Barkınlar

Av gaamzeyyy

974K 24.5K 23.3K

22 yıl... Belki yolun yarısıydı belki de her şeyin başlangıcı... 22 sene önce verilen yanlış kararlar, yapıla... Mer

karakter tanıtımı
bir
iki
dört
beş
altı
yedi

üç

39.8K 3K 2.5K
Av gaamzeyyy

Selamkee

Hâlâ kitaba tam olarak giremedim :/

Medya: Mert

|4127 kelime|

*AYRİSDEN*

"Ya emin misiniz? Ya ağzıma iki tane vurup 'daha ilk günün ne arsız bir şeymişsin sen' derse?" dedim bana bakan Arda, Derin ve Boran üçlüsüne.

Şu an Savaş hocadan çıkmak için izin almam gerekiyordu. İlk günüm olduğu için nöbetim yoktu ama ilk günden erken çıkmama da izin vermezdi bence.

"Haklı. Bence tersleyecek." dedi Arda omuz silkerken. Derin, Ardanın koluna bir şaplak attı.

"Salak salak konuşma Arda. İlk günden azarlamaz kızı. Yani umarım." dedi Derin sona doğru düşen moduyla.

"Ya neyi kutlayacağız ki zaten? Gidip kantinden su alıp tokuşturalım. Kutlamayı ne yapacağız?" dedim bıkkınca. Yani amaç yoktu ortada.

"Biraz kaynaşırız işte. Seni tanırız. Sen bizi tanırsın." dedi Derin. Şu an oflamamak için kendimi tutuyordum. Ya zorlama kardeşim.

"Abim bir şey demez. İzin verir." diyen Borana döndüm. Nasıl bu kadar emin duruyordu?

Bir boklar olduğu belliydi ama ne aga?

"Bak Boranda verir dedi. Hadi git söyle artık." dedi Derin heyecanla. Oflayıp ayağa kalktım.

"Bekleyin burda." dedim ve asansöre doğru yürümeye başladım.

Korkmuyordum. Sadece yüzsüz gibi görünmekten çekiniyordum. Sonuçta ilk günümdü. Gidip erken bir saatte çıkmak istediğimi söylemek garip kaçardı.

Ama Derinin çenesi çekilecek dert değildi ki arkadaş. Harbiden 50 faktörlü mikrofon yutmuş olabileceğine dair şüphelerim var.

Asansöre binip 18. katın tuşuna bastım. Cidden bi insan neden 18. kata oda yaptırırdı ki. İnsanın ömrü çürür bu asansörde be.

Allahtan biz asistanların ortak odası 10. kattaydı da ordan oraya gitmem fazla uzun sürmeyecekti.

Asansör durunca indim. Bugün aslında alışverişe gitmeyi düşünüyordum ama gidemeyecektim galiba. Ayrıca en kısa sürede telefonda almam lazımdı.

Savaş hocanın kapısına gelince bir kaç defa tıklattım. İçerden gelen gür bir gir sesiyle besmele çekip içeri girdim.

Savaş hoca çatık kaşlarıyla elindeki dosyayı inceliyordu. Kafasını dosyadan kaldırmamıştı bile. Ay acaba ayaklarımı götüme vura vura kaçsa mıydım?

"Hocam?" dedim masanın önüne geçip. Anında kafasını dosyadan kaldırıp bana baktı. Gözü koluma takılınca kaşları çatıldı.

"Koluna ne oldu?" dedi hemen. Sorun yok ya. Önce incindi sonra da kahve banyosu yaptı. Tercihi sıcak kahveden yanadır bu arada.

"Önemli bir şey değil. Kahve döküldü sadece." dedim koluma bakarken. Ayağa kalktı ve yanıma geldi.

"Otur şöyle. Bende bakayım bi." dedi. Şu an anırmak istemem normal mi?

Bence değil.

"Teşekkür ederim hocam ama gerek yok. Deniz hoca halletti." dedim hemen. Kaşları daha da derinden çatıldı. Ve beni nazikçe sandalyeye oturtup kolumu incelemeye başladı.

Ne oluyor ayol?

"Bana neden haber vermediniz?" dedi sert bir şekilde.

Dostum bi sakin mi olsan? Şu an tam bir seri katile benziyorsun çünkü.

"Vermemiz gerektiğini bilmiyordum. Boran direkt Deniz hocaya götürdü. Ki bu kadar abartmaya gerekte yok." dedim.

Gece yatağa girince düşünülecekler listesinde birinci sıra: bu hal ve hareketleri sorgula.

Savaş hoca bir şey demeden hâlâ koluma bakarken eğer lafa girmezsem bunun arşa kadar uzayacağını hissedince konuşmaya karar verdim.

"Hocam aslında ben bir şey sormak için gelmiştim." dedim. Kafasını kolumdan kaldırıp gözlerime baktı.

"Derin, Arda ve Boran bir şeyler yapmak istediklerini söylediler ve benim de onlarla gitmem konusunda ısrarcılar. Eğer burda işim bittiyse ve izin verirseniz çıkabilir miyim?" dedim.

Bi an güler gibi oldu. Ama çok aniydi ve sebepsizdi. Bir şey demeden kolumdaki sargıyı dikkatli bir şekilde geri kapattı. Ve masasının diğer tarafına geçti.

"Çantanı getirdiler. Dün kahramanlık yaparkan orada bırakmışsın." deyip bana çantamı uzattı birden bire.

Oha!

Ama nasıl geldi lan bu? İmkansız!

Fakat bu kimin umrumda? Şahsen benim değil.

"Çok teşekkür ederim." deyip büyük bir mutlulukla çantayı aldım hemen. Ayrılamazdık zaten. Bizim yollarımız birdi.

"Değerli bir şey olmalı." dedi Savaş hoca eliyle aşkla baktığım çantayı gösterip. Meraklı duruyordu.

"Evet." demekle yetindim. Oturup hayat hikayemi anlatacak halim yoktu heralde.

Bu çanta gerçekten sahip olduğum en değerli şey olabilirdi.

"Bu arada çıkabilirsiniz. Ayrıca Borana söyle beni arasın. Numaramı da ondan al kesin. Bir şey olursa beni arıyorsunuz direkt." dedi.

Şu an neden dışarı çıkmak için babasından izin almaya çalışan çocuklar gibi hissediyordum?

Bir sey olursa beni arayın ne demektir abi? Sen benim patronumsun. Umarım farkındasındır.

Bir şey demeden kafamı salladım sadace. Çünkü adı üstünde patronumdu ve terslememem gerekiyordu. Eğer konuşsaydım 'sanane lan yalak' deme potansiyelim yüksekti.

"İyi günler hocam." dedim ve hemen odadan çıktım. Huh. Bunu da atlattık.

Hemen asansöre binip 10. katın tuşuna bastım. Aynı zamanda da çantamda eksik bir şey var mı diye bakıyordum. Her şeyin sapasağlam olduğunu görünce neredeyse göbek atacaktım.

Asansör katta durunca indim hemen. Telefonumu elime alıp bildirim var mı diye baktım.

Yoktu.

Şaşırmadım.

Telefonu cebime sıkıştırıp asistanlar yani bizim bizim için olan odaya girdim. Anında bizimkilerin bakışları bana döndü.

Bizimkiler? Ne ara biz olmuştuk aq?

"Ne oldu verdi mi izin?" dedi Derin merakla. Bu kız bu enerjiyi nerden buluyor? Ben 2 dakika geç yemek yesem yerde sürünecek kıvama geliyordum ama Derin sabahtan beri ortada atlı gibi koşturuyordu.

"Bence vermedi. Hatta eline çantasını verip kovdu." dedi Arda elimdeki çantayı gösterip. Bir şey demeden yanlarına gidip oturdum.

"Verdi." dedim. Derin sevinirken Arda ifadesizdi. Boran ise gülümsüyordu.

Borandan tuhaf bir his alıyordum. Hem ayarsız hem de ağır bi tipi vardı. Anlamsız.

"Verir demiştim." dedi Boran. Aklıma Savaş hocanın dedikleri gelince hemen ona döndüm.

"Savaş hoca beni arasın dedi." dedim. Kaşları havalandı.

"Kolunu gördü mü?" diye sordu tedirgince.

Salak mısın Boran?

"Farkında mısın bilmiyorum ama üstünde kısa kollu bir tişört var." dedim kolumu kaldırarak. Yutkunup ayağa kalktı.

"Siz hazırlanın ben kapıda sizi bekliyorum." deyip telefonunu eline aldı ve odadan çıktı.

Yanımızda konuşmak istemediğini bu kadar belli etmeseydin be keşke...

"Kalkın toplanın. Sizi bekleyemem." deyip ayağa kalktı Arda. Ay inek kafalı seni.

"Beklemene ihtiyacımız olduğunu sanmıyorum." dedim bende ayağa kalkarken. Bana göz devirip odadan çıktı.

"Bunun sorunu ne be?" dedim arkasından bakarken. Kendi kendine triplere giriyordu.

Derin derin bir nefes verdi.

"Cinsi uyuz." dedi ve çantasını alıp odadan çıktı.

Allah aşkına şu hastanede bir tane bile adam akıllı insan yok mu?

.
.
.

"Ee napıyoruz gençlik?" diye sordu Derin arabasının içine çantasını atarken. Omuz silktim.

"Ben açım." dedim. Boran beni kafasıyla onayladı.

"O zaman yemek yemeye gidelim." dedi Boran.

"Nereye gidelim?" dedi Arda. Şu an neden kendimi lise okul çıkışında hissetmiştim?

Anlamsız.

"En sevdiğin yemek ne?" dedi Boran. Ona kaşlarımı çatıp baktım.

Neden bilmiyorum ama herkes bu bilgiyi biliyormuş gibi hissediyordum. Ve şu an bana sorunca bi an garipsemiştim.

Ama insanlara neden benim en sevdiğim yemeği bilsin ki?

"İskender." dedim. Güldü.

"Komik mi?" dedim ters bir şekilde. İskender oğlum bu. Boru mu?

"Hayır değil. Kardeşimin de en sevdiği yemek iskender. Aklıma o geldi." dedi. Her ne kadar yetersiz bir açıklama olsa da üstelemedim.

"İskender yemeye gidelim o zaman." dedi Arda arabasına yürürken. Bu çocuğun cidden derdi ne? Ne bu artist artist hareketler?

"Ya salak mısın Arda? Gel şuraya. Bir araba gidelim." dedi Derin bıkkınca.

Asıl sen salak mısın Derin? Arabalarını burda niye bırakıyorlar? Mal mı bu çocuklar?

"Amaç ne?" dedi Arda. Derin omuz silkti.

"Geçin. Benim arabamla gidiyoruz." dedi sertçe ve arabaya binip kapısını kapattı.

"Yemin ediyorum ölümüm bunun yüzünden olacak." deyip sinirle arabaya bindi Arda da.

Bense ikisine orangutan tüyü ile kaynatılmış çay içen inek görmüş gibi bakıyordum.

İkisi de ayrı bi kafa.

"Alışırsın zamanla olarada. Hadi bin arabaya. Acıkmışsın." diyen Boranla kendime gelip başımı salladım. Sonra da arka koltuğa bindim. Boranda yanıma oturdu hemen.

Derin yavaşça hastanenin otoparkından çıkarken ortamda anlamsız bir sessizlik vardı. Normalde benim bulunduğum ortamlarda böyle sessizliğe alışık değildim.

Hayret verici.

"Kaç yaşındasınız?" diye bir soru attım ortaya. Arda ön koltuktan bana yan bir bakış attı.

"25." dedi Boran. Aramızda 3 yaş vardı.

"26. Sen?" dedi Arda da.

"Ben 22." dedim. Kafasıyla onayladı. Aralarında çocuk gibi kalmıştım resmen. Ama bu kimin umrunda.

Sessiz geçen bi 10 dakikanın ardından araba durunca hepimiz indik. Klasik bir iskenderciydi. En sevdiğim...

İçeri girince Derin önden sanki burayı avucunun içini biliyormuş gibi artist artist yürümeye başladı. Ve duvar kenarı, köşede bir masaya oturdu.

"Daha ferah bir yere mi otursak?" dedi Arda. Bir şeyden de memnun ol be kardeşim.

"Olmaz. Şimdi senin çenen durmaz bir şey söylersin, kavga filan ederiz. İnsanlara senin yüzünden rezil olamam." dedi Derin net bir şekilde. Arda gözlerini devirip Derinin karşısına oturdu.

Bende Derinin yanına oturunca karşıma Boran geçmiş oldu. Üçüde benden büyüktü ve umarım onlara abla veya abi dememi istemezlerdi.

Çünkü diyemem.

"Buyrun efendim ne alırdınız?" dedi yanımıza gelen bir garson abi hepimize menü verirken. Dostum bizim iskendercide hamburger yemek gibi bi huyumuz var.

Huyumuz kurusun walla.

"Ben bir porsiyon iskender." dedi Derin menüye bakarken. Garson abi onayladı.

"Bende bir buçuk alayım." dedi Arda da. Garson abi onu da onaylayıp bana döndü. Ben menüyü açmamıştım bile.

"Şey önce bir şey sorabilir miyim?" dedim gülümseyerek.

"Tabi efendim." dedi adam. Olum insan içinde de ilk defa soracaktım bunu. Hep yemek sepetinden alıp evde otlanıyordum.

"Acaba ne eti kullanıyorsunuz? Koyun? Keçi? Dana? İnek?" dedim. İnek derken içim acımıştı.

"Koç eti efendim." diyen garson abiyle derin bir nefes verdim. İyi bari.

|bilgilendirme: iskender eti normal bir dönerin etinden farklıdır. iskenderin yapıldığı et, Uludağ kekiği ile beslenen koçların etidir. bilgilendirme bitmiştir. tşk. öd. bb.|

"Usta o zaman sen bana giriş olarak 2 tane bir buçuk getir. Devamına sonra bakarız. Ama tereyağını sostan az koymayın. Önemli." dedim. Adam başıyla onayladı ve Borana döndü.

"Bende şimdilik bir buçuk alayım usta." dedi. Adam onuda onaylayıp gitti.

Bi an kendimi ayı gibi hissetmiştim. Herkes normal yerken 2 tane bir buçuk yemem çok mu abartı olurdu? Evet olurdu.

Ama cidden umrumda değil. Aç kalamam. O ne be öyle? Ben 1 pozisyonla doyacak kız mıyım?

BnE sEnİn tAnIdIğIn kIzLaRa bEnZeMeM!

Ay tamam sustum.

"Pimpirikli çıktı." diyen Ardaya döndüm. Cidden gel diyor, vur ağzıma ağzıma.

"Ne alaka?" dedim arkama yaslanırken. Bana ciddi misin der gibi baktı.

"Neyin eti olduğunu sordun adama." dedi. Kaşlarım çatıldı.

"İnek eti olabilirdi." dedim. Ee yani der gibi boş boş suratıma baktı.

"Arda zorlama istersen." diyerek elini Ardanın omuzuna atan Boranla, öldürücü bakışmamız bölündü.

Arda bir şey demeden önüne dönerken ona burdan uçmamak için zor tutuyordum kendimi. Yemin ederim sorunlu bu çocuk.

Acayip tilt oldum şu an.

"Eee Ayris kendinden bahsetsene biraz." dedi Derin aniden.

"Adım Ayris, soyadım Öz." dedim omuz silkerek. Bana ciddi misin der gibi baktı. Ne diyeyim aq?

"Şimdilik..." diye mırıldanan Borana yandan bir bakış attım. Kendi kendine konuşuyordu galiba.

"Ne yapmaktan hoşlanırsın? Hobilerin neler? Fobilerin neler?" dedi Derin. Bi an düşündüm.

Şeyy galiba boş boş oturup hayatı sorgulamaktan başka hobim veya yaptığım bir şey yoktu...

"Boş zamanlarında ne yaparsın mesela?" dedi benim sustuğumu gören Derin.

"Otururum." dedim.

Bu dediğime Boran gülerken Arda sadece tebessüm etmişti. Derin ise abartılı bir şekilde gözlerini devirdi.

"Ay Ayris seninle de bir konuşulmuyor." dedi Derin trip atarcasına.

Ben yaptım ya? Benim suçun günahım ne? Ben evde televizyon izliyordum!

|linki koyacaktım ama bulamadım :(|

"Ama ben ciddiydim. Zaten 6 yıl boyunca okulla ilgilenmek zorundaydım. Ders ve iş arasında bir yaşamım vardı. Bu tempodan boş zamanım kalırsa oturmak ve dizi filan izlemekle değerlendiriyordum." dedim omuz silkerek.

"Okurken çalışıyor muydun?" dedi Arda. Kafamla onayladım.

"Helal olsun. Hem tıp hem de iş." dedi. Eyvallah der gibi kafamı salladım.

"Neden çalışıyordun?" diyen Borana döndüm bu defa. Neden olsun canım bende bundan zevk alıyorum.

Fantazi meselesi.

"Yaşamak için?" dedim sorarcasına. Kaşları çatıktı.

"Bu konuyu deşmek istemiyorum. İstersen cevaplama ama ailen... Onlar ne zaman vefat ettiler?" deri Derin.

"Ailen vefat mı etti?" diye sordu Arda.

Şu an ne tepki vereceğimi şaşırmıştım. Kendimi çapraz sorguya alınmış gibi hissediyordum.

"Evet vefat ettiler. Ben 17 yaşındaydım." dedim sakin bir şekilde. Duygusuz görünmeye kendimi o kadar alıştırmıştım ki artık üzgün durmam gereken noktalarda bile üzülemiyordum.

"Çok küçükmüşsün." dedi Derin titrek sesiyle. Ona gülümsedim.

"Başın sağolsun." dedi Arda. Kafamla eyvallah işareti verdim. Boran ise bir şey dememişti. Kaşları çatık ve düşünceli bir şekilde bana bakıyordu.

"Özel olmayacaklarsa nasıl öldüler? Yani kaza filan mı?" dedi Derin çekinirken. Dudaklarımda acı bir tebessüm oluştu.

Keşke kaza olsaydı be Derin. Keşke...

"Evet kaza." dedim ve önüme döndüm. Ve yine Boranın bakışlarıyla karşılaştım.

Önümüze koyulan tabaklarla masadaki matem havası kalkmış ve yerini festival havasına bırakmıştı.

.
.
.

"Ay şiştim." diyerek karnını tutan Derine ciddi misin bakışlarımı attım. 1 iskenderle doymuştu!

Ben 3 tane bir buçuk yemiştim ve hââ kendimde yiyebilecek potansiyeli görüyordum.

"Bizi hastaneye bırak bari. Arabalar orda kaldı." dedi Arda arabanın kapısını açarken.

"Ya hemen ayrılacak mıyız? Bir yerlerde otursaydık." dedi Derin. Benim için hava hoştu. Karnım doymuştu ve bundan sonra olacaklar umrum dışıydı.

"Bize geçelim isterseniz." dedi Boran.

Aynen aynen bak şu an geçtik. Olum bunlar nasıl insanlardı. Derinde ilk birbirimizi gördüğümüzde evine çağırmıştı. Olum ya bokun tekiysem.

Bunlar mı anormal ben mi?

"Olabilir." dedi Derin omuz silkerek. Hayır olmaz. Tabi ki de patronumun kardeşi bile olsa güvenemezdim aq. Bu devirde babama bile güvenmem ben.

Zaten yoktu. Ama olsaydı da güvenmezdim.

Ama bunu böyle söyleyemezdim. Yani ayıp olur gibiydi. Ne diyecektim? Götümü kollamam için kusura bakmayın ama ben gelemem mi diyecektim?

"Bana da geçebiliriz." dedim omuz silkerek. En azından sitenin güvenliği vardı. Yani benim onların evine gitmemdense onların gelmesi daha mantıklıydı.

Ya da değildi.

"Rahatsızlık vermeyelim." dedi Derin. Omuz silktim ve Ardanın kendi binmek için açtığı kapıdan arabaya bindim.

"Vermezsiniz vermezsiniz."

.
.
.

"Geçin." deyip kapıyı ittirdim ve kenara çekildim. Üçüde önden girip girişte ayakkabılarını çıkardı.

"Ne tarafa geçelim?" dedi Derin. İçeri girerken ona salak mısın Derin bakışlarımı attım.

Kapının direkt salona açılması dışında bir sorun yoktu.

"Ev 1+1. Yayılın işte şuralara filan." dedim elimle koltukları gösterirken.

Hepsi bir yerlere oturunca bende tekli koltuğa geçip oturdum. Üçüde salonumu süzmeye başladı.

Gri, siyah ve beyazdan oluşan sadeliği bile sadeleştirmiş şekilde dizayn ettiğim salonum gayette hoştu.

"Çok tatlıymış evin." dedi Derin gülümseyerek bana bakarken.

Tatlı mı? Hadi ama dostum ne tatlısı? Tatlı ve benim evim?

"Öyledir." deyip arkama yaslandım. Bu kızı daha iki gündür tanımama rağmen, sayesinde yalan söyleyerek bu kadar günah kastıysam Allah sonumu hayretsin be.

"Çok sade." dedi Arda. Kaşlarım havalanırken bakışlarımı ona döndürdüm.

"Belki amacı odur. Sade olması hani." dedim. Baktığı duvarlardan bana döndürdü bakışlarını.

"Bunu söylemem ne kadar doğru bilmiyorum ama duygusuzsun gibi geldi." dedi o da arkasına yaslanırken.

"Doğrudur." dedim bende omuz silkerken. Aferin koçum. Aferin.

"Nerden vardın bu kanıya?" dedi Boran. Ya şu an herkesler çok ciddili konuşuyor. Yemin ederim gerildim.

Gülmemeliyim.

"Bir tane bile fotoğraf yok evde." dedi Arda.

Sanane?

"Bundan mı çıkardın duygusuz olduğunu?" dedi Boran çatılan kaşlarıyla. Arda omuz silkti.

Galiba ailesi ölmüş olan bi kızın evinde ailesiyle olan anıları ve fotoğrafları içeren bir şeyler bekliyordu.

Ama ailesiyle hiç anısı olmayan bi kızdan bunu beklemesi...

Neyse.

"Ailemle ilgili bir şey bulunmamasından mı bahsediyorsun?"  dedim sakince. Bi an yüzü değişir gibi oldu ve benim ifadesiz yüzümü inceledi. Sonra da başıyla onayladı.

"Ailemle normal bir ilişkim olmadı hiç. Anım veya fotoğrafımda yoktu. Olsaydı bile onlara bu evde yer vermezdim." dedim ve ayağa kalktım.

Üçününde meraklı bakışları bendeyken gülümsedim.

"Ee ne içersiniz?" dedim mutfak kısmına geçerken. Salon ve mutfağım bitişikti ve mutfağım geniş salonun bir köşesinde kalıyordu. İkisini ayıran bir masa vardı ortada.

Masanın diğer tarafina geçip üçlüye döndüm. Bana bakıyorlardı. Ama hepsinin gözünde farklı bir duygu vardı.

En nefret ettiğim şeyler birisi bana acınmasıydı.

Belkide bu yüzden susuyordum çoğu şeye.

Derin bir nefes alıp oldukça samimi bir gülümseme yerleştirdim yüzüme.

"Lan söylesenize. Ağaç oldum burda." dedim bıkkın bir şekilde. Derin anında gülümseyip ayağa kalktı ve yanıma geldi.

"Boşver bu iki uyuzu." dedi gülerken. Modu çok hızlı değişiyordu. Ne kaağ güzel ne kaağ güzel.

"Uyuz muyuz ayıp oluyor." dedi Boranda ayağa kalkarken. Yüzüne zorla yerleştirdiği belli olan gülümsemeyle yanımıza gelip masaya oturdu.

"Yalan mı?" dedi Derin omuz silkerek. Arda da sakince koltuktan kalktı ve Boranın yanına oturdu. Modu baya düşmüştü sanırım.

Her ota boka burnunu sokmamalısın salak herif.

"Ne içiyorsunuz?" dedim telefonumu elime alırken. Evde bir bok yoktu ki. Yani üşeniyordum gidip alışveriş yapmaya.

"Alkol gibi bi düşünceniz yoktur umarım. Yarın sabah işe gidiyoruz." dedi Arda. Sağol ya biz bilmiyorduk.

"Bu çocuk 6 yıl yerine 12 yıl mı okudu acaba? Yoksa bu üstün zekanın ve gereğinden fazla bi bilginin açıklaması olamaz." dedim göz devirirken.

"Çok komiksin." dedi Arda yüzünü buruştururken. Getir uygulamasına girip omuz silktim.

"Evet komiğim." dedim ve içecek bölümünden bi kaç çeşit şeyi ve uç beş abur cuburu sepete ekleyip onayladım. Yani kendi sevdiğim şeyleri.

"Ee birazda siz anlatın." dedim ve sandalye çekip oturdum. Derinde yanıma oturdu hemen.

"Ne anlatalım?" dedi Boran yerinde dikleşirken.

"Ne bileyim işte. Hayatınızdan bahsedin." dedim omuz silkerek. Kafalarıyla onayladılar.

"Benim bi abim var. Ama yurt dışında yaşıyor. Babam ise ben küçükken öldü. Annemde gördüğün o butiği işletiyor." dedi Derin.

Demek ki aileyle ilgili mevzularda gözlerinin dolmasının nedeni babasıydı. Yoksa bir doktor olarak bu kadar duygusal olması normal değildi.

"Başın sağolsun." dedim. Bana gülümseyip önüne döndü. Arda boğazını temizleyince ona döndüm bu defa.

"Tek çocuğum. Ailem Ankarada yaşıyor. Bense burda tek başıma kendi evimde kalıyorum. 3 yıldırda Savaş Hocanın asistanıyım." dedi sonlara doğru gönderme yaparak.

Ya senin götünü birileri helyumla doldurmuş ama neyse.

"Anladım." deyip Borana döndüm. Bana gülümseyip konuşmaya başladı.

"3 abim ve 2 tane küçük kardeşim var. Birimiz hariç aynı evde kalıyoruz. Ailem 15 yıl önce vefat etti." dedi.

2 kardeş? Bunlar zaten 5 kardeş değil miydi? Ben mi yanlış biliyorum?

"2 kardeşin mi var?" dedim şaşkınca. Güldü.

"Evet." dedi gözlerime bakarak.

Kaşlarım çatılmak isterken ona engel oldum. Bir şeyi ima etmeye çalışıyor gibi bir his alıyordum ve bu beni rahatsız etmeye başlamıştı.

Ayrıca madem öyle neden internette böyle bir bilgi yoktu. Kim yalan söylüyor lan?

"Anladım." dedim ve gözlerimi ondan çektim.

"Ee Ege nasıl?" dedi Derim birden bire. Sesi gayet neşeli çıkıyordu.

"Nasıl olabilir o şerefsiz? Maçı var. Ona hazırlanıyor." dedi Boran gözlerini devirerek.

Burdan bi birbirini çekemeyen kardeş kokusu alıyorum.

"Oğlum çocuğa şöyle deme." dedi Arda gülerek. Boran sırıtıp omuz silkti.

"Ne maçı?" dedim araya girerek.

"Futbol oynuyor ve baya başarılı." dedi Derin. Vayy. Severiss.

"Demek ailenizde tıpa ilgi duymayan birisi daha var." dedim gülerek. Bu dediğime hepsi güldü.

"Bi ara çöp kamyonu sürücüsü filan olmak istiyordu." dedi Boran. Bu dediğiyle daha fazla güldüm.

Veletleri sevmezdim ama yani hayali çöp kamyonu sürücüsü olan bir çocuğu da merak etmedim değil yani.

"Bunu bize söylediğini duysa seni rezil eder biliyorsun değil mi?" dedi derin gülerek. Boran sırıttı.

"Bende onu daha fazla rezil ederim." dedi.

Bu şey değil mi ya, tam lisanslı piç abi?

Bir süre daha muhabbet ettikten sonra siparişlerimiz gelmişti. Sonra yine konuşmaya devam etmiştik.

Yani ilk günden onları evime almam belki salaklıktı.

Hatta belki bu cümlede fazlalık ama olsun. Uzun süre sonra ilk defa birileriyle iletişime giriyordum. Her ne kadar arkadaş istemesemde aynı hastanedeydik. Hem kötü kişilere de benzemiyorlardı.

Yani Barkın kardeşlerin hal ve hareketleri çok tuhaftı, Ardanın gıcıklığı en üst seviyedeyi ve Derin çok fazla deli doluydu. Ama bunlardan bir zarar gelebileceğini düşünmüyorum açıkçası.

Gelirsede gelir hacı. Alıştım ben.

"Kalkalım mı artık. Yarın hastaneye gideceğiz ve nöbet var." diyen Derinle daldığım hayallerden çıkıp ona döndüm.

Bencede kalkın artık. Yemek yiyip uyumak istiyorum.

"Kalkalım." deyip ayağa kalktı Boran ve Arda da. Bende hemen peşlerinden kalktım ve birlikte kapıya gittik.

"Her şey için teşekkürler." dedi Derin gülümseyerek. Bende ona gülümsedim.

"Önemsiz." dedim omuz silkerek. Ayakkabılarını giyip evden çıktılar. Arda birden bana dönünce kaşlarım havalandı.

"Ben özür dilerim. Ailen konusunda seni kırdıysam." dedi utana sıkıla.

Kötü birisi gibi değildi. Yalnızca gıcıktı.

"Özür dilemene gerek yok. Aklına takılmıştı ve sordun." dedim. Rahatlamış bir şekilde nefes verip Derine döndü.

"Senin yüzünden arabam hastanede kaldı. Beni bi taksi durağına bırakırsın artık." dedi.

Aa cidden gıcık.

"Yürü salak herif. Seni de bırakayım mı?" dedi Derin Borana dönerken.

"Mert abim eve geçerken alacak beni. Onu beklerim ben." dedi Boran. Derin kafasıyla onayladı onu.

"Tamam iyi geceler o zaman size." dedi ve binanın çıkışana yöneldi.

"İyi geceler." deyip Arda da peşinden çıkınca Boranla ikimiz kaldık sadece. Ben evin içindeyken o kapının önündeydi.

"Bekle hemen geliyorum." deyip içeri geçtim. Hemen telefonumu ve anahtarı alıp ayakkabılarımı giydikten sonra dışarı Boranın yanına çıktım.

Abisini bekleyecekti. Onu tek başına evime davet edemezdim. Git de diyemeyeceğim için en mantıklısı onunla dışarda beklemekti.

"Nereye?" dedi Boran, kapıyı çeken bana bakarken.

"Seninle bekleyeyim bende. Hem haca almış olurum." dedim. Gülerek kafasını sallayıp yürümeye başladı. Bende peşinden gittim ve sitenin bahçesine çıktık.

"Yalnız yaşamak zor olmuyor mu?" dedi yürürken.

"Bilmem. Hiç yalnız yaşamadım ki." dedim. Birden durup bana döndü.

"Nasıl yani?" dedi. Omuz silktim.

"Evde yaşayan cinlerimi yok sayamazsın." deyip yürümeye devam ettim.

Arkamdan gülme sesi geldi ve sonra yürüyerek bana yetişti.

"Bizim evde de bi şeytan besliyoruz." dedi. Bahsettiği şeytanın kardeşi Ege olduğu gayet netti.

"Şeytanları severim. Amaçları bellidir en azından." dedim gülerken. Konuşarak sitenin çıkışına varmıştık bile. Duvarın kenarında durduk.

"Egenin de amacı bizim ağzımıza sıçmak oluyor galiba." dedi bıkkınca. Bu haline güldüm yine.

Resmen 16 yaşında ki çocuğu kıskanıyordu manyak!

"Nitelikli bir abisin sanırım." dedim alayla. Bu dediğime sesli bir şekilde gülüp kafa salladı.

"Bazı abiler sevgi göstererek bazıları da ağzına sıçarak sever. Ben ikinciyim galiba. Ama bu onu sevdiğim gerçeğini değiştirmiyor." dedi yüzündeki gülümsemeyle.

O belli oluyordu zaten. Kardeşlerinin lafı geçtiği an 32 diş sırıtmaya başlıyordu.

Aklıma gelen şeyle içimden kaşlarımı kaldırdım.

"İki kardeşim var demiştin. Diğeri nerde? Yani hiç duymamıştım." dedim sıradan bir şeyden bahseder gibi rahat bir şekilde.

Ama rahat değildim çünkü beni rahatsız eden bir şey vardı. Bunu çözmeden de gözüme rahat uyku girmezdi.

"Şu an yanımızda değil ama en kısa sürede gelecek." dedi yüzüme bakarken.

Kaşlarımın çatılmasına engel olamadım. Ben salak filan mıyım? Bir şey mi anlamam gerekiyor bunlardan?

"O ne demek?" dedim. Tam ağzını açtığı anda önümüzde duran arabayla ikimizinde bakışları ona döndü. Ve Boranda ağzındaki baklayı çıkaramamış oldu.

Siyah arabanın kapısı açıldı ve içinden bi adam indi. Ve yanımıza kadar geldi. Gözleri gözlerimle buluşunca heyecanlı olduğunu farkettim. Resmen gözleri parlıyordu.

"Abim Mert." diye tanıtım yaptı Boran. Kafamla onu onaylayıp elimi uzattım.

"Ayris. Savaş hocanın yeni asistanı." dedim. Gülümseyerek elimi tuttu.

"Tanıştığıma memnun oldum." dedi. Sesindeki heyecan merakımı arttırırken elimi çektim.

Bir süre üçümüz arasında anlamsız ve Hint dizilerini aratmayacak uzunlukta bir bakışma yaşandı.

"Biz gidelim artık." dedi Boran, yüzümü inceleyen abisinin kolunu tutarken. Mert Bey kendine gelip kafasını iki yana salladı.

"İyi geceler." dedi Boran.

"İyi geceler." dedim bende. Ama hâlâ durduklarını farkedince kafamı ne var der gibi iki yana salladım.

"Sen içeri geç." dedi Mert Bey eliyle binayı göstererek. Bu muydu?

"Tekrar iyi geceler." dedim ve uzatmamak adına evime doğru yürümeye başladım.

Hızlı bir şekilde eve girip kapıyı kapattım ve mutfağı toplamayı yarına bırakıp kendimi koltuğa attım.

Kollarımı ve bacaklarımı iki yana açarak, günlük tavan aktivitemi yapacaktım.

İlk iş günümdü ve kolumu saymazsak gayet iyi geçmişti. Ardanın gıcıklıkta master yaptığı belliydi ama kötü birisine de benzemiyordu.

Derin ise kendi halinde minnoş bir kekti. Yani bize terso o işler ama iyi kızdı Allah var.

Boran da iyi birisi gibi. Ama hâlâ o Barkın kardeşlerin tuhaf hareketlerine anlam veremiyorum.

Birincisi ben bir asistanım. Bu kadar ilgilenmeleri veya beni bu kadar bir yerlerine takmaları mantıklı değildi.

İkincisi sanki yıllardır tanıyormuş gibi davranıyorlardı. Ama bugün tanıştığımız gerçeği ortadaydı.

Üçüncüsü Boranın bahsettiği süpriz yumurtadan çıkan kardeş... Bi imada bulundu veya ben paranoyağa bağladım iyice.

"Allah belamı versede kurtulsam." deyip yüz üstü döndüm koltukta ve gözlerimi yumdum.

"Uykuu! Gel lan ananın kollarıma tırrek!"

.

.

.

.

Sellamkkee

Nasılsınızz

Bölüm nasıldııı

Ben hâlâ Ayrisin kafasına giremediğim için bana çok fazla anlatım bozukluğu ve saçmalık varmış gibi geliyor

Arda?

Derin?

Boran?

Mertlede tanıştı. Yarın sırada Ege kek var ve tanışmaları çok iyi olacak ;)

İstediğiniz bir şey var mıı?

Kendinize iyi bakınnn

Görüşürüzzz






Fortsett å les

You'll Also Like

94K 8.8K 17
Uyku ile uyanıklık arasında gezindiğim o ince çizgide yatağın bana ait olmayan kısmı çöktü yavaşça. Ardımdaki beden sanki üşümemi istemez gibi yorgan...
291K 18K 20
17 yıl önce bir kötülük yapıldı, bu kötülük herkesin ruhunda unutulmayacak yaralar bıraktı. Yara alanlar, asıl yaralıya yeni yaralar açmayı umursama...
ASYA Av Su

ChickLit

267K 14.6K 29
Abi kitapları kıtlığı çekiyorsanız doğru yerdesiniz. Bölümleri yazdıkça atacağım. "Onu istemiyorum." Nefret dolu bakışları bendeyken babamdan uzakla...
54.9K 1K 46
Bu kurgu can sıkıntısı yüzünden yazılmıştır ciddiye almayın. - Arkadaşının düğünü için Mardine giden Pırılı neler bekliyor