star lost, minsung ✓

By kenyusiimii

198K 22.6K 13.4K

ben kayıp bir yıldızdım, yerimi bulmamı sen sağladın. More

0.2
0.3
0.4
0.5
0.6
0.7
0.8
0.9
1.0
1.1
1.2
1.3
1.4
1.5
1.6
1.7 M'
1.8
1.9
2.0
2.1
2.2
2.3
2.4
2.5
2.6
2.7
2.8
2.9
3.0 F' ❣︎

0.1

21.1K 1.1K 897
By kenyusiimii

"Ji! Uyan bebeğim, alfan geldi!"

Jisung, aynanın karşısında makyajını yapıyorken odanın ötesinden duyduğu sesle kahkaha atmış, olduğu pozisyonu hiç bozmadan fondöteni yüzüne sürmeye devam etmişti. Tam da tahmin ettiği gibi birkaç saniye sonra kapı açılmış ve içeriye Hyunjin girmişti.

"Sen uyanıksın! Aman tanrım!"

Jisung gözlerini devirdi. Evet çok uykucu bir insan olabilirdi ama bunu söyleyen Hyunjin de ondan farklı değildi. Belki Chan ya da Changbin söylese farklı olurdu fakat sözün gelişi Hyunjin'den olması ona hiç etki etmiyordu.

Hyunjin arkadaşından gelen göz devirme hareketi ile hiç utanmayıp sırıtarak kendini yatağa atmış ve boy aynasının karşısında hazırlanan arkadaşına bakıp gülümsemişti. Jisung, cidden çok güzeldi.

Bu dünya üzerinde en hayran olduğu omegayı sorsalar hiç düşünmeden onu gösterirdi.

"Bugün günlerden salı çünkü," cevabını alınca gülüşü büyüdü ve uzandığı yerde oturur bir pozisyona geldi. "Han Ji, yiyeceğim seni!"

"Ben de seni!"

Jisung keyifle çığlık atıp aynadaki görüntüsüne karşı gülümsemiş sonra da ilerleyip bilekliklerini takarak çantasını omuzuna almıştı. "Gidelim," dediğinde hep olduğu gibi bir sabah klasiği yaşıyorlardı aslında.

Hyunjin hiç bıkmadan her gün onun evine sabah erkenden gelir, uyuyan Jisung'u uyandırır ve beraber dedikodu yaparak okula gelirlerdi. Yine aynısını yaparak üniversitenin kapısından içeri girdiklerinde kalabalık alanda Hyunjin boyunun avantajı ile direkt aradıkları ikiliyi bulmuş ve Jisung'un kolunu tutarak oraya ilerlemeye başlamıştı.

Arkadaşının üstündeki bakışları hissediyordu.

Şüphesiz Jisung bu koca üniversite de en dikkat çeken omegaydı çünkü ilk önce güzel ardından ise zayıf değil güçlüydü ve ona tek bir kere bakan insan neşeli ve öz güvenli duruşu ile bunu anlayabilirdi.

Chan, kucağındaki gitarın tellerini oynatırken etraflarına toplanmış birkaç meraklı göz vardı. "Biz geldik!" dedi Jisung keyifle, çantasını masanın üzerine bırakıp koşarak Chan'ın yanına oturmuş, Hyunjin de Changbin'in kolunu attığı sandalyeye kurulmuştu.

"Bu akşam sahne var," dedi Chan gülümseyerek. Yanında oturan küçüğüne bakmış, "Ne söylemek istersin?" demişti. Jisung düşünmek için elini çenesine yasladı.

Salı günleri demek, onun için en güzel gün demekti çünkü dersler bittikten sonra Chanlar ile dışarıda yemek yiyorlar ve akşam bir mekanda sahne alıyorlardı. Bu yüzden her salı günü üşenmeden erkenden kalkar, makyajını yapar en güzel kıyafetlerini giyerdi.

"Changbin," dedi Hyunjin de yanında telefonu ile uğraşan arkadaşına bakarak. Ellerini kaldırarak pençe yaptı. "Hrr Changbin, hrr! Çok haşmetlisin, keşke omega olsam sana veririm."

"Ya bir siktir git."

Changbin duyduğu cümle ile gülerek küfür ederken Hyunjin hiç aldırmadan dudak büzmüş, "Neden?" deyip sinir etmek için daha da dibine girmişti arkadaşının. "Benim gibi yakışıklı mı yakışıklı, bakanı dönüp bir daha baktıran bir alfayı bulmuşsun ne eksiğim var benim şu paçozdan?"

Lafının sonuna doğru Chan'ın gitarını kucağına alan Jisung'u işaret ettiğinde Jisung anında, "Döverim seni!" diye bağırmış sonra da umursamadan gitara dönmüştü. Hyunjin'in ona takıldığını biliyordu bu yüzden sorun etmiyordu.

Changbin sırıtarak kolunu Hyunjin'in omuzuna attı, tam da o an onları izleyen bir çift göz bu hareketle kaşlarını çatmış, yanaklarını şişirerek oturduğu yerden ayaklanmıştı. "Ben Hyunjin'i dövmeye gidiyorum!"

"Lan otur!" diye hızla atıldı Jeongin, ayaklanan Felix'i tutarak. Arkadaşına kaşlarını çattı. "Tüy kadar bir şeysin, Hyunjin gibi bir alfa sana koysa buradan marsa uçarsın gelmiş döveceğim diyorsun. Cahil!"

Jeongin haklıydı, Felix bu yüzden oflayarak olduğu yerde durdu ve ayağını yere vurarak ileride Changbin'in dibine gire gire gülerek eğlenen çocuğa baktı. "Neden omegayım ki ben! Dövseydim şu çocuğu, döveyim ya da ya. Jeongin bırak, gidiyorum!"

Felix, kendini arkadaşından kurtardığı gibi ilerlemeye başladığı an aniden giydiği kapüşondan yakalanmış ve geriye doğru çekilmişti. Seungmin kaşlarını çatmış ona bakıyordu. "Nereye gidiyorsun sen bakayım?"

"Seungmin'im," dedi anında ortamı ısıtmak için gülerek. İşaret parmağı ile ileriyi işaret etti. "Ben şuradaki arkadaşa bir hal hatır sorayım istemiştim, gideyim mi? Gidebilir miyim? Lütfen..."

Kim Seungmin, bir betaydı ve Lee Felix'in zaafıydı. Seungmin kaşlarını çatıp yakasından tuttuğu Felix'i geri çardağa oturturken kalkamasın diye hızla karşısına oturmuş ve uzun bacağını engel olarak Felix'in oturduğu yere uzatmıştı.

"Üç alfaya karşı birsin, onu geçtim direkt Hyunjin'e karşı çelimsizsin. Ayrıca ikisinin çok yakın arkadaş olduğunu herkes biliyor, kıskanma boşuna."

Jeongin kafasını salladı. "Haklı." deyip Seungmin'in çıkarttığı deri ceketi üşüdüğü için kendi almış, vücuduna tam oturduğu için rahatlıkla giymişti.

Felix en sonunda kabullenerek kafasını eğdi. "Changbin beni fark ettiğinde dünyamız çok farklı bir yer olacak."

"Seni fark etmemesi imkansız."

Seungmin omuz silkti. Arkadaşı ne olursa olsun hemen hemen herkesin dikkatini çekiyordu, Changbin'in onu fark etmesi imkansızdı. O tarafa dönüp kısa bir bakış atmış sonra geri önüne bakmıştı. "Sadece aynı ortamda çok bulunmuyorsunuz. Aynaya bak Felix, günde yüzlerce kişiden teklif alıyorsun zamanla o da senin peşinde kuyruk olur merak etme."

Yapısı gereği alfa veya omegalara karşı bir belirli duygu belirlemiyordu Seungmin ama beta olmaktan şikayetçi değildi. İki omega arkadaşı ve bir alfa hyungu varken bu ona yetiyordu.

Saçma sapan bir koku ile duygularının belli olmasını istemezdi, feromon kokusundan bu yüzden hoşlanmıyordu ve omega olmadığı için şükrediyordu.

Onlar muhabbete dalmışken diğerleri de farksız değildi. Jisung annesinden gelen mesajla gülerek telefonunu kenara bıraktı. "Yarın bu omega, yine bir randevuya gidiyor. Alırım bir tebrik."

"Annen bıkmayacak değil mi?"

Chan, pek baskıya gelemezdi bu yüzden ister istemez Jisung'un ailesi yüzünden randevuya gitme işini sevmiyordu. Ama Jisung şikayetçi değildi. "Bana bir zararı yok hyung," diyerek başını onun omuzuna yasladı ve koluna sarıldı.

"Annem zorlamıyor, aksine evlilik işinin şirket durumlarından önce benim isteğimle olmasını istiyor."

Jisung reddetmeden gidiyordu buluşmalara, karşısındaki kişinin davranışları hoşuna gider veya ona güvenirse ilişkiyi sürdürmeye izin verirdi ama şimdilik karşısına pek öyle bir kişi çıkmamıştı. O da bu yaşına gelmişken aşık olmak istiyordu bu yüzden şikayetçi değildi.

"Sen şikayetçi değilsen, güzel o zaman," dedi Chan. Jisung ona gülümseyip onaylarken Hyunjin masanın altından ayağı ile Jisung'u dürtüp ona bakmasını sağlamıştı. "Güzelliğini söndürecek birini yanına alırsan döverim, nikaha itiraz ederim. Alfa olmamı umursamam hamileyim derim. Bak rezil ederim kendimi Ji!"

"Sen zaten rezilsin ki!"

Jisung kahkaha attığında Changbin de, "Haklı," deyip ona katılmış Chan da arkadaşlarının bu iletişimine gülmüştü. Hyunjin sürekli Jisung'u güzelliği yüzünden korumak istiyordu bu davranışına artık alışmışlardı.

"Bize detaylarını anlatırsın yarın o zaman," diyen Changbin ile kafasını sallamış ardından da dersi başlayacağı için ayaklanmıştı. "Salak," diyerek Hyunjin'in az önceki davranışına gülerek sınıfa girdi Jisung.

Tek tük kişiler vardı daha sınıfta, amfinin merdivenlerini çıkıp orta taraflarda bir yere otururken dikkatini en ön sırada oturan ve telefonu ile oynayan Felix çekmişti. Çok sık olmasa da ara sıra muhabbet ederlerdi bu yüzden anlık bir fikirle yerinden kalkıp koşarak onun yanına kuruldu.

"Selam!"

"Ji?" dedi Felix şaşkınlıkla. Changbin'in fotoğrafının olduğu telefonunun ekranını panikle kilitlerken Jisung onu görmeden yanına oturmuştu. "Oturdum ama sorun olmaz değil mi?" dediğinde Felix gülümsedi. "Yok hayır tabii ki. Oturabilirsin."

Kampüsün en güzel iki omegası yan yana oturmuş gülerek sohbet ederlerken üstlerinde gözler vardı ama bunu umursadıkları yoktu. Felix'in, bakışlarını istediği tek bir alfa varken Jisung ise nötrdü.

Beraber koyu bir sohbete dalmış, ders arasında bile gülerek sohbetlerine devam etmişlerdi. Ara vaktinde kafeteryaya geçip kahve alarak cam kenarına otururlarken Jisung gülerek sandalyesini çekti. "Haftaya projeleri yetiştirmezsek profesör bizi bu ders konuştuğumuz için haşlayacak gibi. Ne dersin?"

"Kesinlikle." Felix güldü. "Hallederiz ama ya, ikimizde dinlediğimiz kadarını birleştirsek sanırım ortaya güzel bir şey çıkabilir. En azından geçerli not alabiliriz."

Hyunjin hariç diğerlerine pek bir ön yargısı yoktu aslında hatta aralarında en çok konuştuğu olduğu için Jisung'u cidden seviyordu Felix. Ama eğer yenilmeyeceğini bilse Hyunjin ile hiç tereddüt etmeden saç kavgasına girebilirdi.

"Bugün sahneniz vardı değil mi?" dedi Felix bildiği halde. Sadece muhabbeti devam ettirmek istemişti. Jisung hevesle başını salladı. "Evet! Geliyor musun?"

"Kaçırır mıyım sence Ji? Sesin, sesleriniz çok güzel. Bugün hangi şarkıyı söylemeyi düşünüyorsun?"

"Day6 söyleyelim dedik. Uzun zamandır istiyordum."

"Oha, bu mükemmel! Day6 demek Seungmin demek, Seungmin'i de getirebilirim sonunda oraya!"

"Seungmin...?"

"Seungmin, arkadaşım. Ah, orada!"

Felix, sözleri bitmeden elinde kahve ile kafeteryadan koşarak çıkan arkadaşını işaret ettiğinde Jisung ona bakarak kafasını salladı. "Tanıyormuşum, isim olarak pek aklımda kalmamış."

"Aman canım, ne olacak?"

Felix ile muhabbet sarmıştı hatta annesi mesaj atmasa Jisung akşama kadar orada kalabilirdi ama şimdi eve geçmesi gerekti. "Proje için konuşuruz o zaman?" deyip çantasını omuzuna attığında Felix kafasını salladı. "Mesaj atarım!"

"Tamamdır!"

Eve gittiğinde tek aile bireyi oradaydı, "Bakalım bu sefer bana bulduğun kişi kim?" diye gülerek mutfak masasına oturdu Jisung. Elini çenesine yaslamış, uzun zamandır oje sürmediğini fark ederek geri konuşmaya dönmüştü.

Annesi ona gülerken yanına oturdu. "Sadece, biliyorsun," dedi sözlerini toparlamak için. Çocuğunu üzmek istemiyordu. "Baban göremedi belki ama ben senin birileri ile mutlu olmanı, hayatının devamında benden sonra da sırtını yaslayacağın birisi olsun istiyorum bebeğim."

"Duygusal bir konuşmaya mı giriyoruz?"

Jisung endişe ile atıldığında annesi güldü. "Hayır hayatım, sadece arkadaşlarından sonra asıl dayanağın olacak birini istiyorum yanında. Bu yaşlı omega, bebeğinin aşık görmek istiyor ama benim güzeller güzeli omegamın kalbini çalacak biri hala çıkmadı ne yazık ki bu yüzden olaya ben el attım."

Karşılıklı gülüştüklerinde, "İyiliğimi istediğin için sana kızmıyorum," deyip itiraf etti Jisung ve sanki sır veriyormuşçasına eğilerek kıkırdadı. "Ve ben de artık aşık olmak istiyorum."

Yalan değildi, arkadaşları ona elbette yetiyordu ama aşık olmakta istiyordu. Evet güzel olduğunu biliyordu, bu yüzden ona çok kez evlenmek isteyen ya da beraber olmak isteyen alfalar gelmişti fakat Jisung anlayışlı birini istiyordu.

Kendi duygularını hemen teslim etmek yerine karşısındaki kişinin istediği gibi olmasını istiyordu. Yaşadıkları hayatta ne yazık ki alfalar omegalara muhtaç oldukları kadar onları eziyorlardı da ve o bunu istemiyordu.

Annesi ile beraber bu itiraftan sonra gülerken yaşlı omega pişen yemeğine bakmış ve geri masaya oturmuştu.

"Hadi bakalım, tanıyor muyum peki?" dedi Jisung bir süre sonra merakla. Kim bilir, belki de yarın görüştüğü kişiden hoşlanabilir ve kendi isteği ile daha ilerisini isteyebilirdi.

Yaşlı omega gelen bu soru ile sırıtmış ve, "Hım," deyip onaylamıştı. "Tanıyorsun. Arkadaşımın çocuğu."

"Yoksa..."

"Minho."

***

Sanırım wish you backten sonra en çok seveceğim hikaye bu olacak, tanrım düşündükçe deliriyor gibi oluyorum sahneleri

Size oturduğunuz yerde çığlık attıracağıma yemin edebilirim 🥳

Continue Reading

You'll Also Like

16.9K 2.6K 19
Korsan Lee Minho Prens Han Jisung
M. By salvo

Fanfiction

498 58 4
Ülkenin gündemine oturan sarsıcı cinayetlerin ardında Jisung'un gençlik aşkı Minho vardır.