KARANLIK ŞEHİR

By gaslann

903K 35.1K 4.9K

Bir mafya hikayesi... YAYINLANMA TARİHİ: Şubat 2021 © HER HAKKI SAKLIDIR © More

❤❤
TANITIM
1. BÖLÜM
2. BÖLÜM
3. BÖLÜM
4. BÖLÜM
5. BÖLÜM
6. BÖLÜM
7. BÖLÜM
8. BÖLÜM
9. BÖLÜM
10. BÖLÜM
11. BÖLÜM
12. BÖLÜM
13. BÖLÜM
14. BÖLÜM
15. BÖLÜM
16. BÖLÜM
17. BÖLÜM
18. BÖLÜM
19. BÖLÜM
20. BÖLÜM
21. BÖLÜM 'CEM'
22. BÖLÜM
23. BÖLÜM
24. BÖLÜM
25. BÖLÜM
26. BÖLÜM
27. BÖLÜM
28. BÖLÜM
29. BÖLÜM
30. BÖLÜM
31. BÖLÜM
32. BÖLÜM
33. BÖLÜM
34. BÖLÜM
35. BÖLÜM
36. BÖLÜM
37. BÖLÜM
38. BÖLÜM
39. BÖLÜM
40. BÖLÜM
41. BÖLÜM
42. BÖLÜM
43. BÖLÜM
44. BÖLÜM 'HAKAN'
45. BÖLÜM
46. BÖLÜM
47. BÖLÜM
48. BÖLÜM
49. BÖLÜM
50. BÖLÜM
51. BÖLÜM
52. BÖLÜM
53. BÖLÜM
54. BÖLÜM
55. BÖLÜM
56. BÖLÜM
57. BÖLÜM
58. BÖLÜM
59. BÖLÜM
61. BÖLÜM
62. BÖLÜM
63. BÖLÜM
64. BÖLÜM
65. BÖLÜM
66. BÖLÜM
67. BÖLÜM
68. BÖLÜM
69. BÖLÜM
70. BÖLÜM
71. BÖLÜM
72. BÖLÜM
73. BÖLÜM
74. BÖLÜM 'ALİ'
75. BÖLÜM
76. BÖLÜM
77. BÖLÜM
78. BÖLÜM ♦ I. KİTAP SONU
'KAYIP I'
'KAYIP II'
79. BÖLÜM
80.BÖLÜM
81. Bölüm
82. BÖLÜM
83. BÖLÜM
84. BÖLÜM
85. BÖLÜM
86. BÖLÜM
87. BÖLÜM
88.BÖLÜM
89. BÖLÜM

60. BÖLÜM

6.5K 375 101
By gaslann

Müzik: CEM ÖZKAN / OLMAYACAK BİR HAYAL

Ama çok zor bırakmazlar
Aşkımızı yaşatmazlar
Birbirimize kalkan olamazsak eğer 

Selam :)

Oy verip yorum yaparsanız sevinirim. Keyifli okumalar..

" Hep iyi ol ve gülümse ki, verdiğim sözden dolayı pişman olmayayım minik serçe'm" dedi Ali.

   Sesindeki öfke, öfkenin ardına saklanmış acısı dikkatimi çekti. Gözlerinde bile içinde yaşadığı ikilem an be an görülüyordu.  

"Ne sözü?" diye sordum. Ardından da arkamı dönüp Hakan'a baktım. Elleri cebinde bizi izliyordu. Tam ağzımı açıp Hakan'a ne olduğunu soracakken, Kerem araya girdi.

"Ezgi, sen Hakan'ın arabasına bin. Aylin ve ben ayrı gelelim olur mu?" dedi.

"Neden, hep birlikte gitseydik." dedim. Ben yokken bir şeyler olmuştu kesin ama  ne olduğunu bir türlü anlayamıyordum.

" Bizim Kerem'le halletmemiz gereken işler var Ezgi. Hadi sen arabaya bin." Dedi Aylin ve beni kolumdan tutup arabaya doğru sürüklemeye başladı. Ali , Hakan ve Kerem arkamızda kalmışlardı.

"Aylin ne oluyor? Anlatacak mısın artık?" dedim sinirle kolumu ondan çekerken.

" Yok bir şey. Kendi aralarında biraz atıştılar. Bir arada durmasınlar" dedi. Geçiştirmeye çalışıyor gibiydi beni.

"Kim atıştı?" diye sordum şaşkınlığımı gizlemeden. Birbirlerini seven, koruyan, birbirleri için dayak yemekten, hatta ölmekten çekinmeyecek olan üç adam mıydı kastettiği? 

"Hakan ve Ali. Sebebini bilmiyorum. Ama Ali, Hakan'a bir yumruk attı. Sadece o kısmı gördüm. İkisi de çok sinirliydi. Hakan, Ali'ye karşılık vermedi. Ama 'Bu son yumruğun olacak. Bir daha bana vurman için sebebin olmayacak' dedi. Sonrasında da hiçbir şey olmamış gibi birbirlerine soğuk bir şekilde sarılıp ayrıldılar. Gerçekten hiç bir şey anlamadım. Bana hiç sorma!"

Aylin soluksuz bir şekilde konuşurken, arabanın yanına kadar gelmiştik. Hakan'da peşimizden geldiğinde şaşkınlığım hala üzerimdeydi.

"Bir şey mi oldu?" diye sordu beni gördüğünde. Ben cevap vermeden araya Aylin girdi.

"Ben gidiyorum, sonra görüşürüz" dedi ve hızla yanımızdan uzaklaştı. Durursa ona olanları anlatacağımdan emindi çünkü. Hakan hala bana bakıyordu. Bense sırtımı arabaya yaslamış, ne olabileceğini düşünüyordum. 

"İyi misin Ezgi?" diye sordu tekrar. Hafifçe boynunu eğmiş, yere diktiğim gözlerime bakmaya çalışıyordu.

"Başımı kaldırdığımda göz göze geldik. Kaşlarını çatmıştı. Elmacık kemiğinin üzerindeki kızarıklığı yeni fark ettim. Elimi kaldırıp yanağına koydum.

"Ali ile neden kavga ettiniz" diye sordum. Bakışları hala sabitti. Gözlerimden ayırmıyordu.

"Hallettik. Sıkıntı yok. Aramızda bir mevzuydu." Dedi. Bana hiçbir şeyi anlatmadığı gibi bunu da anlatmamıştı.

"Hep böyle mi olacak?" diye sordum. Ses tonum bıkkın, bakışlarım donuktu. Boşluğa bakıyormuşum gibi bakıyordum Hakan'a.

"Ne böyle mi olacak?" dedi ve yanağındaki elimin üzerine elini koydu.

"Hep bilinmezlik içinde mi yaşayacağım ben? Çevremde olan biteni hep sonradan ve alakası olmayan kişilerden mi öğreneceğim?" dedim hiç beklemeden. Sesimdeki cansızlık, beni bile şaşırtmıştı.

Elimi avucunun arasına alıp, üzerine bir öpücük bıraktı. Ama bunları yaparken asla bakışlarını kaçırmamıştı.

"Sen hep güzellikler içinde yaşayacaksın. Kötü şeylerin yanına yaklaşmasına izin vermeyeceğim. Bu yüzden sana çoğu şeyi anlatmıyorum" dedi. Normal bir şey söylüyormuş gibi rahatça konuşuyordu.

Elimi hızla ondan çektim. "Çocuk muyum ben? Neler atlattığımdan, bu yaşa gelene kadar ne kötülükler gördüğümden haberin var mı senin? Çevremde olanları bana anlatmazsan, beni koruyamazsın. Kendimi koruyamam." Dedim. Ses tonum düşüktü ama konuşma tarzım sertti.

"Benimle dalga geçiyorsunuz resmen. Ezgi gel, Ezgi git, Ezgi dur. İnsanım ya hani ben. Seviyorum dedin mesela. Sonrasında gideceğini ima ettin. Neden gideceksin? Benim iyiliğim için. Bırak da benim için ne iyi ne kötü ben karar vereyim. Farkında değilsin ama bencillik yapıyorsun" işaret parmağımı havaya kaldırmış Hakan'a doğru sallıyordum.

Afallamıştı. Böyle bir tepki beklemediği açıktı. Ben bile kendimden böyle bir şey beklemiyorken, onun şaşırması normaldi. Ne diyeceğini ya da ne yapacağını bilemez halde karşımda duruyordu öylece. Aklına üşüşen düşüncelerin içinde boğulduğunu hissedebiliyordum. Aklında her ne plan kurmuşsa, Ali ile kavgası da bu yüzdendi. Beni bırakıp gidemezdi. İzin vermeyecektim.

"Bir şey demeyecek misin?" diye sordum. Umutla gözlerinin içine bakıyordum. Bugün her şeyi konuşalım, birbirimizi tanıyalım ve mutlu olalım istiyordum. Canını sıkan o düşünce neyse onu bana anlatsın ve birlikte çözüm bulalım istiyordum. Beni tanımıyordu henüz. Ben sandığından daha güçlüydüm.

" Ne yapmamı istiyorsan söyle onu yapayım." dedi. "Seni böyle görmek istemiyorum. Mutlu olacağın her şeye evet derim Ezgi" diye devam etti. Sesi titriyordu. Afallama sırası bendeydi sanırım.

"T..tamam. Konuşalım o zaman." Dedim gözlerimi etrafta gezdirirken. Yanaklarıma kadar kızardığımı hissettim. Duygularım sel olup taşacakmış gibiydi. Sevildiğini hissetmek böyle bir duygu muydu? "Ama her şeyi" diye devam ettim. Biraz daha kendime gelmiştim ve gözlerine bakabildim.

"Konuşalım" dedi ve yanağıma düşen bir tutam saçımı alıp kulağımın arkasına sıkıştırdı. " Her şeyi" dedi, gözlerimin derinlerine bakarken. 

Yaslandığım kapıyı açtığında istemsiz olarak ona biraz daha yaklaştım. Ellerimi göğsüne yaslamıştım.

"Hadi geç" dediğinde ellerimi göğsünden ayırıp açtığı kapıdan içeri girdim. Hakan'da arabanın etrafında dolaşıp şoför koltuğunda yerleştiğinde bana baktı. Derin bir nefes alıp arabayı çalıştırdığında yola çıkmıştık sonunda.

Ona soracaklarım arasında can sıkan bir sürü konu vardı. Ama onları öğrenmeden de bir adım atamazdım. Hep bir yerde tıkanıp kalıyorduk ikimizde. Bunu çözmemiz gerekiyordu. Ve şimdi bunun için yoldaydık. Ayrıca sorularım içinde hep kötü şeyler yoktu. En sevdiği rengi de soracaktım mesela. Hayallerini, sevdiği yemekleri, her şeyi. İlk buluşma gibi olacaktı bu bizim için. O sorarsa ben de söylerdim. Yaşayacağım ilk sevgili konuşması olacaktı bu. Heyecanımın sebebi buydu. Hissettiklerimle yüzüm tekrar gülmeye başlamıştı.

Sessiz geçen yolculukta birkaç kez göz göze gelmiştik. Heyecanım ve mutluluğum Hakan'a da sirayet etmişti. O da gülüyordu. Mutlu ve huzurlu bir yolculuk olmuştu bu. Bizim için ilkti. Kısa süre içinde evlerin olduğu araziye gelmiştik bile. Hakan arabayı durdurduğunda ilk ben indim. Aylin henüz gelmemiş olmalıydı. Çünkü başka bir araba yoktu.

Hakan'da arabadan inip yanıma geldiğinde müştemilata doğru adımlarken elimden tutup beni durdurdu.

"Benim evimde konuşalım" dedi. Başıyla kendi evini göstermişti. Başımla onu onayladığımda Hakan'ın evine doğru el ele ilerledik O önde bende hafif arkasındaydım. Arada bir dönüp bana bakmıştı.

Eve girdiğimizde merdivenlere doğru ilerledi. Evin ilk katını görmüştüm. Ama üst katı ilk defa görecektim. Merdivenleri bir bir adımlayıp yukarı çıktığımızda uzun bir koridor karşıladı bizi. Koridor üzerinde karşılıklı iki kapı vardı. Koridorun bitiminde de tam karşımızda bir kapı daha vardı.

O kapıya doğru ilerledik. Hakan kapıyı açtığında "Benim odam" dedi. İçeri girmemi beklerken. Odadan içeri girip etrafa kısa bir göz attıktan sonra ona döndüm. Hala elimi tutuyordu. 

"Başka konuşacak yer mi yoktu?" dedim şaşkınlıkla. Aynısını otele götürürken de yapmıştı. Yanlış anlamıştım o zaman. Bu sefer biraz daha temkinli yaklaşmak istiyordum.

"Burası en uygun yer" dedi elimi bıraktığında. Cevap vermeme izin vermeden konuşmasına devam etti. "Ben bir üzerimi değiştirsem olur mu önce?" diye sordu.  Başımla onu onayladım. Gözüm bir taraftan da odada geziyordu. Dün geceden beri aynı kıyafetleriyle duruyordu. O da ıslanmıştı. Bana kıyafet getirmişti ama kendini unutmuştu.

O, odada ki banyo diye tahmin ettiğim kapıdan içeri girdiğinde, ben de odaya göz atmaya başladım. Hakan'ın evi dışarıdan küçük normal bir ev gibi görünse de, evin arka kısmında kalan bu oda çok büyüktü. Sağ tarafta büyük bir yatak vardı. Ve yatağın sağ tarafında da küçük bir kapı vardı. Normal bir insanın sığamayacağı kadar küçük görünüyordu. Nereye açıldıklarını merak etmiştim. Ama Hakan'ı beklemeyi tercih ettim. Yatağın karşısında da iki oda vardı. Sanırım biri giyinme odasıydı. Diğeri ise banyo.

Odaya girdiğimde ilk camlar dikkatimi çekmişti. Tam karşımda camdan bir duvar vardı. Oraya doğru ilerledim. Bahçeye çıkan kapının kolunu indirdiğimde kapı açıldı. Dışarısı yemyeşildi. Burası evin tam arkası olmalıydı. Büyük bir havuz vardı ve etrafı tamamen kapalıydı. Hiçbir yerden görünmeyecek şekilde ayarlanmıştı. Hayranlıkla bahçeye bakarken belimde hissettiğim dokunuşla hemen arkamı döndüm.

"Beğendin mi?" diye sordu. Üstünü kısa sürede değiştirmiş yanıma gelmişti hemen.

"Çok güzel" dedim büyülenmiş gibi. Gözüm hala bahçedeydi. "Buraya çok güzel çiçekler dikilebilir. Zamanı da yaklaşıyor. Birlikte dikeriz olur mu?" diye sordum. Gitmemesi için bir söz almaya çalışıyordum şimdi. Onunlayken hissettiklerimin yarım kalmasını istemiyordum. Söz verse gitmezdi.  Belimdeki ellerini gevşetti. Yüzüme bakmadan elimden tuttu. 

"Hadi gel seveceğini tahmin ettiğim bir yer daha var" dedi beni geçiştirerek. Soruma cevap vermemişti. Gidecekti. Ne yaparsam yapayım gidecekti. Engelleyemeyecektim onu.

Elimden tutup beni çekiştirdiğinde adımlarımı ona uydurdum. Az önce merak ettiğim küçük kapıdan içeri girdik. Küçük, dar bir yerdi. Eğilerek çıktığımız yuvarlak merdivenlerden sonra sonunda sırtımı düzleştirebilmiştim. Dikkatle dar yerden çıktığımda elimi belime koyup rahatlamaya çalıştım. Sonra gördüğüm manzarayla dondum kaldım. Hayatımda görüp görebileceğim en güzel yerdi sanırım burası.

Terastaydık. Ve karşımda uçsuz bucaksız deniz duruyordu. İlerleyip korkuluklara tutundum ve karşımdaki manzaraya uzun uzun baktım. Hakan'ın yanıma geldiğini hissettiğimde bakışlarımı manzaradan alıp ona çevirdim.

"Evin başka bölümüne ihtiyaç yok. Burada tüm ömrünü geçirebilir bir insan" dedim. Gözlerimden kalpler çıkıyordu eminim. Ve o kalpler Hakan'ın yüzünde patlıyor olmalıydı ki, o da bu büyülenmiş hareketlerime sıcacık gülümsemesiyle karşılık veriyordu.

"Daha dün, şimdi hayranlıkla baktığın deniz sonun olacaktı." dedi gülümsemesi birden solduğunda. Dün gece aklına gelmiş olmalıydı. Neredeyse ölüyordum ama ölmemiştim sonuçta. Omuz silktim.

"Seviyorum. Bana bilerek zarar vermediğini biliyorum çünkü" dedim. Hakan'la ilişkimize benziyordu bu da. Onu çok kolay affetmiştim. Ama sebebi gayet açıktı. Seviyordum. 

"Beni neden sevdiğini açıklıyor sanırım bu" dedi tüm vücudunu bana çevirerek. 

"Evet, bana verdiğin zarar, sana duyduğum sevgimden daha küçük. Bana öyle geliyor." dedim.  Omuzlarımdan tutarak beni  de kendine doğru çevirdi. 

"Sen gerçek olamayacak kadar güzelsin" dedi. " Her halinle, hareketinle, tavrınla çok güzelsin." deyip yanağımdan öptüğünde, nefes almayı unutmuştum.  "Hiç birini hak etmiyorsun" dedi dudaklarını yüzümden çektiğinde. Gözlerimin en derinine, derin derin bakıyordu. 

Beklemediğim bir şekilde, konuşmamız çok güzel gidiyordu. Bana ettiği iltifatlar alışkın olmadığımdan utandırsa da, sakin kalmaya çalışıyordum. Mesela bakışlarımı gözlerinde sabit tutmaya çalışıyordum. 

"Gel bak, burada ne var" deyip elimi tuttu. Beni terasın diğer ucuna götürdüğünde gördüğüm camdan kutuyla mutluluktan ufak bir çığlık atıp, elimle dudaklarımı kapattım. Çok güzel görünüyordu. 

Teras çok büyüktü. Bir tarafı açık, diğer tarafı camla kaplanmış bir oda gibi dekore edilmişti. Hatta içinde yatak bile vardı. Camlı kısma doğru ilerledik.

"Hediye kutusu gibi" dedim bir türlü bırakamadığım hayran bakışlarımı etrafımda gezdirirken. Her şey aklımdan silinmişti. Sadece Hakan'la beraber burada geçecek bir ömür düşlüyordum şimdi.

"Gel otur" dedi  benden önce gidip oturduğu iki kişilik koltuğun boş yanına vurarak. Yanına gidip oturdum. Nereden bakarsam bakayım, deniz çok net görünüyordu. Tavanı da camdandı. Gece yıldızları ve denizi bir arada izlemek çok güzel olurdu. 

"Burası çok güzel." Dedim tekrar. Ama manzaraya değil Hakan'a bakıyordum bu kez. Daha önce gelmiş olmayı dilerdim buraya.

"Seveceğini biliyordum. Seninle sahildeki balıklı kafeye gittiğimizden beri, burayı görünce vereceğin tepkiyi düşünüyordum. Sonunda gördün" dedi ve devam etti.

"Bu cam alan yoktu aslında. Senin o gün denize öyle güzel baktığını görünce, böyle ufak bir düzenleme yaptım." Dedi. Koltukta yan oturmuş bana doğru bakarak konuşuyordu. Aynı şekilde ben de sadece ona bakıyordum şimdi. Karşımdaki adam, denizin manzarasından daha güzel ve daha ilgi çekiciydi.

"Beni ne zamandan beri seviyorsun?" diye sordum birden. Soracaktım ama bu kadar ani bir şekilde soracağımı kendim bile tahmin etmemiştim. Burayı sırf benim için yaptırdığını düşündüğümde yeni değildi. Ama neden bu kadar geç söylemişti bana?

Tam dudaklarını aralamış bir şey diyecekken, cam odaya dolan telefon melodisiyle duraksadı. Cebinden çıkarıp telefonuna baktığında, bir küfür mırıldanıp, ekranda yazan ismi bana gösterdi. Arayan Nil'di. 

"İstemezsen eğer açmam" dedi bana bakarken. Melodi sesi hala camlı odada yankılanıyordu. Biz birbirimizi seviyorduk sevmesine ama Hakan'ın tüm ülkenin tanıdığı bir nişanlısı vardı. Bu durumu nasıl aşacağımız hakkında biç bir fikrim yoktu. 

"Açabilirsin" dedim mırıldanarak. Bana sorması hoşuma gitmişti. Açma desem telefonu açmazdı biliyorum. Diyecekleri bizim için önemli olabilirdi.

Sinirle burnundan bir nefes verip ayağa kalktı. Gideceğini sandım ama gitmedi. Sadece benden biraz uzaklaştı. Gergindi. Nil resmen aramıza girmişti şu an. Telefonu açıp hoparlöre verdi.  Ne konuştuklarını dinlememi istiyordu.

"Hakan, aşkım" dedi neşeli bir ses tonuyla. Dişlerimi birbirine bastırdım. Hakan'ı öptüğü o gece geldi gözlerimin önüne. Benim onları izlediğimi bile bile yapmıştı. 

" Ne var Nil!" dedi Hakan. Nil'in neşeli sesine karşılık Hakan'ın sesi buz gibiydi. 

"Dün ceketimi odamda unutmuşsun aşkım" dedi. Hızla giderken bir betona toslamışım gibi hissettim duyduğum şeyle. Hakan'da Nil'in söylediklerini duyar duymaz hızla bana döndü. Oturduğum yerde gözlerimi gözlerine diktim. Nasıl bakıyordum bilmiyorum. Hatta ne hissettiğimi de bilmiyordum. Başını sol omzuna doğru yatırıp dudaklarını kımıldatarak bana      "Yapma" dedi. Neyi ima etmişti. Ne yapıyordum ki? Sevdiğim adamın dün başka bir kadının odasında olduğunu öğrenmeme rağmen hiç bir şey yapmıyordum. Sinirimi kucağımdaki parmaklarımdan çıkarıyordum sadece.

"NE SAÇMALIYORSUN SEN!" diye bağırdığında, bunu beklemediğimden yerimde sıçradım. "Aşkım ne Nil. Dün olanlardan sonra hangi yüzle beni arıyorsun sen?" diye devam etti. Bu sefer bağırmıyor, dişlerinin arasından konuşuyordu. 

"Dün olanlardan sonra sen nasıl hala o kızın anına gidiyorsun peki Hakan? Şu an yanında olduğunu biliyorum. Sana o kızı öldürürüm demedim mi? Buna rağmen yanımdan gittin. Üstelik dün gece bize dramatik bir tiyatro izlettiniz. Tepemizden kurşunlar yağarken, tekneyle kaçtınız. Görmedim mi sanıyorsun? Her yerde o kızı arıyorlar şimdi. Yanında olursan seni ben bile kurtaramam. Sen benim yanımda olmalısın" dedi çemkirircesine. Sonrasında her şey saniyeler içinde oldu. 

Hakan elindeki telefonu cama fırlattığında,  etrafımızı çevreleyen cam tuzla buz oldu. Attığım çığlık sonrası Hakan'ın gelip üzerime kapanması bir oldu. Beni yasladığı göğsünden nefes alışlarını hissediyordum. Nefes nefese kalmıştı. Yüzünü görebilmek için kendimi geri çekmek istesem de, izin vermedi. Sadece derin nefes seslerini duyuyordum. Yaralandı mı onu bile göremiyordum. Sadece sıkı sıkı beni tutuyordu. 

Dudaklarını omzuma bastırdı ve o şekilde konuşmaya başladı. Sesi boğuk geliyordu. 

" Mutlu olmak istedim. Aşağıya seninle çiçek dikmek istedim. Bir an her şeyi bırakmak istedim. Az önce düşündüm. Seninle kalmayı istedim. Yemin ederim Ezgi. Ama izin vermezler vermeyecekler. Seni alacaklar benden. İzin vermem, veremem" dedi.

Sonra kulaklarıma belli belirsiz bir hıçkırık sesi doldu. Ağlıyordu.

Bölüm sonu...


Continue Reading

You'll Also Like

5.1M 236K 52
"Ulan bari Polat de." dedi. Sesi yalvarır gibi çıkmış gözleri beklentiyle doluydu. "Mirza demiyorsan deme ama en azından Polat de." "Sen yengeye Eli...
105K 5.8K 16
"ya siz kafayı mı yediniz çocuk daha o çocuk iki gün önce papucu yırtıldı diye ağlayan kızı gelmiş bana koynuna al diyorsunuz o yetmezmiş gibi bid...
297K 24.7K 40
*Asker Kurgusu* Güneş Milan Aksu, annesinin günlüğünü okuyarak babası hakkında herhangi bir bilgiye ulaşarak onu bulmak ister. Fakat günlüğü okurken...
40.2K 648 35
En yakın arkadaşımın abisi mi? Beni gerçekten seviyor muydu? Peki ben ona karşı birşeyler hissediyor muydum? Uyarı: küfürlü ve +18 sahneler vardır.