KARANLIK ŞEHİR

By gaslann

904K 35.2K 4.9K

Bir mafya hikayesi... YAYINLANMA TARİHİ: Şubat 2021 © HER HAKKI SAKLIDIR © More

❤❤
TANITIM
1. BÖLÜM
2. BÖLÜM
3. BÖLÜM
4. BÖLÜM
5. BÖLÜM
6. BÖLÜM
7. BÖLÜM
8. BÖLÜM
9. BÖLÜM
10. BÖLÜM
11. BÖLÜM
12. BÖLÜM
13. BÖLÜM
14. BÖLÜM
15. BÖLÜM
16. BÖLÜM
17. BÖLÜM
18. BÖLÜM
19. BÖLÜM
20. BÖLÜM
21. BÖLÜM 'CEM'
22. BÖLÜM
23. BÖLÜM
24. BÖLÜM
25. BÖLÜM
26. BÖLÜM
27. BÖLÜM
28. BÖLÜM
29. BÖLÜM
30. BÖLÜM
31. BÖLÜM
32. BÖLÜM
33. BÖLÜM
34. BÖLÜM
35. BÖLÜM
36. BÖLÜM
37. BÖLÜM
38. BÖLÜM
39. BÖLÜM
40. BÖLÜM
41. BÖLÜM
42. BÖLÜM
43. BÖLÜM
44. BÖLÜM 'HAKAN'
45. BÖLÜM
46. BÖLÜM
47. BÖLÜM
48. BÖLÜM
49. BÖLÜM
50. BÖLÜM
51. BÖLÜM
52. BÖLÜM
53. BÖLÜM
54. BÖLÜM
55. BÖLÜM
56. BÖLÜM
57. BÖLÜM
58. BÖLÜM
59. BÖLÜM
60. BÖLÜM
61. BÖLÜM
62. BÖLÜM
63. BÖLÜM
64. BÖLÜM
65. BÖLÜM
66. BÖLÜM
67. BÖLÜM
68. BÖLÜM
69. BÖLÜM
70. BÖLÜM
71. BÖLÜM
73. BÖLÜM
74. BÖLÜM 'ALİ'
75. BÖLÜM
76. BÖLÜM
77. BÖLÜM
78. BÖLÜM ♦ I. KİTAP SONU
'KAYIP I'
'KAYIP II'
79. BÖLÜM
80.BÖLÜM
81. Bölüm
82. BÖLÜM
83. BÖLÜM
84. BÖLÜM
85. BÖLÜM
86. BÖLÜM
87. BÖLÜM
88.BÖLÜM
89. BÖLÜM

72. BÖLÜM

3.1K 190 39
By gaslann

Keyifli okumalar ❤❤

^^
Ali'nin evinden çıktım. Müştemilata doğru koşarken, biraz önce yaşadığım sıkıntılar yerini büyük bir rahatlamaya bırakmıştı. Hakan'a bir şey olacak sanmıştım. Ama olmamıştı.

Müştemilatın önüne kadar geldiğimde Hakan'ın siyah cipine yaslanmış bir şekilde durduğunu gördüm. Ben ona doğru koşarken, o da sırtını arabadan ayırıp, kollarını iki yana açtı. Vücutlarımız birbirine değdiğinde belimden tutup beni kaldırırken, etrafında bir tur döndürdü.

Nefes nefese kalmıştım. "Erken geldin" dedim otuz iki diş gülümserken. Hakan'ında benden kalır yanı yoktu. " İşim erken bitti" dedi ve sonra alnımdan yavaşça öptü.

" Ali'nin yanına neden gittin" diye sordu.  Nedense bir anda ciddileşmişti. 

"Senin yanına gelmesini söyleyecektim" dedim direkt.  "Öyle tek başına gidince, endişelendim. Kötü şeyler olacakmış gibi hissettim. "

"Ali benim abim. Ama o kadar Ezgi. Yollarımız apayrı. Birbirimizde sevmediğimiz bir çok yön var. Benim için telaşlanmanı anlıyorum. Ama benim için Ali bir şey yapamaz. Bir daha böyle konularda ona gitme olur mu?" dediğinde kaşlarım çatılmıştı. İkisinin de birbirini ölümüne sevdiğini biliyordum. Ama ikisi de aynı zamanda düşmanmış gibiydiler. Tamam birlikte onlar hiç iş yaparken görmemiştim ama aynı işlerle ilgilendiklerini zannetmiştim. 

"Gel içeri geçelim" dediğinde elimden tutup beni peşi sıra sürüklemeye başladı. Şaşkınlığım dudaklarımı mühürlemişti sanki. Bir şey diyememiştim. Müştemilatı es geçip kendi evine doğru ilerledi. Eve girdiğimizde önce benim kabanımı çıkarmama yardım etti. Daha sonra kendi kabanını da çıkarıp vestiyere astı. 

"Aç mısın?" diye sorduğunda, başımı evet anlamında salladım. Sabah kahvaltı bile yapmamıştım. Bayıldığım için takılan serumlar, açlığımı hissettirmemişti bu kadar saat. Ama şimdi hissediyordum. Yine pizza yiyeceğiz diye beklerken, Hakan mutfağa doğru ilerledi. İlerlerken, üzerindeki siyah gömleğinin kollarını katlamaya başladı. Ne yapacağını merak ederken, peşinden ben de mutfağa girdim. Masaya yaslandığımda kollarımı göğsümde birleştirip onu izlemeye koyuldum. 

Buzdolabından yemek malzemelerini çıkardığında kaşlarım havalanırken, dudaklarım da gülümsüyordu. Bana yemek yapacaktı. İlk değildi. Aylin'in evindeyken yaptıklarını görmüştüm. Yetenekliydi. Uzun zamandır yalnız yaşadığını Arzu Hanım söylemişti. Fadime teyzenin Hakan'la daha çok ilgilendiğini de. Arzu Hanım ve Fadime teyzenin aralarındaki çekişmenin sebebi de buydu. Gayet açıktı.  

"Ne pişireceksin?" diye sordum. Yemek yaparken onu izlemek çok güzel bir şeydi. Gayet rahat görünüyordu. Ona bugün olanları sormak istiyordum, ama bu anı bozmamak adına sustum. Yemekten sonra da konuşabilirdik sonuçta. Ona bir şey olmamıştı ya gerisi önemli de değildi.

"Bolonez soslu spagetti?" dedi sorar gibi. Omzunun üzerinden bana baktı. Bir yandan da malzemeleri hazırlıyor, yıkıyordu. "Olur" dediğimde başımı da olur anlamında salladım. Ayakta durmaktan vazgeçip onu tam görebileceğim sandalyeye oturdum. Dirseklerimi masaya dayayıp, ellerimi çeneme yerleştirdim. Her hareketini kaçırmadan izliyor, hafızama kazıyordum. Bundan sonra böyle anlarımız çok olacaktı belki, ama ilk olanları unutmak istemiyordum. İlkler her zaman güzeldi, özeldi. Ve Hakan çoğu konuda benim ilkimdi. 

Yemeği pişirmeyi tamamlayıp, servis tabaklarına yerleştirdiğinde, birini benim önüme koydu. Meraklı bakışlarını üzerimde hissediyordum. Vereceğim tepkiyi merak ediyordu. Çatalıma doladığım spagettiyi yavaş hareketlerle ağzıma götürürken, gözlerini bile kırpmadan beni izliyor oluşu çok komikti. Gülmemek için kendimi zor tutuyordum. 

Yerken yalandan yüzümü buruşturdum önce. Onun da benim bu hareketimle  aynı anda kaşları çatıldı. Çok lezzetli olmuştu yaptığı yemek. Buruşturduğum yüzüm yavaş yavaş, gülümsediğinde, o da rahatça bir nefes verdi. İşaret parmağımla, baş parmağımı birleştirip mükemmel işareti yaptım ağzım doluyken. Şakayı daha fazla uzatmak istesem de yaptığı yemek gerçekten mükemmeldi. Rol yapamayacaktım. 

"Güzel olduğunu biliyordum zaten" dedi. Az önce bana beğenmem için endişeli gözlerle bakan o değilmiş gibi, rahatlıkla kendi tabağını da önüne alıp, karşımdaki sandalyeye yerleşti.

"Ama senin için güzel mi, onu merak etmiştim" dediğinde içimden onunla dalga geçtiğime pişman olmuştum. Yemeğinin güzel olduğunu biliyordu ama benim sevip sevmeyeceğimi bilmiyordu. Bir kaç güne evlenecektik güya. Sessizce yemeklerimizi yerken, sadece çatal ve kaşıkların sesi geldi kulaklarımıza. Ben bunları düşünürken, onun zihninden neler geçiyordu bilmek isterdim. 

"Nereye gittin bugün, anlatacak mısın?" diye sordum sonunda. Hakan benden çok önce tabağını bitirmiş, geri kalan zamanda da beni izlemişti.

"Anlatacağım." Dedi başını olumlu anlamda sallarken. Dirseklerini masaya dayayıp hafifçe bana doğru eğildi. Az önceki rahat ifadesi, gergin bir hâl almıştı. Hiç ses çıkarmadan onun konuşmasını bekledim. 

"Önceki geldiklerinde, nereden ateş edildiğini tespit etmiştik. İkincisinde yakalamamız zor olmadı. Aynı yerde konumlanıp, ateş açmışlar. Ateş edenleri hallettik. Serdar bana gözdağı vermek için bunu yaptı. Karşılığını vermem gerekiyordu. Ona elim uzanamıyor henüz. Sana dediklerinin hesabını soramadım. Ama yaptıkları her şeyin bedelini ödeyecekler." Dedi. Gözleri alev alevdi yine. Bu işleri sevmediğini biliyordum ama bir şekilde onu bu işlerin içine sokuyorlardı.

Masanın üzerindeki telefonunu alıp bir şeyler yaptıktan sonra, telefonu önüme koydu. Telefona değil de Hakan'a bakıyordum. "Bak" dedi soğuk sesiyle. Yavaşça ondan bakışlarımı çekip, telefonu elime aldım. Ekrandaki fotoğrafı görünce "Nasıl?" diyebildim sadece. Amcamın eviydi burası. Tamamen yanmış olsa da, tanımıştım. Acı çektiğim, her noktasını ezbere bildiğim, çocukluğumun, gençliğimin heba olduğu ev kül olmuştu.

"Kutuyu almaya gittiğinde, bir daha Ezgi'ye dokunur, onu üzerseniz evi sizinle birlikte yakarım demiştim. Suat piçi, evine kadar geldi. Sonrasına Necati denen puşt babamla iş birliği yapıp seni tehdit etti. Ben dediğimi yaptım sadece" dediğinde sesi çok rahat geliyordu. Dediğini yapardı ve yapmıştı. Ama sizi de o evin içinde yakarım demişti. Üçünü de yakmış mıydı o evde? Sürekli onlardan kurtulmak istemiştim, ama ölmelerini, en azından benim veya sevdiklerimin elinde ölmelerini hiç düşünmemiştim. Nefes aldığımın bile farkında değildim. Ne düşüneceğimi bile bilmiyordum şimdi. Üzülmeli miyim, sevinmeli miyim?

"Ezgi, ev boştu" dedi sert bir sesle. Hafifçe bana doğru eğilmişti. Aklımdan geçenleri okumuş gibiydi. Konuşmasıyla birden dudaklarımdan kaçan keskin nefesle, nefesimi tuttuğumu  o an fark ettim. Hâlâ elimde telefonu tutuyordum. Gözlerimi çekemiyordum nedense. Atamadığım çığlıklarımın, akıtamadığım gözyaşlarımın izleri silinmişti. Kül olmuştu hepsi. Çocukluğum, gençliğim kurtulmuş muydu?

Hakan yerinden kalkıp yanıma kadar geldi. Elimden telefonu çekip aldığında, sıkıntılı bir nefes verdi. "Ölüm onlar için kurtuluş olurdu. Artık evleri yok, hiçbir şeyleri yok. Sokaktalar. Perişanlar. Bir lokma ekmeğe, bir yudum suya muhtaçlar artık. Bir zamanlar sana yaptıklarının aynılarını yaşayacaklar." dedi. Yanımdaki sandalyeye oturup bana doğru döndü.

"Ben ne hissedeceğimi bilmiyorum, ne yapmalıyım?" diye mırıldandım. Bana yol göstermesi gerekiyordu. Ağlamam gerekiyorsa, ağla demesi, gülmem gerekiyorsa gül demesi gerekiyordu. Ben tek başıma ne yapacağımı bilmiyordum.

"Sen bundan sonra hep güleceksin Ezgi. Onlar hak ettiklerini buldular sadece. Kendi yaptıklarıyla yüzleştirdim onları. Fazlası değil. Seni düşünmesem, şu an daha farklı bir ortamda olurlardı. Ama seni de düşündüğümde onlara vereceğim en büyük ceza bu. Kimse onlara yardım etmeyecek. Ağlasalar bile kimse duymayacak onları" derken ellerini saçlarımda gezdirmeye başladı. Dokunuşları beni rahatlatırken, kulağıma 'geçti' diye fısıldıyordu.

Gerçekten geçiyordu. Geçmişimin karanlıkları bir bir siliniyordu yer yüzünden. Ruhumdaki izleri de silinecekti. Tedavi oluyordum. Onlar da gidecekti. Ve geçmişimden geriye bana hiçbir şey kalmayacaktı. Geleceğimi de kollarında sakinleştiğim adamla birlikte kuracaktım.

"İyiyim ben" dedim birden yüzümü ona dönerek. "En güzelini yapmışsın. O kötü insanlar için ellerini kirletmeni istemezdim. Adam dövmeyi, öldürmeyi, mafyacılık oynamayı sevmediğini biliyorum. Mecburen yaptıklarının da sende nasıl yaralar açtığını görebiliyorum. Umarım bundan sonra sen de böyle şeyler yapmaya mecbur kalmazsın" dedim gülümseyerek. Önceden olsa dediklerime kendim bile gülerdim. Ama bir şeylerin değişebildiğini, iyileşebildiğine şahit olmuştum. 

"Bitecek hepsi. Toplantıdan sonra anahtarın sahte olduklarını anladıklarında biraz başımız ağrıyacak ama bizde olmadığını bilecekler. Ona göre ayarladım her şeyi. Başka bir sorunumuz kalmayacak. Sadece, düğünümüzü ve geleceğimizi düşünelim biz" dediğinde beni kendine doğru çevirip, dudaklarımdan yumuşakça öptü. Öpüşüne karşılık verdiğimde beni iyice kucağına çekti. Dudaklarımdan ayrılıp, başını boynuma gömdüğünde kulağıma doğru " Seni seviyorum" diye fısıldadı. Ben de daha bir sıkı sarıldım ona. İçime hapsetmek istercesine. 

6 Gün sonra...

"Aylin" diye seslendim. Büyük otel odasında gelinliğin uzun eteklerinden dolayı yürümekte zorlanıyordum. Altı gündür hayatımız hiç olmadığı kadar güzel geçmişti. Hep birlikte eğlenmiş, bir yandan da kısa sürede düğün hazırlıklarını tamamlamıştık. Aylin ve Arzu Hanım olmasa hiç birini tek başıma yapamazdım. Düşmanlarımızın kötülükleri bize hiç yansımamıştı. Peşimizde bir koruma ordusuyla gezmemiz dışında başka bir olumsuzluk yaşamamıştık.

"Geldim, geldim ne oldu?" derken Aylin başka bir odadan çıkmıştı. Üzerine giydiği uzun kırmızı elbise, dalgalı topuz yaptığı siyah saçlarına ve hafif makyajla tamamladığı beyaz tenine çok yakışmıştı. Yeşil gözleri zümrüt gibi parlıyordu adeta. Yürüdükçe açılan yırtmacı da gümüş rengi ayakkabılarını ortaya çıkarıyordu. Bu gece birilerinin nefesini keseceği belliydi.

"Çok güzel olmuşsun" diye mırıldandım onu baştan aşağı süzerken.

 "Senin kadar olamam Ezgi, bu ne böyle?" derken yanıma doğru yürüdü. "Üzerinde görmüştüm zaten ama, saçınla makyajınla harika olmuşsun." Dediğinde gözlerinden de beğendiği belli oluyordu. Bir sürü mağaza gezdikten sonra bir şey bulamamıştık. Neredeyse pes edecekken, Arzu Hanım en son bu gelinliği göstermişti ve ilk gördüğümde aradığımın bu gelinlik olduğunu anlamıştım. Balık modeli bir gelinlikti. Geniş omuz askılı, sırtı yarıya kadar açık bir modeldi. Saçlarım da açık bırakılmış sadece iki yandan örülen tutamlarıma çiçekler ve duvak sıkıştırılmıştı. Ben de görüntümden hayli memnundum.

"Çok heyecanlıyım" derken Aylin'in ellerinden tutup destek aldım. Normal insanlar gibi altı gün boyunca olumsuz hiçbir şey yaşamamıştık. Bundan sonrası da hep böyle olacaktı. Tedavim devam ediyordu. İyileşmek için ilaç tedavisine başlamıştı bile Özlem Hanım. Her şey çok güzel gidiyordu.

"Ben de çok heyecanlıyım" derken yerinde zıplıyordu Aylin. Bana destek olması için yanlış kişiyi seçmiştim anlaşılan. Aylin'den başka arkadaşlarımı da çağırmıştım. Çilem ve Eda'da düğünüme geleceklerdi. Gazetecilerin olduğu bir yere Serdar'ın saldırma ihtimali yoktu. Hem Hakan bütün güvenlik önlemlerini aldığını söylemişti. İstediğim herkesi düğüne çağırabileceğimi söylediğinde havalara uçmuştum. Altı üstü üç arkadaşım vardı zaten. Sorunsuz bir gece olacaktı ve bu gece sonunda Hakan'la ben yeni evli bir çift olacaktık. Hala inanamıyordum. 

" Ne zaman gelecekler?" diye sordum Aylin'e. Saat akşam altıydı. Davetliler gelmiş olmalılardı. Hakan'ın gelip beni almasını bekliyordum. 

"Ben inip her şey hazır mı bir bakayım. Hakan'da birazdan gelir hem. Sana haber veririm olur mu?" dediğinde başımla onu onayladım. Aylin odadan çıktığında aynanın karşısında kendime bakmaya devam ettim. Her şeyin güzel olmasını istiyordum. Ailemden kimse yoktu, ama geçen iki ayda ailem olarak hissettiğim bir sürü kişi olmuştu. Aile olmak için kan bağı şart değildi.

Kapı tıklatıldığında derin bir nefes aldım. Hakan gelmişti sonunda. Beni gelinlikle ilk kez görecekti. Heyecanım tavan yapmıştı bu dakikalarda. Hızlı adımlarla kapıya ilerleyip, titrek parmaklarımda kapıyı açtığımda karşımdaki, beklediğim kişi değildi.

"Ali?" dedim hayırdır der gibi. Arkasına bakmaya çalıştım. Belki Hakan arkasında bir yerlerdeydi. Birlikte gelmiş olabilirlerdi. Ama kimse yoktu. Tekti. Ve çok farklı görünüyordu.

"Gelebilir miyim?" diye sorarken avuç içini her zamanki gibi kısa saçlarını sürttü. Baştan aşağı beni süzdükten sonra gözleri gözlerimde takılı kaldı bir süre. Adem elması hareketlendiğinde, yutkunma sesini duydum. 

"Tabii, gel" dedim hafif kenara çekilirken. Üzerinde üstten üç düğmesi açık kalmış beyaz bir gömlek vardı. Altında da siyah kumaş pantolon. Hafif yalpalayarak içeri girdi. Sarhoş muydu?

"Çok güzel olmuşsun" dedi dişlerinin arasından. Sonra dudaklarını birbirine bastırdı. Odanın ortasında durmuş bana bakıyordu. Gözleri öyle yoğun bakıyordu ki, Ali'yi tanımasam yanlış anlayabilirdim. Uzun bir süre uyumadığı da göz altlarından belli oluyordu. Resmen dağılmış gibiydi. Onu bu halde ilk görüşümdü. 

"Teşekkür ederim. Ben de çok beğendim" dedim gülümseyerek. "Hakan'ı gördün mü? Gelemedi bir türlü" diye sorduğumda başını olumsuz anlamda iki yana sallayarak cevap verdi. Nedense Hakan'ın varlığını ona hatırlatmak istemiştim o an. İçimden öyle gelmişti. 

" Sen neden geldin?" diye sordum. Ali'nin tek başına buraya gelmesi saçmaydı. "Bir şey mi söyleyecektin?" Hakan bile beni daha görmemişken, onun beni görmek için odama kadar gelmesi normal değildi. 

"Hediyeni vermeye geldim sadece. Gideceğim ben. Düğüne kalamam. Hediye için sadece" dedi. Dili dönmüyor, cümleleri de düzgün kuramıyordu. 

"Sarhoş musun?" diye sordum bu kez. Her halinden belli oluyordu aslında sarhoş olduğu. 

"Galiba" derken yine o mahcup ifadesine büründü. Elini bir iki deneme sonunda pantolonun cebine attı. 

"Hediyem sana. Kabul eder misin?" diye sorduğunda parmaklarının arasından sarkıttığı kolyeyi gördüm. Gümüş bir zincirin ucuna takılmış serçe figürü vardı. Ali başını sol omzuna yatırmış, dudaklarımdan çıkacak cevabı bekliyordu. Bakışları, hareketleri normalden daha farklıydı.

"Ederim tabii, teşekkür ederim de neden düğüne kalamıyorsun?" diye sordum. Saçma şeyler düşünmemeliydim. Aklıma gelenleri dile dökmek imkansızdı. 

"Kalamam ki" dedi boğuluyormuş gibi. Dokunsam ağlayacak gibi bir hali vardı. Zorlukla yutkunduktan sonra ağır adımlarla yanıma kadar geldi. Nasıl bir tepki vereceğimi bilemedim o an. Arkama doğru geçip, elindeki kolyeyi boynuma taktı. Tekrar önüme gelmesini beklerken o eğilip alnını omzuma yasladı. Bu hareketiyle irkilirken, ondan gelen "şşşttt" sesiyle yerimde kalakaldım. 

"Bir kaç saniye izin ver. Sadece bir kaç saniye" diye fısıldadı. Karşımdaki aynadan onu tam olarak görebiliyordum. Arkamdaydı ve alnını omzuma yaslamıştı. Saniye demişti ama ben ne kadar süre geçti bilmiyordum. Sadece dediğini yapıp kımıldamadan onun kendine gelmesini bekledim. 

"Özür dilerim" dedi alnını omuzumdan ayırdığında. Arkasını dönüp, ellerini yüzüne doğru kaldırdı. Gözlerini mi siliyordu? 

"Ali, iyi misin? Ne oldu?" diye sordum ona dönüp. Sırtını görebiliyordum sadece. Yüzünü benden saklıyordu. Aklımdan geçenlerin gerçek olmamasını umdum. 

"Şerefsizin tekiyim biliyorum. Yeri değil, saati değil biliyorum. Ama söylemezsem ömür boyu pişman olacakmışım gibi hissediyorum" dedi ve bir süre bekledi. Nefes seslerimizden başka bir ses yoktu odada. Sırtı bana dönüktü. Ne diyeceğini hissetmiştim ve onun bunu dememesi için içimden dualar ediyordum.

"Seni sevdim minik serçe. Çok sevdim hem de. Seni sevdiğim için de gideceğim. Hep mutlu ol. Mutlu ol ki, gidişimin bir anlamı olsun. Kendine iyi bak" dedi. Son kelimelere nefesi yetmedi. Boğuk boğuk çıkıyordu sesi. Sözleri tükendiğinde, kendisinin de tükendiği düşen omuzlarından belli oluyordu ve benden bir cevap almayı beklemeden odadan hızlı ve sert adımlarla dışarı çıktı. Ardından gürültülü bir şekilde kapattığı kapı, kırılan kalbimin sesinin yansımasıydı adeta.

Dedikleri kabul edilebilir bir şey değildi. Ben, kardeşim dediği adamın karısı olacaktım birazdan. Kalbim Hakan'daydı. Biliyordu. Gerçekten de yeri değildi. Ona nasıl bir tepki vermem gerekiyordu şimdi. Sinirlenmiştim ama bir yandan da Ali'ydi o. Abim, bazen de en yakınım gibi görmüştüm çoğu kez. Bu yaptığının mantığı yoktu. Kalbe söz geçirilemiyordu evet, ama bunu şimdi söylemesi. Aklımı kaybetmiş gibi hissediyordum. Ne düşüneceğimi nasıl bir tepki vereceğimi bilemiyordum. 

Tüm vücudum titriyordu şimdi. Bunu Hakan duysaydı ne olurdu? İki kardeş, benim yüzümden birbirlerine düşman olmaları isteyeceğim son şey bile değildi. Ne yapacaktım ben şimdi. 

Tekrar kapı tıklatıldığında titreyen vücudumu sakinleştirmeye çalıştım ama imkansızdı. Yavaş yavaş kapıya doğru ilerleyip boğuk sesimle "Kim o?" diye sordum. Tekrar Ali gelmiş olabilirdi. Bu sefer onu içeri almamam gerekiyordu. Olmazdı. Ailem dediğim kişilerden daha ilk günde birisi eksilmişti bile. 

"Kocan" Hakan'ın neşeli sesini duyduğumda derin bir nefes verdim. En azından Ali değildi. Ve Hakan'ın keyifli sesine bakılırsa, karşılaşmamışlardı da. 

Kapıyı açtım. Hakan, sevdiğim, aşık olduğum adam tam karşımda duruyordu. Siyah takım elbisesinin içinde o kadar yakışıklı görünüyordu ki, az önceki olay yüzünden tam anlamıyla anı yaşayamıyordum bile. 

"Ezgi" dedi şaşkınlıkla. Gözleri irileşmişti. "Güzel olacağını biliyordum, ama bu kadarını da beklemiyordum." derken adımlarını içeri doğru attı. Kenara çekildiğimde, hemen kapıyı kapattı. Ve beni hızlı bir hareketle çevirerek, sırtımı kapıya yasladı. Dudaklarımdan kaçan küçük çığlık sesi bile rahatsız etmemişti onu. Şimdi gülüyordum. 

"Çok güzel olmuşsun" derken dudakları dudaklarımın üzerindeydi. Konuştukça birbirlerine değiyorlardı.  Parmaklarının tersini açıkta kalan kollarımda hafifçe gezdiriyordu. Derin bir iç çekip dudaklarımdan öptüğünde ellerimi istemsizce boynuna doladım.  " İyi ki benimsin, benimlesin. Seni çok seviyorum" dedikten sonra yutkunarak geri çekildi. Gözleri yüzümden  boynuma doğru indiğinde orada takılı kaldı. Boynumdaki kolyeyi görmüştü. Onu çıkarmayı unutmuştum. Hafifçe kaşlarını çattı. 

"Bu ne?" diye sorduğunda, Ali'nin hediyesi olduğunu söylesem neler olurdu? Yalan söylemekte istemiyordum ona. Zorlukla yutkunurken, bakışlarımı gözlerinde sabit tutamadım.  İki kardeşin birbiriyle kavga etmesini istemiyordum. Hem de kavganın sebebi olmak en istemediğim şeydi. 

"Ali mi?" diye sorduğunda sert bakan gözlerine çevirdim bakışlarımı. Kaşlarını olabildiğince çatmış, her nefesinde öfkeyle inip kalkıyordu göğsü. Her geçen saniye gözleri iyice alevleniyordu. Sorusunun cevabını çok iyi biliyordu, ama benden duymak istiyordu ısrarla. Ali'nin böyle bir şey yapacağına o bile inanmak istemiyor gibiydi. 

Düşmanımız çoktu. Başkalarının huzurumuzu bozacağını düşünürken, bu kişinin Ali olması hiç beklemediğim bir şeydi. Ali mutlu ol demişti, ama düğünümün olduğu gün mutluluğumu baltalamayı da kendi seçmişti. 

Bölüm Sonu...


Continue Reading

You'll Also Like

ZEMHERİ By yudumsucan

General Fiction

120K 5.5K 14
Zemheri babası tarafından zorla evlendirilen bir kızdı. Akay ona yıllarca aşık bir adamdı. Zemheri Akay'ı sevecek mi?
339K 12.7K 62
Bir hastasına iyilik yapmak isteyen Ahu, hastane kayıtlarından aldığı numarayı yanlış girip bir komutana yazarsa ne olur? Nerden bilebilirdi ki bu ka...
1M 55.7K 42
Evin ise yediği tokatın şiddetiyle yere düşmüştü. Dudağının kenarı yeni bir darbe alırkende Kazım Ağa saçlarından koparırcasına tutup Evin'i kaldırmı...
3M 162K 40
Heja güzelliği ve cesaretiyle Amed'e nam salmış kadın. Ağir yakışıklılığı ve bastığı yeri titreyișiyle Amed'in saygı duyulan ağası... Kadın çok sevd...