ÜVEY ABİMİN TAKINTISI

By odunsubagyann

498K 14.7K 5.6K

Yeni bir aileye girdiğimde üvey abimin olması bana enteresan gelmişti. Fakat bana takıntılı ve psikopat biri... More

YENİ AİLEYLE TANIŞMA
ÜVEY ABİ
SÜRPRİZ
SİNEMA GECESİ
KABUS
HESAP SORMA
HAPİS
AMERİKA
ÖLÜM
İNTİKAM
SAHTE SEVGİLİ
DAHA FAZLA KIŞKIRTMA
KAHVE RANDEVUSU
SIKINTILI AKŞAM
KAÇIRILMA
KAPANA KISILMIŞ
ÖZGÜRLÜK MÜ ESARET Mİ?
İYİLEŞME SÜRECİ
ÖLÜM
YENİ BAŞLANGIÇLAR
İHANET
DARBE
HAYAT MI ÖLÜM MÜ?
İLKİM
SAVAŞ
KRİZ
SAHTE BABA
BEBEĞİM
YENİ PLAN
KAÇIŞ
DOKUZ AY SONRA
YASMİN
FİNAL
DUYURU

BELA

21.5K 577 190
By odunsubagyann

Geç uyanmıştım, bunun nedeni ilk iki dersimin boş olmasıydı. Yine de hala saat okula gitmek için erkendi. Telefonumu elime aldım ve gelen mesaja tıkladım. Atlas mesaj atmıştı.

"Hazırlan, seni almaya geliyoruz. Kahvaltıya gidelim."

"Tamam," diye mesaj yazıp yolladım ve kalktım. Taksi çağırmaktan kurtulmuştum. Formamı giyindim, çantamı aldım ve aşağı indim. "Günaydın," dedim Antoni'ye.

"Günaydın efendim."

"Nihal nerede?"

"Mutfakta, sizin için kahvaltı hazırlıyor." Elindeki suluğu gösterdi. "Ben de çiçekleri sulayacağım ama bir şey istiyorsanız hemen hallederim."

"Hayır, kahvaltı hazırlamasın. Arkadaşlarımla dışarıda yapacağım. Doğu gitti değil mi?"

"Hayır efendim, sizi bekliyor. Bahçede."

"Tamam, sağol." Arkadaşlarıyla dışarı çıkacağını sanıyordum, beni beklemesi canımı sıkmıştı. Oflayarak bahçeye çıktığımda Atlas'ın kapının dışında beni beklediğini gördüm. Neyse ki Doğu görmemişti. Yanına gittim.

"Günaydın uyuyan güzel," dedi sigarasını üflerken.

"Günaydın, seninle gelmeyeceğim. Dışarıda işim var."

"Taksi mi çağırdın? Nereye gideceksen seni bırakırdım."

"Hayır, bizimkilerle kahvaltıya gideceğim. Oradan okula geçeriz."

Bakışlarındaki sırıtış hızla yerini nefrete bürüdü. Yine de itiraz etmedi. "Tamam."

"Güzel," dedim ve başka bir şey söylemesini beklemeden hızla kapıdan çıkıp arabaya bindim. "Günaydın çocuklar."

"Günaydın, demek sapa sağlam gelebildin."

"Sorma Atlas ya, babamlar gelse keşke artık. Evin reisi gibi davranıyor." Aslında niyetinin çok başka olduğunu anlatamıyordum. 

Yolda sohbet ede ede gideceğimiz yere varmıştık. Sahil kenarına doğru bir masaya oturduk. "Aileniz çok kızdı mı?"

"Hem de nasıl," dedi Nil yüzünü buruşturarak. 

"İçimden geçtiler," dedi Ela.

"Benim babam da içiyor, onu suratına vurup susturdum. Yine de sinirlendiler."

"O ne?" dedi şokla Nil. "Ela, Serkan geliyor."

"Ne?" dedi donarak. "Arkama döneyim mi?"

"Dönme, buraya bakıyorlar."

Arkamı döndüm ve nefretle soludum. Doğular gelmişti, tabi ki gelecekti. Sıkıntı çıkarmadan evden gitmeme izin vermesine şaşırmıştım zaten. Yanında Serkan ve Ali vardı. Buraya geliyorlar dememe kalmadan çoktan yanımızda bittiler. "Günaydın," dedi Doğu elleri cebinde pişkin pişkin bakarken.

Ela hayranlıkla Serkan'a bakıyordu ve onu gizlice dürtmek zorunda kalmıştım. Nil'in de Ali'ye baktığını gördüğümde kafamı masaya vurmamak için kendimi zor tutuyordum.

"Günaydın," dedi benim dışımdaki herkes.

"Buraya geleceğinizi bilmiyorduk," dedi Doğu. "Sen kahvaltıya gideceğiz diyince ben de çocuklarla çıkayım dedim. Denk geldik, şansa bak."

"Gelsenize," dedi Ela ağzı bir karış açık. "Beraber yapalım."

Serkan gülümsedi. "Olur." Masaları birleştirdiler ve masada tek hoşnut olmayanlar Atlas ve bendim. "Neden çağırdın ki?" diye fısıldadım Ela'ya.

"Kanka küsme ama Serkanla iki çift laf edeyim, bu fırsatı bir daha bulamam. Hem Nil'de Ali'den hoşlandı baksana."

"Ha biz kurban seçildik yani," dedi Atlas somurtarak.

Yanıma oturan Doğu kolunu omzuma attı. "Ee, naber kardeşim?" dedi kinayeyle.

Kolunu ittim ve ona ters ters baktım. "İyi."

Kahvaltımız geldi ben sessizce yaparken Ali Nille, Serkan ise Ela ile sohbete dalmıştı. Doğu tabi ki rahatsız eden bakışlarını benim üzerimden çekmiyordu. Atlas ise deniz manzarasına karşı sigara içiyordu.

Doğu uzandı ve elini bacağıma koydu. "Burada olmamdan rahatsızsın sanırım," dedi hafif sıkarak.

Elini ittim ve ofladım. "Bana temas etme yeter Doğu."

"Benden bu kadar rahatsız olacak ne var?"

"Kararımı bilmene rağmen sürekli beni rahatsız ediyorsun Doğu. Buraya da bu yüzden geldiğini biliyorum. İnsanlara biraz saygı duy."

"Duyuyorum zaten, yoksa sana evi cehennem edebilirdim."

"Bu şekilde de ediyorsun zaten." Çayımın son yudumunu içtim ve bizimkilere baktım. Çocuklar kızların numaralarını alıyordu.

"Kalkalım mı?" dememle Atlas yerinden fırladı. 

"Hadi gidelim, ders başlar birazdan."

Kızların derse girmeye niyeti yoktu, neyse ki biz kalkınca onlar da kalktılar. "Görüşürüz," dediler çocuklara ve Atlas'ın arabasına bindik.

"Bana en yakın zamanda araba kullanmayı öğret, böyle olmuyor."

"Ehliyetin olmadan nasıl kullanacaksın?"

"Kullanırım, bir şey olmaz. Hem 18 olmama az kaldı."

"Tamam, akşam öğreteyim."

"Olur." Babamı aradım.

"Alo."

"Naber baba?"

"İyi kızım senden naber?"

"İyi ben de, ne zaman döneceksiniz?"

"İşler uzadı, bir hafta daha buradayız."

"Hafta sonu yanınıza geleyim mi?"

"Kızım, otur evde ders çalış. Burada seninle ilgilenemeyiz, otel odasında ne yapacaksın?"

"Baba, lütfen yaa."

"Bir sıkıntı mı var? Doğu'yla mı anlaşamıyorsunuz?"

Babam her ne kadar annemi aldatmış olsa da Yasmin ablayla mutluluklarını bozmak istemiyordum. Yasmin abla çok iyi biriydi, ona bunu yapamazdım. "Hayır, anlaşıyoruz. Neyse boş ver, size kolay gelsin."

"Sağol kızım görüşürüz."

Telefonu kapattım ve kızlara ateş püskürür gibi baktım. "Bir hafta daha yoklar. Onu boş verin de siz niye çocukların ağzına düştünüz? Biz bize kahvaltı yapacaktık."

"Ya Talya, Serkanla tanışmak için neler yaptığımı bilemezsin. Bir fırsat bulmuşken nasıl tepeyim şimdi?"

"Hem Ali'de çok tatlı, aşırı kibarlar."

"Ne kibarlar ama," diye söylendi Atlas. "Bizim bunlara çeki düzen vermemiz lazım Talya, şu hallerine bak."

"Neyse," dedim ve arabadan indim. Derse girdik, Doğu her zamanki gibi değişik bakışlara, temas etmeye çalışmalara devam ediyordu. En sonunda sinirlenip hoca tahtaya döndüğünde suratına bir tane yapıştırdım. Neye uğradığını şaşırdığında bal rengi gözlerini irileştirip bana şaşkınca baktı. 

"Yeter," diye fısıldadım. El kaldırdım. 

"Söyle," dedi öğretmen.

"Yerimi değiştirmek istiyorum, Doğu hep dikkatimi dağıtıyor, çok konuşuyor."

Hoca ters ters Doğu'ya bakarak kafasını salladı. "Bir sene daha sınıfta kalmak istiyorsun galiba Doğu." Sınıfa bir göz attı. "Sen," dedi arkayı göstererek. "Yeni gelen öğrenci."

Arkama dönüp kimin yeni geldiğine baktım, fark etmemiştim. Ağzımdan şaşkınlıkla "Cem," lafı çıkınca Doğu'da sinirle arkasını döndü. 

Cem sırıtarak sırasından kalktı. "Geç, Talya'nın yerine otur, Doğu sen de onun yerine geç."

"Olmaz," diye bağırdı Doğu. "Başka birini getirin bu sıraya, o olmaz."

"Yeter!" diye bağırdı hoca. "Disipline gitmek ister misin? Bu kez uzaklaştırma alacağını biliyorsundur, bu kaç oldu Doğu! Kalk dedim."

"Kalk," diye fısıldadım. "Uzaklaştırma alacaksın."

Doğu bana o kadar sinirli baktı ki... Dişlerini kırmızı dudaklarına geçiriyordu. Defterini ve çantasını sinirle kavradı ve Cem'in omzuna omuz atarak onun yerine geçti.

Tiksinerek yanıma oturan Cem'e baktım. "Senin burada ne işin var?"

"Buraya taşındık, ben de bu okula gelmek istediğimi söyledim. Beni özlemedin mi?"

"Sadece midemi bulandırıyorsun. Dersi dinlicem, kapat çeneni."

Ders boyunca Doğu'nun  bakışlarının ensemde olduğunu hissediyordum. Dönüp bakmaya cesaretim yoktu. Bizimkiler de Cem'in kim olduğunu anlamışlardı. Belki Atlas onu ikna eder ve benim yanıma geçerdi. 

"Artık zorunluluk getiriyorum," dedi siniri geçmeyen öğretmen. Sınıf öğretmenimizdi. "Kimse kafasına göre sırasını değiştirmeyecek. Benden izin almadan yan sıraya bile geçmeyeceksiniz. Ders bitmiştir." Kitabını aldı ve dışarı çıktı. Teneffüs zili çalmıştı.

Ben daha hesap sormaya kalmadan Doğu, Cem'in yakasına yapıştı. "Ne işin var lan burda senin?"

Cem onun ellerini sıkıca tutup geri itti. "Sana ne lan? Sen kimsin çakma abi!"

"Bana bak lan, şimdi gidip şubeni değiştiriyorsun. Yoksa seni elimden feriştahı alamaz gavat!"

"Ee, yeter be. Sen kimsin lan? Hangi sınıfa gideceğimi sana mı sorucam?"

"O zaman ben değiştiririm," diyerek müdürün odasına gittim. Tabi ki arkamda Nil, Ela, Atlas ve Doğu vardı. 

"Değiştirme," dedi Doğu. "Ben bir yolunu bulup kaldırırım onu yanından. Bu sefer sen ortamını bırakıp başka sınıfa gidiceksin. Zaten yeni alıştın."

"Hocam kolay gelsin."

"Buyurun bakalım," dedi kalabalığa bakarak.

"Şubemi değiştirmek istiyorum."

"Niye?"

"Çok kalabalık, dersi anlayamıyorum."

Müdür güldü. "Diğer şubeler sizin sınıftan daha kalabalık."

"Ama bizim sınıf çok konuşuyor hocam, en önde oturmama rağmen duyamıyorum."

"Şuan şubelerde boş yer yok. Olursa seni alırız."

Oflayarak teşekkür ettim ve dışarı çıktım. "Bütün sene buna nasıl katlanıcam?"

"Merak etme, katlanmicaksın." 

***

Okul çıkışı Cem'den olabildiğince kaçarak Doğu'nun arabasına binmek için aşağı indim ki arabası orada yoktu. Arayacaktım ki o beni aradı.

"Alo."

"Neredesin?"

"Biraz işim çıktı, sen taksiyle gidebilir misin? Gidemezsen gelir alırım sıkıntı yok."

"Ben giderim, ne oldu?"

"Bir şey yok, görüşürüz."

"Tamam, görüşürüz." Atlas'ı aradım. "Doğu'nun işi çıkmış, toplanın bize gidelim."

"Olmaz, Nil çağırdı. Ben de seni arayacaktım. Ona gidelim, dönerken de sana araba kullanmakla alakalı birkaç bir şey gösteririm."

"Tamam, oto parktayım. Bekliyorum."

Arabaya bindim, Nil'e gitmeye başladık. 

"Hakikaten baban nasıl izin verecek ehliyetin olmadan araba kullanmayı?"

"Ya şurada iki hafta kaldı on sekizime girmeme Ela. O zamana kadar öğreneyim. Böyle zor oluyor birilerinden rica etmesi."

"Doğru. Ben de bir on sekizime girsem de ehliyet alsam."

"Ay ben de ya, Ali'yle gezerdik."

"Ay sizin hayal gücünüze ya."

"Hakikaten ha," dedi Atlas oflayarak.

"Ee aileniz çok kızdı mı sigaraya?"

"Kızdı tabi, niye bize gidiyoruz sanıyorsun? Annem bu ara çok huysuz."

"Benim ki kızdı ama çabuk unuttu," dedi Ela. 

"Aynen," dedi Atlas.

"Benimki öğrense bir hafta dışarı çıkma yasağı ilan eder. Ayrıca balkona bile duman sensörü koyar."

"Seninki de çok katı ya. Sevgilin olmasına bile kızıyor."

"Nil, ne sandın? Amerikan ailesi miyiz biz? Tabi kızıcak."

"Doğru, benimki de kızar. Siz erkekler ne rahatsınız be. Ekmek elden su gölden."

"Sen bi gel de sünnet ol, bak bakalım kimin ekmeği elden..."

Hep birlikte kahkahayı bastık. "Bir de askeri var bunun, offf."

"Üniversite biter bitmez git kurtul. Ertelendikçe daha da uzuyor."

"Aynen."

Eve vardığımızda Nil'in ailesi işten dönmemişti. Birlikte yemek hazırlayıp yedik ve tv izlemek için koltuğa yerleştik. Bir süre izledik ve film bitince markete abur cubur almaya gittik. Onları yedik ve biraz dedikodu yaptık. 

Sonra telefonum çaldı, arayan Cem'di. "Gene ne arıyor bu be!"

"Açma sakın."

"Açmam zaten, bunla mı uğraşıcam."

Reddedince bir daha aradı. Bir daha reddettim. Bu birkaç kez tekrarlanınca açtım. "Ne var be? Açmıyoruz işte, ne uzatıyorsun?"

"O şerefsize söyle, ödeyecek bunun hesabını!" Sesi çok sinirli ve nefes nefese geliyordu. Acı çekiyormuş gibiydi. 

"Ne oldu? Kimden bahsediyorsun sen?"

"Doğu şerefsizinden bahsediyorum. Arabasıyla ayağımın üstünden geçti, hastanedeyim. Alçıya alıyorlar. Söyle ona bunu ödeyecek." Telefonu kapattı ve hışımla ayağı fırladım. Ne büyük belaya çatmıştım ben!

"Doğu, Cem'in ayağını kırmış."


Beğeni ve yorumlarınızı unutmayın lütfen. Karakterleri kendi hayal gücünüze göre tasarlamanız için fotoğraf koymuyorum ama çok istek gelirse yapabilirim. Yorumlara yazarsınız. Sizi seviyorum. 

Continue Reading

You'll Also Like

95.4K 6K 29
Savcı ve asker hikayesidir aynı zamanda bir gerçek aile hikayesidir kitabıma bir şans verin lütfen
27.3M 1.4M 44
''O gün, bana 'Sinemaya gidelim mi?' diye sordu. 3391 kilometre öteden, şehirlerce, denizlerce uzağımdan... Yanımdaki insanlar görmezken beni, o bana...
1M 29.2K 83
Cinsel içerik, şiddet vb olaylar içeriyor çok sık olmamak kaydıyla lütfen bunu bilerek okuyun!! Kendini bulunduğu durumdan kurtarmakla beraber ona...