SİL BAŞTAN

Od Moonlighthikayeleri

29.7K 3.5K 7.8K

Geceyi güneş siler Beni senin hasretin Tek başıma sanki mahşer yeriyim Yüreğimdeki her yer Bu evde seni bekle... Více

Giriş
👩‍👦1.Bölüm👩‍👦
👩‍👦2. Bölüm👩‍👦
👩‍👦3.Bölüm 👩‍👦
👩‍👦4. Bölüm👩‍👦
👩‍👦5. Bölüm👩‍👦
👩‍👦6. Bölüm👩‍👦
👩‍👦8. Bölüm👩‍👦
👩‍👦9.Bölüm👩‍👦
👩‍👦10. Bölüm 👩‍👦SEZON FİNALİ
Serkan Mertoğlu

👩‍👦7. Bölüm👩‍👦

1.9K 281 822
Od Moonlighthikayeleri

26 kasım 2021 //  20 : 30

Lütfen ⭐a dokunmayı yorumlarınızı satır aralarına bırakmayı ihmal etmeyin❤

                    🌠🌠

Tüm geceyi yanı başımda uyuyan bebeğime suçlulukla bakarak sabah ettim. Gözlerimden süzülen yaşlarla yakardım. 'Allah'ım kullarının küçüğümün kalbini kırmasına fırsat verme. Ya rab gücümü artır beni yavruma yetir ki, çocuğumun gülüşü solmasın. Sen her şeye kadirsin yalvarırım beni yavrumla imtihan etme...'

Tanyeri ağarırken ağlamaktan sızlayan gözlerime göz kapaklarımın perdesi indi. Kısacık uyku süresince gördüğüm rüyadan bıcırığımın sesiyle uyandım. İyi ki de uyandım o ne saçma sapan rüyaydı öyle? Ne rüyası resmen kâbustu! Rüyanın etkisinden çıkmak için Can'ımla bir süre oynadıktan sonra gördüklerimi suya anlattım. Medeni durumum sebebiyle evlenmem mümkün değildi. Boşanmış olsam dahi ilk berbat deneyimim ardından tekrar evlenmek benim için şerdi.

Kahvaltının ardından etrafı toparladım rahat bir şeyler giyip alt kata indim. Hava şansımıza güzeldi oğlumu perişan olmasın diye Mehmet abiye emanet ettik. Arabayla gezeceğini öğrenen miniğim kaşla göz arası emektarın dibinde bitti. Onları yolcu edince vakit kaybetmeden temizliğe giriştim. Zeynep abla yardım etmek istese de izin vermedim. İkramlık hamur işlerinin bir kısmı ve yemek hazırlığı için mutfağa gönderdim. Oturma odasının temizliği bitince Can'ımı merak edip Mehmet abiyi aradım.

Bir sorun yoktu üstelik sesi evden çıktığından daha mutlu olduğunu tescilliyordu. Bıcır bıcır yaptıklarını anlatırken gülüşüm bulunduğu yeri söylemesiyle soldu. "Annim men şimbi Şeykan abimin nanındayım." duraksamasıyla kaşlarım çatıldı. "Can'ım iyi misin bir tanem?"

Gürültülü nefesinin çıkarttığı hışırtı sonrası söylediğiyle evhamlandım. "iyiyim ama bilajcık mutşujum."

Odada volta atarken alnımı kaşıdım. "Neden mutsuzsun bebeğim?"

Bıkkın soluğunun ardından huysuzca söylendi. "Anni men bebep dilim dilim!" Sonrasında dünyanın yükü minik omuzlarına binmiş gibi ofladı. "Şeykan abim şen tıjıyoysun diye meeme fuyu almıyo ondan bilajcık mutşujum."

Yanıtıyla usançla soluğumu verdim. Küçük bey yüzünden boş yere telaşlanmıştım sakinleşmek için gözlerimi yumdum. Zihnimde tekrar eden Can'ın hüzünlü sesiyle göz kapaklarım süratle açılırken resmen haykırdım. "Vay canına o kalas artık sözümü mü dinliyor?"

"Anni talaş ye demek?" Oğlumun sorusuyla ne söylediğimi idrak ettim. Lakin artık çok geçti Mehmet abinin şen kahkahası Serkan'ın homurdanmasını net duyuyordum. Elimi şak diye ağzıma vurup içime kaçan sesimle mırıldandım. "Abi benim sesim ahizede değil miydi?"

Paldır küldür yanıma gelen Zeynep abla endişeyle bakarken yutkundum. Telefonu kulağımdan çekip sesi dışarı aktardım. Çatık kaşları altından bakınca elimde kalıp beton gibi ağırlaşan telefonu işaret ettim. Can yanıt beklediğini hatırlatmak ister gibi "Talaş ye demek?" diye tekrar ederken merakla Mehmet abiden gelecek cevabı bekledim. Serkan'ın alaycı sesiyle yanağımın içini kemirdim. "Maalesef Leyla hanım bu kalas sizi net duydu."

Zeynep abla şen kahkahasıyla eşine, eşlik ederken ne yapacağımı bilemedim. Serkan'ı görmesem bile aksi çıkan sesiyle burnundan soluduğuna emindim. "Tabii gülersin Zeynep hocam beni ufak tefek kadına maskara ettin."

Zeynep abla gülüşünü eliyle perdeledi. "Aa üstüme iyilik sağlık benim ne suçum var canım? Kız seni tanıdıkça gerçeği gördü."

Araya yeniden Can'ımın sabırsız sesi karışınca Serkan oğlumu yanıtladı. "Yani bana ağaç demek istiyorlar küçük kibar adamım."

Oğlum rahatlamış gibi nefesini verdi hışırtı sesi sonrası bilmiş bilmiş söylendi. "Haklılay Şeykan abi."

Serkan'ın sesi dehşetten öte sitemkârdı. "Sende mi aslanım?"

Kıkırtımı zapt edemezken hım hımlayan Can'ım. "Şen ağaç dibi toş tocamanşın." dedi.

Mehmet abi araya girip görüşmeyi sonlandırdı. "Aklınız kalmasın hanımlar bizim keyfimiz yerinde size kolay gelsin."

Birkaç saniye boş boş kapanan telefona bakıp hayıflandım. "Tüh ya adama ayıp oldu." Telefonu masaya koyup bedenimi çuval gibi çekyata bıraktım.

Zeynep abla boş ver der gibi elini havada sallayıp kahkaha attı. "Ne ayıbı yahu!" Yanımdaki boşluğa kurulup çıplak kolumu sıvazladı. "O da söyletmesin canım hak ediyor az bile."

İç çekerek başımı Zeynep ablaya çevirdim. "Abla seninle ben bir değilim ki, sana büyüğüsün diye ses etmiyor." Sıkıntıyla soluğumu verip yüzümü sıvazladım avuç içlerim çehremle şekillendi. Hafif öne eğilip dirseklerimi dizlerime diktim. Halının desenini incelerken dalgınca konuştum. "Dilime hakim olmam gerekirdi adam her fırsatta çocuğumla ilgileniyor. İşten dönerken bahçeye girene kadar beni korumak için uzaktan takip ediyor. Tamam sıfatı hak ediyor ama bunları düşününce yaptığım nankörlüktü. Beni her zıvanadan çıkardığında olduğu gibi tepkimi içimde tutmalıydım." Avuçlarımı yüzüme kapatıp ofladım. "Aptal Leyla şu diline hakim olmayı öğrenemedin gitti! Sen yalnız bir kadınsın şu dilini törpüle başına iş açacaksın!"

Bileğimin çekiştirilmesiyle Zeynep ablaya döndüm. Çatık kaşları altındaki kara gözleri çakmak çakmaktı. "Ay ne olmuş oduna kalas dediysen?"

Sitemkâr hali beni güldürdü. "Abla şöyle demesen olmaz mı?"

Mızıkçı çocuk gibi omuzlarını kaldırıp indirdi dilini şaklatıp muzipçe gülümsedi. "Boş ver şimdi ona nasıl hitap edeceğimizi kuzum. Bizim oğlan iş çıkışlarını nerden biliyor?"

Ses tonunda imâ yoktu ama sorusuyla kaşlarım çatıldı. Bedenimi tamamıyla Zeynep ablaya çevirdim. "Siz söylemediniz mi?"

Kadın başını iki yana çevirdi. "Hayır kuzum biz ne seninle ne de geçmişinle ilgili bir şey söylemedik." Kısılan bakışları uzaklara daldı simasında beliren anlık gülüşü sildi. Olanlara anlam veremezken dizime yaslı elimin üzerine hafifçe vurdu. "Her neyse güzelim, seni kendince korumak istemiştir. Serkan'ım merhametli yufka yüreklidir. Bakma sen argo konuşmasına kabadayı hallerine."

Aklım hâlâ çıkış saatlerimi bilmesine takılı kalırken burukça gülümseyerek mırıldandım. "Haklısın ablacığım farkındayım." Sıkıntıyla soluğumu verirken omuzlarım düştü. "Can'ıma olan yaklaşımı hoşuma gidiyor oğlum bu duruma çok alıştı. İllaki evlenecek çocuğu olacak doğal olarak, miniğimden uzaklaşacak yavrum çok üzülecek. Aslında şimdiden araya mesafe koysa iyi olur."

Zeynep abla elimi hafif sıkınca hüzünle gözlerine baktım. "Leyla güzelim her şeyi bu kadar detaylı düşünürsen derde kalırsın. Zaman ne gösterir bilinmez hayatı bazen akışına bırakmak gerek. Serkan'a gelince, " Duraksayıp elini havada salladı. "O hoo evlenmez o başıma kaldı! Bir iki seneye kalmaz tohuma kaçar. Misal bu yaz kardeşinin düğünü var onda tık yok. Küçük mini minnacık bir ihtimal evlendi diyelim. Hayatta Can'ı bırakmaz çocukları seviyor ama kuzuma ayrı bir düşkünlüğü var. Ayrıca konu evlenmeye gelmişken. " işaret parmağını gözüme sokmak ister gibi salladı. "Bırak bu gamlı baykuş hallerini azıcık kendinin farkına var. Daha yaşın küçük maşallah güzelsin de belki sen ondan önce evlenirsin."

İtiraz etmeye hazırlanırken belini tutarak ayaklandı. Beni bir güzel payladı kapıyı çarpıp odadan çıktı. "Çok biliyorsun sen sanki ikinci evlilik bir sende görülecek! Karşına yağız yiğit bir delikanlı çıksın seni telinle duvağınla, davullu zurnalı bu evden çıkartmazsam bana da Zeynep demesinler. Aylaklık ettiğin yeter haydi işinin başına!"

Ardından bir süre aval aval bakıp inanmaz tavırla başımı çevirerek yerimden kalktım. "Ah ablam ah! Boşanmış olsam bile o dediğinin olması mümkün değil." Zeynep ablanın sözlerini kulak ardı edip becerebildiğim kadarıyla olanları yok saydım. Yarım kalan temizliğe kaldığım devam ettim.

Evin çokta kirli olmaması el çabukluğumla birleşince işim uzun sürmedi. Tüller yıkanırken ikramlık hazırlığı için mutfağa geçtim. Gök yüzü siyaha teslim olurken arka odanın tülünü asmak için merdivene çıktım. Israrla eşinin takacağını söyleyen Zeynep ablayı paylayıp bildiğimi okudum. "Abla insaf ya adamın boyun fıtığı var. Hem elime yapışacak değil ya ben takarım canım Allah aşkına uzatma!"

Tülün yarısına gelince bebeğimin hasret yüklü sesiyle duraksadım. "Annim bij deedik yedeşin şeni öjledim."

İç çekerek seslenip tülü takmaya devam ettim. "Teyzen ve amcanın odasındayım bir tanem."

Kısa süre sonra sesi yakınımdan gelen bebeğimle gülümsedim. "tolay deşin."

Kalan düğmeleri es geçip özlediğim minik surete omzum üzerinden baktım. Odağıma düşen iri cüsseyle göz bebeklerim irileşti.

Beklenmedik karşılaşma belli ki onu da şaşırtmıştı atacağı adım havada asılı kalmıştı. Panikten elim ayağıma dolaşınca sendeledim korkuyla avuçlarımı duvara yasladım. Dengeme sağlamayı başarınca alnımı duvara dayayıp şükürle gözlerimi kapattım.

Güçlü adım sesleri zeminde yankılanırken homurtulu sesi git gide yakınlaştı. "Hey Allah'ım bu kadın boyundan büyük işlere kalkışmayı ne çok seviyor! İn şuradan düşüp bir yerini kıracaksın! Kalanı ben hallederim malum kalasım ya ben, bir işe yaramış olurum!"

Panik halim önce öfkeye sonra utanca evrilirken ilk kez ismiyle hitap ettim. Kulağıma ulaşan fısıltılı sesim inler gibiydi. "Serkan."

Can'ımın telaşlı sesine Zeynep abla ve Mehmet abini sesleri karıştı. "Annim dipbatti ol yüppen! Serkan haklı kızım hadi in! Ay dilimde tüy bitti sen takma demekten!" Tüm sesleri zihnimde susturan adını telaffuz etmemle işittiğim güçlü yutkunma sesiydi.

Aldığım derin nefesle kenetli kirpiklerimi aralayıp mırıldandım. "Zaten fazla bir şey kalmadı." Yeniden kornişe uzanmamla onun homurdanır gibi söylenmesi kulağıma çalındı.

"Ya sabır ya selamet! Abla malum dışardan geldik sana zahmet aslanımın ellerini yıkamasına yardım et."

Omzum üzerinden ardıma çatık kaşlarım altından bakıp sitem ettim. "İlk kez tül takmıyorum lütfen bir sakin olun."

Miniğim bana aksi bakışlar atan Zeynep ablanın kucağında başını sallarken, antreyi aşan Mehmet abi mutfağa girdi. İşbirliği yapan üçlü sessiz kalıp beni burun kemerini sıkan Serkan'la oda da yalnız bıraktı. Usançla soluğumu verip söylenerek önüme döndüm. "Alacağınız olsun sanki karşınızda çocuk var! Üstelik beni şununla yalnız bıraktınız."

Kornişe uzandığımda burnuma değen perçemi üfleyip homurdanarak işime devam ettim. "Sende bir dur ya kaşındırıp huylandırıyorsun!" Anın farkındalığıyla göz bebeklerim büyüdü. Tepemde salaş topuz yaptığım saçlarım açıktı. Üzerimde gri kısa kollu tişört altımda siyah tayt vardı.

Kahretsin bu hâlimle Serkan'la aynı ortamda yalnız kalmıştım!

Aile baskısıyla on iki yaşımda zorla kapandım isteğim dışında olunca benimseyemedim. Tesettürün kaidelerini tam anlamıyla yerine getirmiyor hakkını vermiyordum. Nadiren giydiğim eteklerin boyu ayak bileğimin üstünde bitiyordu. Çoğunlukla tercihim pantolon ve tuniklerden yanaydı. Evde saçım ve giyim tarzım açıktı şayet bulunduğum evde bir erkek varsa kapanırdım. Gerçi onunda İslamiyet'e uygun olduğu söylenemezdi. Dışarıdaki gibiydim tek fark küçümen bağladığım tülbentle saçlarımı kapatmamdı. Şuan ki yaşam şartlarım nedeniyle açılabilirdim ama alışkanlıktan öte örtünmek rabbimin emriydi. Bu emri tam manasıyla yerine getirmesem de yok sayamazdım.

Ben vaziyetime yanarken duvarın köşesiyle aramda kalan boşluğu dolduran Serkan'la göz göze geldim. Kaçırdığım bakışlarım gülkurusuna çalan dudaklarına kaydı. Muhakkak bir şeyler söylüyordu lâkin algılamıyordum. Bilinçsizliğin zirvesine taht kuran benliğimle kahvelerim gözlerine tırmandı. "Bir şey mi dedin?"

"Hasbinallah!" diyerek yüzünü sıvazladı. Alaz alaz yanan gözlerini kahvelerime perçinledi. "Kızım in şuradan tepemin tasını attırma!" Aldığı derin nefesle kabaran göğsü siyah tişörtü zorlarken işaret parmağını doğrulttu. "Bak hakkını yiyemem ufak tefeksin ama cevval hatunsun! Maşallahın var her şeyin üstesinden gelirsin ama burada ben varken." Çenesiyle omzumdan sarkan tülü işaret etti. "Onu takmak sana düşmez! Eyvallah odunum senin deyiminle kalasım." Utancımdan gözlerimi sımsıkı yumdum. "Ama gözümün önünde bir kadın didinirken götünü devirip oturacak kadarda gevşek bir adam değilim." Sıkıntılı soluğunun ardından kirpiklerim bir süre sonra buyurgan sesine itaat etti. "Şimdi o gözlerini aç merdivenin tepesinden in!"

Gözlerimi araladığımda boşlukla karşılaşmak beni şaşırttı. Dudağımın kenarını dişleyip göz ucuyla etrafa bakındım. Kaçamak bakışlarım kısa sürede hedefini buldu. Adam ardına dönmüş başını öne eğmişti. Ağır ağır görüş açıma girenlerle vücudumdaki tüm kan yüzüme hücum etti. Utancım nefesimi sekteye uğratırken bakışlarımı uzattığı tülbent ve gömlekten çektim. Ah yer yarılsaydı da yerin dibine girip katmanlarını eşeleseydim.

Gözümün önünde sallanan kıyafetlerle saplandığım utanç bataklığından yüzeye çıktım. Huysuz sabırsız sesiyle yutkunma gereksinimi duydum. "Al giy şunları kızım kıpkırmızı oldun. Açık olacağını tahmin edemedim bilsem odaya adım atmazdım. Sen yine de kusuruma bakma ayrıca sıkıntı yapmana gerek yok! Ben unutkan adamım aklımda pek bir şey kalmaz..."

Açıklama yaptıkça gerginliğim utancımla yarıştı. İşin tuhaf yanı kendimi cama balkona çıktığımda da sakınmazdım. Şimdi Serkan'ın karşısında niçin utanıyor kendimi garip hissediyordum? Yine düşüncelerime sızmasıyla kaşlarımı çattım. Dünden beri bu durumla sık karşılaşmak hiç hoşuma gitmiyordu. İçimden aynı şeyi durmaksızın tekrar ettim. 'Sadece bir araya gelmeye mecbursun Leyla hepsi bu! Ötesi ve ilerisi yok!' Kendimi telkin ederken iç sesimi susturan tahammülsüz hafif alay barındıran sesiydi.

"Oradan önümüzdeki günlerde inersin değil mi?"

Ona çevirdiğim bakışlarım aynadaki yansımasıyla çakıştı. Başı hafif öne eğikti yüz ifadesi sabırsız olduğunun göstergesiydi. Elindekileri alıp omzuma attım indiğim ilk basamakla gıcırtılı sesi ikazıyla bastırdı.

"Düşersin dikkat et!"

Boğazıma çöreklenen yumruyla hızlı hızlı başımı sallayıp merdivenden indim. İlk iş tülbentle saçlarımı kapattım. Mehmet abinin oduncu gömleğini üzerime geçirdim. Koşar adım yanından geçecekken duraksadım. Karşısına dikilince kıvrımlı gür kirpikleri arasına gizlediği gözlerine mahcubiyetle baktım. Tülbenttin göğsüme düşen ucuyla oynadım. "Bu gün şaşkınlıktan söylediğim şey için özür dilerim. Bazen tepkilerimi kontrol etmekte zorlanıyorum umarım bir daha tekrarlamam."

Başını usulca dikleştirirken hafif tebessüm etti. "İnsanın doğası değişmez olduğu gibi kabullenmek lazım." Ardından kavisli kaşlarını çattı. "Zaten kimse bir başkası için değişmez." İşaret parmağı aramızdaki boşluğa uzandı sükut sesi emredici tona büründü. "Değişmemeli!"

Ona karşı var olan suçluluk hissim yine yeniden öfkeyle taçlandı. Hâlbuki gayet güzel başladığı sözlerinde sonuna kadar haklıydı. Tabii sonunda çuvallamasaydı emrivaki yapmayı adet edinmişti.
Bu defa hislerime yenilmemem gerekti ama dayanamadım. "Sana o lafları yediren biri elbet karşına çıkar." Konuştukça kararan gözlerine alayla bakarken göz kırptım. "O gün geldiğinde tükürdüğünü yalar dayılanmalarının hesabını çatır çatır verirsin!"

Konuşmasına fırsat vermedim pimini çektiğim bombayı oda da tek başına bıraktım. İçeride yalnız başına infilak etmeliydi ufacık kıvılcımı bana sıçrarsa ortalık savaş alanına dönerdi..

🌠🌠

Mutfağa girdiğim gibi direkt Can'ımı kucağıma aldım. Ayrı kaldığımızda yoğun olmama rağmen aklımın bir köşesi muhakkak ondaydı. Bir nebze özlemimi dindirince Zeynep ablanın kesin talimatıyla akşam yemeğine kaldım. Serkan'ın yüksek oktavlı seslenmesiyle yanına gitmeden masayı hazırlamamı tembihlemişti.

Can'ımın küçük yardımlarıyla masayı hazırlarken günün özetine geçen küçüğümü dinledim. Oğlumun neşesine eşlik ederken son eksikler için mutfağa yöneldim. Gözlerim masaya oturttuğum bebeğimdeyken omzumu çarptım. Hissettiğim acıyla yüzüm ekşirken omzumu ovuşturmak için havalanan kolumu da çarptım. Gözlerimi sinirle yumup sinirle söylendim. "Olmaz olasıca duvar."

Yılan misali tıslayan sesle yüreğim ağzıma geldi. "Duvar değil kalas!"

Acımı unutup şansıma ağlamak isterken kirpiklerim titreşerek aralandı. Gözlerim odağına düşen karartıya tırmanırken başım hafif geriye meyletti. Burnundan soluyan Serkan'la kaşlarımı çattım. İsteyerek çarpmamıştım üstelik canını acıtmış olduğumu hiç sanmıyorum. Tüm gücümle bile isteye vurmuş olsam o insan irisine sinek ısırığı gibi gelirdi. Bir yandan öfkesinin sebebini sorgularken ağzımın içinde geveledim. "Özür dilerim."

Aklıma gelen olasılıkla dudaklarım kıvrıldı. Beyefendi sözlerimi hazmedememiş olmalıydı.

Zeynep ablanın söylenmesiyle bıkkınca nefesini verdi. "Çekilsene oğlum yolumdan kazık gibi dikilmişsin."

Üzerimden eksik etmediği aksi bakışlarıyla kenara kaydı. Gözleri içeriye giren Zeynep ablayla aramda turladı. "Taktığınız lakaplar gözlerimi yaşartıyor hanımlar devam etmeyin ağlarım."

Olanlardan bir haber Zeynep abla saf saf bana bakarken Serkan şiddetli lodos gibi yanımdan geçti. Biz öylece beklerken az evvel masaya oturttuğum miniğimin sesiyle mutfağa koştum.

"Yüppen ayama Şeykan abi şimbi mammam yicej."

🌠🌠

Yemek süresince tabağımdakileri didikleyip somurttum diğerlerinin keyfi yerindeydi. Sevgili oğlum Serkan'ın yanına oturmuş onu elleriyle besliyordu. Ağlama mevzusunu ciddiye almış yedirdiği yetmez gibi sürekli yanağını öpüp teselli ediyordu. "Ayama damam mı, üjülme men nanındayım. Mammını ye."

Can'ımın hallerine kahkaha atan ev sahiplerime kırgındım...

Bu duruma son vermek yerine kendini acındıran kalasa kızgındım..

Oğlum onun yüzünden varlığımı bile unutmuştu!

Yemek sonrası masadakileri çarparak topladım. Asıl istediğim hepsini bana Can'ımla nispet yapan kalasın, kalın kafasına geçirmekti. Masadan en son kalkıp avuçlarını masaya yasladı. Çatık kaşlarım altından ona bakınca yüzündeki alaycı ifadeyi çatalı batırarak oyup yok etmek istedim.

"Öfken boyunu aşıyor taşıması zor olsa gerek."dediğiyle nevrimi iyice döndürürken onun neşesi yerindeydi. Çenesiyle üst üste topladıklarımı işaret etti. "Komple kafama geçirsen bir halt olmaz." Boyunun getirisiyle üsten üstten bakıp göz kırparak uzaklaştı.

İrice açtığım gözlerimi kırpamadan uzaklaşmasını izledim. Ukala herif ağzının payını verme şansımı elimden almıştı. Antreye çıkmasıyla ayağımı yere vurup masadakileri aldım söylenerek mutfağa gittim. "Asıl senin kalın kafanı taşıyan vücuduna yazık. Kendini beğenmiş şey devede de boy var ama eşek önden gidiyor. Bu çıtı pıtı halimle seni cebimden çıkartırım."

İçimden saydırmaya devam edip yaptığım tatlıyı buzdolabına koydum. Etrafı toparlayınca yorgun olduğumu öne sürüp evime çıktım. Uyku saati gelen oğluma duş aldırdım gün içinde yorulan bebeğim direkt uyudu. Dünden beri olanlar yüzünden zihnen yorulmuştum sessizliğe kendimle kalmaya ihtiyacım vardı. Antrenin ışığını açıp mutfağa geçip çay demledim loş ışığın altında epey oturup düşündüm. Bana iyi geleceğine inandığım kararlar aldım. Vakit kaybetmeden hayata geçirmem gerekti bu ruh sağlığımı korumam için şarttı.

🌠🌠

Ertesi sabah Zeynep ablanın ısrarıyla gün toplanmasına katıldım. Misafirler gelmeden özenle hazırlandım Can'ımı da giydirince aşağıya indim. Öğleden sonra konuklar gelmeye başladı. Zeynep abla gelenlere tanışmama vesile oldu. Sıcak kanlı samimi kadın topluluğuyla kaynaşmakta zorluk çekmedim. Çay suyu koymak için mutfağa geçtim ocağın altını yakmamla kapı çaldı. Zeynep ablanın ricasıyla kapıyı açtığımda ilk kez gördüğüm kadın beni görünce şaşırdı bakışları simamda inceler gibi oyalandı. Ellerime kayan gözleri sonrasında ışıldayarak yüzüme tırmandı.

Yine bekar oğluna kız arayışında olan bir annenin hedefi olmuştum!

Buraya geldiğimden beri birkaç kez beni uzaktan görüp beğenmişler Zeynep ablaya çıtlatmışlardı. Bu durumlardan zaman geçince haberdar oldum. Sağ olsun kadıncağız aracı olmasını isteyenleri bir şekilde geçiştirmişti. İçim sıkılırken belli etmemeye çalışıp kadını içeriye buyur ettim.
İşin tuhaf yanı pardösüsünü aldığım kadının siması birini anımsattı. Ama çıkartamadım bu konu üzerinde çok durmadan beni tepeden tırnağa süzen kadınla içeriye girdim. Zeynep abla öncülüğünde herkes gelen misafirle selamlaştı. Adının Elvan olduğunu öğrendiğim kadın, beğeni yüklü bakışlarını üzerimde gezdirmeye devam etti.

Bu durumdan hoşnut olmadığımı belli etmek için huzursuzca yerimde kıpırdandım. Kızının doğumu için şehir dışına çıkan kadın belli ki konseyden epey uzak kalmıştı. Zeynep ablaya dönüp evi kiraladığını yeni fark ettiğinden bahsetti. Hayırlı olsun dedikten sonra kiracısından memnun olup olmadığını sordu. Zeynep ablanın rahat cevap vermesi için çayı demleme bahanesiyle yanlarından ayrıldım.

Öğlen uykusuna yatırdığım Can'ımı kontrol ettim. Mutfağa geçerken Elvan hanımın hakkımda bilgi aldığına kulak misafiri oldum. İşittiğim isimle ayaklarıma beton dökülmüş gibi öylece kalakaldım. "Kiracının iyiliğini boş ver şimdi Leyla'yı pek bir beğendim. Yüzüğü falan yok biraz daha gözetleyeyim Serkan'ımla tanıştıralım. Allah için güzel kız aslanımla anlaşırsalar hemen baş göz edelim."

Aldığım kararı uygulamaya koyduğum ilk günden adım onunla anılmıştı. Hem de en olmayacak biçimde benim Serkan'ı görmeye tahammülüm yoktu. Aldığım karar neticesinde bu gün itibariyle ev sahiplerime geldiği vakit aşağıya inmeyecek. Can'ımla bir araya gelmelerine mâni olmayacaktım. Şu an başıma gelen şaka gibiydi gülmemi mümkün kılmayan en berbat şaka!

Zaten evliyken evlenmezdim o başlı başına sorundu. Kaldı ki boşanmış olsam bile evlenmek istemiyordum. Hele işin içinde o kalas varsa evlenmem topyekûn imkansızdı.

Can kulağıyla Zeynep abladan gelecek yanıtı bekledim. Diğer kadınların övgü dolu sözleri umurumda değildi! Kulaklarımın tek muhatabı Zeynep ablaydı!

Direkt kestirip atmak yerine kaçamak cevaplar vermesi hiç hoşuma gitmedi. Kabul etmek gerekirse kadıncağıza kızmaya hakkım yoktu. Kendimden iğrenerek ona boşandığım yalanını söylemiştim. Daha dün beni evlendirmekten bahsetmiş son bir aydır bu konuya sık değinir olmuştu. Beni olmayan kızı yerine koymuş mutlu olmamı istiyordu. Maalesef o kalası da oğlu gibi seviyor yuva kurmasını istiyordu. Kendince uygun bulmuş olabilirdi ama olmazdı!

O iş yaştı!

Sıkıntılı nefeslerim birbirini takip ederken bulunduğum yere sığamadım. Duyduklarım dünyamı ters düz etmişti devamını dinleyecek takatim yoktu. Rabbime içten içe yakararak mutfağa geçtim zangır zangır titrerken neyse ki kendimi yakmadan çayı demlemeyi başardım. 'Allah'ım onca iyiliğine karşın zaten mahcubum, yalan söylediğim için vicdan azabı çekiyorum. Onu kırmadan gerçeği dile getirmeden olmayacak düşüncesinden vazgeçirmem için bana yardım et.'

Yanlarına gitmek istemediğim için servis tabaklarını hazırlamaya koyuldum. Aklımı dağıtmam kulaklarımda tekrar eden sesleri susturmam gerekti. Dizdiğim ikramlıkların görseline kafayı taktım. Yerlerini sürekli değiştirip durdum içeriden seslenen Zeynep ablayla elim havada asılı kaldı. İçeri gitmemek gibi bir şansım da yoktu kadıncağız ilacını içmek için su istiyordu. Omuzlarım tonlarca yük binmiş gibi çökerken ofladım. Ellerimi yıkayıp sürahi ve bardakla ayaklarımı sürüyerek kaplumbağa misali mutfaktan çıktım. Antreye ulaşmamla gözünü ovuşturan Can'ımla karşılaştım.

Onu görmemle benim için duran devran tekrar hareket etti. Sevimli küçüğüm uyku mahmurluğuyla esnerken elini ağzına kapattı. Bakışları direkt beni bulduğunda tüm sıkıntım beliren tek gamzesine gömüldü. Oturma odasından gelen farklı seslerle ellerini çırparak şakıdı. "Yaşaşın teyjeley demiş."

Başımla onaylarken gülümseyerek yanına ilerledim. Dizlerimi büküp tek kolumla kucağıma aldım al al yanaklarını öptüm. Su istediğini yineleyen Zeynep ablayı yanıtladım. Hafif aralı kapıyı dirseğimle iteleyip oturma odasına girdim. Boynumu saran bebeğimin sesiyle herkes dönüp bize baktı. "Hoş dediniz biy şüyü teyjeley menim işmim Can."

Tonton kadın topluluğu oğluma sevecenlikle bakarken yüzlerinde güller açıyordu. Maşallah'ları suphanallah'lar takip ederken Zeynep ablaya suyu verdim. Az evvel oturduğum sandalyeye geçtim. Bebeğim tanımadığı kişilerin kendisini övmesiyle çekindi. Yüzünü şalımla kapatınca ben dahil herkesi güldürdü. Aşinası olduğum benzetme ilk Elvan hanımdan geldi. "Kardeşin çok şirin Leyla'cığım."

Sakınma gereği duymadan kadına bakıp direkt yanıtladım. "Can kardeşim değil Elvan hanım oğlum."

Yanıtımla şaşalayan kadının hüsrana bürünen elâ gözleri Can'ımla aramda mekik dokudu. Çok genç anne olmuşsun kuzum diye dövünen kadınlara dönüp gülümsedim. "Zannettiğiniz gibi yaşım küçük değil bu ayın sonunda yirmi beş olacağım."

Hayret nidaları havada uçuşurken duyduğum fısıltılı ses sabrımı sınadı. "Ay yaşları bile denkmiş tüh." Göz ucuyla Elvan hanıma bakma gafletinde bulundum. Kalın kavisli kaşlarını çatmış ellerime bakıyordu. Elâ gözleri yüzüme tırmanırken merakla sordu. "Çocuk sahibi kadınsın alyansını neden takmıyorsun?'

Ya rabbim sabır!

İçimde çağlayan öfkem zapt edilmez boyuta ulaşırken kaşlarımı çattım. Dişlerimi olanca gücümle sıkıp hırsla bedenimi Elvan hanıma çevirdim. Ağzımı açmamla araya giren Zeynep ablayla susmak zorunda kaldım.

"Elvan az evvel araya laf kaynattın adam akıllı cevap veremedim. Fazlasıyla memnun olduğum kiracım Leyla oğluyla yalnız yaşıyor."

Elvan hanım tasvip etmez sesler çıkarıp Zeynep ablaya kınayıcı bakışlar attı. Sitemle solurken densizliğin dibine vurdu. "Zeynep bu ne rahatlık vallahi pes! Evi hangi akla hizmet çocuklu dul kadına verdin?"

Kadın imâlı sözleriyle kan beynime sıçradı ortam itiraz sesleri birkaç fısıltıyla gerildi. Zeynep abla yüksek sesle Elvan hanımı terslerken korktuğunu belirten Can'ımla derin bir nefes alıp ayağa kalktım. Tüm gözlerin üzerimde olduğunun farkındayım benim muhatabımsa belliydi. Miniğimi ürkütmemek için sesimin tonunu yükseltmedim. "Senin gibi cahiller yüzünden çocuğumla günlerce yarı aç yarı tok gezip ev aramaktan perişan oldum. Yalnız yaşayan kadın senin gibilerin gözünde iffetsiz yollu!" Birkaç kişi araya girmeye çalışsa da susmadım.

Zeynep abla müdahale etmediği sürece de susmazdım hoş onu tanımıştım. Böyle bir durumda bana engel olacağını hiç sanmıyorum. Kaldı ki Serkan'ın annesinden haz etmediğini kendisi de daha evvel söylemişti. "Kusura bakmayın Elvan hanım namusu korumak için alyansa da adama da gerek yok. Edep ahlâk sahibi olmak yeterli. Hem sizin zannettiğiniz gibi hâyâ sadece kadına değil erkeğe de mahsus. Hatta kadından önce adama düşer yine adamda biter." Kadının esmer teni beyaza keserken hırsla soluyor cehaletini ön yargısını savunuyordu. Beni terbiyesizlikle itham ediyordu lakin umurumda değildi.

Susmadım!

Tıpkı onu susturmaya çalışan Fatma teyze gibi boşa çırpınıyordu. "Kaldı ki kadına yakışan en güzel elbise edebidir. Edepli kadına dil uzatmakta bir Allah'ın kuluna düşmez. Rabbim beni, ben kendimi biliyorum. Sen ve senin gibiler beni bilmese de olur!"

Gözlerimi içeride bulunan kadınlarda mahcubiyetle gezdirdim. "Böyle bir şeye sebep olduğum için üzgünüm." Ardından Zeynep ablaya dönüp gülümsemeye çalıştım. "Ablacığım misafirlerin karşısında seni mahcup ettim. Lütfen kusuruma bakma çayı demledim. Servislerin çoğunu halletmiştim geriye pek bir şey kalmadı. Biz eve ...."

Kaşla göz arası yanıma gelen Zeynep abla kolumu tuttu. "Saçmalama kuzum ne kusuru ne gitmesi?" Başını Elvan hanıma çevirdi. "Evimden gidecek.." duraksayıp fısıldaşanlara baktı. "Ler belli zihni kirli dili zehirliler benim arkadaşım değil." Bakışları kucağımda huysuzlanan bebeğime değdi. İçini çekerek saçlarını okşarken bakışları gözlerime değdi. "İşte insanız herkesi kendimiz gibi insan zannediyor Louis Aragon uyarısını dikkate almıyoruz." Bana sevgiyle bakan kara hareleri tansiyonun yükseldiği ortama döndü. "Sakın görünüşe aldanma; görünüşte herkes insandır. Görüyorsunuz ya üç günlük dünyaya insan olarak gelmek insan olmaya yetmiyor."

Derin bir nefes aldı. "Elvan atalarımız boşa dememiş Alimden zalim, zalimden Alim doğar diye. Yaşını başını almış kaç yaşında kadın sözde annesin ağzından çıkanı kulağın duysun. Çok şükür Serkan'ın huyu suyu sana ve Mahmut abiye benzememiş geriye kalan üçü aynı siz." Zeynep ablanın adabıyla durumu özetlerken kullandığı ton bir salise olsun yükselmedi. Keza ardından destek veren benzer şeyler söyleyen kadınlarında. Elvan hanım ve destekçilerindeyse durum tamamen zıttı. İşittiklerim sarsıcı ve kırıcıydı lakin anneliğe değinilmesi beni rahatsız etti.

Aylarca içinde bir canı büyütüp dünyaya getirmek kolay değildi. Evlat için ömür boyunca kendine dair her şeyden feragat etmek gerekti. Hasta olsa iyileşene dek kendini heder edersin. Yaşadığın müddetçe ayağına taş gözüne yaş değmesin diye dua edersin. Elvan hanım demek ki, annem gibi evladını yedirip içirince anneliğini layıkıyla yaptığını zanneden kesimdendi. Ne olursa olsun Elvan hanım içinde can taşımış evlatlarını belirli bir yaşa getirmiş anneydi. Onun anneliğini eleştirmek kimseye düşmezdi.

Farkındalığımla Zeynep ablayı ileri gitmemesi için ikaz ettim. "Ablacığım senden rica ediyorum. Hanımefendinin kendisine göre doğru, bize göre yanlış bakış açısı yüzünden anneliğine söz söyleme. Bende bir anneyim tavırlarına söylediklerine kırıldım ama yaşına anneliğine saygı duyuyorum." Göz ucuyla baktığım Elvan hanımın yüzüne ifadesi epey tuhaftı. Sözlerimle gafil avlandığı apaçık ortadaydı. Çehresi öfke, şaşkınlık, mahcubiyet bir tutamda minnetle bezenmişti.

Zeynep ablanın takdir eden gözlerine sözleri eşlik etti. Kendimce yanlış olan müdahale etmiş çıkar gözetmemiştim. Beni anlayacağını umarak gülümsedim. "Lütfen beni mazur gör evime gidip dinlenmek istiyorum. Yarın sabah erkenden restorana çağırıldım."

Zeynep ablanın omuzları düşerken başını salladı, şalımla oynayan miniğimin sırtını sıvazlayıp iç çekti. "Gel mutfakta kuzum ve senin için tabak hazırlayayım o kadar uğraştın." Yemek yiyecek halim yoktu uykudan yeni uyanan oğlum için itiraz etmedim. Evde yemeğim yoktu üstelik şuan ki ruh halimle yapabileceğimi de hiç sanmıyordum.

İçeridekilerle tek tek vedalaşırken Elvan hanım ve yardakçılarını es geçmedim lakin mesafemi korudum. Herkes kendisine yakışanı yapardı.

Ve herkes kendisinden mesuldü.

🌠🌠

Hikaye gidişatı sizi boğuyormu?

Bölüm nasıldı?

Bu bölümde bir değişiklik vardı sanki😉

Leyla'cım hakkında düşüncelerimiz...

Serkan'cım pekii...

Elvan hanıma ne demeli...

Bölümde en çok keyif aldığınız Can Serkan sahnesi... Ben bir tanesinde her düzenlemede kahkaha attım.🤭

Oy vermeyi unutmadınız değil mi?

Haftaya cuma görüşmek üzere sevgiler olurmuzamanla

Pokračovat ve čtení

Mohlo by se ti líbit

182K 6.4K 25
"Çıkacağım piknik için ne giyeceğim konusunda kararsız kaldım. Arkadaşıma danışayım derken görevde olan bir komutana yazdım." [Yarı Texting]
907K 42.1K 42
Kafamı ellerimin arasına alıp kendimi öne doğru eğmiş az önce yaşananları algılamaya çalışıyordum. Bu olamazdı, hayır hayır hayır yine sokakta bir y...
Hocam+18 Od E.

Povídky

31.2K 315 11
Öğrencisine takıntılı olan bir öğretmen ve hiç bir şeyden haberi olmayan o kız..
71.5K 3.4K 27
"Ne bekliyordun?" "Hiçbir şey beklemiyordu-." Cümlemi tamamlamama izin vermedi. "İki güzel söz, bir güzel bakış, iki sarılış. Başka! Başka ne oldu! N...