, efendim lütfen. Burada çelinen bir akıl varsa o şüphesiz benimkisidir."

Elini ağzına doğru kapatıp kıkırdayınca artmayacağını sandığım mutluluğum ve huzurla gülümsedim.

"Ayakta kalma Harry, lütfen içeri gel-!"

"Merhaba!"

Bacaklarıma doğru yaklaşan iki minikle gülümsemeye devam ettim. "Merhaba!"

"Sen abimizin gizli gizli konuştuğu Alfa mısın?"

Kalbime inen gümlemeyle yere çöktüm. Heyecanım yüzüme yansıyıp kızarmama neden olurken miniklerle aynı hizaya gelmiştim. "Biz onunla aynı odada kalıyoruz ve o uyuduğumuzu zannederken seninle konuşuyordu, değil mi!?"

"Doris ve Ernest! Abinizi gizli gizli dinlemeniz hiç doğru değil!"

Jay'in cümlesine odaklanamadan çocukların minik birer omzuna ellerimi yerleştirip onlara baktım. "Siz... Ne kadar şanslı olduğunuzu biliyor musunuz?"

"Neden ki?"

"Kiminle aynı odada kaldığınızı düşünün sadece..."

"Şaka mı bu?"

"Of abi! Onu neden bu kadar geç buldun ki!?"

"Anne biz de böyle bir şey istiyoruz! Usluca paylaşacağımıza söz veriyoruz, lütfen!"

"Kızlar! Harry, bunlar da en küçüklerimiz; Doris ve Ernest, bunları salonda konuşmaya ne dersiniz?"

"Anne? Siz kiminle konuş-"

Koridora giren bedenle önce kafam, sonra gözlerim kalktı. Ancak beklemediğim görüntü yere, tek dizimin üstüne tekrar çökmeme neden olmuştu.

Şaşkın suratı bir bana bir ailesine bakıyordu, ancak önemli olan ifadesi değildi, bu ifadeyi güzelleştiren yüzüne düşen perçemleriydi. Tanıdığım ve görmeye alıştığım Louis'den o kadar farklı görünüyordu ki sanki bir kez daha aşık oluyordum.

O yüz ifadeleriyle beni neden içeri aldıklarını sorgularken ben yavaşça ayaklandım ve ona doğru yürüdüm. Sonunda bakışları anlam vermeye çalışarak bana döndüğünde gözlerimiz birleşmişti.

"Sen..." Parmak ucumla, dokunmaya kıyamaz bir şekilde öteledim perçemlerini. "..gerçek misin? Nasıl her seferinde sana daha fazla aşık olmamı sağlıyorsun böyle?"

"S-sus! Annemin yanında ne biçim konuşuyorsun!?"

Fısıltısıyla beni azarlasa da bu benim için bir emirdir daima. "Sen söyle, ben senin için öleyim Omegam." Ayaklarının dibine diz çökerek bir elini tuttum. "Sen benim varolma sebebimsin!"

"Ne yapıyorsun!? K-kalk şuradan!"

Beni tuttuğum eli yardımıyla çekerek kaldırdı ve yanına çekti. Kızgın suratının veya perçemlerinin gölgeleyemediği pembeleşmiş elmacık kemikleriyle yanımda bir sanat eseri durduğuna inanamıyordum.

Bir spor giyim insana bu kadar mı yakışırdı?

"Abi! Ona kızmayı bırak! Ne kadar muhteşem olduğunu görmüyor musun!? Işık saçıyor resmen!"

"Ah, hayır hayır. O bir ay misali, bir yansımanın getirisi. Gerçek ışık kaynağı güneştir; yani benim Omegam..."

Arka planda duyulan ve birbirinin ardına gelen iç çekişlerle Louis'ye döndüm. Kardeşlerine kızgınlıkla bakarken bakışları annesine dönünce ağlamaklı bir hal almıştı.

Ah, ben ona kıyamazdım.

Tüm vücudum ona sarılma isteğiyle karıncalanmaya başladığında Omegamın bana attığı tek bakışla, ne istediğimi anlamasına yetmiş gibi elini kaldırıp göğsüme koydu.

Ne kadar bunu tedvir amaçlı yapmış olsa da temasıyla kalbim eline ulaşmak için içimde yer değiştiriyormuş hissine kapıldım.

"Louis, bu sevgiyle dolup taşan sevgilini benimle ne zaman tanıştırmayı düşünüyordun?"

"Ben uygun bir zaman gelince tanıştıracaktım zaten-"

"Bizi kandıramazsın abi! O günün hiç gelmeyeceğini biliyoruz!"

"Sana bu kadar değer veren Alfayı yakından tanımak isterim Louise."

Kafam ani bir refleksle her şeyini ondan aldığı kadına dönerek ellerimi göğsümde birleştirdim. "Bunu duymak benim için bir şeref!"

"O halde gelin ve rahatınıza bakın."

"Evet evet!"

"Gel Harry!"

"Seninle abimizi çekiştirelim biraz!"

Kızların beni çekiştirmesine izin verdim, bakışlarım şaşkın Omegama kayarken mırıldandım. "Mecazen mi, fiziken mi?"

"Anne, buna gerek yok. Biz dışarı çıkacağız."

"Bugünkü programınızı değiştiriyorum; birlikte vakit geçiriyoruz, ben hazırlık yapıyorum ve Harry akşam yemeğine bizde kalıyor."

"Ne? Anne ne gerek var!? Bana emrivaki-"

"Annene ters mi düşmek istiyorsun yani?"

Sessizliğe bürünen Louis ile kazananın Kraliçe Tomlinson olduğunu anlayarak sırıttım. Tomlinson krallığına adımımı atmış bulunmaktaydım. Şuan etrafımı saran Omeganı kardeşleri, onun kokusu ve annesinin ilgisiyle bezendiğime ve birlikte akşam yemeği yiyeceğimize inanamıyordum.

Bugün kime ne iyilik yapmış olabilirdim ben?

Ah, doğru ya, herkese yakışıklılığımla görsel bir şölen sağlıyorum.

"Ee, Harry nasılsın?"

"Evimizde olduğuna hala inanamıyorum!"

"Abimiz durdu durdu, turnayı gözünden vurdu!"

Kızlara gülerek karşılık verirken küçük ikizlerin kucağıma tırmanması ve Omegamın içeriye girmesi aynı anda gerçekleşti.

"Hey Alfa! Bize kurt formunu anlatsana!"

"Hayır anlatma, göster!"

"Çocuklar! O misafir, bu kadar bunaltmanız hiç doğru değil!"

Fizzy ve adının Charlotte olduğunu öğrendiğim kız birer ikizi kucaklarken itiraz ettim. "Ah, sorun değil. Aslında alışmaya başlasam iyi olur, ileride lazım olabilir sonuçta..."

Benden en uzak köşeye oturan Louis ile göz göze geldiğimizde sırıttım. "Biraz acele etmiyor musun Alfa, sonuçta bunun için çok zamanın olacak gibi görünmüyor."

"Biz yine de onları alsak iyi olur," diyerek araya giren Fizzy, dönüp gözlerini dikmiş bana bakan büyük ikizlere döndü. "..hadi siz de anneme yardım edin."

"Ama-"

"Olmaz-"

"Gidin ve anneme yardım edin. Gelir gelmez Harry'yi bunaltmayın." Arkasını dönüp gitmeden önce bana göz kırptı. "Nasıl olsa daha çok zamanımız olacak."

Büyükler çift yumurta ikizlerini, tek yumurta ikizleri ise kendilerini alıp ancak gözlerini benden alamadan odada bizi yalnız bıraktılar.

"Louis," Bana somurtkan ifadesiyle baktığında hemen kaşlarımı bükerek savunmaya geçtim. "..yemin ederim ben gelmemek için direndim! Ama kızlar beni resmen eve çekiştirince gelmeye mecbur kaldım!"

Gözlerini kapatarak ofladı ve alnını ovuşturdu. "Tahmin edebiliyorum, seni evin önünde bekletmek benim hatamdı."

Temize çıktığımı anladığım gibi yerimden fırlayıp onun yanına gittim. "Ama bu kaldığın durumdan oldukça memnun olduğun gerçeğini değiştirmez."

Omeganın gözleri tekrar kısılmaya başladığında hızla yere, bacaklarının arasına, diz çöktüm. "Bahaneyle aileni görmüş oldum, ne var ki bunda?"

Beni cevapsız bırakıp kollarını bağlayınca dirseklerimi bacaklarına, yanaklarımı da ellerime yasladım. "Hem böylece seni annemle tanıştırabilmem için bir bahanem olur."

"Bu konuda neden bu kadar isteklisin?"

"Annemle tanıştıktan sonra benim olmaya yaklaştığın bir adımı daha atmış olacaksın."

"Çok aptal bir dürüstlüğün var biliyor musun?"

Kollarını çözdüğünde cevap vermeden önce durdum. Elleri ilerleyip saçlarıma dokununca huzur dolan içimle gözlerim istemsizce kapandı. Önce saçlarımı yavaşça karıştırdığını hissettim, ardından parmaklarını aralarından geçirip geriye attı. Ona biraz daha yaklaşıp göğsümü koltuğa, başımı da karnına yasladım.

"Benim olman için ne gerekiyorsa yapmaya hazırım. Bir gün evleneceğiz, sonra çocuklarımız olacak ve kocaman bir ailemiz! Tıpkı rüyalarımdaki gibi."

Konuşmak için kalkan başımla elleri yanaklarıma indi, gözlerinin yüzümü incelediğini görünce ben de onu süzmeye başladım. Saçları arkaya taranmışken çok güzel, ancak perçemleri çehresini süslerken ise muhteşem görünüyordu.

"Seni anlıyorum, ben de bazı rüyalar görüyorum. Ama bunun gerçek hayatta bu kadar hızlı ilerlemesini istemiyorum, ne kadar kesin olursa olsun."

"Peki..." Fısıltısını duyabilmem için yüzüme eğilen bedenini yakaladım. Burnum sakince boynuna kayarken ellerini omuzlarıma yerleştirdi. "Seni biraz koklamama izin ver."

"Harry... Annem evde, çekil."

"Birisi gelecek olursa duyarım, endişelenme. Sadece birazcık... Bu evi saran kokunun kaynağına ulaşmama izin ver."

Titrediğini hissettiğim bedenin kollarını tutmaya devam ettim. Ne kadar koklasam da yeterli gelmiyordu, ona sarılıp kollarım arasında yaşamasını sağlamak istiyordum. Ya da kendime bağlamayı, böylece istediğim zaman kokusuna ulaşabilirdim.

"Y-yeter..."

"Biraz daha."

"Abla! Harry'nin sevdiği-AHH! N'APIYORSUN YA!?"

Kendimi tamamen ona bıraktığım bir anda seslenen Daisy, ya da Phoebe, Louis'nin savunma mekanızmasını hareket geçirip utancıyla birleşince ayağını göğsümde hissetmemin hemen ardından sırtımı yerde bulmuştum.

"ANNE! ABİM HARRY STYLES'I TEKMELİYOR!"

İkizin diğeri de gelip iki yanıma yerleşirken ben kafamı kaldırıp esmer tenle bütünleşen pembe renginin güzelliğine şahit olma umuduyla Omegama baksam da, sadece onun narin parmaklarıyla karşılaşınca hayal kırıklığıyla kendimi Daisy ve Phoebe'un ellerine bıraktım.

"Neler oluyor? Harry? İyi misin?"

"Oh, oldukça iyiyim teşekkürler! Sadece sakarlığım tuttu da, ehe."

"Her şeyi gördüm Harry, abimi savunmayı bırak! Anne! Resmen onu tekmeledi!"

"Kapa çeneni sen!"

"Anne!"

Koltuğa oturtulduğumda Omegamın kardeşleriyle itişme anına şahit olduğum için mutluydum. En sonunda Jay onları sakinleştirmiş, Louis'yi bir güzel tembihlemiş ve benim sevdiğim yemeği de öğrenerek bizi tekrar yalnız bırakmışlardı. Ben de tabii ki saniyesinde kendimi onun yanına atıp yemek hazır olana kadar Omegamla uğraşmıştım.

"Sen, şimd bana buraya gelmişken odanı göstermeyeceğini mi söylüyorsun?"

"Diyorum ki; biraz fazla hızlı gidiyorsun! Otur oturduğun yerde!"

"Öyle olsun..." Kollarımı bağlayıp geriye yaslandığım gibi açık kapının ardından koşturarak geçen küçük kurtları gördüm. "Hey! Doris! Ernest!"

İki saniye sonra kendilerini içeriye atan bedenlerle sırıttım, Omegamın bana şüphe dolu bakışlar atmasını umursamadan. Çocuklar dibime girince ellerimi onun sırtlarına koydum. "Evet şapşal Alfa!"

"Şapşal mı?"

"Evet, şapşal! Abimiz sana hep öyle sesleniyor!"

Bakışlarım hızlı bir şekilde yanıma dönerken onun çoktan aksi yöne dönüp koltuğa yaslandığını gördüm. Demek evde benden bahsediyorsun ha?

"Öyle mi? Yani abiniz size benden bahsediyor?"

"Yoo~, genellikle odada kendi kendine dolanırken kızdığını, söylendiğini görüyoruz, ya da biz uyuma numarası yaparken seninle konuşuyor!"

Omegamdan boğuk bir homurtu yükselirken ben keyifle gülümsedim. "Abiniz bana olan sevgisini içinde tutamıyor çocuklar. Pekii~, odanız nasıl? Bana göstermek ister misiniz?"

"Evet!"

"Hadi gel!"

"Ne!?"

Onlar birer elimden tutup beni kaldırırken hemen arkalarından koşarak onları takip edince Louis'nin de peşimize takıldığını gördüm. Mutfak kapısının önünden geçerken şaşkın bakışlarla maruz kalsak da duraksamadan merdivenleri çıkmaya devam ettim.

"Harry! Seni pislik!"

Odaya vardığımızda çocuklar bu işin bir koşuşturmaya dönmesinden hoşnut bir şekilde gülüyor, Omegam ise üçümüze de kötü kötü bakıyordu.

"Siz!"

Çocuklar tehditi algılayıp bana aldırmadan odanın dışına kaçışınca ben de Louis'yi yakalamıştım.

"Gördün mü? İstediğimi bir şekilde alırım."

"Şımarık bir veletten farkın olmadığı içindir!"

Onu umursamadan kollarımı etrafına dolayınca çırpınsa da bırakmadım. Kollarımı onun kollarının üstünden beri dolayıp yüzümü boynuna gömdüm. Ensesine ve küçük bir kaçamakla mühür noktasına öpücük kondurunca kasıldığını hissettim. Nefesini tutup, "Harry..." Diye mırıldandı.

"Buraya gelmek o kadar da iyi bir fikir değilmiş..." Dedim odasını kastederek.

O sessizliğini korumaya karar verince devam ettim. "Şuan somut bir şekilde kokunun etrafımı sardığını hissediyorum sanki."

"S-söz dinlemiyorsun ki..."

Burnumu boynundan çekip kafamı kaldırdım yüzüne bakabilmek için. "Burası cennet gibi kokuyor..."

"P-pekala... Artık aşağı insek iyi olur."

"Ama seninle yalnız kalma fırsatını bulmuşken kaçırmak istemiyorum..."

Gözlerini açıp bana baktığında onun yüzümü süzmesini beklerken perçemlerinin de sert mizacına uyum sağlayabildiğini düşündüm.

"Takım elbiselerin sen kutsal kılıyor, ancak bu kapşonlunun içinde o kadar tapılası görünüyorsun ki..."

"Abartmayı çok seviyorsun, bana iltifat etmeyi kes artık."

"Ama sevgilim değil misin? İstediğim kadar iltifat ederim." Burnumu burnuna değdirdim. "Arada sen de bana etmelisin..."

"Önce bana bir itifat nedeni vermen gerekiyor..."

"Ne istersen..."

Dudaklarına uzanmaya başlarken kısılan gözlerini gördüm önce, ancak başını kaldırmasına zaman kalmadan merdivenlerden bir patırtı geldi ve o güzel gözler kocaman açıldı.

Sonrasında bedenimin yatağa doğru uçtuğunu hatırlıyorum.

"Ah! Bak Erny!" Kafamı kaldırıp Louis'nin arka profilinin ardındaki bize şaşkınlıkla bakan ikizleri gördüm. "Aa!"

Hemen ardından da aynı hızla aşağı koşmaya başladılar. "ANNE, ANNE! ABİM ALFAYI YATAĞA ATTI!"

×××

Umarım beğenmişsinizdir,

Çok değerlisiniz,

-Arthur

Continue Reading

You'll Also Like

24.2K 2.8K 17
"Bakalım kızışma dönemindeki bir omegayı, aptal alfalar kadar tatmin edebilecek mi bir vampir." ✨ Vampirler ve kur...
1K 200 8
Denizcilik Akademisi Biyoloji Bölümü öğrencisi Shoto, en büyük hayali olan deniz insanları araştırma projesini bitirmek için akıl hocası ile uzun bir...
1.1M 77.1K 60
"Ben yüreğimdeki bu sızıya da, yüreğimdeki sana da bir isim bulamadım elma kurdum. O yüzden senin adın kavuşmak olsun." Kapak @Percexes <3
13.5K 1.4K 67
"Eskiden yakındık,insanlar dönüşebilir.Asıl acıtan ise tanıdıǧın insanların tanımadıǧın insanlara dönüşmesidir." -Hyunho /171122/