Hissettiğim acı ile birkaç adım gerilemiş, bana saldıran herife ve topluluğuna bakmıştım. Bıçağı dudaklarımı birbirine bastırıp boğuk bir inleme ve acıyla çektiğimde oldukça uzağa fırlatmış ve dizlerimin üzerine düşmüştüm. Sesleri algılayamıyordum ve gözlerim kararıyordu. Son gördüğüm kişi babamdı.
•••
Gözlerimi açtığımda yatağımdaydım. Irene koltukta rahat bir şekilde oturmuş, tırnaklarını törpüleyerek telefonda konuşuyordu. Gözlerimi kırpıştırarak kurumuş dudaklarımı yaladığımda giyinik olduğumu fark ettim. Başımı çevirip etrafıma baktığımda Irene kendime geldiğimi fark edip telefonu kapatmıştı. Umursamaz bir şekilde konuşup tırnağını törpülemeye devam ettiğinde yavaşça doğruldum.
"Sonunda uyandın, bir vampirin uyuduğunu ilk defa görüyorum."
"Uyumak mı?"
Zorlukla konuştuğumda acıyan boğazımı fark edip içimden isyan etmiştim. Bunlar bana hiç kan vermemişler miydi?
"Kısaca anlatayım, orduda ki bölünmüş grup tarafindan bıçaklandın. Hiçbir şey olmaması gerekirken seni yerde baygın bulduk. Bıçağı bulduğumuzda özel hazırlanmış lotus çiçeği özü karışımını fark ettik. Hemen Yeri ve annesine ulaşarak onları buraya getirdik. Onların hazırladığı karışımlar sayesinde yaşıyorsun."
"Irene, çok film izlemişsin."
Donuk ifadesiyle baktığında yerinden kalkıp sessizce odadan çıktı. Yataktan kalktığımda bedenimi kontrol ettim. Herhangi bir sorun yoktu. Dalga geçtiğini düşünerek masamda ki kaseyi fark ettim. Elime alıp incelediğimde sarı bir sıvı gördüm. Kokusu bitkileri andırıyordu. Omuzumun üstünden dağınık yatağıma baktığımda kaşlarım havalanmıştı. Cidden, benim yatağım niye dağınıktı ve hiçbir şey hatırlamıyordum?
Omuz silkerek kendimi duşa attım. Su damlaları bedenimden akarken kendimi düşünmek için zorlasamda son birkaç günüm yok gibiydi. En son hatırladığım şey Baekhyun ve Kai isimli herifti. Duştan çıkıp giyinmemin ardından odayı toplayarak aşağıya indim. Evde neden kimse yoktu? Kapıyı açarak ormanlık alana çıktığımda ailemin ve Yeri ile annesinin hep beraber sobbet ettiklerini gördüm. Onların burada ne işleri vardı. Yanlarına gittiğimde hepsi 'Sonunda' tarzında bana bakmıştı.
"Neler oluyor?"
"Boşuna anlatmayın, ben anlattım. İnanmıyor."
Babam ilerleyip ordunun evlerini gösterdiğinde bedenimi ağaca yaslıyarak etrafa bakındım.
"Konsey üyeleri çoğu ordumuzu almıştı, biliyorsun. Kalan ordumuz da artık yok."
Cevap vermeyip konuşmasına devam etmesini beklerken herkes sebebini sormamı bekliyordu.
"Ordu tarafından lotus çiçeği özü ile bıçaklandın. Onları öldürdük, birkaçı dışında."
Çok sakin ve komik bir şeymiş gibi anlatması kaşlarımın çatılmasına sebep olmuştu.
"Zaten bi halta yaramıyorlardı."
Annem olaya dahil olduğunda tepkimi koruyordum. İnanın umrumda olmamıştı. Şu an tek derdim avlanmak olduğu için dediklerini çok algılamıyordum. Onlara bir şey söylemeden ormana doğru ilerlediğimde hepsi ayaklanıp nereye gittiğimi sormuşlardı. Topuklarımın üstünde onlara dönerek mırıldandım.
"Avlanacağım, malum hiçbiriniz bana kan vermemiş."
Sırıtıp önüme döndüğümde hızlanarak gözden kaybolmuştum.
•••
"Dostum, kaç gündür nerelerdesin sen?"
Yoongi beni gördüğünde tuhaf bir enerjiyle bağırdığında arkasında ki kişilere baktım. Aynı kişilerdi, kai denen fazlalık dışında. Baekhyun'a baktığımda gözlerinde ki donuk ifadeye bakındım. Büyük ihtimalle her şeyi biliyordu. Bana soğuk davranma konusunda elbette haklıydı. Başarabileceğinden eminsizdim. Artık eminim. Mimik bile yapmamış olmam onları şaşırtmalı ki hepsi bana değişik bakıyorlardı.
"Ufak bir kaza geçirdim, şu an iyiyim. Merak etmeyin."
Yoongi ve jimin telaşlanarak ne olduğunu sorduklarında kai hiç şaşırmamış, beni incelemişti. Ondan kurtların sahip olduğu kokuyu duyamıyordum. İnsan olmalıydı. Çiftin baskısı üzerine sırıtarak kurtulmak için hızla konuştum.
"Bıçaklandım, bir yakınımla tartıştık."
Acilen Yeri'yi bulmalıydım. Etrafıma bakınırken Onu aramama gerek kalmadan arkamdan biri bir anda üzerime zıplayarak saçlarımı çekiştirmişti.
"Seni lanet olası! Ne kadar korkuttun beni! O gün size geldiğimde benimle konuşmadın bile, piçin tekisin!"
Vaz geçtim, Yeri'yi bulmama gerek yoktu. o her zaman beni bulurdu. Bahçenin ortasında bu görüntüden memnun olmayıp onu boynuma sarılı kolundan tutarak yavaşça önüme çektim. Kucağıma düştüğünde herkes gibi o da şaşırıp gözlerini büyültmüştü.
"Fazla konuşuyorsun, özledim seni."
Onu yere indirip sarıldığımda karşımda ki kişilerin 'bu ne sikim?' Bakışlarını takmadan ondan uzaklaştım. Minik bedeni kolumun altına aldığımda tekrardan Baekhyunla göz göze geldiğimizde umursamazsa kai'nin kolunun altına girmiş ve yoongiye gittiklerini söylemişti. Onlar uzaklaştıklarında Jimin'e yaklaşmıştım.
"Bu kai denen herif kim? Baekhyun'la baya yakınlar."
"Oo kıskançlık kokuları al-"
Yoongi diresek atıp onu susturduğunda sahte bir öksürük sunarak devam etti.
"Kuzeniymiş."
Kuzeniymiş? Bu nasıl bi yakınlık. Bi insan kuzenine bebeğim der mi? Kuzenlik iletişimini bilmediğim için şu an her şeyi sorguluyordum. Jimin parmak uçlarına çıkıp kulağıma yaklaştığında garipsedim.
"Merak etme dostum, kai düz. Birçok kızla flörtleşiyor. Şimdiden 6 kızla yattığını duydum."
Siktir be ordan! Bu çocuk bu okula yeni gelmemiş miydi? Duyduklarımla sırıtırken bir anda neden mutlu olduğumu sorgulayıp sırıtmamı yüzümden silmiştim. Yoongi de tepkilerime gülerek sevgilisinin elini tutarak bize veda etmişti. Yeri ile tek kaldığımızda bizde fakülteye girip amfiye ilerliyorduk.
"Kai düz, geldi geleli birçok kızla yatmış."
"Bunu bilmiyor muydun?"
Duraksadığımda o dolabına giderek defterlerini ayarlamaya başlamıştı bile.
"Ne yani, sen bunu biliyordun ve bana söylemedin mi?"
"Niye söyliyeyim, seni ne ilgilendiriyor?"
•••
"Hadi be! Kötü oldu, yarın akşam bana gelmeye ne dersin?"
Size hemen özet geçeyim, okuldan çıkmış ve hep beraber içmeye gelmiştik. Kai kolunun altında ki kıza yürüyor (aslında koşuyor) ve sırıtıyordu. Onun düz olduğunu öğrendikten sonra bir anda kendimi onunla aynı ortamda bulmuştum. Çiftler her zaman ki gibi beraber romantik dakikalar geçiriyordu. Irene ve yeri gözümün önünde öpüştüklerinde başımı duvarlara vurmak istedim. Herkes birileriyle ilgileniyordu, ben dışında. Evet evet, Baekhyun'da barda tanıştığı adamla fingirdeşiyordu.
Duyduğum kadarıyla Baek ve sürüsü ben baygınken birkaç olay yaşamış. Baek ve dövüştüğünü duymak beni tuhaf hissettirmişti. Hâlâ devam ettiğini düşünüyordum, sürü liderine bak. Burada içerek barmene yürüyordu. Barmen işinin başına döndüğünde sırıtarak masaya geri dönen bedeni inceledim. Hevesle bir şey anlatacakken herkesin fingirdeştiğini görüp omuz silkip karşıma oturmuştu. Göz göze geldiğimizde duraksayıp bakışlarını kaçırıp sırıtmaya devam etmişti.
"Burada olmamdan memnun değilsen, gidebilirim."
"Benlik bir sorun yok, tabii eğer flörtleşmem sana batmıyorsa elbette gitmene gerek yok."
Cevabı karşısında donakaldığımda sırıtmasını genişletip birasından büyüknbir yudum almıştı. Ne bu tavırlar?
"Flörtleşmen gram sikimde değil."
"Güzel, olması gerektiği gibi."
Tuhaf bakışları ve sırtımasına tepki veremiyordum. Elbette ki bu laflarının altında kalamazdım.
"Böyle değişeceğini bilseydim, bana mühürlendiğini öğrendiğim ilk dakika sana o konuşmayı yapardım."
"Değiştiğim falan yok, ayrıca beni üzdüğünü falan mı sanıyorsun? Ben gayet mutluyum."
"Tabii, öyledir."
Duraksayıp dudaklarını ısırdığında yan masada ki Kai'ye bakmıştı.
"Bakıyorum da, kai'yi kıskanmayı bırakmışsın."
"Kıskandığımı kim söyledi? Öyle bir şey olmadı."
"Tabii, öyledir."
Benimle aynı cevabı verdiğinde sırıtması yüzünden solmuş, sinirle birbirimize bakmıştık. Biramdan büyük bir yudum alarak bakışlarımı kaçırdığımda yapmacık bir şekilde sırıtıp yerinden kalkmıştı.