Graduati || Sekai

By Wu_GalaxyHun

29.5K 3.1K 3.4K

Laboratuvarda onun sürekli eşinin ben olacağımı söylemişti ama onunla yaptığım hiçbir şey de sağlıklı davrana... More

1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm |M|
9. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm |M|
12. Bölüm
13. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm |M|
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm
26. Bölüm
27. Bölüm
28. Bölüm
29. Bölüm
Sonun Başlangıcı
Cape Town Sehun
Cape Town Jongin
2. 1. Bölüm
2. 2. Bölüm
2. 3. Bölüm |M|
2. 4. Bölüm
2. 5. Bölüm
Final

14. Bölüm |M|

1.2K 92 88
By Wu_GalaxyHun

Medya, şiddetle önerilir. Nerede açmanız gerektiğini anlayacaksınız ;

Yorum sınırı koymuyorum diye yorum yapmamazlık etmeyin. Özellikle bu bölüme, uzun uzun yazdım ve içinizden geldiği gibi yorum yağmuruna tutmanızı istiyorum, lütfen❤️

Okunmalarım da ne güzel öyle🥺
Oylar 3, 5 düştü ama olsn...
Benim bebeklerim❤️
(Hey bu arada hikayede Sehun benim Jongin siz, bakmayın tatlı konuştuğuma, gönül yapyrm💅🏼💅🏼)

Tek başıma ama bu sefer verimli geçirdiğim bir hafta sonuydu. Okul açıldığından bu yana geçirdiğim hafta sonlarında neredeyse ders çalışamamıştım ve bunun için her bahanemin başını da Oh Sehun çekiyordu.

İşte, sevgili yapmamamın en önemli bir nedeni de buydu. Kişinin aklımı dağıtabilecek olmasıydı ve olmuştu. Koskoca boş günlerimde -hafta içleri de dahil- kariyerim için çalışamamıştım.

Neyseki ders çalışmama engel olan nedenimle iki gündür görüşmüyordum, konuşmuyordum. Kendimden bu kadarını beklemiyordum ama çoktan üçüncü günüm cumartesinin akşamında çalışma masamda, ondan gelen mesajlara bakmıyor aramaları cevaplamıyordum. Hatta dün, girdiği diğer sınıf için yapmam gerekenleri onun olmadığı bir zamanı kollayarak aceleyle yapıp bitirerek kampüsten çıkmıştım.

Telefonum nerelerdeydi bilmiyordum ama kapalı sesiyle duyamasamda çokça arandığımı biliyordum.

Sabah erken saatte kalkıp programıma uyarak derslerimin bir çoğunun üstesinden geldiğim için şimdi rahatça yatağıma geçebilirdim. Ancak ondan önce gidip kaybettiğim telefonumu buldum, sonra da sapsarı şortlu gömlekli pijamamı giyip yatağıma oturdum.

İlk gün gerçekten çok zorlanmıştım. Kanımda dolaşan uyuşturucunun etkisini birkaç gün sonra anlamış gibiydim, vazgeçemiyordum. Bir kere onun etkisine girmiştim bile.

Biraz duygusallaştım, bu daireye geldiğime, onun öğrencisi olduğuma lanet ettim. Gözlerim doldu, parça parça kısa sürelerde ağladım. Kendimi başka şeylere vermeye çalıştım, en iyi gelebilecek olan neşeli şarkılar dinleyerek kendime gelmeye çalıştım. İki kere bir filmi izlemediğim hâlde sabahtan akşama Harry Potter serisinin son filmlerini ve Xmen serisinin tamamını izleyerek geçirdim.

İkinci günüm de neden bu hâlde olduğumu sordum, Sehun'u kafamda çok büyüttüğüme ikna etmeye çalışsam da başarılı olamadım. Çünkü adam gerçekten büyütülecek biriydi. Bu yüzden objektif olarak bunu kabul edip kendime; bana göre olmadığını, çok zor biri olduğu için beni yıpratacağının hesaplarını yaparak ondan uzaklaşmaya karar verdiğimi hatırlattım. Bu düşünce beni hem kötü hissettirdi hem de iyi hissettirdi.

İyi hissetmiştim çünkü fazla anı biriktirmeden vazgeçiyordum. Kafama koymuştum ve ayrı kalmayı beceriyordum. Ama kötü hissetmemin sebebi de önemli ilklerimi onunla yaşamamdı, ilk en güzel duygularımın sahibi olması başı çekiyordu. Bu yüzden zorlanıyordum, ilklerim yüzünden bu kadar kapılmıştım ona. Bana - sözde - harika hissettirdiği için kapılmıştım ve hayatımı o olmadan devam ettirme düşüncesi güzel hissettirmiyordu.

Pijamalarımdan açıkta kalan tüysüz bacaklarıma ve kollarıma yeni duş aldığım için parlak vücut spreyimi sıktım, ondan öncesindeyse peeling yapmıştım. Esmer tenimin muazzam gözükmesine, bal dökülmüşçesine parlamasını seviyordum. Özellikle şu günlerimde cilt bakımımla uğraşmak aklımı dağıtmama yardımcı olan büyük etkenlerdendi.

Spreyi yanımdaki komidindeki bakım ürünleri kısmına yerleştirip sarı gece lambasını yaktım. Ardından kalkıp odanın ışığını da söndürdüğümde yatağım ve telefonum beni çağırıyordu.

Dr. Seks'ten gelen onlarca mesaj, sohbetlerimin en üstünde yer alırken büyük bir irade savaşıyla mesajlara bakmadan rehberime girdim. Adını Dr. Oh olarak değiştirdikten sonra bir süre ne yapsam diye düşündüm. Yorgundum, hatta başım ağrıyordu ama saat daha akşam sekizken yatmak istemiyordum. Sonra gecenin bir yarısı kalkıp bir daha uyuyamayacaktım.

Direndim, alışkanlığım olmadığı hâlde manga bile açtım ama bu hâldeyken günüme devam edebileceğimi düşünmüyordum. Sabahtan beri çalışmamın sonucunda telefonum ve ellerim kucağıma yavaşça düşmüş göz kapaklarımla verdiğim savaşı da onlar kazanarak uykuya yenik düşmüştüm.

Rahatsız pozisyonumun ve 'sakın uyuma' başlıklı psikolojimden dolayı diken üstünde uyuduğum için uzun zaman mı geçmişti kısa bir zaman mı geçmişti ayırt edemiyordum ama ufak ufak sesler duyuyordum. Uykuyla uyanıklık arasında kalmış o garip anlardan birini yaşıyordum.

En sonunda kapımın açıldığını hissetmem, duymamla beraber büyük bir kalp gümbürtüyüsle uyandım. O kadar yorgundum ki uzun süre baş dönmesi yaşarken kapıdaki silüeti seçememiştim.

Korktum, kalbim bu sefer korkuyla harbe girdiğinde yatağımda doğruldum. Ne yapacağımı bilemezken sonunda seçebildiğim yüz bu sefer beni kaskatı etti. Ellerimin soğuduğunu hissediyordum.

"Şşşş..." kısık tonlu, sert mizacın sahibi üç gündür kaçtığım kişiydi.

Ayaklarımı kalçamın yanına çekip yatağın başlığına iyice yaslandığımda içimde beliren korku, Sehun bana yaklaştıkça daha da artıyordu.

"Yaklaşma!" Korku ve panikle söylediğimde neden bu kadar korktuğumun bir açıklaması yoktu.

Adımları yatağımın yanında durduğunda çatık kaşları yavaşça düzeldi, gözlerini kısa bir an yumup açtığında adımlarını yatağın yukarı kısmına yöneltti ve tam yanımda durdu.

"Bu saatte evimde hırsız gibi ne işiniz var?" Hem deli gibi korkuyordum hem de mesafemi belli etmek içim resmi bir şekilde konuşuyordum.

"Sorun ne Jongin?" Yatağımın kenarına bir dizini koyup bir elini de başlığıma dayadığında bana daha dikkatli, daha sinirli bakıyordu.

Nereden geliyordu bilmiyorum ama üstündeki koyu lacivert takım elbisesi üç gündür ondan vazgeçme sürecimin tamamen oyundan ibaret olduğunu gösteriyordu. Öylesine heybetli ve yakışıklı gözüküyordu ki bir an vazgeçmeye çalıştığım adamın bu olduğunu düşündüm. Düşük gözlerimle yüzüne baktım, dolu dolu bakışlarımdan dolayı görüntüm bulanıklaştı ve yüzümü yere çevirdim.

Önce sert, sonrasında yaptığı hatanın farkına varmış olacak ki elinin ayarını yumuşatarak çenemi kavradı. Yatağı seyreden bakışlarımı zorla ona çevirdiğinde dudaklarım büzüldü, alt dudağımın içini hafifçe ısırdım, ağlamamak için direniyordum. Sinirli bakışları her saniye yumuşuyordu ama o her ne konu için sinirliyse öfkesinde benden daha kararlıydı.

"Sorun ne Jongin?" Sorusunu tekrar ettiğinde başımı sağa sola salladım. Ardından elinden kurtulmak için kendimi yatağın ortasına çektim.

Eli hava da asılı kalırken yumru takılan boğazımla konuştum. "Evimden çıkın lütfen Bay Oh."

"Hayır." Reddini öyle seri ve kuvvetli kullanmıştı ki başka bir şey diyecek cesareti kendimde bulamamıştım.

"Ben... istemiyorum." Durdum, içimden geleni söylerken gözlerindeki ifadeyi ölçmek için baktım ama bir şey yoktu, devam ettim. "...size güvenmiyorum ve nedenini sözcüklere dökecek kadar bilmiyorum." İki gözümden de iki damla yaş akarken alt dudağımı ısırdım. Sehun'unsa kaşları çatılmış sanki bunu bekliyormuş gibi bakışlarında bir şaşkınlık görememek beni düşüncelerimde hiç de istemediğim şekilde haklı çıkarmıştı.

Bir şeyler söyleyeceğini, en azından ufak bir açıklama yapacağını düşünüyordum ama ellerini ayak bileklerime sarıp tuttuğu gibi beni yatakta kendine çekti. Ayaklarım ve bacaklarımın ufak bir kısmı yataktan dışarı sarkarken bacaklarımın ortasına girip bedenimi titreten bütün ihtişamıyla üzerime eğildi.

"Benden gidemezsin Jongin." Sessiz ama tok sesinin etkileyiciğiyle söylediğinde kaşlarımı çatıp "ne?" Der gibi ona baktım.

"Her şeyim önünde, güvenilmeyecek neyim var bilmiyorum, sorunun ne olduğunu anlayamıyorum Jongin. Çocuk değiliz, iki günlük evcilik oynamıyoruz." Sonunda ses tonu kısıklığını yitirip yükseldiğinde ciddi gözüküyordu ve ben neye inanacağımı bilemiyordum.

Bundan bahsediyordum, az önce ona güvenmediğimi söylerken normal güvenilir bir insan gibi şaşırmamıştı. Ancak evcilik oynamıyoruz derken ki ciddiyetiyse beni düşündürüyordu. Ben hangi tarafına inanacaktım anlamıyordum. Asıl anlamayan benim Oh Sehun.

Ellerimi, aramıza mesafe koymak istediğim için, siyah tişörtünün üstünden göğüslerine -yabancıya dokunur gibi- koydum "Konuşmak istemiyorum tamam mı-..." Söyleyeceklerime devam edecektim ama parmaklarını dudaklarıma kapadı. "Sus..."

"Sadece benim sorularıma cevap verecksin Jongin, sana nasıl bir zarar verdim?" Geri adım atacak gibi değildi, çok netti. Onu güvensizlikle suçladığım için öfkeliydi.

Ağlamam tamamiyle gerçeğe döndüğünde zorla da olsa ağzımı açtım. "Seninle çok zorlanacağım Oh Sehun... senin dediğin gibi ben hayatımda kötü şeyler görmeden büyüdüm, ailemin gözdesi olarak büyüdüm, kılıma dahi zarar gelmeden büyüdüm. Ama sen farklısın..." cümlemi bitirdiğimde ağlamama sessizce devam ettim.

Onun hayatıyla ilgili bir şeyler bilmiyordum, hayat hikayesiyle uzaktan yakından alakam yoktu ama gözlerimizden nerelere dokunduğumuz belli oluyordu. Bir şeylere değinmiştim, gözlerinde bunu farkettiğime emindim. Bir şekilde gizlice anlaşmıştık. Ben öylesin demiştim o da; evet öyleyim, demişti.

Yüzüme anlamamazlıkla bakarken gerçek bir açıklık getirdim. "Beni en çok korkutan, bana söylemediğin sırların... neden sana güveneyim ki?" Soru görünümlü cümlemi söyledikten sonra bir süre yüzüne baktım. Daha çok sinirlenmişti. Bunları bana açıkladığı için öfke dolu olmalıydı.

"Yanlış bir karardı." Sessizce söylediğimde çatık kaşları ve çehresinden ne kadar korksam da dilimin bağı çözülmüş gibiydi. Ayrıca, bir kere ondan korkmam bile normal değildi.

"Madem öyle, neden ağlıyorsun?" Ses tonu hem hesap sorar gibiydi, hem de her şeyi düzeltmek istiyor gibi. Bense biraz durup hüzünlü bakışlarımla, dolu gözlerimle yüzünü seyrettim. Sonunda onun istediği cevabı bütün gerçekliğiyle söyledim.

"Çünkü sana çok bağlandım." Umutsuzca söylerken ellerini başımın iki yanına koyup beni iyice kıskaca aldı. Göğsündeki ellerim çoktan düşmüşken bir elini, bir elime sarıp boynuna koydu.

"Beni seviyor musun?" Dediğine yavaşça başımı salladım. Çocuk gibi göründüğümü biliyordum.

"Evet..."

"Ne için evet?" Israrla sorduğunda en derinlerimden gelen bir sevgiyle "Seni çok seviyorum." Dedim.

"Bende öyle bebeğim."

Beklemediğim cevap ve beklemediğim hareketle dudaklarıma kapanan dudakları beni şoka uğratmıştı. Aramızı düzeltmek için daha çok konuşacağımızı düşünüyordum ama bu da nesiydi?

Bir elimi boynuna koyduğu için ne oradan çekebiliyordum, ne de diğer elimi yanına ekleyebiliyordum.

O beni öperken hareketlerimin tutarsızlığı nedeniyle karşılık vermemekte kararlıydım, bu yüzden de ağlamaya başlamıştım. Göz yaşlarım sessizce gözlerimden dökülürken beni belimden ve sırtımdan öyle güzel kavramıştı ki, elleriyle öyle sahiplenici tutmuştu ki, her şeye rağmen neden böyle güzel hissediyorum diye ağladığımı düşünüyordum. Böyle bir nedenden ağlamam çok saçmaydı ancak ağlayışıma başka bir isim koyamıyordum.

Dudaklarımı şehvetten uzak bir sevgiyle öperken dudaklarını sadece dudaklarımda gezdiriyordu. Bense bayılıyordum... Üç gündür mahrum kaldığım dudaklarını bu kadar özlediğim için fazlasıyla şaşkındım.

Dudaklarını benden ayıracağını anladığımda son kez sımsıkı bir öpücük konduruyordu ki ellerimi yanaklarına çıkararak aynı şekilde karşılık verdim ve oda da duymaktan asla bıkmayacağım o tok ses yankılandı. Beni bir öpücükle nasıl dize getirebiliyorsun Doktor, nasıl böylesine canıma okuyabiliyorsun?

"Sehun..." Bir gözümden bir yaş daha akarken alnıma dayadığı alnıyla bana yaklaşan yüzünün herhangi bir yerlerinde gezdirdim gözlerimi.

"Seni çok seviyorum, gerçekten."
Tanrım... Ona sevdiğimi defalarca itiraf etmek ne güzel bir his.

"Ve bizi birbirimizden üç gün ayırdın Jongin. Sırf kafandaki kuruntular yüzünden." Dudaklarını yanağımdan akan göz yaşlarına götürüp öptü. Sonra dudaklarını yalarken parmaklarıyla yüzümü sildi.

Belimdeki eli oradan hiç ayrılmamıştı ve yüzümün yakınlarındaki eli de aynı yerin biraz daha aşağısını, kalçalarımı aldığında başımı hafifçe salladım. Hem yorgunluğumun hemde Sehun şarabımın sarhoşluğuyla ne için başımı salladığımı bile bilmiyordum.

Dudaklarını bu sefer boynuma koyduğunda boğukça konuştu. "Jongin, sen benimsin sevgilim. Bir daha böyle bir şey yaparsan seni evime alır yatağıma kelepçelerim. Ve günde kaç öğün olduğunu anlamayacağın kadar, seni sarhoş edene kadar sikerim." Kalçalarımı sıkıp boynumu sıkı öpücüklerine boğduğunda ister istemez kalçalarımı kaldırıp onun hâli hazırda olan güneylerine değdim.

"Hmhm..." Bundan yarım saat önce onunla ayrı kalabildiğim için kendimi tebrik ederken şimdi beni sarhoş edene kadar sikmesinin nasıl bir şey olduğunu hayal ediyordum.

Çok aptaldım. Aşık olunca aklımı kullanmayı bırakmıştım resmen.

"Şimdi bana izin vermelisin Sehun..." Sessizce söylediğimde elbette umrunda değildi, şortumu çıkarıp atmıştı.

"Ne için bebeğim?" İkimizde sarhoş olmuşçasına konuşuyorduk. Sürekli kokumu içine çekmesini duyuyordum ve kokumla, tenimle sarhoş olduğu aşikârdı. Bende onun varlığıyla bu duruma gelmiştim.

"Baştan başlayalım... Tek tek gidelim. Böylece bende seni tanıyım ve sana güveneyim." Söylediğimle birlikte üst pijamamın düğmelerini açarken ellerimle durdurmaya çalışsam da biraz olsun hızını düşürmemişti. Sözlerimi bitirdiğimdeyse kaşlarını kaldırarak gövdemdeki bakışlarını yüzüme çevirdi.

"Baştan başlamak için çoktan sondan başladık bebeğim. Ayrıca bende az sonra pantolonumu çıkardığımda neler olacağını ikimizde çok iyi biliyorken baştan başlamamız mümkün değil güzelim. Yani senin baştan anlayışınla başlamamız. Çünkü bana göre gayet sırasıyla ilerliyoruz." Gömlek pijamamı çıkarıp onu da savurduğunda sözleri bitmiş, kendi ceketini de yatağın ucuna atıyordu. Şimdi siyah dar tişörtü ve lacivert kumaş pantolonuyla kalmıştı ve ben parmağımı ısırmamak için kendimi zor tutuyordum.

Çok yakışıklıydı.

"Az sonra deli gibi zevk alırken sana gereksiz zamanını tanımadığım için bana teşekkür edeceksin. Ayrıca üç gün önce nasıl bir performans sergiledim pek emin değilim..." Kaşlarını çatmış gerçekten nasıl bir yanlış yaptığını hesap ederken tişörtünü çıkarmış pantolonunun kemerini çözüyordu. Kaslı geniş gövdesiyle kusursuz gözüküyordu. Altında kumaş pantolonu dururken, belindeki çukurlar ve gövdesinin ihtişamıyla ağlamak istiyordum.

"Ancak sana nasıl hissettiğini unutturacak kadar adi bir performansmış."

Pantolonunun fermuarını açarken, kalbimi paniğe sokup beni onun yapan kıvama getiren sözlerini ekledi.

"Ama yemin ederim ki, bu seferkini asla unutmayacaksın sevgilim."

On dakika önceki tutumumla şu an, yatakta çırılçıplak bir şekilde onu beklemem asla uyuşmuyordu. Tutarsızlığım kendimi kötü hissettirsede, bu saatten sonra ikinci bir ayrılığı yaşayabileceğimi düşünmüyordum. Ayrıca onun bana olan inadı ve sözleri sebebiyle güvenim biraz olsun artmıştı. Aklıma takılanları ise elbette söyleyecektim. Her şeyini öğrenmek istiyordum.

"Yatağın ortasına geç." Dediğini yaptığımda artık o da çırılçıplaktı ve üstümde yerini almak için hazırlanıyordu.

"Kardeşin, senin sevgilin olduğunu söylediğinde ona itiraz bile edemedim." Dizlerinin üstünde, kendime doğru çektiğim ayaklarımın dibinde dururken tek kaşını kaldırıp "O senin sorunun." Dedi. Bütün suçu bana attığı için şaşkınlıktan ağzımı açtım.

"Daha birbirimiz için yeniyiz. Senin apaçık bir karakterin olsa da, benim yok. Bu benim yapımla alakalı bir şey ve sen bana vakit tanımadın."

Öyle ustaca kelimeler seçiyordu ki, bir an bütün sorunun bende olduğunu, paranoyaklaştığımı düşünmüştüm.

Dudaklarımı büzdüm, bir şey demedim. O da bacaklarımın arasına tam girebilmek için dizlerimin altından tutup beni kendine çekti.

Sürekli beni çekmesi kendimi babasının yanında ufacık kalan çocuk gibi hissetmeme neden oluyordu.

Yatağın ucunda duran pantolonunda kemerini çıkardı. Ben ne yapacak diye ağzım açık şaşkınlıkla bakarken "kollarını yukarı kaldır" dedi. Daha önce hiç deneyimlemediğim için içimde beliren korkuyla kaşlarımı ortadan yukarı kaldırıp ona baktım.

"Dediğimi yap, beni ikiletme sevgilim."

Kollarımı çekingence yukarı kaldırdığımda bileklerimden tutup kollarımı çaprazladı. Bileklerimi bağlayacağını düşünüyordum ama dirseklerimin biraz aşağısından çaprazladığı kolumun hareket alanını kısıtlamak için kemeri 'x' şekilde sımsıkı dolayıp ucunu da bağladı. O sırada yaptıklarını izlerken kollarımın çok sıkı olması nedeniyle canım biraz yanmıştı. Yüzümü yüzüne çevirdim, "Çok sıkı oldu..." İtiraz eden ses tonumla söylediğimde eğilip yanağımı öptü.

Yemin ederim bu adam bana çocuğu gibi davranıyordu. Ama bu bile çok güzeldi.

"Böyle duracak."

Sözlerini bitirir bitirmez ayağa kalktı. Sanki her yerimle yatağa bağlanmışım gibi öylece dururken bir şeyler arıyordu.

Gitti, çekmecelerimi karıştırdı.

"Ne arıyorsun?"

"Kayganlaştırıcı ve fular gibi bir şey." Aradığı şeyleri ne yapacaktı tam kestiremiyordum ama heyecanlıydım.

"Burada, komidinde ikisi de var." Alçak ses tonum atmosfere uyuyordu. İçimde hâlâ 'çok dengesizsin! Asıl dengesiz olan da sensin!' ifadeleri geçerken kulak asmamaya çalışıyordum. Çünkü bu saatten sonra bir şey yapabilecek cesaretim yoktu. Korku ve heyecanı bir arada hissediyordum.

Komidine gelip istediklerini alırken gözlerim yarı erekte olmuş erkekliğine kaydı. İster istemez yanaklarım ısındı, bacaklarımı birbirine bastırıp kalçalarımı yatağa hafifçe sürttüm. Kalbimin sesini duyarken ve sanki bütün vücudum kalp gibi atarken iştahım kabarıyordu. Daha içime girmeden, durumumuzun erotikliği nedeniyle gözlerim baygınca bakıyordu.

Kendime gelmek adına başımı başka bir tarafa çevirdiğimde tekrar yatağa çıktı, bacaklarımı açıp arasına girdi.

Eğer ondan ayrılmayı istemeseydim, bunları ima etmeseydim içime bir an önce girmesi için yalvarırdım. Ancak en azından olabildiğim kadar tutarlı olmaya çalışıyordum. Yine de bacaklarımı birbirine bastırmam, hızlı nefes alıp vermem ve vücudumun, kasılan deliğim yüzünden kaskatı olması onun her şeyi anlayıp yan bir şekilde gülüşüne neden olmuştu.

Bacaklarımı tutup "rahatla güzelim" diyerek ayırırken yatağa oturdu, bacaklarımı kaldırıp omuzlarına yerleştirirken kalçalarımı neredeyse erkekliğine değecek kadar kendine yaklaştırdı. Zaten uykulu olan gözlerimi kısa bir an kapayıp anın tadını çıkarmaya odaklandım.

Eline aldığı fuları katlayarak ince bir hâle getirdiğinde yüzüme yaklaşıp "ağzını aç" dedi. Heyecanım ve sadece ona odaklanmış olmam nedeniyle dediğini yaptım. Fuları ağzıma geçirip başımı kaldırarak arkadan bağladığında başımı tekrar yatağa koydum. Bacaklarım hâlâ omuzlarındayken kayganlaştırıcının kapağını açıp eline bir miktar aldı ve parmaklarının ucunu deliğimde hissettim.

Ağzımdaki fuları yavaşça ısırdığımda iyiki bunu koymuştu.

Gözlerini bana dikip deliğime masaj yaparak kayganlaştırıcıyı uyguladığında daha fazla göz kapaklarıma direnememiştim.
Gözlerimi kapayıp ufak seslerle iniltilerimi serbest bıraktığımda bağlı kollarım nedeniyle sadece yumruklarımı sıkabiliyor, ağzımdaki fuları ısırabiliyordum.

"Gözlerini aç Jongin." Söylediğine karşı başımı sağa sola salladım. "I-ıh." Diyerek itiraz ettim. Çünkü çok güzeldi. Parmaklarına odaklanıp o bana masaj yaparken inlemek, onun kalçalarımın hemen oralarda olduğunu bilerek inlemek; o beni, deliğimi ve her şeyimi izlerken bana yaşattığı zevkle inlemek güzeldi. Bunlara odaklanıp doyamamak ise berbattı.

"Az sonra gözlerin kapanacak zaten bebeğim, şimdi açmanı istiyorum." Söylediğini gerçekten yapmak istemiyordum, çünkü gözlerimi açacak iradem yoktu. Ama onu dinlemek bir devlet göreviymiş gibi hissettirdiğinden dolayı zorla da olsa, baygın bakışlarımı ona çevirdim.

Gülümsedi. Bir elini deliğimden çekmezken diğer eliyle kalçalarımı kaldırıp kucağına koydu. Şimdi dikelmiş erkekliğini mahrem yerlerimde hissedebiliyordum ve bu bile lezzetliydi. Enfes bir yemek yemişim gibi 'mmmh'ladım. O da gözlerimizin kontağını bozmadan baldırımın iç kısmına dudaklarını bastırdı.

Zaten fazlaca yakınımda olduğu için dokunmak istesem de sadece bağlı olan deri kemeri kollarımda iz bırakacağı şekilde zorluyor ve derin nefesler alıp fularımı ısırıyordum.

Göz kontağını kesip baldırımdan bir kısmı dişlerinin arasına alıp ısırdı, sonra da emmeye başladı.

İstediği şey, yarın ve sonraki günler her aynaya baktığımda kollarımda, bacaklarımda, gövdemde ve bir çok yerimde ona ait izlerin çok fazla olduğunu görmemdi.

Deliğime baş parmağını soktuğunda kanca gibi yaparak girişteki duvarlarımda gezdirdi. Bense daha fazla dayanamayıp kalçamı ona ittim.

Konuşmak istiyordum. Yeter, oynama, gir içime; şu an en çok demek istediğim şeydi.

Ama bunun unutulmaz olacağını söylemişti, sözlerimden etkilenmemek için ağzımı bağlamış olabilirdi. Ama sıkıldığım için başımı sağa sola, aşağı yuları çevirip fulardan kurtulmaya çalıştım. Sehun'sa uyluklarıma yaklaşmış bebeğin annesini büyük bir azimle emmesi gibi emiyordu beni. İkimizde kendimizden geçmiştik.

Hem inleyen hemde itiraz eden bir ses çıkardığımda bana baktı. Gözlerimle ağzımdakini gösterdim, rahatsız olduğumu belirten hareketler yaptım.

Parmağını içimden çıkardığında kaşlarımı üzgünce çatıp daha çok sızlandım.

"Çıkarmamı istiyorsan, çıkarmayacağım." Söylediği şey ağlayasımı getirdi. Daha çok sızlandığımda bacaklarımı belinin iki tarafından yatağa bıraktı. İkinci fuları aldı ve tekrar yüzüme çıktığında gözlerimi kocaman açtım.

İşimiz bittiğinde ilk iş olarak fularlarımı ortadan kaldıracaktım!

"Gözlerini şimdi kapatabilirsin miniğim." İlk defa kullandığı sözcük sinirimi dindirip şımarık bir öfkeye çevirdiğinde yapmak istemesem de kaçışım yoktu. Gözlerimi kıstığımda bağladığı fuların ufak bir kısmından aşağıda bir yerleri görebiliyordum. Bunu bilerek yaptığı aşikârdı, çünkü diğer iki bağım sımsıkıydı, bu ise fazlasıyla gevşek.

Şimdi ne yapacaktı bilmiyorum. Görme duyumu kısmen ve konuşma duyumu tamamen kaybetmiştim. Hareketlerim çok kısıtlıydı. En odaklanabildiğin şey hislerim ve görebildiğim ufak bir kısımdı.

Görebildiğim kadar bacaklarımın arasına tekrar geçti ve dizlerinin üstünde durup kayganlaştırıcıyı eline aldığında aklıma doluşan ihtimaller yüreğimi paniğe soktu. Görme uzvumu kapatıp görmem için küçücük bir alan tanıması da her şeyin daha heyecanlı ve daha zevk verici olması içindi.

İki elinin iç kısmına da jeli sürdüğünde görebildiğim tek yer erkekliği, kaslı baldırları ve karnının ufak bir kısmıydı.

Uzunluğunu sağ avucunun içine aldığında nefesimi tuttum. "Siktir..." anlaşılmasa da ağzımda gevelediğimde sert bir şekilde kendini çekmeye başlarken yutkundum ve tuttuğum nefesimi titrekçe verdim. Onun kasıldıkça daha çok belirginleşen kasları, kendisinin heybeti ve adlandıramadığım ne kadar seksi özelliği varsa hepsini ufak bir karenin içinden seyrederken bacaklarımı, kalçalarımı yatağa sürtüyor anın verdiği hazdan dolayı ağzımdaki fuları kopartırcasına ısırıyordum.

Bir eliyle yaptığı şeye devam ederken bir elini de baldırıma koydu. Elindeki hızlı gel gitlerinden dolayı deliğim gerçekten sırılsıklam olmuştu, erkekliğimde artık dokunulması gerektiğini bağırıyordu ama kendimi kasıp, iki büklüm olup küfretmekten başka bir şey yapamıyordum.

Sonunda kendisini bıraktı ve pis elleriyle gövdemden tutup beni oturur pozisyona getirdi.

Yataktan kalktığını hissettiğimde göremesem de sanki onu takip edecekmişim gibi başımı çeviriyordum. Birkaç ufak ses duydum, bağlı ellerim enseme düşmüşken bağlı olan uzuvlarım artık acıyordu.

Tekrar yatakta haraketlik hissettiğimde bu sefer arkamdaydı. Tam olarak bitimimdeydi.

Ellerinin birini, yavaşça kasıklarıma koyarken diğerini de aynı yavaşlıkta karnıma koydu ve dizlerinin üstüne kalkarken beni de kaldırdı. Ben daha çok ona yaslıydım, bütün gücümü ondan alıyordum. Aynı zamanda odada müzik sesi duyulmaya başlamıştı ve erotik müziğe benziyordu. Daha çok heyecanlanmıştım...

Bana yaklaştığını hissettiğimde nefesi kulağıma çarptı.

"Bir bağını açabilirim, hangisini istediğini söyle." Yüreğimi titreten, gözlerimi baygınlaştıran seksi tonu ve nefesi...

Düşündüm, kollarım ve ağzım acıyordu. Ama onu görmekten mahrum kalmıştım. Dokunabilsemde göremeyecektim ve bunu istemiyordum. Nasıl anlatabilirdim gözlerimi açmasını istediğimi bilmiyordum ama başımı sağa sola salladım.

"Ağzın?" Sorduğunda "ı-ıh." Diye mırıldanabildim.

"Gözlerin?" Bu sefer "hıhı" deyip başımı salladım. İsteğimi yapıp gözlerimi açtığında kısa süreli bir uzvunu kaybetme hissi bile korkunçtu.

Gözlerimi gayri ihtiyari bir şekilde önüme çevirdiğimde karşımdaki aynayı ve oradan da boynuma eğilip bir buse konduran sevgilimi gördüm.

"Ihh....."

Bu ses, bütün mükemmelliğinin üzerimde bıraktığı etkisinin bir yansımasıydı.

Boynumdan geri çekildiğinde kısacık bir an ensemde çaprazca duran kollarıma baktı. Hemen ardından gözlerini aynadan gözlerime çevirdi.

Hiçbir şey olmadan, bağladığı için dağılan yüzüme bakarken gözleri kararmıştı. Bu işten fazlasıyla zevk alıyordu.

Bir süre gözlerimiz aynada buluşmuşken sırtımı ve kalçalarımı ona yasladım tamamen. Gözlerimi kapatıp yanağımı çevirdim, yanağına sürtüp konuşma yetisi olmayan bir kediymişim gibi sevgimi bu şekilde belli ettim. Dudaklarını çevirip çene çizgimi öptü.

Müzik öylesine bizimle uyumluydu ki...

Elleri, bağlı kollarımı bulduğunda kemeri çıkaracak diye sevinmiştim. Öyle de yaptı. Ve kısa bir süre kollarımı ovaladı, gerçekten uyuşmuştu. Ancak hemen ardından aşağı da birleştirdiği ellerimi tekrar kemeriyle sımsıkı bağladığında kaşlarımı çattım, "ı-ıh!" Diyerek itiraz ettim.

"Şşş, bebeğim. Tanrın sana ne yapmak istiyorsa, o. Karşı gelemezsin." Son kez kemerin tokasını bağlarken söylediğinde yüzü yüzüme yakın, dudakları yanağıma değiyordu.

Evet, o benim yakışıklı Tanrım Apollon'du. Ona böyle demiştim ve kullanmasını iyi biliyordu.

Apollon'un dünya da ki adı Sehun'du.

Ayakları üstüne oturdu, beni de kucağına oturttuğunda o da dediğini yapmıştı. Şu an tamamiyle kölesi gibi duruyordum.

Aynadan her saniyemizi izliyordum.

Arkamda kocaman cüssesi önünde daha ufak kalan bedenimi sararken dişlerimin arasındaki kalın fular ve arkadan bağlanmış ellerimle onun oyuncağı olmuştum.

Dizleri üzerinde biraz doğrulurken dolayısıyla bende dizlerimin üzerine kalkmıştım. Gövedisini geriye çekti ve önce beni düzeltti, gövdemi ileri doğru eğdirdi. Sonra da bir elini bağlı ellerimdeki kemere geçirip kavradı. Diğer eliniysa arkamda kaybetti. Ancak kısa sürede deliğimde hissettiğimle elinin nerede olduğunu anladım.

İşte başlıyoruz...

Nakaratı gelen beşinci müziğin eşliğinde tuttuğu kemerinden beni kendine çekti ve içime birden girdiğinde bunu bekliyorcasına haykırdım.

Başımı geri attım, fuları dişlerimin arasında iyice ezerken aldığım zevk ve acıyla birlikte genzimden gelen bir sesle inledim. Eğik duruşunu hızla düzeltti ancak ben hâlâ daha öne doğru eğiktim ve daha fazla böyle duracak takatim yoktu. Sehun da boşta olan elini karnıma koyup beni tuttu ve duruşumu düzeltti.

Müziğin melodisiyle eş bir ritim tutarken gözlerimi kapatıp başımı boynuna soktum. Elleri göğsümde ve karnımda sahiplenici bir tutuş sergilerken yavaşça içime girip çıkıyor ve tenimi okşuyordu. Başımı eliyle diğer tarafa çevirdiğinde dudaklarını boynuma bastırdı.

O kaygan girişimden girip çıktıkça aç köpek yavrusu gibi kısık kısık inliyor ve arkamdaki ellerimi açarak avucumla karnını okşuyordum.

Eliyle çenemi kavradı ve kendisine bakmamı sağlarken "Gözlerini aç, bizi seyret." Diyerek başımı önüme çevirdi. Çenemi bırakmazken yanağımı, boynumu ve açıkta kalan nerelerim varsa hepsini, aynadan gözlerime bakarak öpüyor ve öpüyordu.

Sonunda başını geri çekip duruşunu dikleştirdi ve gözlerimizi ayırmazken ellerini kalçalarımın iki tarafına indirdi. Dudaklarını yavaşça yaladı. Elleriyle kalçalarıma ritim tutturdu, dans eder gibi sevişmeye başladık. Bende ona seve seve ayak uydurdum.

Kalçalarım yavaş yavaş önce sağa sola, sonra ileri geri...

Sağa sola, sağa sola

"Ah... Bebeğim..."

İleri geri, ileri geri

"Evet, bebeğim..." Derin soluklarının arasında geveledi...

Önceki gibi değildi, kendini tutmuyordu. Benim kadar olmasa da arada kısık inlemeleri kulağıma ilahi gibi geliyordu.

Gövdemi ve kalçalarımı müziğe göre sallarken Sehun da bana uyuyor, elleriyle bacaklarımın içini ve uyluklarımı okşayıp tam boşalacak kıvama gelirken ellerini gövdeme çıkarıyordu. Bu sefer göğüs uçlarımı, çaprazladığı elleriyle parmaklarının uçlarına alıp sıktı.

"Ahhh!!"

Bundan öylesine zevk almıştım ki elimde olmadan hızlıca kalkıp tekrar penisine oturmuştum. Köküne kadar içime almıştım.

Daha çok zevk aldım. Gözlerim karardı, başım geriye düştü.

Çok lezzetliydi, bir daha...

Tekrar kalktım, oturdum. Bacaklarımdaki bütün gücü hızlıca oturup kalkmaya harcarken Sehun'un anlık durgunluğunun yerini çoktan hızlı bir seks için mutant Sehun almıştı. Ancak ne kadar zevk alırsam alayım çok sert ve hızlı davrandığım için enerjim çabuk bitti.

Beş dakika önceki benliğime göre kontrolü biraz daha elime aldım ve kendimi, büyük bir irade savaşıyla ileri attım. Yatağa düştüğümde yönümü ona çevirdim. Ellerimi ve ağzımı açmakta kararlı olduğumu gösterirken kendimle büyük bir savaşa girmiştim. Sonlarıma yaklaşmıştım ve ona dokunmak istiyordum, bu yüzden sinirle harcayabileceğim bütün enerjimi bunun için harcadım. Neyseki fazla sürmedi.

Sehun hemen bana doğru eğilip önce bir çırpıda ağzımdaki fuları çıkarıp fırlattı. O bu kadar yakınımdayken hemen bacaklarımı beline bağladım ve dudaklarımı dudaklarına kapadım.

Müzikler bitmişti, şimdi sıra ateşli sevişmemizdeydi.

Ben onun dudaklarını büyük bir özgüvenle sömürürken o da hızlıca ellerimdeki kemeri çözüyordu. Sonunda ellerim serbest kaldığında hemen yanaklarına çıkarıp iştahla onu öpmeye devam ettim. Yatar pozisyondayken tekrar bir çırpıda içime girdiğinde ağzının içine doğru boğukça ağlar bir sesle inledim, defalarca.

Gözlerimden yaşlar süzülürken öpüşümüze kısa süreliğine ara verdik. Dolu gözlerimle yüzüne bakıp boynunu ve yanaklarını okşarken "Tanrım... Sehun..." Diyerek inledim.

Çok sertti, yatak başlığı duvara elle tutulup atılmış gibi ses çıkartıyordu. Onun bu kadar kuvvetli olması da üstümde bıraktığı güçlü etkilerdendi.

"Öyleyim bebeğim..." Cevaben söylediğinde tekrar öpüşmeye başladık. Alt dudağımı dişleri arasına alıp ısırdığında kendimi çektim ve bu sefer ben alt dudağını kanatacak kadar ısırıp dudaklarımı dudaklarını mühürledim. Tok bir öpüşme sesiyle birbirimizden ayrıldığımızda erkekliği deliğimi kasıp kavuruyordu.

"Kibirli sevgilim."
Parmaklarımla yanaklarını ve boynunu okşarken söyledim.

"Alıngan bebeğim."
Boynumu, derince kokumu içine çekerek öptü.

İstediğini yapıyor, gözlerine bakıyordum. Ama bu sefer dayanamayıp gözleri geri kayan ve derinlerden bir inleme koyveren oydu. Elbette ki ben de kendimi tutma gereği duymadan sürekli inliyordum, ama ona bayılıyordum. İnlemesinden bile nasıl beni ağlatacak kadar zevk alıyordum bilmiyorum ama sızlanıyor, inliyor, zırlıyor, ağlıyordum.

Vuruşlarını uzun aralıklarla köküne kadar yapıyordu ki son kez vurup içimde gömülü kalırken son kez öpüştük. Kısa süren öpüşmemizi bozup bana baktı.
"Birlikte..." Dediğine başımı salladım ama ona uyamadan karnına, kasılmaktan kıpkırmızı olmuş yüzümle boşalmaya başladım. Hemen ardından içimde hissettiğim doluluk ve koca adamımın üstüme yıkılışıyla "Seni seviyorum Sehun." Dedim kulağına.

"Sana çok aşığım..." Boşalmamın verdiği hazla inleyip zırlarken, söylerken, içimden 'evet, evet öyleyim' diyordum.

Sehun, boşalıp koynumda derince inlemekle meşgulken söylediğimi duyduğundan tereddüt ettim.

Kısa bir süre daha kendini içime ittiğinde ben tamamen rahatlamıştım.

Sonunda hareketleri bittiğinde ne kadar rahatladığının, gevşediğinin farkındaydım. Bedeni, yapıştığı gövdemin üstünde gayet rahattı.

Kısa bir süre sonra hareketlenip her zamanki gibi boynumu öptüğünde içimden çıkıp dirseklerinin üstüne hemen burnumun ucunda durdu.

"Sen... ne dedin?" Yan bir şekilde hafifçe gülümserken sordu.

Gözlerimi boynundaki bir bene çevirip bir parmağımla oynarken "sana aşığım dedim" dedim. Bunu derken bile kalbim tekledi, gözlerim doldu.

Bir elini çıkarıp yanağıma koydu ve dudaklarımızı tatlı bir öpücük için birleştirdi. Geri çekildiğinde kendinden emin bir yorgunlukla gözlerimin içine bakıyordu.

"Senin için canımı veririm Jongin."

Söylediği şey sana aşığımın farklı bir versiyonuydu, çok hoşuma gitmişti. Ama bende duymak istiyordum.

"Yani?" Sessizce sormama karşılık güldü.

"Yani... Bende sana aşığım Tanrıçam."

Continue Reading

You'll Also Like

7.5K 2.3K 26
"Seni eskiden tanıyordum."
136K 5.7K 33
ʜᴇʀ şᴇʏ ꜱᴀʟᴀᴋ ᴋᴀʀᴅᴇşɪᴍɪɴ ʏᴀʟᴀɴıʏʟᴀ ʙᴀşʟᴀᴅı... ꜱɪᴢ: ᴅᴇʟɪᴋᴀɴʟıʏꜱᴀɴ ᴋᴏɴᴜᴍ ᴀᴛᴀʀꜱıɴ!
14.9K 1.1K 53
BBH~PCY Seme BaekHyun- Uke ChanYeol BxB. ••• Ben çok sevdim YeolChan, vücudum bu dünyadan göçse de sevmeye devam edeceğim. Sevgim biraz zararlı; ba...
45.2K 3.6K 11
Kyungsoo dünya turlarının ortasında grubunu bırakma pahasına kardeşini kurtarmaya kararlıydı. Kiraladığı jetle yola çıktığında sadece kariyerinin değ...