KARANLIK ŞEHİR

By gaslann

910K 35.4K 4.9K

Bir mafya hikayesi... YAYINLANMA TARİHİ: Şubat 2021 © HER HAKKI SAKLIDIR © More

❤❤
TANITIM
1. BÖLÜM
2. BÖLÜM
3. BÖLÜM
4. BÖLÜM
5. BÖLÜM
6. BÖLÜM
7. BÖLÜM
8. BÖLÜM
9. BÖLÜM
10. BÖLÜM
11. BÖLÜM
12. BÖLÜM
13. BÖLÜM
14. BÖLÜM
15. BÖLÜM
16. BÖLÜM
17. BÖLÜM
18. BÖLÜM
19. BÖLÜM
20. BÖLÜM
21. BÖLÜM 'CEM'
22. BÖLÜM
23. BÖLÜM
24. BÖLÜM
25. BÖLÜM
26. BÖLÜM
27. BÖLÜM
28. BÖLÜM
29. BÖLÜM
30. BÖLÜM
31. BÖLÜM
32. BÖLÜM
33. BÖLÜM
34. BÖLÜM
35. BÖLÜM
36. BÖLÜM
37. BÖLÜM
38. BÖLÜM
39. BÖLÜM
40. BÖLÜM
41. BÖLÜM
42. BÖLÜM
43. BÖLÜM
44. BÖLÜM 'HAKAN'
45. BÖLÜM
46. BÖLÜM
47. BÖLÜM
48. BÖLÜM
49. BÖLÜM
50. BÖLÜM
51. BÖLÜM
52. BÖLÜM
54. BÖLÜM
55. BÖLÜM
56. BÖLÜM
57. BÖLÜM
58. BÖLÜM
59. BÖLÜM
60. BÖLÜM
61. BÖLÜM
62. BÖLÜM
63. BÖLÜM
64. BÖLÜM
65. BÖLÜM
66. BÖLÜM
67. BÖLÜM
68. BÖLÜM
69. BÖLÜM
70. BÖLÜM
71. BÖLÜM
72. BÖLÜM
73. BÖLÜM
74. BÖLÜM 'ALİ'
75. BÖLÜM
76. BÖLÜM
77. BÖLÜM
78. BÖLÜM ♦ I. KİTAP SONU
'KAYIP I'
'KAYIP II'
79. BÖLÜM
80.BÖLÜM
81. Bölüm
82. BÖLÜM
83. BÖLÜM
84. BÖLÜM
85. BÖLÜM
86. BÖLÜM
87. BÖLÜM
88.BÖLÜM
89. BÖLÜM

53. BÖLÜM

7.6K 394 94
By gaslann

Müzik: Seni seviyorum / Rafet El Roman

Biz neler neler, yaşadık beraber
      Kalın bir roman, kitap gibi...


Oy verip, yorum yaparsanız çok sevinirim. Keyifli okumalar...

"Yine mi?" dedi bu sefer dudaklarım. Gözlerimi sehpanın üzerinde duran yüzükten alamıyordum. Ellerim titredi. Kalbim titredi. Nefes alamıyor gibi hissettim. Ağırlık çökmüştü üzerime. Zorlukla gözlerimi yüzükten ayırıp, gözleriyle buluşturdum. Kaşlarını çatmıştı yine. Cevap vermedi. Anlamadı mı ne dediğimi? Çok mu zordu beni anlamak?

"Yine mi kandırdın beni" dedim. Sesimi kendim bile tanıyamadım. Bana ait değil gibiydi. Bir daha kaldıramazdım ki. Düşersem bir daha kalkamazdım. Hep yeni başlangıçlar yapacak gücü bulan ben, bu sefer biterdim.

" Ne kandırması Ezgi" dedi sert bir tonla. Bakışlarımı aniden ondan uzaklaştırdım. Nasıl hissediyordum, onu bile bilmiyordum. Öfkeliydim, kırgındım, üzgündüm. Bütün kötü duygular üzerimdeydi şimdi.

Bir damla yaş süzüldü yanaklarıma. Elimin tersiyle hızlıca sildim. Peşi sıra bir sürü yaşlar gelince kendimi Hakan'dan saklamak adına ayağa kalkıp kapıya doğru yürüdüm. Yüzük falan umurumda değildi. Kalbim paramparça olmuştu.

"Ezgi" diye bağırdı arkamdan. Durmadım. Ellerimi yüzüme kapatmıştım. Kolumdan yakalayıp kendine çevirdi.

"Ezgi, bana bak" dedi yumuşak bir tonda. " Lütfen" dedi yalvarır gibi. Başımı iki yana salladım. Ağlamaktan korkmuyordum. Onun göreceği düşüncesi de beni korkutmuyordu artık. Sadece yaptıklarının bende oluşturduğu yıkımı görmesini istemiyordum. Beni yaralamak için yapıyordu her şeyi ve ben yara aldıkça keyifleniyordu. Kesin öyleydi.

"Bırak beni" dedim. Ellerim yüzümü kapattığımdan sesim boğuk çıkmıştı. Bileklerimden tutup elimi yüzümden ayırmaya çalıştı. Birkaç zorlamasından sonra gücüm tükendiğinde ellerimi serbest bıraktım. Ama bakışlarımı başka yöne çevirdim.

"Kahretsin!" dedi. Sanırım çok kötü görünüyordum. "Sende açtığım yaranın bu denli büyük olduğunu bilmiyordum Ezgi. Özür dilerim." Dediğinde nemli gözlerimi öfkeyle ona çevirdim. Özür dileyince bitiyor muydu her şey? Ama öfkemi dizginleyen bir şey fark ettim. Güzel gözlerini çevreleyen kirpikleri titriyordu. Bakışlarına gerçekten pişmanlık yansımıştı. Dokunsam ağlayacak gibiydi. Bu adama karşı öfkeli bile kalamıyordum..

"Ağlayamıyordun sen?" dedi sorgularcasına. Gözlerimden akan yaşları bir türlü durduramıyordum. Sildikçe yenisi yanaklarımdan kayıp gidiyordu.

"Bırak beni!" dedim kendimi ondan çekmeye çalışarak. Ama yine başarılı olamadım.

"Ezgi, bana bir seçenek sunuldu. Nil'den ayrılabilmek için, senden o anahtarı almamı şart koştu babam. O zaman seni tanımıyordum. Babam ne derse yapacak kadar sıkılmıştım Nil'den. Anla beni de. Seni tanıdıkça hiç yanına yaklaşmadım zaten. Başka yollar düşündüm seni ve kendimi kurtarmak için. Bıçaklandığım gün, seni uzaklaştıracaktım herkesten. Ama olmadı. Bana güvenme, sevme. Hakkın. Bir şey demeyeceğim. Ama sadece beni anlamanı istiyorum" dedi gözlerimin içine umutla bakarak.

"Bu yüzük yüzünden acı çektim ben. Ölecektim belki ama boynumdan koparıp aldıklarında ben sadece seni düşündüm. Kavga ediyordun, canın acıyacak diye ödüm koptu. Ama yüzüğü alan senmişsin. Üzüntülerimin bile boşa çıktığını öğreniyorum sürekli. Sen beni anlıyor musun peki?" dedim öfkeyle. "Bir daha yüzünü görmek bile istemiyorum senin." Dedim bir kez daha kollarından kurtulmaya çalışırken. Ama bırakmıyordu.

"Ne saçmalıyorsun sen!" dedi sert tonda. Kaşlarını çatmıştı. " Bu yüzük sahte Ezgi. Aynısından yaptırdım. Oyun oynayacağız o iki ihtiyara" dedi.

Kaşlarım onun sözleriyle eş zamanlı olarak çatıldı. Yanlış mı anlamıştım. Yalan söylememişti değil mi? Histerik bir kahkaha attım. Kafayı yiyecektim. Sinirlenmiştim, bir dakika sonrasında ise içimi sevinç kaplamıştı.

"Ciddi misin?" dedim zorlukla. Başını evet anlamında salladı.

"Özür dilerim." dedikten sonra ensemden tutup yavaşça başımı göğsüne yasladı. Hala yaşlarım akıyordu. Kendimi tutmaya çalışmıyordum.

"Seni bu kadar kırdığımın farkında değildim. Kahretsin. Seni bu işlerin içinden uzaklaştırmak istedim sadece. Ama bir bok beceremedim. Beni affetme olur mu?" dedi.

Yüzümü göğsünden ayırıp gözlerine baktım. Darmadağın olmuş gibiydi. Dudaklarını araladı önce. Sonra kapattı. Bir şeyler demek istiyordu ama bir türlü doğru kelimeleri birleştiremiyordu sanki.

"Seni seviyorum Ezgi" dedi. Islık gibi çıkmıştı sesi. Yüzüme çarptı nefesi. "Seni seviyorum" diye tekrarladı. "Ama sen beni sevme. Hak etmiyorum" diye devam ederken kollarını benden uzaklaştırdı. Sonra bir iki adım geriye attı. İyice uzaklaşmıştı benden.

Aldığım itirafın şaşkınlığını yaşıyorken, olduğum yerde kalakaldım. Hissettiklerimin tarifini yapamazdım. Benden nefret ettiğini düşündüğüm adam, hayatına mecburen aldığını düşündüğüm beni seviyordu. Rüyada mıydım? 

"Seni korumak için sana kötü davrandım. Beni sevmemeni sağladım ki kirli, karanlık çevremden uzak kal istedim. Ama seni ne kadar uzaklaştırmaya çalışsam da bir şekilde en orta noktasına düştün." dedi. Aramızda iki adımlık mesafe vardı ve biz sadece birbirimizin gözlerine bakıyorduk. Ben şaşkındım, o pişman.

"Kendimi kurtarmak için anahtarı almayı kabul ettim. Ama şimdi hem kendimi hem seni kurtarmak için o anahtara ihtiyacım var. Seni korumak için senden yardım isteyeceğim. Yarın gece o anahtarı oradan al ve sahte olanı babama ver" dedi.

"Sonra" diye sordum korkuyla. Beni yanından göndermek mi isteyecekti yine.

Zorlukla yutkundu. Derin bir nefes aldı dişlerinin arasından. " Sonrasına o zaman bakarız" dedi. Her şey bitince gideceksin demişti bir kere. Yine öyle demesini bekledim. Ama demedi. Git demedi bu sefer. Her zaman ben gitmek isterken, o izin vermemişti. Ama şimdi git diyecek diye ödüm kopmuştu. Hissettiklerimi hareketlerime yansıtamıyordum. Çünkü beni istemiyor diye düşünmüştüm. Ama peki şimdi beni tutan şey neydi? Kalbimi Hakan'a açmamı engelleyen şey neydi?

Aramızdaki mesafeyi cesur adımlarla kapattım. Yanına kadar gittiğimde elinde tuttuğu yüzüğü aldım. Gerçekten aynısı gibiydi. Hiçbir farkı yoktu.

"Nasıl yaptın bunu?" diye sordum yüzüğe bakarken. Onun ise bana baktığına emindim. Cevap gelmediğinde başımı yukarı kaldırıp yüzüne baktım. Tahmin ettiğim gibi bakışları üzerimdeydi.

"Seni limana aldıkları o gün. Kendimde değildim. İlaçlarla uyutmuşlardı. Uyanık olsam zaten direkt gelirdim yanına. Tek kaldın orada. Koruyamadım seni" dedi. Gözlerinde gördüğüm pişmanlık sesine de yansımıştı bu sefer.

"Uyandığımda bir gün geçmişti. Eve geldiğimde sen yoktun. Eşyaların yoktu. Yoktun. Hissettiğim boşluk beni sana getirdi. Sensiz asla dolmayacak bir boşluk. O zaman karar verdim işte. Bu güç her ne ise, ona sahip olmalarına izin vermeyecektim. Yüzük bendeydi biliyorsun. O zamanlar kopyasını çıkarmıştım. Nedenini bilmiyorum ama garantici davranmak istedim. İyi ki yapmışım, kurtulmanın tek yolu bu" dedi. Yaptığına kızsam da öfkelensem de o doğru olduğuna inanmıştı bir kere. Beni koruyacağını bildiğinden, ne olursa olsun yapardı. Daha önce yaptıkları gibi.

"Ve şimdi babam farkında olmadan bize bir çıkış yolu çizdi. Sadece gerçek yüzüğü alacaksın. Sonrasında biz kenara çekilip, onların arasındaki savaşı izleyeceğiz. Uzaktan. Asıl güç biz de olacak. Ama onlar bilmeyecek" dedi. Sesi güven bana diyordu. Anlattıklarına kendi o kadar inanmıştı ki, ben inanmıyorum diyemezdim.

"Sana söz veriyorum, bir daha zarar görmene izin vermeyeceğim. Ne ben ne de bir başkası. Kimse sana zarar veremeyecek" dedi yüzümü ellerinin arasına alırken. Alnıma küçük bir öpücük kondurdu. Nefesimi tuttum. Anda değildim artık. Nerede olduğumu bilmiyordum. Belki bir bulutun tepesine kadar yükselmiştim.

"Ezgi" diye adımı seslendiğinde tekrar ana döndüm. Elleri hala yanaklarımdaydı. Benden bir cevap bekliyordu. Başımı tamam anlamında salladım. O da hareketime eşlik ederken sıcak ellerini yüzümden uzaklaştırdı.

"Ben gitsem iyi olacak" dedim birkaç adım geriye giderken. Duygularım birbirine girmişti. Beni seviyor olmasına bile sevinememiştim doğru düzgün. Yarın yapmam gereken işin stresi sarmıştı tüm bedenimi.

"Tamam, dinlen. Yarın akşam için de bir şey düşünme. Ben yanında olacağım" dedi güven veren sesiyle. Ona cevap vermeden arkamı dönüp kapıya ilerledim. Dışarı çıktığımda derin bir nefes alıp sırtımı kapalı kapıya yasladım. Sadece uyumak hiçbir şey düşünmemek istiyordum.

Sık aldığım nefesler normal temposuna döndüğünde müştemilata doğru ilerledim. Eve girdiğimde direkt odaya gittim. Tek kişilik yatak vardı ve Aylin uyuyordu orada. Onu uyandırmadan dolaptan bir battaniye alarak tekrar salona döndüm. Kendimi koltuğa bıraktığımda telefonumdan saate baktım. Yeni 11 olmuştu. Daha uyumak için erkendi ama gözlerim öyle demiyordu. Kapanmak için ısrar ediyorlardı. Kalbimin çırpınışlarını duyuyordum gecenin sessizliğinde. Sevdiğim adam bana beni sevdiğini söylemişti. Yeni yeni anlıyordum nasıl büyük bir şey olduğunu. Duyduklarım gerçek miydi? Kendi içimde muhakemesini yapamamıştım daha. Yarın akşam olacaklar yüzünden duyduğum itirafın tadını çıkaramıyordum. Daha fazla dayanamayarak Hakan'ın beni sevdiğini söylediği an gözlerimin önünde tekrar tekrar oynarken, gözlerimi kapattım. 

Gözlerimi kapatmamla açmam bir olmuştu. Kapattığımda etraf karanlıkken şimdi aydınlıktı. Ne ara uyumuş, ne ara uyanmıştım. Yanımdaki sehpaya koyduğum telefondan saate baktığımda 10 olduğunu gördüm. Bu kadar saat uyumuş olmamamı şaşırayım, yoksa göz kapatıp açmamla o kadar saatin geçmesine mi şaşırayım bilemedim.

Sırtımı koltuktan kaldırdığımda, gelen konuşma sesleriyle yarı kapalı gözlerimi açıp karşıma baktım. Ada tezgahın etrafında oturan üçlüyü görmemle kaşlarımı çattım.

"Sessiz ol dedik. Uyandırdın işte" dedi Ali, Kerem'in kafasına vururken bana bakıyordu. Ne ara gelmişlerdi bunlar. Yüzüme dağılmış saçlarımı ellerimle geriye doğru itekledim. Üzerimdeki battaniyeyi kaldırıp masada oturan üçlüye baktım.

"Hayırdır?" dedim sorgularcasına. "Neden buradasınız?" Ankara'da olduklarını biliyordum ve sabahın köründe burada olmalarını ise hiç beklemiyordum.

"Sabaha doğru geldik Ankara'dan. Acıktık. Siz de acıkmışsınızdır diye yanınıza geldik. " dedi Kerem ağzı doluyken. "Ağzındakileri bitir de öyle konuş" diye Ali'den bir şamar daha yedi. Aylin yüzünde kocaman gülümsemeyle onları izliyordu. Dün deli gibi korkan arkadaşım mıydı kendisi? Tamam her ortama, insana uyum sağlayabilen birisiydi, ama bu kadar hızlı olmasını beklememiştim. Birkaç gün daha yaşadıklarının etkisi sürer sanmıştım.

"Kusura bakma uyandırdık minik serçe" dedi Ali bakışlarını Kerem'den bana çevirdiğinde. "Gitmeyelim uyuyorlardır dedim ama dinletemedim Kerem'e. Nedense burayı pek sevdi bu gün." Dedi imalı ses tonuyla. Bendeki bakışları bu sefer Kerem'in üzerine düşmüştü. Ne demek istediğini anlamamıştım. Başım çatlayacak kadar ağrıyordu.

"Yok önemli değil. Çok uyumuşum zaten, başım bile ağrımış" dedim geçiştirmek için.

Ali tam bir şey diyecekken çalan kapıyla bakışlarımı kapıya çevirdim. Ayakta olduğum için ilerleyip kapıyı açtım.

"Uyy, ha bu bizimm deli oğlan tutturdi burada kahvaltı yapacağum diye. Anasıni yormak için her şeyi yapıyor" diye söylene söylene içeri giren Fadime teyzeydi gelen. Onun bu söylenerek şiveli konuşmalarına bayılıyordum.

Elindeki tepsiyi alıp masaya koydum. Kahvaltılık bir şeyler hazırlamıştı. Gerçekten mahcup oluyordum bu hareketlerine karşı. 

"Kim hazırladı sofrayı" dedim masaya bakarken. Fadime teyzenin getirdikleri dışında bir sürü başka şeylerde vardı. Bu kadar şeyi kim yiyecekti acaba?

"Ali abiyle ben hazırladık. Aylin'den bekledik ama kılını bile kıpırdatmadı." Dedi Kerem Aylin'e doğru. Sürekli Aylin'e laf vurma peşindeydi.

" Pardon da.." dedi Aylin sırtını yaslandığı sandalyeden ayırıp dikleştiğinde.

"Senin için neden kılımı kıpırdatayım" diye sordu. Kerem, Aylin'i daha tanımıyordu. Ne kadar zor biri olduğunu bilmeden ona bulaşıyordu ama olanlara bakılırsa öğrenmesi yakındı.

" Helal be" dedi Ali Aylin'e doğru. Ben de güldüğümde Kerem'in yüzü kıpkırmızı olmuştu. Böyle bir cevap beklemiyordu. Fadime teyze de oğlunun bu halini görünce öksürerek tepki gösterdi. Herkes onun öksürme sesiyle kendini toparladı. Aylin bile annesinin yanında böyle dediği için bir parça pişman olmuştu. Yüzünden belliydi.

Onları masada o halde bırakıp banyoya ilerledim. İşlerimi halledip çıktığımda başım hala ağrıyordu. İştahım da yoktu ama yine de masada bulunmak için yanlarına ilerleyip oturdum.

Tabağıma birkaç parça kahvaltılık aldım. Masadaki eksikliği tek ben fark ediyordum sanırım. Hakan yoktu ve ben onunla hiç doğru düzgün masada yemek yiyememiştim. Başkaları varken, o olmuyordu.

"Hakan'ı çağırmadınız mı?" diye sordum çayımı yudumlarken. Önemsiz bir şeyden bahsediyormuşum gibi görünmeye çalışıyordum.

"Hakan şehir dışına çıktı" dedi Kerem sakince. "Gelmez birkaç gün" diye devam etti. İçtiğim çay boğazıma takıldığında öksürürken Ali hemen yanıma geldi ve  sırtıma yavaş bir şekilde vurmaya başladı. Şaşırmıştım. 

"İyi misin?" diye sordu öksürüklerim kesildiğinde. İyi değildim. Bu akşam ben o adamların yanına gidecektim. Yanımda olacağını söylemişti ama şimdi İstanbul'da bile değildi.

Beni tek mi bırakmıştı?

Bölüm sonu...

Continue Reading

You'll Also Like

198K 10K 49
Klâsik gerçek aile kurgusuna benzer ama daha olası bir kurgudur; Kızımız eski ailesinden gördüğü baskılar sonucu 18 yaşında ayrı bir eve taşınır ora...
ZEMHERİ By yudumsucan

General Fiction

224K 9.4K 22
Zemheri babası tarafından zorla evlendirilen bir kızdı. Akay ona yıllarca aşık bir adamdı. Zemheri Akay'ı sevecek mi?
3.2M 169K 42
Heja güzelliği ve cesaretiyle Amed'e nam salmış kadın. Ağir yakışıklılığı ve bastığı yeri titreyișiyle Amed'in saygı duyulan ağası... Kadın çok sevd...
1.2M 74.8K 76
"Hiç bir aile karesinde yerim yokmuş ki benim" Ben Buse. Buse Yalın olarak doğmuştum ve şimdi Buse Gamzeli olarak ölecektim. Bu ruhu ölmüş, bedeni ya...