let me love you | parker

By berozdmr

19.8K 1.7K 2.1K

ŞU ANLIK DEVAM ETMİYOR. just let me love you ≠ christopher charles wood / malachai (kai) parker fanfiction... More

0.0 :: "prison world"
0.1 :: miss me?
0.2 :: you shouldn't trust me
0.3 :: unwanted sibling(s)
0.4 :: kiss me or kill me
0.5 :: you love him, don't you?
0.6 :: if you touch her again, i'll kill you
0.7 :: masquerade*
0.8 :: god! are u okay?
0.9 :: u don't know how to have fun, Parker! shut up!
1.0 :: truth or dare
1.1 :: tess' brother
1.2 :: babysitter
1.3 :: ...he doesn't love me anymore
1.4 :: it's okay... i guess
1.5 :: stupid twins
1.6 :: please, i need you
1.7 :: he needs help
1.8 :: i don't care about you
1.9 :: nightmare
1K 🥳🥳
2.1 :: dinner w/ Mikealson's
2.2 :: dinner w/ Mikealson's, part 2
2.3 :: shh.. it's me, it's me
2.4 :: it's not "happy" birthday
2.5 :: leaving tonight
2.6 :: will you be gone in the morning?
2.7 :: uncle kai
2.8 :: cobrakai1972
• insta •
2.9 :: let me fix that
3.0 :: turn it off
3.1 :: lily with no humanity
3.2 :: why are u doing this?
3.3 :: first meet, new job, new (little) friend
3.4 :: you're my everything
3.5 :: may 9th
3.6 :: should stay away from you
3.7 :: besties
3.8 :: you deserve nothing
3.9 :: like damon said... i deserve nothing.
4.0 :: blood
bakar misiniz tesekkurler
4.1 :: holy shit, vampire?!

2.0 :: i heard kai is here

427 42 42
By berozdmr

kai'a kizginiz arkadaslar brandon'a degil.
😏😏

•••

Sonunda mideme bir şeyler girmesi için kendime mısır gevreği hazırlarken kapının çalmasıyla Stefan bana seslenmişti.

"Ellie, işim var! Kapıyı açar mısın?"

Elimdeki sütü tezgaha bırakıp mutfaktan çıktım ve yalpalayarak kapıya doğru ilerledim.

"Alaric... Hey." dedim ve içeri girmesi için kenara çekildim. O içeri girdikten sonra kapıyı kapatacaktım ki arkadan çıkan kadın ile durmuştum.

"Pardon... Tanıyamadım? Alaric ile birlikte misiniz?" diye sorduğumda kadın bana şaşkınlıkla bakıyordu, gözlerinin de dolduğunu görmüştüm.

Tam ona tekrar soracağım sırada ne ara geldiğini farketmediğim Damon arkamda belirdi ve gülümsedi. "Jo! Selam! Gelsene."

Jo?

"Siktir, ne?" diye ağzımdan bir küfür kaçtığında Damon eliyle ağzımı kapattı ve Jo'yu içeri davet etti.

Onun arkasından gelen iki küçük kız ile şaşkınlığım daha da arttı ve tekrar bir küfür savurdum. "Ellie!" diye beni uyaran Damon'ı hiç takmadan içeri koşarak giren kızlara baktım.

"Düşündüğüm Jo değil, değil mi?" diye sordum cevabı bildiğim hâlde. Damon ise "Evet, o." dedi ve kolunu omzuma attı.

"Çek elini." diye homurdanarak onu ittirdim. "Ne yapıyorsun?" diye sordu o da sinirle. "Off, sen Elena'nın yanına falan gitsene? Kafam rahat eder."

"Bu konuyu aştığımızı sanıyordum."

"Ben aşmadım, Damon. Sana hâlâ kırgınım." dedim ve adımlarımı hızlandırıp önden yürümeye başladım. "Düşündüğün şeyi yapmıyorum. Bunu asla yapmam, sen benim kız kardeşimsin." derken salona girmeden beni kolumdan yakalamış ve kenara çekmişti.

"Bak, üzgünüm, seni kırdığımı biliyorum ama Elena... İşte, biliyorsun. Onu seviyorum Ellie."

"Tamam," dedim konunun uzamaması adına. "O kız umrumda değil, sadece sen beni kızdırıyorsun."

"Barıştık mı yani?" diye sordu gülümseyerek. Omuzlarımı düşürdüm çünkü Elena gibi aptalca konularla ilgilenemeyecek kadar zihnim yorgundu.

Kafamı salladığımda yanağımdan öptü ve tekrar salona yürümeye başladı.

Stefan, kızlara sarılırken ben de onlara anlamadığımı belirten bakışlar atıyordum. Jo'nun ne ara çocukları olmuştu?

"Jo seninle konuşmak istiyormuş, bu yüzden geldik." dedi Alaric ben yanındaki boşluğa yerleşirken. "Ne konuşmak istiyormuş?"

Sanki sorumu cevaplamak istermişcesine kafasıyla mutfağı işaret eden Jo ile, oturduğum gibi geri kalkmak zorunda kalmıştım.

"Hâlâ aynısın, hiç değişmemişsin..."

Tezgaha yaslanırken ona sadece gülümsemekle yetinmiş ve dolu gözlerine bakmamaya çalışmıştım. O hep duygusal davranırdı ve Kai ile bundan nefret ederdik.

"Senin çocukların mı?" diye sordum kafamı hafifçe uzatarak Stefan'ın oynadığı tahminimce ikiz olan kızlara bakarken. "Evet... Lizzie ve Josie."

"Çok güzeller... Sana benziyorlar." dedim hayranlıkla iç çekerek. Jo'nun bir anne olacağı aklımın ucundan bile geçmemişti.

"Teşekkür ederim..." diye mırıldandı Jo da gülümserken.

Birkaç dakika sonra ise, "Kai'ın burada olduğunu duydum." dediğinde istemsizce kafamı kaldırdım. "Oh... Hayır, aslında değil."

Kaşları hafifçe çatıldı ve sordu. "Birliktesiniz ama, değil mi?" Kafamı iki yana salladığımda bana şaşkınlıkla bakıyordu, inanamamış gibiydi. "Bu... bu çok garip."

"Beni öldürmeye çalışması mı, intikam almak istemesi mi, yoksa onu Hapis Dünyası'ndan kurtarmak istemediğimi düşünmesi mi? Hangisi garip?"

"Aman Tanrım. Sen ciddi misin?" diye sorduğunda "Maalesef." dedim. "Kai sana asla zarar vermez-"

"-di." dedim onu tamamlamak adına. "Sanırım onun için bazı şeyler 1994'te kalmış, Jo."

"Ellie çok üzgünüm. Böyle olacağını hiç tahmin etmemiştim." dediğinde sesindeki tını gerçekten üzgün olduğunu kanıtlıyordu. Jo, bana ve Kai ile olan ilişkime her zaman yardımcı olmuştu, bunun için ona cidden minnettardım.

"Kardeşlerinle maalesef fazlasıyla problem yaşıyorum, hepsi birden beni öldürmeye takıntılı."

"Ne?!" derken elini göğsüne koyup hafifçe öne eğilmişti. "Ellie! Beni öldürmek mi istiyorsun sen?"

"Hayır, kardeşlerin beni öldürmek istiyor."

"Şu durumda bile dalga geçebiliyorsun... Eskiden de böyleydin." diyerek gözlerini devirdi. "Maalesef, Josie. Başka şekilde problemlerimi gizleyemem."

"Gizlemek zorunda değilsin,"

"Evet ama yapıyorum. Çünkü tek derdim o aptal ikizin. Ama maalesef Bay Parker intikam alma huyunu bırakmıyor." derken tırnaklarımı avucuma geçirecek kadar öfkelendiğimi farketmemiştim bile.

Kanayan avuçlarıma göz gezdirdikten sonra bakışlarım yeniden Jo'yu buldu. "Seni cidden öldürmeye çalıştı mı?"

"Evet," derken sesimin titremesine küfürler savurdum. Bundan nefret ediyordum. "Yardıma ihtiyacı olduğunu söyledi ve arkadaşlarımı bile götürdüm. Hiç umursamadan... yaptı, Jo. Tamamlayamayıp bıraksa da, yapamasa da denedi ve en çok üzen tarafı bu."

Dudaklarını birbirine bastırıp beni incelerken bakışlarımı ondan yine kaçırdım. "Ondan kalan yüzük artık yok," dedim kırgınlıkla Bonnie'nin bugün benim için yaptığı yüzükle oynarken.

"Onun için hiçbir şey ifade etmediğimi söyledi. Bir gün beni öpüyor, ertesi gün ise sanki yokmuşum gibi davranıyor."

İlk kez birine olayları toplu bir şekilde anlatmıştım ve rahatladığımı hissediyordum.

"Sen onun her şeyiydin." dediğinde rahatlama hissi bir anda kayboldu ve göğsümdeki baskı hızla arttı.

Jo, iyi olmadığımı farketmiş olmalı ki hemen tezgahtaki sürahiden bir bardak su doldurup bana uzattı. "Onun hakkında konuşmayı bu yüzden sevmiyorum..." dedim saçlarımı geriye atarken. "Sıkıldım artık Jo."

"Kai neden böyle yapıyor bilmiyorum... Ayrıca Olivia ve Lucas'ı hiç anlayamadım, onların seninle derdi ne?"

"Umrumda değil," dedim nefesimi üflemeden önce. "Tek takıldığım nokta Kai."

"Anlayabiliyorum," dedi. "Beni ona götürür müsün? Yani... istersen." diye sordu birkaç saniye sonra da kararımdan emin olmak istermişcesine.

"Arkadaşım götürse?" Onu görmek istemiyordum ve eminim o da beni görmek istemiyordu.

"Olur, elbette. Sorun değil."

Bana sıkıca, 18 yılın acısını çıkarmak istermiş gibi sarıldı. "Seni çok seviyorum, Ellie. Ve biliyorum ki Kai da hâlâ aynı duygulara sahip. Umarım olmanız gerektiği gibi olursunuz." dediğinde neredeyse ağlayacaktım.

"Teşekkür ederim Josie. Ben de seni," Saçlarımı nazikçe okşadı. "Birazdan arkadaşım gelecek, kardeşini bırakmaya gitmişti." diye devam ettim Teresa'yı kastederek.

"Tamam. Teşekkür ederim, umarım tekrar görüşebiliriz."



yine erkekLSÖXÇSÇXWŞFLWİthisŞSÖXİWÖDŞgurlŞAÖXŞSLSŞWĞSŞWĞDŞWĞDĞWĞDĞWĞDĞELCŞWMFŞWÖDŞWKPFWLPFWŞĞFLWF
rosesasuga

Continue Reading

You'll Also Like

105K 3K 65
Aşk güzeldir. Onun yanı sıra felakettir. Evet, felaket. En büyük felaket aşk... Baktığın her yönde onun yüzü vardır. Deli olmamak elde değildir. Ama...
26.6K 3.5K 66
Hep aynı yıldıza bakarsan yolunu asla kaybetmezsin...
17.6K 1.1K 24
Kızın sesini duyunca Alaz'ın omuzları gevşedi. "Öldüm, Asi." Gözlerini kızın yüzünde dolaştırdı. "Sensiz geçirdiğim her gün biraz daha öldüm." Asi al...
234K 21.9K 27
010 ***: hamileyim jungkook: sen kimsin