HIRÇIN GÜVERCİN

By sibelgns

2.3M 103K 13.5K

Geçmişin karanlığından kurtulmak isteyen küçük bir kız çocuğuydum sadece. Aynaya her baktığımda gördüğüm kesi... More

TANITIM
1.Bölüm "Bana Aitsin"
2. Bölüm "Ne iz ne de hatıralar..."
3. Bölüm "Ben yaptım, hepsi benim suçum"
5. Bölüm "Birbirinizden Hiç Farkınız Yok!"
6. Bölüm "Güvendesin Güvercin"
7. Bölüm "Buradayım, Yanındayım..."
8.Bölüm "Avare Bir Serçe"
9.Bölüm "Öğreneceğimi Öğrendim"
10. Bölüm "Ufaklık"
11.Bölüm "Pamuk Prenses"
12. Bölüm "Senin Aklını Alacağım Eymen BOZOKLU"
13. Bölüm "Eros ve Ok'u"
14. Bölüm "Demek Seni Delirtmeyi Başardım Ufaklık"
15. Bölüm "Hadi Güzelim Nefes Al!"
16. Bölüm "Sen Öyle San Güvercin!"
17. Bölüm "Sadece Bir Öpücük mü?"
18. Bölüm "Sen Onun İlkisin!"
19. Bölüm "Sen Benim En Zorlu Sınavımsın."
20. Bölüm "Güvercin Sana Emanet"
21. Bölüm "Ben Senin Neyin Oluyorum Güvercin?"
22. Bölüm "Sakın Beni Bir Daha Öpmeye Kalkma!"
23. Bölüm "Eymen Bozoklu'nun Sadizm Tutkusu"
24. Bölüm "Eymen Yağız Buluşması 1"
25. Bölüm "Eymen-Yağız Buluşması,Sürpriz Ziyaretçiler"
26. Bölüm "Fırtına Öncesi Sessizlik." Alıntı
26. Bölüm "Fırtına Öncesi sessizlik"
27. Bölüm "Sorgu Odası"
28. Bölüm "Sakın Yakalanma Güvercin!"
29. Bölüm. "Bazen aşk ilk görüşte insanın yüreğine düşer"
30. Bölüm "Ben de seni seviyorum Güvercin."
31.Bölüm "Sen Ömrümde Gördüğüm En Güzel Kadınsın Güvercin."
32. Bölüm "Sebebi Aşk Yağız, Sebebi Deli Sevda."
33. Bölüm "Ey Aşk Sen Nelere Kadirsin!"
"34. Bölüm "Korkuyorum Yağız, Çok Korkuyorum Sevgilim."
35. Bölüm "Mutfakta Aşk Başkadır."
36. Bölüm. "Lütfen Yağız, Gitme!"
37. Bölüm "Ne olur Aç Gözlerini Beni Böyle Ağlatma Sevgilim."
38. Bölüm "Sen Ağlamamı Hiç İstemezdin..."
Kısa Bir Ara
Alıntı 1
Alıntı 2
39. Bölüm "DESTUR!"
40. Bölüm "Bunu sana ödeteceğim Fahişe!"
41. Bölüm "Seni Hiç Bir Yere Bırakmam Güvercin."
42. Bölüm "Öpüşmemizi Ateşli Buldun Yani!"
DUYURU
ALINTI 1
ALINTI 2
43. Bölüm "Benden Uzak Durmanı Yasakliyorum!"
44. Bölüm "Bırak Bedenim Bulansın Tenine"
45. Bölüm. "Senin Bir Suçun Yok Güvercin!"
46. Bölüm. "Nefesimi Sevdiğim Adamın Dudaklarına Emanet Ettim"
47. Bölüm "Sen Onu Bile Hak etmiyorsun!"
48. Bölüm "İstediğin Yere Gitmekte Özgürsün!"
49. Bölüm "Bana O Evde Dokundu! Defalarca..."
50. Bölüm "Ne Demek Gitti Lan?"
51. Bölüm (1. Kısım) "Kıskançlık Damarı"
51. Bölüm (2. Kısım) "Vücudun Aklımın Karışmasına Sebep Oluyor."
52. Bölüm " Ağlamandan Nefret Ediyorum!"
53. Bölüm "Seni Deliler Gibi İstiyorum Güvercin! (+18)
Alıntı
54. Bölüm "Ukala Dümbeleği"
55. Bölüm "Kokusuna Bulandım..."
Lütfen okuyun!
56. Bölüm 1. kısım"Orospuluğun Lüzumu Yok!"
56. Bölüm 2. Kısım "Söz Vermişti, Gitmeyecekti!"
57.Bölüm "Durmak İstemiyorum"
58. Bölüm "Benimsin (+18)
59. Bölüm "Herşeyim..."
60. Bölüm "Sen Beni Öldüreceksin Kadın!"
Adsız Bölüm
61. Bölüm "Geçmişin izleri..."
62. Bölüm "Davet"
63. Bölüm "Eskiden De Olduğu Gibi Benimsin!"
64. Bölüm "Nehir Yok Demir! Eymen Onu Kaçırmış!
65. Bölüm "Tadın Güzelmiş. Daha Fazlasını Tatmak İçin Sabırsızlanıyorum"
66. Bölüm "Ruhum Dayanmaz..."
Duyuru
Ön Okuma
67. Bölüm: "Yüreği Yangın Yeri..."
68. Bölüm "Dünyalar Güzelim."
69. Bölüm "En Kıymetlim"
70. Bölüm "Ruhum Zangır Zangır Titriyor." Part 1
Ufak bir not!
71. bölüm
Açıklama

4. Bölüm "Bana Güvercin Demeyi Kes!"

47.2K 1.9K 97
By sibelgns

Güzel tavsiyeleri ve yorumlarıyla bana destek veren sevgili zalimkumru ya teşekkürü bir borç bilirim. Hala zalimkumru nun "Aşk Karası" kitabını okumadıysanız ya da "Ben hikaye okumayı sevmem şiir insanıyım" diyorsanız, hemen yazarımızın profilinden kendinize uygun bir kitabı açın, okuyun derim. Kesinlikle memnun kalacaksınız.

       Arabanın ani kalkışıyla koltuğa yapıştım.

      “Sıkı tutun. Emniyet kemerini iyice kontrol et ve sakın yanlış bir şey yapayım deme” dedi.

      Sebebini sormak için kafamı çevirdiğimde, gördüğüm silah; damarlarımdan akan kanın daha hızlı pompalanmasını ve kalbimin olası ritminin dışına çıkmasını sağladı. O an ne soracağımı bile unutmuş, sadece silaha kilitlenmiştim. Bir eliyle direksiyon hakimiyetini sağlarken, diğer eli ile de tutuğu silahı kontrol ediyordu.

      O an aklıma, ondan kaçarken beni kurtarmaya çalışan adam geldi. Acaba onu öldürmüş müydü? Sadece bana yardım etmek istediği için hayatından olmuştu belki…  Karısı, çocukları vardı belki, ya da sevgilisi… Bu akşam gelmediğini gördüklerinde polisi arayacaklardı, ya da hastaneden bir telefon gelecekti acı haberi vermek için…

    Gözümden bir damla yaş düştü. Sonra iki, üç… Sessizce ağladım. Beni kurtarmaya çalışan masum bir yabancı için en çok da ardında bıraktığı sevdikleri için…

      “Seni öldürmeyeceğim korkma.” dedi duygusuz bir sesle. “Daha bana lazımsın.”

      Bu kadar duygusuz, tepkisiz olması canımı daha da yaktı. Arabanın hızını daha da arttrdığında ellerim istemsizce yana doğru gitti. Bir elim kapıya yapışmışken, diğer elim de adamın viteste duran eline kapaklanmıştı. Ne yaptığımı fark ettiğimde elimi hızla çektim.

      “Biraz daha yavaş gidemez misin?” dedim korkmuştum. Arkamızdan gelen ışığı fark ettiğimde neden bu kadar hızlı gittiğimizi anladım. Takip ediliyorduk.

      “Aşağı in” diye bağırdı sertçe. Ne demek istediğini anlamamıştım. Anlamsız bakışlarımı yüzüne doğrulttuğumda, elini başıma koyup aşağı doğru itti.

      “Koltuğundan aşağı kay, emniyet kemerini çözme sakın. Ellerinle de başını koru” dediğinde işittiğim silah sesi ile hızla koltuktan aşağıya kaydım. Saldırıya uğramıştık ama neden?

      Ellerimle başımı koruyup, korkuyla dua etmeye başladım. Bu adamı, beni getirmesi için Eymen tuttuysa, peşimizdekiler kimdi? Aklım almıyordu. Arka camın kırılmasıyla, daldığım düşüncelerden çıkarken boğazımdan bir çığlık koptu. Kafamı ona çevirdiğimde kendi camını açtığını gördüm. Elindeki silahla bir yandan ateş etmeye çalışıyor bir yandan da arabayı kullanıyordu.

      “Böyle olmayacak yer değiştirelim” diye bağırdı bana dönerek.

      “Anlamadım. Ne demek yer değiştirelim.” Şaşkındım korkudan elim ayağım birbirine girmişti.

      “Araba kullanmasını biliyor musun?” dedi bir yandan ateş ederken. Kafasını arkaya çevirdiğinde direksiyonun sarsıldığını fark etmiştim.

“Sana diyorum korkak Güvercin. Araba kullanmasını biliyor musun?” diye bağırdı.

      Arabanın arka camına isabet eden kurşunun çıkarttığı sesi duyduğumda korkuyla “Biliyorum Allahın cezası” diye bağırmamla emniyet kemerimin açılması bir oldu. Ne yapmaya çalıştığını anlayamamıştım. Sertçe bana doğru eğilip kollarımdan çekti. Daha ne olduğunu anlayamadan kendimi onun kucağında buldum. Artık direksiyonu tamamen bana teslim etmiş, kendisi sadece ateş ediyordu. Titreyen ellerimle yola odaklanmaya çalışsam da direksiyona tam olarak hakim değildim. Birden gaza basmasıyla arabayı sağa sola oynattım.

      “Yavaşla! Daha fazla gaza basma!” diye bağırdım. Bacaklarımı saran uzun bacakları, yavaşça hareket ettiğinde araba da yavaşlamaya başlamıştı. Yavaşça ayaklarını gazdan çekip kontrollü bana bıraktı. Adrenalin vücudumu tamamen ele geçirirken, direksiyon hakimiyetini sağlamış, yola odaklanmıştım... Adam camdan kafasını uzatıp birkaç el daha ateş etti. Bir anda silah sesi kesildiğinde arkamdaki hareketliliği hissettim.

      “Kahretsin” dedi sinirli sinirli, torpidoya uzanırken. Torpido gözündeki her şeyi gelişi güzel etrafa saçıp, bir yandan da sinirle küfrediyordu.  Aradığı şeyi bulduğunda elindeki şarjörü gördüm. Hızla şarjörü değiştirirken bulunduğumuz pozisyonun rahatsızlığı ile kıpırdadım.

      “Ne o rahatsız mı oldun?” diyen alaycı sesini duyduğumda sinirlerim daha da gerildi. Canımızı kurtarmaya çalışırken, benimle dalga geçmesini biraz garipsemiştim.

      “Oradan rahat gibi mi görünüyorum” dedim yerleşmeye çalışarak. Ben hareket ettikçe, o da huzursuzlandı.  Uzun bacaklarını iyice açıp, bir eliyle sıkıca belimi tuttu. İçimi saran yarı endişe, yarı şaşkınlık duygusuyla ne yapacağımı şaşırdım. Daha önce, bir erkekle hiç bu kadar yakınlaşmamıştım.

    Birden gözümün önüne Eymen’in gelmesiyle gerildim. Onun tiksindirici dokunuşlarını hatırladığımda, aklımda beliren görüntüyü kafamdan atmaya çalışırken, direksiyonu kırdığımı bile fark etmemiştim.

      Elimi sıkıca kavrayan eli hissettiğimde kendime geldim. Tuttuğu elimle birlikte direksiyonu yola tekrar sabitledi.

      “Delirdin mi sen. Ne yaptığını sanıyorsun?” diye bağırdı.

      Girdiğim transtan çıkıp direksiyonu daha sıkı kavradım.

      “Özür dilerim” diye fısıldadığımda serbest bırakılan elim ile boşluğa düşmüş gibi hissettim.

    Silah sesleri tekrar kuvvetlenirken, kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu. Sanırım kalp krizi geçirecektim. Aniden duyduğum bir çarpma sesiyle gözlerim dikiz aynasına kaydı. Arkamızdaki araba havada birkaç takla atıp yere çakıldı. Korkudan gerilen sinirlerimle kaskatı kesilmiştim. Güvenliğimiz için yeterli mesafeyi yakaladığımızda durduk. Arka camımız parçalanmıştı ama ben kafamı çevirip bakmaya bile korkuyordum. Derin bir nefes alıp gözlerimi tekrar dikiz aynasına çevirdiğimde, gördüğüm görüntüyle istemsizce titremeye başladım. Araba paramparça vaziyette ters duruyordu. İçinden birinin kurtulma şansı yok denecek kadar azdı. Belimi saran eller, usulca omuzum ile kolum arasında gidip gelmeye çalışıyordu.

      “Sakin ol Güvercin, güvendesin…”

   Bu duruma sebep kendisiyken, bir de bana teselli veriyordu. Huzursuzca, kollarından uzaklaşmaya çalışıyordum ki aniden duyduğum patlama sesiyle ellerimi kulaklarıma kapattım. Yanan arabadan çıkan ateş gökyüzünü aydınlatırken, başıma kapanan ellerle birlikte direksiyona kapaklanmıştım bile. Beni korumak için kendini üstüme siper etmişti. Ses kesildiğinde, üzerimdeki iri cüssenin çekilmesiyle rahat bir nefes aldım. Yavaşça doğrularak, kafamı kırılan arka cama çevirdiğimde, arabanın alevler içerisinde yandığını gördüm.

      Sessizce izlediğim bu manzara karşısında, gözümden bir damla yaş aktı. Benim yüzümden daha kaç kişi ölecekti. Gözlerimi yanan arabadan ayıramıyordum. Yabancı ellerin, bedenimi daha fazla sıkmasıyla kendime geldim.

      “Şu an o arabanın yerinde bizimki de olabilirdi, farkındasın değil mi?” diye fısıldadı kulağıma.

      Kollarından kurtulmak için çırpınmaya başladığımda beni daha da sıkı tuttu.

      “Bırak ne olursun…” diye mırıldandım. Konuşmaya dahi gücüm kalmamıştı.

       Kafamı yüzüne doğru çevirdi. Gözlerimden süzülen yaşlar, sicim gibi boynuma akarken, tenime değen elleri, çenemi sımsıkı kavramıştı. Daha fazla dokunmaması için çırpınsam da fayda etmedi.

      “Bırak beni, dokunma!” diye hıçkırdım. Gözümden akan damlaları baş parmağı ile uzaklaştırırken, yüzünü yüzüme daha da yakınlaştırdı. Gözleri; yeşilin en keskin, en koyu tonunu alırken duygularını belli edecek en ufak bir ifadeyi barındırmıyordu. Ellerimle omuzlarından tutup itmeye çalıştığımda yerinden kımıldamadı bile. Bütün gücüm tükenmişti. Benden fiziksel olarak çok güçlü olan bu adama, daha fazla karşı koyacak halim kalmamıştı. Pes edercesine, ellerimi omuzlarından usulca aşağı bıraktım.

      “Kendini bu kadar tutuma. İstediğin kadar ağla Güvercin.” diyen sesini duyduğumda, sanki onun komutunu beklermiş gibi gözümden yaşlar tekrar süzülmeye başlarken, boğazımdan yükselen hıçkırıklar arabanın içini dolduruyordu.

      Artık hiçbir şey umurumda değildi. Eymen’in beni yakalaması, çektiğim acıları tekrar yaşayacak olmam vs. hiçbir şey önemli değildi. Benim yüzümden yitip giden hayatlar gözümün önüne gelirken sıktığım yumruklarımı, hala kucağında oturduğum bu adamın göğsüne geçirdim. Sert göğsünü yumruklarken ondan çok, kendime zarar veriyordum. Tepkisiz göğsünde, umarsızca hareket eden yumruklarımın sızısıyla pes edip, bu durumda olmama sebep olan adamın göğsüne bıraktım kendimi.

      Babasının kucağına sığınmış, çaresiz bir çocuk gibi sesli sesli ağladım, bağırdım…  Anlımı, beni saran sert bedene dayadığımda boğazımı yakan hıçkırıklarım, sessiz birer iç çekişe dönüşmüştü. Sırtımı sıvazlayan eller hiç durmamış, teselli etmek istercesine dakikalarca vücudumda gezinmişti.

      “Şiiittt rahatla Güvercin…” dediğinde göz kapaklarımın kapanmak üzere olduğunu hissettim.

      “Beni bırakma” diyen iç sesim beni dehşete düşürmüştü. Bu hale gelmeme sebep olan adama sığınmış yardım mı dileniyordum?

      “Artık benimsin seni hiçbir yere bırakmam.” diyen sesle bu utanç cümlesini, sesli söylediğimi anladım. Göz kapaklarım gereğinden fazla ağırlaşmıştı. Bedenim sebebini bilmediğim bir huzurla gevşerken kendimi, tamamen bu yabancının ellerine bırakmış, usulca karanlığa gömülmüştüm.

*************

      Vücudumun havalanmasıyla gözlerim aralandı. Kafam sert omuza düşerken nerede olduğumu kavramaya çalışıyordum. Karanlık umarsızca her yeri kaplamışken, etrafta ağaçlardan başka bir şey gözükmüyordu. Kulağıma gelen sesle kafamı kaldırdığımda bir evin önünde olduğumuzu anlamıştım.

      “Kahretsin” dedi. Sesi yorgun ve sinirliydi. Kucağından inmek istercesine kımıldadığımda beni daha sıkı tuttu. Yerde dolaşan gözlerini gördüğümde huzursuzca kımıldandım. Bir şey arar gibiydi.

      “Bırak beni” dedim bıkkın bir sesle. Kollarım söylediklerimle çelişircesine, adamın boynunu sımsıkı kavramıştı. Sözlerimle hareketlerimin tezatlığını o da fark etmiş olacak ki dudağının kenarı yukarı doğru kıvrıldı.

      “Ben seni bıraksam bile, senin gitmeye niyetin yok gibi” dedi boynundaki kollarımı işaret ederek. Yüzündeki gerginlik yerini alaycı bir tebessüme bırakmıştı.

      Sözlerinin doğruluğunu fark ettiğimde hızla kollarımı boynundan çektim. Vücudumdaki ellerini gevşetip usulca beni yere indirdi.

      “Her fırsatta beni kucağına alan da sensin ama!” dedim intikam almak istercesine.

      “Sen de her fırsatta kendini kollarıma atma Güvercin.”

      Doğru söylüyordu. İstemeden de olsa, her defasında ona teslim oluyordum. Kendime yaptığım bu itirafın dehşetiyle “Bana Güvercin demeyi kes!” diye bağırdım.

      Verdiğim tepki hoşuna gitmiş olacak ki gözleri ışıltıyla parladı. “Korkak bir güvercinsin ama.”

      “Güvercin değilim! Korkak hiç değilim.” dedim yüksek sesle.

   Bana, dediklerime inanmıyormuş gibi baktığında, daha da gerildim. “Seni kaçıran adama sığınacak kadar korkaksın.” Dedi. Yüzünde bu durumdan hoşlandığını belli eden bir ifade belirmişti. Benimle bu şekilde alay etmesi canımı sıkmıştı. Söylediklerinde haklılık payının olduğunu bilmenin rahatsızlığıyla,

      “Senden nefret ediyorum” diye bağırdım.

      Umursamazca gözlerini yere indirdi ve sözlerimi duymamış gibi az önce aradığı şeye odaklandı. Bu canımı daha da yakmıştı. Gözlerim istemsizce yere doğru gittiğinde gözüme çarpan parıltıyı fark ettim. Hiç tereddüt etmeden karşımdaki adamı itim ve arkasında kalan parlak cismi alıp koşmaya başladım.

      “Nehir, dur yoksa fena olacak!” diyen sesi duyduğumda amacıma ulaşmış, onu sinirlendirmiştim. Bana ilk kez ismimle hitap etmişti ve bu hoşuma gitmişti. Koşarken elimde tuttuğum şeyi yüzüme doğru kaldırdığımda onun, bir anahtar olduğunu gördüm. Etrafta o kadar çok ağaç vardı ki değil koşmak, önünü görmek bile zordu. Kafamı arkaya çevirdiğimde peşimdeki adamın keskin gözleriyle karşılaştım. Kalbim hissettiğim adrenalin duygusuyla delicesine atarken, beynim daha hızlı hareket etmesi için bacaklarıma emirler yağdırıyordu.

     Nefes nefese kalmış koşarken aynı zamanda asfalt bir yol arıyordum. Karanlıkta ağaçlardan başka bir şey gözükmüyordu. Sanırım burası bir ormandı ve ağaçların sonu yoktu. Birden ayak bileğimin çekilmesiyle yere kapaklandım.

   “Yoksa benden kaçabileceğini mi sandın Güvercin?” diyen sesi duyduğumda daha çok çırpınmaya başladım. Yüz üstü düştüğüm yerden doğrulmaya çalışırken, beni sırt üstü çevirip kollarıyla hapsetti.

        Hızlı hızlı aldığım solukların arasında alayla “Az önce Nehir diye bağırıyordun, şimdi Güvercin mi olduk?” diye sorarken bir yandan da üzerimdeki ağırlığını itmeye çalışıyordum.

      Kendini üzerime daha da bastırıp, kollarını başımın üzerine sabitlediğinde gözlerindeki ateşi gördüm. Bana doğru daha da yaklaştığında kımıldamaya değil gücüm, cesaretim bile kalmamıştı.

      “Sen sadece anahtarı bana ait olan bir kafeste umutsuzca kanat çırpan bir güvercinsin” dedi elimdeki anahtarı avucuna alırken. “Sadece, ben istersem özgürlüğüne kavuşabilirsin, aksi takdirde boş yere çırpınışlarında, kanatlarına zarar vermekten başka hiçbir şey elinden gelmez.” Yüzü yüzüme hiç olmadığı kadar yakındı. Gözlerindeki karanlık tüylerimi diken diken etti ise de belli etmedim.

       Çırpınmaya başladığımda bileklerimin acısıyla yüzümü buruşturdum. Yüzündeki gülümsemeyle bana bakmaya devam etti. Hareket ettikçe, ona değil de kendime zarar veriyordum. Az önce söylediği sözlerinin gerçekliğini fark ettiğimde dehşete düşmüştüm. Usulca bileklerimi serbest bıraktığında, bileklerimdeki rahatlama ile kendime geldim. Üstümden kalkmasıyla hızla bacaklarımı kendime çekerek doğruldum. Bir elini bileğime geçirdiğinde bütün iplerin onun elinde olduğunu anlamıştım. Beni sürüklercesine götürürken yine de ona karşı koymaya devam ediyordum.

      “Senden nefret ediyorum” dedim tekrar beni çekeleştirirken.

     “Biliyorum” derken elleri bileklerimi daha da kuvvetli sıkmıştı. Bileklerim kırılacakmış gibi acıyordu ama ben bırakması için yalvarıp onu mutlu etmeyecektim. Evin önüne geldiğimizde, en yakın zamanda kaçma planları yapmak için kendime söz verirken, hızla çekilip duvara yaslandığımda, sırtımın acısıyla yüzümü buruşturdum. Eli bileğimi serbest bırakırken, kolları kafamın iki yanına kapaklanmıştı.

      “Bir daha kaçmayı denemeyeceksin” diye tısladı yüzüme.

   Gözlerindeki ifade beni korkutsa da pes etmedim. Onu itmeye çalıştım. Yumruklarımı ve tekmelerimi ustaca savuştururken hala verdiği emri onaylamamı istiyordu.

      “En yakın zamanda yine deneyeceğim!” dedim inatla. Her ne kadar fiziksel olarak benden üstün olsa da ondan korktuğumu belli etmemeye karalıydım. Kaşlarının çatılmasıyla duyduklarının hoşuna gitmediğini anladığımda onu huzursuz etmenin verdiği zevkle biraz olsun rahatlamıştım.

    Yüzünü daha da yüzüme yaklaştırdığında “Sana kaçmayacaksın dedim gerizekalı, bunun neresini anlamıyorsun” dedi hiddetle.

      İşittiğim cümle ile bütün sinir tepeme çıkmıştı. “Oradan senin emirlerine itaat edecek bir köle gibi mi duruyorum” diye karşı geldiğimde, karşımdaki adamda filmin koptuğunu anladım.

   Yumruğunu hızla arkamdaki duvara geçirirken “ O zaman kaç da gör dünyanın kaç bucak olduğunu. Görmüyor musun her yer ağaçlık, fark etmediysen ben söyleyeyim koca bir ormanın ortasında, benimle bu siktiğimin evinde tek başınasın.” dedi yumruğunu tekrar duvara geçirirken.

       “Eğer kaçmaya çalışırsan seni ben değil, hiçbir Allah’ın kulu bulamaz. Kurda kuşa yem olursun. Bu yüzden seni son kez uyarıyorum Kaçmak gibi bir deliliği sakın aklına bile getirme.”

      Tam ağzımı açacaktım ki kafasını sağa sola sallamasıyla sözlerinin bitmediğini anladım. “Olur da sen bir aptallık edip kaçmaya kalkışırsan ve bir ihtimal, ben de seni yakalarsam, sana yapacaklarımı öğrendiğinde, seni kurtlara bırakmam için yalvarırsın.” dedi öfkeyle.

      Bana savurduğu tehdit ile gözlerim yuvalarından fırlarcasına açılırken, gözlerindeki hiddetten söylediği her şeyi bir bir gerçekleştireceğini anlamıştım. Sesim boğazımdan çıkmamak için direnirken bana dikilmiş gözlere, sadece kafamı sallamakla yetindim.

      Hızla beni hapseden bedenini üstümden çekerken hala, kaçmak istememin mi yoksa kaçtığımda uğrayacağım zararın mı onu bu kadar sinirlendirdiğini anlayamamıştım…

      Kapıyı açtığında girmem için kenara çekildi. Ben eşikte durup girip girmemek arasında tereddüt ederken “Girmek için davet mi bekliyorsun” dedi soğuk bir ses tonuyla.

      Gözlerimi devirip içeri adım attığımda içerisinin, dışarısından daha soğuk ve karanlık olduğunu fark ettim. Dışarıdayken gözüm karanlığa alışmıştı aslında ama içerisi sanki zifiri karanlıktı. Kapının kilitlenme sesiyle birlikte, belime dokunan bir elle öne doğru itildiğimde artık hiçbir şeyi göremiyordum. Beni yönlendiren ele karşı direnç gösterdim. “Çok karanlık” dedim fısıltıyla. İçimi ürperten karanlığa, bir de evin soğukluğu eklendiğinde kollarımı bedenime sardım. Birkaç adım attıktan sonra durduk.

     “Sen burada bekle, ben sigortaları kaldırıp geleceğim.” dedi yanımdan geçerken. Aklımdan binbir türlü şey geçiyordu. Bu ıssız dağ evine beni neden getirmişti, daha da önemlisi bana ne yapacaktı. Eymen ile bir bağlantısının olup olmadığını düşünürken tüylerim diken diken oldu. Onun ismi bile vücudumun kasılması için yeterliydi. Geceleri odama gelip beni taciz ettiği zamanlar aklıma geldiğinde titremem daha da arttı.

   “Sakın sesini çıkarma ufaklık. Çığlıklarını yalnız kaldığımız zamana sakla” diyen fısıltıyı duyduğunda korku tüm benliğini sarmıştı. Üstündeki pijamalara sımsıkı sarılırken yatağın bir tarafına kıvrılmış, olacaklar için kendini sakinleştirmeye çalışıyordu. Yatağın bir tarafının çökmesiyle geldiğini hissetmişti. Kollarını onu itmek için uzattığında bilekleri sertçe tutuldu. Karanlıkta parlayan kömür karası gözler biraz sonra olacakların etkisiyle daha da koyulaşıp geceye karışıyordu.

     “Lütfen yapma” diyerek gözyaşları arasında yalvarırken tenine değen bıçağın soğukluğuyla titremeye başladı.

       “Sakin ol bebeğim sen de zevk alacaksın derken pijamalarını yırtıp üzerinden çekmişti bile. Karşı koymanın işe yaramayacağını biliyordu. Bu kömür karası gözlerde yanan ateşin sadece ona boyun eğdiğinde söneceğini bildiği gibi. İç çamaşırlarıyla kaldığında, vücudunun giyinikken görülmeyen yerlerine bastırılan bıçak darbeleriyle, gözünden damlayan yaşlara artık aldırmıyordu. Vücudunda gezinen ellerden iğrenircesine kaçmaya çalıştığında canını daha da çok acıtıyordu.

        Nefesini kulağında hissettiğinde “Biraz daha büyüdüğünde sana yapacağım şeylerle, zevkten aklını yitireceksin” dedi elinin biri bacağının arasına giderken. Tenindeki bıçağın acısını düşünmeden adamı itmeye çalıştı. Kollarını gelişi güzel sallayarak vurmaya çalışıyor, tekmeliyordu. Boğazından istemsizce fırlayan çığlık ile ağzında kapanan ellerin arasında çırpınırken bu adama karşı ne kadar güçsüz ve savunmasız olduğunu bir kez daha anlamıştı.

      “Bu kadar acele etme bebeğim, vücuduna sahip olacağım günler çok yakında.” Yüzündeki iğrenç sırıtmasıyla ağzından ellerini çektiğinde dudaklarına kapanan dudaklarla, midesinin bulandığını hissetti. Kafasını sağa sola çevirip kurtulmaya çalışırken boynuna değen bıçağın soğukluğu bile onu durdurmaya yetmemişti.

        Ağzına girmeye çalışan dili itmeye çalıştıkça karşısındaki adam daha da zorluyordu. Sonunda dudağını kanatana kadar ısırdığında yüzünde patlayan tokatla onu tutan ellerden kurtuldu. Kollarını bilinçsizce savururken üzerindeki ağırlığın hafiflemesiyle rahatladığını hissediyordu.

      Adam, eliyle dudağından akan kanı silerken “Ne kadar karşı çıksan da sonunda olacağın yer bacaklarımın arası küçük fahişe” diye tısladı.

      Yatakta olabildiğince uzağa kaçıp kollarını bacaklarına sarmış titreyen vücudunu sakinleştirmeye çalışırken duyduğu sözlerle bütün gücünü toplayıp “Bana bir daha dokunmaya çalışırsan her şeyi herkese anlatırım” dedi korkuyla çıkan sesiyle.

      “Hele bir dene” dedi kızın boğazına yapışırken.

    “Hele bir dene bakalım, sana mı inanacaklar yoksa bana mı?” Sinirden kendini kaybetmişti. Bunca zaman onu korkutarak sindirdiğinden,  adama karşı çıkması onu sinirlendirmişti. Bugüne kadar ona sadece fiziksel zarar vermişti, ama bu gece ona tecavüz edeceğini ima edince dayanamamış, ölümü bile göze alıp ona karşı çıkmıştı. Vücudunu kesmesi kötüydü fakat tecavüz; o hepsinden de kötüydü.

     İri elleri boğazından çekmeye çalışırken kısık çıkan sesiyle “Her şeyi anlatırım. Vücudumdaki kesikleri görünce bakalım yine de sana inanacaklar mı” dedi çırpınırken.

     Adamın hızla üzerinden kalkmasıyla, boğazı parçalanırcasına öksürmeye başladı. Bir yandan nefes almaya çalışıyor, bir yandan da aldığı nefesin boğazını yakmasıyla meydana gelen öksürükleri savuşturmaya çalışıyordu. Üstüne eğilen gözleri gördüğünde zaten duvarın dibinde olduğundan bir yere kımıldayamamanın verdiği korkuyla “Sakın dokunayım deme, yoksa çığlıklarımla bütün evi ayağa kaldırırım.” dedi titreyen sesiyle. Kendi bile cesaretine inanamıyordu. Bunca zaman ona yaptığı işkencelerde sesi bile çıkmazken bu gece yaptıkları karşısında kendini tutamamıştı. Nihayetinde daha 14 yaşında bir çocuktu.

    Adam burnunun ucuna gelip durduğunda gözlerinin birer alev topuna dönüştüğünü görebiliyordu. Yüzüne takındığı sahte gülümsemesiyle “Bırak annenin kulağına bir şeylerin gittiğini duymayı, hissedersem dahi, seni; ölmek için yalvarana kadar beceririm” dedi.

      Gözlerini, diktiği gözlerden çekmeden usulca doğrulup üstünü düzeltti. Dönüp giderken kapıya geldiğinde tekrar arkasını dönüp kızın gözlerine kilitlendiğinde, dediği her şeyi gerçekleştirecek gücü olduğunu bilmek tüylerini ürpertmişti.

      “Seninle daha işim bitmedi ufaklık” dedi sırıtarak.

   Kapanan kapının sesiyle rahatlamış, kollarını küçük bedenine sarmış sessizce ağlarken bu işkencenin daha ne kadar süreceğini merak ediyordu. Vücudu titremelerle sarsılırken içini ürperten karanlıktan kurtulmak için, ışığı yakmaya bile, ne cesareti ne de gücü vardı…

Umarım bölümü beğenmişsinizdir arkadaşlar. En azından beğendiyseniz yıldıza basıp, beni mutlu etmeyi unutmayın... Bir dahaki bölümde görüşmek üzere canlar...

     .

Continue Reading

You'll Also Like

1.3M 57.2K 46
~TAMAMLANDI~ 0545* Sizi "MAFYA" adlı gruba ekledi #Romantizm kategorisinde 1.Sıra✨ #3Ay kategorisinde 1.Sıra✨ #Siyah kategorisinde 1.Sıra✨ #Esir kate...
821K 34.6K 50
30-50k izlenen Yağız her gün yayın açar, Sohbet eder ve korku oyunları oynar. Işıl ise o yayıncıya aşık bir kızdır. Işıl habire yağıza Instagramdan y...
164K 976 6
mesleğini eline alamayınca kendini barlarda escort ilan etmiş bir kızın aşk hikayesi...
523K 4.5K 25
Hikayede sık sık +18 ve şiddete yer verilecektir! Yaş sınırını göz önünde bulunduralım.