KARANLIK ŞEHİR

Von gaslann

904K 35.2K 4.9K

Bir mafya hikayesi... YAYINLANMA TARİHİ: Şubat 2021 © HER HAKKI SAKLIDIR © Mehr

❤❤
TANITIM
1. BÖLÜM
2. BÖLÜM
3. BÖLÜM
4. BÖLÜM
5. BÖLÜM
6. BÖLÜM
7. BÖLÜM
8. BÖLÜM
9. BÖLÜM
10. BÖLÜM
11. BÖLÜM
12. BÖLÜM
13. BÖLÜM
14. BÖLÜM
15. BÖLÜM
16. BÖLÜM
17. BÖLÜM
18. BÖLÜM
19. BÖLÜM
20. BÖLÜM
21. BÖLÜM 'CEM'
22. BÖLÜM
23. BÖLÜM
24. BÖLÜM
25. BÖLÜM
26. BÖLÜM
27. BÖLÜM
28. BÖLÜM
29. BÖLÜM
30. BÖLÜM
31. BÖLÜM
32. BÖLÜM
33. BÖLÜM
34. BÖLÜM
35. BÖLÜM
36. BÖLÜM
37. BÖLÜM
38. BÖLÜM
39. BÖLÜM
40. BÖLÜM
41. BÖLÜM
42. BÖLÜM
43. BÖLÜM
44. BÖLÜM 'HAKAN'
45. BÖLÜM
46. BÖLÜM
47. BÖLÜM
48. BÖLÜM
49. BÖLÜM
50. BÖLÜM
51. BÖLÜM
52. BÖLÜM
53. BÖLÜM
54. BÖLÜM
55. BÖLÜM
56. BÖLÜM
57. BÖLÜM
58. BÖLÜM
59. BÖLÜM
60. BÖLÜM
61. BÖLÜM
62. BÖLÜM
63. BÖLÜM
64. BÖLÜM
65. BÖLÜM
66. BÖLÜM
67. BÖLÜM
68. BÖLÜM
69. BÖLÜM
71. BÖLÜM
72. BÖLÜM
73. BÖLÜM
74. BÖLÜM 'ALİ'
75. BÖLÜM
76. BÖLÜM
77. BÖLÜM
78. BÖLÜM ♦ I. KİTAP SONU
'KAYIP I'
'KAYIP II'
79. BÖLÜM
80.BÖLÜM
81. Bölüm
82. BÖLÜM
83. BÖLÜM
84. BÖLÜM
85. BÖLÜM
86. BÖLÜM
87. BÖLÜM
88.BÖLÜM
89. BÖLÜM

70. BÖLÜM

3.4K 197 49
Von gaslann

Keyifli okumalar...

^^

"Uyanıyor!" dedi sesini tanımadığım bir kadın. "Tamam siz çekilin" diyen Aylin'i duydum sonra. En son ensemdeki sızıyı hatırlıyordum. Sonrası karanlıktı. Ağrı hafifte olsa hâlâ kendini gösteriyordu. Gözlerimi zorlukla aralayıp, yatakta doğruldum. Aylin ve tanımadığım bir kadın endişeyle bana bakıyorlardı.

"Ezgi, nasıl hissediyorsun, iyi misin?" diye sordu Aylin. Bir yandan da koluma bağlı olan seruma ilaç sıkıyordu. Müştemilattaki yatak odasındaydım. 

Birden açılan kapıyla Aylin'e cevap veremedim. Hakan'ı gördüm. Endişeli bir şekilde iki büyük adımla yanıma kadar gelip yatağın yanına oturdu. Aldığı nefesler yetmiyor gibiydi. Gözlerimden bakışlarını ayırmıyordu. Bir elini saçlarıma yerleştirip, yavaş yavaş gezdirmeye başladı. Zaten kendimi iyi hissediyorken, bu hareketi iyice rahatlattı beni.

"İyi misin?" dedi. Dişlerini sıktığı sesinden bile belli oluyordu. Dokunsam ağlayacak gibiydi resmen. " İyiyim de ne olduğunu hatırlamıyorum ki" dedim. Sesimin kısıldığını fark ettim.

Hakan'dan bakışlarımı çekip odada gezdirdim. Az önce sesinden tanıyamadığım kadında takılı kaldı bakışlarım. Siyah kıvırcık saçları vardı. Esmer tenli, kahverengi gözlü orta yaşlı bir kadındı. Hakan kime baktığımı anlamış olacak ki, bana cevap verdi.

"Özlem hanım. Psikiyatr" dedi kısaca. Bakışlarını benden ayırmadan konuştu. Birkaç saniye dediklerini idrak etmeye çalıştım. Kafamın içi kazan gibiydi. Hiçbir şey bilmiyormuşum gibi hissediyordum.

"Merhaba Ezgi Hanım. Ben psikiyatr Özlem Deniz. Sizinle randevumuz vardı bugün. " derken tokalaşmak için elini uzattı. Yüzüme sahte bir gülümseme yerleştirdim ve ben de elimi uzattım. Rüyada gibi hissediyordum kendimi. Kim ne derse onu yapardım şuan.

"Bana ne oldu?" dedim titreyen sesimle. Hakan'a  bakıyordum. Zorlukla yutkundu. " Bir anda bayıldın Ezgi. Aylin buradaydı iyi ki, sonra Özlem Hanım da geldi. " dedi kısık bir sesle. Fısıldar gibi, sadece benim duyacağım şekilde konuşmuştu. "Ömrümden ömür gitti yine" dedi tekrar fısıldarken. Bu sefer kulağıma doğru eğilmişti. Geri çekilirken yanağımdan öpüp, öyle çekildi. Garip bir şekilde öfkeliydi. Bana mı kızmıştı acaba? Onu yine korkutmuştum. Şimdi ona Cem ile ilgili aklıma geleni söylesem iyice korkacaktı ve sinirlenecekti belki de. Bunu hazır Özlem Hanım gelmişken onunla paylaşmalıydım.

"Anladım" diye mırıldanırken, Hakan'ın endişeli bakışlarına daha fazla bakamadım. Sürekli benim için endişelenmesini görmeye dayanamıyordum ben de. "İlk seansa başlayalım o zaman." Derken bakışlarım Özlem Hanım'daydı.

"Zorlama kendini, erteleyelim" diyen Hakan'ın sözünü yarıda kestim. Ne kadar çabuk başlarsam o kadar çabuk iyileşecektim ve karşımdaki adamın yüzünün gülmesini sağlayabilecektim.

"Hakan, iyiyim ben. Bir an önce başlamak istiyorum" dedim net bir şekilde. Nedense hâlâ canı sıkkın görünüyordu. Hatta sinirliydi. Kime kızdığını anlayamıyordum. "İyi olacak mısın?" diye sordu tekrar. Emin olmak istiyordu. Başımla onu onaylarken, rahat bir şekilde gülümsedim. Eğilip alnımdan öptü. Bir süre öyle kaldıktan sonra, sıkıntılı bir nefes verirken ayağa kalktı. Tekrar bana bakmadan odadan çıktı.

Hakan odadan çıktıktan sonra Aylin'e döndüm. "Aylin sen de çıksana" dedim. Aylin bir bana, bir de Özlem Hanım'a baktıktan sonra bana doğru eğildi. "Tam kapının önündeyiz Hakan'la. Bir şey olduğunda seslen olur mu?" dedi. Aylin'de artık sürekli başıma bir şeyler gelmesinden dolayı tedirgin oluyordu artık. Tanımadığı biriyle beni odada tek bırakma fikri hoşuna gitmemişti sanırım. Onu da başlımla onayladıktan sonra sonunda psikiyatr ile baş başa kalmıştık.

Özlem Hanım yatağın yanına bir sandalye çekip oturdu. Bacak bacak üstüne atarken, kolunun altında tuttuğu not defterini dizlerinin üzerine yerleştirdi.

Biraz önce iyi hissettiğim bedenimin şimdi kasıldığının farkına vardım. Kucağıma düşürdüğüm parmaklarımla oynamaya başlarken, ne anlatacağımı, hatta nasıl anlatacağımı bilememek, gerginliğimi artırıyordu.

Hakan ve Aylin'in çıkmasıyla odada bize eşlik eden acı sessizliği Özlem Hanım bozdu.

"Sakinleştirici yapmak zorunda kaldık" dedi koluma takılı serumu işaret ederken. Benimde bakışlarım seruma yükselirken konuşmasına devam etti.

" Bayılmışsınız ama ben geldiğimde kötü bir haldeydiniz. O yüzden sakinleştirici kullanmam gerekti. Arkadaşınız da doktormuş zaten. Onunla birlikte aldık bu kararı. Kafanız karışmasın" dedi. Vücuduma neden sakinleştirici enjekte ettiklerini açıklarken, benim aklım başka bir dediğinde kalmıştı.

"Kötü bir haldeydim derken, ne demek istediniz?" diye sordum kaşlarımı çatarken. Çünkü Hakan'da hissettiğim öfkenin sebebi, sadece benim için endişelenmiş olması değildi. Bunu anlayacak kadar iyi tanıyordum onu.

"Bilinçaltınızda sizi bayıltmaya kadar itmiş olan kişinin adını sayıklayıp durdunuz. Yalvardınız, ağladınız. Kendinize zarar vermeye çalıştınız. Mecburen sakinleştirici yaptık. Daha önce yaralandığınız zamanlarda da böyle davranışlar sergilemişsiniz. Kerem bey ilgilenmiş sizinle. Ondan aldım bilgileri" diyerek olanları kendi gözüyle anlatmaya başladı. Bilinçaltımda beni korkudan bayıltan kişi Cem 'miydi? Hakan onun adını sayıklarken mi görmüştü beni. Bu az önce anlamlandıramadığım sinirini gayet iyi açıklıyordu.

"Cem mi?" diye sorabildim sadece. Bunu ilk değil, bir çok kez yapmıştım. Ve bunu Kerem biliyordu. Kerem biliyorsa Hakan'da biliyor olmalıydı.

"Evet. Kim olduğunu kimseye sormadım. Sizden öğrenmek istedim. Kendinizi ne zaman rahat hissederseniz, o zaman anlatmaya başlayın lütfen. Acelemiz yok." Dedi yumuşak ses tonuyla. Sesine gülüşü eşlik ediyordu. Amacı beni rahatlatmaktı. Ama ben belki de hiç olmadığım kadar çaresiz hissediyordum şimdi. Kurtulmak istiyordum ama imkansızmış gibi geliyordu şimdi. 

"Size anlatınca bitecek mi?" diye sordum. Bakışlarım donuklaşmıştı. "Yani, Cem'den sonsuza dek kurtulabilecek miyim?" sesim ben kontrol etmeye çalıştıkça inadına titriyordu.

Özlem Hanım not defterini yanımdaki komedinin üzerine bıraktı ve sonra kucağımdaki ellerimi sıkıca tuttu. Bu hareketine şaşırırken, gözlerimin içine hiç şüphe duymayacağım bir şekilde baktı. Ne bana acıyordu, ne ezik görüyordu. Genelde bana yardım etmek isteyen insanlar hep acıyarak bakarlardı. Ama karşımdaki kadın normal bir insanmışım gibi bakıyordu. Herkes gibisin, tek değilsin der gibi bakıyordu. Ve bu bana güven veriyordu. Kendime olan güvenim. Uzun zamandır beni terk eden güvenim.

"Bitecek." Dedi, sesi de gözleri gibi kararlıydı, güçlüydü. "Başaracaksın. Zor değil. Ben sana sadece yol göstereceğim. Gerisini sen kendin halledeceksin. Kendine güvenmen gerek sadece" dedi. Konuşurken ellerimin üzerindeki parmaklarının baskısı bir artıyor, bir azalıyordu.

"Bitecek" diye mırıldandım, gücümü yeniden hissettiren gözlerine bakarken. Bakışlarının etkisi gerçekten inanılmazdı. Kendimi daha önceden bu görüşme için hazırlamıştım ama şimdi tamamen hazırdım. Bu sefer kelimenin tam anlamıyla hazırdım.

"İşte şimdi hazır görünüyorsun, seans için" dedi gülerek ve ellerimi sıkı sıkı tutan parmaklarını ayırıp, eski pozisyonuna geri döndü.

"Daha önceden de kriz geçiriyormuşsun. Arkadaşınız Aylin bahsetti. Ağlayamamaktan dolayı oluyormuş. Biraz da bunu sizden dinleyebilir miyim? Dediğinde derin bir nefes aldım. Bir çırpıda amcamın ve ailesinin bana yaptıklarını, ağlayamadığım anlarda neler olduğunu anlattım. Anlattıkça kendimi daha iyi ifade edebildiğimi fark ettim. İlk başlarda dönmeyen dilim, şimdi rahatlıkla her acımı karşı tarafa iletiyordu.

Anlattıklarımdan bazı bölümleri dizine yerleştirdiği not defterine kaydederken büyük bir rahatlıkla beni dinliyordu. Ağlamıyordu. Sakin bir şekilde, sanki bir filmi anlatıyormuşum gibi dinliyordu. Bu da kendimi ona daha fazla açmama neden oluyordu. Gerçekten nasıl yaklaşması gerektiğini iyi biliyordu karşımdaki doktor.

"Peki Cem?" diye sordu. İsmini duymak nedense bu kez rahatsız etmedi. Sandığımdan da kolay olacaktı sanırım kurtulmak. İsmi rahatsız etmediği gibi, bana yaptıklarını anlatmakta kolay oldu. Hatırlayabildiğim her şeyi anlattım. Diğerleri gibi.

O kadar konuşmuştum ki, bir süre durup dinlenme ihtiyacı hissettim. Başımdan geçenleri hikaye anlatır gibi anlatıvermiştim.

"Peki bu kriz anlarını nasıl yönetiyorsun?" diye sordu. Hiç ara vermiyordu. Vermemesi de daha iyiydi. Düşünmeden aklıma geleni söyleyebiliyordum böylece. 

"Düşünmemeye çalışıyorum. Başka bir şeyle uğraşırken kısa süre de olsa olanları düşünmüyorum. İyi geliyor." Dedim.

"Ağlamak istediğim ama ağlayamadığım zamanlarda da denizi düşünüyordum. Denizde olduğumu. O soğuk esintinin tenime çarptığını, saçlarımı uçurduğunu. Öyle kendime geliyordum. Ama son zamanlarda buna gerek bile kalmıyor" dedim yüzümde gülümsemeyle. Konuşmamızın başından beri ifadesiz olan bakışlarına merak bulaştı. 

"Son krizlerimde yanımda çoğu kez Hakan oldu. Saçlarıma dokunuşunu hissettiğimde, garip bir şekilde rahatladığımı fark ettim. Kısa sürede kendime gelebiliyorum öyle yaptığında. Daha az hırpalanıyorum. Dokunuşu bana tanımlayamadığım başka şeyler hatırlatıyor, hissettiriyor" dedim. Hala gülümsüyordum. İlacımı ben doktordan önce kendi kendime bulmuştum zaten.

"Birbirinize çok iyi geliyorsunuz yani. Sizin için endişelenen halini gördüm Hakan Bey'in. Kendi canı yanıyormuş gibiydi. Siz gerçekten birbirinizi çok seviyorsunuz. Uzun zamandır böyle birbirine aşık çift görmemiştim" dedi. Şimdi o da gülümsüyordu. Ağlayarak biter sandığım görüşme, gülümsemeyle noktalanmıştı. Hakan ile ilgili söyledikleri de karnımda kelebeklerim uçuşmasına neden oldu. Seviyordum ve seviliyordum. Bunu bilmek ayrı bir duygu iken, başkalarından duymakta harika hissettiriyormuş. Bunu öğrendim.  

"Her şey sandığımdan daha kolay oluyor" diye mırıldandım. Aslında kendi kendime konuşuyordum ama Özlem Hanım duymuştu.

"İnsanın istediği zaman her şeyi halledebilecek gücü var. Sadece istemek, gücümüzün farkına varmak gerekli. Sen farkına vardın ve bir adım attın. İnan bundan sonrası daha güzel olacak. Bana değil, kendine güven" dedi ve ayağa kalktı. Koluma takılı serumu canımı acıtmadan çıkardı.

"Bugünlük bu kadar yeter. İnanılmaz bir ilerleme kaydettik. İki gün sonra yine gelmek istiyorum. Uygun mu sizin için?" diye sorduğunda çantasını topluyordu.

"Uygun. Lütfen gelin" dedim hissettiğim hafiflikle. Odadan çıkmak için hazırlanırken, ben de yatakta doğruldum ve onunla birlikte odadan dışarı çıktım.

Hakan ve Aylin gerçekten de kapının önünde bekliyorlardı. Salona doğru bakışlarımı çevirdiğimde de Ali, Kerem, Fadime teyze ve Arzu Hanım vardı. Koltuk ve sandalyelere yerleşmiş oturuyorlardı. Herkes benim için endişelenmişti. Hiç biri gitmemiş, beni mi beklemişlerdi? Alışkın olmadığım bu ilgi tüm dengemi sarsıyordu, ağlama isteği uyandırıyordu ama ağlamak bana iyi gelmiyordu.

"Ezgi" diyerek sırtını yaslandığı duvardan ayırıp bana doğru gelen Hakan'a gülümsedim. Gelip bana kısa bir süre sarıldığında, elleri omuzlarımda yüzümü incelemeye başladı. 

"İyiyim, çok güzel geçti" dedim kısık bir sesle. Yüzümdeki gülümseme zaten her şeyi açıklıyordu. Mutluluğum Hakan'ın da gözlerine ve hareketlerine sirayet etmiş endişe yok olmuştu. Ama onunla yine de konuşmam gerekiyordu. Cem'in adını sayıklamamı, sayıklarken acı çekmemi izlemişti. Her anına şahit olmuştu. Şimdi benden öfkesini saklayabiliyordu ama, bir saat öncesinde her duygusu apaçık önümdeydi.

" Güzel gelinim benim" derken bakışlarımı o tarafa doğru çevirdim. Fadime teyze oturduğu koltuktan kalkmış, kollarını açarak bana doğru geliyordu. Aylin'de doktorla bir şeyler konuşuyordu. Fadime Teyze'ye sarılmamla birlikte Hakan'da doktor ve Aylin'in konuşmasına katıldı.

"Çok korkuttun bizi. Bir şey oldi sandum. Kuş kadar yiyorsun, ondan hep" dedi kızar gibi yaparken. Böyle yaptığında inanılmaz tatlı oluyordu. 

"Fadime, çekil de ben gelinimle biraz konuşayım. Sana ne oluyor anlamıyorum. Nereden senin gelinin oluyormuş" diye Arzu Hanım araya girdiğinde kolumdan tutup beni kendine doğru çekti. Diğer kolumda Fadime teyze de kalmıştı. Aralarındaki çekişmenin sebebi her ne ise ben arada kalmıştım. Büyük umutla Ali ve Kerem'e bakıyordum. Ali hiç istifini bozmadan yaylandığı koltukta otururken, bana bakıyordu. İfadesiz bir şekilde. Eski Ali'den eser yoktu şimdi. Bilmeden kırmış mıydım onu?

"Ben Ezgi'yi aranızdan çekeyim de kavganıza devam edin" diyerek yanımıza gelen Kerem, beni ikisinden de kurtarıp kendine doğru çekti. Resmen oradan oraya çekiştiriliyordum. Ama bu sefer canımı acıtmak için değil, bana ilgi göstermek için yapıyorlardı bunu. Hiç şikayetçi değildim. Tanıdık olmadığım bu duygu acayip hoşuma gitmişti. Aptal aptal çevremdeki kalabalığa bakarken sırıtıyordum. 

"Annemle, Arzu Hanım, Cem'i bilmiyorlar. Duymadılar. Hakan seni hemen içeri götürdü. Rahat olabilirsin" dedi kulağıma doğru fısıldayarak. Kerem bugüne ve önceki hallerime hep şahit olmuştu. Dediğine göre her bayılmamda da Cem'in adını sayıklamıştım.  Bakışlarımı Kerem'e kaldırdığımda, güven vermek adına gözlerini kapatıp açarak, rahatça gülümsedi. İnsanların benim için ilgilenmesine henüz alışamamışken, bir de sürekli tek başıma halletmek zorunda kaldığım meseleleri, birileri iyiliğim için benden önce hallediyorlardı. Ve ben bu insanlarla uzun yıllar bir arada kalacaktım. Önceki belirsizlikler yok olmuştu. Hakan'la evlenip, bu ailenin bir parçası olacaktım.

"Ezgi Hanım, konuştuğumuz gibi, iki gün sonra ben tekrar geleceğim. O zamana kadar kendinize iyi bakın" diyen Özlem Hanım'a döndüm. Başımla onu onayladığımda müştemilattan çıktı. Özlem Hanım'ın peşinden bakarken, Ali ile göz göze geldim tekrar. Ona doğru bir adım atmaya yeltenmiştim ki, hızlı hareketlerle kapıya doğru ilerleyip, dışarı çıktı. Evet, bugün çok mutlu olduğum bir gündü, ama Ali canımı sıkmıştı. Neler olduğunu deli gibi merak etmeye başladım. Benden kaçtığı belliydi, ama neden? Ne yapmıştım ona?

Arzu Hanım ve Fadime teyze hala birbirileriyle didişirken, Hakan sonunda bu duruma müdahale ederek ikisini birbirinden ayırdı.

"Ezgi biraz dinlensin. Kerem sen Fadime teyzeyi eve götür. Anne sen de eve git artık. Daha sonra yanına geleceğim ben. O zaman konuşuruz" diyerek, emir verir gibi konuştuğunda herkes sesini çıkarmadan Hakan'ın dediklerini uyguladı. Şaşkınlıkla onların hazırlanıp evden ayrılmalarını izledim. Hakan'ın insanlar üzerinde değişik bir etkisi vardı. Bundan bir ay öncesinde de Hakan'ın dediklerini dinlememek için çabalasam da, sonunda kendimi onun dediklerini yaparken buluyordum.

"Ben de Kerem'e yardım edeyim" diye konuşan Aylin, odadan çantasını alıp çıkmış, kapıya doğru ilerliyordu. "Tabii, tabii yardım et sen Kerem'e" dedim imalı bir şekilde. Bana hiç cevap vermeden dışarı çıktı. Bu haline küçük bir kahkaha attığımda Hakan'ın pür dikkat beni izlediğini fark ettim.

"Neden öyle bakıyorsun?" diye sordum. Dudaklarım hala iki yana kıvrılıydı. Ama Hakan sert bir ifadeyle bana bakıyordu.

"Nasıl geçti, zor muydu?" diye sordu kaşlarını çatarken. İfadesi gibi sesi de sertti.

"Zor olur sanıyordum ama Özlem hanım gerçekten çok iyi bir doktor. İşini iyi biliyor. Aklıma gelen her şeyi anlattım. İnanabiliyor musun? Bundan iki ay önce kimseye anlatamamam dediğim şeyleri tek tek anlattım. Ve bu beni hiç rahatsız etmedi" dedim sevinçle. Kendime güvenim gelmişti sanki. Daha güçlü hissediyordum şimdi. İyileştiğimde karşımdaki aşık olduğum adamı da mutlu edecektim. 

"Çok sevindim" derken alnıma küçük bir öpücük bıraktı. Sevindim demişti ama bu ifadesine yansımamıştı. "Sevindiğine emin misin?" diye sordum alıngan bir tavırla.

Geri çekilip derin bir nefes aldı. Gözlerimden ayırmadığı bakışlarını da geri çekti. Sıkıntısı vardı ama bana söylemek istemiyordu. Sıkıntısının ne olduğunu da ben gayet iyi biliyordum.

"Cem mi?" dedim mırıldanarak. Benden ayırdığı gözlerini, tekrar bana çevirdi.  ifadesiz olan bakışları, şimdi alev alev yanıyordu. Yakmak istediği ben miydim?  İstemsizce yutkundum.

"O puştun ölmemiş olmasını dilerdim" dedi ıslık gibi çıkan sesiyle. "Sende böyle yaralar açan şerefsizi kendi ellerimle parçalamak isterdim Ezgi. Bir daha onun adını ağzına almaman için, bu dünyada o ite ait hiçbir iz bırakmamak isterdim!" Dudaklarından çıkan her nefes, yüzüme çarpıyordu. Sık nefeslerinin arasından çıkan kısık ama sert sesi, söylediklerini yapmayı ne kadar istediğini gösteriyordu. 

"Özür dilerim" diyebildim sadece. Onun böyle şeyler düşünmesine sebep olan bendim. Güçsüzlüğümdü. Kendime hâkim olmayı öğrenemedikçe de sürekli bu tekrarlayacaktı. Adem elması aşağı yukarı hareket ettiğinde, bakışlarındaki sertlikte azar azar yok olmaya başladı. Başını hafif yana eğip, yüzüme düşen bir tutam saçı, kulaklarımın arkasına sıkıştırırken, daha sakin bir ses tonuyla konuştu.

"Neden özür diliyorsun?" diye sordu. Sesi hala sertti ama az önce söylediklerinin pişmanlığını da taşıyordu. Farkındaydım.

"Zayıf olduğum için. Geçmişimin sürekli beni rahatsız etmesine izin verdiğim için" dedim. Gözlerine bakamıyordum artık. Başımı yere eğdiğimde, çenemden tutup kaldırarak, tekrar ona bakmamı sağladı. Daha da yumuşamıştı bakışları. 

"Sen bugün o geçmişini karşına aldın Ezgi. Dile döktün yaralarını. Sen mi güçsüzsün?" dedi sorar gibi. Benden cevap beklemeden de devam etti. "Sen tanıdığım en güçlü insansın. Ben sana kızmıyorum. Benim derdim kendimle. O yüzden bir daha benden özür dileme ne olursun. Özür dilemesi gereken biri varsa o da benim. Ömrümün sonuna kadar senden özür dilemem gerekir. Seni koruyamadığım için. Üzdüğüm için. Sakın öfkemi yanlış anlama." Elini çenemden yanağıma yerleştirdi. Baş parmağıyla yanağımı okşarken, hüzünlü bakışları yüzümün her bir noktasında geziniyordu.

"Saçmalama" dedim elini yanağımdan çekip ellerimin arasına alırken. "İkimizin de özür dilemesi gereken bir mesele yok aslında. Ben seni üzdüğüm için öyle dedim. Sen beni acı çekerken görmeye dayanamıyorken, ben de aynı şeyi senin için hissediyorum." Dedim sert bir şekilde. Kendini suçlamasını görmek istemiyordum.

"Neyse kapatalım bu konuyu." Dedi bıkkınca. Ne söylersem kendini suçlamaktan vazgeçmeyecekti. Öncekiler gibi.

"Annen beni kabul etti" dedim, ben de konuyu değiştirmek için. Fikrini değiştiremiyordum en azından hangi konularda konuşabiliriz onu seçebilirdim. Sıkıntılı bir nefes verdi yine.

"O da ayrı bir konu. Annemin yüzünden bayıldın sandım. Bir ton laf söyledim ona. Kalbini kırdım. Affettirmem gerek kendimi" dedi mahcup bir şekilde gülümseyerek. 

"Anneni kapıda gördüğüm zaman ben de öyle düşünmüştüm ama öyle olmadı. Onu hiç tanımadığımı anladım. Uzun uzun konuştuk onunla. Göründüğü gibi biri olmadığını anladım. Böyle olacağını bilseydim, sana aramızda kötü bir şey yaşanmadığını söylerdim" dedim. Hakan gibi ben de pişmandım. Hakan'ın benim için annesini bile karşısına alması sevindirmiş olsa da, annesi kötü biri değildi. Benden farkı yoktu. Acımasızmış gibi davranmak zorunda bırakılmıştı sadece. Hakan cevap vermediğinde aklıma gelen fikirle devam ettim. 

"Annen düğün için çok heyecanlı. Hiç bir şey de hazır değil. Düğün hazırlıklarıyla uğraşmak hoşuna gider mi?" diye sordum.  "Bayılır" dedi Hakan. Konunun nereye gideceğini merak ediyordu. 

"O zaman şimdi annene gidelim. Onu da alıp, düğün için hazırlanalım ne dersin?" diye sordum. Bir hafta sonra olacak düğün için hiç bir hazırlığımız yoktu. Nasıl olacaktı her şey? Çok heyecanlıydım. "Hem gönlünü de bir şekilde almış olursun."

"Dediğin gibi yapalım sevgilim" dediğinde elini belime yerleştirip, beni kendine doğru çekti. "Sevdiğim iki kadının düğünümüz için uğraşması benim de hoşuma gider.  Annem de çok sevinir" dediğinde eğilip dudaklarımdan öptü. Bakışları dudaklarımdan gözlerime tırmandığında, az önceki öfkeli, endişeli hallerinden eser kalmamıştı. Hep böyle kalmak ikimizin de tek hayaliydi. Sarmaş dolaş birbirimize bakarken, salonda yankılanan telefon melodisi ile ikimizin de yüzü düştü.  Bıkkın bir şekilde nefes verirken, telefonuna cevap vermek için kollarını benden ayırdı. 

Ekrana baktığında gerilen yüz hatları, arayan kişinin iyi biri olmadığını anlamama yetti. Tam kimin aradığını soracakken, uzaktan gelen bir silah sesiyle,  telefonundaki bakışlarını anında bana çevirdi. Birileri yine eve ateş ediyorlardı. Peş peşe gelen silah sesleriyle birlikte Hakan'ın bakışlarının koyulaşması bir oldu. Öfkeyle soluyordu. Elinde sıkı sıkı tuttuğu telefon ise hâlâ çalmaya devam ediyordu.  

Bölüm sonu...


Weiterlesen

Das wird dir gefallen

3M 162K 40
Heja güzelliği ve cesaretiyle Amed'e nam salmış kadın. Ağir yakışıklılığı ve bastığı yeri titreyișiyle Amed'in saygı duyulan ağası... Kadın çok sevd...
arkadaşımın abisi Von N

Aktuelle Literatur

92.5K 1.7K 42
En yakın arkadaşımın abisi mi? Beni gerçekten seviyor muydu? Peki ben ona karşı birşeyler hissediyor muydum? Uyarı: küfürlü ve +18 sahneler vardır.
81.3K 3.8K 37
Klâsik gerçek aile kurgusuna benzer ama daha olası bir kurgudur; Kızımız eski ailesinden gördüğü baskılar sonucu 18 yaşında ayrı bir eve taşınır ora...
174K 16.1K 45
Kerem Aktürkoğlu & Kumsal Yıldız