TOUCH

By Ros_anya

2.6K 1.1K 1.3K

"Jesse ellerini yüzümden çekti ve omuzlarıma indirdi, beni sarsmaya başladı. Hem sarsıyor hem bağırıyordu. Am... More

BÖLÜM 1 : GİRİŞ
BÖLÜM 2 : YENİ BAŞLANGIÇ
BÖLÜM 3 : ORMANDAKİ GÖZLER
BÖLÜM 4 : HASTANE
BÖLÜM 5 : OKULUN İLK GÜNÜ
BÖLÜM 6 : IŞIK
BÖLÜM 7 : SİYAH VE BEYAZ
BÖLÜM 8 : VERA'NIN SIRRI
BÖLÜM 9 : ANLAMSIZ
BÖLÜM 10 : SESSİZ
BÖLÜM 11 : ORMANA DOĞRU
BÖLÜM 12 : GECE
BÖLÜM 13 : KIRMIZI GÖZLER
BÖLÜM 14 : KARAVAN
BÖLÜM 15 : UYUYAN MELEK
BÖLÜM 16 : EVE DÖNÜŞ
BÖLÜM 17 : WILL
BÖLÜM 18 : SARIŞIN
BÖLÜM 19 : KAHVERENGİ KUYU
BÖLÜM 20 : SİHİRLİ KREM
BÖLÜM 21 : ZİHNİMDESİN
BÖLÜM 22 : KIZIL TİLKİ
BÖLÜM 24 : VIDEO
BÖLÜM 25: PRENS
BÖLÜM 26: ATEŞ
BÖLÜM 27 : ÖZÜR DİLERİM

BÖLÜM 23 : AARON

64 43 44
By Ros_anya

Restorana girdiğimizde bizi bir garson karşıladı. Aaron'un bizi beklediğini ve bizi ona götüreceğini söyledi. Kane elimi daha sıkı tutmaya başlamıştı. Garsonu takip ediyorduk. Süslü ve pahalı gözüken masaların yanından geçiyorduk. Bu masalardan birinde oturmak istemezdim. Ben zenginim diye bağıran şeyleri sevmezdim çünkü. Garson durduğunda bizde durduk. Masaya baktığımda böyle görünmesini beklemiyordum. Restorandan ayrı gibiydi. Sade beyaz bir örtü ve üzerinde canlı papatyalar... abartılı olmayan tabaklar ve iki adet güzel kokulu mum.. Ahh birde masada oturan yakışıklı Aaron. Beyaz gömlek üzerine açık mavi bir sweat ve beyaz pantolon. Bu spor tarz onu daha da genç göstermişti. Geldiğimizi gördüğünde gülümsedi ve ayağa kalktı. Elini uzattı, bende uzattım ve el sıkıştık. Ardından

"Hoşgeldiniz"

"Çok bekletmedik diye umuyorum"

"Hayır tam zamanında geldiniz buyurun "

Eliyle sandalyeleri işaret etti. Gülümsedim ve karşısındaki sandalyeye oturdum. Kane'de hemen yanıma oturdu. Şaşkın ve sakin görünüyordu. Ve gözlerini Aaron'dan çekmiyordu. Ben Kane'i incelemeyi sürdürürken Aaron konuşmaya başladı ve ona döndüm.

"Senin gelmeni beklemiyordum Kane"

Ne!? Bu ikisi tanışıyorlar mıydı yani. Kane o yüzden mi sakindi. Ama aynı zamanda da şaşkın. Bir Kane'e bir de Aaron'a bakıp duruyordum. Kane ellerini masaya koydu ve konuşmaya başladı.

"Bende Aaron'un sen olduğunu bilmiyordum"

Hâlâ ikisine bakıp duruyordum. Belki konuşmam gerekiyordu. Konuşmalıydım çünkü ikisinin de ne olduğunu söylemeye niyeti yok gibiydi.

"Birisi bana burada neler olduğunu anlatabilir mi?"

"Aaron benim dayım Vera. Annemin kardeşi."

Vay canına! gerçekten inanması çok güç bir durumdu bu. Dünya gerçekten bu kadar da küçük olamazdı ya. Kane 'in dayısı olabileceği hiç aklıma gelmemişti. Şimdi durum daha da tuhaf olmuştu. Her ne kadar kane ile çıkmıyor olsak da sonuçta ben onu seviyordum ve dayısıyla yemeğe çıkmıştık. Ayrıca bir de şu krem meselesi var tabii. Onu nasıl açıklayacağımı da hiç bilmiyordum. Düşüncelerimden Aaron'un sesiyle ayrılmak zorunda kaldım.

"Şaşkınlıktan dilin mi tutuldu Vera?"

"Dayı, sen Vera'yı neden yemeğe davet ettin?"

"Bundan senin de haberinin olduğunu düşünüyorum Kane. Vera'nın yaptığını iddia ettiği krem hakkında konuşmak istediğim için"

Konuşma sırasının bana gelmesini bekliyordum. Kane biraz gergin gibiydi.

"Evet biliyorum o kremi. Ayrıca yaptığını iddia ettiği kremi gerçekten yaptı bilgin olsun diye söylüyorum dayı"

"Tamam evlat sakin ol. Siz okuldan mı arkadaşsınız?"

Buna ben cevap vermeliydim. Ama ben daha ağzımı bile açamadan Kane atlayıvermişti.

"Kız arkadaşım. Ayrıca okuldan da tanışıyoruz, neden?!"

Kane'in bu korumacı tavrı beni şüphelendiriyordu. Ama hoşuma da gidiyordu. Dur biraz, o bana kız arkadaşım mı dedi az önce. Aman tanrım inanamıyorum. Şaşkınlıkla Kane'e bakıyordum. Aaron yine bakışlarımı sesiyle bölüyordu.

"Bunlar önemsiz detaylar. Biz buraya toplanmamızın sebebine gelelim. Değil mi Vera?"

Bana imalı bakışlar atıyordu. Sözcüklerinin ve ses tonunun da altında dolaşan imalar seziyordum. Ama hiçbir şey belli edemezdim.

"Ne istiyorsunuz benden?"

"Siz mi? Neyse buna takılmayacağım. Senden o kremi nasıl yaptığın hakkında bilgi almak istiyorum. Hepsi bu"

Artık gözüme hiç de yakışıklı görünmüyordu bu adam. Sinirlerimi bozuyordu.

"Ormandan topladığım birkaç bitkiyi birbirine kattım ve oldu işte. Hem bu neden bu kadar önemli anlamıyorum?"

Şimdi ima sırası bana gelmişti. İçimden gülümsüyordum. Yüzümü ciddi tutmaya özen gösteriyordum. Aaron kaşlarını havaya kaldırıp bana dik bakışlar atıyordu.

"Hangi bitkiler bunlar peki?"

"Üzgünüm ama hatırlamıyorum."

Ellerimi iki yanıma açıp üzgünmüş gibi yapıyordum. Hangi bitkiler olduğunu hatırlamadığıma inanmalıydı.

"Hatırlamamak sorun değil tatlım. Kremden hala biraz kalmış olmalı onu bana verirsen ben hangi bitkiler olduğunu bulabilirim"

Cidden benim bu numaraları yutacağımı zannettiğine inanamıyordum. Bu zekayla nasıl doktor olmuş aklım almıyordu.

"Maalesef kremin sonunu da dün akşam kullandık. Üzgünüm Aaron"

Aslında hiç de düzgün değildim. Ve kremim de bitmemişti ama Aaron'a güvenemezdim. Kane'e dönüp kalkalım mı diye sordum ve anında yerinden kalkıp elimi tuttu. Dayısına dönüp

"Artık gitmeliyiz dayı hoşçakal "

Dedi ve sandalyemdeki çantama uzandı. Aaron ise kolay pes edecek gibi durmuyordu.

"Durun çocuklar. Size bir şey göstermek istiyorum benimle gelin lütfen."

Şaşırmıştım. Ruh hali birden değişmiş ve hastanedeki kibar adam haline dönüşmüştü. Kane'e baktım. O da bana bakıyordu. Başımı salladım. Ve hep birlikte restoranın arka kapısından dışarı çıktık.

ANYA

Yavaş ve dikkatlice eve gelmiştim. Normalde hızlı kullanırdım ama kafam çok karışıktı ve bu şekilde hızlı gidersem kontrolü kaybedebilirdim. İncinin içinden eve bakıyordum. Işıklar yanıyordu. Mutfakta olmalıydılar. Babamın arabası görünürde yoktu. Hava iyice kararmıştı. Ormandan ayrıldığımdan bu yana yaklaşık bir saat geçmişti. Jesse hala orada olabilir miydi? İçimde bir korku yayılmaya başlıyordu. Yan koltukta duran çantama uzanıp telefonumu aradım. Çantam o kadar dolu olmadığı halde telefonu bulmam uzun sürmüştü. Hemen rehberden Jesse'i bulup aradım. Birkaç çalıştan sonra açıldı.

"Anya"

"Neredesin Jesse?"

"Eve gidiyorum bir şey mi oldu? sesin korkulu geliyor"

"Hayır. Yani sadece seni merak ettim o kadar"

"Bir sorun yok merak etme eve gidiyorum"

"Tamam dikkatli ol"

"Olurum"

Kapattıktan sonra derin bir nefes aldım. Sesini duymak iyi gelmişti. Hazır telefonu elime almışken Vera'yı da aramam gerekiyordu. Yemek bu kadar uzun sürmemeliydi. Çalıyordu telefon ama açmıyordu. İkinciye tekrar aradım. Bu sefer de ulaşılamıyordu. Kane'i aramayı denedim ama oda aynıydı. Ulaşılamıyordu. Korkmamaya ve kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum. Sonuçta Kane ile birlikteydi ve yemeğe gittiği kişi de Aaron'du. Lafa dalmış olabilirlerdi. Bir süre daha beklemeye karar verdim ve arabadan indim.

Eve doğru yürürken bahçeye giren arabanın sesiyle durdum. Hava serindi ve rüzgar esiyordu. Arabanın farları gözlerimi acıttığı için elimi gözlerime siper etmiştim. Işıktan dolayı göremiyordum. Arabanın tam ayaklarımın yanında durduğunu hissettim. Motordan yayılan sıcaklık tenime değiyordu. Farlar kapanınca elimi yüzünden çektim ve kim olduğunu görmek için baktım. Gelen Jesse idi. Arabadan inip yanıma geldi.

"Yolun ortasında durmamalısın "

nsanların bahçelerine hızla girmemelisin "

"tamam pes ediyorum"

Gülüyordu. Keyfî yerinde gibiydi. Onu gördüğüm için rahatlamıştım. Ama hala süren bir huzursuzluğun vardı.

"Seni görmek güzel ama neden buradasın?"

"istemiyorsan gidebilirim"

Arabasını işaret ediyordu.

"Onu söylemediğimi biliyorsun"

"Tamam fazla uzatmayacağım. Aradığında sesin gerçekten kötü geliyordu. Seni görmeden eve gidemedim"

Yüzümde bir gülümseme belirdi. Benim için gelmesi çok hoştu. Bir adım atıp ellerimi beline doladım ve başımı omzuna yasladım. Anında kollarını bana sarması çok etkileyiciydi. Burada olması çok iyi gelmişti.

"Sen neden dışarıdasın bu saatte?"

"Eve gidiyordum"

"Aradığında evde değil miydin?"

"Arabadaydım. Eve girmek istemedim"

"Anladım. Şimdi de eve girecektin ve ben durdurdum değil mi ?"

"Evet öyle. Ama eve girmekten daha çok hoşuma giden bir yerdeyim."

"Demek öyle"

Gülüyordu. Buradan dinlemek daha bir farklıydı. Derinden duyuyordum gülüşünü. Kalbinden.. Kalbi demişken o da çok güzel atıyordu. Acaba her zaman mı böyle atıyordu yoksa bana özel miydi bu ritim?

Konuştuğunda da hem içinden gelen sesi hem de ağzından çıkan sesi duyuyordum ve bu ikisinin birleşimi çok güzeldi.

"İçeri girmek ister misin?"

"Aslında..Hayır!"

"Bu bir soru değildi "

"Senin işin varsa başka tabii"

Kendimi kollarından kurtarmak için geri adım atmıştım. Biraz gevşetse de bırakmadı. Omuzlarımdan tutuyordu. Dövmeme değiyordu eli. Acıtıyordu ama çok fazla değildi. Dayanabilirdim sanırım.

"Senden daha önemli hiçbir işim olamaz"

Yüzü çok ciddiydi. Sinirlenmiş gibiydi. Çok fazla odaklanamıyordum. Hem kendimi kontrol etmek hem de yüzündeki duyguları anlayabilmek zordu. Zaman geçtikçe acı artıyor ve yayılıyordu. Nefes alışverişlerim hızlanmıştı çünkü aldığım nefes ciğerlerime yetmiyordu. Jesse'in fark etmemeliydi, eve gitmeye karar verdim.

"Tamam o zaman. Ben eve gideyim sende git artık hem hava da soğudu."

"Tamam o zaman yarın okulda görüşürüz"

Uzanıp yanağına bir öpücük kondurdum. Ardından hızla arkamı dönüp eve doğru yürüdüm. Eli dövmemden ayrıldığı an rahatlık yayılmıştı tüm bedenime. Kapıya ulaştığımda Jesse'de arabasına binmiş bana bakıyordu. El sallayıp içeri girdim. Sırtımı kapıya yaslayıp derin bir nefes aldım ardından odama çıktım.

~

Ilık bir duş alıp rahatladıktan sonra aşağıya inmeye karar verdim. Belki bir şeyler yerdim. Belki Vera da gelmiştir. Yarı ıslak saçlarımı düzensizce topladım ve merdivenlere doğru yöneldim.

Basamaklardan yavaş yavaş iniyordum. Aşağıdan konuşma sesleri geliyordu. Yavaş olduğum için beni duymuyorlardı ve hakkımda konuşuyorlardı. Aslında Varya hakkımda türlü yalanlar uyduruyordu, Nora ise dinliyor ve öyle şeyler yapmayacağıma dair bir şeyler geveliyordu.
Öyle şeylerin ne olduğu öğrenmek için aşağı inip konuşmanın ortasına daldım.

"Ben geldim diye susmayın sakın hakkımda konuşmaya devam edin. Ha beni de dahil edin olur mu?"

Nefes almadan konuşmuştum. Nora paniklemişti. Varya ise hiç bozmuyordu kendini. Konuşmaya devam ediyordu.

"Ah tam zamanında geldin! bende tam anneme kantinde bir çocukla öpüştüğünü ardından da başka bir çocukla sınıfta seni nasıl bastığımı anlatıyordum"

"Sen beni kendinle karıştırıyorsun"

Nora'ya dönüp konuştum

"O zaman bende bir şeyler anlatayım. Bugün okulun ortasında beni yere düşürdüğünü ve üzerime bir kova su döktüğünü ve suyun da buz gibi olduğunu sonra da kaçarak uzaklaştığını biliyor muydun?"

"O senin kızın. Yani onun doğru ya da yalan söylediğini anlayabilmen gerekir değil mi?"

Nora şaşkındı. Ayrıca da üzgün görünüyordu. Varya'ya inanmadığını biliyordum, bana inanıyordu. Doğurduğu şeyi tanıyordu anlaşılan.

Sinirleniyordum ve Vera da ortalıkta yoktu. Nora biliyor olmalıydı.

"Vera nerde?"

"Bir arkadaşında kalacakmış mesaj atmıştı bir saat önce."

"Anladım. Peki babam?!"

"Baban da şehir dışında tatlım iki gün sonra burada olacak"

Başımı sallayıp arkamı döndüm.  Tam çıkacakken Varya'nın zehirli sözcükleri beni durdurmuştu.

"Babama Veda edemedin değil mi? Ah tabi nasıl edeceksin erkeklerle yatmak varken babamı neden önemseyeceksin ki"

İğrenç iğrenç gülüyordu. Yatmak mı? Bunu söylediğine pişman olacaktı. Bardağı taşıran son damlaydı bu ve artık kendime engel olmayacaktım. Arkamı döner dönmez saçlarından tutup kafasını yere eğdim ve merdivenlere doğru sürükledim. Nora endişeyle oturduğu kanepen kalkıp peşimizden geliyor, yapmamam için yalvarıyordu ama artık çok geçti. Yaydan fırlamış bir ok gibiydim. Hem de alevli bir ok. İçimde yükselen ateşin farkına da o an varmıştım.

Merdivenler boyunca düşe kalka sürükleyerek banyoya kadar getirdim Varya'yı.  Telefonumu çıkarıp video çekmek için ayarladım. Varya'nın kafasını klozete sokup bütün gücümle bastırıyordum ve üzerine de sifonu çekmiştim. Varya'da konuşabildiği her saniyede durmam için bağırıyor, yalvarıyordu. Bütün bunları da kameraya kaydediyordum.

"ne diyordun? tekrarlasana, hadi" 

"eğleniyor musun bari? Ben çok eğleniyorum "

Sesi boğuk çıkıyordu. Bu halde bile laf yetiştirmeye çalışması inanılmaz sinir bozucuydu. Burnuma gelen yanık kokusunu algılayana kadar durmaya niyetim de yoktu. Parmaklarımın arasındaki saçlardan duman çıkmaya başlamıştı. Elimi saçlarından çektiğimde büyük bir kısmının yanmış olduğunu gördüm. Elimi çeker çekmez Varya kendini annesine doğru atmıştı. Annesi de onunla ilgileniyordu, elindeki havluyla yüzünü silmeye çalışıyordu.

Saçının nasıl yandığını anlamaması için  bir şeyler yapmalıydım. Etrafıma bakınıyordum. Küvetin yanında duran mumlar ve mumların hemen yanındaki çakmak gözüme çarptı. Hızla ve düşünmeden çakmağa uzandım. Tekrar Varya'yı kendime çektim ve çakmağı yakıp saçlarına tuttum. Çok kısa sürede olmuştu bunlar. Saçlarının yandığını hisseden Varya beni tüm gücüyle itip aynaya koşmuştu. O hızla itilince bende küvete doğru düşmüştüm ve başımı da lavaboya çarpmıştım. Biraz acıyordu ama ciddi bir şey olduğunu zannetmiyordum. Varya koşarak banyodan çıkmıştı. Kendini odasını kilitlemesini umuyordum. Düştüğüm yerden kalkıp Nora'nın yanına gittim ve kollarından tuttum

"Nora çok üzgünüm ama bu kızın söylediği şeylere dikkat etmesi gerekiyor. Benim de katlanabileceklerimin bir sınırı var"

Nora elini elimin üzerine koyup gülümsedi.

"Ben onun söyledikleri için üzgünüm. Hak etti evet biliyorum ama yine de o benim kızım ve üzülüyorum."

"Seni üzmek istemezdim Nora, biliyorsun benim için ne kadar kıymetli olduğunu"

Nora gözlerini sağ kaşıma dikmişti.

"Boş ver şimdi bunları, kaşın kanıyor pansuman yapalım"

Elimi kaşıma götürdüm. Acıyla yüzümü buruşturmuştum ve ıslaklık hissediyordum. Elime baktığımda fazlasıyla kan vardı..

Başımı salladım ve Nora'ya gidip kızına bakmasını söyledim. 

"Tamam bunu ben hallederim sen kızının yanına git"

Bir süre kanayan yaraya baktı ardından gözlerini sıkıca yumup dışarıya derin bir nefes verdi ve arkasını dönüp banyodan ayrıldı. O gidince ben de ilk yardım dolabından gerekli malzemeleri alıp odama çıktım.

Continue Reading

You'll Also Like

122K 14.8K 33
"Çok yakınımdasın kedicik. Dikkat et, ısırabilirim." "O halde sana yeni bir bilgi daha çıngıraklı." Öfkesi birden çekilmişti. "Bir Aslanın dişleri de...
6.6K 175 24
Bu kitap sizin için oylarınız benim için Eksik etmeyin olur Sonrası yazık olur
3.7M 309K 85
Ölüm uşaklarını peşime salmıştı. Soluğum korkunun soluğuna karışmıştı. Koşuyordum. Sivri dalların berelediği bacaklarım hiç durmadan hareket ediyor...
1.3M 78.6K 79
Şebekler & Denizkızları