Ahu ile Cengiz

By Elyios

176K 13K 3.9K

Yazgı kartları karıştırır, biz de oynarız, diyordu Arthur Schopenhauer. Kartları ben dağıtmış, geri çekilmiş... More

0.1
0.2
0.3
0.4
0.5
0.6
0.7
0.9
1.0
1.1
1.2
1.3
1.4
1.5
1.6
1.7
1.8
1.9
2.0
2.1
2.2
2.3
2.4
2.5
2.6
2.7
2.8
2.9
3.0
3.1
3.2
3.3
3.4
3.5
3.6
Merhaba
3.7
3.8
3.9
4.0
4.1
4.2
4.3
4.4
4.5
4.6
4.7
4.8
4.9
5.0
5.1
5.2
5.3
5.4
5.5
5.6
5.7
5.8
Merhaba
5.9
6.0
6.1
6.2
6.3
6.4
6.5

0.8

2.6K 179 67
By Elyios

Cengiz ASOĞLU

"Cengiz!"

Tüm evde yankılanan gür sesle, yayıldığım koltuktan biraz doğruldum. Timuçin'in haykırışına bakılırsa bu sefer cidden ev başımıza yıkılıyor olmalıydı, duşa kabin kafasına düşmüş olsa bile şaşırmazdım.

Ama salona bornozla dalan ev arkadaşıma şaşırmadan edemiyordum.

"Üstünü giymeden salona fırlamak için ne gibi bir nedenin var Timuçin?" Hayır, banyodan fare çıkmış falan desem hiç öyle bir ortam da değildi ki. Belki klozetten yılan çıkmış olabilirdi gerçi, haberlerde neler neler görüyorduk. Çamaşır makinesinin içinde aylarca yaşıyorlardı sinsice. "Cengiz ben bu sefer öldüm."

Pekala, en azından tek başına ölüyor diye sevinerek evin başımıza yıkılmadığına şükür mü etseydim, yoksa arkadaşımın yasını mı tutsaydım?

Kararsız bir durumdu.

"Gerilim filmi gibi bir adamsın," diye söylediğimde salonun ortasına yürüdü ve perdelerin açık olmasını zerre umursamadan volta atmaya başladı. "Yiğidin malı meydanda olur kardeşim, çok haklısın ama Efsun hanım bu sefer bizi teşhircilikten hem polise verir, hem de evden atar."

"Ya boş ver Efsun hanımı falan, geleceğim söz konusu burada!" Alayla güldüm ve kaşlarımı kaldırarak unuttuğu çok önemli bir noktayı hatırlattım. "Eslem yan binadaki kızlara şov yaptığını duysa geleceğin diye bir şey olmaz, farkında mısın?"

Koşarak pencereye doğru gitti ve perdeleri kapattıktan sonra mutsuz yüzüyle tekrar bana döndü. "Gerçi geleceğimiz diye bir şey artık olmayabilir ama yine de sadakatime zeval gelmesin." Oturuşumu tamamen düzelttim ve telefonu kilitleyerek, kenara koydum. "Hayırdır, banyoda ölümcül hastalık teşhisi mi koydun kendine?"

"Ya gevşek herif, her şeyi alaya almasana." Omuz silktim, ciddiye alınacak bir tarafı yoktu. Tabii, sararmış yüzü dışında. "Daha yirmilerimin başında bitirdiler beni, gençliğimi elimden aldılar. Beni diri diri mezara koydular."

"Çüş amına koyayım," diye tepki verdiğimde bana döndü ve ağladı ağlayacak bir suratla "Eslem'e ne diyeceğim ben? Hayatımızın bittiğini nasıl açıklayacağım? Nasıl evlilik teklif edeceğimi bile düşünmüştüm!" dedi.

Ya sabır çekerek, dirseğimi dizime yasladım ve "Hayatına başlatma da doğru düzgün söyle, amma konuştun," dedim.

"Benim kıymetlimde garip şeyler çıkmış, inanabiliyor musun? Sarı sarı, iğrenç her biri. Kısır olabilirim, bulaşıcı bir hastalığa sahip olabilirim. Hukuken evlenme engeli mi bu? Gerçi olmasa bile Eslem'e bunu yapamam, benim yüzümden hiç çocuğu olmaması-"

Gözlerim büyürken "Ne olur sus artık, tamam, anladım." diyerek araya girdim. Acıtasyonun dozunu o kadar kaçırmıştı ki oturup ağlayacak gibi duruyordu. Sanki kısır kalsa sırf bebeği olmayacak diye Eslem onu terk edecekmiş gibi dizlerini dövmediği kalmıştı bir.

"Doktora git?" Kafasını hızla salladı, bu müthiş fikir aklına daha önce gelmişti demek. Timuçin'in zekası için hala bir umut olmasına sevinmiştim. "Gideceğim, hem de hemen. Devlet Hastanesi'ne bu saatlerde gidersek randevumuz olmasa da bekleyerek doktoru görebilirmişiz."

"Aman, bir saniye bile geç kalma. Allah korusun, kökten sünnet olmak zorunda kalırsın," dediğimde panikle "Tövbe de," demişti.

"Sen de gel Cengiz," diyerek yalvarma moduna geçtiğinde güldüm. "Elinden tutup, eczaneden ilaçlarını da alayım mı?"

"Kötü bir haber alırsam tek başıma kaldıramam, düşünsene. Ya bulaşıcı hastalığın var ve evlenemezsin derse? Ya bu amansız bir hastalığın belirtisi ise?" Durdu ve dehşetle büyüyen gözlerini bana dikti. "Ya AİDS falan olduysam?"

"Yavrum abartma artık, hadi kalk git doktora. Şimdi sen gece uyuyamazsın da," Timuçin iki üç adım atarak dibime kadar geldi ve yanıma oturdu. Şükür ki dikkatli bir oturuştu ve müstehcen görüntülere şahitlik etmemiştim. "Sen de gel işte."

"Timuçin, cinsel organını göstermeye niye ben de geleyim kardeşim? Düzgünü nasıl oluyor diye açıp benimkini de mi göstereceğiz?"

"Belki kan tahlili yapılır ya da ne bileyim idrar falan, ne var gelsen ayrıca. Ben senin sünnetine gelmiştim!" Bir insanın belden aşağısından başka hiçbir şeye kafası çalışmayan, hatta orası dışında bir neden bile bulamayan bir çocukluk arkadaşı olabilir miydi ya?

Hayır, bu saçmalık tek beni mi bulmuştu onu merak ediyordum. Çocuk resmen idrar kutusunu taşımam için beni yanında götürmek istiyordu. "Timuçin hadi git şuradan ya, bak mesai saati bitecek tüm gece bunu düşüneceksin."

"Sana verdiğim emeklere yazıklar olsun! Korkuyorum diyorum oğlum, ya kötü bir şey çıkarsa?"

"Hay sikeyim ya, tamam." Bıkkınlıkla nefes verdim ve "Tamam, yeter ki kendini acındırmayı bırak," diye devam ettim.

"Sen adamsın!" diyerek yerinden fırladı ve arkasına bile bakmadan banyoya koşarken "Ben on beş dakikaya hazır olurum, hemen gidelim," direktifini vermeyi de atlamadı.

Timuçin'in cinsel organını da doktora götürmedim demezdim artık.

...

"Koridorun sonundan sağa dönün, en sondaki kapı." Kadının yönlendirmesine "Teşekkürler," diye cevap vererek o tarafa doğru yöneldik. "120 diyor sırama, bu adam 120 kişiden sonra ya benim derdimi yeterince dinlemezse? İnsanın beyni akar."

Sağlık sistemi eleştirisini bile penisine gelen bela üzerinden yapan arkadaşımı duymazlıktan geldim çünkü cevap vermeye başlarsam artık ağzını burnunu kıracaktım.

Allah korusun kanser olmuş gibi davranıyordu, çükünü baltayla koparmama saniyeler kalmıştı. Ayrıca tam bir mal gibi tramvayda hastalığı araştırası tutmuştu, elbette telefonu asla gizlemeden.

Beyninin penisinde olduğu da kanıtlanmıştı, yara çıkar çıkmaz beyinsiz gibi davranmaya başlamıştı.

Bize tarif edildiği gibi son kapının sol tarafına doğru durarak, ekranı görebileceğimiz bir yere geçtik. "Emrah'mış doktorun adı, sana güven veriyor mu ismi?"

Altı senelik tıp fakültesi eğitiminin ne önemi vardı ki, sen bana ismi güven veriyor mu onu söyleyeceksin. Bundan daha önemli ne olabilirdi? "Timuçin, bak zaten hastanedeyiz. Ağzını burnunu kırıp acile bırakırım seni, sus artık."

Hayır, cinsel organı için hastaneye gelmiştim. Bir de aptal konuşmalarını dinliyordum, ayaklarıma kapanması gerekirken kafamı ütülüyordu.

"Sen nasıl bu kadar rahatsın? Ya ciddi bir şey çıkarsa?" Derin bir nefes verdim, bu çocuk cidden bir sınavdı. "O yaralar elinde çıksa elim kesilecek diye ağlar mıydın Timuçin?"

"Bilmem, hayır sanırım."

Cevabına karşılık gülümsedim, samimiyetten yoksun ve cinnete beş kala gülümsememdi bu benim. "E o zaman penisinde çıktı diye niye ağlıyorsun? Ayrıca hele bir göster, sıkıntı çıkarsa o zaman üzülürüz."

"Üzüntüyü bile tasarruf moduna almışsın, sen bu kalpsizlik olayını abarttın. Bu neden oluyor biliyor musun?" Neden, der gibi kaşlarımı kaldırdığımda hemen devam etti. "Manitacılıktan uzak kalıyorsun diye, kaptır gönlünü birine bak nasıl kalbini ısıt-"

"Timuçin," Susarak, bana baktı ve endişeli bir şekilde yutkundu. "Müthiş fikirlerini kendine sakla," dediğimde anında kafasını sallamıştı. Bu çocuk harbiden asla pes etmiyordu.

Timuçin'in gerçekten sesini kesmesiyle, duvara yaslanarak kollarımı bağladım. Bir süre zemini seyrettim, daha sonra kafamı kaldırarak koridordan geçen insanları inceledim. Son durağım da geldiğimiz yer olan sol taraftı, gözlerimi oraya çevirdim ve tekrar önüme döndüm.

Gördüğümü algılamam birkaç saniye sürmüştü. "Aa bizim kızlar?" diye mırıldandığımda Timuçin bana döndü ve Ahu yanındaki Nisan'a bir şeyler söyleyerek bize doğru yöneldi.

"Cengiz, merhaba." Ahu endişeli gülümsemesi ile ilk bana, daha sonra da Timuçin'e selam vermişti. O sırada Nisan da kafasını bize bakarak sallamıştı. "Merhaba."

"Bir sorun mu var?" diye sorduktan sonra duraksadı ve mahcup bir tavırla gülümsedi. "Yani, burada olduğunuza göre bir sorun elbette vardır. Önemli bir şey değildir umarım?"

Yüzüme sabitli bakışlarına karşılık verirken, gözlerinde gerçek bir endişe gördüğüme emindim. İstemsizce gülümsedim.

Ahu gerçekten tatlı bir kızdı.

"İnşallah değildir," diyen Timuçin saçma bir giriş yaptığında göz devirdim. "Rahatsız olan sen misin?" Timuçin kafasını salladığında Ahu üzgün bir ifadeyle "Neyin vardı?" diye sordu.

Hay sikeyim ya.

Timuçin'e bıraksam penisinin hikayesini dökeceği için "Egzama," diye atıldım. Aklıma ilk gelen cildiye hastalığı bu olmuştu, hem yaygındı da. "Egzama olmuş da, onu göstereceğiz."

"Aa öyle mi? Ben de onun için buradayım." Nisan heyecanla atıldığında, kafamı duvara vurmak istemiştim. Beynini sikeyim Cengiz, onca hastalık arasından onların buraya gelme sebebini buldun ya, cidden aklına sıçayım.

"Geçmiş olsun," Timuçin gergin bir gülümseme ile Nisan'a cevap vermişti. Egzama hakkında çok az şey bildiğini tahmin etmek zor değildi, zaten genel kültür deyince akla gelen ilk isim de o olmazdı. "Çok kötü, değil mi? Havalar değişiyor ya korkunç bir atak dönemi, saçlarım resmen avuç avuç dökülüyor."

"Ya, evet evet. Benim de öyle, neredeyse kel kalacağım." Keşke bir de abartmasaydı, keşke ya.

"Mantar kaynaklıymış gelmeden biraz araştırdım, aslında tek başına saç dökülmesine neden olmazmış. Onu da soracağım doktora," Aklına bir şey gelmiş gibi durdu ve devam etti. "Senin doktorun hangisi bu arada?"

"Emrah." dediğinde Nisan memnun bir tavırla gülümsedi. "Hah iyi, benimki Güzin. Sen de sor ben de sorayım, iki fikir almış oluruz?" Gerçekten ağlamak üzereydim, Timuçin'in penisinden bir gün ölesiye utanacaksın deseler kırk sene bu durumu düşünemezdim.

Ne vardı bu pezevenk tek başına buraya gelse, düştüğümüz haller içler acısıydı.

"Tabii, sorayım." Bana kaçamak bir bakış attığında, nasıl soracağım demek istediğini anlamıştım. Ama bu beni alakadar etmezdi, bu çukura bizi o soktuğuna göre sorumluluk bana ait değildi.

"Benim sıram," Nisan çantasını hızlıca Ahu'ya verdi ve elindeki kimlikle doktorun odasına girdi. Ahu da bize dönerek "Fazla panik yaptı, dökülen saçlarının tekrar çıkmayacağını düşünüyor." diye açıklamada bulundu.

"Neden çıkmasın ki?" diyerek aynı bir ayı gibi konuşan Timuçin'e Ahu olmasa söyleyecek bir çift sözüm vardı. Ulan dalyarak, madem kızın saçlarına neden çıkmasın ki diyebiliyorsun, penisim neden kesilsin niye diyemiyorsun, tarzı bir şeyler olabilirdi.

"Kalıcı dökülmeler oluyor ya bazen, zaten kansızlığı falan da var. O da dökülme yapıyor, iyice panik oldu." Ahu bir anne edasıyla konuştuğunda, kaşlarımı kaldırdım. Grubun en çıtı pıtısı gibi duruyordu ama içinden anaç bir tip çıkmıştı resmen, Nisan şu ilaçları kullanır diye sıralasa şaşırmazdım.

Bizim yaşlarımızda rastlamadığım bir tipti.

"Bir şey yoktur ya, en kötü saç ektirir?" dediğimde güldü. "Aman, sakın bunu ona söyleme. Kadınlarda tutması zor oluyormuş falan, bir ton yakınır."

"Ha, tamam." diyerek kafa salladığımda gülümsedi. Timuçin çoktan bize karşı ilgisini kaybetmişti, düşük matematiği ile sıranın kaç kişi sonra ona geleceğini hesaplamaya çalışıyor olmalıydı.

"Sizinkiler ne yapıyor? Batu yeni bir yerde sahne almaya başlamış sanırım?" dediğinde kafa salladım. "Yok ya, bir iki seferlik. Asıl yerinde sabit yoksa." O da kafa sallayarak, tepki verdi ve kısa bir süre çevreye baktığında jetonum yeni düşmüş gibi "Sare neden sizinle değil?" diye sordum.

"Borçlarda hoca yoklama alıyor, son derse kadar da kağıtları dağıtmadı." Memnuniyetsiz bir ifade ile yerinde kıpırdandı. "Bitmesini bekleseydik randevuyu kaçıracaktık, Sare de bizim yerimize imza atmak için derste kaldı." Kafamı olumlu anlamda salladığım sırada Ahu aniden bana dönerek "Gereksiz açıklama yaptım, değil mi?" demişti.

Şaşkınlıkla üzgünlüğü bir arada barındıran ifadesine istemsizce gülerek "Hayır, niye gereksiz olsun? Ben sordum sonuçta," dedim. Beni onaylasa da hala gereksiz açıklama yaptığını düşünüyor gibi benden tarafa bakmayarak, varlığımı bir süre reddetti. "Hah, sonunda." Timuçin bana dönerek, doktorun kapısını işaret etti ve seri hareketlerle içeri girdi.

Bir süre sessizce arkadaşlarımızı bekledik, Timuçin yeni girmişti ama Nisan içeride bayadır duruyordu. "Acaba Nisan'a bir baksan mı, epeydir içeride?" Ahu kapıdaki gözlerini bana çevirdi ve gülümsedi. "Nisan için değil de doktor için endişelenmeye başladım, kadını sorularıyla esir etmiş olabilir."

"O kadar mı ya?" diye tepki verdiğimde beklemeden "O kadar," demişti. Gerçi haklı olabilirdi, çok fazla rastlaşmasak da gördüğüm Nisan genelde soğuk görünüyordu. Az önceki haline bakınca, endişeli olduğunu anlamak benim için bile kolaydı.

Ahu bir şey söyleyecek gibi bana döndüğü sırada Nisan odadan çıktı ve hareketlilik ile Ahu'nun ilgisi anında ona kaydı. "Ne dedi doktor?" diye sorduğunda Nisan çantasını ondan aldı. "Egzama işte, klasik. Şampuan verdi, bir de kaşıntı için losyon. Ayrıca saç dökülmesi yapmazmış, kalıcı olması da baya zormuş. Beni de epey dinledi, saç diplerime de baktı. Geçiştirilmiş gibi hissetmedim."

"Oh, iyi iyi. Rahatlamışsındır artık," dediğinde Nisan kafasını olumlu anlamda salladı. Ben de "Geçmiş olsun, saçların bir süre daha seninle demek ki." diyerek araya girmiştim. Huzurlu bir gülümseme ile "İnşallah ya, gerçekten bir kel kalmam eksik." demişti.

Kel kalmak deyince bile tüylerim diken diken oluyordu, gerçekten kızları bilmiyordum ama bu mevzu erkeklerin karabasanı falan olabilirdi.

"Neyden olurmuş bu?" diye sorduğumda Ahu kınar bir tavırla Nisan'a bakarak "Neyden olacak, sinir stresten hep. Kafaya takmadığı hiçbir şey yok ki," dedi.

Bir şey söylememe fırsat kalmadan Timuçin de odadan çıktı ve yanımıza adımladı. Yüzündeki ay kadar büyük gülüşe bakılırsa beyefendinin doğacak çocukları tehlikede değildi.

"Sana ne dedi, kaşıntı için losyon falan verdi mi?" Nisan hala başka bir doktordan ipucu alabilmek umuduyla Timuçin'i sıkıştırdığında gergin bir şekilde kıpırdandım. Pot falan kırarsa yanardık. "Yok bende kaşıntı yoktu," Nisan'ın kaşları çatılırken hastalığın en net belirtisi hakkında beyinsiz arkadaşımın beyanını nasıl toplayacağımı düşünüyordum.

Fakat gerek kalmamıştı çünkü sıçtığını sıvayarak, olayı geri dönülmez bir noktaya getirmesi saniyeler sonra gerçekleşmişti.

"Üreme sistemimde hiçbir sıkıntı olmazmış, şükürler olsun!"

Hay pot kıracak diye düşünen aklımı sikeyim, şom ağızlılığım tutmuştu resmen.

Ne olur, yer yarılsın ve ben önce bu akılsızı, sonra da kendimi içine atayım. Deve kuşları gibi kafamı kuma gömmek istiyordum, Nisan'ın aksine Ahu'nun bakışları şaşkın bir halden çekingen bir tavra büründüğünde kafamı duvara vurmak için geç olup olmadığını düşündüm. Gerçi niye kendiminkini vuruyordum ki, kafasının içi bomboş olan Timuçin ne güne duruyordu?

Ben Timuçin'i nasıl döveceğimin planını yaparken Nisan beyinsiz arkadaşımdan tiksinirmişçesine "Aman aman ne mutlu sana," demişti.

Ahu'nun sessizliği ve benim bakışlarım ile Timuçin birkaç saniye şaşkınca bize baktı, aklı başına saniyeler sonra gelmiş olacak ki büyüyen gözleri ile "Yani egzama etkilemezmiş, vücudun da her yerinde çıkıyor ya?" demişti. Gözlerim istemsizce bu rezillikle kapanırken, kafamı hafifçe eğdim. Beyinsiz, bari az önce saçlarım dökülüyor dediğini unutmasaydı!

Nisan "Biri bile mi düzgün olmaz bunların," diyerek içine içine konuştuğunda Ahu Timuçin'e "Neyse," dedi. "Mutlaka öyledir," diye durumu toparlamaya çalışıyordu ama ben bırak diye bağırmak istiyordum. Artık bu durumun toparlanacak hiçbir tarafı kalmamıştı, olacağımız kadar rezil olmuş; sıvacağımız kadar sıvamıştık.

"Geçmiş olsun tekrar, bir şey çıkmamasına sevindim." Ahu boğazını temizleyerek "Görüşürüz o zaman?" diye tamamlamıştı.

Mümkünse bir süre görüşmesek çok iyi olurdu.

"Görüşürüz," diye ağzımın içinde geveledim ve Nisan'ın "Klasik erkek işte, aklı fikri orda," sözü eşliğinde onlar yanımızdan uzaklaşana kadar gözlerimi kapattım.

Gerçekten, arkadaşımın penisini göstermek için hastaneye geldiğimi bilmelerine mi yansaydım, yoksa bunun hakkında gayet rahat konuşan Timuçin'e mi?

"Oğlum Timuçin," dediğimde gergin bir tavırla bana döndü ve yutkundu. "Vallahi bilerek olmadı, bir an heyecanlandım. Hiçbir sıkıntı olmazmış, sadece kızlara hastalık bulaştırabilirmişim ama tek eşli olursam aşısı falan-"

"Ben senin ebeni sikeyim, Timuçin."

...

Oy vermeyi unutmayın ♥️♥️

Continue Reading

You'll Also Like

1.3M 89.2K 59
Çilek Alança Yıldırım mı demeliyim yoksa sen mi gerçek ismini açıklamak istersin Çilek Alança Saruhan? 17 yaşında tam bir neşe patlaması olan Çilek...
25.5M 908K 78
♌ İNTİKAMDAN DOĞAN TUTKULU BİR AŞK ♌ Küçük yaşta anne ve babasının ölümüne şahit olan acımasız genç bir adam... Edim Demiray. Daha on sekizinde uyuş...
YUVA By _twclr

Teen Fiction

901K 43.7K 50
Amelya 20 yıl sonra aslında ailesinin gerçek olmadığını intikam için bebeklerin karıştırılmasına nasıl bir tepki verecek gelin hep birlikte okuyup öğ...
1.1M 15.9K 39
Aşık olduğu adamın evleneceğini öğrenen Mavi, çareyi en yakın kız arkadaşında bulur. Düğüne kısa bir süre kala acilen bir plan yapmaları gerekmektedi...