Suyu Bulandıran Kız

By ClassicsTR

1.8K 111 3

Honore de Balzac (1799-1850): Fransa'nın 19. yüzyıldaki sosyal yapısının tarihsel bir tablosunu çıkardığı esk... More

İthaf - Mösyö Charles Nodier'ye
1 - Descoings'ler ile Rouget'ler
2 - Bridau Ailesi
3 - Mutsuz Dul Kadınlar
4 - YETENEK
5 - Ailenin Büyük Adamı
6 - Mariette
7 - Philippe Kasadan Para Tırtıklıyor
8 - Analık Duygusu Nasıl Körelir
9 - Philippe'in Son Düzenbazlıkları
10 - Issoudun
11 - Aylak Şövalyeler
12 - Cognette'in Meyhanesi
13 - Suyu Bulandıran Kız
14 - Korkunç ve Bayağı Öykü
15 - Saf Fario'nun Arabası
16 - Beş Hochon
17 - Maxence-Machiavel
18 - Bir Bıçak Darbesi
19 - Bir Cinayet Davası
20 - Philippe Issoudun'de
22 - Ölümüne Bir Düello
23 - Madam Rouget
24 - Bir Azizenin Pişmanlıkları
25 - Sonuç

21 - Mirasçıların Üzerinde Düşünmeleri Gereken Bölüm

18 2 0
By ClassicsTR

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

MİRAS KİMİN?

XXI

Mirasçıların Üzerinde Düşünmeleri Gereken Bölüm

Kasım ayının sonuna doğru bir gün Frapesle adlı iki yanı ağaçlı caddede öğle vakti Philippe Mösyö Hochon'a rastlayıp ona şöyle dedi:

— Torunlarınız Baruch ile François'nın Maxence Gilet'nin yakın dostu olduklarını öğrendim. Bu reziller geceleri kentte yapılan bütün o kaba şakalara katılıyorlar. Dolayısıyla, Maxence kardeşimle annemin burada bulundukları sırada evinizde konuşulan her şeyi onlardan öğrenmiş.

— Peki, bu korkunç şeylerin kanıtını nasıl elde ettiniz?

— Geceleyin bir meyhaneden çıktığım sırada, onları konuşurken duydum. Her iki torununuz da Maxence'a bin ekü borçluymuş. Rezil herif bu zavallılardan bizim niyetimizin ne olduğunu öğrenmeye çalışmalarını istemiş; dayımın papaz takımı tarafından kuşatılmasının yolunu bulduğunuzu anımsatarak, onlara beni yalnızca sizin yönetebileceğinizi söylemiş, çünkü bereket versin beni bir kılıç oynatan olarak görüyor.

— Nasıl olur da torunlarım...

— Onları gözleyin, dedi Philippe; yanlarında Maxence, sarhoş durumda, sabahın saat ikisinde ya da üçünde Saint-Jean Meydanı'na geri döndüklerini göreceksiniz.

— Demek benim haylazlarım bunun için o kadar azla yetiniyorlar, dedi Mösyö Hochon.

— Fario bana onların gece yaşantıları hakkında bilgi verdi, dedi Philippe; bu adam olmasa bir şey öğrenemezdim. Benim İspanyol'un Max'ın torunlarınıza söylerken az da olsa duyduklarına göre, dayım korkunç bir baskı altındaymış. Max'la Suyu Bulandıran Kız'ın, devlet tahviline yatırılmış elli bin franklık rantı çalmak, böylece bu güvercinin kanadını kopardıktan sonra da çekip giderek bilmem nerede evlenmek üzere plan yapmış olmalarından kuşkulanıyorum. Dayımın evinde olup bitenleri öğrenmenin tam zamanı, ama nasıl yapacağımı bilmiyorum.

— Bunu düşüneceğim, dedi Mösyö Hochon.

Philippe ile Mösyö Hochon birkaç kişinin geldiğini görünce ayrıldılar.

Jean-Jacques Rouget, ömründe hiçbir zaman yeğeni Philippe'in ilk ziyaretinden bu yana çektiği kadar acı çekmedi. Büyük korkuya kapılmış olan Flore, Maxence'ı tehdit eden bir tehlike seziyordu. Efendisinden bıkmıştı; onun daha uzun yıllar yaşamasından korkarak, o kıyıcı uygulamalarına bu kadar uzun süre katlandığını görerek, elli bin franklık rantı kendi üstüne geçirttikten sonra Issoudun'den ayrılıp Maxence'la evlenmek üzere Paris'e gitmek gibi basit bir plan kurdu. Yaşlı bekâra ne mirasçılarının çıkarı ne de kişisel cimriliği yol gösteriyordu; adam ancak tutkusu yüzünden, Flore'un tek mirasçısı olduğunu söyleyerek, rantı ona devretmeyi kabul etmiyordu. Zavallı, Flore'un Maxence'ı ne derecede sevdiğini biliyor ve o evlenecek kadar zengin olur olmaz, kendisini terk edilmiş olarak görüyordu. Flore, en sevecen pohpohlamalardan sonra, isteğinin kabul edilmediğini görünce sert davranışlar sergiledi: Artık efendisiyle konuşmuyor, onun hizmetini Védie'ye gördürüyordu; Védie bu yaşlı adamı bir sabah gece ağlamaktan gözleri kıpkırmızı kesilmiş durumda gördü. Bir haftadır Rouget baba tek başına kahvaltı ediyordu, hem Tanrı bilir nasıl!

Bu yüzden Mösyö Hochon'la konuşmasının ertesi günü dayısına ikinci bir ziyarette bulunmak isteyen Philippe onu çok değişmiş buldu. Flore yaşlı adamın yanından ayrılmadı, ona sevgi dolu bakışlar yöneltti, onunla sevecenlikle konuştu ve öyle güzel bir komedi oynadı ki, Philippe önünde gösterilen bunca ilgi karşısında durumun tehlikeli olduğunu anladı. Politikası Philippe'le her türlü çatışmadan kaçınmak olan Gilet ortalıkta görünmedi. Rouget baba ile Flore'u basiretli bir gözle inceledikten sonra, Philippe büyük bir darbe indirmenin zorunlu olduğuna karar verdi.

— Hoşça kal sevgili dayıcığım, dedi gitmek niyetinde olduğunu gösteren bir hareket yapıp ayağa kalkarak.

— Ah! Daha gitme, diye bağırdı Flore'un o sahte sevecenliği kendisine iyi gelen yaşlı adam. Bizimle akşam yemeğine kal Philippe, olmaz mı?

— Olur, eğer benimle bir saat gezintiye çıkmayı kabul ederseniz.

— Mösyö çok halsiz, dedi Matmazel Brazier. Biraz önce arabayla da çıkmak istemedi, diye ekledi, adamcağıza doğru dönüp ona zapt edilmesi gereken delilere bakıldığı gibi dik dik bakarak. Philippe, Flore'u kolundan tutup onu kendisine bakmaya zorladı, kendisi de ona az önce onun kurbanına baktığı gibi dik dik baktı.

— Söylesenize matmazel, diye sordu, acaba dayım benimle tek başına gezmeye çıkmakta özgür değil mi?

— Elbette mösyö, dedi başka türlü yanıt veremeyen Flore.

— Öyleyse, geliyor musunuz dayıcığım? Haydi matmazel, ona bastonunu ve şapkasını verin.

— Ama genel olarak bensiz dışarıya çıkmaz; öyle değil mi mösyö?

— Evet Philippe, evet, her zaman ona gereksinimim var.

— Arabayla gitmek daha iyi olur, dedi Flore.

— Evet, arabayla gidelim, diye bağırdı yaşlı adam, bu iki zorbayı uzlaştırmak arzusuyla.

— Dayı, yayan olarak benimle geleceksiniz, yoksa bir daha buraya ayak basmam; çünkü o zaman Issoudun kenti haklı çıkacaktır: Bu, Matmazel Flore Brazier'nin egemenliği altındasınız demek olur. Dayım sizi sevsin, çok iyi! dedi Flore'a ezici bir bakışla bakarak. Dayımı sevmiyor olabilirsiniz, bu da olağan bir şey. Ama bu adamcağızı mutsuz kılmak ha! İşte burada durun bakalım! Miras istiyorsanız, onu hak etmeniz gerekir. Geliyor musunuz dayıcığım?

Philippe, bu sırada gözleri Flore'dan yeğenine gidip gelen bu zavallı budalanın yüzünde acıklı bir duraksama belirtisi gördü.

— Ah! Demek böyle ha, dedi Philippe. Öyleyse hoşça kal dayıcığım. Size gelince matmazel, sizin de ellerinizden öperim.

Philippe kapıya varınca çevikçe geriye dönüp baktı ve Flore'un dayısına yaptığı bir tehdit hareketini bir kez daha yakaladı.

— Dayı, dedi, benimle gezintiye gelmek isterseniz, kapınızda buluşuruz. Şimdi Mösyö Hochon'a on dakikalık bir ziyarette bulunacağım. Eğer birlikte gezintiye çıkmazsak, ben de birçok kimseyi başımdan atmaktan geri durmayacağım.

Ve Philippe Saint-Jean Meydanı'ndan geçip Hochon'lara gitti. Herkesin Philippe'in Mösyö Hochon'a yaptığı açıklamanın bu ailede nasıl bir olaya yol açtığını sezmesi gerekir. Saat dokuzda, yaşlı Mösyö Héron birtakım belgelerle geldi ve Mösyö Hochon'un alışkanlıklarına karşın yaktırdığı ateşle ısıtılmış salona girdi. Olağandışı bir saatte giyinmiş olan Madam Hochon şöminenin yanındaki koltuğunda oturuyordu. Bir gün önceden bu yana başlarının üstünde dolaşan bir fırtınadan Adolphine sayesinde haberdar olan iki torunun evden çıkması yasaklanmıştı. Yirmi dört saattir kendilerine karşı soğukluğu ve öfkesi ortaya çıkmış dedeleriyle büyükannelerinin yapmış oldukları birtakım hazırlıkları Gritte'ten öğrendiler.

— Onlar için ayağa kalkmayın, dedi seksenlik adam Mösyö Héron'a; çünkü karşınızda bağışlanmaya layık olmayan iki sefil var.

— Ah dede! dedi François.

— Susun, dedi pek ciddi duran yaşlı adam. Gece yaşantınızı ve Maxence Gilet ile olan ilişkilerinizi biliyorum, ama artık gidip onu sabahın saat birinde Cognette'in yerinde göremeyeceksiniz, çünkü ikiniz de buradan ancak ayrı ayrı gitmeniz gerekli yerlere gitmek üzere çıkacaksınız. Ah! Fario'yu mahvettiniz ha? Ah! Az kalsın birçok kez Ağır Ceza Mahkemesi'ni boylayacaktınız. Susun, dedi Baruch'ün ağzını açtığını görünce. İkinizin de Maxence'a borcu var; adam altı yıldır size o ahlaksızlıklarınız için para veriyor. İkiniz de benim vasiliğimle ilgili açıklamaları dinleyin şimdi, sonra bu konuda konuşuruz. Evimin gizlerini ele vererek, Mösyö Maxence Gilet'ye burada söylenenleri, burada yapılanları anlatarak beni, aileyi kullanıp kullanamayacağınızı bu açıklamalardan anlayacaksınız. Bin ekü için ispiyon oluyorsunuz, on bin ekü içinse katil olurdunuz kuşkusuz, öyle değil mi? Madam Bridau'yu da neredeyse öldürmediniz mi daha önce? Mösyö Gilet, kendisini Fario'nun bıçakladığını bu suçu konuğum Joseph Bridau'nun üstüne attığında pekâlâ biliyordu. İpten kazıktan kurtulmuş bu adam, bu iftirayı Madam Agathe'ın ne niyetle burada olduğunu sizden öğrendiği için attı. Siz, torunlarım! Böyle bir adamın ispiyonusunuz demek ha? Sizler birer hırsızsınız demek ha? O saygın şefinizin mesleğine başlar başlamaz 1806'da bir genci öldürdüğünü biliyor muydunuz? Ben ailemde katil ya da hırsız istemiyorum, pılı pırtınızı toplayıp gidin, ne haliniz varsa görün!

İki genç alçıdan heykeller gibi bembeyaz kesildi, kıpırdayamadı.

— Buyurun Mösyö Héron, dedi cimri adam notere.

Noter bir vasilik belgesi okudu, buradan şu anlaşılıyordu: Borniche'lerin mirasçısı bu iki çocuğun net ve nakit serveti yetmiş bin franktı, bu tutar da annelerinin drahomasının karşılığıydı, ancak Mösyö Hochon kızını oldukça büyük miktarlarda borçlandırdığı için, ödünç veren olarak, torunlarının servetinin bir bölümünün de sahibi bulunuyordu. Baruch'e düşen kısmı, yirmi bin franktı.

— İşte zengin oldun, dedi yaşlı adam, servetini al ve tek başına git! Ben kendi servetimle, şu sırada bütün düşüncelerimi paylaşan Madam Hochon'un servetini dilediğime, sevgili Adolphine'imize vermekte özgürüm: Evet, istersek, onu bir Yüksek Meclis üyesinin oğluyla evlendiririz, çünkü bütün servetimize sahip olacak!

— Çok güzel bir servet! dedi Mösyö Héron.

— Mösyö Maxence Gilet sizin zararınızı ödeyecektir, dedi Madam Hochon.

— Bu haylazlar için öyleyse yirmi meteliklik madeni paralar biriktirin! diye haykırdı Mösyö Hochon.

— Bağışlayın! dedi Baruch kekeleyerek.

— Bağışlayın, bir daha yapmayacağım, dedi alayla yaşlı adam, çocukların sesini taklit ederek. Sizi bağışlarsam, gidip Mösyö Maxence'a tetikte olması için, başınıza geleni anlatacaksınız. Hayır, hayır küçük beylerim. Nasıl davranacağınızı bilirim ben. Siz ne yaparsanız, ben de öyle yapacağım. Bir günlük ya da bir aylık iyi tutumunuza göre değil, birçok yıllık tutumunuza göre sizi değerlendireceğim! Ayaklarım sağlam, gözlerim iyi görüyor, sağlığım yerinde. Hangi yola saptığınızı öğrenecek kadar yaşamak istiyorum. Hem siz kapitalist mösyö, Paris'e gidip Mösyö Mongenod'nun yanında bankacılık eğitimi göreceksiniz. Dürüst davranmazsanız vay halinize! Orada gözümüz üstünüzde olacak. Paralarınız Mongenod ve oğullarının bankasında bulunacak. İşte size bu meblağa denk bir bono. Böylece bir makbuz karşılığında vasilik belgenizi imzalayarak beni bu borçtan kurtarın, dedi belgeyi Héron'un elinden alıp Baruch'e uzatarak.

— Size gelince, François Hochon, benden alacaklı değil, bana borçlusunuz, dedi yaşlı adam öteki torununa bakarak. Mösyö Héron, ona belgesini okuyun; açık, çok açık bu...

Derin bir sessizlik içinde okundu belge.

— Yılda altı yüz frankla Poitiers'ye gidip hukuk öğrenimi göreceksiniz, dedi dede, noter okumasını bitirince. Size güzel bir yaşam hazırlıyordum, şimdi hayatınızı kazanmak için avukat olmanız gerekiyor. Ah haylazlarım, altı yıl boyunca beni kandırdınız! Bilin ki size yetişmek için bana yalnızca bir saat gerekiyordu, çünkü benim sihirli çizmelerim var.

Yaşlı Mösyö Héron imzalanmış belgeleri alarak dışarıya çıktığı sırada Gritte, Philippe Bridau'nun geldiğini haber verdi. Madam Hochon da iki torununu alıp odasına götürdü, yaşlı Hochon'un deyişiyle, onlara günah çıkarttıracak ve bu olayın üzerlerinde nasıl bir etki yaptığını öğrenecekti. Philippe'le yaşlı adam bir pencerenin aralığına gidip alçak sesle konuşmaya başladılar.

— İşlerinizin durumu üzerinde iyice düşündüm, dedi Mösyö Hochon, Rouget'nin evini göstererek. Bu konuda Mösyö Héron'la konuştum. Elli bin franklık rant ancak bu rantın sahibi ya da bir vekili tarafından satılabilir, oysa buraya gelişinizden bu yana dayınız hiçbir noter nezdinde bir vekâletname imzalamadı, hem Issoudun'den de çıkmadığına göre, başka bir yerde de böyle vekâletname imzalayamamıştır. Burada bir vekâlet verirse, hemen öğreniriz. Dışarıda verirse, yine öğreniriz, çünkü bunun resmen kayda geçmesi gerekir; saygıdeğer Mösyö Héron bundan haberdar olabilecek olanaklara sahiptir. Eğer o adamcağız Issoudun'den ayrılırsa onu izletin, nereye gittiğini öğrenin, ne yapmış olduğunu öğrenmenin yollarını bulacağız.

— Vekâlet verilmemiş, dedi Philippe, verilmesi isteniyor, ama verilmesini engelleyebileceğimi umuyorum. Ama veril-me-ye-cek, diye bağırdı bu acımasız savaşçı, kapı eşiğinde dayısını görüp onu Mösyö Hochon'a göstererek.

Mösyö Hochon'a ziyaretinin hem son derece küçük hem de son derece büyük olaylarını kısaca anlattı:

— Maxence benden korkuyor, ama benden kaçamaz. Mignonnet bana eski ordunun bütün subaylarının her yıl Issoudun'de İmparator'un taç giymesinin yıldönümünü kutladıklarını söyledi. Eh, iki gün sonra, Maxence ile ben birbirimizi göreceğiz.

— Eğer 1 Aralık sabahı vekâletname elinde olursa, Paris'e gitmek üzere posta arabasına binip o kutlamayı elbette bir yana bırakacaktır.

— Öyleyse, dayımın sokağa çıkmasını engellemek söz konusu. Benim bakışım budalaları engeller, dedi Philippe, Mösyö Hochon'u titreten korkunç bir bakışla.

— Onun sizinle birlikte sokağa çıkmasına izin verdilerse, Maxence kuşkusuz oyunu kazanmanın bir yolunu keşfetmiştir, diyerek saptamada bulundu yaşlı cimri.

— Ah! Fario göz kulak oluyor, dedi Philippe, hem göz kulak olan yalnızca o değil. Bu İspanyol kendisine yardım ettiğim eski askerlerimden birini Vatan'da benim için bulmuş. Hiç kuşkusuz, Benjamin Bourdet İspanyol'un emrinde, İspanyol da zaten atlarından birini Benjamin'in emrine vermiş.

— Torunlarımın ahlakını bozmuş bu canavarı öldürürseniz, kuşkusuz çok iyi bir iş yapmış olursunuz.

— Bugün benim sayemde Issoudun'de herkes Maxence'ın altı yıldır geceleri neler yaptığını biliyor, dedi Philippe. Hakkında, sizin deyişinizle dedikodular sürüp gidiyor. Tinsel olarak mahvolmuş durumda!

Philippe dayısının evinden çıkar çıkmaz Flore Maxence'ın odasına girip ona bu gözü pek yeğenin yaptığı ziyaretin bütün ayrıntılarını anlattı.

— Ne yapacağız? diye sordu Flore.

— Son çare bu koca kadavrayla dövüşmem olacak; bu çareye başvurmadan, dedi Maxence, büyük bir darbe indirmeyi deneyerek ya hep ya hiç demek gerekiyor. Budalamızın yeğeniyle birlikte çıkmasına izin ver!

— Ama bu koca mendebur dolambaçlı yollara sapmıyor, diye bağırdı Flore, ona her şeyi açıkça söyleyecektir.

— Öyleyse beni iyi dinle, dedi Maxence keskin bir ses tonuyla. Kapı dinlemediğimi ve durumumuz üzerinde düşünmediğimi mi sanıyorsun? Cognet babadan bir atla bir araba iste, bunlar hemen gerekli. Her şey beş dakika içinde hazır olmalı. Arabaya bütün eşyalarını koy, Védie'yi de al ve bir an önce Vatan'a git, orada sürekli oturmak istiyormuş gibi yerleş, giderken adamın çekmecesindeki yirmi bin frankı da götür. Onu Vatan'a senin yanına getirirsem, ancak vekâletname imzalandıktan sonra geri dönmeye razı olacaksın. Siz Issoudun'e dönerken ben de çekip Paris'e gideceğim. Gezintiden dönüşte Jean-Jacques seni bulamazsa, şaşkına dönecek, senin peşine düşmek isteyecektir... Eh, ben de o zaman onunla konuşmayı üstüme alıyorum.

Bu komplo hazırlandığı sırada Philippe dayısının koluna girmiş, onu Baron Bulvarı'nda gezmeye götürmekteydi.

— İşte karşı karşıya iki politikacı, dedi içinden yaşlı Hochon, dayısını tutan Philippe'i gözleriyle izleyerek. Kazancı doksan bin lira tutarında bir rant olacak bu oyunun sonunu görmeyi merak ediyorum.

— Sevgili dayıcığım, dedi Rouget babaya, tümce kurma biçimi Paris etkisinden kurtulamamış olan Philippe. Bu kızı seviyorsunuz, son derece de haklısınız, çünkü çok güzel! Sizi şımartacak yerde, uşak gibi kullandı, bu da çok açık; sizi yedi kat yerin dibinde görmek istiyor, taptığı Maxence ile evlenmek için...

— Evet, biliyorum Philippe, ama onu yine de seviyorum.

— Bakın, elbette kız kardeşiniz olan annemin hakkı için yemin ettim ki size Suyu Bulandıran Kız'ınızı eldivenim gibi yumuşak olarak, layık olmasa da İmparatorluk Muhafız Birliği'nde hizmet etmiş bu çapkını da, evinize yerleşmesinden önce nasıl idiyse o haliyle geri getireceğim size.

— Ah! Bunu nasıl yapardın ha?

— Bu çok basit, dedi Philippe dayısının sözünü keserek. Sizin o Maxence'ınızı bir köpek gibi geberteceğim. Ama... bir şartla.

— Neymiş o? diye sordu yaşlı Rouget, yeğenine şaşkın şaşkın bakarak.

— Sizden istenen o vekâletnameyi 3 Aralık'tan önce imzalamayın. O tarihe kadar işi sürüncemede bırakın. Bu iki hayvan, Paris'te evlenmek üzere çekip gitmek ve sizin paranızla eğlenceli bir yaşam sürmek için o elli bin franklık rantınızı satma izni istiyor.

— Bundan çok korkuyorum, dedi Rouget.

— Bakın, size ne yaparlarsa yapsınlar, vekâletname işini gelecek haftaya erteleyin.

— Peki ama, Flore benimle konuştuğunda aklımı kaybedecek derecede heyecanlanıyorum. Bana belli bir şekilde baktığında, mavi gözlerinde cenneti görüyorum sanki, özellikle de bana diş bilediği birkaç günden bu yana artık kendime egemen değilim.

— Bakın, eğer şirin görünmeye çalışırsa, ona vekâletnameyi imzalayacağınıza söz vermekle yetinin ve imzadan bir gün önce beni haberdar edin. Bu bana yetecektir: Maxence sizin vekiliniz olmayacak, olursa da beni öldürmesi gerekecek. Eğer onu ben öldürürsem, onun yerine beni evinize alacaksınız; o zaman bu güzel kızı parmağınızda oynatmanızı sağlayacağım. Evet, Flore sizi sevecek be, Allah kahretsin! Ya da hoşnut değilseniz, kırbaçlarım onu.

— Ah! Buna asla dayanamam. Flore'a indirilen bir darbe yüreğime işler.

— Ama bu, kadınları ve atları yönetmenin tek şeklidir. Bir erkek karşısındakini böyle korkutur, kendini böyle sevdirir ve kendine saydırır. İşte, kulağınıza fısıldamak istediğim şey buydu.

– Merhaba beyler, dedi Mignonnet ile Carpentier'ye, gördüğünüz gibi dayımı hem gezdiriyor, hem de onu eğitmeye çalışıyorum; çünkü çocukların dedelerini, ninelerini eğitmek zorunda oldukları bir yüzyılda yaşıyoruz.

Saygıyla selamlaştılar.

— Sevgili dayımda mutsuz bir tutkunun etkilerini görüyorsunuz, dedi Philippe... Servetini elinden alıp onu maskara gibi ortada bırakmak istiyorlar. Kimden söz etmek istediğimi biliyorsunuz. Adamcağız düzenlenecek komplodan haberdar, ama bu işi bozmak için birkaç gün cici mama'dan vazgeçecek gücü yok.

Philippe dayısının içinde bulunduğu durumu açıkça anlattı.

— Beyler, dedi, sözünü bitirirken, görüyorsunuz ki dayımı kurtarmanın iki yolu yok: Albay Bridau'nun Yüzbaşı Gilet'yi öldürmesi ya da Yüzbaşı Gilet'nin Albay Bridau'yu öldürmesi gerekiyor. İki gün sonra İmparator'un taç giymesinin yıldönümünü kutlayacağız; şölende Yüzbaşı Gilet'nin karşısında oturmam için yerlerin ayarlanması konusunda size güveniyorum. Umarım bana tanıklarım olmak şerefini bahşedeceksiniz.

— Sizi başkan seçer, iki yanınızda yer alırız. Max da başkan yardımcısı olarak karşınızda yer alır, dedi Mignonnet.

— Ah! Bu rezil herif de iki yanına Binbaşı Potel ile Yüzbaşı Renard'ı alır, dedi Carpentier. Kentte onun o gece baskınları hakkında söylenenlere karşın, bu iki iyi insan onun çoktandır sağ kolu, ona sadık kalacaklardır.

— Görüyorsunuz dayıcığım, dedi Philippe, bu iş nasıl rahatça hazırlanıyor, dolayısıyla 3 Aralık'tan önce imza atmayın, çünkü ertesi gün özgür, mutlu olacak, Flore tarafından sevilecek ve o çapkından kurtulacaksınız.

— Sen onu tanımıyorsun yeğenim, dedi büyük bir korku içindeki yaşlı adam. Maxence düelloda dokuz kişi öldürdü.

— Evet, ama o zaman yüz bin franklık bir rantı çalmak söz konusu değildi, dedi Philippe.

— Vicdan rahatsızlığı elin işini köstekler, dedi Mignonnet bir hikmet yumurtlar gibi.

— Birkaç gün sonra, dedi Philippe de, siz ve Suyu Bulandıran Kız yeni evliler gibi birlikte yaşayacaksınız, hele bir yası geçsin; o kadın bir kurt gibi kıvranıp duracak, uluyup bağıracak, iki gözü iki çeşme ağlayacak, ama... bırakın gözyaşı döksün!

İki asker Philippe'in düşüncesini destekleyip, birlikte yaklaşık iki saat dolaştıkları Rouget babayı yüreklendirmeye çalıştılar. Sonunda Philippe dayısını geri getirip ona son olarak şöyle dedi:

"Bensiz hiçbir karar vermeyin. Kadınları tanırım, bana çok pahalıya mal olan bir kadının bedelini ödedim, Flore size hiçbir zaman bu kadara mal olmayacaktır!.. O kadın bana ömrümün geri kalan günlerinde kadınlara gerektiği gibi davranmayı öğretti. Kadınlar yaramaz çocuklar gibidirler, erkeklerden aşağı yaratıklardır ve onlardan çekinmemiz gerekir, çünkü bizim için en kötü durum, bu kaba yaratıklar tarafından yönetilmektir."

Adamcağız evine döndüğünde öğleden sonra saat ikiye geliyordu. Kouski gelip ağlayarak kapıyı açtı, ağlıyordu ya da Maxence'ın emriyle ağlar gibi yapıyordu.

— Ne oluyor? diye sordu Jean-Jacques.

— Ah mösyö! Madam, Védie ile birlikte çekip gitti!

— Çekip gitti ha... dedi yaşlı adam boğuk bir sesle.

Darbe o kadar şiddetli oldu ki Rouget merdiven basamaklarından birine oturdu. Bir süre sonra ayağa kalktı, salona, mutfağa baktı, dairesine çıktı, bütün odaları dolaştı, yeniden salona geldi, kendisini bir koltuğa atarak iki gözü iki çeşme ağlamaya başladı.

— Nerede peki? diye bağırıyordu hıçkırarak. Nerede o? Max nerede?

— Bilmiyorum, diye yanıt verdi Kouski, yüzbaşı bana bir şey söylemeden dışarıya çıktı.

Gilet, çok usta bir politikacı olarak, kentte aylak aylak dolaşmayı gerekli görmüştü. Yaşlı adamı umutsuzluğuyla baş başa bırakıp, ona terk edilmişliğini hissettiriyor ve böylece onu öğütlerine saygılı duruma getiriyordu. Ama Max, Philippe'in dayısının bu bunalım sırasında yanında olmasını engellemek için, Kouski'ye kapıyı kimseye açmamasını tembih etmişti. Flore'un yokluğunda yaşlı adam gemi azıya almış ve durum son derecede kritik olmaya başlamıştı.

Maxence Gilet kentte gezindiği sırada, bir gün önce gelip elini sıkmaya can atabilecek birçok insan ondan kaçtı; ona karşı genel bir tepki vardı. Aylak Şövalyeler'in marifetleri herkesin dilindeydi. Joseph Bridau'nun bugün açıklığa kavuşmuş olan tutuklanması olayı Max'ın şerefini lekelemiş, yaşamı ve yaptıkları bütün karşılığını bir günde bulmuştu. Gilet, Binbaşı Potel'e rastladı, Potel onu arıyordu, kendinde değildi.

— Neyin var Potel?

— Sevgili dostum, Kraliyet Muhafız Birliği bütün kentte alay konusu oldu! Başıbozuklar üzücü sözler sarf ediyorlar senin için, dolayısıyla bu içimi sızlatıyor.

— Neden yakınıyorlar? diye sordu Max.

— Geceleri onlara yaptıklarından.

— Sanki insan biraz eğlenemez mi?

— Neyse, bunun önemi yok, dedi Potel.

Potel bir belediye başkanına şöyle söyleyebilen subaylardandı: "Eh! Kentinizi yakacak olursak, bedelini öderiz." Dolayısıyla, Aylaklar'ın o maskaralıklarından pek üzüntü duymuyordu.

— Başka ne var? diye sordu Gilet.

— Muhafız Birliği Muhafız Birliği'ne karşı! İşte, beni üzen şey de bu! Bu Bridau bütün burjuvalarını sana karşı kışkırttı. Muhafız Birliği'ne karşı Muhafız Birliği ha? Hayır, bu iyi bir şey değil! Sen geri çekilemezsin Max, dolayısıyla Bridau ile dövüşmen gerek. Bak, bu koca aşağılık herifle kavga çıkarıp onu haklamak istiyordum, çünkü o zaman burjuvalar Muhafız Birliği'ni Muhafız Birliği'ne karşı göremezlerdi. Dövüş sırasında şöyle demem: "Muhafız Birliği'nden iki yiğidin bir anlaşmazlığı var, dövüşüyorlar, ortada onlarla alay edecek başıbozuklar da yok." Hayır, bu koca rezil herif hiçbir zaman Muhafız Birliği'nde görev yapmadı. Muhafız Birliği'nden biri, burjuvaların önünde Muhafız Birliği'nden başka birine böyle davranmamalı! Ah! Muhafız Birliği tedirgin ediliyor, hem de Issoudun'de, burada saygın bir yeri vardı oysa!

— Haydi Potel, hiçbir şeyden kaygılanma, dedi Maxence. O kutlama şöleninde beni görmesen bile...

— Peki yarından sonra Lacroix'nın yerinde olmayacak mısın? diye bağırdı Potel, arkadaşının sözünü keserek. Ama demek ki bir korkak olarak tanınmak, Bridau'dan kaçan biri gibi görünmek istiyorsun, öyle mi? Hayır, hayır. Muhafız Birliği'nin bombacı piyadeleri Muhafız Birliği'nin süvarileri karşısında gerilememeli. Sen işini bir biçimde ayarla ve orada ol!

— İşte içeri tıkılacak bir kişi daha, dedi Max. Haydi canım, orada olabileceğimi ve aynı zamanda işimi görebileceğimi düşünüyorum! Çünkü, dedi içinden, vekâletin bana verilmemesi gerekir. Yaşlı Héron'un söylediği gibi, bu bir hırsızlık niteliği kazanabilir.

Philippe'in hazırladığı ağların içine düşmüş olan bu aslanın içi titredi, rastladığı herkesin bakışlarından kaçtı ve Vilatte Bulvarı yoluyla eve dönerken kendi kendine şöyle dedi:

"Dövüşmeden önce rantlara sahip olacağım. Ölürsem, hiç olmazsa bunlar şu Philippe'in üstüne kayıtlı olmayacak, Flore'un üstüne kayıt yaptıracağım. Talimatım üzerine kızcağız doğrudan Paris'e gidip, isterse bir imparatorluk mareşalinin işinden çıkarılacak oğluyla evlenebilecek. Vekâletnameyi Baruch'e verdireceğim, o da rantı yalnızca benim talimatımla devredecek."

Max, hakkını teslim etmek gerekir, kanı ve düşünceleri kaynadığı sırada olduğundan asla daha dingin değildi görünüşte. Zaten büyük bir generalde bulunması gereken niteliklerin bir askerde bu derece bir araya geldiği hiç görülmez. Mesleğinde tutsaklığı dolayısıyla engellenmemiş olsaydı, kuşkusuz İmparator bu genci büyük girişimler için çok gerekli biri olarak görmüş olacaktı. Max, hem komik hem de bütün o trajik sahnelerin kurbanının durmadan ağladığı salona girerek, bu büyük üzüntünün nedenini sordu: Şaşırmış gibi yaptı, hiçbir şey bilmiyordu, Flore'un gidişini pek güzel taklit edilmiş bir şaşkınlık içinde öğrendi. Bu anlaşılmaz gidiş hakkında bazı bilgiler edinmek için Kouski'yi sorguya çekti. Kouski şöyle konuştu:

— Madam bana şöyle dedi; çekmecedeki yirmi bin frank altın parayı, mösyönün bu parayı yirmi iki yıllık hizmetçi aylıklarımın karşılığı olarak benden esirgemeyeceğini düşünerek aldığımı ona söyle dedi.

— Hizmetçi aylıkları mı? diye sordu Rouget.

— Evet, dedi Kouski. Védie'ye, "Ah! Bir daha geri dönmeyeceğim" diyerek çekip gitti (çünkü mösyöye çok bağlı olan zavallı Védie, madama sitemlerde bulunuyordu). "Hayır, hayır, diyordu madam, bana en ufak bir sevgi beslemiyor, yeğeninin bana kötülerin en kötüsü gibi davranmasına izin verdi!" Ve ağlıyordu... iki gözü iki çeşme.

— Hey! Philippe bana vız gelir! diye bağırdı Maxence'ın çok dikkatle baktığı yaşlı adam. Flore nerede? Nerede olduğunu nasıl öğrenebiliriz?

— Öğütlerini tuttuğunuz Philippe size yardım edecektir, diye yanıt verdi Maxence soğuk bir şekilde.

— Philippe, dedi yaşlı adam, bu zavallı çocuk konusunda ne yapabilir ki? Flore'u bulabilecek senden başka kimse yok Max'cığım. O seni izleyecektir, sen onu bana geri getireceksin.

— Mösyö Bridau ile çatışmak istemiyorum, dedi Max.

— Olur şey değil! diye bağırdı Rouget, eğer seni engelleyen bu ise, bil ki bana seni öldüreceğine söz verdi.

— Ah! diyerek haykırdı Gilet gülerek, bakarız.

— Dostum, dedi yaşlı adam, Flore'u bul ve ona her istediğini yapacağımı söyle!

— Herhalde kentte bir yerde onu geçerken görenler olmuştur, dedi Maxence Kouski'ye. Bize yemeğimizi getir, her şeyi sofraya koy, sonra çık, sıra tatlıya geldiğinde Matmazel Brazier'nin nereye gittiğini bize söyleyebilmek için yer yer dolaşarak bilgi edin.

Bu buyruk, dadısını kaybetmiş bir çocuk gibi inleyen zavallı adamı bir süre yatıştırdı. Bu sırada, başına gelen bütün felaketlerin nedeni olarak görüp nefret ettiği Maxence, Rouget'ye bir melek gibi görünüyordu. Rouget'nin Flore'a duyduğu gibi bir aşk, şaşılacak derecede çocukluk duygusunu andırıyor. Saat altıda, safça dolaşıp durmuş olan Polonyalı geri dönerek Suyu Bulandıran Kız'ın Vatan yolunu izlediği haberini verdi.

— Madam memleketine dönüyor, bu açık, dedi Kouski.

— Bu akşam Vatan'a gelir misiniz? diye sordu Max yaşlı adama; yol kötü, ama Kouski araba kullanmasını iyi bilir, böylece barışmanızı yarın sabaha kıyasla bu akşam saat sekizde daha çabuk gerçekleştirmiş olacaksınız.

— Gidelim, diye bağırdı Rouget.

— Atları arabaya hiç acele etmeden koş ve Mösyö Rouget'nin şerefi için, kentin bu saçma sapan işler hakkında hiçbir şey öğrenmemesine çalış. Benim atımı da eyerle, ben önden gideceğim, dedi Max, Kouski'nin kulağına.

Mösyö Hochon daha önce Philippe Bridau'ya Matmazel Brazier'nin gidişini haber vermişti; Philippe Bridau Mösyö Mignonnet'nin sofrasından kalkıp Saint-Jean Meydanı'na koştu; çünkü bu ustaca planın amacını pekâlâ keşfetmişti. Philippe dayısının evine gelip içeri girmek istediğinde, Kouski ona birinci kattaki bir pencereden Mösyö Rouget'nin hiç kimseyi kabul edemeyeceğini bildirdi.

— Fario, dedi Philippe Grande-Narette Sokağı'nda dolaşmakta olan İspanyol'a, gidip Benjamin'e atına binmesini söyle, dayımla Maxence'ın ne yapacaklarını hemen öğrenmem gerek.

— Arabaya at koşuyorlar, dedi Rouget'nin evini gözetlemekte olan Fario.

— Eğer Vatan'a gidiyorlarsa, dedi Philippe, bana bir at daha bul ve Benjamin'le birlikte Mösyö Mignonnet'nin evine gel.

— Ne yapmayı düşünüyorsunuz? dedi, Philippe'le Fario'yu meydanda görüp evinden çıkmış olan Mösyö Hochon.

— Bir generalin yeteneği, sevgili Mösyö Hochon, dedi Philippe, yalnızca düşmanın hareketlerini iyi izlemekten değil, aynı zamanda bu hareketlere bakarak onun niyetlerini keşfetmekten ve düşmanın onu beklenmedik bir gelişmeyle tedirgin ettiği her seferinde planını değiştirmekten ibarettir. Bakın, eğer dayımla Mösyö Maxence çıkıp birlikte arabaya binerlerse, Vatan'a gidiyorlar demektir; Maxence dayıma fugit ad salices[75] Flore'la onu barıştıracağına söz vermiştir; bu, General Vergilius'un manevrasıdır. Eğer bu böyle giderse, ne yapacağımı bilmiyorum; ama daha bir gecem var, çünkü dayım vekâletnameyi akşamın saat onunda imzalamayacak, noterler yatmış olacaklar. Eğer ikinci atın eşelenmelerinden anladığım kadarıyla, Max dayımdan önce giderek Flore'a talimat verecekse, ki bu zorunlu ve gerçeğe yakın gibi görünüyor, bu rezil herif hapı yutmuş demektir! Biz öteki yaşlı askerlerin bu miras oyununda nasıl öç aldığımızı göreceksiniz. Oyunun bu son darbesi için bana bir yardımcı gerek; şimdi yeniden, dostum Carpentier ile anlaşmak üzere Mignonnet'nin evine gidiyorum.

Philippe, Mösyö Hochon'un elini sıktıktan sonra Petite-Narette Sokağı'ndan aşağı doğru inerek Binbaşı Mignonnet'nin evine gitti. On dakika sonra, Mösyö Hochon, Maxence'ın atını büyük bir hızla sürerek yola çıktığını gördü ve yaşlı insan merakı öylesine uyandı ki, o eski arabanın gürültüsünü bekleyerek, salon penceresinin önünde dikilmeyi sürdürdü; beklediği gürültü duyulmakta gecikmedi. Jean-Jacques sabırsızlık içinde, uzaklaşan Maxence'ı yirmi dakika boyunca gözleriyle izledi. Kouski, kuşkusuz gerçek efendisinin buyruğuyla, en azından kentin içinde, arabayı çok ağır sürüyordu.

— Paris'e gidiyorlarsa her şey mahvoldu, dedi kendi kendine Mösyö Hochon.

Bu sırada Roma dış mahallesinden bir oğlan Mösyö Hochon'un evine geldi; Baruch'e bir mektup getirmişti. Yaşlı adamın sabahtan bu yana süklüm püklüm olmuş torunları kendiliklerinden büyükbabalarının evine kapanmışlardı. Geleceklerini düşünerek, büyükanneleriyle büyükbabalarını idare etmeleri gerektiğini kabul etmişlerdi. Baruch büyükbabası Hochon'un, büyükbabası ve büyükannesi Borniche'ler üzerindeki etkisini bilmiyor olamazdı; eğer Adolphine'in tutumu Borniche'lerin umutlarını o sabah Baruch'ün gözünü korkuttukları o büyük evliliğe bağlamalarına olanak verirse, Mösyö Hochon Borniche'lerin bütün servetinden Adolphine'i yararlandırmaktan geri durmayacaktı. François'dan daha zengin olan Baruch çok şey kaybedecekti, dolayısıyla Max'a olan borçlarının ödenmesinden başka bir koşul ileri sürmeyerek kesin bir kesin bir boyun eğişi kabullendi. François'ya gelince, geleceği büyükbabasının ellerindeydi, servet konusunda ancak ona bel bağlayabilirdi, çünkü vasilik belgesine göre ona borçluydu. O zaman, tehlikeye düşmüş çıkarları yüzünden pişmanlıkları depreşen bu gençler büyük vaatlerde bulundular, Madam Hochon da Max'a olan borçları konusunda onları rahatlattı.

— Budalaca şeyler yaptınız, dedi onlara, ağırbaşlı bir tutum sergileyerek bunları onarın; Mösyö Hochon yumuşayacaktır. Ayrıca, François mektubu Baruch'ün omzunun üstünden okuduğunda, onun kulağına şöyle dedi: "Dedenden öğüt iste, olur mu?"

— Bakın, dedi Baruch, mektubu yaşlı adama getirerek.

— Okuyun bana, gözlüğüm yanımda değil.

"Sevgili Dostum,

İçinde bulunduğum ciddi durumda, Mösyö Rouget'nin vekili olmayı kabul ederek bana hizmette bulunmakta tereddüt etmeyeceğini umuyorum. Dolayısıyla, yarın saat dokuzda Vatan'da ol. Kuşkusuz seni Paris'e göndereceğim, ama merak etme, yol masrafını karşılayacağım, çok yakında da yanında olacağım, çünkü 3 Aralık'ta Issoudun'den ayrılmak zorunda kalacağımdan aşağı yukarı eminim. Hoşça kal, dostluğuna güveniyorum, sen de benim dostluğuma güven.

Maxence"

— Tanrı'ya şükür! dedi Mösyö Hochon, bu budalanın mirası o şeytanların pençesinden kurtuldu.

— Siz öyle diyorsanız kurtulacak demektir, dedi Madam Hochon; ben de Tanrı'ya şükrediyorum, kuşkusuz dualarımı kabul edecektir. Kötülerin başarısı her zaman geçicidir.

— Vatan'a gidip Mösyö Rouget'nin vekilliğini kabul edeceksiniz, dedi yaşlı adam Baruch'e. Elli bin franklık rantı Matmazel Brazier'nin üstüne geçirmek söz konusu. Elbette Paris'e gideceksiniz, ama Orléans'da kalıp benden haber bekleyeceksiniz. Kim olursa olsun, hiç kimseye nerede kaldığınızı söylemeyin ve Bannier dış mahallesindeki son otelde kalın, her ne kadar burası arabacıların konakladığı küçük bir otel olsa da...

— Ah! Bakın, işte yeni bir haber, dedi Grande-Narette Sokağı'nda bir araba gürültüsüyle pencereye koşan François. Rouget baba ile Mösyö Philippe Bridau birlikte arabayla geri geliyorlar, Benjamin ile Mösyö Carpentier onları at üstünde izliyor!

— Ben oraya gidiyorum, diye bağırdı merakı bütün diğer duygularını bastıran Mösyö Hochon.

Mösyö Hochon yaşlı Rouget'yi odasında yeğeninin kendisine dikte ettiği şu mektubu yazarken buldu:

"Matmazel,

Bu mektubu alır almaz evime dönmek üzere yola çıkmazsanız, bu davranışınız yaptığım iyiliklere karşı öyle büyük bir nankörlük ifadesi olacak ki sizin lehinize imzaladığım vasiyetnameyi iptal edip servetimi yeğenim Philippe'e bırakacağım. Mösyö Gilet Vatan'da sizinle birlikte bulunduğu andan itibaren, artık onun benim sofra arkadaşım olmayacağını da anlarsınız. Bu mektubu size vermek üzere Yüzbaşı Carpentier'yi görevlendiriyorum; onun öğütlerini dinleyeceğinizi umarım, çünkü sizinle gerektiği gibi konuşacaktır.

Size gönülden bağlı,

J.J. Rouget"

— Yüzbaşı Carpentier ile ben, Vatan'a gidip Matmazel Brazier ile Yüzbaşı Gilet'yi bulmak gibi bir budalalık yapmak üzere olan dayımla karşılaştık, dedi Mösyö Hochon'a Philippe, derin bir ironiyle. Dayıma bir tuzağa gözü kapalı düşmek tehlikesiyle karşı karşıya bulunduğunu anlattım: Elli bin franklık bir rantı üstüne geçirtmek için bu kızın istediği vekâletnameyi imzalar imzalamaz, kız onu terk etmeyecek miydi! Bu mektubu yazmakla o güzel kaçağın bu gece evine döndüğünü görmeyecek mi sizce? Dayım, benim o evde çok uygunsuz bulduğum Mösyö Gilet'nin yerini almamı isterse, ömrünün geri kalan günlerinde Matmazel Brazier'yi uysal biri haline dönüştüreceğime söz veriyorum. Haklı mıyım? Ve dayım yanıp yakınıyor.

— Komşum, dedi Mösyö Hochon, evinizde huzur içinde olmak için en iyi yolu seçtiniz. Bana inanırsanız, vasiyetnamenizi iptal edin, Flore sizin için ilk günlerde ne idiyse, onun yeniden o duruma geldiğini göreceksiniz.

— Hayır, çünkü kendisine vereceğim üzüntüden dolayı beni bağışlamayacaktır, dedi yaşlı adam ağlayarak, artık beni sevmeyecektir.

— Sizi sevecektir, hem de çok, bunun sorumluluğunu üstleniyorum, dedi Philippe.

— Canım, gözünüzü açsanıza! dedi Mösyö Hochon, Rouget'ye. Sizi soyup soğana çevirmek ve terk etmek istiyorlar.

— Ah! Keşke bundan emin olsaydım!.. diye bağırdı budala.

— Alın, işte, Maxence'ın torunum Borniche'e yazdığı bir mektup, dedi yaşlı Hochon. Okuyun!

— Ne iğrenç şey! diye bağırdı Carpentier, Rouget'nin ağlayarak okuduğu mektubu dinlerken.

— Bu yeterince açık, değil mi dayı? diye sordu Philippe. Haydi, bu kızı çıkarıyla kıskıvrak bağlayın, o zaman size bayılacaktır, ne kadar bayılabilirse: Elbette şöyle böyle.

— Maxence'ı çok seviyor, beni bırakacaktır, dedi yaşlı adam dehşete kapılmış gibi görünerek.

— Ama dayı, Maxence'ın ya da benim, yarından sonra Issoudun yollarında ayak izimiz kalmayacak.

— Pekâlâ, gidin Mösyö Carpentier, dedi adamcağız, eğer onun geri döneceğine bana söz veriyorsanız, gidin! Siz dürüst bir insansınız, ona benim adıma söylenmesi gerektiğine inandığınız her şeyi söyleyin.

— Yüzbaşı Carpentier onun kulağına, benim Paris'ten gençliği ve güzelliğiyle can yakan bir kız getirttiğimi söyleyecek, dedi Philippe Bridau, o zaman o rezil kız koşa koşa geri gelecektir!

Yüzbaşı eski arabayı kendisi sürerek yola çıktı, Benjamin ona atıyla eşlik ediyordu, çünkü Kouski bulunamamıştı. Polonyalı, her ne kadar iki subay tarafından hakkında dava açılmakla ve yerini kaybetmekle korkutulsa da, Maxence'a ve Flore'a, hasımlarının saldırı planını haber vermek için bir at kiralayarak Vatan'a kaçmıştı. Suyu Bulandıran Kız'la dönmek istemeyen Carpentier'nin, görevini tamamladıktan sonra Benjamin'in atını alması gerekiyordu.

Kouski'nin kaçtığını öğrenen Philippe Benjamin'e şöyle dedi:

"Bu akşamdan itibaren burada Kouski'nin yerini sen alacaksın. Dolayısıyla, Flore'la aynı zamanda burada olmak için, ondan habersizce arabanın arkasına tırmanmaya çalış."

– İşin şekli meydana çıkıyor, Hochon baba! dedi Philippe. Öbür gün şölen neşeli geçecek.

— Buraya yerleşeceksiniz, dedi cimri ihtiyar.

— Fario'ya bütün eşyalarımı buraya göndermesini söyledim. Kapısı Gilet'nin dairesinin sahanlığına açılan odada yatıp kalkacağım, dayım buna razı oldu.

— Bütün bunların sonunda ne olacak? diye sordu büyük korku içindeki adamcağız.

— Şu olacak: Dört saat sonra Matmazel Brazier kuzu kuzu size gelecek, diye yanıt verdi Mösyö Hochon.

— İnşallah! dedi adamcağız gözyaşlarını silerek.

— Saat yedi, dedi Philippe, gönlünüzün kraliçesi saat on bir buçuğa doğru burada olacak. Artık Gilet'yi görmeyeceğinize göre, çok mutlu olmayacak mısınız? Başarıya ulaşmamı istiyorsanız, diye ekledi Philippe Mösyö Hochon'un kulağına, o maymunun gelişine kadar bizimle kalın; adamcağızın kararını değiştirmemesi için bana yardım edersiniz, sonra ikimiz Matmazel Suyu Bulandıran Kız'a gerçek çıkarlarını anlatırız.

Mösyö Hochon, bu talebinin haklılığını kabul ederek Philippe'e eşlik etti, ama ikisi de bayağı güçlük çekti, çünkü Rouget baba çocuk gibi ağlayıp sızlamaları sürdürüyordu, bunlardan ancak Philippe'in defalarca yinelediği şu kanıtı karşısında vazgeçti:

— Dayı, eğer Flore geri gelip de size yumuşak davranırsa, haklı olduğumu kabul edeceksiniz. Üstünüze titrenecek, rantlarınızı muhafaza edeceksiniz, bundan böyle benim öğütlerime uyacaksınız ve her şey cennetteymiş gibi yolunda gidecek.

Saat on bir buçukta Grande-Narette Sokağı'nda arabanın gürültüsü duyulduğunda, arabanın dolu mu yoksa boş mu döndüğü sorusu akıllara takıldı. Bu sırada Rouget'nin yüzünde korkunç bir kaygı ifadesi belirdi, ama bu ifadenin yerini, araba eve gelmek için döndüğünde adam iki kadını görünce, aşırı bir sevincin yol açtığı bitkinlik aldı.

— Kouski, dedi Philippe, Flore'a inmesi için elini uzatırken, artık Mösyö Rouget'nin hizmetinde değilsiniz, bu akşam burada kalmayacaksınız, dolayısıyla pılınızı pırtınızı toplayıp gidin, şu gördüğünüz Benjamin sizin yerinizi alacak.

— Demek evin efendisi sizsiniz? dedi Flore ironiyle.

— İzninizle, dedi Philippe, Flore'un elini kendi eliyle bir mengene gibi sıkarak. Gelin! İkimiz baş başa yüreğimizi bulandırmalıyız.

Philippe şaşkına dönmüş bu kadını birkaç adım ötedeki Saint-Jean Meydanı'na götürdü.

— Güzeller güzeli, öbür gün Gilet bu kol sayesinde içeriye tıkılacak, dedi sert asker sağ elini uzatarak; ya da onun kolu beni öbür dünyaya gönderecek. Eğer ölürsem, zavallı budala dayımın evinde evin hanımı olacaksın: benè sit![76] Ayakta kalırsam, çok itaatkâr olun, ona en büyük mutluluğu verin; yoksa Paris'te tanıdığım birçok Suyu Bulandıran Kız var ki, kusura bakmayın, sizden daha güzeller, çünkü ancak on yedi yaşındalar; onlar dayımı son derece mutlu edecek ve benim çıkarımı gözeteceklerdir. Siz hizmetinize bu akşamdan itibaren başlayın, çünkü adamcağız yarın cıvıl cıvıl değilse, size söyleyecek tek bir sözüm var, bunu iyi dinleyin, olur mu? Bir adamı adalete söyleyecek en ufak bir söz bırakmadan öldürmenin tek yolu var, bu da onunla düello etmektir, ama ben bir kadından kurtulmak için üç yol biliyorum. İşte hepsi bu kadar yavrum!

Bu kısa söylev sırasında Flore ateşi yükselmiş biri gibi titredi.

— Max'ı öldürmek ha? dedi Philippe'e ay ışığında bakarak.

— Haydi, bakın, dayım geliyor...

Gerçekten de, Rouget baba, Mösyö Hochon kendisine ne söylemiş olursa olsun, gelip sokakta Flore'un elinden tuttu, tıpkı servetine yapışan bir cimri gibiydi; sonra evine döndü, Flore'u odasına götürdü ve oraya kapandı.

— Bugün Aziz Lambert bayramı; yerini bırakan onu kaybeder, dedi Benjamin Polonyalı'ya.

— Efendim hepinizin ağzının payını verecek, dedi Kouski, Hôtel de la Poste'a yerleşen Max'ın yanına giderken.

---

DİPNOTLAR:

[75] "fugit ad salices": "Söğütlere doğru kaçan!" Latin şairi Vergilius'un 'Bucolicalar' adlı şiir kitabından alıntı.

[76] "Benè sit!": "Ne âlâ!" anlamında Latince deyim.

Continue Reading

You'll Also Like

38.1K 1.5K 20
William Shakespeare tarafından 1599 ile 1601 yılları arasında yazılan ve temasında trajediyi işleyen oyundur. Danimarka'da geçen oyunda Prens Hamlet'...
3K 861 95
bana yalnizliktan daha mi iyi geleceksin
6.3K 309 57
Pip'in sürükleyici hayatının anlatıldığı bu roman 19. yüzyılda İngiltere'deki maden köylerindeki yaşama ayna tutmaktadır. Köyün madencisi olan Joe Ga...
10.3K 438 19
Cesur yeni Dünya bizi 'Ford'dan sonra 632 yılına' götürür. Bu dünyanın cesur insanları kapısında "Cemaat, Özdeşlik, İstikrar" yazan Londra Merkez kul...