Kod Adı: Bela •chanbaek•

By meliicornie

66.4K 7.2K 29.3K

"Bir şey olur diye korktum, askerliğim yanar diye korktum komutanım." Ağzımdan bir hıçkırık çıktığında beni k... More

1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29🐥
30
31 🐥
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45 🐤
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55 (FİNAL)
56 (İNCE SATIRLAR...)

11🐣

1.8K 152 773
By meliicornie

+18, cinsellik

• Bölüm bitince sondaki bildilendirmeyi atlamayın

Byun Baekhyun

"Beyler, çamaşırhane sırası kimde?" Sehun ortalığa seslendiğinde yattığım yerden cevap verdim.

"Bende. Gideceğim birazdan. Ne oldu?"

"Kanka Arianalı atletimi bulamıyorum, kamuflajların arasına karışmış galiba. Sana zahmet tüm makinelere bakar mısın? Lütfen ya... Çok özel o atlet benim için." Yavru köpek gibi olan bakışlarını bana gönderdiğinde görmezden gelmeye çalıştım.

"Sehun git işine, deli manyak." diye çıkıştım. "Tüm makinelere nasıl bakayım?"

"Ya kanka lütfen! Bak birkaç hafta sonra senin temizlik sıran geldiğinde, senin yerine ben yaparım. Lütfen. Şimdi ben gitsem sıra bende değil diye beni içeri almazlar ki."

"Uf tamam." deyip ayağa kalktım. Konusu açılmışken gitsem iyi olacaktı.

"Yaa, canım benim! Bir tanem." dedikten sonra yanaklarıma sulu sulu öpücükler kondurmuştu.

"Bir tanen mi gerçekten, Sehun?" Jongin kafasındaki örtüyü indirip sinirle ona baktığında hepimiz güldük. Çünkü öfkeli olayım derken çok tatlı oluyordu, şebek.

"Merak etme Jongin," dedim ona göz kırparken. "Seninkinde gözüm yok."

Sehun ve Jongin liseden beri çok iyi anlaşan kişilerdi. Yedikleri içtikleri ayrı gitmezdi. Jongin sınavdan düşük alsa, ondan önce Sehun sorgulardı öğretmenleri. Veya Sehun pratiklerde yaralansa, okul hemşiresi gelmeden Jongin giderdi yanına. Sabah akşam beraber gezerlerdi, birbirlerine çok fazla değer verirlerdi. Fakat bu değer sadece güçlü bir kardeşlik bağı mı yoksa onun ötesinde bir ilişki mi, bize söylememişlerdi. Her ne kadar hiçbirimizin kesin bir fikri olmasa da ben sevgili olduklarını düşünüyordum.

"Nereden benimki canım?" dedi birden, hızla yatağında doğruldu ve gergince güldü. "Şakasına diyorum ben."

Sehun, onun yanına doğru gidip Jongin'in yatağına uzandı ve onu da yanına çekti. "Oy benim kaslı ayıcığım. Ben seninim tabi ki."

Jinyoung ve Taehyung birbirlerine bakıp aynı anda o meşhur hareketi yapmışlardı. Elleriyle gözlerini kapatıyor, dil çıkardıktan sonra "Öğğk!" diye bağırıyorlardı. Liseden beri, Sehun ve Jongin ne zaman sevgi dolu sözcükler kullansa bu ikisi aynı tepkiyi veriyordu. Tıpkı şimdiki gibi: "Öğğk!"

Hep birlikte gülerken üstümdeki üniformamı düzeltip kapıya doğru ilerledim. "Siz birbirinizi yemeye devam edin. Ben kölelik yapmaya gidiyorum."

"Kolay gelsin bacım." Doyoung söylediğinde Jisung göz devirdi. "Anandır bacı."

Direkt olarak annesine laf söylediği için konuşacaktım ama boşa duyar kastığımı söyleyecekti hepsi. Bu yüzden umursamamaya çalışarak koridora çıktım, gözüm duvardaki saate takılmıştı. Zaman ne çabuk geçiyordu? Şimdiden akşam dokuz olmuştu.

Daha fazla geç kalmamak için çamaşırhaneye doğru ilerledim. Karanlık odaya girip ışığı açtığımda kendi kendine söylenen bir kız görmemle irkildim. Koskoca askeriyede temizlikçi ve aşçı teyzeler dışında ilk defa kız gördüğüm için şaşkındım da.

Kız benim yaşlarımdaydı, uzun sarı saçları ve beyaz bir teni vardı. Siyah mini elbisesiyle yerde oturuyordu. Işıkla beraber beni fark ettiğinde kendi kendine konuşmayı kesip umursamazca bana döndü.

Ben de onu umursamadan tekerlekli sepetlerden birini önüme çekmiş ve duran makinelerin üzerindeki etiketlere bakıp bizimkini bulmuştum.

"PCY-G7" yazanın kapağını açıp asker üniformalarını çıkardım ve sepete doldurdum. Ama geri zekalı Sehun'un atleti burada yoktu. Diğer makinelere baktım, zaten çoğunun içi boştu.

En sağdaki makinenin içinde beyazlar olduğu belliydi. Acaba Sehun'un atletini buraya atmış olabilirler miydi? Ama buradaysa bile açmaya götüm yemiyordu çünkü üstünde komutanların olduğu yazıyordu.

Derin bir nefes verdim. "Of... Burayı nasıl açayım ben şimdi? Komutanların olduğu yazıyor, başım belaya girer mi ki?"

Kendi kendime söylenirken kız yerden kalktı ve bana döndü. "İstesen de açamazsın zaten. Annem komutanların makinesini kilitliyor." dediğinde görevli teyzelerin birinin kızı olduğunu anlamıştım. Yine de neden burada olduğu hakkında en ufak bir fikrim yoktu.

"Hmm," dedim dudaklarımı birbirine bastırıp. Yapacak bir şey yoktu. "Sağ ol yine de."

Bir anda gelen sesle eline baktım. Yaklaşık on anahtarın olduğu bir anahtarlığı sallıyordu. "Ama belki ben açabilirim."

Kız makine ve arama girmiş, anahtarı sokmaya çalışırken eğilmiş ve kalçasını bana oldukça bastırmıştı. Gözlerim kocaman olurken önce şokla olduğum yerde kalmış, sonra kafamı sallayarak birkaç adım gerilemiştim.

Tamam, kız güzeldi ve biz buradaki askerler olarak cinsel yoklukta olabilirdik ama kızın amacı neydi tam olarak anlamamıştım.

Makinenin kapağını açan kız bana sırıtarak bakmaya başladı. "Açtım, ne yapmak istiyorsan yap."

Kenara çekildiğinde tereddütlü bir şekilde makinenin önüne gidip Sehun'un atletini aradım ama bulamayınca umutsuzca kapağı kapatmıştım. Kız da makineyi tekrar kilitlerken kıyafet sepetinin itme yerinden tuttum.

"Teşek-" Lafımı kesip ellerimi çamaşır arabasından çekmiş ve boynuma yaklaşıp bir öpücük kondurmuştu.

"N-ne yapıyorsun?" Endişeyle ondan uzaklaştığımda neler olduğunu gerçekten anlamamıştım. Şaşkındım, birine yakalanacağım diye korkmuştum. Fakat daha çok, kendime kızmıştım. Bir kızın karşısında kekeleyip durduğum ve bir şey yapamadığım için kendime çok kızmıştım.

Askeri lisemiz de hem yatılı hem sadece erkekleri içerdiği için, kadın bedenine dokunmayalı yıllar oluyordu. Ara sıra herkes birtakım videolarla kendi işini halleder ve yaşamaya devam ederdi. Ama burada telefonlarımız da yoktu. Her şeyden önce bunun bir ihtiyaç olduğunu ve isteğim dışında yükselebileceğimi biliyordum. Sadece, bu olsun istemiyordum.

Kız üzerime geldiğinde salak gibi olduğum yerde kalmıştım. Sırtım duvarla birleşirken ayaklarının ucunda kalktı ve dudaklarıma hissedilemeyecek kadar ufak ve hafif bir öpücük bıraktı.

Karşılık vermemiştim ama karşı da koyamamıştım sanki. Gözlerimi sıkıca kapatmıştım sadece. İyice dibime girdiğinde arkasını dönüp kalçasını bana tekrar bastırdığını hissetmiştim. Bir elimi alıp karnına doğru götürürken kısık sesle konuştu. "Güzel bir gece geçirmek istemez misin? Hem buralarda bir daha kız bulabileceğini sanmıyorum."

Kalçasını erkekliğimin üzerinde aşağı yukarı hareket ettirirken ses çıkarmamak için dudaklarımı birbirine bastırdım. Her şeyden önce, üstümdeki üniformaya saygımdan kendime kızmış ve bu kutsal görevin gücüyle kızı kenara çekmiştim.

Ardından çamaşır arabasını alıp hızla odadan çıktım, asansöre bindim ve gereken kata geldiğimde koşarak ütü odasına girdim. "Ş-şey. Bunlar... Ah... Ütü." Kelimeleri birleştiremeden teyze yanıma gelmiş ve elimdeki çamaşır arabasını kenara çekmişti.

"Tamam oğlum da sen iyi misin? Kıpkırmızı olmuşsun, nefesin kesilmiş. Ne oldu? Komutanlardan ceza mı aldın?"

Sesli bir şekilde yutkunurken alt taraflarımın hareketlendiğini hissetmiş ve lanet okuyarak koşmaya başlamıştım. Yatakhaneye varınca diğerleri ne derse desin duymadan örtüyü kafama kadar çekmiş ve yaşadığım iğrenç duyguyu geçirmek için oyalanmaya çalışmıştım.

+++

Üzerimde hoplarken sarı saçlarını savurdu. İnlemeleri beni ele geçirirken kızı kucağımdan kaldırdım ve arkasına geçip içine girdim. Hızlı hareketlerimle ikimiz de derin iniltiler çıkarıyorduk. Ellerimi ince beline yerleştirip daha da hızlandım. Terliyordum, çok terliyordum.

Gözlerimi araladığımda yatakhanede olduğumu anlayınca derin bir oh çekmiş ama altımdaki şişliği fark edince "Ah..."a dönmüştüm. Karanlık odada herkesin uyduğunu fark edince çamaşırhanede kıpırdamadan duran aklımı sikeyim diye kendime kızıyordum.

Kız beni azdırmıştı ve ondan kaçınca malum rüya beni esir almıştı. Acı içinde ayağa kalkıp yavaş adımlarla koridor sonundaki lavaboya gittim.

Gece gece böyle bir şeyle uğraştığıma inanamıyordum. Kızdan etkilenmemiştim ama uzun zaman sonra göt gören hormonlarım coşmuş olmalı ki yürüyecek halim bile yoktu.

Kabinlerden birine girip pantolonumu indirdim. Üniformamı çıkarmadan yattığımı bile yeni fark ediyordum. İç çamaşırımın içindeki erkekliğimi elime alıp çekmeye başladım. İstemsizce çıkardığım boğuk inlemerle alt dudağımı ısırdım. Birisi duyacak diye ödüm kopuyordu. Çünkü askeriyede böyle bir şey yaptığımı anlarlarsa benim için hiç iyi olmazdı.

Kendimi ne kadar çeksem de bir işe yaramadığını, hatta beni daha kötü bir duruma soktuğunu görünce ayakta duramayacak gibi oldum. Sadece sessizce inliyor ve kendimi rahatlatmaya çalışıyordum.

"Ah... Öleceğim..."

"Baekhyun? Sen misin?" Komutan Chanyeol'ün sesini duymamla korkuyla sustum. Ölü taklidi yapsam daha iyi olur diye düşünüyordum ama o kadar canım yanıyordu ki sadece acıyla mırıldanıyordum. "Ahh..."

"Baekhyun?" Kabin kapısının önüne geldiğini anladım gölgesinden. "Ne oldu? Bir şeyin mi var?!"

"K-komutanım..." Zorla söylediğimde kapımı ittirmeye çalıştı.

"Baekhyun ne oluyor? Kapıyı aç!" Sessizce söylediğinde kararsız bir şekilde elimdekine bakmış ve daha fazla dayanamayacağımı anlayınca kilidi açmıştım.

Gerçekten ayakta duramayacağımı fark edince sırtımı duvara verip destek aldım, başımı da geriye yaslamıştım.

Acıyla kendimi çektiğimi gören Chanyeol inanamaz gibi bana baktı. "Baekhyun sen ne yaptın..?" Sessizce sorduğunda hem kendi zavallılığıma hem de rezilliğime karşı gözlerim dolmuştu. Belki de çok kızıp beni mahvedecekti. Hele kız meselesini söylersem beni kesinlikle öldürürdü.

Ağlamak üzereyken ona baktım. "K-komutanım... Ben çok özür... Özür d-dilerim."

Acı katlanılmaz hale geldiğinde bağırmamı engelleyememiştim.

"Şşş..." dedikten sonra beni kolumdan çekip kabinden çıkardı. "Sessiz ol." Asker ceketimi kollarımdan sıyırıp önüme bağladı ve belimden tutarak dışarı çıktı. Adımlarını bana uyarlamış, yürümeme yardım ediyordu.

"Çok bir şey çaktırma." dediğinde koridordaki askerlere bakmadan başımı yere eğdim ve paytak adımlarla yürümeye devam ettim. Chanyeol; odasına girince kapıdaki askere kimseyi almamasını söyledikten sonra kilitleyip bana döndü.

"Dayanamıyorum gerçekten." Acıyla söylerken belimdeki ceket yere düştü. Vakit kaybetmeden elimi tekrar penisime attığımda, komutan beni kolumdan tutup odasındaki banyoya götürdü.

"Nasıl bu kadar sıkışabildin?" Yüzündeki karışık ifadeye rağmen sakinlikle sordu. En azından 18 yaşında olduğumu ve bu tarz şeylerin başıma gelebileceğini tahmin edebiliyor gibiydi.

Sorusuna cevap vermeyip ona arkamı döndüm ve tekrar kendimi çekmeye başladım. Bir elimle banyo duvarından destek alıyordum ama yine de ayakta duramayacak gibi hissettim, dizlerim kırılmıştı. "Ch-Chanyeol..." Devamını getiremeden gözlerim kapandı. "Ben... Çok zorlanıyorum."

İyice sertleşmiştim fakat zaman geçmesine rağmen boşalamadığım için korkmaya da başlamıştım. Bu tarz durumlarda insan kilitlenebiliyor veya başına farklı belalar açabiliyordu. Bir de bunun askeriyede olma durumunu düşünemiyordum bile!

Düşüncelerim bedenimi ele geçirince acının yanında onlar da beni rahatsız etmeye başlamıştı, ter damlaları alnımdan akıyordu. "Komutanım l-lütfen yardım edin. Dayanamıyorum."

Arkamda duran Chanyeol destek olmak istercesine omzumu sıvazladı. "Baekhyun gerçekten ne yapacağımı bilmiyorum ki... Yani ne bileyim..." Çaresizce konuştuktan sonra kendi ceketini de çıkartıp odasına fırlattı. Ardından suyu açıp duş başlığından ikimizin de ıslanmasını sağladı. "Suda rahatlar mısın? Yani umarım... Ah, gerçekten! Ne yaptın da bu hale geldin sen?!"

Biraz sinirle söylediğinde kendimi daha fazla kasmadım ve gözyaşlarımı serbest bıraktım. "Chanyeol Komutanım gerçekten canım çok yanıyor!" diye yüksek sesle söylerken hafifçe ona döndüm. "Çok üzgünüm ama lütfen bir şeyler yapın. Dayanamıyorum..." Derin bir nefes aldım. "Dayanamıyorum ve korkuyorum."

"Tamam, tamam. Sakin ol." dedikten sonra kendi kendine söylendi. "Ne yapmalıyım? Ne yapmalıyım..?"

Ses çıkarmamak için alt dudağımı dişlemem işe yaramıyordu. İstemeden inliyor veya acıyla bağırıyordum. Kendimi çekecek gücüm bile kalmadığında başımı arkaya atmıştım ki boynuma doğru eğilen Chanyeol'le şaşkınca öyle kaldım.

Dudaklarını boynuma değdirerek fısıldar biçimde konuştu. "Sakin ol ve beni hisset Baekhyun." Parmaklarını atletimin içinden sokup çıplak tenime değdirdiğinde derin bir nefes aldım.

Utanç, korku veya sinir, hiçbiri bir gram bile umurumda değildi. Sadece gözlerimi kapatmış ve kendimi ona teslim etmiştim. Bir an önce rahatlamak, bu andan kurtulmak istiyordum. Bittiği gibi ona hesap verecek, ne soruyorsa doğrusunu anlatacaktım ama şu an tek istediğim acımın yok olmasıydı.

Elleri sert hareketlerden ziyade, dokunmaktan korkar gibi narince çıplak tenimde dolaşırken dudakları da aynı yumuşaklıkta beyaz boynuma değiyordu. Birkaç ufak öpücükten sonra beni sıkıca tutmuş ve kendini kalçama bastırıp onu hissetmemi sağlamıştı.

Yüzüne bakmak istemiyordum, gözlerindeki o duyguyu görmeye hazır değildim. İstemediği halde sadece beni rahatlatmak için böyle bir şey yapması daha çok ağlamama sebep olurken tekrar boynumdan öptü.

"Ağlama lütfen. Sorun değil." İlk defa duyduğum kibar ve kısık ses tonuyla, gözlerim şaşkınlıkla aralansa da kısa sürede umursamadan tekrar kapanmış ve başımı omzuna yaslamıştım.

Arkamda hissettiğim penisi sertleşmişti ama en azından bende de bir şeyler harekete geçtiği için nefeslerimi düzenleyebilmiştim. Kendi pantolonunu indirdi, ikimizin arasında sadece ince çamaşır kumaşları kalacak şekilde bana dayadığında, bu sefer ağzımdan çıkan inleme acı değil de rahatlama gibiydi. Bunun verdiği hisle kendimi istemsizce ona bastırmış ve bunun için kendime daha çok sinirlenip tekrar ağlamaya başlamıştım.

Hem ruhen hem bedenen iyi olmadığım kesindi. Sinirlerimi yatıştırmaya çalışan Chanyeol, ergenlik hormanlarıyla dolu vücudumu da sakinleştirmeye çalışıyordu. Ve başarıyordu da.

Elini yavaşça penisime götürüp çekmiş ve bana devam etmemi söylemişti. Ben kendi işimi hallederken o da çamaşırımı indirip nefesini boynuma vererek konuştu. "Korkma. Güven bana."

Duş başlığından akan soğuk su, ferahlamama biraz daha yardımcı olurken, ne kadar tedirgin olsam da Chanyeol'e uyup başımı olumlu anlamda salladım.

Elini kalçamda hissedince gözlerimi sıkıca kapatmıştım. Fazla uzatmadan bir parmağını içime yolladı ve hızlı gelgitleriyle beni harekete geçirdi. Kısa süre sonra cidden içimdeki her hücrenin birden canlandığını hissetmiştim. Dudaklarım kendiliğinden aralanırken hafifçe ona doğru döndürdüm kafamı. Kızaran dudaklarım neredeyse onun boynuna değiyordu.

İçimde hızlandıktan bir süre sonra parmağını çıkardı ve ben, bununla birlikte boğuk bir inlemeyle boşalmıştım. Sıcak nefesim boynuna çarpıp bana geri dönerken göğsüm hızla kalkıp iniyordu. Akan suda elimi yıkadıktan sonra gözlerimi birkaç saniye daha kapattım.

Büyük bir rahatlamayla kollarım iki yanıma halsizce düşerken yavaşça ona döndüm. Beni rahatlatırken onun fena olduğunu biliyordum, gözlerine bakınca daha da iyi anladım. O da ellerini suya tuttuktan sonra gözlerini benden kaçırıp duvara dikmiş ve pantolonunu çekip düğmesini kapamıştı.

"Komutanım siz..?" Çekinerek sorduğumda ıslak ellerini yanaklarıma koymuş ama sonra hemen çekip kaşlarını çatmıştı. "Sen dolabımdan bir şeyler bulup giyin. Ben geleceğim."

Sözünü dinleyip banyodan çıktım ve büyük bir utançla dolabını açıp ilk gördüğüm eşofman takımını alıp üzerime geçirdim. Islak giysilerimi yerden alacak gücüm bile kalmamıştı. Çok yorgun hissediyordum.

Yatağının bir köşesine oturduğumda içeri girmiş ve benim burada olmamı umursamadan soyunup kendisi de kuru kıyafetler giymişti.

Hem korku hem utançla ona bakarken yanıma oturup bir elini ıslak saçlarıma koydu. Ne oldu dercesine göz kırptığında içimde biriken yoğun duygu karmaşasıyla sesli bir şekilde ağlamaya başlamıştım ve kendimi durduramıyordum.

Görüşüm bulanık bir hale bürünse de kaşlarını şaşkınca kaldırdığını çok net görmüştüm.

Asker olmak istememe rağmen bir kıza zayıflık göstermemi kendime yedirememiştim. Bunu yaşıma ve ergenlik hormonlarıma verip kenara çekilmek istesem de kendimi tek başıma rahatlatamamam daha çok zoruma gitmişti. Bana yardım eden kişinin sert, duygusuz ve sinirli komutanım olduğunun farkına varmak ise kendimi bu hayattan tamamen silmek istememe sebep olmuştu. Bu günden sonra yüzüne nasıl bakacaktım, hiçbir fikrim yoktu. Adamın benim gibi beceriksiz bir asker(!) yüzünden kendini feda etmesi de onun hakkında kötü düşündüğüm her saniye için kendimden nefret etmemi sağlıyordu. Tüm bu duygular içerisinde yapabildiğim tek şey ağlamaktı ve buna daha da çok sinirleniyordum.

"Şşş. Sakin ol. Geçti bak, iyisin." Ciddiyet dolu sesiyle söylediğinde dudağımı ısırarak ona baktım. Gözlerimi sildim.

"Komutanım... B-ben cidden çok özür dilerim. Çok utanıyorum. Sizinle böyle bir duruma düştüğüm için..." Daha fazla yüzüne bakamadığım için başımı eğdim ve sessizce ağlamaya başladım. "Ben ne diyeceğimi bilmiyorum. Sadece çok üzgünüm..."

Yüzümü kendine çevirip bir eliyle ağzımı kapattı ve tüm ciddiyetiyle konuşmaya başladı. "Az önce banyoda hiçbir şey olmadı." Keskin gözleri üzerimde gezdi. "Bir kişiye bile bir şey söylersen seni mahvederim. Yemin ediyorum, bir kişiden bile herhangi bir şey duyarsam seni mahvederim."

Korku ve panikle başımı aşağı yukarı salladığımda elini ağzımdan cekti ve işaret parmağını dudaklarına götürüp sus işareti yaptı. "Eğer bu konunun bir kısmı bile gündeme gelirse, eğer başım yanarsa kendim profesyonelce işin içinden sıyrılırım ve seni cidden mahvederim. Anladın mı?"

Yeni durulan gözlerim tekrar dolduğunda başımı anladığımı gösterircesine salladım.

"Bir binbaşı dururken de kimsenin sana inanmasını bekleme. Ben tehdit etmem, dediğimi yaparım. Bu yüzden sakın bir kişiye bile bahsedeyim deme. Kendi sonunu yazmış olursun." Had bildirir gibi konuştuğunda gergin ortamda sesli bir şekilde yutkundum. Bu olaydan sonra elbette yumuşak davranmasını beklemiyordum ama ilk dakikadan bu kadar sert olacağını da düşünmemiştim.

Şimdiden böyleyse aylar boyunca ağzıma sıçar diye düşündüğümde yaşlar tekrar yanağımdan süzülmeye başlamıştı. "K-komutanım, yemin ederim kimseye bir şey söylemem. Lütfen çok pişman olduğumu bilin. Ama isteyerek olmadı komutanım." Ağlamam arttığında yataktan kalkıp önünde yere oturdum ve titreyen ellerimi dizlerine koydum. "Yemin ederim çok utanıyorum. Sadece başka çarem yoktu. Yardım istediğim için çok... Ben daha önce hiç böyle hissetmedim komutanım. Çok üzgünüm..."

Hissettiklerimi samimi bir şekilde dile getirmeye çalışsam da düzgün cümle kuramıyor ve sürekli duraksıyordum. "Bir şey olur diye korktum, askerliğim yanar diye korktum komutanım." Ağzımdan bir hıçkırık çıktığında beni kollarımdan tutup kaldırmış ve kucağına doğru çekerek sarılmıştı.

Bir eliyle saçımı, diğeriyle belimi okşarken sessizce konuştu. "Çeneni kapalı tutarsan, hiçbir şey olmayacak Başımın Belası." Güven verici bir ses tonuyla konuştuktan sonra yüzümü kendine çevirdi. Suratlarımız arasında çok az mesafe vardı ve o, bunu umursamadan tekrar konuştu.  "Çünkü sen beni yakmazsan, ben seni asla yakmam."

İşte o an, ona ne kadar güvenebileceğimi tekrar anlamış ve boynuna sıkıca sarılmıştım. Ama aklımın köşesinde kendi kendine dönüp dolaşan bir cümle vardı.

Sanırım sen beni çoktan yaktın komutanım.

🐈

Bölüm hakkında açıklama:

Baekhyun daha 18 yaşında ve yazdığı gibi, askeri lisesi de tamamen erkeklerden oluşuyordu. Kızın yaptığı hareketler basit şeyler değildi ve Baek birden afalladı, zaten kızdığı şey buydu. Bir kıza zayıflık gösterdiği için kendine çok sinirlendi, çünkü o, ne kadar sempatik bir insan olsa da, Chanyeol gibi otoriter ve profesyonel bir asker olmak istiyor.

Chanyeol'le yaşananlara gelince, Yeol onun henüz çok genç olduğunu biliyor ve bu yüzden alttan alıyor. Baekhyun ise komutanıyla (hem de ondan yaşça büyük) böyle bir duruma düştüğü için çok utandı. Zaten sinirliydi ve rahatlayamayınca streslenmişti. Erkekler ereksiyon halinde zaten kendilerinden geçiyorlar, Baekhyun bir de çok düşündüğü için bedeninin yanında psikolojisini de çökertti.Üstüne Chan'a yakalanınca çok kötü hissetti ama yine de bu durumdan kurtulmak istiyordu.

Kısacası ne kadar zorlu bir durum olsa da Chanyeol'le bunu İSTEYEREK yaptı. Bu bir seçenekti (Baekhyun istese tuvalette hasta olduğunu söyleyip Chanyeol'ü yollayabilirdi) ve onlar bunu seçti. Herhangi bir taciz söz konusu değildir.

Teşekkürler.

Continue Reading

You'll Also Like

846 87 15
"Ben sen mutlu ol diye senden vazgeçmiştim, Baekhyun. Sadece senin için." Byun Baekhyun ve Kim Jongdae Üniversitenin en popüler çiftiydi. Herkesin gö...
66.1K 5.1K 37
sadece erkeklerin olduğu bir üniversitede gay yönelimin odağı ve tüm dikkati üzerine çeken Jungkook, bu durumdan sıkılan ve onu bu rahatsızlıktan ko...
700K 48.1K 53
[mpreg~] [+18] " Benim güçlü karanlığım onun pembeliklerine yenilmişti ve hiçbiri yenilgi beni bu kadar mutlu etmemişti." Twilight gay versiyon gibi'
8.9K 803 25
Baekhyun'a dokunan Chanyeol ve onun dokunuşlarına hemen tav olan Baekhyun.