Sessiz itiraf

By kafayiyemisdusler2

1.1M 30.3K 10.2K

Ona bir daha onunla evlenmek istemediğimi söylediğimde sinirlenmişti. Yüzüme bakmamamak için çaba harcıyordu... More

Sessiz itiraf (Tadilatta)
1. Bölüm (Israr)
2. Bölüm (Sahte sebepler)
3. Bölüm (Tanınmak)
4. Bölüm (Nefretime çocukluğum engel)
5. Bölüm (Asla, asla deme!)
6. Bölüm (DC?)
Yeni hikaye (İnat)
7. Bölüm (Kadınına aşkı)
8. Bölüm (Gerçeğe bir adım)
10. Bölüm (Sen farklısın!)
11. Bölüm (Yalan söylüyordu.)
12. Bölüm (Malum soru.)
13. Bölüm (İlk gece)
14. Bölüm (Bal'ayı)
15. Bölüm (Kavgalar...)
Yeni hikaye (ECELLE NİŞANLI)
16. Bölüm (Sen doğdun.)
17. Bölüm (Kaçırılma)
18. Bölüm (İstek)
19. Bölüm (İntikam)
20. Bölüm (Kim?)
21. Bölüm (Pişmandım!)
22. Bölüm (Uyan!)
23. Bölüm (Beni bırakma)
24. Bölüm (Aylar be kadın!)
25. Bölüm (Canımdan can gitti!)
26. Bölüm (Destek!)
27. Bölüm (Yeni aşk)
28. Bölüm (Mutluluğa bir adım)
29. Bölüm (Mutluluk yok)
30. Bölüm (Gerçek mi!?)
31. Bölüm (Şükürler olsun)
32. Bölüm (Bebeğimiz)
33. Bölüm (Babam!)
34. Bölüm (Final)
Yeni hikaye (SOĞUK GÜNEŞ)
Yeni hikaye (RedZone)
BEYAZ ÖLÜM

9. Bölüm (MAFYA)

32.8K 1K 253
By kafayiyemisdusler2

Keyifli okumalar...

●●●

"Fırat getirmeyin beni oraya! Sabahtan beri ne anlatıyorum ben? Onlar yüzünden Alisaya bir şey olursa kimseyi yaşatmam. Bul onu! Ben onlara sevdiğime zarar vermeye çalışmanın bedelini ödeteceğim. Emir Kandemir'in kim olduğunu daha bilmiyorlar galiba. Patronları olan pezevenk sinirlenince gözümün hiçbir şey görmeyeceğini anlatmamış. Ben anlatmam gösteririm. Alisanın yanındaki korumaların sayısını artır. Ona bir şey olursa hepinizi tek tek yakarım."dedi. Bir kaç şeyin kırılma sesi geldi.

Aklına bir şey gelmiş olacak ki, "Bir de o mafyacılık çalışan pezevenge hediye gönder. Ne göndereceğini biliyorsun." dedikten sonra ses kesildi. Galiba konuşması bitmişti.

Ve ben de bitmiştim.

Hala duyduklarımın şokunu yaşıyordum. Öldürürüm diyordu,  ona mafya babası diyordum bunlar gerçek miydi? Ben şakasını yaparken o doğruyu mu söylüyordu? Benim evleneceğim adam mayfa mıydı?

Onu sevmezken onunla evlenmeyi kabul etmiştim. Bir de mafya olduğunu mu öğrendim.

Haftalardır ben bir katile mi dokundum? Başkasının kanı olan o elleri mi tuttum? Babam bu adamın benim için en iyi olduğunu mu söylüyordu? Mafya olan bir adam benim için nasıl iyi bir seçim olurdu? Nasıl?

Düşüncelerimden kurtulmam önünde durduğum kapının açılmasıyla oldu. Başımı yukarı kaldırdığımda Emir'in zifiri karanlık gözleriyle karşılaştım. Ondan korkmam normal miydi?

Gözlerimi onun gözlerinden çekemedim. Düşündüm. Ama siyahları gözlerimi esir alırken düşünemiyordum.

Emir'in bana dokunmasıyla yerimde irkildim.

"İyi misin?" dediğinde elinin kolumda olduğunu gördüm. Refleksle kolumu çekip geri geri gittim. Birazdan gidip bu ellerle adam öldürecekti.

Yerinde hareketsiz kalırken konuştuklarını duyduğumu anlamıştı.

Kendine gelip bana yaklaşarak kolumdan tutup "Alisa odama gel konuşalım." dedi. Deli miydi bu? Benimle ne konuşacaktı? Ne? Ne anlatacaktı bana? Nasıl adam öldürdüğünü mü, ya da işkence fikirleri filan mı verecekti?

Öfkeli çıkan sesimle "Çek elini üstümden! Konuşmak istemiyorum." diye bildim. Aniden Emir kolumu bırakıp elimi tutarak odasına götürmeye başladı.

"Emir çek şu elini! Dokunma bana, konuşmak istemiyorum! Neyini anlamıyorsun?" dedim. Beni takmadan odasına girip kapıyı kilitledi. Kapıyı kilitlediği için daha çok korkmuştum. Tabi bunu onun bilmesine gerek yoktu.

Acaba onun mafya olduğunu öğrendiğim için beni öldürür müydü?

Emir hala yüzüme bakıyor, ben ise ondan en uzak mesafede duruyordum. Ona ne söyleyeceğimi, nasıl davranacağımı kestiremiyordum. Emir aniden gelip bana sarıldı. Kollarının altından çıkmaya çalıştım ama başaramadım. Bir eliyle belimi sıkıca tutuyor, diğer eliyle de başımı göğsüne yaslamıştı. Ne kadar direndim ayrılamadım. Pes etmiştim ki, konuştu.

"Alisa'm özür dilerim. Sana anlatmalıydım, ama korktum. Beni sevmiyordun zaten mafya olduğumu bilsen beni hiç istemezsin diye düşündüm. Seni kazanmamışken kaybetmek istemedim. Sen benim için düşündüğünden daha değerlisin. Ama yemin ederim sana anlatacaktım." deyip sustu. Sesinde korku vardı. Bunu çok net hissede biliyordum. Çok büyük bir korku.

Kollarımı aşağı sarkıtıp konuştum. "Emir, çok doğru düşünmüşsün bilsem kabul etmezdim. Şu an biliyorum ve yine kabul etmiyorum. Hiçbir şey umrumda değil artık. Zaten senin evlenme teklifini kabul ederek hayatımı hiçe saydım, bunu bile bile yine hiçe sayamam. Gidip başkasını öldürüp..." deyip duraksadım. Öldürmek kelimesini ben bu kadar zor kurarken, insanların hayatı onun için hiç değerli değildi. "...benim yanıma gelip elimi tutman, ellerinle bana dokunman benim için çok zor anla beni. Yapamam. Yapamıyorum artık hiç yapamam." dedim. Sonlara doğru sesim incelmiş gözlerim dolmuştu.

O cevap vermeyince konuşmama devam ettim. "Babam, Emir, babam senin benim için en iyi seçim olduğunu söylüyordu. Sence bir mafya benim için iyi bir seçim mi?" dediğimde bana daha sıkı sarıldı. Sanki ellerinin arasından gitmemi istemiyordu, ama o istesin istemesin o ellerin arasından gidecektim.

"Alisa..." deyip duraksadı. "Ben seni bırakamam! Bırakmam! Benden gitmene izin vermem! Yapamıyorum, kadın, anla, yapamıyorum. Senden ayrı kalamıyorum. Çalıştım ama yapamadım. Seni başka erkeklerle gördüğümde kalbim ne kadar acıdı biliyor musun?" deyip yine durdu. Sesinde kırılma acı, sitem vardı. "Sabrettim. Beni sevmiyor zaten, izin ver sevdiği 'adamla', onu seven 'adamla' mutlu olsun dedim, ama olmadı. Başka erkeğin sana dokunduğunu gördüğümde sabrımın sonu oldu. Bu bedene benden başkası dokunamaz! O adamı bu dünyadan silerim! Sevdiğimin mutluluğuyla mutlu olamadım. Yapamadım. O yüce insanlardan değilmişim." dedi. Konuşurken başka erkeklerden öyle bir öfkeyle bahsetmişti ki, anlatamam.

"Yanından geçip gittim beni tanımadın. İstanbul'a ilk geldiğinde odanda beni gördüğünde bana 'sen kimsin?' edasında baktın ya, o an kalbime bir kurşun sıktın. Ard arda dizdin o kurşunları. Bana o kadar uzak davranıyorsun ki, canım çok yanıyor. Ben sana dokunmaya kıyamıyorum. Dokunsam kırılacaksın gibi geliyor bana. Beni deli, psikopat, katil olarak gör ama benden gitme. Bu sefer yapamam. Kalbim dayanmaz. Sen benim ilacımsın zehirleme beni." dediğinde bu sefer ben konuşmaya başladım.

"Kalbimi o kadar acıttın ki, seni düşünemiyorum. Ben ne yapabilirim ki, sevemiyorum. Seveceğimizi biz seçemiyoruz ki, sevemiyorum. Kendime lanet okuyorum, keşke seve bilsem seni diyorum, ama sevemiyorum. Yoksa beni böyle güzel seven adamı sevmek istemez miyim?" Dediğimde gözümden bir damla yaş aktı. Neden bunları ona söylediğimi bilmiyordum.

O an saçlarımda bir ıslaklık hiss ettim.

Emir Kandemir ağlıyor muydu?

"Senin canın benim canım, yavrum. Bu cana nasıl lanet okursun." dedi. O an kendime engel olamadım. Her şeyi unuttum. Ağlamaya devam ettim. Ağladığımı görünce benden ayrılıp ellerimi tutarak koltuğa oturttu. Önümde diz çöküp göz yaşlarımı sildi. Yüzüme o kadar zarif dokunuyordu ki, dediği gibi sanki dokunsa kırılacakmışım gibi davranıyordu.

O göz yaşlarımı silerken gözlerinin içine baktım. Kızarmışlardı. Onun da gözleri dolmuştu. O an istemsizce gözlerimi kapattım. Yüzümde ağırlık hissettim. Emir gözlerimi öpüp alnını alnıma dayadı.

"Bir daha ağladığını görmeyeyim. Duydun mu? Canımı böyle yakma." dediğinde daha çok ağladım. Yine bana sarıldı. O an beynim 'sana sarılan bir katil' dedi.

"Şu an aklından neler geçiyor biliyorum."

"Masum insanlara asla zarar vermem! Polisin elinin yetişemediği kötülükleri ortadan kaldırırım. Birde sevdiklerime zarar verenleri. Özellikle sana. Sana zara veren, vermeye çalışan kimseye acımam!" deyip belimi saran ellerini çözdü. Beni ayağa kaldırıp kucağına aldı.

"Emir ne yapıyorsun?" dediğimde beni takmayıp odasındaki büyük koltuğun yanına geldi. Beni yavaşça koltuğa oturur pozisyonda indirdi.

"Buraya yürüyerek de gelebilirim. Biliyorsun değil mi?" dediğimde hiçbir şey söylemedi. Bana yakın olmak için böyle davranıyordu.

Aniden koltuğa uzanıp başını dizlerime koydu.

"Emir ne yapıyorsun?" dedim kaçıncı kez bu soruyu sorduğumu bilemeyerek.

"Nişanlımın dizlerinde yatıyorum." Hay ben senin nişanlını...

"Emir ben gitmek istiyorum, sen nişanlım-"

"Çünkü nişanlımsın!" dediğinde sesli bir şekilde nefes alıp verdim. Kalkmaya çalıştım ki, belime sarıldı. Kalkmam artık imkansız gibi bir şeydi.

Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır taktiğini kullanmaya karar verdim.

"Emir?"

"Efendim."

"Gitmek istiyorum."

"Olmaz! Yorgunum, izin ver biraz uyuyayım."

Hay ben senin uykuna. Birden aklıma az önceki konuşmanın gelmesiyle sustum. Şimdi Emir giderse o adamları öldürürdü, gitmezse yaşarlar. En iyisi onun biraz uyuması. Yani umarım...

•••

Aradan kaç saat geçti bilmiyorum ama gece olmuştu. Burada sıkıntıdan ve sıkılmaktan patlayacaktım. Adam bir saniye bile gevşetmedi elini yahu. Şu an şeytana uyup dilimi ısırıp intihar etmenin çok mantıklı geldiğini söylemeden edemeyeceğim. Kendimi öldürmek için başka bir yol yok çünkü...

Bir yandan da bana kimin zarar vermek istediğini düşünüyordum. Birine bir şey yaptığımı hatırlamıyordum. Çocukken yapmışsam af ola. Çünkü çocukken yapmadığım bir bok kalmamış.

Bir süre de sabrettikten sonra sabrımın sonuna geldiğini fark ettim. Dayanamayıp "Emir?" dedim. Cevap beklemezken "Efendim." Dediğinde beynime kan vurdu. Bu uyumamış mıydı? Dalga mı geçiyordu benimle? Kesinlikle dalga geçiyordu, içim dışıma çıktı burda sabahtan beri be.

Sakinleşip konuştum. Kesinlikle sakin bir ses tonuyla. "Uyumuyor muydun sen?"

"Şimdi uyandım."

"Emin misin?"

"Evet."

"Sesin niye şimdi uyanmış gibi değil o zaman?"

"Bilmiyorum."

Dayanamayıp bağırdım. "Kalk üstümden!" dedim ve kalktı. Hayret! Gerçekten hayretler içerisindeyim.

"Kalktım. Hadi gel evimize gidelim" deyip elini uzattı. Evimiz değil, senin evin, senin!

Elini es geçip çantama doğru yürüdüm. Telefonumu elime aldığımda herkesin ama herkesin aradığını gördüm.

Önemli aramaları geri arayıp onlarla kısa bir telefon görüşmesi yaptım.

Aramalar bittiğinde çantamı elime alıp kapıya doğru yürüdüm. Açılmayınca kapının kilitli olduğu aklıma geldi. Allah'ın bir kulu da saatlerce bu odaya girmedi.

Arkamı dönüp Emir'in yüzüne bakarak kapıyı gösterdim açması için. Yanıma gelip kapıyı açtı. Elimden tutup asansöre doğru yürüdüğünde onu durdurdum.

"Nereye?"

"Evimize." dediğinde hafif gülümseyip ona doğru yaklaşıp konuştum. "Ben kendi evime, sen kendi evine. Tamam mı?"

O da bana daha çok yaklaşıp "Sen de, ben de bizim evimize!" dedi.

Ondan uzaklaşıp sitem edercesine "Kendi evime gitmek istiyorum." Dedim.

Beni takan var mı? Bakayım. Hayır!

Beni asansöre sürükledi. Aşağı katı bastı.

"Emir oraya gitmek istemiyorum."

"Evimize gidiyoruz, Alisa!" Bunu öyle bir tonda söyledi ki, üstüne başka şey söylemeye cesaret edemedim. Sonuçta mafya sıkar burada kafama silahı. Ne kadar intihar mintihar desem de her insan gibi canımı seviyordum. Ben ev diyorum, o evimiz diyor taktı evimize.

Asansör durunca indik. Dışarı çıktığımızda kısa zamanda Emir'in arabası gelmişti. Beni ön koltuğa oturtmuş, kendisi de şoför koltuğuna oturup arabayı çalıştırmıştı.

Yine bir cesaret gelip kapımı çaldı. "Emir kıyafet de yok orda zaten evime götür beni hadi." dedim. Dudağımı büzerek.

"Var kıyafet." dediğinde şaşkınca yüzüne baktım.

"Nasıl var?"

"Var işte." dediğinde susup telefonumu elime aldım. Saati gördüğümde resmen şok oldum ve kendimi tebrik ettim. Saat şu an '19:18'di. Kaç saat o odada 'kendime de laf söyleyeceğim ama' mal gibi ne yapmıştım?

Hepsi bu odun yüzünden.

Boynumu kaşırken bu gün sabah olanlar aklıma geldi. Gözlerim istemsizce kocaman açıldı.

Bana bir şey yapmaz de mi? Yapmaz yapmaz.

Yapar mı ki?

Sakin. Sakin. Yapmaz. Resmen içimde kendimle çelişiyordum.

Araba durduğunda "evimize" gelmiştik. Koruma gelip Emir'in kapısını açtığında, bende kendi kapımı açıyordum ki, Emir gelip bu önemli işi üstlenmişti. Aşağı inince beni kucağına almasın diye önden yürüdüm. Fobi olmuştu artık bende.

Arkamı döndüğümde Emir Fırat'a bir şeyler söylüyordu. Ne söylediğini tahmin etmek bu sefer benim için o kadar zor olmadı. Büyük ihtimal o adamlardı.

Kapıyı çalınca eve ilk geldiğimde bizi karşılayan Sıla kapıyı açtı. Önümden çekilmeyince çekilmesi için yüzüne baktım. Çekilince salona gittim. Koltuğa oturduğumda Sılayı çağırdım. Bu kızın benle ne derdi vardı öğrenmeliydim.

Sıla gelince "Buyurun bir şey mi istediniz?" dedi.

"Oturur musun buraya?" deyip yanımı gösterdim. Gelip yanıma oturduğunda konuştum.

"Benimle bir sorunun mu var?"

"Olur mu öyle şey efendim. Ne haddime."

"Bana var gibi geldi."

"Hayır efendim yok." dediğinde hâlâ bana öldürücü bakışlar gönderiyordu. Birden Bengünün sesiyle başımı çevirdim. Bana doğru gelip "Hoş geldin abla." dedi. Bende sarılması için kollarımı açtım. Gelip bana sarılınca "Hoş buldum canım. Nasılsın? Dersler nasıl?" dediğimde ayrılıp "İyiyim. Derslerim de çok iyi." dedi.

Onunla Emir evde yokken konuşmuş, çok da iyi anlaşmıştım.

"O zaman iyi. Takıldığın nokta olursa çekinme her zaman sorabilirsin." dediğimde gülümseyerek tamam deyip Sılayla beraber gittiler.

Onlar gidince oturduğum yerden kalkıp pencerenin önüne giderek Emir'e baktım. Fıratla hararetli bir şekilde konuşuyordu. Daha doğrusu Emir bağırırken, Fırat başını eğmişti.

Bağırmaya uzunca devam edeceğini anladığımda adımlarımı mutfağa doğru çevirdim. Evdekilerle kaynaşsam iyi olacaktı.

Sılanın konuşmasıyla durdum.

"Hatice şunun havalarına bak. Resmen bize yukarıdan bakıyor. Bir görsen, burnu yere düşecek deye başını yukarıdan indirmiyor."dediğinde elimi hızla burnuma dokundurdum. Estetik burnum çok mu kalkıktı acaba?

"Ayıp kızım, konuşma öyle. Yüz yüze gelmedim ama iyi bir kıza benziyor. Bak Bengüye ne kadar iyi davranıyor. Sabahtan beri Alisa ablam diyor, başka bir şey demiyor." Konuş, kız Hatice.

"Ne ayıbı Hatice, ben tanırım böylelerini kendilerini iyi gösterir evlendikten sonra dönerler özlerine." dediğinde bana karşı içindeki nefret sinirlerimi bozmuştu. Daha beni tanımıyordu bile.

Daha fazla şahsiyetimi eleştirmesine dayanamayıp mutfağa girdim. Sıla hanım hala konuşmaya devam ediyordu. Adının Hatice olduğunu öğrendiğim kadın Sılaya sus diye kaş göz ediyordu ama hala anlamamış konuşmaya devam ediyordu. Artık sussun diye öksürdüm. Geldiğimi anlamış olacak ki, hemen ayağa kalktı. Birazdan cevabını verecektim ona. Bir dursun orada.

Bengü yanıma gelip annesiyle beni tanıştırdı. "Anne bak, Alisa abla."

"Merhaba ben Alisa. Memnun oldum." deyip elimi uzattım. Kadın hemen unlu elini temizleyip elimi sıktı. "Merhaba Alisa hanım. Hatice. Ben de memnun oldum. Ayakta kalmayın hadi geç otur." dediğinde oturup konuşmaya başladım. "Hatice abla sen benden büyüksün ne hanımı ismimle seslen bana." diyerek Sılaya ilk lafımı soktum.

"Olur mu öyle şey, Alisa hanım. Nasıl seslenirim size öyle."

"Şöyle konuşalım Emir'e nasıl sesleniyorsun?"

"Emir bey oğlum" deyince gülerek konuştum.

"Hah ordan saygı kelimsini çıkar bana da kızım de. Siz bana hanım değince kendimi kötü hissederim."

"Tamam kızım. Sen nasıl istersen." deyip o da bana samimi şekilde gülümsedi.

"Ne yapıyorsun bakalım? Şimdiden söyleyim ben aç bir insanım. Yemek yemeye bayılırım. Sabahki kahvaltıdan da gördük mükemmel el lezzetinizi. Melisa öve öve bitiremiyor."

Hatice abla gururlanmış bir şekilde konuştu.

"Sağ ol kızım. Sevdiysen ne mutlu bana"

"Aman abla benimki duymasın bu söylediğimi döver valla beni" dedim.

"Seninki?"

"Bizim yardımcımız, Ayşe abla."

Kadın anlamış şekilde başını salladı.

"Sen diğer zenginler gibi değilsin kızım. Saygılısın maşallah."

Gülerek "Ben insanlar arasında ayırım yapmam. Herkes insan. Zaten böyle bir ayırımı yapan kendi insanlığından şüphe etmeli. Ben akşam başımı yastığa koyduğumda kendi mahkememden çıkmam lazım." Dedim. Bu da bu kıza lafımdı artık biraz zekiyse anlardı.

"Kızım sen kaç yaşındasın?" dediğinde güldüm.

"Hah şöyle mesafeli mesafeli konuşmak olmuyor. Ayıptır söylemesi 22 yaşındayım. Yakında 23, yaşlanıyoruz bizde." dediğimde herkes gülmüştü.

"Gençsin ama yaşlılara taş çıkarırsın. Aferin sana. Hayatı çabuk öğrenmişsin."

Hava atar gibi yaparak "Öyleyimdir." dedim.

"Abla yemekler hazır mı? Hazır değilse senin yanaklarını yemeye geliyorum."

"Hazır kızım hemen ısıtıp koyuyorum masaya." dediğinde oh dedim içimde. Bu öküz yüzünden aç kalmıştım aç.

"Emir oğlumla iyi misiniz? İyi davranıyor mu sana?" diye sordu Hatice abla.

"Çektiriyor abla. Resmen canımı ona verip kaçasım var. Nerden geldim zaten buraya da bilmiyorum."dedim yakınarak.

"Kızım Emir oğlum iyi insandır. Deme öyle."

"Hee iyidir." dediğimde kızların ne zamandır arkama baktıklarını gördüm. Ben de arkamı döndüğümde hemen önüme geri döndüm. Resmen söylediğim her şeyi duymuştu. Hay ben ağzımın ayarına...

Hatice abla "Oğlum gelsene içeri sabahtan beri dikiliyorsun orada." dediğinde kafamı masaya vurasım vardı. Sabah dedi, direk gibi dikiliyorsun dedi yahu. Her şeyi duymuş. Ne söyledim ki, ben gariban?

Emir'in arkadan bana doğru yaklaşan ayak seslerini duydum. Durduğunda tam arkamda olduğunu anladım.

"Güzelim, ne yapıyorsun burada?"

Senin dedikodunu.

Yanıma oturduğunu gördüğümde ilk önce yüzüne sonra etrafı gösterek "Ne yapılır mutfakta?" dedim.

"Normal de yemek yapılır da yemek yapmadığına göre..." Adam bana çok iyi laf yetiştiriyor tebriklerini ve alkışlarımı sunarım.

Elimi una bulayıp "Görmüyor musun yemek." dediğimde gülüp parmağını una batırıp burnuma sürdü.

Derin nefes alıp "Niye batırıyorsun beni?" dedim.

"Yemek yaparken insan batar zaten yardım ettim." dediğinde benimle dalga geçtiğini anlamıştım.

"Öyle mi?" dedim. O da evet anlamında başını salladığında masadaki unu alıp yüzüne sürdüm.

"Al sana yemek."

"Alisa!" Sesi o kadar sinirli çıkmıştı ki, baya korktum.

"Ne yaptın sen!?"

"Şey yaptım."

"Ne?"

"Şey işte." dediğimde o da benim yüzümü un yaptı.

Bu sefer sinirlenen bendim. "Emir!"

"Ne yaptın sen!?"

"Şey yaptım." diyerek beni taklit etti.

Bu sefer unu elime alıp üstüne fırlattım. Emir kendine bakerken kahkaha atmaya başladım.

Hatice abla daha fazla sabredemeyip sitem etti. "Çocuk musunuz siz? Ne yapıyorsunuz? Her yeri un yaptınız günah, günah." diyerek bizi azarladı.

Emir Hatice ablanın sözünü takmayıp bana bağırdı. "Alisa kaç."

"Ne kaçayım mı?" Deyip hemen salona fırladım.

Koltuğun arkasına geçip "Emir gelme üstüme. Hem suç bende değil ki, sen başlattın." dedim.

"Ben sana böyle mi yaptım, Alisa?"

Gülmeme sahip cıkamayıp güle güle "Yapmadın." dedim.

"Gel o zaman buraya. Yakalarsam kötü olur."

"Ne yapacaksın yakalayıp? Çok merak ettim. Gel yakala." deyip koştum. İkimizde uzun süre koştuktan sonra yine sitem eden Emir oldu.

"Alisa bak yorgunum zaten yorma beni. Gel buraya. Bir şey yapmayacağım." Sesi bana inandırıcı geldiği için "Yapmayacaksın ama." Dedim.

"Yapmayacağım." dediğinde yavaş adımlarla yanına gittim. Bir anda düşecek gibi olup Emir'in bileğimden tutup koltuğa düşmemiz bir oldu. Düşdüm diye gözlerimi sıkı sıkı kapatmıştım ki, dudağımda ağırlık hissettim.

Sinirlice yüzüne bakarken "Yemekten önce tatlımı yemek istedim." deyip üstümden kalktı.

●●●

Bu Emir de sapık çıktı ha😂😂

Karakterime sapık dedirtmem. Sadece ben diyebilirim.

Continue Reading

You'll Also Like

3.7K 561 11
Yıldız Kolejinde bizi kaoslu,eğlenceli ve güzel zamanlar bekliyor.🥰🫀
1.8M 63.9K 57
DİKKAT: ÖĞRETMEN ÖĞRENCİ KURGUSUDUR +18 VARDIR RAHATSIZ OLACAK OKUMASIN. Lavinia: Sana vermem gereken bir ceza vardı. Defne: Tobe hasa Defne: Ben ned...
YUVA By _twclr

Teen Fiction

775K 37.9K 50
Amelya 20 yıl sonra aslında ailesinin gerçek olmadığını intikam için bebeklerin karıştırılmasına nasıl bir tepki verecek gelin hep birlikte okuyup öğ...
8.1K 213 2
*Bölümler Düzenlendi* Zümre Adil 18 yaşında bir ağayı kendine aşık ederek Ağa tarafından kaçırılan Zümre. 19 yaşında zorlan gelin olan Zümre. Evlend...