Kod Adı: Bela •chanbaek•

By meliicornie

66.5K 7.2K 29.3K

"Bir şey olur diye korktum, askerliğim yanar diye korktum komutanım." Ağzımdan bir hıçkırık çıktığında beni k... More

1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11🐣
12
13
14
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29🐥
30
31 🐥
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45 🐤
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55 (FİNAL)
56 (İNCE SATIRLAR...)

15

1.3K 142 340
By meliicornie

Kyungsoo, koridorda askerlerden birkaçını azarlarken gülerek yanından geçtim. Kyungsoo benden de kuralcı bir askerdi ve en küçük olayda öğrencilerini pataklıyordu. Arkadaş ortamında ne kadar samimi olsak da komutanımın o olmasını kesinlikle istemezdim.

Odam görüş alanıma girdiğinde karşılıklı konuşan, daha doğrusu agresif bir Jongdae ve başı eğik bir Baekhyun görmeyi beklemiyordum.  Jongdae sinirli bir şekilde Baekhyun'a bağırdığında hızla yanlarına gittim. Tanrı aşkına, yine neler oluyordu?!

"Senden rütbeliyim ben! Beni duymazdan gelip öylece nasıl geçebilirsin?!" Eliyle odamı gösterdi, benim geldiğimi hala fark etmemişlerdi. "Ayrıca bu odaya her istediğinde giremezsin! Sen kim oluyorsun?!"

Baekhyun yerdeki kafasını tam kaldırıp bir şey diyecekti ki bakışlarındaki masumluğa dayanamayıp Jongdae'den daha fazla azar işitmesin diye varlığımı belli ettim. "Neden bağırıyorsun Jongdae?"

İkisi de bana bakıp selam verdikten sonra Jongdae durumu açıkladı. "İzinsiz bir şekilde odana girmeye kalktı. Hem de bana hiçbir şey demeden."

Kapımı kilitlediğimi çok net hatırlıyordum, yani Baekhyun istese de odama giremezdi. Kaldı ki bunu yapacak biri değildi. Suratını bana döndürüp Jongdae'nin aksine sakince konuştu. "İzinsiz girmeye çalışmadım. Kapınızı çaldım komutanım."

"Hayır! Direkt olarak kapıyı açmaya çalıştın! Gördüm!"

"Gerçekten sadece kapıyı çaldım." diye kendini bir kez daha izah ettiğinde Jongdae sinirle onun üzerine yürüdü. "Şimdi de bana yalancı muamelesi mi yapıyorsun? Komutana itirazdan uyarı yazdıracağım sana!"

Baekhyun inanamaz gibi ona baktıktan sonra dolmak üzere olan gözlerini bana çevirdi. Biraz korkmuş olacak ki dudaklarını hafifçe birbirine bastırdı. İnce parmaklarını birbirine dolayıp titremelerini engellemeye çalıştı. Ama Jongdae inat eder gibi ona doğru bir adım daha attı ve bağırdı. "Şuna bak! Özür bile dilemiyor! Şımarık!"

Elini kaldırdığında bu kadarının fazla olduğunu düşünüp bileğinden tuttum ve kaşlarımı çatıp ona baktım. "Kim Jongdae. Kendine gel. Kimin askerine el kaldırdığını sanıyorsun?"

Jongdae'yle komutan-asker ilişkisinden çok abi-kardeş ilişkisine sahip olduğumuz için hayal kırıklığıyla baktı bana. "Ne..?" Gözleri bir beni bir onu bulurken konuştu. "Şunları savunup durma hyung-"

"Kim Jongdae!" diye öyle bağırmıştım ki koridordaki herkes susup bir süreliğine bize bakmıştı. Elini sertçe itip uyarıcı bakışlarımı diktim üzerine. İkimiz yalnız olduğumuzda, o benim canımdı ama askeriyenin içindeyken -özellikle yanımızda biri varken- benim için çalışan askerlerden biriydi sadece. "Baekhyun'a bir iş verip, ardından odama gidip beklemesini ben söyledim. Ondan önce geldiğimi düşünüp kapımı çalmış olabilir. Böyle bir konu hakkında biri azarlanacaksa bunu ben yaparım! Herkes haddini bilsin! Bir günü de normal geçireyim şurada be!"

Jongdae'nin yüzünde dediğim ağır lafları beklemediğini anlatır gibi bir ifade oluştuğunda cebimdeki anahtarı çıkarıp hızla kapımı açtım ve Baekhyun'u bileğinden tutarak içeri soktum. Kapıyı kilitleyip kendimi deri koltuklardan birine attım, gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. Jongade'yi kırmak istememiştim ama benim altımda olana dil uzatması tamamen yanlıştı, benim sorumluluğum altında olan bir askere yani...

Ayakta duran Baekhyun, ellerini önünde birleştirip üzgünce yere bakıyordu. Omuzları düşük, yanakları ve dudakları şişik, gözleri doluydu. Bana bakmadan araladı dudaklarını. "Uyukluyordu..."

"Ne?"

Bana döndü ve sakince konuştu tekrar. "Odanıza geldim, ona içeride olup olmadığınızı soracaktım ama uyuyordu. Yorgun olduğunu düşünüp uyandırmak istemedim. Kapınızı tıklatmama uyandı sanırım, ben de o sırada kapınızı açmak için elimi uzatmıştım."

Oflayarak "Tahmin ettim," dedim. "Jongade'ye son zamanlarda izin vermiyorlar ve bu da yetmiyormuş gibi üst üste nöbet yazıyorlar. Bu yüzden agresif zaten sürekli, büyük ihtimal uykusuz kaldığı için de sinirleri bozulmuştur. Çok takma sen."

"Odanıza gizlice girmeye falan çalışmadım." Söylerken sesi titrediğinde koltuktan kalkıp karşısına dikildim. "Elbette biliyorum bunu Baekhyun."

Gülümsemeye çalışarak gözlerime baktı. "Bana mı güveniyorsunuz komutanım?"

Çaresiz haline karşı burukça gülüp kollarını sıvazladım. "Evet baş belası, sana güveniyorum. Güvenmeyeyim mi yoksa?"

"Güvenin komutanım." deyip duraksadı bir süre. "Şey için gelmiştim ben..."

Karşısından çekilip kalçamı masaya yasladım gözlerim hâlâ onun üzerindeyken
"Hm?"

Elini cebine soktu ve her zamanki küçük çikolatalardan uzattı bana. Gülerek aldım ve sonra yemek üzere masamın üzerine koydum.

"Dün silah atışında yardımcı olduğunuz için teşekkür ederim."

Kollarımı göğsümde bağlayıp başımı hafif sola eğdim, odamın her yerinde dolaşan gözlerine bakıyordum doğrudan. "Sana her iyilik yaptığımda böyle çikolata mı vereceksin bana?"

Sevimli bir şekilde güldükten sonra utangaç bir şekilde konuştu. "Bilmem... Belki..."

"Pekala, pekala... Şimdi de sen benim için bir iyilik yap." derken masamın ön tarafına geçip çekmeceyi açtım. İçindeki mavi dosyayı alıp Baekhyun'a uzattım. "Bunu Yarbay Junmyeon'a götür benim için."

Dosyayı elimden alıp başını saygıyla eğdi. "Emredersiniz."

+++

"Birkaç gün önce söylediğim gibi, bugün büyük bir eğitim var. Bu yüzden sadece ben değil, birçok komutan olacak başınızda. Bazılarınızın eğitimi de bana denk gelecek büyük ihtimalle, tamamen şans işi. Zaten kurayla kendiniz seçeceksiniz." Hepsiyle göz teması kurdum, ellerimi belimde bağlamış bir ileri bir geri yürüyordum. "Yaklaşık bir saat sonra başlayacak. Bu aylık ve yıllık değerlendirmelerden daha önemli. Unutmayın, bunda başarısız olursanız askeriyeye bir daha adım atamazsınız. Askerlik hayatınız başlamadan biter."

Yapılacak olan etkinlik bir nevi güven sınavıydı. Her asker bir kağıt seçecek ve kağıtta yazan komutanın ismini işkencelere rağmen söylemeyecekti. Buradaki amaç, bir askerin düşman eziyetine maruz kaldığında -ölüm pahasına da olsa- ordusunu satıp satmayacağını ölçmekti. Bu deneme, genelde askerleri havuza sokarak yapılırdı. Bugün de öyle olacaktı şüphesiz.

Çocuklara serbest takılmalarını ve bir saat sonra ana binanın önünde bekleyerek onlara gelen emirlere uymalarını söyledim. Ardından kafeteryadan kahve alıp bahçede hemencecik içmiş ve adımlarımı yüzme salonunun olduğu kata yöneltmiştim. Denemede görevli olan Minseok, Namjoon, Yugyeom ve Hanbin de çoktan gelmişti.

Elinde küçük torba tutan Minseok'a baktım. "İsimlerimizi yazdın mı?"

"Yazdım. Zaten beşer beşer alacağımız için pek karışıklık olmaz."

"Aynen öyle." dedikten sonra duvardaki saate baktım. Sınav yaklaşık on beş dakika sonra başlayacaktı. Bu kısa süreyi de görevli komutanlarla sohbet ederek geçirmiştik.

Sınav saati geldiğinde odaya beş asker girdi, onları karışık seçmiş olacaklar ki hiçbirini tanımıyordum. Yani göz aşinalığı illa ki vardı ama isimlerini falan bilmiyordum. Askerler Minseok'un elindeki torbadan birer kart çekti.

"Kartta yazan komutanın önüne geçin." dediğimde her birimizin önüne bir kişi dikildi.

"Bu bir eleme sınavıdır." diye lafa başladı Namjoon. Kaslı kollarını belinde birleştirip ciddiyetle konuştu. "Sizi havuza atıp bir süre orada tutacağız, bir nevi boğulacaksınız. Bu eziyetten kurtulmanın tek çaresi kartta yazan komutanın ismini söylemeniz." Namjoon sahte bir gülümseme sundu hepsiyle göz teması kurarken. "Tabii, komutanınızın ismini söylerseniz kendinize yeni bir meslek bulmanız gerekecek."

Namjoon'un gerekli açıklamayı yapmasının ardından senkronize bir şekilde önümüzdeki askerlere sert bir tekme atıp havuza düşmelerini sağladık. Biz komutanlar, bir metre arayla havuz kenarında duruyorduk ve onlar da şu an suyun içinde bekliyorlardı.

Çömelip sorumlu olduğum askerin saçına yapıştığımda diğerlerinin de harekete geçtiğini gördüm. Genç askerin kafasına bastırıp su altında çırpınmasını izledim bir süre, daha sonra kafasını suyun yüzüne çıkartıp sırıttım. "Komutanının ismi ne?" dedim bilmiyormuş gibi.

"Bunu söylemektense ölmeyi tercih ederim komutanım!"

"Öl o halde." deyip kafasını tekrar suya soktum. Gözlerimi duvardaki saate çevirdim  ve saniyeleri takip ettim. Yaklaşık otuz saniye sonra çocuğun kafasını yukarı çektim. "Komutanın kim?"

Çocuk derin nefes almakla meşgulken elbette bir cevap veremedi. Tam kendine geliyordu ki onu tekrar suya soktum.

Askerleri suya sokup test etme işlemi on dakika kadar sürmüştü. Bu beşliden kimse başarısız olmamıştı. Onları yollayıp başka bir grubu içeri çağırdığımızda çocuklara göz attım. Benim takımımdan sadece Jinyoung vardı. Bu gruba da kart seçtirip gerekli açıklamayı yaptıktan sonra teste başlamıştık. Jinyoung'la uğraşan Hanbin'di. Neyse ki Jinyoung yüzümü kara çıkartacak bir şey yapmamıştı.

Sıradaki beşliyi içeri çağırdığımda gözüme ilk çarpan şey, güler yüzüyle bana bakan Baekhyun'du. Bir ona bir havuza baktıktan sonra dudaklarımı birbirine bastırdım.

"Suyu sevmiyorum komutanım."

"Benim annem denizde öldü komutanım. Feribot battı ve boğuldu."

Keşke onlara bu testin havuzda yapılacağını söyleseydim, diye düşündüm kendi kendime. En azından kendini biraz hazırlardı belki... Namjoon açıklamayı yaptığında şok olup salak gibi kalır mıydı?..

Minseok'un yönlendirmesi üzerine hepsi birer kart seçti. Baekhyun'a çıkan kişi ben olsaydım, bana güvenirdi ve kendini kaybetmezdi en azından. Fakat hepimizin önüne birer asker geldiğinde Baekhyun'un yanımdaki Yugyeom'un önünde dikildiğini gördüm. Namjoon'un açıklamasından sonra şaşkınca etrafa bakarken bir anda karnına yediği tekmeyle suyun içinde bulmuştu kendini.

O an onu tutmak istedim. Kolundan sıkıca tutup kendime doğru çekmeyi ve görünmez olarak herkesten kurtulmayı çok içten istedim. Ama suyun içindeki Baekhyun, suratını sudan çıkardığında her şey için çok geçti. Onu ne kurtarabilirdim, ne de teselli edebilirdim.

Dikkatimi ondan çekip tamamen kendi önümdeki askere verdim. Öncekilerde olduğu gibi kafasını suya gömüp çıkarıyor ve komutanının kim olduğunu sorup duruyordum.

Yugyeom'la aynı anda soktuğumuz askerlerden benimkini, 48. saniyede çıkarırken onun Baekhyun'u hâlâ su altında tuttuğunu fark ettim. Gözlerimi büyültüp araya girecek oldum ama hemen vazgeçtim.

Askerlerin 80 saniyeye kadar su altında tutulma izni vardı. Dolayısıyla Yugyeom 80 saniyeyi geçmedikçe hiçbir şey yapamazdım... Neden müdahale etmek istediğimin farkında bile değildim. Bir asker suda fazla dursa ne olurdu ki? Başkası olsa kılım bile kıpırdamazdı ama Baekhyun maksimum limit olan 80 saniyeyi bile geçmeden neden endişeleniyordum?

Baekhyun benim için kimdi? Sıradan bir askerden başka hiçbir şeydi ve böyle olmaya devam etmeliydi.

Tam düşüncelerimden ayrılıp önümdeki askeri tekrar suya sokacakken yüzüme sıçrayan suyla sessiz bir küfür ettim. Bu küfrü daha sinirli ve sesli bir şekilde söylemek için sağıma döndüm ama kesinlikle suda çırpınan bir Baekhyun görmeyi beklemiyordum.

Gözlerim duvardaki saate kaydı. Ben neredeyse bir dakika tuttuğuma göre ve saniye çubuğu aynı rakamın üstünden tekrar geçtiğine göre Yugyeom, Baekhyun'u iki dakikadır su altında tutuyordu. Bakışlarım sinirle Yugyeom'u bulduğunda hemen elini Baek'in kafasından çektim ve bağırdım.

"En fazla 80 saniye tutabilirsin. Ne yapıyorsun?!" Öyle bir bağırmıştım ki diğer komutanlar da testi bırakıp şaşkınca bana dönmüştü.

Hiçbirini umursamadan Baekhyun'a doğru uzandım. Titreyen elini bana doğru uzattı ama kendine hakim olamıyor gibi kafasını arkaya bıraktı, gözleri hafiften kapanıyordu.

"Sakın bayılma!" Bağırdıktan sonra elimi tekrar uzatmış ve bu sefer Baekhyun'u yakasından tuttuğum gibi sadece tek elimle onu havuzun kenarına çekmiştim. Elleriyle havuzun kenarındaki demirleri tutmasını sağlarken yüzüne baktım. Nefes nefese kalmıştı, yüzü biraz kızarmıştı.

Baygın bakışlarıyla bana baktıktan sonra gözlerinin dolduğunu fark ettim. Çaktırmadan kaşlarımı kaldırıp başımı hafifçe sağa sola salladım. Tekrar havuza kaymasını engellemek için demiri tutan ellerinin üzerinden tuttum sıkıca ya da sadece bir bahaneydi, bu.

Baekhyun birden öksürdü ve bununla beraber bir miktar su çıktı ağzından. Bileklerinden tutup onu havuzdan tamamen çıkardım ve sırtüstü zemine yatırdıkran sonra göğsünün altına sertçe bastırdım. Bununla beraber dudaklarının arasından biraz daha su çıkmıştı.

Baekhyun biraz doğruldu, ıslak ellerini yumruk haline getirip derin bir nefes aldı. Parmaklarımı suratına uzatıp dudaklarının yanlarını sildim. Bu sırada diğer komutanlar bir şeyler diyordu ama hiçbirini takmıyordum.

"İyi misin?" Yanaklarındaki ellerimi omuzlarına indirdim.

"E-ev-"

"Ne hakla bana karışıp elimden asker alıyorsun?" diyen Yugyeom'a öfkeyle döndüm. Bir hışımla ayağa kalkıp karşısına dikildim. "Sen salak mısın yoksa salak gibi mi davranıyorsun?!" Yerde oturan Baek'i gösterdim. "Gerçekten boğacaktın çocuğu! 120 saniyeden fazla suyun altında tutmak da ne?!"

Minseok beni sakinleştirmek istercesine aramıza girdi. Namjoon ve Hanbin de Yugyeom'u geri çekmeye çalışıyorlardı.

"Amma abarttın Chanyeol! Suda kalsa ne olacak?! O bir asker!"

Minseok'u aramızdan çekip Yugyeom'un suratına sıkı bir yumruk geçirdim ve bunun ardından tekme atarak havuza düşmesini sağladım. "Sen de 120 saniye boyunca su altında kal o zaman." dedikten sonra kafasına bastırıp onu sinirle suda tutmaya başladım.

"Kes şunu Chanyeol! O da bir binbaşı!" Namjoon konuştuğunda duymazlıktan geldim.

"Chanyeol başına bela alırsın, bırak şunu!" Minseok'un uyarısını da görmezden gelip sadece duvardaki saate odaklandım.

Bir dakika çoktan dolduğunda Baekhyun iyice kendine gelmiş olacak ki yanıma ulaşıp ufak elini benimkine doğru uzattı. Tereddütlü bir şekilde bileğimi tuttuğunda ona döndüm. Minseok ve Namjoon bile bana dokunmaya cesaret edemezken Baekhyun korksa da bunu yapmış ve gözlerime öyle bir bakmıştı ki elim kendiliğinden Yugyeom'un saçları arasından çıkmıştı.

Baek, onu bıraktığımı fark edince gülümsemeye çalıştı ve başı yere eğik bir şekilde fısıldadı. "Teşekkür ederim." Ardından hiçbirimizin iznini beklemeden salondan çıktı.

Havuzdan çıkan Yugyeom'un nefret dolu bakışlarını umursamadan Minseok'a döndüm. "Haklısın." dedim birden. Ayaklanıp kapıya doğru adımladım.

Başıma gerçekten büyük bir Bela almıştım galiba.

🐈

Yugyeom'a çok da sövmeyin. Kuralları aşsa da aslında bir yandan haklı, çünkü sonuç olarak asker eğitiyorlar. Sadece biraz(!) abarttı.

Vee, Chanyeol Baek'in durumunu bildiği için böyle hassasiyet gösterdi yoksa siklemezdi diyenler +1

Continue Reading

You'll Also Like

8.9K 808 25
Baekhyun'a dokunan Chanyeol ve onun dokunuşlarına hemen tav olan Baekhyun.
861 87 15
"Ben sen mutlu ol diye senden vazgeçmiştim, Baekhyun. Sadece senin için." Byun Baekhyun ve Kim Jongdae Üniversitenin en popüler çiftiydi. Herkesin gö...
889K 71.1K 14
arkadaşlarıyla birlikte orduya katılan jungkook, ilk görüşte etkilendiği komutan kim taehyung'a cinsel içerikli mesajlar atmaya başlar. taekook, tex...
20K 2.2K 45
Boksla alakalı herşeyden korkan Alin,anonim biriyle tanışır...Peki ya anonim biri onu korkutanlardansa?