𝐂𝐡𝐢𝐥𝐝𝐡𝐨𝐨𝐝 𝐅𝐫𝐢𝐞𝐧...

Bởi moglyeon9

988 83 52

❦︎𝑐̧𝑜𝑐𝑢𝑘𝑙𝑢𝑘 𝑎𝑛𝚤𝑙𝑎𝑟𝚤 𝑣𝑒 𝑔𝑢̈𝑛𝑢̈𝑚𝑢̈𝑧 𝑎𝑟𝑎𝑠𝚤𝑛𝑑𝑎 𝑔𝑖𝑑𝑖𝑝 𝑔𝑒𝑙𝑖𝑦𝑜𝑟𝑙𝑎𝑟❦︎ ... Xem Thêm

𝓉𝓌ℴ
𝓉𝒽𝓇ℯℯ
𝒻ℴ𝓊𝓇
𝒻𝒾𝓋ℯ

ℴ𝓃ℯ

434 23 9
Bởi moglyeon9

salıncak

Çocuk gözlerini kapatmış ve bağırış seslerini azaltmaya çalışıyordu. 5 yaşındaydı, annesi ve babası genelde kavga etse de hiç bu kadar fazla olduğunu görmemişti. Büyük bir ses geldiğinde çocuğun gözlerinden akan yaşlar şiddetini arttırdı.

Sessizce yatağından kalktı ve dış kapıya ilerledi. Kilidi döndürmüş ve kapıyı açmıştı. Ayakkabılarını da giydikten sonra sessizce kapıyı kapattı. Zaten anne ve babası kendi seslerinden çocuğu duymamışlardı. Çocuk bir eli ile akan göz yaşlarını silerken her zaman oyun oynamaya gittiği parka doğru gitmişti.

Gözlerindeki yaşlar azalmıyor birini sildiğinde bir diğeri akıyordu anında. Park normalde olduğu gibi kimse yoktu. Artık bu parka gelen çok kişi de yoktu çünkü yeni bir park yapılmıştı ve tüm çocuklar oraya gidiyorlardı. Ama çocuk burayı daha çok seviyordu, burayı bırakmak istemiyordu.

Her zaman yaptığı gibi salıncağa doğru adımladı. Oturdu, ayaklarının ucu ile hafifçe ileri geri gitti. Biraz olsun rahatlamak ve ağlamasını durdurmak istiyordu ama yapamamıştı. Başı önüne eğikti çocuğun önünde bir çift ayak gördüğünde korkarak bakışlarını kaldırdı. Ama korkmasına gerek yoktu. Gelen kişi arkadaşıydı.

Kırmızı gözlü oğlan kaşlarını çatarak ağlayan kıza baktı. Birinin ağladığını görmekten nefret ediyordu. Bunu sevmediği içinde sinirli davranabiliyordu tabii.

"Sulu göz, neden ağlıyorsun? Buna bir son ver aptal, ağlama." Kız burnunu çekerek oğlana bakmayı sürdürdü. Göz yaşları biraz daha azalmıştı. Oğlan homurdanarak cebindeki mendilini çıkarmıştı.

"Hana, al bunu ve göz yaşlarını sil." Kız usulca mendili almış ve yanakları ile gözlerini silmişti. Ne kadar kendini tutmaya çalışsa da gözlerinden dökülmeye devam ediyordu. En azından öncekinden daha azdı. Oğlan ne yapacağını düşünüyordu.

"Özgünlüğün hala çıkmadığı için mi ağlıyorsun?" Kız cevap vermemişti, oğlan ne yapacağını bilemiyordu. Aklına bu gelmişti.

"Eğer biri seninle bunun yüzünden dalga geçtiyse onların kıçlarına büyük patlamalar yaparım." Kızın zihninde oğlanın, babasının poposuna patlama yaptığı görüntüsü geldi. Bununla gözlerindeki yaşlar akmasına rağmen kıkırdamıştı. Oğlan bunu gördüğünde kızı üzen kişileri nasıl döveceğini heycanla anlatmaya başlamıştı. Kızın gülmesi çoğalmıştı ve gözlerindeki yaşlar daha da azalmıştı.

Bir süre sonra oğlan kızın arkasında bir noktaya odaklandı. Annesi onu çağırıyordu.

"Şimdi gitmem gerekiyor. Sakın bir daha ağlama. Biri seninle dalga geçerse hemen yanıma gel ki onları bir güzel döveyim." Ardından kız hiç bir şey demeden koşarak annesinin yanına gitmişti.

Kız oğlanın arkasından bakarken kendine doğru gelen ayak seslerini duymuş ve kafasını çevirmişti. Annesi geliyordu, kızını göremeyince çok korkmuş ve kendini dışarı atıp kızı aramaya başlamıştı. Neyse ki kız her zaman geldiği parka gelmişti ve bulmuştu küçük kızını.

_-_-_-_

Genç kız defterine karalama yapıyor ve dersin başlamasını bekliyordu. Okula kabul edildiğini duyduğu an mutluluktan havalara uçmuştu adeta.

Yanından biri geçmişti kız kafasını kaldırmadı. Geçen kişi çantasını koyduktan sonra kıza bakmaya başlamıştı. Genç kızın omuzunun üstünde ne yaptığına baktı. Gerçekten güzel bir çizim yapıyordu. Pembe tenli kız kendine engel olamamış ve heycanla konuşmuştu.

"Vay canına, harika çiziyorsun." Pembe tenli önünde oturan kıza yakın durduğu için genç kız yerinde sıçramış ve korku ile arkasını dönmüştü. Pembe saçlı kız da hemen geri çekilmişti ve mahçup bir gülümseme ile kendini açıkladı.

"Ah üzgünüm, seni korkutmak istemedim. Ben Ashido Mina. Çizimin çok güzel."

"Te-teşekkür ederim. Bende Suzuki Fuyumi." Kız ilk şaşırsa da şaşkınlığını hızlıca atmış ve yüzüne büyük bir gülümseme yerleştirmişti.

Mina karakteri gereği fazla heyecanlı ve hareketli davranıyordu. Herkesle kolayca arkadaş olabilirdi. Bir süre ikili konuştular sonra sınıf öğretmeninin gelmesi ile önüne dönmüştü kız.

Sınıf öğretmeni kısaca okulu ve işleyişi anlattıktan sonra sınıfın kaynaşması adına serbest bırakmıştı.

Mina hemen Fuyumi ile konuşmaya başlamıştı. Pembe tenli fazlaca konuşuyordu. Fuyumi ise defterini Mina'nın sırasının üstüne koymuş ve bir yandan çizim yaparken bir yandan da Mina'yı dinliyordu.

Genç kız bir anda boynunu esnetmek için kafasını kaldırmış ve cam kenarına doğru bakmıştı. O an görmüştü o küçük oğlanı. Gerçi şimdi kocaman olmuştu. Dağınık sarı saçları altında parlayan kırmızı gözlerinden tanımıştı oğlanı. Ama yine de tam olarak emin olamadı.

Mina'nın ne dediğini duymadan direk aklındaki sordu.

"Hey Ashido, Şu çocuğu tanıyor musun?"

"Kimi?" Mina hızlıca arkadaşının baktığı tarafa bakmıştı.

"Ah evet duymuştum. Sınavda birincilikle gelmiş sen görmedin mi panoyu?" Kız hala şaşkın olan bakışlarını Mina'ya çevirmiş ve kafasını hayır anlamında sallamisti.

"O Bakugou Katsuki. Sınavda aynı yerdeydik onunla ve çok hırslı biri. Yoksa seenn..." Mina yüzünde tuhaf bir sırıtış ile kıza bakmıştı. Fuyumi ise kızın ne demek istediğini anladığında gülmüş ve geçiştirmişti.

"Ah tabii ki hayır, sadece çok korkutucu duruyor ve sanırım birine benzettim."

"Kime benzettin?"

"Boşver, zaten sadece benzettim." Mina kızın bu geçiştirmesine inanmamıştı ama o an çok üstüne gitmedi. Zaten yeni arkadaş olmuşlardı ve bilmeden yanlış bir şey yapmak da istemiyordu.

Öğle yemeği zamanı geldiğinde. İkili yemeklerini almış yer arıyorlardı ama kafeterya çoktan dolmuştu. Mina etrafına bakıp boş yer ararken Fuyumi kendilerine seslenen sarı saçlı çocuğu gördü. Mina'yı dürtüp ve o tarafı işaret etti.

"Onlar bizim sınıftan sonunda yer bulabildik." Mina heycanla önden ilerlemişti. Fuyumi ise peşinden sakince ilerliyordu. Masaya yaklaştıklarında kızlar oturmadan oğlanlarla selamlaştılar.

"Ben Ashido Mina ve arkadaşım Suzuki Fuyumi."

"Hadi oturun, ben Kaminari Denki, Kirishima Eijiro ve o da-" Kızlar otururken onlara seslenen çocukta kendilerini tanıtıyordu. Tabii Katsuki hoşnutsuz bir ifade ile oğlanın sözünü kesmiş ve kendi ismini söylemişti.

"Bakugou Katsuki." Fuyumi Katsuki ile göz göze geldiğinde kalbinin büyük bir hızda attığını hissetmişti. Kendisi gibi oğlanın da hemen hatırlayacağını düşünüyordu ama öyle olmamış Katsuki soğuk bakışlarını yemeğine geri çevirmişti. Kız o an hızla atan kalbinin bir anda durduğunu ve kırıldığını hissetmişti.

Kendisi hemen hatırlamıştı. Nasıl olur da hatırlamaz, diye geçirdi içinden Fuyumi. Oysaki genç kız Katsuki'yi hiç unutmamıştı. Hatta uyumadan önce hep ona verdiği mendile bakardı. Oğlanın şuan ne yaptığını nerde olduğunu düşünürdü.

Fuyumi aklından geçenlerle beraber sessizce yemeğini yiyordu. Mina ise onun aksine iki oğlanla kaynaşmış ve konuşmaya devam ediyordu.

"Sana da uygun olur mu Suzuki?"

"Ha? Üzgünüm dalmışım ne diyordun Ashido?"

"Bir ara buluşalım diyorduk. Güzel bir kafe biliyorum harika bir yer."

"Ah, tabii uygun olurum." Kız kocaman gülümsemesi ile kendine bakan üç çift göze doğru konuşmuştu.

"Kendiniz ne haliniz varsa görün. Zaten boktan saçlı peşime takılmasa burada olmak zorunda olmazdım. " Katsuki'nin huysuzca konuşması ile bütün bakışlar ona dönmüştü. Diğerleri Katsuki'yi korkutucu bulsa da Fuyumi bulmuyordu. Çünkü çocukken de böyleydi. Huysuzdu bir şey istese bile onu sanki istemiyormuş gibi yapardı. Kız aklına gelen anılar ile gülümsemiş ve içinden geçenleri bir anda söylemişti.

"Hadi ama gözlerinden anlaşılıyor, Kirishima yüzünden burada değilsin. İstersen şuan bile kalkıp gidebilirsin buradan." Kız bakışlarını yemekten çekmeden bunları söylemişti. Katsuki ise şaşkınca kıza bakıyordu.

"Seni küçük- Her neyse pekala." Katsuki okulun ilk günü olay çıkarmak istememişti zaten Izuku sinirini bozuyor ve başını ağrıtıyordu. Kendini bilmez bir kızla da konuşarak daha fazla sinirlenemezdi.

Masadaki diğerleri Katsuki'nin de onaylaması ile planları ile ilgili konuşmaya devam etmiş ve telefon numaralarını birbirlerine vermişlerdi.

Fuyumi de fazlası ile heyecanlıydı. Her ne kadar Katsuki onu tanımamış olsa da belki daha sonra hatırlardı.

Uzun bir günün ardından Mina ile Fuyumi okuldan çıkmışlardı aynı yoldan eve gidiyorlardı. Bununla mutlu olmuştu genç kız. Hiç okula gidip gelirken yanında arkadaşı olmamıştı çünkü.

"Bundan sonra beraber gidip gelebiliriz bu harika olur." Mina heycanla konuşmuş ve kocaman gülümsemişti. Sonunda yol ayrımına gelmişlerdi ikili sabah kaçta buluşacaklarını sözleştikten sonra veda etmişlerdi.

Genç kız bir süre yürümüş ve evine yaklaşmıştı. Yanından geçtiği parka bir süre baktı Fuyumi. Yüzünde buruk bir gülümseme ile salıncakların olduğu yere doğru gitti. Oyuncaklar değişsede yerleri ve şekilleri aynıydı sadece yenileri konmuştu.

Akşam saati olduğu için kimse de yoktu parkta. Kız yavaşça o gün oturduğu salıncağa oturdu. Anılar hafızasına hızla gelmişti bile. Gözleri de dolmuştu bir yandan gülümserken.

Hatırlamadığına göre sıradan bir çocukluk arkadaşıymışım.

Annesinin geç kaldığı için endişeleneceğini düşünerek kalktı kız salıncaktan. Yavaşça arkasını dönmüştü fakat karşısındaki bedenle kaskatı kesildi bedeni.

Katsuki parkın girişinden Fuyumi'ye doğru bakıyordu. Genç kız şaşırmıştı, hatırlamış olabilir mi, diye geçirdi içinden.

Genç oğlan yüzündeki tepkisiz ifade ile geri gitmiş ve oradan uzaklaşmıştı. Fuyumi ise hala şaşkındı. Neden böyle davrandığını anlamıyordu.

Küçükken de böyleydi ama bu kadar soğuk değildi.

Beyninde bir çok düşünce yerini almıştı. Sonra ise eve doğru adımlarını ilerletmişti.

[1298]

Đọc tiếp

Bạn Cũng Sẽ Thích

26K 1.5K 14
Oynanılan her oyun er ya da geç bitmeye mahkumdur..
158K 16.7K 53
Jungkook, erzağının bitmesiyle kendine yiyecek birşeyler ararken, Taehyung'un liderlik yaptığı bir küçük bir şehirle karşılaşır. Jungkook, açlığını d...
94.4K 7.3K 38
sadece erkeklerin olduğu bir üniversitede gay yönelimin odağı ve tüm dikkati üzerine çeken Jungkook, bu durumdan sıkılan ve onu bu rahatsızlıktan ko...
128K 22.3K 17
oğlum sadece en sevdiği oyuncakları kırıyor. ben onun yok ettiği kumdan kalelerin kralıyım omegaverse, etl texting