Suyu Bulandıran Kız

By ClassicsTR

1.8K 111 3

Honore de Balzac (1799-1850): Fransa'nın 19. yüzyıldaki sosyal yapısının tarihsel bir tablosunu çıkardığı esk... More

İthaf - Mösyö Charles Nodier'ye
1 - Descoings'ler ile Rouget'ler
2 - Bridau Ailesi
3 - Mutsuz Dul Kadınlar
4 - YETENEK
5 - Ailenin Büyük Adamı
6 - Mariette
7 - Philippe Kasadan Para Tırtıklıyor
8 - Analık Duygusu Nasıl Körelir
9 - Philippe'in Son Düzenbazlıkları
10 - Issoudun
11 - Aylak Şövalyeler
12 - Cognette'in Meyhanesi
13 - Suyu Bulandıran Kız
14 - Korkunç ve Bayağı Öykü
15 - Saf Fario'nun Arabası
16 - Beş Hochon
17 - Maxence-Machiavel
19 - Bir Cinayet Davası
20 - Philippe Issoudun'de
21 - Mirasçıların Üzerinde Düşünmeleri Gereken Bölüm
22 - Ölümüne Bir Düello
23 - Madam Rouget
24 - Bir Azizenin Pişmanlıkları
25 - Sonuç

18 - Bir Bıçak Darbesi

11 3 0
By ClassicsTR

XVIII

Bir Bıçak Darbesi

Bir hafta sonra, Parisliler, Issoudun'de kalabilecekleri zaman yarılandığında, kendilerini geldikleri ilk güne kıyasla ilerlemiş durumda görmüyorlardı.

— Dava vekiliniz taşrayı tanımıyor, dedi yaşlı Hochon Madam Bridau'ya. Buraya yapmak üzere geldiğiniz şey ne on beş günde ne de on beş ayda yapılır; kardeşinizden ayrılmamanız ve ona dinsel duygular esinlemeniz gerekir. Flore'la Max'ın kalelerini ancak rahibin kazmasıyla yıkabilirsiniz. Benim düşüncem bu, ona göre davranma zamanıdır şimdi.

— Din adamları hakkında, dedi Madam Hochon kocasına, tuhaf düşünceleriniz var.

— Ah! diye bağırdı yaşlı adam, sizler, siz dindar kadınlar yok musunuz!

— Tanrı, dedi Madam Bridau, kutsallığa saygısızlık sayılan şeylere dayalı bir girişimi kutsamaz. Dini böyle şeyler için alet etmek ha... Ah! Ama Flore'dan daha suçlu olurduk o zaman.

Bu konuşma kahvaltı sırasında cereyan etmişti; François, aynı zamanda da Baruch, söylenenleri bütün dikkatleriyle dinliyorlardı.

— Kutsallığa saygısızlık ha! diye bağırdı yaşlı Hochon. İyi bir rahip, tanıdığım kimi rahipler gibi akıllı olan biri, sizin nasıl bir sıkıntı içinde olduğunuzu bilseydi, kardeşinizin yanlış yola sapmış ruhunu Tanrı'ya geri döndürmeyi, ona yanlışlarından dolayı gerçek bir pişmanlık duygusu esinlemeyi, ona bir yazgı sağlayarak, skandala neden olan o kadını kovdurmayı, başpiskoposun o küçük papaz okuluna birkaç bin lira gelir bağışlayarak ve servetini doğal mirasçılarına bırakarak vicdanının rahat edeceğini göstermeyi hiç de kutsallığa saygısızlık saymazdı...

Yaşlı cimrinin evinde çocuklarından gördüğü körü körüne itaat torunlarına da geçmişti. Adam kendisi için ne yapıyorsa zaten vasiliği altındaki torunları için de aynı şeyi yaparak, onlar için büyük bir servet biriktirdiğini söylüyordu; bu körü körüne itaat, ne Baruch'ün ne de François'nın bu konuda en ufak bir şaşkınlık ve kınama belirtisi göstermesine izin verdi, ama anlamlı bir şekilde bakışarak, böylece bu düşünceyi Max'ın çıkarlarına ne kadar zararlı ve aykırı bulduklarını birbirlerine anlatmış oldular.

— Gerçek şu ki madam, dedi Baruch, kardeşinizin mirasına sahip olmak istiyorsanız, bakın bunun tek ve gerçek çaresi şudur. Gerektiği kadar Issoudun'de kalmak...

— Anne, dedi Joseph, bütün bunlar hakkında Desroches'a yazmanız iyi olur. Bana gelince, ben dayımın bana vermek lütfunda bulunduğundan daha fazla bir şey istemiyorum...
Joseph, otuz dokuz tablonun büyük değerini anladıktan sonra, onları özenle sökmüş, üstlerine kâğıt kaplayıp adi zamkla yapıştırmış, sonra üst üste yerleştirmiş, tümünü kocaman bir kutuya koymuş ve at arabasıyla taşımacılık yapan bir şirketle Desroches'a göndermişti; ona durumu bildiren bir mektup yazmayı düşünüyordu. Bu değerli eşya bir gün önce yola çıkmıştı.

— Az şeyle yetiniyorsunuz, dedi Mösyö Hochon.

— Ama o tablolardan yüz elli bin frank elde etmekte güçlük çekmem.

— Ressam düşüncesi! dedi Mösyö Hochon Joseph'e belirli bir biçimde bakarak.

— Dinle, dedi Joseph annesine, Desroches'a mektup yazıp buradaki durumu açıklayacağım. Eğer Descroches kalmanı salık verirse, kalırsın. İşine gelince, ona benzer bir iş her zaman buluruz...

— Sevgili oğlum, dedi Madam Hochon Joseph'e, sofradan kalkarken, dayınızın tablolarının ne olduklarını bilmiyorum, ama geldikleri yerlere bakılacak olursa, herhalde değerliler. Tablo başına bin frank olmak üzere yalnızca kırk bin frank ediyorlarsa, bundan hiç kimseye söz etmeyin. Torunlarımın ağzı sıkıdır, terbiyelidirler de, ama kötülük düşünmeden, bu sözde buluştan söz edebilirler, o zaman bütün Issoudun bunu öğrenir, hasımlarımızın bundan haberleri olmaması gerekir. Çocuk gibi davranıyorsunuz!

Gerçekten, öğleyin Issoudun'de birçok kimse, özellikle de Maxence Gilet bu haberi aldı ve insanlar hiç akıllarına getirmedikleri bütün eski tabloları arayıp kötü, korkunç resimleri ortaya çıkarmaya kalkıştı. Max yaşlı adamı o tabloları vermeye teşvik ettiğine pişman oldu ve mirasçılara karşı öfkesi, Hochon'un planını öğrendiğinde, kendisinin dediği gibi budalalığı yüzünden arttı. Zayıf bir insan üzerinde dinin etkisi korkulacak tek şeydi. Bu yüzden, iki dostunun verdiği öğüt, Rouget'nin bütün sözleşmelerini sermayeye çevirme ve mümkün olan en kısa sürede rant olarak bir yatırım yapmak üzere adamın mülkü üzerinden borç alma konusunda Maxence Gilet'nin kararının doğru olduğunu ortaya koydu, ama Max Parislileri kovmayı daha da ivedi bir iş olarak gördü. Oysa Mascarille'lerin ve Scapin'lerin[70] dehası bile bu sorunu kolayca çözemezdi.

Max'ın öğüt verdiği Flore mösyönün yaya gezintileri sırasında fazla yorulduğunu ileri sürdü, bu yaşta adamcağız her yere araba ile gitmeliydi. Bu bahane, kentin haberi olmadan Bourges'a, Vierzon'a, Châteauroux'ya, Vatan'a, adamcağızın yatırımlarını gerçekleştirme projesinin Rouget'yi, Flore'u ve Max'ı gitmek zorunda bırakacağı her yere gitmeyi zorunlu kıldı. Dolayısıyla, o haftanın sonunda zavallı Rouget'nin bir araba aramak üzere Bourges'a gittiğini öğrenen bütün Issoudun halkı buna şaşırdı; bu gidiş Suyu Bulandıran Kız'ın lehine bir anlamda Aylak Şövalyeler tarafından haklı gösterilen bir önlemdi.

Flore ile Rouget camları uydurma, deri perdeleri çatlak, yirmi iki yaşında, dokuz sefer görmüş berbat bir kupa arabası satın aldılar; bu araba Büyük Mareşal Bertrand'ın dostu olan ve İmparator'un bu sadık arkadaşının yokluğunda, onun Le Berry'deki malına mülküne göz kulak olmakla görevlendirilmiş bir albayın ölümünden sonra satılmıştı; koyu yeşil renge boyanmıştı, bir kaleşe[71] oldukça benziyordu, ancak oku tek bir at koşulabilecek şekilde değiştirilmişti; böyle bir araba, servetlerin azalması yüzünden çok moda olmuştu ve o zamanlar kibarca yarı servet adıyla anılan arabalar türündendi, bunlara başlangıçta şırınga adı verilmişti. Kaleş olarak satılmış bu yarı servetin kumaşını kurtlar kemirmişti, şeritleri harp malullerinin kollarındaki şeritlere benziyordu, her yanından demir sesi geliyordu, ama yalnızca dört yüz elli franka mal oldu; Max da o zamanlar Bourges'da bulunan alaydan, onu çekmek için, çürüğe çıkarılmış iri bir kısrak satın aldı. Max arabayı koyu kahverengiye boyattı, oldukça iyi durumda, kelepir bir koşum takımı buldu ve bütün Issoudun kenti Rouget babanın arabasını bekleyerek adamakıllı heyecanlandı! Adamcağız kaleşini ilk kez kullandığında, arabanın gürültüsü herkesi evlerinin kapısı önüne çıkardı ve meraklıların üşüşmediği pencere kalmadı. İkinci kez bekâr adam, Bourges'a kadar gitti; orada kendine öğütlenmiş ya da isterseniz Flore Brazier tarafından buyurulmuş diyelim, işlemin külfetinden kaçınmak için, bir notere gidip Maxence Gilet lehine bir vekâletname imzaladı; böylece belirtilen bütün sözleşmeler bu vekâletname kapsamına girdi. Flore, Issoudun'de ve çevredeki kasabalarda yapılmış olan bütün yatırımları mösyö ile tasfiye etmeyi uygun bir zamana bıraktı. Rouget, Bourges'un en önemli noterini ziyarete gitti ve ondan mülkü karşılığında borçlanmak üzere kırk bin frank kredi bulmasını rica etti. O kadar gizlice ve ustaca yapılan bu girişimlerden Issoudun'de kimsenin haberi olmadı. Maxence, iyi bir süvari olarak, atıyla sabah saat beşten akşam saat beşe kadar Bourges'a gidip dönebilirdi; Flore ise bu yaşlı bekârın yanından hiç ayrılmaz oldu. Rouget baba Flore'un kendisine önerdiği işleme kolayca razı olmuştu; ama elli bin franklık rantın Matmazel Brazier adına intifa hakkı olarak, kendi adına, Rouget baba adına da çıplak mülkiyet olarak kaydedilmesini istedi. Yaşlı adamın bu işin yol açtığı içsel mücadelede gösterdiği direnç Max'ı kaygılandırdı, doğal mirasçıların niyetinin esinlediği düşünceleri şimdiden sezer gibiydi.

Maxence, kentin gözünden kaçırmak istediği bu büyük olayların arasında, tahıl tüccarını unuttu. Fario, tahıl fiyatlarını yükseltme amacına yönelik manevralar ve yolculuklardan sonra, mallarını teslim etmeye hazırlandı. Oysa gelişinin ertesi günü Kapüsenler Kilisesi'nin damının güvercinlerle kararmış olduğunu fark etti, çünkü karşıda oturuyordu. Damı kontrol ettirmediği için kendi kendini suçladı ve hemen deposuna gitti, tahılının yarısının yok edilmiş olduğunu gördü. Etrafa saçılmış binlerce fare, sıçan, yersıçanı pisliği ona yıkımın ikinci bir nedenini açıkladı. Kilise Nuh'un Gemisi'ne dönüşmüştü. Ama zarar ve ziyanının büyüklüğünü anlamaya çalışırken, Max'ın bir teneke boruyla buğday yığınlarının içine akıtmayı akıl ettiği kaplar dolusu su yüzünden alttaki bütün tahılın neredeyse filizlenmiş olduğunu fark edince, İspanyol'un yüzü kireç gibi bembeyaz oldu. Güvercinlerin, sıçanların davranışları hayvansal içgüdüyle açıklanabilirdi, ama işe insan elinin değmiş olduğu, bu son ahlaksızca davranış ile kendini gösteriyordu. Fario kilisenin mihrap bölümündeki sunağın basamağına oturdu ve başını iki elinin arasına alıp öylece kaldı. Yarım saat, bir İspanyol'a özgü düşüncelere daldıktan sonra oğul Goddet'nin ille de ona vermek istemiş olduğu, ortasında damın direğinin bulunduğu enlemesine kiriş boyunca kuyruğu ile oynayan sincabı gördü. İspanyol, depoda yanında çalışan adama bir Arabın yüzü gibi dingin bir yüzle bakarak serinkanlılıkla ayağa kalktı. Yakınmadı, evine döndü, zarar görmemiş tahılı torbalara koyup, ıslanmış buğdayları olabildiğince kurtarmak için güneşe sermek üzere gidip birkaç işçi buldu, sonra zararını beşte üç olarak tahmin etti ve yapacağı teslimatlarla uğraştı. Ama çevirdiği manevralar fiyatta bir yükselmeye neden olmuşsa da, eksik kalan beşte üçlük miktarı satın alarak yine zarara uğradı; böylece zararı yarıyı aştı. Düşmanı olmayan İspanyol, yanılmaksızın, bu öç almayı Gilet'den bildi. Gece maskaralıklarını yapan o kişilerin, Max ve başka birkaç kişinin kuşkusuz arabasını Kule'ye çıkardıkları ve onu mahvederek eğlendikleri Fario'ya tanıtlanmış oldu: Gerçekten de bin ekü, Fario'nun barıştan bu yana güçlükle kazandığı neredeyse bütün sermaye söz konusuydu. Öç alma duygusuyla esinlenmiş bu adam kendisine yüklü bir para verileceğine söz verilen bir casusa özgü bir ayak direme ve kurnazlık gösterdi. Geceleri Issoudun'de pusuya yatarak, sonunda Aylak Şövalyeler'in uygunsuz davranışlarının kanıtını elde etti: Onları gördü, saydı, Cognette'in yerinde buluşmalarını, şölenlerini gözetledi; sonra oynadıkları oyunlara tanık olmak için gizlendi ve gece yaşantıları hakkında bilgi sahibi oldu. Koşuşturmalarına ve sıkıntılarına karşın, Maxence önce Rouget babanın serveti ile ilgili olarak yapılan büyük işlemin gizinin öğrenilmesine izin vermemek ve arkadaşlarının dikkatini her zaman uyanık tutmak için, gece etkinliklerini ihmal etmek istemiyordu. O sıralar şövalyeler yıllardır sözü edilen oyunlarından birini oynamak için anlaşmışlardı. Yalnızca bir gece içinde, kentteki ve dış mahallelerdeki bütün bekçi köpeklerine zehirli yiyecek vereceklerdi. Fario onların Cognette'in küçük meyhanesinden çıkışlarında konuşmalarını duydu; bu oyunun elde edeceği başarıdan ve masum hayvanların bu yeni kırımının neden olacağı genel yastan ötürü şimdiden kıvanç duyuyorlardı. Sonra, bekçilerinden yoksun kılınmış evler hakkında kötü niyetler beslendiğinin habercisi olarak bu kıyım ne korkulara yol açmazdı ki!

— Bu belki de Fario'nun arabasını unutturacaktır insanlara! dedi oğul Goddet.

Fario'nun kuşkularını doğrulayan bu söze zaten gereksinimi yoktu, o kararını vermişti.

Agathe, Issoudun'de üç hafta kaldıktan sonra, Madam Hochon gibi, yaşlı cimrinin düşüncelerinin gerçek olduğunu kabul ediyordu: Suyu Bulandıran Kız'ın ve Max'ın kardeşi üzerindeki etkisini yok etmek için birçok yıl gerekliydi. Agathe, Jean-Jacques'a güvenme konusunda hiçbir gelişme kaydetmemişti, onunla hiçbir zaman yalnız kalamamıştı. Tam tersine, Matmazel Brazier  Agathe'ı kaleşle gezmeye götürüyor, bu sırada kendisi arkada onun yanında oturup, Mösyö Rouget ve yeğenini öne oturtarak, mirasçıları denetim altında tutuyordu. Ana oğul Descroches'a yazılmış olan o gizli mektuba sabırsızlıkla bir yanıt bekliyorlardı. Köpeklerin zehirlenecekleri günün arifesinde Issoudun'de sıkıntıdan patlayan Joseph iki mektup aldı; birincisi yaşı gereği, ustaları Gros'dan daha yakın, daha senli benli ilişkide olduğu büyük ressam Schinner'den, ikincisi ise Desroches'tan geliyordu. Beaumont-Sur-Oise'dan postaya verilmiş olan birincisinde şöyle deniyordu:

"Sevgili Joseph,

Sérisy kontu için, Presles Şatosu'nun başlıca resimlerini tamamladım; çerçevelemeleri, süslemeleri bıraktım; seni de gerek konta, gerekse mimar Grindot'ya öyle salık verdim ki sana yalnızca fırçalarını alıp gelmek kalıyor. Fiyatlar seni memnun edecek şekilde ayarlandı. Ben karımla birlikte İtalya'ya gidiyorum, dolayısıyla Mistigris'i yanına alabilirsin, sana yardım edecektir. Bu genç yeteneklidir, onu senin emrine verdim. Şimdiden Presles Şatosu'nda eğleneceğini düşünerek bir serçe gibi yerinde duramıyor. Hoşça kal sevgili Joseph, orada bulunamaz ve gelecek Sergi için bir şey veremezsem, benim yerimi alırsın! Evet sevgili Jojo, senin tablon, eminim, bir başyapıt; ama romantizmin söz konusu olduğunu söyletecek bir başyapıt, sen de güç bir yaşam sürmeye hazırlanıyorsun. Ne de olsa, bütün atasözlerini tersine çeviren ya da cinasa dönüştüren o şakacı Mistigris'in söylediği gibi, yaşam dövülen birine benzer. Peki, Issoudun'de ne yapıyorsun? Hoşça kal.

Dostun,

Schinner."

Desroches'un mektubu ise şöyleydi:

"Sevgili Joseph,

Bu Mösyö Hochon bana çok anlayışlı bir ihtiyar gibi görünüyor, yeteneği konusunda en doğru fikri vermişsin: Adam tümüyle haklı. Düşüncemi sorduğuna göre de, annen yiyecek masraflarını karşılamak üzere, yılda dört yüz frank gibi ufak bir ücret ödeyerek Madam Hochon'un evinde kalmalı diyorum. Bence Madam Bridau Mösyö Hochon'un öğütlerine uymalı. Ama senin mükemmel annen, tedirginlik nedir bilmeyen ve davranışları tam bir politika başyapıtı olan o insanların karşında çok tedirgin olacaktır. Bu Maxence çok tehlikeli, bu konuda çok haklısın: Ben onu Philippe'ten daha güçlü biri olarak görüyorum. Bu rezil, kötülüklerini serveti yararına kullanıyor, çılgınlıklarının hiçbir yararlı yanı olmayan kardeşin gibi bedava eğlenmiyor. Bütün anlattıkların beni çok korkutuyor, Issoudun'e gelirsem de pek fazla bir şey yapamam. Annenin arkasına gizlenmiş olan Mösyö Hochon size benden daha çok yararlı olacaktır. Sana gelince, geri dönebilirsin; sürekli bir dikkat, özenli bir gözlem, kölece bir yakınlık, konuşmalarda ağız sıkılığı, davranışlarda sanatçıların hiç hoşlanmadığı bir ikiyüzlülük isteyen bir işte sen hiç işe yaramazsın. Size gerçekte bir vasiyetname olmadığı söylenmişse, inanın ki uzun süredir bir vasiyetname vardır. Ama vasiyetnamelerden cayılabilir, senin o budala dayın yaşadıkça, vicdan azabı ve din inancı adamın içini kemirebilir. Servetiniz Kilise ile Suyu Bulandıran Kız arasındaki bir mücadelenin sonucu olacaktır. Elbette bu kadının adamcağız karşısında güçsüz kalacağı ve dinin mutlak gücünü göstereceği bir an gelecektir. Dayın hayatta olanlara bağış yapmadıkça ve malının mülkünün niteliğini değiştirmedikçe, din üstünlüğü ele geçirdiği anda her şey olanaklı olacaktır. Bu yüzden, Mösyö Hochon'dan elinden geldiğince dayının servetine göz kulak olmasını rica etmelisin. Burada mülklerin ipotek edilmiş olup olmadıkları, yatırımların nasıl ve kimin adına yapıldıkları söz konusu. Yaşlı bir adamı, yabancılar lehine mülklerini elinden çıkaracak olduğu durumda, yaşamın tehlikede diye korkutmak o kadar kolaydır ki bir mirasçı, ne kadar az kurnaz olsa da, bir haksız mal edinme işlemini hemen başlangıcında durdurabilir. Ama annen, dünyayı tanımaması, çıkar gütmemesi, dinsel düşünceleri göz önüne alındığında, böyle bir işi yürütebilecek midir? Kısacası, ben olsa olsa sizi aydınlatabilirim. Şimdiye kadar yaptıklarınız herhalde tehlike işareti vermiştir, belki de hasımlarınız hizaya geliyorlar!"

— Bakın işte ben buna tam bir danışma derim, diye bağırdı Mösyö Hochon, bir Parisli dava vekili tarafından beğenilmekten gurur duyarak.

— Desroches ünlü bir adamdır, dedi Joseph.

— Bu mektubu iki kadına da okutmak yararsız olmaz, dedi yaşlı cimri.

— Buyurun, dedi ressam mektubu yaşlı adama uzatarak. Bana gelince, hemen yarın yola çıkmak istiyorum; dayıma da veda etmeye gideceğim.

— Ah! dedi Mösyö Hochon, Mösyö Desroches sizden mektubu yakmanızı rica ediyor, ek bir not düşerek alt tarafına.

— Anneme gösterdikten sonra yakarsınız, dedi ressam.

Joseph Bridau giyindi, dışarıya çıkıp küçük meydanın ortasından geçerek dayısının evine gitti; dayı tam da kahvaltısını bitirmek üzereydi. Max ile Flore sofradaydılar.

— Rahatsız olmayın sevgili dayıcığım, size veda etmek için geldim.

— Gidiyor musunuz? dedi Max  Flore'la bakışarak.

— Evet, Mösyö de Sérizy'nin şatosunda çalışacağım; oraya gitmekte acele ediyorum, çünkü kont Yüksek Meclis'te zavallı kardeşime yardım edecek kadar etkili bir kişi.

— Pekâlâ, çalış, dedi Joseph'e adamakıllı değişmiş gibi görünen Rouget, budalaca bir tavırla. Çalışmak gerek... Gitmenize üzüldüm.

— Ah! Annem daha bir süre kalacak, dedi Joseph.

Max bir dudak hareketi yaptı, Flore bunu fark etti, anlamı şuydu:

"Bana Baruch'ün sözünü ettiği planı uygulayacaklar."

— Geldiğim için çok mutluyum, dedi Joseph, çünkü sizinle tanışmak zevkine eriştim; hem siz atölyemi de zenginleştirdiniz.

— Evet, dedi Suyu Bulandıran Kız, yüz bin franktan fazla değer biçilen tablolarının değeri konusunda dayınızı aydınlatacak yerde, onları çabucak Paris'e gönderdiniz. Zavallı adamcağız, bir çocuk gibi o... Bourges'da bize söylendiğine göre, Devrim'den önce katedralin koro yerinde küçük bir piliç, nasıl denir canım, bir civciv varmış ki tek başına otuz bin frank değerindeymiş...

— Bu iyi bir şey değil yeğenim, dedi yaşlı adam Max'ın Joseph'in fark etmediği bir işareti üzerine.

— Bakın, şeref sözü verip, açıkça söyleyin, dedi Max gülerek, bu tabloların değerinin ne kadar olduğunu sanıyorsunuz? Öyle ya! Dayınızı dolandırdınız, bu da hakkınızdı, çünkü bir dayı soyulmak için yaratılmıştır. Doğa bana dayı nasip etmemiş; ama Allah kahretsin, dayılarım olsaydı, ben de onlara başka türlü davranmazdım.

— Mösyö, tablolarınızın değerini biliyor muydunuz? diye sordu Flore, Rouget'ye. Ne kadar demiştiniz, Mösyö Joseph?

— Elbette, dedi ressam pancar gibi kızararak, bir değeri var onların.

— Mösyö Hochon'a onlar için yüz elli bin frank değer biçtiğiniz söyleniyor, dedi Flore. Bu doğru mu?

— Evet, dedi bir çocuk gibi açıksözlü olan ressam.

— Peki, dedi Flore adamcağıza, yeğeninize yüz elli bin frank vermeyi düşünüyor muydunuz?

— Asla! Asla! diye yanıt verdi Flore'un gözlerini dikerek baktığı yaşlı adam.

— Bütün bunları çözümlemenin bir yolu var, dedi ressam, o da tabloları size geri vermek dayıcığım!

— Hayır, hayır, sende kalsın onlar, dedi yaşlı adam.

— Onları size geri göndereceğim dayıcığım, dedi Joseph, Maxence Gilet ile Suyu Bulandıran Kız'ın küçük düşürücü sessizliğinden incinerek. Hiç kimseden, hatta dayımdan bile hiçbir şey almadan servet yapacak kadar güç fırçamda var. Sizi selamlıyorum matmazel, hoşça kalın mösyö...

Ve Joseph sinirli bir halde meydanı geçti, bu hal sanatçılarda görülebilir. Bütün Hochon ailesi bu sırada salondaydı. Joseph'in birtakım hareketler yaptığını ve kendi kendine konuştuğunu görünce, ona nesi olduğunu sordular. Ressam, Baruch ile François'nın önünde, açık yüreklilikle, az önce yaşadığı olayı anlattı; iki saat sonra, bütün kentte konuşulmaya başlanan bu olayın geçtiği sahneyi herkes az çok tuhaf ayrıntılarla allayıp pulladı. Kimileri ressamı Max'ın hırpaladığını, kimileri de ressamın, matmazele kötü davrandığı için, Max tarafından kovulduğunu ileri sürüyorlardı.

— Çocuğunuz da ne çocuk ha!.. diyordu Hochon Madam Bridau'ya. Budala, veda edeceği gün kendisi için hazırlanan bir oyunun kurbanı oldu. On beş gündür Max ile Suyu Bulandıran Kız bu tabloların değerini biliyorlardı, oğlunuz torunlarımın önünde bunu söylemek gibi bir budalalık yapmış, onlar da sıcağı sıcağına bundan herkese söz etmişlerdi. Ressamın hemen gitmesi gerekiyordu.

— Bu tablolar bu kadar değerli iseler, oğlum onları geri göndermekle iyi yapıyor, dedi Agathe.

— Ona göre iki yüz bin frank ediyorlarsa, dedi yaşlı Hochon, onları geri vermeye kalkışmak budalalık olur; çünkü bunu hiç olmazsa o mirastan sayabilirsiniz, oysa bu gidişle hiçbir şey alamayacaksınız gibi görünüyor! İşte, kardeşinizin sizi bir daha görmemesi için bir neden...

Gece yarısı ile saat bir arasında Aylak Şövalyeler kentin köpeklerine bedava yiyecek dağıtmaya başladılar. Bu anılmaya değer sefer ancak sabah saat üçte sona erdi, o saatte de bu reziller Cognette'in yerine yemeğe gittiler. Saat dört buçukta, tan sökerken, evlerine döndüler. Max, Anacadde'ye girmek üzere Avenir Sokağı'nı döndüğünde, bir çukurda pusuya yatmış olan Fario, onun doğrudan yüreğine bir bıçak sapladı, bıçağı çekip çıkardıktan sonra Vilatte hendekleri yoluyla kaçtı, burada bıçağını mendiline sildi. İspanyol daha sonra Zoraki Irmak'a gidip mendilini yıkadı ve rahat rahat Saint-Paterne'e dönüp, yarı açık bıraktığı bir pencereye tırmanıp içeriye girerek yatağına yattı ve yeni çırağı tarafından uyandırıldığında, çırak onu deliksiz bir uyku çeker durumda bulmuştu.

---

[70] Mascarille'ler ve Scapin'ler: Fransız oyun yazarı Moliére'in sırasıyla "Şaşkın" ve "Scapin'in Dolapları" adlı komedilerindeki kurnaz uşaklar Mascarille ve Scapin'e gönderme.

[71] Kaleş: Yaylı, dört tekerlekli, üstü açık, arkasında bir körüğü bulunan at arabası.

Continue Reading

You'll Also Like

8.2K 755 26
Mary Shelley, gördüğü bir kâbustan esinlenerek yazdığı Frankenstein ya da Modem Prometheus yapıtıyla bir yarışmaya katıldı. Modem bilimkurgunun ilk e...
6.3K 309 57
Pip'in sürükleyici hayatının anlatıldığı bu roman 19. yüzyılda İngiltere'deki maden köylerindeki yaşama ayna tutmaktadır. Köyün madencisi olan Joe Ga...
887 61 76
Stendhal'in yaşanmış bir ya da iki olayı birleştirerek kaleme aldığı bu romanın baş kahramanı Julien Sorel'in yazar ile birçok yönden örtüştüğü söyle...
338 77 5
Şehrin en ücra köşelerinden gelen oyunculardan oluşan bir tiyatro ekibi kendi çapında oyunlar sergiler. Birbirine sıkıca bağlı olan ekip arkadaşları...