KARANLIK ŞEHİR

By gaslann

904K 35.2K 4.9K

Bir mafya hikayesi... YAYINLANMA TARİHİ: Şubat 2021 © HER HAKKI SAKLIDIR © More

❤❤
TANITIM
1. BÖLÜM
2. BÖLÜM
3. BÖLÜM
4. BÖLÜM
5. BÖLÜM
6. BÖLÜM
7. BÖLÜM
8. BÖLÜM
9. BÖLÜM
10. BÖLÜM
11. BÖLÜM
12. BÖLÜM
13. BÖLÜM
14. BÖLÜM
15. BÖLÜM
16. BÖLÜM
17. BÖLÜM
18. BÖLÜM
19. BÖLÜM
20. BÖLÜM
21. BÖLÜM 'CEM'
22. BÖLÜM
23. BÖLÜM
24. BÖLÜM
25. BÖLÜM
26. BÖLÜM
27. BÖLÜM
28. BÖLÜM
29. BÖLÜM
30. BÖLÜM
31. BÖLÜM
32. BÖLÜM
33. BÖLÜM
34. BÖLÜM
35. BÖLÜM
36. BÖLÜM
37. BÖLÜM
38. BÖLÜM
39. BÖLÜM
40. BÖLÜM
41. BÖLÜM
42. BÖLÜM
43. BÖLÜM
44. BÖLÜM 'HAKAN'
45. BÖLÜM
46. BÖLÜM
47. BÖLÜM
48. BÖLÜM
49. BÖLÜM
50. BÖLÜM
51. BÖLÜM
52. BÖLÜM
53. BÖLÜM
54. BÖLÜM
55. BÖLÜM
56. BÖLÜM
57. BÖLÜM
59. BÖLÜM
60. BÖLÜM
61. BÖLÜM
62. BÖLÜM
63. BÖLÜM
64. BÖLÜM
65. BÖLÜM
66. BÖLÜM
67. BÖLÜM
68. BÖLÜM
69. BÖLÜM
70. BÖLÜM
71. BÖLÜM
72. BÖLÜM
73. BÖLÜM
74. BÖLÜM 'ALİ'
75. BÖLÜM
76. BÖLÜM
77. BÖLÜM
78. BÖLÜM ♦ I. KİTAP SONU
'KAYIP I'
'KAYIP II'
79. BÖLÜM
80.BÖLÜM
81. Bölüm
82. BÖLÜM
83. BÖLÜM
84. BÖLÜM
85. BÖLÜM
86. BÖLÜM
87. BÖLÜM
88.BÖLÜM
89. BÖLÜM

58. BÖLÜM

6.7K 387 66
By gaslann


Lütfen oy verip, yorum yapın. LÜTFENN :)

 Keyifli okumalar...

Öleceğimi sanmıştım. Beni kendi elleriyle ittiği, o çok sevdiğim denizde boğulacağımı düşündüm. Sevdiğim tarafından sevdiğim denize itilmiştim. İki sevdiğim, sonum olacaktı neredeyse. 

Bir keresinde bana 'çok sevdiğin deniz olurum içimde boğulursun' demişti. Beni ittiği denizde boğulmadım ama onun denizinde boğulduğum doğruydu. Pişmanlığımın geçmesi için dudaklarıma emri verdim. Öksürüklerim bittiğinde üşümekten titreyen ellerimi yanağına koydum ve ona onu sevdiğimi söyledim. İşte şimdi ölüm gelecekse gelsindi. Hazırdım. 

Bir tepki vermedi. Sadece şaşırmış bir şekilde bana bakıyordu. Beni seviyordu. Ve şimdi benim de onu sevdiğimi biliyordu. İkimizin de hala kanayan yaraları vardı. Birbirimizin ilacı olabilecek miydik?

Bu düşünceler aklımdan geçerken gözlerimi gözlerinden ayırmadım. O da aynı şekilde bana bakıyordu. Yanağımdan öptü ve sonra kulağıma eğilip fısıldayarak konuştu.

"Çok korktum" dedi. Birkaç saat öncesinde de ben ona korktuğumu söylemiştim. Her anlamda birbirimize ihtiyacımız vardı. Saçlarından süzülen sular yüzüme damlıyordu. 

Esen rüzgarla birlikte titremelerim arttı. Dişlerim birbirine vuruyordu. Hakan başımı dizinden kaldırıp, yumuşak bir şeyin üzerine koydu. Benden uzaklaşmak istediğimde elini tuttum hemen. "Nereye?" diye sordum.

"Buradayım" dedi sıcak bir ses tonuyla.  " Battaniye verin" diye bağırdı. Bakışlarını benden ayırıp, görüş açımda olmayan birilerine söylemişti.

"Az kaldı, kıyıda ambulans bekliyor. Az daha sabret" dedi ve battaniyeyi tüm vücudumu saracak şekilde örttü. Beni de kendine doğru çekti. Sırtım onun her nefes alışında inip kalkan göğsündeydi şimdi. Kalp atışlarını hissediyordum. O da üşüyordu. Ama önceliği ben olmuştum.

Rüyada gibiydim. Hakan'ın kolları arasında biraz olsun ısınmış hissediyordum. Rüyada mıyım diye arada bir başımı kaldırıp Hakan'ın yüzüne bakıyordum. Her baktığımda da göz göze geliyorduk. Bir an olsun bakışlarını benden ayırmıyordu.

Kıyıya yanaştığımızı kesilen motor sesinden anladım. Sonra Hakan battaniyeyi açıkta kalan bacaklarıma iyice sarıp, beni dikkatlice kucağına aldığında ona yardım etmek adına kollarımı boynuna doladım. Başımı da göğsüne yasladığım da saçlarımda dudaklarının dokunuşunu hissettim. Gülümsedim ama o görmedi.

Kucağında olmama rağmen gayet rahat hareket ediyordu. Yaralıydı. Canının acıdığını biliyordum. Ama hiç göstermiyordu. Bize doğru koşan ambulans çalışanlarını gördüm. Gelen sedyeye beni dikkatlice bıraktığında, yine alnımdan öptü. Hep böyle mi davranacaktı artık bana. Karnımda kelebekler dans ediyordu resmen.

"Ezgi" diye bana seslendi. Ben ise hala onun yüzüne aval aval bakıyordum. "Hı?" dedim karşılık olarak. "Sana soruyorlar, bir yerinde ağrı var mı?" Dediğinde başımda bana doğru eğilmiş soru soran doktoru yeni fark ettim. Ambulansın içindeydik. Ne ara olmuştu bu?

"Hiçbir şey hissetmiyorum" dedim başımı iki yana sallarken. Sonra avuç içimde bir sızı hissettiğinde elimi havaya kaldırdım. "Elim, elim acıyor" dedim hemen. Elim yumruk halindeydi. Ama o kadar sıkmıştım ki açamıyordum.

"Aç elini güzelim" dedi Hakan. Acıyan elimi avuç içine sığdırmıştı. Ne kadar açmaya çalışsam da olmuyordu. "Açılmıyor" dedim korkuyla. Elim böyle mi kalacaktı yoksa.

"Tamam, yorma kendini" dedi ve acıyan elimin nabzına dudaklarını değdirdi. "Çok acıyor mu?" diye sordu. Elim hala onun ellerindeydi.

"Ne acıyor mu?" diye sordum. Neden bahsediyordu. Kaşlarını çattı. "Avucun?" dedi soru sorarcasına.

"Avucum mu?" deyip elimi havaya kaldırdığımda acıdığını fark ettim. "Evet, acıyor. Ama sen nereden bildin" diye sordum. Susadığımı çoğu kez benden önce fark etmişti. Şimdi de canımın acısını benden önce hissetmişti?

"Ezgi, sen dedin ya, avucum acıyor diye. Daha az önce konuştuk" dedi. Beni anlamıyormuş gibi bakıyordu ama asıl onu anlamayan bendim. Ne zaman demiştim bunu.

"Bak şimdi acıyor işte" dedim ve avucumu açtım. Açmamla birlikte canım biraz daha yanmıştı ama sonrasında azalmıştı. Yer yer sızlıyordu sadece.

"Ezgi ne yaptın sen?" dedi. Bana kızgınlıkla bakıp tekrar avucuma çevirdi başını. Dişlerinin arasından keskin bir nefes aldığında çıkan ıslık sesi kulaklarıma doldu. Avucumda sıkı sıkı tuttuğum kolyeye takılı yüzük, derimi çizmiş. Hatta yer yer kanatmıştı. Denizin tuzu da değdiğinden iyice kabarmıştı yara.

Dikkatle avucumun içinden yüzüğü aldığında doktor hemen elime bir şeyler sürmeye başladı.

"Neredeyiz, çok üşüyorum" dedim titreyerek. Üzerimde kat kat battaniyeler vardı. Sağlam olan elimi battaniyenin altından tenime dokundurduğumda elbiselerimin olmadığını fark ettim.

"Elbiselerim nerede?" diye mırıldandım. Enerjim gitgide düşüyordu.

"Hipotermi geçiriyorsunuz Ezgi Hanım. Islak kıyafetleriniz çıkarıldı. Lütfen ani hareketlerden kaçının" dedi. Bu sefer konuşan doktordu.

Bir şey diyemedim. Titremelerim iyice artmıştı. Hakan endişeyle bana bakıyordu ama elinden bir şey gelmiyor olması onu sinirlendiriyordu. Dudaklarını ısıra ısıra kanatmıştı. Arada kısa saçlarına sertçe avuç içlerini sürüyor, fısıltıyla bir küfür savuruyordu.

Elimi, elinin üzerine koydum. Beni gerçekten bu kadar seviyor muydu? Bu duyguya hiç alışamayacakmışım gibi geliyordu. Onun beni sevmesi, benim için endişelenmesi bir hayaldi benim için. Ama şimdi canlı kanlı karşımdaydı. Beni seviyor, benim için endişelendiğini her hareketiyle gösteriyordu.

"Nabzı zayıf, bilinç kaybı da var. Gerekli işlemler hastanede yapılacak." Diyen doktorun sesini duyuyordum. Sanırım Hakan'la konuşuyordu. Ama sanki ben onların yanında değil gibiydim. Değişik hissediyordum. Bir türlü vücudumu ısıtamıyordum.

Gözlerimi beyaz ışıklı bir odada açtığımda doğrulmaya çalıştım. Hastanedeydim. Ambulanstan sonrasını hatırlamıyordum. Başımı sağıma çevirdiğimde Hakan'ı gördüm. Başını yatağa yaslamış uyuyordu. Ambulanstaki gibi hala elimi tutuyordu. Kıyafetlerinin nemli olduğunu fark ettiğimde,  üzerimdeki sayısını bilmediğim battaniyelerden birini alıp, yavaşça üzerini örttüm. Uyanmaması için mümkün olduğu kadar yavaş hareket ediyordum. O da yorgundu. 

Onu uyandırmamak için hareket etmeyi bıraktım. Kendimi daha iyi hissediyordum. Üşümem geçmişti. Kolumdaki damar yoluna bağlı bir serum vardı. Ne kadar geçti bilmiyorum ama Hakan'ı izlerken tekrar gözlerimi yumdum.

"Nasıl durumu şimdi?" diye bir ses duydum. Aylin'in sesiydi. Gözlerimi açtım. Işık yine rahatsız etmişti. Elimle engellemeye çalışırken, elimin sargılı olduğunu fark ettim. Yavaşça yataktan doğrulmaya çalıştığımda Hakan benim uyandığımı fark edip hemen yanıma geldi. Onun yardımıyla yatakta doğruldum.

"Ezgi, iyi misin?" diye sordu Aylin. Uyandığımı fark ettiğinde o da hemen yanıma gelmişti. Ali ve Kerem de odadaydılar.

"İyiyim, üşümem de geçti." dedim geçiştirmek istercesine. Ne kadarını biliyordu acaba olanların?

"Olanları anlattı Hakan. Nasıl bana yalan söyleyip gidersin Ezgi. Hala inanamıyorum sana" dedi. Haklıydı. Sürekli ona yalan söylüyordum ve o her defasında bana küsmeyip, yanımda kalıyordu. 

"Aylin, gerçekten anlatabileceğim şeyler değil. Öğrenmişsin işte. O sırada sana söyleseydim benim gitmeme izin vermezdin. Gitmem gerekiyordu" dedim. Uzanıp elini tuttum.

"Az daha suyun altında kalsan ölürdün be. Boğulmasan bile hipotermiden gidecekmişsin" dedi ve ağlamaya başladı. Sonra boynuma sarıldı. "Hep tehlikelerin içindesin ya, ne yapacağım ben seninle" dedi.

Hakan'ın "Bir de bana sor" dediğini duydum. Başımı ona doğru çevirdiğimde bana gülümseyerek göz kırptı. Rüya değildi. Birbirimizi sevdiğimizi itiraf etmiştik. Aynı duygularla dolup taşıyorduk. Çok garipti. Yoksa ölmüştüm de, farklı bir dünyaya mı gönderilmiştim. Olabilir miydi öyle bir şey?

Aylin beni sonunda bıraktığında, benden uzakta duran Ali ve Kerem'e baktım. Yüzüme bile bakamıyorlardı.

"Neden konuşmuyorsunuz?" diye sordum. Yerdeki bakışlarını bana çevirdiler.

"Konuşacak yüzümüz mü var Ezgi?. Aramışsın kaç kere. Açmadık telefonu" dedi Kerem. Çok aramıştım ama hiç biri açmamıştı telefonunu. "Başına gelenleri yeni öğrendik. Tek başına kalmana sebep olduk. Kusura bakma."

"Saçmalama Kerem. Size sabah kahvaltıda söylemem gerekirdi. Söylemedim. Benim de hatam var" dedim. Onu rahatlatmak istiyordum. Üzülmüştüm. Yalnız kaldığım için korkmuştum hatta. Ama hepsi dünde kalmıştı.

Ali ise sadece bana bakıyordu. Sırtını duvara yaslamış, omuzları düşmüştü. Tek gözünü kırparak başını salladı. Nasılsın demekti sanırım. Karşılık olarak ben de başımı olumlu anlamda salladım.

Sırtını yasladığı duvardan ayırıp birkaç yorgun adım atarak yanıma geldi. Hakan ve Aylin'in olduğu tarafa değil de diğer tarafıma geçti. Ve kulağıma doğru eğildi.

"Özür dilerim minik serçe" diye fısıldadı. Herkes odadaydı ve bu yakınlık nedense beni rahatsız etmişti. Başımı hafifçe geriye çekerek yüzüne bakıp gülümsedim. Bu hareketimle önce bir kaç saniye afalladı ama sonrasında o da geri çekildi. Ellerini pantolonunun cebine sokarak eski dik duruşuna döndü. 

"Özür dilenecek bir şey yok. Size dün gece ihtiyacım vardı. Hiç birinize ulaşamadım. Ama bilerek telefonlarınızı açmamazlık yapmadınız değil mi?" diye sordum. Tek tek ikisinin de yüzüne baktım. Hakan'a bunu daha sonra soracaktım. Onunla konuşmamız gereken bir değil, bir çok mesele vardı. Güzel meseleler. 

Ali de Kerem de başlarını hayır anlamında salladıklarında konuşmaya devam ettim. " O zaman kendinizi suçlamanıza da gerek yok. Bilseydiniz gelirdiniz biliyorum. Lütfen eski halinize dönün." Ölmüşüm de cenazeme gelmiş gibi davranıyorlardı. 

"Ya sen var ya kralsın kral" dedi Kerem yanıma doğru adımlarken. Şimdi eski Kerem olmuştu işte. Aylin omuzuna yalandan vurup "Kral değil kraliçe diyeceksin salak" dedi. Birbirleriyle atışmaları tam gaz devam ediyordu. 

"Her boku da bil" dedi Kerem'de ona karşılık olarak. Beni unutmuş kendi aralarında tartışıyorlardı.  Onlardan bakışlarımı ayırıp iki yanımda dikilen adamlara baktım. Onların da dikkat kesildiği şey ben değildim. Birbirlerine bakıyorlardı. Sadece bakıyorlardı. Bakarak anlaşmak bu muydu?  

"Ne oldu" diye sordum dayanamayarak. İkisi arasında mekik dokumaktan boynum ağrımıştı. Sesimi duymasıyla Hakan hemen dikkatini bana verdi. "Bir şey olmadı. Sen iyisin, biz mutluyuz bu kadar işte" dedi gülümseyerek. Ama gözleri aynı şeyi söylemiyordu. Bir sıkıntısı vardı. 

"Biz birazdan geliriz Ezgi" dedi Ali diğer tarafımdan. Bakışlarımı Hakan'dan alıp ona çevirdim. Bana değil de Hakan'a bakıyordu ve her nedense çok gergindi. Hakanla birlikte odadan çıktıklarında Kerem ve Aylin'in atışmaları devam ediyordu. 

"Sonra devam etseniz?" diye bir öneri sundum onlara. Yoksa sabah akşam demeden devam edeceklerdi. 

"Off, devam etmesek daha iyi olur. Mümkünse hiç konuşmamayı tercih ederim" dedi Aylin yatağın ucuna otururken. Kerem ona cevap vereceği sırada araya girdim. 

"Kerem, Hakan ve Ali dışarı çıktılar. Biraz gergin görünüyorlardı. Bir baksan mı?" dedim. Hakan bana anlatmazdı belki abisiyle olanları. Ama ben Kerem'den öğrenebilirdim. 

" Tamam, zaten burası rahat değil" dedi Aylin'e doğru. Ve trip atarcasına sırtını dönüp dışarı çıktı. Çocuk gibiydi resmen.

 Aylin, "Var ya, tam bir hıyar bu Kerem. Yoğurta katıp, cacık yapacaksın bir güzel" diye konuştuğunda, Kerem'in arkasından dediklerine gülmeden edemedim. 

"Neyse ağrın falan var mı?" diye sordu. Ağrım yoktu. Hatta kendimi çok iyi hissediyordum. Burada kalmama gerek yoktu. 

"İyiyim, doktorlarla konuşsan da ben gitsem buradan" dedim Aylin'e. Başıyla beni onayladı. "Tamam ben hemşireye sorayım. Doktorunla da görüşürüm. Sonra çıkarız" dediğinde minnetle ona baktım. İyi ki buradaydı. 

Aylin'de odadan çıktığında, odadaki sessizlik hoşuma gitmişti. Başımı geriye atıp bir süre sessizliği dinledim. Gözlerimi kapadım. Sürekli bir aksiyon içerisindeydim. Artık hem ruhen hem bedenen dayanacak gücüm kalmamıştı. Anahtarı almıştım. Sahte olanı Murat Erkmen'e verecektim. Ve sonra... Sonrasını bilmiyorum. Hakan'ın planının tamamını dinlememiştim. Nasıl kurtulacaktı ki bu insanlardan. 

Kapının açılmasıyla kapattığım gözlerimi tekrar açtım. Bizimkilerden birini beklerken içeri giren kişiyle yerimde kıpırdandım. Kapıda kimse yoktu sanırım. Yoksa böyle elini kolunu sallayarak buraya giremezdi bu adam. 

"Dün gece gördüğüm kız sendin değil mi?" dedi bana doğru adımlarken. Serdar Koçar'ın oğlu Emre'ydi. Etrafımda olası bir tehlike durumunda kendimi koruyabileceğim bir şeyler aradım. Ama yoktu. 

"Sakin ol. Sadece konuşacağım seninle" dedi. Tam karşımdaydı şimdi. Yüzüme düşen bir tutam saçı işaret parmağının tersiyle tutup, yüzümden çekti. Başımı bu hareketiyle geriye çektim. Alaylı kısa bir kahkaha attı. 

"Benim, babamın olduğu teknede böyle bir işe girişecek, hatta hırsızlık yapacak kadar cesur bir kızla tanışmak istedim" dedi. Elini medenice bana uzattığında, bu isteğine karşılık vermedim. Zorla sargılı elimi alıp onunla tokalaşmamı sağladı. Ne kadar dirensem de karşı koyamadım. 

"Korkma, sana zarar vermeyeceğim. Yani şimdilik" dedi. Dudağının tek tarafını kıvırarak üstten bir şekilde gülümsedi.  Zorlukla yutkundum. 

"Bana hiçbir zaman zarar veremeyeceksiniz" dedim. Aslında her hareketleri bana bir zarardı. Ama bunu göstermem gereken en son kişiydi. Tek gören Hakan'dı ve o beni iyileştirecekti. Cesaretim de ondandı. 

"Şimdi yüzüne yastığı bassam ve seni boğmaya çalışsam" dedi ve yavaş hareketlerle sırtımın altındaki yastığa uzandı. Yastığı birden çekmesiyle, sırtım iyice yatağa yerleşti. Sonra iki eliyle kavradığı yastığı yüzüme bastırdı. Bağırdım ama çok geçti. Yüzümdeki yastık sesimin çıkmasını engelliyordu. Çırpındım. Yine yeniden ölümün kıyısındaydım. Ve gariptir yine kimse yoktu. 

Bölüm sonu...

Continue Reading

You'll Also Like

443K 23.4K 51
Her sonun başlangıcı olduğu gibi, benim de biten sonumun başlangıcıydı bu olay... Şans verip, okumadan geçmee:) Hikayedeki karakterler ve ismi geçen...
353K 27.7K 40
*Asker Kurgusu* Güneş Milan Aksu, annesinin günlüğünü okuyarak babası hakkında herhangi bir bilgiye ulaşarak onu bulmak ister. Fakat günlüğü okurken...
1M 55.7K 42
Evin ise yediği tokatın şiddetiyle yere düşmüştü. Dudağının kenarı yeni bir darbe alırkende Kazım Ağa saçlarından koparırcasına tutup Evin'i kaldırmı...
ZEMHERİ By yudumsucan

General Fiction

119K 5.5K 14
Zemheri babası tarafından zorla evlendirilen bir kızdı. Akay ona yıllarca aşık bir adamdı. Zemheri Akay'ı sevecek mi?