SAVCIM (TAMAMLANDI)

由 Polivora_Kualin

1.8M 75.6K 11.6K

-WattpadRomanceTR "Romantizm ve Komedinin Ortak Durağı" adlı okuma listesinde!- *** Her şey bir ölümle başlam... 更多

SAVCIM (1.BÖLÜM)
SAVCIM (2.BÖLÜM)
SAVCIM (3.BÖLÜM)
SAVCIM (4.BÖLÜM)
SAVCIM (5.BÖLÜM)
SAVCIM (6.BÖLÜM)
SAVCIM (7.BÖLÜM)
SAVCIM (8.BÖLÜM)
SAVCIM (10.BÖLÜM)
SAVCIM (11.BÖLÜM)
SAVCIM (12.BÖLÜM)
SAVCIM (13.BÖLÜM)
SAVCIM (14.BÖLÜM)
SAVCIM (15.BÖLÜM)
SAVCIM (16.BÖLÜM)
SAVCIM (17.BÖLÜM)
SAVCIM (18.BÖLÜM)
SAVCIM (19.BÖLÜM)
KİTAP DUYURUSU!
SAVCIM -10 BİN ÖZEL- (20. VE 21.BÖLÜM)
SAVCIM (22.BÖLÜM)
SAVCIM (23.BÖLÜM)
SAVCIM (24.BÖLÜM)
SAVCIM (25.BÖLÜM)
SAVCIM (26.BÖLÜM)
SAVCIM (27.BÖLÜM)
SAVCIM (28.BÖLÜM)
SAVCIM (29.BÖLÜM)
SAVCIM (30.BÖLÜM)
SAVCIM (31.BÖLÜM)
SAVCIM (32.BÖLÜM)
SAVCIM (33.BÖLÜM)
SAVCIM (34.BÖLÜM)
SAVCIM (35.BÖLÜM)
SAVCIM (36.BÖLÜM)
SAVCIM (37.BÖLÜM)
SAVCIM (38.BÖLÜM)
SAVCIM (39.BÖLÜM)
SAVCIM (40.BÖLÜM)
SAVCIM (41.BÖLÜM)
SAVCIM (42.BÖLÜM)
SAVCIM (43.BÖLÜM)
SAVCIM (44.BÖLÜM)
SAVCIM (45.BÖLÜM)
SAVCIM (46.BÖLÜM)
SAVCIM (47.BÖLÜM)
SAVCIM (48.BÖLÜM)
SAVCIM (49.BÖLÜM)
SAVCIM (FİNAL)
SAVCIM (ÖZEL BÖLÜM¹)
SAVCIM (ÖZEL BÖLÜM²)
POLİS BEY

SAVCIM (9.BÖLÜM)

51K 2K 238
由 Polivora_Kualin

Keyifli okumalar..

12 oy 30 yorum = yeni bölüm

&&&&

Yağız benden iki adım önde sessizce ilerliyordu. Dün ona attığım tribi şimdi o bana atıyordu ve bu nedensizce bana komik geliyordu. Ben zaten çocuk gibi bir kızdım, trip atmak ve inat etmek benim doğamda olan bir şeydi. Ben hep böyleydim ama Yağız bir anda benim yaptığım hareketlerle bana yaklaşınca bu durum gülünç hale geliyordu. "Koskoca savcı, bana küstü
mü şimdi?"

Başını gökyüzüne kaldırıp sabır çekti. "Afra! Şu an kendimle savaşıyorum zaten. Seni üzmemi istemiyorsan sus!" Diyerek kollarını bağlayarak söylene söylene yürümeye devam etti.  Arkasından koşar adımlarla yetişmeye çalıştım. Zaten Pusat'ı da göndermişti. Yol boyu anamı ağlatıp başımı şişirecekti. En azından içimden geleni arkasından söyleyeyim de biraz olsun rahatlayayım. 

Arabanın önüne gelene kadar söylenmiştim ve arada kendimi tutamayıp yüksek sesle de konuşmuştum ama o zerre umursamamıştı. Ben konuşmaktan yorulmuştum o ise susmaktan yorulmamıştı. Oysaki onun yerinde olsam can sıkıntısından çoktan konuşmuştum. Her neyse, bu sıkıcı kısa yürüyüşümüzün ardından arabanın önüne geldiğimizde adımlarımı durdurunca söylenerek bana döndü.

"Yine ne oldu başımın belası?"

"Ben yürümek istiyorum hem bak güneş de çıktı. Hava da güzel, ne olur be Savcım." Diyerek en masum ifademle ona baktım. "Söz ne istersen yapacağım. Bir daha Pusat'ı da kandırmayacağım."

Beni baştan aşağı süzüp doğru söyleyip söylemediğimi kontrol etti. Her ne kadarsa bu sözüme inanmasa da beni eve tıkmak istemediği için "Yürü başımın belası." Diyerek elleri cebinde bir şekilde yürümeye başladı. 

Trip atmayı bile beceremiyordu.

Bu haline genişçe gülümsedim. Nedensizce daha sempatik geliyordu gözüme.

"Aferin köle!" Diyerek arkasından söylendiğimde adımlarını durdurdu ve omzunun üstünden bana bir bakış attı. "Canım, birtanem, en sevdiğim insan evladı!" Diyerek bir U dönüşü yapıp yanına yetiştim. Allah'tan konuyu uzatmadan ölü gibi yürümeye devam etti.

***

Yine olan olmuştu. Hayat bana götüyle gülümseyip sular altına almıştı. Gerçekten de sular altına almıştı. Birazdan sel olabilirdi, erozyon, hortum... Artık aklınıza hangi afet geliyorsa şu an benim için olağan bir şeydi. Ben gerçekten belayı çekiyordum. Bir ara kurşun döksem iyi olacaktı.

"O şom ağzını açmasan olmaz değil mi?"

Yağız'ın olduğu tarafa bakmadan yürümeye devam ettim. Kollarımı bağlayarak önden yürüyecekken beni kolumdan tutup yanına çekti. 

Ben 'Hava ne güzel' dedikten 5 dakika sonra şimşek çakmış yağmur yağmaya başlamıştı. İşte böyle de uğurlu bir kızdım(!)

"Yanımdan ayrılma."

"Ya ben ne bileyim yağmur yağacak, ermiş miyim?"

"Sen hala konuşuyor musun? Seni bu yağmur suyunda boğarım çocuk." Sertçe yutkunup gülümsemeye çalıştım. Şu an çocuk demesine bile sinirlenemeyecek kadar üşüyordum. Küfür savurup "Lan yağmur da değil ki sel oldu. Bizi de almazsa iyidir!" Diye söylendi.

Yok ya o kadar de-

Çakan simşekle Yağız'ın koluna girdim. "Yağız, bu şimşek bize çakmaz değil mi?"

Bana cevap vermeden söylenerek yürümeye devam etti. Bir süre sonra ben de hâl kalmayınca yere çöktüm. "Ben daha fazla yürüyemeyeceğim üşüyorum."

Biraz olsun ısınmak için kollarımı sıvazladım. Yağız ise yanıma gelip yere çöktü.

"İnsan biraz nazik olur. Ceketini falan verir vicdansız."

"Islak ceketle nasıl ısınacaksın Ufaklık? Hayal dünyasında falan yaşıyorsun herhalde."

Kollarımı sıvazlarken "Ne bileyim?" Diye mırıldandım. "Filmlerde hep öyle olur."

"Ama burası gerçek dünya."

Onu başımla onayladığımda yavaşça ayağa kalktı. "Bana bak Afra. Ben gidiyorum gelip gelmemek senin tercihin. Ben eve gidince sana araba gönderirim." Gözünü gökyüzüne çevirip ekledi. "Tabii, ben gönderene kadar bu küçücük bedenin suyun altında kaybolup gitmezse."

Korkarak gökyüzüne baktım. Burada tek başıma kalırsam soğuktan ölmesem bile korkudan ölürdüm. Bu yüzden kozumu kullanma vakti gelmişti. 

Yağız birkaç adım atamadan sözlerimle onu durdurdum. "Hani ben sana babamın emanetiydim? Emanete böyle mi sahip çıkıyorsun Yağız?!"

Yağız olduğu yerde dururken bende soğuk asfaltta kendimi ısıtmaya çalışıyordum. Kendi kendime 10'dan geriye sayarak gelmesini beklerken 3 saniye kala yanıma gelmişti bile. 

Kalkmama yardım etmesi için elimi uzattım. Yağız beklemediğim bir harekette bulunup bir elime bir bana baktı ardından kollarını belimden ve bacağımın altından geçirip kucağına aldı.

"Böyle daha iyi..." diyerek ona sokulup ısınmaya çalıştım. Denize düşen yılana sarılır sözü tam olarak şu anı ifade ediyordu.

Titreyen çenemi durdurmaya çalışırken nefesim onun boynuna akıyordu. Yağız'ın tüylerinin diken diken olduğunu fark ettiğimde sırıttım. "Etkilendin mi? Tüylerin diken diken olmuş Savcım."

Bana göz devirip yandan bir bakış attı. "Etkilenmedim aptal. Tikim var. Nefesini üfleyip durma."

"Şaka yaptım z-zaten." Dedim, titreyen çenemden dolayı kekeleyerek.

"Bence şaka yapacağına titremelerini durdur. Havale geçirdiğini sanıyorum."

"Endişe etme, iyiyim." Dedim, ciddiyetle.

"Umarım dediğin gibidir." Diye mırıldanıp daha fazla konuşmadı.

Yağız kucağında benimle eve kadar yürüdü. Zaten eve yaklaşmış çok geçmeden 5 dakikaya eve varmıştık. Yağız'ın kucağından inip ıslanmış kıyafetlerimi değiştirip saçımı kuruttum. Üzerime birkaç ceket ve çarşaf alıp aşağı indim. Âdeta donacaktım bu nasıl yağmurdur arkadaş.

Koltuğa çöktüğümde Yağız elinde kitaplarla yanıma oturdu. Üstünde siyah bir gömlek ve aynı renk pantolon vardı. Kitaplardan birini bana uzattı.

"Madem kaçmaya vaktin var. O halde okumaya da olsun biraz kitap oku."

"İsmi ne?!" diyerek kitabı elime aldım.

'Suç ve Ceza' ismini görmemle yüzümü buruşturdum.

"Ben bunu okudum, adamın biri cinayet işliyor sonra da pişman oluyor." Diyerek ona uzattım. "Güzel ama başları çok sıkıcı." Diye ekledim.

"Güzelim kitabı, nasıl anlattın öyle? Sana inanamıyorum Afra."

"Klasikleri sevmem. Aksiyonlu, maceralı kitapları seviyorum."

"Her neyse." Dedi ve test kitabını uzattı. "O halde al şu testi, biraz soru çöz."

Bana illahim bir şey yaptıracağını anlayıp testi çözüyor gibi yaparken Yağız'ın sesiyle ona döndüm. "Sorular nasıl?!" Dedi hafif öfkeli bir tonda.

"İyi, güzel." diye kestirip attığımda Yağız kitabı eline alıp bana doğru tuttu.

"Kitabı nasıl ters çözüyorsun bana da anlatsana?"

Masumca gülümsediğimde sabır çekip elimdeki kalemi almak için elimi tuttu. Elini geri çekecekken durup hafif sıktı. Ardından koluma dokunup son olarak alnıma dokunduğunda ben onu anlamaya çalışıyordum.

"Sen yanıyorsun?"

"Yok canım, aşkından yanıp kül oluyorum." Diyerek alayla güldüğümde şakamı ciddiye bile almadı.

"Afra indir şu çarşafı!" Diyerek zorla üstümden çekerken ceketlerimi indirmesine izin vermeyince öfkeyle bağırdı.

"Havale geçireceksin indir dedim!"

"Y-Yağız olmaz üşüyorum."

Yağız, ne yapacağını düşünerek bir o tarafa bir diğer tarafa giderken yukarı çıkınca kendimi ısıtmaya devam ettim. Adım sesleriyle Yağız yanıma gelip zorla ceketleri üstümden çıkarıp kucağına aldı.

"Birazdan geçecek." diye fısıldarken banyoya ilerledi.

Beni ılık suyun içine koyduğunda yanan bedenimin ılık suyla buluşunca duştan çıkmak için hamle yaparken Yağız elimi tutup başımı göğsüne yasladı.

Bir süre ılık suyun altında kaldıktan sonra Yağız benim için ince bir bluz, kısa bir şort ve iç çamaşırları bırakıp odadan çıkarken ben de hızla giyinerek içeri girdim.

Yağız elinde tepsiyle odama girdi. Çenesinin ucuyla yatağı işaret edince yatağa uzandım. Bezi sirkeli suya batırıp vücuduma bezleri yerleştirirken sabaha kadar ateşimi ölçüp bezleri değiştirmişti. Bezi her değiştirişinde bedenim soğuk ve sıcak arasında gidip geliyordu.

"Afra."

"Hmm." Diyerek bana seslenen Yağız'a tek gözüm açık döndüm.

"Hadi biraz yemek ye sana ilaç vermeliyim."

"Saat kaç?"

"Sabahın 7'si."

Yavaşça yerimde doğrulurken tepsiyi bacağıma bırakıp çorbayı bana yedirirken ilacı içmemle lavaboya koşmam bir oldu. "İ-iğrenç bu." diyerek öksürürken yerime oturdum.

"Afra, bunu içmelisin."

Başımı olumsuz anlamda salladım. "Midemi bulandırıyor." dedim tiksintiyle.

Yağız biraz düşünüp aşağıdan bir şey alıp yanıma geldi. Birkaç hap uzattı. Parol tarzı hafif ilaçlardı, önceki verdikleri büyük olduğu için yutmakta zorlanıyordum.

Çocukluktan beridir ilaçlardan nefret ediyorum.

"Su! Su." Yağız gülerek suyu uzattığında tek dikişte bitirdim. Kolumun altından Ateş ölçeri yavaşça aldı. Ben kendimi öncekinden daha iyi hissediyordum.

"Ateşin düşmüş." Diye mırıldanırken yerinden kalkıp tepsiyle aşağı ilerledi. Odadan çıkıp aşağı inerken Yağız mutfakta bir şeyler hazırlıyordu. Başımı duvara yaslayıp onu izlerken hapşurmasıyla kalakaldım.

"Sen, hasta mı oldun?!" diye endişeyle yanına gidip elimle ateşini ölçtüm.

"Sen niye yatağından kalktın? Biraz dinlenmelis-"

"Ateşin çok yok ama biraz ilaç al Savcım. Sende hasta olacaksın."

"Bana bir şey olmaz. Hadi sen içeri geç ve uzan."

"Niye? Tek taştan olan şeyin kalbin olduğunu sanıyordum." Gözlerimle onu süzdüm. "Gerçi sen tamamen taşsın."

Tek kaşı havalandı. Gözleri beni baştan aşağı süzdü. "Hakaret kısmıyla ilgilenip sana vicdan azavı çektirecektim ama iltifat kısmı sebebiyle bu seferlik duymazlıktan geliyorum." Hemen ardından dün söylediğimi hatırlatmak amacıyla "Tamam mı köle?" Diyerek beni taklit etti.

"Tamam, tamam. Hadi ilacını iç!"

İçmeden benden kurtulmayacağını bildiği için elimden alıp soğuk algınlığı ilacını içti. Rahat bir nefes verip içeri geçtim. Hızla koltuğa uzandım. Herhangi bir kanalda durup film izlemeye başladım ama şansıma duygusal bir film çıkmıştı ve ben duygusal filmlere dayanamazdım. Hapşura hapşura peçeteler biterken kendime hem kötü karaktere hem de bu kanalı açan elimin ayarına lanet okudum.

Zaten hastayım duygusal bir film izlemek benim neyime, sümüklü böcekten farkım yoktu şu an!

Peçeteleri elimle toplamaya çalışırken elinde iki çayla Yağız içeri girdi. Çaylardan birini alıp içtim. Yağız sümüklü peçetelerime olumsuz bir bakış atıp yeni bir peçete uzattı.

"Şerefsizler görüyor musun kızın beynini- happşu!- yardılar."

"Afra, değiştirecek misin şu filmi?"

"Hayır!" Diyerek ciddileştim. "Sonunu merak ediyorum."

Zorla filmi izletmemin ardından her yer peçeteyle dolmuştu. Dış kapının açılma sesiyle bakışlarım Pusat'ı buldu.

"Pusatcım."

Gözleri ağlamaktan harap olmuş bedenimde gezindi. "Yengecim, nasılsın iyi misin?"

"İyiyim, sağ ol."

Yağız'la aynı anda hapşurduğumuzda Pusat "Hayırlı yaşayın da ne oldu size?!" Diye gülerek koltuktaki peçeteyi kenara bırakıp yanımıza oturdu. Yağız bu anı beklermiş gibi peçetelere dikkat ederek ayaklandı. "Önemli bir şey yok sen Afra'yla kal. Benim halletmem gereken işler var."

Pusat başını sallarken Yağız bana döndü.

"Olduğun yerden kalkma, biraz dinlen. İstediğin bir şey olursa da Pusat'tan yardım iste."

"Yağız!" Diyerek durdurdum.

"Dışarı çıkmam hâlâ yasak mı?"

Bir süre düşünse de çok geçmeden cevap verdi. "Dışarı çıkabilirsin ama kalın giyinmeyi unutma. Pusat'ın sözünden çıkma." Gözlerini Pusat'a çevirip "Eve döndüğümde sizi evde görmezsem bir daha sakin kalmam!"

Pusat başıyla onayladı. Ben de "Tamam." Diyerek gülümsedim. "Teşekkürler."

Yağız yukarı çıkıp üstünü değiştirerek yanımıza geldi ve son kez beni süzerek evden ayrıldı. Pusat Yağız'ın gitmesiyle peçeteleri kaldırıp yanıma çöktü.

"Eee ne istersin bugün emrine amedeyim yenge."

"Biraz dinlenelim." Dedim ve filmden gözümü ayırmadan ekledim. "Sonra çorba yapıp içeriz. Yağız'a da götürürüz, benim yüzümden hasta oldu."

"Tamam, öyle olsun."

Bir süre film izlemiş ve film hakkında komik yorumlarda bulunmuştuk. Film bittiğinde karakterler için hem üzülmüş hem de mutlu olmuştum. Pusat "Çorba yap da gidelim." Deyince yerimden kalkıp mutfağa geçerek çorba hazırlamaya başladım.

Hasta bir şekilde çorba yapmak uzun zamanımı almıştı. Pusat da olabildince yardım etmişti. Sonunda çorba hazır olduğunda başta Yağız'la içmeyi planlasak da yorgunluktan aldığımız birkaç kaşık birkaç tabağa dönüşmüştü. Çorbanın bir kısmını Pusat'la içmiştik.

Üstümde siyah uzun kollu ve koyu gri bir pantolon, elimde çorbayla aşağı inerken siyah paltomu üstüme geçirmeyi ihmal etmemiştim.

İşte hazırdık.

&&&&

Bölüm sonu..

Umarım hoşunuza gitmiştir ricanız üzere arada bölüm atmaya başlıyacağım..

Oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin..

İyi günler :))

&&&&

繼續閱讀

You'll Also Like

Kum Saati 由 Esma

青少年小說

1K 143 11
"... Burada her ne yaşandıysa sorumlusu hepimiziz. Sizlerden son isteğimiz, lütfen bizi uyandırmayın." Bilinen gezegenlerin dışında başka bir gezegen...
477K 37.6K 42
Zihni birçok benliğe bölünmüş bir kız... Onu o bölünen kişiliklerinden kurtarmaya çalışan bir çocuk... /\ Sözcüklerin anlamını yitirdiği araf denen...
294K 10.7K 45
Yaşadığı kapalı ortamdan çıkıp, adeta yeni bir yaşam olarak nitelendirdiği yeni hayatına adım atan bir kız. Öfkesini kontrol edemeyen, geçmişinden y...
548K 25.4K 40
Tam kapıdan çıkacaktım ki birine çarpmıştım. Yerden gelen kırılma sesiyle bakışlarım yere yöneldi. Çocukluk oyuncağım olan atlı karınca kutumun yerde...