Abilerim Ve Üçüzler...

By floweraleyna

44.2K 3K 1K

Sadece bir yangın tüm hayatı etkilemişti. Onlar dik durmak zorundaydı. Kimi zaman okulu bırakacak, kimi zaman... More

1
2
3
4
5
6
7
DUYURU
9
10
11
12.

8

2.8K 251 103
By floweraleyna


🦋🦋🦋🦋

Oy sınırı 115

İyi okumalar ve bol bol yorum yapmanız dileği ile. 💐💐


🦋🦋🦋🦋🦋🦋


Can
- Bebeğin babası kim Cansu? Uzay mı?

Gülümsedim
- Ben dedim işte size bir şey olmadığını hadi ev... Ne bebeği ya?!

Kapı açıldı birden.

Uzay
- Sahi ne bebeği? Benden miymiş?  İyi de bu imkansız.

Dedi ciddi ciddi.

Odadaki herkese göz gezdirdim. Ateş bana gözlerini kocaman açmış bakıyordu. Can hala aynıydı. Cem ise yanı başımda konuşmamı bekliyordu. Abim ise hala düşünceli düşünceli bakıyordu.

Uzay da şokta gibiydi.

Ben
- Yok bebek falan. Hani kamera nerede? Güleyim de geçsin. Gidelim artık eve. Hiç hoş şaka değildi.

Dedim şaka eder gibi.

Toprak abim
- Kan testi sonuçları hamile olduğunu gösteriyor Cansu.

Dedi ciddi ciddi. Yalnız eğer bebek olsaydı önce benim haberim olurdu değil mi?

Can
- Cansu, kendine gel. Ben mi bileceğim bebeğin kimden olduğunu?

Ben
- Ya saçmalamayın. Ne bebeği? Benim şimdiye kadar erkek arkadaşım bile olmadı. Saçma sapan konuşma Can.

Can
- Zaten son zamanlarda trip falan da atmaya başlamıştın.

Dedi sessiz sessiz. Sinirle yüzüne baktım.

Ben
- Sözlerine dikkat et Can! Yok bebek falan. Erkek arkadaşım bile olmadı diyorum ya. İnanmıyor musunuz bana?

Uzay bana şaşkın şaşkın bakarken yutkunmuştu.

Hepsine baktım. Bana inanıyorlardı değil mi?

Herkes sessiz kalınca sorumu tekrarladım.

Ben
- İnanmıyor musunuz bana? Yok bebek falan.

Can sessiz kalırken benden bakışlarını kaçırdı.

Cem
- Güzelim, birtanem elbette sana inanıyoruz ama test sonuçları da ortada.

Dedi ve avuç içlerimden öptü.

Toprak abim
- Yok ya. Olmaz öyle şey. Ben sana yakıştıramıyorum. Bir yanlışlık olmalı.

Kafamı salladım hızlıca.

Uzay
- Abi ben kefil olurum kafe saatleri içinde. Hep işine odaklıydı. Bebeğin benden olması imkansız zaten.

Araya girdim hemen.
- Bebek yok zaten!

Bana özür diler gibi baktı. Bıkkınca havaya baktım. Bir karışıklık olmalıydı. İmkansızdı bebek olması.

Çalan kapı ile içeriye doktor girdi. Gülen yüzünü de unutmamak gerekiyordu. Ortaya geçti ve konuşmaya başladı.

Doktor
- Evet, genç anne adayımız. Dikkat etmeniz gereken hususlar var. Öncelikle beslenmenize fazlasıyla önem vermelis...

Araya girdim.
- Doktor bey benim bebeğimin olması imkansız. Bir karışıklık olmalı.

Doktor kaşlarını çattı ve elindeki dosyayı açtı.

Doktor
- Cansu Kara?

Dedi teyit etmek ister gibi. Derin bir nefes aldım. Rahatlamıştım.

Ben
- Hayır, Cansu Kaya.

Doktor hızlıca dosyayı karıştırmaya devam ederken bizden özür dilemiş ve odadan çıkmıştı.

Üzerimden koca bir yük kalkmıştı sanki. Sadece bir harf hayatımı mahvedecekti az kalsın. Odadaki herkese kırgınca baktım. Bana inanmak yerine bir kağıt parçasına inanmışlardı.

Ben
- Ya Can, bak çok hamileyim.

Dedim kinaye yaparak.

Ben
- Sahi, gerçekten hamile olsaydım ne yapacaktınız? Ha doğru ben cevabı ben vereyim. Bebeği aldırmam için üzerimde baskı uygulardınız değil mi? Bana inanmadınız bile. Kardeşinizim ben sizin. Bu kadar mı güvenmiyorsunuz bana?

Ayağa kalktım hızlıca. Üzerimi düzelttim ve kapıya doğru yürüdüm.

Ben
- İnşallah siz hamile kalırsınız da tıpta bir ilk olur.

Odadan çıktığım anda karşımda odaya girmeye hazırlanan doktoru gördüm. Bana hafifçe gülümsedi. Başka bir doktordu.

Doktor
- Cansu Kaya?

Kafamı salladım. Eli ile içeriyi işaret etti.
Doktor
- İsterseniz odada konuşalım. Buyrun lütfen.

Kafamı salladım ve odaya geri girdim. Ateş hariç hepsinin başı önüne eğikti. Yağız abi nerede görmemiştim.

Doktor.
- . Kan şekeriniz düşmüş. Vücudunuza uzun süre besin giremediği için sık görülen bir durumdur. Aynı zamanda şeker kullanımınızı azaltmanız lazım. Aksi takdirde şeker hastalığına yakalanabilirsiniz. Şu an değerleriniz sınırda.

Bana bir kağıt uzattı.

Doktor.
- Beslenmenize dikkat etmeli ve bol bol sebze ve su tüketmelisiniz. Burada ne yiyip ne yememeniz gereken yiyecekler ve içecekler var. Geçmiş olsun.

Dedi ve odadan çıktı. Bizimkilere bakmadan ben de odadan çıktım. Hızlıca hastanenin çıkış kapısına ilerledim.

Hastaneden çıkınca etrafa baktım. Şimdi dizilerdeki gibi önüme bir taksi gelmesi ve benim ' eve gidiyoruz ' demek gerekiyordu ama ne taksi geldi, ne de benim param yok.

Derin bir nefes aldım ve  yolun ortasında durmamak için bir ağacın yanına geçtim. Etrafa bakınırken hiç tanıdık olmadığını fark ettim.

Evet canım ayaklarım. Tabana kuvvet.

Derin bir nefes aldım ve yürümeye başladım. Buradan mahalle beş kilometre kadardı. Fakat mahalleye varmak ile iş bitmiyordu. Bizim ev mahallenin arka kısmında kalıyordu. Yani çok yürümem gerekiyordu.

Ben kardeşlerimin güvenini sarsacak hiçbir davranışta bulunmamıştım. Onlara kırgındım. Aslında şöyle düşünüyorum da, benim yerime Can hamile olsaydı ve Can kız olsaydı belki onun gibi tepki verebilirdim. Ama ileri gitmezdim.

Uzay'ı da zan altında bırakmışlardı. Ona da mahcup olmuştum. Bu mesele hakkımda neler düşündüklerini ortaya çıkardı. Ben de onlara tavrımı koyarım o zaman.

Fakat zengin aile filmlerindeki gibi otele ya da yazlık eve gidemeyeceğim maalesef. Eve dönüyorum ama bence evde de işlerimi halledebilirim.

Yani kaleyi içten fethederim.

Caddeye çıktım ve kalabalığın arasından yürümeye başladım. Galiba tüm şehir dışarı çıkmıştı. Yoksa bu kalabalığın başka bir açıklaması olamazdı.

Hızlı hızlı yürümeye devam ederken karşıdan karşıya geçecektim.

Yolu kontrol ettikten sonra bir adım attım ama bana doğru gelen araç birden korna çalmaya başladı.

Aramızda uzun mesafe vardı. Hızlı da gelmiyordu. Ne bu kardeşim?

Birkaç kişinin bakışları bana dönerken ben arabanın önümde durmasını bekledim.

Arabanın içine baktım.

Uzay.

Uzay
- Gel eve bırakayım seni. Çok yürüme. Hava da kararıyor zaten.

Mahcup ifade ile yüzüne baktım. Ona da rezil olmuştum.

Ben
- Yok sağol. Daha fazla sıkıntıya sokmayayım seni. Ben yürürüm.

Uzay
- yok ya ne sıkıntısı? Atla hadi.

Kafamı salladım ve arabaya bindim. İyi olmuştu aslında. O kadar yol yürümeme gerek kalmamıştı.

Ben binince arabayı hareket ettirdi. Trafikte ilerlerken
-  Bugün yaşananlar için kusura bakma Uzay.

Kırmızı ışıkta durduk. Bana baktı.
- Sorun değil. İnsanlık hali. Olabilir.

Kafamı salladım. Bence olamazdı. Ama bunu Uzay a söylemeye gerek yoktu.

Eve gelene kadar konuşmadık. Beni evin önünde bıraktı. Ona baktım ve gülümsedim
- Teşekkürler

Kafasını salladı.
- Rica ederim.

Arabadan indim ve gitmesini bekledim. Uzay gidince ben de apartmana girmek yerine biraz dolaşmaya başladım.

Galiba abim ve diğerleri daha gelmedi. Yürüsünler onca yolu. Oh olsun onlara.

Ara sokaklardan yürürken parka gitmeye karar verdim. Biraz daha yürüdükten sonra parka ulaştım. Bir banka oturdum ve parkta oyun oynayan çocukları izlemeye başladım.

Galiba ileride yeni bir market açılmıştı. Elimi cebime attım. Bir çikolata alacak kadar param vardı.

Ayağa kalktım ve markete doğru yürüdüm. İçeri girdiğimde daha önce hiç görmediğim yüzlerin burada olduğunu gördüm.

Hoş, kimi tanıyorum ki.

Bir çikolata aldım ve kasaya ilerledim. Önümdeki kadın aldıklarının parasını ödedikten sonra sıra bana gelmişti. Ben de parayı ödedim.

- İyi günler.

Dedi. Ben de kafamı salladım sadece. Ve tekrar parka oturdum.

Çikolatayı yerken hava epey kararmıştı. Ve tesadüfe bakın ki parktaki sokak lambası çalışmıyordu.

Ayağa kalktım ve eve doğru yürümeye başladım. İzlenilme hissi ile arkama baktığımda kimsenin olmadığını gördüm.

İyice paranoyak olmaya başladım.

Eve gelene kadar yavaş yavaş yürüdüm. Apartmanın önünden üçüncü kata baktığımda evdeki ışıklar yanıyordu. Şimdi bunlar bana tuhaf tuhaf imalarda bulunursa elime olacaklar için üzülüyordum.

Apartmanın kapısından içeri gireceğim anda bir ses duydum. Arkamdan geliyordu. Hızlıca arkamı döndüğümde kedinin olduğunu gördüm.

Çok gerildim.

Hızlıca apartmandan içeri girdim ve merdivenlerin çıkmaya başladım. Üçüncü kata geldiğimde evin zilini çaldım.

Kapı hızlıca açılırken karşımdaki kişi Ateş ti.

Bana gülümsedi ve kenara çekildi.
- Hoşgeldin abla.

Durdum ve yüzüne baktım. Sonra arkama baktım. Ama kimse yoktu. Bana mı abla dedi?

Ben
- Bana mi dedin?

Kafasını salladı ve gülümsedi.
- evet. Yani hep bir ablam olsun istemişimdir. Ama eğer rahatsız olursan söylemem. İsminle de hitap edebilirim.

Gülümsedim.
- Hayır, rahatsız olmam. Sadece daha önce kimse bana abla dememişti. Kendimi büyük hissetmeme neden oldun.

Dedim ve içeri girdim. Ateş arkamdan kapıyı kapatırken ifadesiz yüzümü takınmıştım.

İçeri girdiğimde Can ın pencerenin yanında camdan dışarı bakarken, Cem i koltuğa oturmuş düşünceli bir şekilde, abimi odada bir oraya bir buraya giderek, Yağız abiyi de mutfaktan su alıp gelirken gördüm.

Ben içeri girerken herkesin bakışları bana dönmüştü. Can hızlıca yanıma gelirken Cem ayağa kalkmıştı. Abim de rahatça kendini koltuğa atmıştı. Ve Yağız abinin getirdiği bir bardak suyu içmişti.

Can
- Neredeydin Cansu? Çok merak ettik seni .

Alayla gülümsedim.

Ben
- Hiç, öyle çocuk yapasım geldi de. Biraz dolaşayım dedim.

Tehditvari bakışlarımı üzerinde gezdirdim cesurca. Başını utançla önüne eğdi.
- Özür dilerim karındaşım. Eşeklik ettim.

Cem de aynı şekilde kafasını salladı. Abim yanımıza geldi bu sefer.

- Çok kırdık seni değil mi? Benimki de soru tabi ki çok kırdım kalbini. Ama bizi de anla güzelim. Birden doktor hamile olduğunu söyleyince ne düşüneceğimizi bilemedik.

Kafamı salladım.
- Sizi anlıyorum abi. Hem de sizi çok iyi anlıyorum. Mesela bana hiç güvenmediğinizi anlıyorum. Ondan sonra defalarca kez aramızda bir şey olmadığını söylememe rağmen Uzay i suçlamanızı anlıyorum. Ama yanılmışım

Sustum.
- Meğer ben sizi hiç anlamıyormuşum. Sizi anladığımı sanıyormuşum.

Bir kere daha baktım üçüne. Küçük çocuklar gibilerdi ama yelkenleri suya indirmek yok. Sürünsünler biraz.

Ben
- Uykum var. Uyuyacağım. Malum, hamileyim ya.

Dedim hamileyime baskı yaparak. Can konuşacağı anda vazgeçti ve dudağını büktü. Daha fazla onlara bakmadım ve odaya girdim.

Bu evde herkesin kendine ait odası yoktu. Ben, Can ve Cem bir odada, abim, Yağız abi ve Ateş bir odada kalıyorlardı.

Üzerimdekileri çıkardım ve çiçek desenli eşofman takımını giydim. Sonra camı açtım. Havasız kalmıştı oda. Ben dışarıyı izlerken mahalleden büyük bir bağırış koptu.

Önden bir kişi, arkasından sopalar ile büyük bir kalabalık koşmaya başladı. Odanın ışığını kapattım ve onları izlemeye başladım.

Çocuk nefes nefese kaldı ve etrafa bakinmaya başladı. Daha sonra ileriye baktı. Hızlıca koşmaya devam ederken onlar çocuğu yakalamıştı.

Olacakları izlemek istemediğim için perdeyi ve camı kapattım ve yatağa uzandım. Kısa süre sonra da uyumuştum.

Gece pencereden duyduğum sesler ile uykumdan uyandım. Can ve Cem hala uyuyorlardı.

Yavaşça yataktan kalktım ve pencereye doğru yürüdüm. Perdenin kenarına bakınca kimsenin olmadığını gördüm. Belki ben rüya görmüştüm.

Tekrar yatacaktım ki pencerenin önündeki boşlukta duran çikolatayı görmemle kaşlarımı çattım.

Çikolatanın altında da bir kağıt vardı. Pencereyi sessizce açtım ve çikolata ve kağıdı aldım.

Telefonumu bulup ışığını kağıda tuttum. Yazıyı okumaya başladım.

Hastalığının ilerlememesi için şeker tüketimini azaltman gerek. Fakat dayanamdım. Bu çikolata son olsun sevdiğim kadın. Seni her zaman sevdiğimi ve hep bir adım arkanda olduğumu unutma...

🦋🦋🦋🦋🦋🦋🦋🦋😇😇🦋

Heyooooo bölüm nasıldı?

Sizce o kişi kim?

Ee favori karakteriniz var mı?

Sohbet şeysi? Hadi sohbet edelim 💌 merak ettiğiniz sorular varsa sorabilirsiniz 💐🐞

Can, Cem ve Toprak in tavrını doğru buluyor musunuz?

Siz sınırı geçinceye kadar hoşçakalın 🦋😇

😘😘😘😘😘

Continue Reading

You'll Also Like

1.2M 72.2K 48
Ayağa kalkıp göz yaşlarımı sildim. Gözlerim son kez baktı ardından. Son kez seslendim adını. Bana öyle bir yara bırakmıştı ki, asla affetmeyecektim o...
491K 29.3K 31
ablasına yazacakken yanlışlıkla dünyaca ünlü boksöre yazan Ahu 💋💋
105K 10.8K 36
053*: Senin kedin mi bu? Doğuhan: Evet, rica etsem atacağım konuma getirebilir misin? Ya da sen at ben geleyim. 053*: İşte o imkansız. Doğuhan: Ne...
60.8K 3.5K 22
☆"Kayla ne biçim isim Rus musun sen?" "Hatırlatma travması var"