star lost, minsung ✓

By kenyusiimii

198K 22.6K 13.4K

ben kayıp bir yıldızdım, yerimi bulmamı sen sağladın. More

0.1
0.3
0.4
0.5
0.6
0.7
0.8
0.9
1.0
1.1
1.2
1.3
1.4
1.5
1.6
1.7 M'
1.8
1.9
2.0
2.1
2.2
2.3
2.4
2.5
2.6
2.7
2.8
2.9
3.0 F' ❣︎

0.2

8.5K 1K 798
By kenyusiimii

Merabaaaa

Nasıl gidiyordöxldöxş

***

"Ben gidiyorum! Yarın randevum var!"

Jisung, elini kaldırmış arkadaşlarına bağırırken Chan ve Changbin onu onaylamış, Changbin "Dikkat et!" derken Hyunjin, "Bekle!" deyip ona seslenmişti. O bu sözle dururken Hyunjin de masanın üstünden telefonunu ve Changbin'in hırkasını alıp, "Aldım," diyerek bulundukları mekandan çıkmıştı.

Evdeki 'Changbin'in hırkaları' adlı bölüme bir hırka daha ekleyeceğine seviniyordu, Jisung da karanlık sokakta arkadaşını bekliyordu. Hyunjin giydiği hırkanın fermuarını çekip yanına vardığında beraber yürümeye başladılar.

Her Salı akşamı olduğu gibi Jisung, Chan ve Changbin üniversitenin yerinde sahne sergilemiş Hyunjin de gururlu anne edasıyla arkadaşlarını izlemişti. "Harbiden Minho ile mi buluşacaksın?" dedi yanında yürüyen minik arkadaşına.

Jisung kafa salladı. "Ben de şaşırdım, yani annemin arkadaşının çocuğu olduğunu biliyordum da iki kadının da bizi evlendirme vaadi ile buluşturacağını tahmin etmiyordum."

"Hoşuna gitmezse bana ayarla."

Jisung gülerek uzun boyluya baktı. "Senin alfalar ile alıp veremediğin ne? Varlığına ihanet ediyorsun."

"Çok haşmetliler," dedi Hyunjin reddetmeden gülüp. "Bir size bak, bir de alfalara. Haşmetlilik akıyor, Changbin ve Chan hyung yüz vermeyince kendime başka alfa adayları bakmaya başladım. Alfalar beraber olamaz diye bir şey mi var? Yoo."

"Haklı adamlar seni reddetmekte, yüz bulunca kucağına çıkıp öpmeye çalışıyorsun pis. Dua et sana kalkmıyor, ama omega olsa... Ay, düşünmek istemiyorum! Changbin hyung ve Chan hyungu böyle görmek istemiyorum!"

"Çık hayal dünyasından! Kafana tüküreyim Ji!"

Hyunjin, panikle arkadaşını sallamaya başladığında Jisung kahkaha atarak onu itttirmiş, hayal ettiği görüntüleri hızla kafasından silmek için başını sallamıştı. Oh, bir gün Changbin ve Chan'ın sevgililerinin olacağını hayal edemiyordu.

Işıkların aydınlattığı yolda iki arkadaş güle oynaya yürürlerken Jisung, evlerinin önüne geldiği zaman parmak uçlarında yükselerek "Bıraktığın için teşekkürler alfam," diye dalga geçmiş Hyunjin de hiç ödün vermeden burun kıvırmıştı. "Ne demek ne demek."

Ardından arkasını döndüğü gibi hemen yolun karşısındaki evine girip el sallamıştı. Jisung kahkaha atarak elindeki anahtarla içeriye girdi. Hyunjin ile evleri karşı karşıyaydı, bu yüzden ne zaman beraber gelseler bu şakayı yapmadan bırakmıyordu.

Annesinin uyuduğunu görünce üstünü örtmüş, ardından da pijamalarını giyerek televizyon karşısına uzanmıştı.

Yarın onu önemli bir randevu bekliyordu çünkü.

Telefonun alarmı ile sabah kalkarken boy aynasındaki görüntüsüne baktı. "Hazırlanmalısın Ji." deyip yumruk yaparak elini kaldırmış sonra da kaldırdığı yumruğu ile gözünü ovuşturarak banyoya girmişti.

Kısa bir duşun ardından hep yaptığı gibi okula gitmeden önce makyajını yapmış, kendini güzel hissedene kadar hazırlanıp öyle çıkmıştı evden. Ders bittikten sonra da annesinin dediği kafeye gidecekti.

Aslında Minho ile aynı okulda olduklarını biliyordu, birkaç kere de karşılaşmışlardı çünkü onun Felixler ile yakın olduğunu görmüştü ama hiçbir muhabbetleri geçmemişti bu yüzden tam olarak nasıl biri bilmiyordu.

Okula geçtiği gibi derse girerken gözleri yine en önde oturan Felix'i buldu dersinin ortasında, salladığı diziyle gözlerini ellerine dikti. Tanıdık olmayan o kadar kişiyi kolayca reddebilmişti ama şimdi annesinin de yakın arkadaşı vardı devrede, bu yüzden istemsiz bir şekilde gerilmişti.

Umarım iyi biridir, diye geçirdi içinden ve tüm günde bu düşünce ile dışarıya yansıtmamaya çalışarak asıl anın gelmesini bekledi. Dersler bittiği zaman okuldan çıkmadan tuvalette kendini kontrol etmiş, sonra da çok uzakta olmayan kafeye doğru adımlamaya başlamıştı.

Oldukça büyük alana girdiğinde gözlerini etrafta gezdirdi ve ardından da aradığı kişiyi buldu. Minho, en uzakta cam kenarında dışarıyı izliyordu sessizce.

Jisung onun cidden çok yakışıklı olduğu gerçeğini atlayamayarak gerginlikten titreyen ayaklarını ilerletti ve masanın önüne geldiğinde, "Merhaba," diyerek gülümsedi.

Minho ayağa kalktı duyduğu sesle, tam olarak ne yapacağını bilmediği için aynı şekilde "Selam," diyerek karşılık vermiş ve sandalyeyi işaret etmişti. Jisung sırt çantasını kenara bırakarak boştaki yere oturup arkasına yaslandı.

"Nasılsın?"

"Bilmiyorum," deyip dürüstlüğü seçti Minho. Çekingen bir şekilde elini ensesine atıp oradaki saçları karıştırdı. "Azıcık gerginim. Sen nasılsın?"

Jisung onu anlıyordu çünkü iki yakın arkadaş devrede olduğu için onlar bir sorun yaşarsa bu annelerine değerdi bu yüzden ikisi de ister istemez gerilmişti. "Şöyle yapalım," dedi Minho ve gülerek elini tekrar uzattı. "Onların bize vicdan yaparak buluşturduğu gerçeğini yok sayarak öyle tanışalım. Merhaba Jisung."

Tam da ihtiyacım olan şey!

Jisung eline geçen fırsatla gülüşüne engel olamadan Minho'nun uzattığı elini tuttu ve saniyelik olarak kavuşmalarına izin verdi. "Selam hyung."

En azından bu şekilde ikisi içinde daha iyiydi.

Minho dakikalar önce garsonun getirip bıraktığı menüyü gösterdi. "Bir şey yemek ister misin? Felix'ten biliyorum dersiniz bugün erken başlıyor, acıkmış olmalısın."

Düşünceli.

"Ayrıca ben çok açım."

Ve dürüst.

Jisung onun bu hali karşısında sırıttı. "Reddetmeyeceğim çünkü ben de acıktım."

Önündeki menüye bile bakmadan zaten daha önce geldiği kafeden direkt kendine pizza isterken Minho da aynısını istemiş yanına da kola söylemişlerdi. "Ups," dedi Jisung kafede gördüğü kişiler ile. "Sanırım yakalandık."

Üniversiteden birkaç kişi onları izliyordu, ikisinin böyle görülmesinin meraklandıracağını tahmin etmişti. Minho, Jisung'un gösterdiği yere bakmış sonra da kıvırdığı gömleğinin kollarını düzeltmişti. "Sorun değil, ne de olsa neden buluştuğumuz bizi ilgilendiriyor. Onları değil."

İnsanlara göre hareket etmiyor.

Jisung'un gözleri Minho'nun kolunda belli olan damarlara giderken odağını hızla değiştirip camdan dışarıya odakladı. Tamam, onun yapılı bedeni, yakışıklılığı ve verdiği hava, bas bas ben alfayım diye bağırıyordu, bunu anlamıştı.

Minho, annesinin ona yüklediği sorumluluk yüzünden karşısındaki çocuğa tam olarak ne diyeceğini bilmiyordu. Ona vermişlerdi bu görevi bu yüzden gerilmişti. Jisung'dan gelen, "Tam olarak hangi bölümü okuyorsun ki?" sorusu ile yerinde biraz daha düzgün oturup garsonun pizzaları koymasını bekledi.

"Fizik. Daha doğrusu Nükleer enerji."

Jisung şokla atıldı. "Vay canına! Cidden mi?"

"Aslında... O kadar çok, şeyde değil-"

"Hyung, şaka yapıyor olmalısın? Fizik diyoruz, herkesin korkulu rüyası. Tanrım, şaka gibi. Vay canına, cidden çok havalısın!"

Minho kendini tutamadan güldü, Jisung fizik kısmını duyduğu gibi aklı Hyunjin'e giderken hemen kendini toparlayıp tepkisini vermişti. Eğer Hyunjin olsa fizik kısmını duyduğu gibi, "Fizik okuduğunu tahmin etmek zor olmazdı, malum fizik," derdi çünkü.

"Felix ile tanışıyor musunuz peki? Görmüştüm sizi." dedi Jisung onu daha çok tanımak adına. Aslında tanıştıklarını biliyordu ama hem muhabbet sönmez hem de bu şekilde onu daha çok tanıyabilirdi. Minho pizzasını yerken kafasını salladı.

"Uzun zamandır tanıyorum, olmayan kardeşim desem sanırım daha uygun olur. Siz onunla arkadaş mısınız, tam olarak bilmiyorum orayı."

"Evet, evet. Çok samimi olmasakta konuşuyoruz öyle, yan yana gelince hiç susmadığımıza bakılırsa sanırım bu bizi arkadaş yapar."

O tek kaşını kaldırmış merakla sorarken Minho gülüp onaylamış ve kolasını içip arkasına yaslanmıştı. Annesinin attığı mesaja cevap verip telefonu kenara bıraktı. Bunu şimdi söylemeyecekti.

Jisung gördüğü yara ile, "Bugün mü oldu?" dedi merakla. Minho elinin üstündeki çiziği gördüğü gibi gülüp önemsiz anlamında elini salladı. "Dün akşam kedilerim ile savaşırken oldu. Önemsiz, unutmuşum bile."

Kedi kelimesinden çok kedilerim kelimesine takılırken Jisung içindeki o hevesle, "Görebilir miyim?" diye sormuş, Minho da kafasını sallamıştı. "Elbette. Düzgün bir pozumuzu bulabilirsem, sana göstereceğim."

Gülüşüne, karşısındaki omegada eşlik ederken galerisine girdi ve filtreli pozlarını aşağı kaydırarak kedilerin bir fotoğrafını açtı. "Sanırım en düzgün halimiz bu," deyip dördününde olduğu bir kareyi Jisung'a göstermiş Jisung ise hayranlıkla kaşlarını kaldırmıştı.

Minho'nun kendilerinin olması ve onlarla böylesine ilgilenmesi hoşuna gitmişti. Kediyi öper gibi uzattığı dudaklarını görünce güldü ve fark ettiği şeyle odağını karşısındaki adama verdi. "Burnundaki beni kapatmışsın."

"Evet, oldu öyle şeyler." Ardından masanın üstündeki peçeteyi alıp buraya gelmeden Felix'in makyaj yaptığı yüzündeki hafif fondöten kalıntılarını silerek beninin gözükmesin sağladı. "Şimdi peki?"

Jisung bu hareketle sırıttı. "Kesinlikle daha iyi," deyip utanarak yemeğinin kalan son damlalarını da yemiş ve arkasına yaslanmıştı Minho gibi.

Karşılıklı bir şekilde birbirlerini daha iyi tanımak için sohbet ederlerken her ikisi de elinden geldiğince birbirlerine anlayışla yaklaşmaya çalışıyorlardı çünkü ikisi de ailelerine aynı sebepten boyun eğen gençlerdi.

Jisung, Minho'yu tanıdıkça gülüşünü gizleyemiyor geçen her dakika da mümkünmüş gibi daha çok gülümsüyordu. Ama şimdilik en çok beğendiği şey varsa, o da kahkahasıydı. Minho'nun kahkahası cidden çok güzeldi.

Başta gerginlikten edemedikleri sohbet kendini aşıp zamanı bile fark ettirmeyecek hale geldi zaman hava hafiften kararmak üzereydi. İkisi içinde bir farklılık otururken, "Kalkalım mı?" dedi Jisung saatine bakarak.

Eğer şimdi kalkmazsa daha kalkmayacağını biliyordu çünkü. Minho kafasını sallayıp hesabı ödemek için ayaklandığında Jisung hızla ona engel olmuştu. "Ben ödesem? Ya da paylaşsak?"

"Olur mu öyle Jisung?" dedi Minho elini tutan omegaya bakarak. "Ayrıca annem hesabı sana ödettiğimi duyarsa kafamı kırar, kafamı seviyorum." Güldü. "Şakayı geçiriyorum, cidden sorum değil. Ödeyip geliyorum, sen istersen kapıda bekle geliyorum hemen."

"Peki."

Jisung, kafasını eğip kabullenmiş ve Minho ile beraber ayaklanarak kafeden çıkmıştı. Hızla, onu soran arkadaşlarına mesaj verirken bu sırada hesabı halleden Minho da kafeden çıkmıştı.

"Beklettim mi?"

"Hayır. Gidelim mi?"

"Olur."

Yan yana yürümeye başladıklarında Jisung sakin havaya baktı, Eylül ayının başlarında oldukları için hava hala çok sıcak bir yaz mevsimini andırıyordu. "Aslında," deyip bir süre sonra konuya girdi Minho.

Bir anda söyleyip kurtulmak için gözlerini kapattı ve aklından geçenleri hızla söyledi. "Ben bugün çok eğlendim."

Jisung'dan etkilenmemek imkansızdı.

Jisung, duyduğu cümlenin ne anlama geldiğini bildiği için dudaklarını birbirine bastırıp gülümsedi. Kafasının içinde Minho'ya verdiği notlar başta vardı fakat sonra ona o kadar kapılmıştı ki değerlendirmeyi bile unutmuştu.

Annesi uzun zamandır onun birileri ile görüşmesini istediği için tanıştığı her alfadan bu cümleyi duyardı ama işte şimdi, Jisung bir kez daha istiyordu.

Evinin önüne geldikleri zaman bu düşünce ile gülümsedi. Topuklarının üstünde Minho'ya döndü ve hafifçe başını omuzuna eğdi. "Bugünkü randevumuz güzeldi."

Kabul etti!

Minho beklemediği bir cevapla gülerek kafasını eğdiği yerden kaldırdığında karşısındaki omegayı gülümser bir vaziyette bulmak içine su serpmişti. Rahatlayarak derin bir nefes verdiğinde Jisung da onu rahatlatmak için gülmüştü.

Hayatında ilk defa bir randevuya çıkmıştı ve onun da Jisung ile olması güzel bir denk geliş diye düşünüyordu.

"Sanırım havaya uçacaklar," dedi Jisung annelerini kast ederek. Minho kıkırdadı. "Kesinlikle."

Ama şimdilik gitme vaktiydi. Bu düşünce ile ikisi de hafifçe geri çekildiklerinde Jisung, "O zaman," deyip son bir konuşmaya adım atmış Minho da devamını getirmişti. "Görüşürüz."

"Görüşürüz... Hyung?"

Minho elini ensesine attı. "Sanırım Minho daha çok uygun."

Resmi olarak bir randevuya çıktıklarını kabul ettikleri için böyle olmasının daha iyi olduğunu düşünüyordu, Jisung da sonunda edeceği hitabı bulduğu için gülerek onayladı ve kafasını salladı.

"Görüşürüz Minho."

Elini kaldırdığında Minho gülümsedi. "Kendine dikkat et."

"Sen de öyle."

O yüzündeki sırıtışla evine girdiğinde Minho da yalnız kaldığı yerde, bir alt sokakta bulunan evine doğru ilerlemeye başlamıştı. Jisung kapıyı kapatıp arkasını döndüğü gibi gördüğü kişiler ile şaşkınlıkla kendini kapıya yapıştırdı.

"Neden dördünüz beni yiyecekmişsiniz gibi bakıyorsunuz?"

"Seni evine bıraktı?" dedi Hyunjin izlediği görüntü ile. Annesi de sırıtarak devam etti. "Ve seni ilk defa biri evine bıraktı."

Changbin gülerek arkasına yaslandı. "Ayrıca salak gibi gülüyorsun."

Bu cümleden sonra kaos başlamış, Jisung utandığı belli olmasın diye "Sensin salak!" diyerek arkadaşının üstüne atlarken Chan sırıtıp kardeşine bakmıştı.

Galiba bu sefer işler tam da onun istediği gibi gitmişti.

***

Hikayedeki looklarrı bırakıyorum hemen buraya





Bu looklar için kurşun atar kurşun yerim

Continue Reading

You'll Also Like

151K 13.6K 22
taehyung ve jungkook birbirlerinin yan komşularıydı. there is no other universe then, stay with me texting + instagram 03.02.24 This fiction is dedic...
DİDE'M By Vedia

General Fiction

876K 35.5K 36
TAMAMLANDI* BU BENIM İLK KİTABIM VE TABİİİ Kİ KUSURLARI OLACAK, KİTAP DÜZENLENMEDİ.LÜTFEN ONA GÖRE YORUM YAPIN.TABİİ Kİ ELEŞTİRİN LAKİN KALP KIRMAYIN...
165K 6.8K 35
ʜᴇʀ şᴇʏ ꜱᴀʟᴀᴋ ᴋᴀʀᴅᴇşɪᴍɪɴ ʏᴀʟᴀɴıʏʟᴀ ʙᴀşʟᴀᴅı... ꜱɪᴢ: ᴅᴇʟɪᴋᴀɴʟıʏꜱᴀɴ ᴋᴏɴᴜᴍ ᴀᴛᴀʀꜱıɴ!
808K 65.9K 13
arkadaşlarıyla birlikte orduya katılan jungkook, ilk görüşte etkilendiği komutan kim taehyung'a cinsel içerikli mesajlar atmaya başlar. taekook, tex...