ATEŞ (Arkadaşımın Babası)

By CelineWish

1.2M 16.1K 1.9K

Ateş'in eli Eda'nın omzundan aşağı bel oyuntusuna kaydı. Eda'nın içi titremişti. Adamın çekiciliği karşısında... More

Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 19.5
Bölüm 20 (FİNAL)

Bölüm 12

41.6K 608 21
By CelineWish

Ertesi gün Eda sırıtarak "Demek Antonio, ha?" sorularıyla Merve'yi bunaltmaya devam ediyordu. Merve ise gayet sakin ve cool bir tavırla neler olup bittiğini anlatmaya başladı.

"Peki ama ne zaman başladı?" diye sordu Eda.

"Tam olarak bende bilmiyorum." diye cevap verdi Merve. Eda nasıl yani? diyen bakışları ile onun yüzüne bakarken Merve "Gerçekten bilmiyorum ama sanki hep varmış gibi geliyor." diyerek devam etti. "Havaalanında bizi karşılamaya geldiği gün içimde garip bir his oluşmuştu ona karşı. Fiziğini anlatmamama gerek yok sanırım" diyerek kıkırdadı. Sonra ciddileşerek  "Bana olan davranışları bi farklıydı sanki, arabadayken aynadan bakarken göz göze geldik bir kaç defa..."

"Bu mu yani?" diyerek burun kıvırdı Eda.

"Değil tabi ki.. Bir sabah uyandığımda kapımın önünde sarı bir papatya bırakılmıştı. İlk önce nereden ve kimden geldiğini anlamasam da aynı gün aynı çiçeği Antonio'nun kulağının üzerine taktığını gördüm. Gayet açık bir mesajdı bence."

"Oldukça..." diye yanıt verdi Eda. "Tam İtalyan erkeği desene.."

"Hem de nasıl.. üstelik bazı konularda çok başarılı" diyerek göz kırptı Merve.

"Daha fazla ayrıntı istediğimden emin değilim."

İkisi de birbirine bakıp gülüştüler.

Daha sonra Eda "Peki ama bana niye söylemedin?" diye sordu.

"Utandım çünkü. Sonuçta Enzo vardı hayatımda ve Antonio'ya ya karşı bişeyler hissetmeye başlamıştım. İkisini aynı anda idare eden kız profili oluşturduğum için kendimden nefret ettim, sana da söyleyemedim işte."

"Seni yargılayacak en son kişi benim.."

"Biliyorum yine de çekindim. Sanırım geçen gün ne demek istediğini şimdi anlıyorum. Enzo ile neden yürümediğini de. Tabi hala fikrim değişmedi, tutku olmazsa olmaz ama aşk... onu sürekli görmek istemek, özlemek, yanında uyuyup uyanmak vs..bunları isteyeceğimi tahmin etmezdim."

Eda Merve'nin mutluluğundan mutluluk duyuyordu. "Çok sevindim kuşum böyle düşünüp hissetmene. Aşk su gibidir. İçine düşebilir, boğulabiliriz ama asla onsuz yaşayamayız."

Merve "Umarım bir gün sen de benim gibi hissedersin..." dediğinde Eda'nın aşkın en yoğun halini yaşadığından bihaberdi.

Eda "Umarım.." diye karşılık verdi. Aklında ise sadece Ateş vardı.

***

Onlar kahvaltı masasında sohbete dalmışken, yanlarına Ateş geldi. Günaydın dedikten sonra masaya oturdu. Bu sabah biraz yorgun ve düşünceli gözüküyordu. Babası otururken Merve kaş göz işaretleri yaparak Eda'ya babasının yanında pot kırmamasını işaret etti. Eda tamam der gibi başını sallasa da Ateş olan bitenin farkındaydı. Kızını utandırmamak için bişey söylememeyi tercih etti. Hem ne diyebilirdi ki? Kendisi kızının en yakın arkadaşı ile beraber değil miydi? Ondan gizli ilişki yaşamıyor muydu? Bunca zamandır saklamıyorlar mıydı? Bu sebepler bir yana, sorunun bide Antonio boyutu vardı. Antonio evinin bir çalışanıydı. Genç bir çocuk olmasına rağmen beş yıldır Ateş ile çalışıyorlardı. Kızı ile beraber olması doğru muydu? Ekmek yediği kaba pisler miydi insan? Patronunun kızını ayartmıştı. Resmen sırtından bıçaklanmıştı Ateş. Kesinlikle kabul edilemezdi bu durum. Ateş çok kızgındı. Kendisine ona öfkesi bir yana, kızına da kızgındı. Antonio'yu saymıyordu bile. Bir yanda Eda ile olan ilişkisi, bir yanda Merve ve Antonio olayı vardı ve iki durum arasında bocalıyordu. Ne doğru ne yanlış artık bilmiyordu. Ahlâki olarak neredeydi? Tüm bu duygu karmaşasıyla düşünceler içinde kaybolurken Merve'nin sorusu ile masaya döndü.

"Eee Edoşum bu gece için heyecanlı mısın bakalım?"

Eda duyduğu soru ile irkildi. Merve'nin Selim'i sorduğunun farkındaydı. Ama Ateş'i huzursuz etmek istemiyordu. Unutmuş gibi yaparak "Ne var ki bu akşam? Neden heyecanlanıyım.." şeklinde bir cevap verdi. O sırada Ateş'in çıtı çıkmıyordu.

Merve "Ne çabuk unuttun.. bu akşam Selim ile buluşuyorsunuz ya... Eski aşıklar bir araya geliyorrrr vay beee!!!!" diyerek muzipçe bir gülümseme attı. "Belki de hayatının erkeği o'dur Eda. Yıllar sonra kavuşan aşıklar olursunuz, tam filmlerdeki gibi. Dimi baba??" diyerek Ateşe döndü.

"Hiç sanmıyorum." dedi Ateş. Yüzünde gülümsemeden eser yoktu.

İkisi de ne demek istiyorsun yeni der gibi Ateş'e baktılar.

"Daha önce diş tellerinden dolayı ayrıldığını söylemiştiniz diye hatırlıyorum -ki bence aptalca bir şey. Böyle bir adam inanın kimsenin hayatının aşkı falan olamaz. Leyla ile Mecnun'u bilirsiniz. Çirkin mi çirkin, zayıf, karga burunlu Leyla bile aşık Mecnun'un gözünde kiraz dudaklı, elma yanaklı, sırma saçlı değil miydi? Herkes Mecnun'a bu çirkin kızda ne buldun diye sorarken, siz onu bir de benim gözümden görün dememiş miydi? İşte gerçek aşk böyledir. Kusura takılmaz, hatta o kusur ona güzel bile görünür. Gerçekten aşık olsaydı şu bahsettiğiniz çocuk Eda'yı asla bırakmazdı. Sizce de öyle değil mi kızlar?"  Ateş bunları dile getirirken ifadesi soğuk ve keskindi. Cümlesini bitirdiğinde Eda'ya kısa bir bakış attı.

Eda ise gerginlikten masanın altında bacağını sallıyordu.

"Baba, bu kadar romantik bir adam olduğunu bilmiyordum. Seni alan yaşadı valla." diyerek güldü.

Ateş cevap vermeyerek kahvaltısını yapmaya devam etti.

Merve ise "Ne giyeceğine karar verdin mi peki?" diyerek Eda'ya döndü.

"Henüz düşünmedim. Kotun üstüne tişört giyer giderim sanırım."

"Bence kırmızı straplez elbiseni giymelisin. Hani şu Emir ve ailesi ile yemeğe giderken giydiğin.." Merve bu cümleleri kurarken, Emir'le olan olayları bilmiyordu.

Off Merve yaa bu konu nerden çıktı şimdi? Lütfen sus!!! Eda içinden bunları düşünüyordu.

Hem Selim hem Emir konusu üst üste gelmişti. Eda, Ateş'in huzursuz olmaya başladığını görebiliyordu. Bir şey dememek için kendini tutmaya çalışıyordu adeta. Ama bugün nedense çok daha huzursuz gözüküyordu.

Ateş, Emir'in adını duyunca dişlerini sıkarak oturduğu yerde kıpırdadı. Alnının yanında belirginleşen damardan öfkelendiğini anlaşılıyordu. Eda, ortamın gerildiğini fark etse de bir şey belli etmemeye çalıştı.

Sonra Merve devam ederek; "Bence o elbiseyi giysen Selim sana bir kez daha aşık olur." dediğinde Ateş elindeki çatalı masaya vurdu. Eda ve Merve duydukları bu ani ses ile irkildiler. Ateş "Size afiyet olsun" diyerek masadan kalkıp kendini bahçeye attı.

"N'oldu şimdi? Bu tepki de neyin nesi böyle? Hiç bir şey anlamadım." diye sitem etti Merve, şaşırmıştı. Babasını daha önce hiç bu kadar agresif görmemişti çünkü.

Eda "Bilmem.. iş yerinde aksaklıklar olmuştur belki. Bizimle alakası olduğunu sanmıyorum." dedi sorunun ne olduğunu gayet iyi bilerek.

Ateş'in kıskançlığına bizzat dün akşam şahit olmuştu. Sevişirken bile kıskançlık duygusu bedenini ele geçirmiş gibiydi. Her zamanki gibi narin değildi dokunuşları, daha hırçın ve vahşiydi ama bir o kadar da sahiplenici. Eda'nın içinde gidip gelirken onu mest etmişti. Biraz haşin davranmıştı ama yine de o kadının sahibinin kendisi olduğunu hissettirmişti. Tüm bedeni ve ruhuyla Eda'nın olurken, bir başkası gelip onu elinden alamazdı. Emir konusu kapanmış olsa da Selim denen geçmişten gelen bu adam bir zamanlar Eda'nın kalbine sahipti. Onun geçmişinde vardı. Ortak anıları vardı. Elini tutup ona sarılmış, onu öpmüştü belki de. Bu düşünceler Ateş'in kıskançlığını körüklemişti. Özellikle Eda'nın bir zamanlar o çocuğa aşık olduğu düşüncesi Ateş'i sinirlendiriyordu. Şimdi bide beraber yemeğe mi çıkacaklardı? Tüm bu kıskançlık meselesi bir yana, Ateş'in aklını kurcalayan diğer mesele ise dün gece duyduğu tatsız konuşmalardı. Tabi Eda bunu henüz bilmiyordu.

***

Akşam olunca Selim Eda'yı almaya siyah, üstü açık spor bir araba ile geldi. Zaten özel üniversitede okuyordu. Ailesinin durumu oldukça iyiydi. Böyle bir arabayı kullanması sürpriz olmadı.

Eda çıkarken Ateşi görememişti bir türlü. Bugün yeterince gergin geçmişti zaten. Son bir iki saattir de kayıptı. Mesajlarına da cevap vermemişti. Eda evden çıkarken arkasına bakarak Selim'e doğru yürüdü.

Selim'den "Nasıl oldun bakalım güzellik? " diye bir karşılama cümlesi geldi.

Duyduğu soru Edayı şok etmişti. Nasıl bu kadar rahat konuşabilirdi onunla? Yaşanan onca şey vardı öncesinde. Terk edip gitmişti. Çok kötü bir ayrılık yaşamışlardı. Üstelik aradan bir sürü zaman geçmişti. Şimdi gelmiş hiç bişey yaşanmamış gibi güzelim diyordu. Nereden geliyordu bu samimiyet?

"Güzellik ne yaa? Hadsize bak."diye düşündü Eda. "Bu geceyi zehir edicem sana görürsün."

"İyiyim Selim, bir an önce gidelim de gece çabuk bitsin" diye cevap verdi, sesinde kinaye vardı.

Selim'in dudakları yukarı oynar gibi oldu. "Atla bakalım, gidiyoruz."

Eda "Nereye???" diye sordu.

"İlk önce yemek yiyelim bence. Acıkınca çok sinirli oluyorsun çünkü. Sonrasına bakarız"

Eda aldığı bu cevapla iyice sinir olmuştu. İlk önce güzellik demişti, şimdi de bu. Doğruydu acıkınca gerçekten sinirli oluyordu gerçekten. Ama Selim'in bu gerçeği doğruca yüzüne söylemesini beklemiyordu. Onu bu kadar iyi tanıdığını belli etmesi mi gerekiyordu gerçekten?

Eda iç geçirip kaşını kaldırdı. "Tamammm." dedi ve yola koyuldular.

***

Çok sempatik yerel bir restorana götürdü onu Selim. Eda'ya karşı oldukça sıcak davranıyordu bu akşam. Sürekli şakalar yapıyor ve gülümsüyordu. Eda ise mesafeliydi. Tedbiri elden bırakmaya niyeti yoktu. Selim'in bu haraketlerine anlam verememişti bir türlü.

Selim ikisine de birer kadeh şarap söyledikten sonra "Eda rahatla biraz. Geçmiş geçmişte kaldı. Surat asmanın kimseye faydası yok." dedi.

Ne diyordu bu çocuk böyle? Geçmiş geçmişte mi kaldı demişti?? Benim hala onu kafaya taktığımı falan mı sanıyordu yoksa?

"Gayet rahatım ben. Geçmiş umrumda bile değil." derken Eda dişlerini sıkıyordu.

Selim Eda'nın gözlerinin içine bakarak "Eminim öyledir. O zaman bir sorunumuz yok demektir güzellik." dedi.

"Kesinlikle" diye cevap verdi Eda. "Ama bir daha bana güzellik diye hitap edersen kesinlikle bir sorunumuz olacak." diye de ekledi.

Eda'nın dudaklarından bu sözler dökülürken Selim sırıtıyordu. Amacına ulaşmış gibi gözüküyordu. Edayı sinir etmişti. Belki de onun üzerinde hala etkisi olup olmadığını merak ediyordu. Ya da var ise ne kadar etkiliydi onu ölçmeye çalışıyordu.

Selim üst dişleri ile alt dudağını ısırdı. "Peki peki tamam sakin ol." dedi. Gülümsemesi tüm yüzüne yayılmıştı.

Bu kadar kızgın olmasaydı Eda, Selim'in bu hareketini seksi bile bulabilirdi. Ama onun ne kadar bencil, düşüncesiz ve çapkın olduğunu daha dün gibi hatırlıyordu.

"Bu arada" dedi Selim. "Gülüşün hala aynı. O tatlı gülüşünü korumuşsun inatçılığın gibi."

"Anlaşılan sen de playboy'luğunu korumuşsun, patavatsızlığın gibi."

Selim cevap vermedi. Edanın bileğin tutarak "Kalk hadi gidiyoruz" diyerek onu kaldırdı ve İtalya sokaklarında gezdirmeye başladı. Onu bir yere götürüyordu. Yol boyunca Eda'nın nereye gidiyoruz? sorularını yanıtsız bıraktı. Ta ki Eda karşısında kocaman beyaz bir dönme dolap görene kadar.

"Şaka yapıyor olmalısın" dedi Eda. "Bunun için mi geldik buraya?"

"Bindiğimiz zaman ne kadar müthiş olduğunu göreceksin. Hadi gel.."

"Sağol ama ben böyle iyiyim." diyerek omuzlarını silkti. Binmek istemiyordu.

"Hadi ama Eda mızmızlanmayı bırak.."

"Mızmızlanmıyorum sadece havamda değilim.."

"Yoksa tahmin ettiğim şey mi??? sen.. sen korkuyor musun?"

Eda ani bir refleks ile soruyu "Hayır tabiki..." diye yanıtladı.

Ama aslında korkuyordu çünkü yükseklik korkusu vardı. Bunu söyleyip Selim'e koz vermek istemiyordu sadece, o yüzden korktuğunu belli etmedi.

Selim "Yükseklik korkun olduğunu bilmiyordum. Bunca yıl sonra senin hakkında bir şey öğrendim. " diyerek gülümsedi. Gülüşünde sıcaklık ve merhamet vardı.

"Bilmiyordun çünkü öyle bir korkum yok." der demez Eda bu sözünü kanıtlamak istercesine gözlerini devirerek dönme dolaba doğru koştu. Selim'de arkasından gitti ve boş buldukları ilk kabine beraber bindiler.

Eda'nın kalbi korkudan küt küt atıyordu. Dönme dolap hareket etmeye başladığında sıkıca tutundu. Daha dönmeye başlamadan Eda'nın heyecanı tavan yapmıştı. Sonra bir gıcırtı duyuldu ve dönme dolap yavaşça yükselmeye başladı. O yükseldikçe Eda'nın elleri terliyordu. Selim bişeyler anlatıyordu yanında ama o duymuyordu sanki. Dönme dolap hareket ettikçe küçük sarsıntılar oluyor kabin sağa sola sallanıyordu. Eda aşağı baktığında insanların karınca kadar kaldığını gördü. Yükseklik midesi bulandırmıştı. Kalbi göğsünden çıkacak kadar hızlı atıyordu şimdi. Eli korkuluğu sıkıca tutmuştu. Hatta o kadar sıkı tutmuştu ki parmakları kaskatı olmuştu. Eli yan tarafında duran korkuluk ile kenetlenmişti adeta.

Eda gözlerini kapadı ve alnındaki ter damlacıkları ile arkasına yaslandı. Bir an önce bu eziyetin son bulmasını istiyordu ve içinden sağ salim yere ayak basmak için dua ediyordu.

Dönme dolabın en tepesindeyken Selim, Eda'nın diğer elini avuçlarının içine aldı.

"Sakin ol güzelim, ben yanındayım. Birazdan iniyoruz." diyerek Eda'yı sakinleştirmeye çalıştı.

Eda, Selim'in ne dediğini duymuyordu bile tamamen hipnotize olmuştu.

Selim ise Eda'nın elini tutmaya devam ediyor onu bırakmıyordu. Dönme dolap yavaş yavaş aşağı inmeye başladı. Yere yaklaştıkça Selim Eda'yı bilgilendiriyordu. "Az kaldı güzelim, dayan." diyerek ona destek oluyordu.

Sonunda dönme dolap durdu ve Eda gözünü açtı. Bir eli korkuluğun üzerinde diğer eli Selim'in avuçlarının arkasındaydı. Korkudan tırnaklarını Selim'in eline geçirmiş ve onun elini kanatmıştı. Yaptığı şeyi görünce çok utanmıştı ama bişey söyleyemedi. Kendinde değildi ki. Onu kim suçlayabilirdi? Eda'nın aklından geçen tek düşünce bir an önce inip oradan uzaklaşmaktı.

Hızlıca yerinden kalkıp aşağı inmek için merdivenlere doğru gitti. Merdivende bir adım attıktan sonra altındaki yer kayıyor gibi geldi. Adım attığı yer sabit değildi sanki. Yanındaki demirlere tutunmaya çalıştı ama kollarında kuvvet kalmamıştı. Bütün kanı çekilmiş gibi hissediyordu, hiç gücü yoktu. İkinci adımını atmaya çalıştığında etraftaki  ışıklar ve görüntüler bulanıklaşmaya başladı. Sesleri net duyamıyordu artık. Büyük bir uğultu vardı kafasının içinde. Gözleri kararmıştı.

Arkadan "Eda iyi misin? Eda! Edaaaa!" seslerini duyuyor ama anlamlandıramıyordu. Sesler gittikçe uzaklaşmış ve boğuklaşmıştı.

Selim "Edaaaa......." diye bağırırken Eda bilincini kaybederek bir kez daha bayıldı.

🥺🥺🥺🥺🥺 BÖLÜM SONU 😣😣😣😣😣

Continue Reading

You'll Also Like

Haz By 🍀

Romance

279K 3.8K 19
Çocukluktan beri Karan Avcıoğlu'na karşı hisleri olan Efsun Alakurt'un hikayesidir. Sevdiği adamla birlikte olduklarından sonra her şeyin farklı ola...
24.4K 1.3K 31
🔞🔞🔞 Sezon 1: -Geri mi döndün?! -Bir mahzuru mu vardı senin için?! "Bir akşam gözünde aşk tüterse" "Geçmiş günler aklından geçerse" "Kalbin bomboş...
1.1M 46.8K 43
0545* Sizi "MAFYA" adlı gruba ekledi #Romantizm kategorisinde 1.Sıra✨ #3Ay kategorisinde 1.Sıra✨ #Siyah kategorisinde 1.Sıra✨ #Esir kategorisinde 1.S...
118K 53 1
Sen mafya'nın hasretisin, benim hasretimsin