KARANLIK ŞEHİR

By gaslann

904K 35.2K 4.9K

Bir mafya hikayesi... YAYINLANMA TARİHİ: Şubat 2021 © HER HAKKI SAKLIDIR © More

❤❤
TANITIM
1. BÖLÜM
2. BÖLÜM
3. BÖLÜM
4. BÖLÜM
5. BÖLÜM
6. BÖLÜM
7. BÖLÜM
8. BÖLÜM
9. BÖLÜM
10. BÖLÜM
11. BÖLÜM
12. BÖLÜM
13. BÖLÜM
14. BÖLÜM
15. BÖLÜM
16. BÖLÜM
17. BÖLÜM
18. BÖLÜM
19. BÖLÜM
20. BÖLÜM
21. BÖLÜM 'CEM'
22. BÖLÜM
23. BÖLÜM
24. BÖLÜM
25. BÖLÜM
26. BÖLÜM
27. BÖLÜM
28. BÖLÜM
29. BÖLÜM
30. BÖLÜM
31. BÖLÜM
32. BÖLÜM
33. BÖLÜM
34. BÖLÜM
35. BÖLÜM
36. BÖLÜM
37. BÖLÜM
38. BÖLÜM
39. BÖLÜM
40. BÖLÜM
41. BÖLÜM
42. BÖLÜM
43. BÖLÜM
44. BÖLÜM 'HAKAN'
45. BÖLÜM
46. BÖLÜM
47. BÖLÜM
48. BÖLÜM
49. BÖLÜM
50. BÖLÜM
51. BÖLÜM
52. BÖLÜM
53. BÖLÜM
54. BÖLÜM
55. BÖLÜM
56. BÖLÜM
57. BÖLÜM
58. BÖLÜM
59. BÖLÜM
60. BÖLÜM
61. BÖLÜM
62. BÖLÜM
63. BÖLÜM
64. BÖLÜM
65. BÖLÜM
66. BÖLÜM
67. BÖLÜM
68. BÖLÜM
69. BÖLÜM
70. BÖLÜM
71. BÖLÜM
72. BÖLÜM
73. BÖLÜM
74. BÖLÜM 'ALİ'
75. BÖLÜM
77. BÖLÜM
78. BÖLÜM ♦ I. KİTAP SONU
'KAYIP I'
'KAYIP II'
79. BÖLÜM
80.BÖLÜM
81. Bölüm
82. BÖLÜM
83. BÖLÜM
84. BÖLÜM
85. BÖLÜM
86. BÖLÜM
87. BÖLÜM
88.BÖLÜM
89. BÖLÜM

76. BÖLÜM

2.3K 168 34
By gaslann

Müzik: Mabel Matiz / Bir Hadise Var

Oy verip, yorum yaparsanız sevinirim. 

İyi okumalar...

Elimdeki telefondan takvim uygulamasını açtım. Evliliğimizin üzerinden tam 1 ay geçmişti. Bugün Şubatın ilk günüydü.  Evliliğimin ilk haftası peri masallarındaki gibi geçerken, sonraki günler, haftalar korku hikayelerine dönüşmüştü. Güzel başlayan rüyamız, kabusla devam ediyordu. 

 O zamandan beri düzgün bir şekilde uyuyamıyorum. Günde bir saat uyusam seviniyordum. Yine o günlerden birisindeyim. Hakan'ın benim için tekrar yaptırdığı terasta, cam odanın içerisindeyim. Sallanan bir sandalyenin üzerinde otururken, doğmaya hazırlanan güneşin gökyüzüne yaydığı kırmızılığa bakıyorum. Öyle güzel ki bu görüntü bir aydır sürekli görmeme rağmen hiç bıkmadım. Tıpkı Hakan'a bakmaya doyamadığım gibi. Yine bu saatte burada oturduğumu fark ettiğinde endişelenecekti. Üzülecek, yine kendine kızacaktı. Biliyorum. Ama elimden bir şey gelmiyordu ki. Uyuyamıyordum bir türlü. Boğuluyordum.  Yatakta onu tek bırakmak yapmak istediğim en son şeydi. Ama en azından onun uyuması gerekiyordu. Birimizin acı çekmesi yeterliydi. 

Bir aylık kabusun sebebi Serdar Koçar ve ailesi değildi. Murat Erkmen'de değildi. Onlardan başka düşmanların da bize ulaşamaya gücü yoktu zaten. Hayatımızı kabusa çeviren bendim. Bizzat kendim.

Günde sadece bir saat uykuda kalabiliyordum. Hakan'la beraber uyuduğumuz yataktan tek başıma, sessizce çıkıyor, burada sadece denizi seyrediyordum. Bunun sebebini ilaçların yan etkisi olarak açıklamıştı Özlem Hanım. Ama Hakan inanmamıştı. Özlem Hanım'ı tehdit etmiş, bana verdiği ilaçları başka doktorlara göstermişti. Ama bir sıkıntı yoktu. Bana verilen ilaçlar ihtiyacım olanlardan fazlası ya da eksiği değildi. Doğru bir tedaviydi. Sadece bunu benim bünyem kaldırmıyordu. Güçlü olacağıma, iyileşeceğime inanarak çıktığım yol, bir anda çıkmaz yola dönüvermişti. 

Özlem Hanım'ın üzerindeki şüphe bulutları dağılmıştı. Hakan ilk başta onu suçlasa da, sonradan suçlunun benden başkası olmadığını anlamıştı. Benimle bir bebek gibi ilgileniyordu ama onun da elinden bir şey gelmiyordu ve bu durum onu iyice çileden çıkarıyordu. Bana değil ama karşısına çıkan herkesten bu yaşadıklarımızın acısını çıkarır gibi davranıyordu.

"Hastaneye yatırsak?" diye bir çözüm önerisi sunmuştu Kerem bundan iki gün önce. Aylin biz evlendikten sonra Ankara'ya geri dönmüştü. Yanında Kerem'i de götürdüğünde Hakan'la ikimiz bu ziyaretin sebebini anlamıştık zaten. Ne kadar kendilerine inkar etseler de, kalplerine söz geçirememişlerdi. Güzel bir ilişkinin içindeydiler. Aylin Ankara'da bir süredir devam edemediği işleriyle ilgilenirken, Kerem İstanbul- Ankara arasında mekik dokumaya başlamıştı.  Ama benim ruh gibi ortalıklarda dolaştığımdan bu güzel habere sevinememiştim bile. Aylin benimle konuşmaya, beni rahatlatmaya çabalasa da, işe yaramıyordu. İlaçlarım hakkında o da Özlem Hanım'a güvenmişti. Tek tek kontrol ettirmiş, hocalarına durumumu sormuştu. Dışarıdan bir tehlike yoktu. Tehlike benim içimdeydi bu sefer. 

Kerem en son Ankara'ya gittiğinde bu sefer tek dönmemişti. Aylin'i de yanında getirdiğinde ben odada uyuyordum. Yani onlar öyle zannediyorlardı. Yatağa girdikten yaklaşık on dakika sonra gözlerimi açtığımda  odadan çıkıp merdivenlere doğru ilerledim. Aşağıdan sesler geliyordu. Her adımımda seslere biraz daha yaklaştığımda, konuşulan konunun ben olduğunu anlamam uzun sürmedi. Adımlarım duraksadı birden. 

Kerem'in önerisini duyduğumda bacaklarımdaki güç beni terk etmişti ve yere yığılıp kalmıştım. Avuç içlerimle merdiven pervazını tüm gücümle sıkmaya başladım. 

"Hastaneye yatırsak?" demişti. Durumumun ne kadar kötü bir seviyede olduğunu ilk o an anladım. Ben kendime iyi olduğumu söylerken, dışarıdan bir gözün 'hayır öyle değilsin' demesiydi bu. Ve bu kötü halimi, Hakan görüyordu her gün. Yine de bana yansıtmamayı iyi becermişti. 

Sonrasında tok bir ses çarptı kulağıma. Peşinden Aylin'in tiz çığlığı. Ne olduğunu anlamak için ayağa kalktığımda Hakan'ın evde yankılanan gür sesiyle irkilip yerime oturdum tekrar. Yanlarına gidecektim ama vazgeçtim. Her ne olduysa, benim yüzümden olmuştu ve benim bunu kaldıracak takatim yoktu. Gözümün görmemesi daha iyiydi.

"Seni bir daha konuşamaz hale getiririm Kerem. Bahsettiğin benim kadınım, karım." diye gürlediğinde gözlerimde daha fazla tutamadığım yaşlar yanaklarımdan süzülmeye başladı. Hakan'a iyi gelecektim güya. Onu soktuğum durumdan, Kerem'in haklı olmasına rağmen Hakan'dan yumruk yemesinden, her şeyden nefret ettim. Ama önce kendimden. 

 "Nasıl hastaneye yatırmaktan bahsedersin sen? Bunu nasıl ona layık görürsün. Benim sevdiğim lan o. Nefes alma sebebim. Her şeyim." derken yüksek çıkan sesinden eser kalmamıştı. Sesinde hissettiğim öfke ve çaresizlik o kadar belliydi ki, hissettiği duygular direkt sesine yansımıştı. Ona iyi gelmek isterken, böyle çaresiz bırakan da bendim. Hakan'ın evde yankılanan sesinden başka çıt sesi bile yoktu. 

Merdivene doğru gelen adım seslerini işittiğimde hemen kendimi toparlayıp, hızlıca tekrar odaya dönmüştüm. Yatağa uzandığımda bir kaç kez daha başvurmak zorunda kaldığım uyuma rolüne girdim. Odanın kapısı açıldığında gelenin Hakan olduğunu adım seslerinden anlayabilmiştim. Görmeden de tanıyabilirdim onu. Yatağın kenarı hafifçe çöktüğünde yanına oturduğunu anladım. 

Bir süre öylece oturdu.  "Öyle güzelsin ki" dediğinde odanın içerisindeki kahreden sessizlik nihayet son bulmuştu. Fısıldayarak konuşuyordu. "Öyle masumsun ki, pisliklere bulaşma diye elimden geleni yaptım. Hepsini senden uzaklaştırdım. Önünde siper oldum. Canımı iste canımı veririm hemen şimdi. " sesinde acıdan başka bir duygu yoktu. Canı acıyordu. Gözlerimi iyice birbirine bastırdım. Kalbim göğüs kafesimi zorlarken, kendimden bir kez daha nefret ettim o an. 

"Ama elim kolum bağlandı be Ezgi'm. Bu hallerin beni kahrediyor. Abuk sabuk konuşuyorlar bir de. Canın acıyor biliyorum, daha fazla acıtmamı istiyorlar. Mantıklıymış. Canın acımasın diye her deliliği yapacak olan bana, mantıklı olanı öneriyorlar. İyileş ki hepsine göster gücünü. Benim sende gördüğümü, onlara da göster. Benim güzel kızımı göster onlara." dediğinde yatak tekrar hareketlendi. Gidiyor muydu? Dönüp onu içime hapsedercesine sarılmak istedim. Adını seslenmek istedim,  ama yapamadım. Onu duyduğumu belli etmek istemedim. Uyuduğumu sandığı için rahatça içini dökebilmişti. Sürekli iyi olduğunu söylese de olmadığını biliyordum zaten.

O günden beri değişen bir şey yoktu. Hakan üzerime titriyordu ama ikimizin de bu durumu değiştirecek gücü yoktu. Derin bir nefes aldığımda sallanan sandalyeden kalkıp cam odadan dışarı çıktım. Sabah ayazı tenime çarparken, ufukta yavaştan yükselen güneşi izlemeye başladım. 

Omuzlarımın üzerine konan hırkayı fark ettiğimde başımı çevirmeme fırsat kalmadan, Hakan kollarını karnıma doladı. Çenesini omuzuma yerleştirdiğinde her saniye özlediğim sesiyle konuştu.

"Çok az uyumuşsun yine, iyi misin?" diye kulağıma doğru fısıldadığında zorlukla yutkundum. Kollarını gevşettiğinde, ona doğru döndüm. Ellerimi göğsüne yerleştirip gözlerinin içine baktım.  Gözlerimin altı mosmordu biliyorum. Madde bağımlısı gibi geziyordum ortalıkta.  Anlık gözlerini kıstığında, ne kadar felaket göründüğümü bilmiyordum. 

"Çok iyiyim." dedim yüzümdeki geniş gülümsemeyle. Birbirimize söylediğimiz sıradanlaşmış yalanı söyledim yine. Elini kaldırıp yüzüme düşen saçları  çok ciddi bir iş yapıyormuşçasına dikkatle kulağımın arkasına sıkıştırdı. 

"Hep iyi ol" dedi derince aldığı nefesi verir gibi. Aramızdaki aşk ikimizi de iyileştirmeye yetecek kadar büyüktü aslında. Neden böyle olduğumu bir türlü anlamıyordum. Nerede yanlış yapıyordum.

Birlikte tekrar odaya indiğimizde saat henüz altı olmuştu. Her günümüz erken başlıyordu artık. Evlendiğimizin ertesi günü öğlene kadar uyuyan Hakan, benim yüzümden yine erkenden uyanmaya başlamıştı. Diken üstünde yatıyordu zaten. En ufak hareketimde hemen uyanıp iyi olup olmadığımı soruyordu. O yüzden onu yatakta tek bırakmak zorunda kalıyordum hep. Çok zorlu bir süreçti bu. Özlem Hanım'a göre geçecekti. Sadece sabretmemiz gerekiyordu. 

Kısa bir duş alıp biraz olsun kendime geldiğimde, Hakan'la birlikte kahvaltıya indik. Kahvaltı çoktan hazırlanmıştı. Hakan evinde yabancı istememesine rağmen, bana yardımcı olması için sadece gündüzleri kalacak yardımcı bir kadın geliyordu artık. Ruh gibi dolanıyordum çoğu kez etrafta. Hakan olmadığında beni kontrol etmesi için burada olduğunu da biliyordum. Fazla sorgulamamış, kabul etmiştim. Hakan'ın içi böyle rahat edecekti çünkü. 

Kahvaltımızı bitirdikten sonra, Hakan kendi elleriyle ilaçları bana içirdi. İyileşmem için tek şansım bu haplardı. Ve benden çok dikkat ediyor, hep saatinde içmemi sağlıyordu. 

"Şirkete gidecek misin bugün?" diye sorduğumda, son hapı da yutmuştum. Sırtımı geriye yaslarken, kendimi biraz daha iyi hissediyordum. 

"Özlem Hanım gelecek bugün. O yüzden gitmeyeceğim." dediğinde başımı anladım dercesine salladım. Özlem Hanım'a güvenmediği zamanlar olmuştu ama sonrasında niyetinin iyi olduğunu anlamıştık. Yine de beni onunla tek bırakmak istemiyor, her geldiğinde Hakan'da yanımda oluyordu. Şüpheleniyordu ama şüphesini haklı çıkaracak hiç bir davranış görmemişti. Boş yere kendini yıpratıyordu. 

Öğleye kadar zamanımız vardı. Birlikte odamıza çıktığımızda Hakan bilgisayarında işlerini uzaktan da olsa hallederken, hiç bir uğraşım olmadığından onu izlemekle yetindim. Yatağa uzanıp ellerimi başımın altına yerleştirdim. Karşımda da bakmalara doyamadığım manzaram vardı. Ekrana bakarken çok ciddi görünmesine rağmen, arada başını kaldırıp benimle göz göze geldiğinde, içimi ısıtan gülümsemesini sunuyordu bana. 

Birden Hakan'ın arkasında bir karartı fark etmemle sırtımı hızlıca doğrulttum. Odada bizden başka biri vardı sanki. Bize zarar vermek isteyen biri. Hakan'ın tüm dikkati tekrar bilgisayara dönmüştü. Hiç bir şey görmemişti. Etrafı gözlerimle kontrol ettikten sonra ayağa kalkıp Hakan'ın yanına gidip oturdum. Elimi bacağına yerleştirdiğimde hafifçe sıktım. Canlı bir görüşme yapıyordu. Bakışlarını birden bana çevirdiğinde, laptopun kapağını kapatması bir oldu. Tamamen bana doğru döndü. 

"Ezgi?" dedi sorar gibi. Elini yanağıma yerleştirdiğinde gözlerindeki endişe git gide büyüyordu. Sadece hayal görmüştüm. Birisi yoktu odada. Biliyordum. Bunların hepsi uykusuz olmamdan kaynaklanıyordu.  Ama hissettiklerim mantığımın önüne geçiyordu. Oda da bize zarar vermek isteyen bir sürü insan varmış gibiydi. 

"Ezgi, cevap versene" dedi. Bu sefer sesine de yansımıştı endişesi. Cevap vermek istesem de, birileri beni duyacak diye konuşamıyordum. İçimden bir ses bana konuşmamamı söylüyordu.

Benden bir tepki alamayınca beni hızlıca kendine çekip başımı göğsüne yasladı. Sık ve keskin nefesler alıyordu. Elleri saçımı okşarken, dudakları da tenimi öpüyordu. Bu halimle ilk kez karşılaşmıyordu. Ama her defasında kalbinin teklediğini hissedebiliyordum. 

"Hakan" diye mırıldandım sessizce. Ben bile zor duymuştum çıkan sesimi.

"Söyle güzelim, buradayım" dedi. Sesimi duymasıyla başımı göğsünden kaldırdığında ona bakmamı sağladı. Elleri yüzüme düşen saçları geriye itiyordu şimdi de. 

"Uyutsana beni" derken sesim titremişti. Boynumu büküp nemli gözlerimi yüzünde gezdirmeye başladım. Bir daha göremeyecekmişim gibi hissetmiştim nedense. Bakışlarım dudaklarında takılı kaldığında, titrediklerine şahit oldum. Çenesi kasılmıştı.

Bir şey demeden beni kucağına alıp yatağa koydu. Yanıma uzandığında beni tamamen göğsüne hapsetti. Titrediğimi hissettiğimde Hakan'ın beni saran kolları daha da sıkılaştı. Gözlerimi kapattığımda, saçlarımın üzerinde dudaklarını hissettim. 

"Şarkı söylesene bana" dedim boğuk çıkan sesimle. Saçlarımdaki dokunuşları birkaç saniye duraksadıktan sonra, derin bir nefes çekti içine.  Sonra o bana hayat veren sesi doldu kulaklarıma. 

" Vurgunum sana, bir mahkum gibi
Uykular haram, bir zehir gibi
Aşığım fakat, hasretin deli ezelden beri

Bir hadise var, kimse bilmiyor
Olmuyor bende, deprem olmuyor
Hiçbir şey beni, böyle sarsmıyor
Bir senin gibi ..."

Bana ilk şarkı söyleyişiydi. Ve ilk kez şarkıyla içindeki fırtınaları anlattığı andı bu. Gözlerimi daha çok bastırdım. Şarkısının sonunda titreyen sesini duymak istemedim. Endişeli, acı dolu bakan gözlerini görmek istemediğim gibi. 

"Ezgi" diye seslendiğini duydum. Hızlıca gözlerimi açıp sırtımı doğrulttuğumda omuzumdaki eli sıkıca beni tuttu. "Yavaş güzelim, sakin ol" dediğinde bakışlarımı hemen Hakan'a çevirdim. En son şarkı söylüyordu bana. 

"Ne oldu, bir şey mi oldu?" diye sorduğumda sıkıntılı bir nefes verdi. Belki de bıkkınlıkla. 

"Olmadı Ezgi. Özlem Hanım geldi. Uyandırmak zorunda kaldım seni. İlk defa bu kadar uzun uyudun. Uyandırmak istemesem de doktor uyandırmamı söyledi." dediğinde bıkkınlığının ve sıkıntısının sebebinin ben olmadığını anladım. 

"Ne kadar uyudum ki?" diye sorarken gerçekten de kendimi hiç olmadığı kadar dinç hissediyordum. 

"Dört saattir uyuyorsun." dediğinde Hakan'ın dudakları iki yana kıvrılmıştı. Gözleri mutluluktan parlıyordu adeta. " Sesimin sana iyi geleceğini bilseydim, her gece usanmadan şarkılar söylerdim sana." dediğinde burnunu burnuma sürttü. Yüzümü buruşturduğumda o da benimle birlikte yüzünü buruşturdu. Birbirimizle uğraşırken odada kahkahalarımız yankılanıyordu. 

Bir süre sonra kapı tıklatıldığında Hakan yataktan kalkıp kapıyı açtı. Ben de yataktan çıkmıştım. Uyumanın verdiği rahatlıkla kollarımı iki yana açıp vücudumu esnetirken, gelen kişinin evdeki yardımcı olduğunu gördüm. 

"Özlem Hanım bizi bekliyormuş" dedi Hakan, kapıyı kapatmış yanıma doğru yürüyordu. "Hazırlan da inelim bir an önce" dediğinde onu başımla onayladım. Yanından geçerken yanağından öpmeyi ihmal etmemiştim. İlacımdı o benim. Bunu unutuyordum her defasında. Hoşnut bir şekilde gülümserken gitmeme izin vermemiş, uzanıp kolumdan tutup beni kendine çekerek dudaklarımdan öpmüştü. 

Uyku problemimi çözebilsem her günümüz böyle güzel olacaktı işte. Hazırlanıp odadan çıktığımızda Hakan'la birlikte merdivenlerden inip salona geçtik. Özlem Hanım koltukta otururken, bizim geldiğimizi fark ettiğinde yüzünden eksik etmediği gülüşüyle bizi karşıladı.

 "Hoş geldiniz" dedim aynı şekilde gülümserken. Hakan yanımda bir elini belime yerleştirmişken, diğer elini pantolonunun cebine sokmuştu. 

"Hoş buldum Ezgi Hanım. Çok iyi gördüm sizi bu sefer" dediğinde içimdeki huzurun yüzüme de yansıdığını anladım. 

"Çok iyiyim. Tam 4 saat uyumuşum" dedim şaşkınlıkla karışmış neşeli sesimle.

"Nasıl yani?" diye sorduğunda bakışları bir bana bir Hakan'a döndü. Yüzü şaşkın bir hal almış, gözleri irileşmişti birden bire. 

" İlaçların yan etkileri zamanla zayıflayabilir demiştiniz. Belli ki öyle oluyor. Neden şaşırdınız?" dedi Hakan araya girerek.  Tatmin edici bir cevap alamadığında neler olacağını düşünmek bile istemiyordum.

"Öyle tabii. Sadece bu kadar çabuk olduğuna şaşırdım. Gerçekten çok güçlü birisiniz Ezgi Hanım"  dediğinde az önceki şaşkın ifadesi bir anda yok olmuştu. Hakan'ın korkutucu sözlerinden ve bakışlarından hiç etkilenmiyordu. 

"Hakan'la birlikte çok güçlüyüm. O olmasa başaramazdım" dedim. Sanki her şey bitmişti de biz kötü günlerin ardından konuşuyorduk. Hakan'ın başını eğip hafifçe gülümsediğini gördüm. 

Hakan'la yan yana koltuğa oturduğumuzda Özlem Hanım'da tam karşımıza geçti. 

"Aslında ilaçları değiştirmek için konuşacaktım bugün sizinle. Daha etkili ama yan etkileri az olan bir ilaç düzenlemesi yaptım. " dedi ve bakışlarını Hakan'a çevirerek devam etti. "İstediğiniz doktora listeyi gösterebilirsiniz. Bana hak vereceklerdir yine" dediğinde bacak bacak üstüne atıp, kendinden emin bir tavır takındı. 

Hakan'ın bedeninin kasıldığını  beni sıkı sıkı tutan ellerinden anladım. Özlem Hanım'ın imalı sözlerine her ne kadar karşılık vermek istese de kendisini tutuyordu. Bir çok kez doktoru değiştirmek istediğini, iyi elektrik alamadığını söylese de ben kabul etmemiştim. Bir daha başımdan geçenleri bir başkasına anlatmak istemiyordum. Bir şekilde Özlem Hanım'la iletişim kurmuştuk ve iyi de gidiyorduk. 

Hakan ilaç değiştirme konusunu düşüneceğini söylemiş, genel bir durum değerlendirmesinden sonra da Özlem Hanım'ı göndermişti. 

" Uzun bir süredir dışarı çıkmadın. Bugün de iyi görünüyorsun. Yemeği dışarıda yiyelim mi? Sana da değişiklik olur hem" dediğinde doktorun arkasından kapıyı kapatmış yanıma gelmişti. 

"Çok iyi olur. Kendimi çok iyi hissediyorum. Dışarı çıkmayı özledim. Hem almak istediğim bir kaç şey var" dedim neşeyle.

"Tamam hazırlan çıkalım o zaman." dedi hoşnut bir ses tonuyla. Hızlıca merdivenlere ilerlerken arkamdan 'yavaş ol ' diye uyarmasını önemsemedim. Bu anı uzun bir süre önce de yaşadığımı hatırladım. O zamanlar da evden çıkamıyordum. Tek fark o zaman Hakan yerine Ali benimle ilgileniyordu. Hakan'ın verdiği sözler, düzeltmesi gereken meseleleri vardı. Bana kötü davranması gerekiyordu. Benim iyiliğim için. Bunlardan habersiz Hakan için atan kalbime sövüyordum o zamanlar. 

 Ali'yi ne kadar özlediğimi fark ettim bu düşünceyle. Düğünden sonra onu hiç görmemiştim. Sadece bir gün bana "iyi misin?" diye mesaj atmıştı. En kötü olduğum zamanlardı. Şimdiler de yine günde bir saat uyuyabiliyorken, o zamanlar uyku hayatımdan tamamen çıkmıştı. 

"İyiyim" demiştim sorusuna karşılık. Sadece iyiyim. Yalan söylemiştim. Geçen bir ayda onunla kurduğum tek iletişim buydu. Beni anlayan nadir insanlardan birisiydi. Bu hakkı elimden almış olmasına hâlâ üzülüyordum. Bir insana verilen değer kadar kırılırmış ya insan, o gittiğinden beri bir yanım hep yaralı. Öyle de kalacak. 

Üzerime diz üstünde biten uzun kollu bir elbise giyip, uzun çizmelerle  giyinme işlemini tamamlayıp nasıl çıktıysam aynen öyle merdivenlerden aşağı indim. 

Hakan'ın hararetli bir şekilde telefonda konuştuğunu gördüm. Sırtı bana dönüktü. Ses tonunun içerdiği öfke herkesi korkutabilirdi. Bağırmıyordu ama, etkisi yüksekti ses tonunun. Güzel şeylerden konuşmadığı belliydi.

"Nehir, sana söylediğimi yap. Kimseden korkma. Emre bir şey yapamaz. Buna cesaret edemez. O arazi bizim olacak."  derken arkasını döndü sinirle. Beni gördüğünde gözlerindeki ateş yavaş yavaş sönmeye başladı.

"Kapatıyorum" dediğinde telefonu kulağından indirdi. Bir kaç adımda yanına gittim. 

"Emre, Nil'in kardeşi olan Emre mi?" diye sordum ifadesizce. Bir yandan da vestiyerden aldığım kabanımı giyiyordum. 

"Evet o. Seni ilk gördüğü restoranı hatırlıyor musun? " diye sordu. 

"Evet hatırlıyorum. Hayatımda gördüğüm en güzel yerdi orası" dedim gülümseyerek. Emre'ye değil de restorana takılmıştım.

"İşte orada bir araziden bahsetmişti Ankara'daki iş diyerek. Ben senin yanına anahtarı almak için gelmiştim ya" dediğinde gözlerini kaçırdı. Hiçbir zaman bu konu hakkındaki pişmanlığı bitmeyecekti. 

" İş dünyası ve diğer mafya patronları arazi için Ankara'da olduğumu zannediyorlardı. Öyle ayarlamıştık. Ama bu puşt Emre, sırf benimle adı geçti diye araziyi almaya çalıştı. Hiç bir ihtiyacım olmamasına rağmen o günden beri araziyi almaya uğraşıyorum" diye açıkladı durumu. 

"Hâlâ alamadın mı? Üzerinden kaç ay geçti" derken yalandan küçümser gibi konuşmuştum. 

"Alamadım. Çünkü sahibi yok. Bulamıyoruz" dedi sinirle. "Bu kadar belanın derdin içinde bir de Emre'yle inatlaşıyorum ya bazen kendime de kızıyorum." dediğinde gerçekten de kızdığı gözlerinden belli oluyordu. 

Sesli bir şekilde gülerken koluna girdim. " Alırsın sen o araziyi, üzme kendini. Ankara'daymış hem. Güzel bir ev yaparız oraya. İleride çocuklarımızla tatile gideriz. Sonuçta doğduğum şehir orası." derken evden çıkmış arabaya doğru ilerliyorduk. Hakan duyduklarıyla adımlarını durdururken ne olduğunu anlamamıştım. Yüzüne baktığımda bakışlarını yerde bir noktaya sabitlemişti.

"Ne dedin az önce?" diye sorduğunda dediklerimi hızlıca zihnimden geçirdim. Yanlış bir şey mi demiştim acaba?

"Bir şey demedim. Ev yaparız demiştim. Ama öylesine yani. Yapmak zorunda da değiliz. Ağzımdan çıktı birden." dedim şaşkınlıkla. Kızmış mıydı?

"Yok o değil, kimlerle tatile gideriz dedin bir daha desene onu." derken bakışlarını bana çevirdi. Sabırsızca yüzüme bakıyordu. 

"Çocuklarımızla?" derken tereddüt etmiştim. Neden şaşırmıştı ki bu kadar? Bunu hiç konuşmamıştık. Belki de çocukları sevmiyordu. Benim için bu fark eder miydi?

Yüzünde aptal bir gülümseme peyda olduğunda, benimse kaşlarım iyice çatıldı. Zihninde dönen düşünceleri okumak istedim. 

" Çocuklarımız" diye tekrar ederken yüzündeki gülümseme iyice genişledi. Bir kaç kez daha tekrar etti. İlk kez öğrendiği kelimeyi diline belletiyor gibiydi.  Sevinmiş miydi?

" Yani çocuksuz da olabilir tabii. Sadece ikimiz için de ev yapabiliriz" dedim. Verdiği tepkilerin ne anlam içerdiğini anlayamıyordum bir türlü. Benim için Hakan'ın yanımda olması yeterdi, ama ona benzeyen küçük bir adama da hayır demezdim.

" Hayır" dedi birden. Sözümü kesmişti.  "Hep birlikte gidelim. Çocuklarımız, sen ve ben." 

Bölüm sonu...













Continue Reading

You'll Also Like

ZEMHERİ By yudumsucan

General Fiction

117K 5.5K 14
Zemheri babası tarafından zorla evlendirilen bir kızdı. Akay ona yıllarca aşık bir adamdı. Zemheri Akay'ı sevecek mi?
1M 55.3K 42
Evin ise yediği tokatın şiddetiyle yere düşmüştü. Dudağının kenarı yeni bir darbe alırkende Kazım Ağa saçlarından koparırcasına tutup Evin'i kaldırmı...
284K 18.1K 47
Ölen bir lider ve koltuğuna geçen varisi... En iyiler: #1 - b×b #1- gay #1- boyslove #2 - lgbt #2 - mpreg #2 - interseks #6 - bl #5- eşcinsel
GELECEK By VeraHare

General Fiction

128K 6.4K 17
Tüp bebek merkezinde tüplerin karışması sonucu kocası yerine hiç tanımadığı bir adamdan hamile kalmıştı Mahru. #1İhanet/24.5.2024 #1Mahru/24.5.2024 #...