İçgüdü

By MrsAuthor_99

120K 8.4K 1.6K

Hayatınız elinizden alınıp yerine sonsuzluk bahşedilseydi, bunu ödül olarak mı görürdünüz? Yoksa olabilecek e... More

Vampir Grupları Hakkında
1. Bölüm
2. Bölüm
3.Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölümden Kesit
7. Bölüm
Çok Önemli !
8. Bölüm
Mini Duyuru
9. Bölüm
10.Bölüm
11. Bölüm
Flashback
Alıntı ve Birkaç Şey
12.Bölüm
İçgüdü-Alıntılar
13. Bölüm
14. Bölüm
Duyuru
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
Üzgünüm...
25. Bölüm
26. Bölüm
27. Bölüm
28. Bölüm
29. Bölüm
Flashback 2
30. Bölüm
31. Bölüm
Duyuru
🎄 Yılbaşı Özel Bölümü 🎄
32. Bölüm (1. Kısım)
32. Bölüm (2. Kısım)
33. Bölüm
34. Bölüm
35. Bölüm
36. Bölüm
37. Bölüm
38. Bölüm
39. Bölüm
40. Bölüm
41. Bölüm
42. Bölüm
43. Bölüm
44. Bölüm
45. Bölüm
Kayıp Kardeş (Özel Bölüm)
46. Bölüm
Sorularınız⬇
47. Bölüm
48. Bölüm (1. kısım)
48. Bölüm (2. kısım)
49. Bölüm
Flashback 3
FİNAL (1. kısım)
FİNAL (2. kısım)
Yazardan...
Playlist
İçgüdü: Sofia
Özel Bölüm
50 Bin Özel Bölümü 🥳

75 Bin Özel Bölümü ✨

456 27 13
By MrsAuthor_99

Bölüm 25. bölümden sonraki bir zamanda geçiyor, henüz oraya gelmediyseniz bu bölümü okumanızı şimdilik önermem.

Tüm bu karmaşadan sıkılmıştım.

Ne zaman olacağını bilmediğimiz savaş için hazırlanıyorduk. Alex, kaleyi andıran bu evde bulunan herkes için çalışma programları oluşturmuştu. Her gün belirli saatlerde antrenman yapıyorduk.

Vampirlerin çoğu buna uyuyordu, zaten başka seçenekleri yoktu. Hatta birçoğu bu antrenmanlara hevesle katılıyordu, içlerindeki öldürme arzusunu az da olsa bastırıyor olmalılardı.

Benimse böyle bir derdim yoktu. Kardeşimi o kadından kurtardığımdan beri savaşım bitmişti. En azından, bir süreliğine öyle hissetmek için kendime izin vermiştim. Telefonumu çıkarıp benim için oluşturulan programa baktım. Bu hafta iki günü asmıştım bile.

Bir gün daha olsa ne fark ederdi?

Adımlarımı aşağıya, daha önce girmeye cesaret edemediğim yerlere yönelttim. Alex'in evi bir kaleye benziyordu, ortaçağdan kalma gibiydi. Ve aşağıda görebileceklerim beni korkutmuştu.

Taş merdivenleri takip edip aşağıya indiğimde toprağın taşa yaptığı baskıyı hissedebiliyordum. Kolyem olmasına rağmen bunu hissediyor olmak ölüme aslında her zaman yakın olduğumu gösteriyordu.

Duvarlara montelenmiş modern lambalar evin görüntüsüyle büyük bir tezat oluşturuyordu. Eğer burada olmasalardı gerçekten ortaçağda hissedebilirdim. Yürüdüğüm koridor bitip yalnızca sola dönmeme izin verdiğinde adımlarımı o yöne çevirdim.

Tanıdık bir koku burnuma ulaşıyordu. Keskin, baş döndürücü ve hatta rahatsız edici...Bunun yağlı boya kokusu olduğunu anlamak için ünlü bir ressam olmaya gerek yoktu. Böyle bir evde yağlı boya neden olurdu ki?

Alex Laurent'in bilmediğim gizli bir yeteneği daha mı vardı?

Ancak yanılmıştım. Kokuyu takip edip oraya ulaştığımda gördüğüm kişi Anastasia oldu. Yüzümdeki şaşkınlık dolu ifadeye kardeşimin de eşlik etmesi gecikmedi. Ayak seslerimi duyduğunda bakışlarını olduğum yere çevirmiş ve beni gördüğünde kaşları havaya kalkmıştı.

"Anastasia, burada ne arıyorsun?" diye sordum. Elindeki fırçaları hızla bırakıp kollarını göğsünde birleştirdi. "Merak etme, Alex biliyor." dediğinde şaşkınlığım iki katına çıktı. "Yalnızca bu şeyleri kullanamıyorum!"

Bakışlarımı az önce bıraktığı fırçalara çevirdim. Anastasia küçükken çeşitli bitkilerden elde ettiğimiz boyalarla resimler çizerdik. Ancak daha önce hiç fırça kullanmamıştı. Eğer yaşamaya devam etseydi kardeşimin ne kadar iyi bir ressam olabileceğini düşündüm.

"Hey, neden öyle bakıyorsun?" dedi Anastasia, bakışlarımdaki hüznü görmüş olmalıydı. "Alex burada olduğumu biliyor dedim ya." diye ekledi. "Hem istediğimde buraya gelebileceğimi o söyledi."

Hafifçe gülümsedim. "Alex resim mi çiziyormuş?" Aslında kendi kendime mırıldanmıştım ancak Anastasia beni duydu. Eliyle havada garip bir şekil çizip "Hayır." dedi. "Bunlar Teo'nunmuş. Ama artık kullanmadığını söyledi."

Anladığımı belirtir şekilde başımı salladım. Böyle bir hobiye ancak Teo gibi nazik biri sahip olabilirdi zaten. "İstersen sana öğretebilirim." dedim. Anastasia'nın gözleri ışıldadı ancak o ışıltılar hemencecik söndü. "Senin antrenman yapman gerekmiyor mu?"

Başımı olumsuz anlamda salladım ve zemin fırçasını elime aldım. Başlangıç için ideal olmalıydı. Anastasia her hareketimi dikkatle takip ediyordu. Tıpkı küçükken yaptığı gibi... "Bununla gökyüzünü boyayabilirsin." deyip fırçayı eline tutuşturdum.

Anastasia bıçak kullanmayı öğrenirken olduğu gibi gergindi. Parmaklarını fırçayı tutması gereken yere yerleştirip ona nasıl yapacağını gösterdim. Hemen ardından daha iyi görmesi için diğer zemin fırçasını aldım.

Anastasia'nın palete döktüğü mavi boyaya fırçayı daldırıp yavaşça tuvale sürdüm. Kardeşim tüm dikkatini bana vermişti. Bileğimi hafifçe hareket ettirince boya tuvalin üzerinde dağılmaya başladı.

"Çok güzel yapıyorsun." dedi Anastasia, biraz da mahcup olmuş bir ses tonuyla. "Küçükken benim resimlerimi daha çok beğenirlerdi." Güldüm. Bu doğruydu. İkimiz de bu konuda yetenekliydik ancak Anastasia çok daha iyiydi.

"Yine benden iyi çizeceksin." dedim. Anastasia derin bir nefes aldı. "Her şeyi kaçırmış gibi hissediyorum." Bileğimi hareket ettirmeyi bıraktım. Fırçanın ucundan akan boya aşağıya doğru ince bir yol çizdi.

"Üzgünüm." dedi Anastasia. "Senin suçun değil." Fırçayı şövaleye dikkatlice bırakıp ona baktım. Başka bir bedende olsa da bakışları aynı eskisi gibiydi. "Seni daha önce bulmalıydım." diye mırıldandım.

Anastasia kollarını etrafıma sardı. Küçük kardeşimi eskiden olduğu gibi sıkıca sardım. Vera'nın ona verdiği zararı nasıl telafi edecektim? O cadıyı öldürmek bunun için yeterli değildi, çünkü intikam Anastasia'ya göre değildi.

"Ya kendine çok güveniyorsun ya da fazla korkuyorsun." Alex'in sesini duyunca sarılmaya son verip bakışlarımızı sesin geldiği yöne çevirdik. Alex, üzerine giydiği siyah gömleğin kollarını dirseklerine kadar sıvamış, kollarını bağlayıp girişteki taş duvara yaslanmıştı.

İçeriye doğru adım atarken "Burada olduğuna göre." diye ekledi. Antrenmanımı ektiğimi ima ediyordu. Evet, ekmiştim. Ancak söylediği iki sebep de doğru değildi. Anastasia hafifçe gülümseyip hızlı adımlarla çıktı.

Beni Alex ile yalnız bırakmak konusunda Jake ile işbirliği yapmış olabileceklerini düşünmeye başlamıştım.

Alex'in bakışları rahatsız ediciydi. Yine o, kendini beğenmiş ifadesini takınmıştı. Bu yüzden onunla göz göze gelmemek konusunda çaba sarf ediyordum. Yavaşça yürüyüp yanıma geldi ve bakışlarını tuvale çevirdi.

"Ben de bir şeyler çizdiğini sanmıştım." Bunu o kadar dalga geçer gibi söylemişti ki boya dolu paleti yüzüne geçirmemek için kendimi tutmam gerekmişti. "Çizebiliyorum." diye mırıldandım. "Yalnızca Anastasia'ya fır-"

"Öyleyse çiz bakalım." Alex sözümü kestiğinde bakışlarımı ona çevirdim. Odanın köşesinde duran sandalyeyi alıp karşıma koydu ve ters şekilde oturdu. Kaşlarımı çattım. "Neyi çizeyim?"

Alex abartılı bir şekilde gözlerini devirdi. "Beni elbette, hayatım." Şimdi, göz devirme sırası bana geçmişti. "Bunu yapmayacağımı biliyorsun." Hemen ardından az önce kullandığım fırçayı temizlemeye başladım. "Hem günler sürer."

"Sanırım ikimizin de sonsuza kadar vakti var." dedi yine dalga geçer gibi. Bakışlarımı yeniden ona çevirdim. Yeşil gözlerinde geri adım atacak gibi bir hal yoktu. Onunla inatlaşmanın sonuç vermeyeceğini de iyi biliyordum.

"Pekala." diye mırıldandım. "Seni uyardığımı unutma." Alex oturduğu sandalyede kıpırdandı. "Unutmam." derken sırıtıyordu. "Bir elini hafifçe sandalyenin üzerine koy." dedim. "Diğerini de dizine yerleştir."

Alex dediklerimi itiraz etmeden yerine getirdi. Bu haliyle rönesans döneminde yapılmış bir heykeli andırıyordu. Palete birkaç yeni boya döküp kalemlerden birini aldım. Ben ölçü alırken büyük bir dikkatle beni izliyordu.

"Teo'nun resimlerini görmek isterdim." diye mırıldandım. Gerçekten nasıl çizdiğini merak etmiştim. Ancak Alex'in yüzündeki ifade değişti. "Onları nereye sakladığını bilmiyorum." dedi. "Çok istiyorsan sorarsın."

Çizim yapmayı bırakıp ona baktım. Gerçekten öfkelenmiş gibi görünüyordu. Bu hali hoşuma gittiği için sürdürmeye karar verdim. "Bir konuda senden iyi olduğu için kıskanmış olamazsın, değil mi?"

Alex bana sert bir bakış atıp "Resim yapmaktan daha önemli işlerim vardı." dedi. "Bir ordu yönetmek gibi." Omuz silktim. Gerçekten de Teo'yu kıskanmıştı. Kalemi bırakıp birkaç adım geriye çekildim. İyi bir taslak çıkarmışım gibi görünüyordu.

"Her konuda mükemmel olamazsın." diye mırıldandım. "Ayrıca yakışıklı olman tüm yeteneklere sahip olacağın anlamına gelmiyor." Daha koyu bir kahverengi elde etmek için biraz siyah boya ekledim.

Fırçayı elime aldığım sırada Alex "Demek sonunda kabul ettin." dedi. Şövalenin üzerinden ona baktım. "Neyi?" Alex güldü. "Yakışıklı olduğumu." Tuvalin üzerinde belli bir ritimle hareket eden elim donup kaldı.

Farkında olmadan onu övecek bir şey söylemiştim.

Kısa bir anlığına göz kapaklarımı birbirine bastırdım. Bazen korkunç derecede dikkatsiz oluyordum. Artık Alex'in dilinden kurtulmam mümkün değildi. Hiçbir şey söylemeden boyamaya devam ettim.

"Umarım bu yakışıklılığı çizebilecek kadar yeteneğin vardır." Alex de dalga geçmeye devam ediyordu. "Boşversene." diye mırıldandım ve elimdeki her şeyi bıraktım. "Tüm ilham gitti."

"Hayır, tam karşında duruyor." dedi Alex istifini bozmadan. Gözlerimi devirdim, sinirlerimi sonuna kadar zorlamakta kararlıydı. "Daha az sinir bozucu olduğun bir günde devam ederiz." dedim. Yani hiçbir zaman.

Açtığım tüpleri kapatıp yerlerine yerleştirdikten sonra kalan her şeyi olduğu gibi bırakarak -Alex dahil- çıktım. Ancak onun bana yetişmesi saniyeler sürdü. "Seni sinirlendirmek çok kolay." derken eğlendiğini gizlemiyordu.

Hiçbir şey söylemeden yürümeye devam ettim. Fakat Alex beni rahat bırakmamakta kararlıydı. Tam önümde durduğunda mecburen adım atmayı bıraktım. Sağ elinin orta ve işaret parmaklarıyla hafifçe yanağımı okşadığında sırtımdan bir ürperti geçti.

"Bunun üzerinde çalışmalıyız, hayatım."

********

Herkese merhaba! Bölümü nasıl buldunuz? Neredeyse 80 bin okunma olmuş, sanırım bölümü yayınlamakta biraz geç kalmışım :D Umarım beğenmişsinizdir. Ve eğer olursa 100 bin özel bölümünde görüşmek üzere!

Continue Reading

You'll Also Like

2.4M 159K 83
Eva Johnson sıradan bir lise öğrencisi iken bir anda anlam veremediği olaylarla karşılaşır. Yazıları okuyamaması ve eşyaların ona doğru uçması ile ka...
528K 27.6K 34
81 milyon alem vardır. Biz sadece belli başlı olanları biliriz. Melekler, insanlar, hayvanlar, bitkiler, cinler ve şeytanlar. Peki ya bilmediklerimiz...
1.5M 93.5K 51
Soylu kanından gelen dört büyük yaratıktan nesli tükenen soydan geldiğini öğrenmesinin sonucu başına açılan olaylar...