Bir Mucize Yeter (TAMAMLANDI!)

Von miracle_fairyy

24.4K 10.1K 10K

"İnsan umut ettiği sürece yaşar" diye bir söz vardır. Hayat insana bazen o kadar acımasız hamleler yapar ki... Mehr

1.BÖLÜM: BİR MUCİZE YETER
-KARAKTER TANITIMI-
2.BÖLÜM:ONA ÇOK BENZİYOR
3.BÖLÜM: BEN ONU ÇOK ÖZLEDİM
4.BÖLÜM: TEŞEKKÜR EDERİM
5.BÖLÜM: 94.KEZ ÖZÜR DİLERİM
6. BÖLÜM: NEDEN BENDEN KAÇIYORSUN
7. BÖLÜM: DİNLE BENİ OLUR MU SEVGİLİM
8.BÖLÜM:BIRAK MUCİZEN OLAYIM
9.BÖLÜM: ANNESİNİN GÜÇLÜ KIZI
10.BÖLÜM:ÖLENE DEK BELANIM
11.BÖLÜM:HER ŞEY GÜZEL OLACAK
12.BÖLÜM: SENİ UNUTMAYA NİYETİM YOK
13.BÖLÜM:BIRAK BİRAZ DAHA SARILAYIM
14.BÖLÜM: BANA SARILIR MISIN?
15.BÖLÜM: GİTME
16.BÖLÜM: SEN ÇOK GÜZEL BİR BABA OLACAKSIN
KARAKTER TANITIMI 2
17. BÖLÜM: ÇOK KORKUYORUM
18. BÖLÜM: VEDA
19.BÖLÜM: KAZA
20.BÖLÜM: YOLUN SONU
~KARAKTER TANITIMI 3~
21.BÖLÜM: MUCİZE
22. BÖLÜM: AŞK'A ADIM ADIM
23.BÖLÜM: YENİ HAYAT
24.BÖLÜM: TRAVMA
25.BÖLÜM: DİKKAT KAVGA VAR!
26.BÖLÜM:RUHLANDIK
27. BÖLÜM: KISKANÇLIK SAVAŞLARI
28. BÖLÜM: ZEHİRLENME
29.BÖLÜM: AŞK
30.BÖLÜM: ACI GERÇEK
32.BÖLÜM: TATİL
33. BÖLÜM: YANLIŞ ANLAŞILMA
34.BÖLÜM: SÜRPRİZZ
35.BÖLÜM: OLAYLI GÜN
36. BÖLÜM: DÜĞÜM
~1.KİTAP FİNAL PART 1~
~1.KİTAP FİNAL PART 2~
ACİL DUYURU!!!
2. KİTAP DUYURU
39. BÖLÜM: KANAYAN YARALAR
40.BÖLÜM: MUTLU YILLAR RÜYA
41.BÖLÜM: BEKLENMEYEN HEDİYE
42.BÖLÜM: KÜÇÜĞÜM
43.BÖLÜM: KORKU EVİ
44.BÖLÜM: BİZİM İÇİN YAŞA
45.BÖLÜM: AŞK SENİNLE GÜZEL
46.BÖLÜM: YENİDEN
47.BÖLÜM: KAYBOLAN AŞK
48.BÖLÜM:RÜYA KAYIP
49.BÖLÜM: VURULDU
50. BÖLÜM: SENİ KENDİME SAKLADIM
51.BÖLÜM: MUCİZELERE İNAN
52. BÖLÜM: AŞK YILI 2022
53.BÖLÜM: DAĞ EVİ
54.BÖLÜM: KAR TANESİ
55. BÖLÜM: OLMAZLARA İNAT
56.BÖLÜM: BENİM HÂLA UMUDUM VAR
57.BÖLÜM: İYİ Kİ DOĞDUN OĞLUM
58.BÖLÜM: KOKUN BENDE SAKLI
59.BÖLÜM: SÜRPRİZ TEKLİF
60.BÖLÜM: BENİMLE EVLENİR MİSİN?
61.BÖLÜM:BAŞARDIK
62.BÖLÜM: HAYAT KISA KUŞLAR UÇUYOR
63.BÖLÜM:VEDALAR ACITIR
64.BÖLÜM: "777"
FİNAL BÖLÜMÜ PART 1
FİNAL BÖLÜMÜ PART 2
BİNLERCE KEZ TEŞEKKÜR EDERİM
ÖZEL BÖLÜM

31.BÖLÜM: KAYBOLAN YILLAR

275 133 158
Von miracle_fairyy

Rüya seren'

      Her canlı gibi dünyaya ağlayarak gelir insan, sanki buranın ne kadar kötü,zorlayıcı olduğunu hissetmiş gibi sanki yaşayacaklarımızı biliyormuş gibi.

      Yaşanılan her şey o kadar ağır gelir ki omuzlarına binen yük yüzünden artık dayanacak gücün biter. Aldığın nefesler haram gibi gelmeye başlar.

       Her son aslında yeni bir  başlangıçtır,her son yeni bir güçtür, her son aslında bir zaferdir. Biten şeyler için üzülmemek aslında bittiği için sevinmek gerekir.

       Yara bere ile geçtiğimiz bu yollar yaralansakta artık kimseyi değil sadece kendimizi sevmeyi öğretir bize. Her şeyin yalan olduğunu sadece kendimizin doğru olduğunu bilmek ve kendimiz için yaşamak gerekir.

    Dokunduğun her şeyin bir gün yok olmak için şimdi var olduğunu anlarsın. Gün bittiğinde, herkes gittiğinde, zamanı geldiğinde elinde kalan tek şey aynada gördüğün kişidir. Zamanını, çabanı sarfederken bunu gözardı etme. Çünkü her şey, bir gün gitmek için gelir, bitmek için başlar...

     

     Çağatay ile sahile geldiğimizde hala dökülüyordu yaşlar, ağlamak istemesemde gözyaşlarım istemsizce ıslatıyordu yanaklarımı, araba durdu ama inecek gücüm de takâtim de yoktu. Çağatay arabadan inip kapımı açtı.

"Gel bitanem birazcık konuşalım inan bana rahatlayacaksın" deyince ağlayan gözlerle ona baktım. Elini tutup inmemde yardımcı olmasına izin verdim. Kayalıklara doğru yürüdük. Bacaklarım sanki beni taşımak istemiyor gibi sürekli sendelememe sebep oluyordu.

Kayalıklara geldiğimizde oturup denizin hırçın dalgalarını izlemeye başladım. İçim gibiydi, sahi içimde ki kopan fırtına gibi sert hırçın ama bir o kadar da kırgın ve yorgun. Düşüncelerim artık beynime ağır gelmeye başlamıştı.

"Anlatacak mısın güzelim?"

Çağatay'ın gözlerine bile bakamıyordum. Denize bakarak sadece "aldatmış..." diyebildim. Sesim öyle titremiş öyle bebeksi çıkmıştı ki Çağatay anında beni kendine çekip kafamı göğsüne bastırdı.

Saçlarıma öpücükler kondururken ağlamam bir anda hiddetlendi "beni hiç sevmemiş koskoca üç yıl oynamış benimle" hıçkırıklarım bir kurbağa misali çıkarken gözyaşlarım kaydırak gibiydi. Çağatay hiç bir şey demeden sarılıyordu. "Koskosca üç yıl yalanmış, ben o adam yüzünden aklımı kaybediyordum Çağatay aklımı, ben bunu hakettimedim." dediğimde

Çağatay daha sıkı sarılıp "evet biliyorum meleğim haketmedin evet biliyorum" dedi. "Sevmemiş beni, kullanmış sadece," diyerek güldüm ve devam ettim. "Heh neden şaşırıyorum ki bu dünyaya gelirken annem bile sevmemiş bırakmış beni  Onur mu sevecekti." dedim. Ağlamam giderek artıyordu. Çağatay beni kendisinden çekip elleriyle yüzümü avuçları içine alıp

  "Saçmalama artık ve kimse seni sevmiyor diyerek bencillik yapma biz varız ben varım, ben seni her şeyden herkesten çok seviyorum güzelim bak lütfen yalvarıyorum sana üzülme o adam için zaten üç yılını vermişsin, hala devam etme zaferine ulaştırma onu" dedi.

  Her ne kadar denesem de yapamıyordum. Olmuyordu bir şekilde kendimi ağlarken buluyordum. Denizi izlerken gözyaşlarım birer birer ıslatıyordu yanaklarımı. Çağatay "güzelim hadi kalk eve bırakayım seni hasta olacaksın burda" dediğinde kafamı hayır dercesine salladım. Bu halde eve gidemezdim.

"Ben eve gitmek istemiyorum" dedim. Çağatay anlayışla karşılayıp"tamam o zaman bu gece bende kal bitanem ben senin yanında olayım" dedi. kabul etmek zorundaydım. Kolundan destek alarak kalktım ayağa arabaya binene kadar çıtım çıkmadı. Yol biraz uzun süreceği için radyoyu açtım. Çalan şarkı resmen bana özelmiş gibiydi.

Kafamı arkaya doğru atıp camı açtım. Yüzüme vuran rüzgar ile birlikte şarkıyı dinliyor bir yandan da onur ile olan anılarımı canlandırıyordum.

Sezan Aksu- kaybolan yıllar

    "Bu kızı sevmeyen ölsün be şu gözlere bak"

"Berk oğlum melek mi doğdu ne?"

"Onur durr gıdıklanıyorum dur tamam yeter"

"bende seni seviyorum kara gözlüm.."

    Onur'un dedikleri kulaklarım da çınlalarken yaşadıklarımızı düşünmek bana acı bir tebessüm ettirmişti. Ben bunları düşünürken yaşlar birbir akıyor şarkı ise devam ediyordu.

Şimdi bana kaybolan yıllarımı verseler,
Şimdi bana seninle bir ömür vadetseler,
Şimdi bana yeniden ister misin deseler, tek bir söz bile söylemeye hakkım yok...

       Şarkı ruhun gıdasıdır derler ya o kadar doğru ki bir müzik parçası beni neler düşünmeye sevk etmişti. Şimdi düşünüyordum da bu ilişkiyi sadece ben devam ettiriyormuşum hissi yakamı bırakmıyordu. Çağatay bana bakıp duruyordu. O olmasa bu bataklıktan nasıl çıkardım bilmiyordum.

Üç dakika kısacık üç dakika bana koskoca üç yılımı sorgulatmıştı. Sahi bana kaybolan yıllarımı verseler sana yeniden şans verir miydim, yine sever miydim seni...

     "Biraz daha iyi misin bebeğim?" Elinde kahvelerle gelen Çağatay'a zoraki bir tebessüm edip "iyiyim" dedim. Yanıma yerleştiğinde kahveleri masaya bıraktı. Ben hala gökyüzü ile ilgilenmekteydim. Bir anda Çağatay elimi tutup kalbime koydu. "Ben seni değil burayı sormuştum" deyince gözlerine baktım.

Ona bakar bakmaz yine dolmuştu gözlerim. Yanaklarımı okşayıp "doldurma o gözlerini be yavrum, lütfen" dedi. Derin bir nefes alıp "canım çok yanıyor Çağatay sanki kalbime hançer saplıyorlar, öyle acıyor ki nasıl olduğunu anlamadığım bir his sarıyor beni, nefesim düğümlenir gibi oluyor, ben artık çok korkuyorum" diyerek sarıldım.

Durmak bilmeyen ağlama hissi yeniden açığa çıkmıştı. Çağatay merakla "neyden korkuyorsun güzelim?" diye sorduğunda

"Güvenmekten, çevremde kime güvendiysem gidiyor Çağatay hem de acımasızca bu yaşıma kadar kim için üzülsem gidişlerinin altında ezildim, ben artık kaldıramıyorum bunları"

Ağlamam giderek artarken Çağatay gözyaşlarımı silip "ölürüm ben sana o güzel kalbine sana bunları yaşatanları keşke bulsam keşke derslerini verebilsem ama elimde değil senin ağlamana bile kıyamıyorum" dedi. Onu dinlemek bana huzur veriyordu. Omzuna yatarak "iyi ki varsın mucizem" dedim. Ellerini belime doladı sanki her zaman seni saracak bu eller dermişcesine "sende güzel kalplim sende" dedi.

Annemlere haber vermemiştim. "Benim için annemleri arar mısın?" dediğimde gülümseyip telefonunu çıkardı. Anneme olanları kısaca özet geçip onunla birlikte olduğumu ve onunla kalacağımı söyledi. Her ne kadar annem ısrarla benimle konuşmak istesede şuan Çağatay dışında kimse ile konuşacak güce sahip değildim.

Annem uzun uğraşlar sonucu ikna olunca kafamı tekrar Çağatay'ın omzuna koyarak gözlerimi kapattım. Öyle yorgundu ki bedenim ruhum artık birinin kolları altına girip güvendeyim, huzurluyum demek istiyordu. Ben bu düşüncelerle cebelleşirken kafamı Çağatay'ın göğsüne indirdim. Çağatay eli ile sırtımı sıvazlarken ağlamaya devam ediyordum...

Çağatay şenli;
    
           Rüya bugün fazlasıyla zorlu bir gün geçiriyordu. Bu kızın kalbi daha kaç kere kırılacak diye düşünürken göğüsümün üzerinde uyuduğunu farkettim ağlayarak uyumuştu. Kafamı indirip yüzüne baktım. Yüzü ıslanmıştı. Kıyamıyordum ona karşı anlam veremediğim bir şey vardı.

Burada boynu ağrımasın diye yukarı çıkartacakken kafasını iyice gömüp sarıldı. Anlaşılan burda uyumak istiyordu. Yanımızdaki battaniyeyi açıp üzerini örttüm. Öyle masum uyuyordu ki, onu izlerken insan hayal etmekten kendini alıkoyamıyordu.

Ben hayal kurmayı sevmeyen adamı bile hayal kurmaya sevk ediyordu. Yüzü bir ay misali ışıl ışıl içi ise karanlık bulutlu fırtınalı bir hava gibiydi. Gülüşü baharı getirirken ağlamasıyla kışı getirecek cinsten bir kızdı. Farklıydı, doğaldı, güzeldi, içtendi en önemlisi o olduğu gibiydi.

Kimseye kendini beğendirme gibi bir çabası yoktu. Güzelliğini bu iş için kullanmıyor farkına bile varmıyordu. Bu düşünceler beni ele geçirirken aniden telefonumun titremesi ile telefona sarıldım. Zaten kız zor uyumuştu bide buna uyanmasın diyrek hızla açtım telefonu

"ne oldu Berk?"  Berk telaşla konuşmaya başladı "oğlum Görkem aradı Rüya iyi değilmiş Onur falan bir şeyler saçmaladı anlamadım Rüya iyi mi şuan?"  Berk çok endişelenmiş gibiydi kısık bir sesle "evet yanımda uyuyor şimdi yarın bize gelin anlatırım şuan kız sesimize uyanmasın zaten zor uyudu sonra konuşuruz hadi İyi geceler" diyerek kapattım.

Rüya kıpırdanmaya başlayınca hareketlenmeyi bırakıp tekrar eski oturuşuma döndüm. Kafamı kafasına koyup gökyüzünü izlemeye koyuldum...

      Sabah güne kuş cıvıltıları ile uyandım. Gözlerime giren güneş ışınları gözlerimi açmamı engelliyor,bir yandan da ılık ılık yüzüme rüzgar vuruyordu. Gözlerimi açtığımda yanımda Rüya'nın olmadığını görünce ayağa kalkıp İçeri gittim.

"Rüya?"
    
     Bir kaç kez seslensem de bir ses çıkmıyordu. Allah Allah nerde bu diye düşünürken hızla telefonumu çıkarıp aradım ama telefon evin içinde çalıyordu. Korkuyla Rüya'nın telefonunu alıp "Allah kahretsin" dedim.

Nereye gider bu kız sabahın köründe tekerlekli sandalyeside yanımızda değildi. Dün evden çıkarken deyneklerini almıştı sadece hemen yorulurdu ki o,

düşünceler beni deli ederken hızla Berk'i aradım Berk uykulu ses tonuyla açtı telefonu "Berk Rüya yok ortada sizde mi?" diye sordum. Berk şaşırarak "yok abi evde tekim ben annemler sapancada" dedi. Telaşla elimi enseme götürüp "tamam kapat kapat" diyerek hızla evden çıktım.

Ah kızım ah nerdesin sen diye söylenirken bir yandan da Elçin'e ulaşmaya çalışıyordum. Derste olduğunu mesaj atarak söylemiş onunla birlikte olmadığını da öğrenmiş olmuştum. Sahile gittim önce ama yoktu gidebileceği her yere gittim ama yoktu endişem artmaya devam ederken aklıma gelen yer ile birlikte Berk'i tekrar aradım.

  "Noldu abi buldun mu?" Sorusuna "yok oğlum bulamadım ama bulucam şu Onur'un mezarlığı nerdeydi bana mesaj atsana bi tam yerini" diyerek onun cevap vermesini beklemeden kapattım. Berk mesaj atınca hızla oraya sürdüm inşallah ordadır diye dualar ediyordum.

  Sabah sabah güne aksiyonla başlamak bana iyi gelmiyordu.  Rüya benim kısa zaman içinde en değer verdiğim kişi olmuştu. Bu hayatta ondan başka kimsem yoktu ki. Ben bu düşüncelerle birlikte hızla mezarlığa ilerlerken içimden de umarım ordadır diye dua ediyordum.

Mezarlık çok uzak sayılmazdı. Kısa bir yolculuğun ardından mezarlığa geldim. Arabadan iner inmez Berk'in tarif ettiği gibi mezarlığı aramaya başladım. O sırada mezarlığın kenarına oturmuş bir kız gördüm.

Rüyaydı bu telaşla ilerledim. Ağlayarak konuşuyordu. Ne dediğini duymak için biraz daha yaklaşıp arkasında ki çalılığa saklandım.

  "Bittirdin bizi, sana olan aşkımı öldürdün Onur üç yıl ya üç yıl nasıl yaparsın bunu bize hiç mi sevmedin beni,beni sevgine inandırıp bunu bana nasıl yaparsın.

  Ben sen öldüğünde korkarsın diye düşünüp o gece seninle kalmak için aileme yalvardım. Bilirim çünkü sen sevmezsin yanlızlığı, karanlıktan korkarsın, için daralır nefes alamazsın,

Ben sen öldüğünde o kadar çaresizdim ki o gece gökyüzünde ki yıldızlar acıdı bana Onur çünkü ben tek tek yalvardım hepsini 'ne olursunuz içinizden biriniz kaysın bir dilek dilemem gerek onun bana geri gelmesi gerek' diye yalvardım. Ben senin yüzünden aklımı kaybettim Onur aklımı, Allah kahretsin seni sevdiğim güne sana verdiğim yıllarıma lanet olsun her şeye"

    O kadar şiddetli ağlıyordu ki dayanamadım. Benim de gözlerim ister istemez dolmuştu. Gidip sıkıca sarılmak istiyordum. O sırada sesi titreyerek toprağa dokundu.

       Ben şimdi insanlara nasıl güveneceğim, nasıl seveceğim şimdi söyle konuş hadi bıraktığın yerde bir enkaz var görmüyor musun Onur? Canım yanıyor her gün ölüyorum ben hemde senin yüzünden, aklımı kaybettim ben duygularımı kaybettim.

Beni eskisi gibi görmek isteyen ailem var Onur ama ben senin yüzünden yapamıyorum. Benim için her şeyi yapacabilecek bir adam var ve ben şuan onu yok sayıyorum senin yüzünden her şey anladın mı senin yüzünden artık kimse beni sevmeyecek ben kimseyi sevmeyeceğim..."

     Sinirle toprağa vuruyordu. Artık dayanamadım ve çalıların arkasından çıkıp sıkıca sarıldım. Rüya beni görmenin şokunu üzerinden atamazken ağlamaya devam ediyordu.

"Nerdesin sen nerde ödüm koptu bir şey olacak diye" dedim. Rüya sarılıp "Çağatay cevap vermiyor susuyor onca şey yaptı bana açıklama yapmak zorunda..."

O kadar çaresizdi ki gözlerine bakan her insan anlardı bunu. Rüya Onur'a çok değer vermiş şimdi de verdiği değerin hiç bir işe yaramadığını anlamıştı. Aklı olanlara inansada kalbi bir türlü inanmıyordu. Saçlarını okşayıp "hadi gel güzelim eve gidelim lütfen burda ona bağırarak feryad ederek bir şey kazanamazsın, güçlü kal lütfen" dedim.

Her ne kadar böyle desemde onun beni dinlemeyeceğine emindim.

"Gitmeyeceğim o bana neden aldattığını anlatana kadar gitmeyeceğim" dedi. "Bak bebeğim Onur sana istesede bunu açıklayamaz, ölüler konuşamaz ki güzelim, biliyorum çok zor senin için ama ben varım ve ben senin üzülmene dayanamıyorum artık" dedim.

Rüya hala beni dinlememekte ısrarcıydı. Biliyordu bunun imkansız bir bekleyiş olduğunu ama içi soğusun diye belki bir umut bekliyordu. Artık dayanamadım bacaklarından tuttuğum gibi sırtıma aldım. Sırtıma vurarak "Çağatay bırak bırak!!" diyerek bağırmaya başladı.

Sinirle "Rüya sus artık bak sinirleniyorum" dedim. Rüya kızarak "ya bıraksana öküz damacana taşır gibi taşıyorsun insanım ben insan!!" diye kızdı. Bu halde bile komiklik yapıyordu şapşal. Yere bırakıp kollarını tuttumm.

"Al indin yere mutlu musun?" dediğimde gözleri bana kaydı o sırada sendeledi ve bir anda kollarımda bayılıverdi. Korkuyla kucağıma alıp "ah Rüya ah öldüreceksin beni artık" diyerek arabaya bindirdim.

Hızla Berki arayıp  "Berk Rüya'yı buldum ama bayıldı, şuan hastaneye gidiyoruz gelin sizde" diyerek kapattım ve hızla gaza bastım. Sinirlerim bozuldu elimde olsa oturup ağlayacaktım. İzmir'e geldiğim günden beri çok değişmiş iyice ağlak bir adama dönüşmüştüm. İstanbul'da her gece başka kızlar gününü gün eden adam İzmir'e geldiği günden beri sadece Rüya ile ilgileniyordu.

Bu düşünceleri bir kenara bırakıp Rüya'ya baktım. Çok yorgun görünüyordu. Beti benzi atmıştı. Onu kaybetme korkusu beni içten içe yerken aklımın karışıklığı ip yumağına dönmüştü. Hastaneye geldiğimizde hemen sedyeye aldılar. Ellerimin içi terliyor nefesim daralıyordu. Rüya'ya serumlar takılıyor bende öylece elim kolum bağlı bakıyordum.

O sırada kolidorda Deniz amcanın sesi duyuldu. Arkamı döndüğümde Berk Meltem teyze ve diğerleri bana doğru geliyordu. Berk'e dönerek "Lan hıyar sana dedim ki kendin gel niye haber verdin adamlara" sertçe omzuna vurdum. Deniz amca "oğlum noldu?" diye sorunca sakinlikle

"önemli bir şey yok Deniz amca bu Berk hıyarı ortalığı ayağa kaldırmayı çok sever biliyorsun, bayıldı sadece vücudu dayanamadı üzüntüye" diyerek tekrar gözlerimi Rüya'ya çevirdim.

"Allah'ın belası kardeşimi ne hale getirdi." Diclenin Onur'a söylenmesi ile birlikte ona döndük. Meltem teyze "keşke hiç çıkmasaydı karşımıza" dedi. Onur anında Seren ailesinin nefretini kazanmıştı. 

O sırada hemşire kız bize doğru gelerek "hastamız kendine gelmeye başladı." dedi. Berk merakla "nolmuş?"" diye sorunca hemşire kız "çok üzüntüye ve strese dayalı olarak vücudu dayanamamış, tansiyonu düşmüş bol bol istiraat etsin ve yemek yesin lütfen" diyerek yanımızdan ayrıldı.

Hep birlikte odaya girdiğimizde Rüya yüzümüze bakmıyordu. Sanırım bizi yorduğunu düşünüyordu. Deniz amca hemen yanına oturup saçlarını öptü. Çok iyi bir babaydı Rüya'ya şakalar yapıyor güldürüyordu. O sırada Berk "kız Rüya elimde kalacaksın artık, ayrıca sen niye yemek yemiyorsun illa gelip ağzına tıkmam mı gerek" dedi.

Hepimiz gülerken "unuttum napayım dün sadece kahvaltı yapmıştım akşamda olaylar olunca yemek arada kaynadı, sabah olanları da biliyorsunuz" deyince sinirle "O Ayaz iti sana yemek yemeyi hatırlatmıyor mu ilaçlarını da içmedin tabi, tanımadığımız insanlarla olursan olacağı buydu" dedim.

Niye böyle bir tepki vermiştim bilmiyordum. Rüya sadece tebessüm ediyordu. Serumu bitene kadar dinlendi. Deniz amca başından bir kere bile olsun kalkmadı. Dicle abla yorgun gözlerle onu izlerken Meltem teyze sürekli onu konuşturmaya çalışıyordu. Onları izlerken Rüya'nın ne kadar şanslı olduğunu bir kez daha anlamıştım.

Çok güzel bir ailesi vardı. Öz ailesi olmadıkları halde o kadar benimsemişlerdi ki Rüya'yı, kendi kızlarından ayırt etmeksizin ilgileniyor hatta Dicle ablaya göstermedikleri kadar ilgi ve sevgiyi Rüya'ya gösteriyorlardı. Dicla abla ise bundan hiç gocunmuyor kıskanmıyordu.

Onları öyle gördükçe benim anneme olan özlemim elimde olmadan artıyordu. Öyle bir bataklığa sürüklenmiştim ki Berk'in sesi ile kendime geldim. Artık gitme vakti gelmişti. Rüya toparlanıp ayaklandı. Hep birlikte arabalara dağıldık. Eve gidene kadar çıt bile çıkarmadık.

Herkes yaşanılanlardan yorulmuştu.  Eve geldiğimizde Rüya'yı odasına çıkardık. Berk ile birlikte bahçede otururken "abi bizim Rüya'nın kafasını dağıtacak bir şey yapmamız gerek" Berk'in bu cümlesi ile birlikte boynundan tutup kendime çektim. Oda Rüya için çok endişeleniyordu.

"Ne yapsak bilmiyorum ki hiç iyi değil sürekli ağlıyor dün halini görsen dayanamazdın." dedim. Biz böyle kendi kendimize çözüm yolları ararken Dicle ablanın "Çağatay bu inatçı keçinin hakkından bir tek sen geliyorsun şu çorbayı bir içirmeyi denesene" demesiyle ayaklandım. Rüya arkasını dönmüş yine takmıştı kulaklıklarını.

Herkes odadan çıkınca Rüya ile ben yanlız kaldık. Yanı başına oturup saçlarını okşadım. Hala ağlıyordu. "Yine müziğe saklandın kendini dimi." dediğimde hıçkırmaya başladı. O ağladıkça içim yanıyordu. "Rüyam ağlama artık" deyince bir anda doğrulup sarıldı.

Hıçkıra hıçkıra ağlayıp "ben çok iğrenç bir insanım" dedi. Saçlarını okşayıp "hayır hayır değilsin bak bunları seninle çok konuştuk  böyle şeyler düşünme sen çok mükemmel bir insansın, güzel kalplisin, doğalsın, merhametlisin ve çok şanslısın çok güzel bir ailen var seni canımdan çok seven bir Berk'in var daha ne istiyorsun" dedim.

Rüya kendini geri çekip kulaklığını çıkardı. Gözlerime bakıp "içim çok değişik şanslı olduğumu biliyorum ama öyle bir duygu ki sanki lunapark ayaklarımın altında ama ben artık çocuk değilmişim gibi anlıyor musun?"  dedi.

Söylediği şiirane sözler beni derinden etkilemişti. Yanağını okşayıp cemal Süreyya'nın güzel bir sözü vardır. Okyanusta ölmez de insan, gider bir kaşık “sevda” da boğulur diye sende kaybetme korkusu içinde kaybolmuşsun birini seversen oda gider diye korkuyorsun ama artık her şeyi bir kenara atıp sevme vakti.

Eski eskide kaldı, bu hayat çok kısa Rüya hemde çok yaşayacak bir sürü şeyin var senin artık hayatını yaşama zamanın geldi ve geçiyor bir daha bu günlere dönme şansımız yok o yüzden artık güçlü olmak zorundasın yaşadıklarınla savaşmak ve onları yenmek zorundasın

çünkü hiç bir savaşçı yenilmeyi aklından geçirmez her zaman kazanmaya odaklanır duydun mu sende öyle yapacaksın bu hayatın seni ezmesine izin vermeyecek ve her zaman bu savaşları zaferle taçlandıracaksın." dedim.

Dediklerim onu etkilemiş olacak ki tekrar sarıldı. Bir süre böyle kaldık. Göz yaşlarını silip benden ayrıldığında tebessüm edip "ee hadi ama ne duruyorsun sen yataklara düştüğünde ben böyle mi yaptım hani nerde benim çorbam" dedi.

Gülümsedim. İşte Rüya buydu güçlü Rüya buydu savaşçı Rüya buydu. güle oynaya içti çorbasını  o sırada odaya Deniz amca girdi. Rüya'yı gülerken görünce bana minnettar bakışlar atmaya başladı.Hemen ayağa kalktım. Sarıldı Rüya'ya bir kaç güzel söz söyleyip beni aşağı çağırdı. Rüya'ya dinlenmesini gerektiğini söyleyip Deniz amca ile aşağı indik.

Berk mutfakta Meltem teyzeye yardım ediyordu. Salona geçtik. Deniz amca bir anda sarılıp "sağol oğlum" dedi. Anlamayarak "ne için Deniz amca" dediğimde "Rüya senin sayende böyle iyi ki geldin" dedi. Tebessüm edip "bana bu konularda teşekkür etmeyin Deniz amca ben Rüya için her şeyi yaparım yeter ki iyi olsun" dedim.

Bizi böyle gören Berk "Aşk olsun Deniz amca sen beni iyice unuttun hep Çağatay oğluna sarıl zaten" deyince Deniz amca gülüp "gel buraya eşsek sıpası" diyerek sarıldı. Deniz amca bizimle şakalaşıyor güreş tutuyordu. Bu da bizim çok hoşumuza gidiyordu.

Bu akşam Berk'in anne ve babasıda buraya geleceklerdi. Sapancaya tatile gitmişlerdi. Meltem teyze gelir gelmez yemekle uğraşmasın yorgun olurlar diye düşünüp evlerine davet etmişti.

Ne kadar düşünceli bir kadındı. Meltem teyze ve Dicle abla akşama kadar yemekle uğraşırken bizde Berk ile bahçede oturup Rüya hakkında konuşuyorduk. Rüya ise odasında uyuyordu. O sırada cebimdeki telefon titredi. Bu Rüya'nın telefonuydu. Ona vermeyi unutmuştum. Arayan Ayaz'dı sinirle telefonu sehpaya koyarken tekrar aradı. Sinirle açıp "ne var?" dedim.

  Karşımdaki ses şaşırarak "Çağatay Rüya nerde telefonu ona verir misin?" diye sordu. "Hayır veremem çünkü uyuyor bir daha da arama Ayaz zarar veriyorsunuz kıza biz onu toparladıkça siz yıkıyorsunuz" dedim.

Ayaz mahcup bir sesle "biliyorum ama elimden ne geliyorsa yapmaya hazırım" dedi. Derin bir nefes alıp "uzak dur Ayaz sadece uzak dur yeter" diyerek kapattım. Berk "Abi çok mu sert davrandın sanki" diye sorunca "Az bile Rüya muylu olmayı hak ediyor Berk o yüzden az bile konuştum bu ne ki" dedim.

Berk daha fazla üstelemedi. Biz Rüya'yı mutlu edebilmek için bir şeyler düşünürken Elçin geldi. Berk ile sarılıp ardından banada sarıldı. "Hoşgeldin canım" dedim. Oturdu yanımıza "Rüya nasıl uyuyor mu?" diye sordu. Kafa sallayıp "Evet geldiğimizden beri uyuyor, müzik dinliyor" dedim.

Elçin iç çekip "bu kız ne zaman mutlu olacak ya tam her şey yoluna girdi diyoruz yine bir şey çıkıyor" diye sitem ederken birden Berk "TATİLL" diye bağırdı. Anlamaz gözlerle ona bakarken "abi tatil işte onu bu şehirden uzaklaştıralım. Kafasını dağıtalım gezelim işte" dedi.

Çok güzel bir fikirdi bacağına vurup "aferin lan çok iyi düşündün bu şehirden uzaklaşmak ona çok iyi gelecek" dedim. Elçin heyecanla "ee tamam güzel de nereye gideceğiz?" diye sorduğunda "ona da Rüya karar verir" dedi Berk. Hepimiz onaylayınca içime bir mutluluk doldu. Rüya ile tatil yapma düşüncesi beni çok mutlu etmişti.

Ayağa kalkıp "ben bir bakayım uyandırayım artık çok uyudu gece uyuyamayacak" diyerek odaya çıktım. Hala uyuyordu ona aldığım küreye sarılıp uyumuştu. Bu hareketi beni çok mutlu ederken yanına yaklaşıp saçlarını okşadım. Yüzünde tatlı bir tebessüm belirdi bir anda yanağına bir buse kondurup "Rüyam" diyerek seslendim.

"Hııı" diyerek mızmızlandı. Tebessüm ederek "güzelim hadi uyuyan gece uyuyamazsın, hem Melike teyzeler gelecekmiş kalk" deyince gözlerini açıp bana baktı. O bana baktıkça benim içimde fırtınalar kopuyordu. Doğrulmasında yardımcı olup

"seni mutlu edecek bir haber vereyim mi?" dedim. Rüya merakla "söyle bakalım" dedi. "Tatile gidiyoruz" dedim. Rüya tebessüm edip "ne tatili?" diye sordu. "Daha annenlere sormadık ama biraz uzaklaşmak sanada bizede iyi gelecek hem nereye gideceğimize de sen karar vereceksin" dedim.

Rüya hızla bana sarılıp "çok teşekkür ederim" dedi. Sarılıp "bana değil Berk'e teşekkür et o düşündü" dedim. Rüya dolu gözlerle bakarken Dicle abla odaya gelip "Melike teyzeler geldi hadi" dedi. Rüya'yı kaldırıp aşağı indik. Melike teyzeler ile ik defa tanışıyordum. İlk tanışmamıza rağmen gayet sıcak davranmış Berk'e nasıllarsa bana da öyle davranıyorlar sarılıp saçlarımı okşuyorlardı. Onların yanında çok mutluydum hemde çok.

      "Benim güzel kızım ne güzel yürüyorsun sen öyle" Melike teyzenin Rüya'ya güç veren sözleri ile birlikte yemek yemeye başlamışken Berk "sayın ponçik ailem biz tatile gitmek istiyoruz hepiniz burdayken izin alalım" dedi. Meltem teyze "güzel fikir" derken Deniz amca Rüya'yı izliyordu. Rüya ise tebessüm ediyordu. Hepsinden izin alınca sadece gidecek yeri seçmemiz kaldı onada Rüya karar verecek ona göre de yarın akşam yola çıkacaktık.

Herkes güle oynaya yedi yemeklerini sohbetler edilip tavla oynandı. Kızlar tatil için gidecek yer ararken Rüya hala üzgündü her ne kadar mutlu görünmeye çalışsa da çok yorgundu görebiliyordum. Onu izlerken Berkler ayaklandı. Gitme zamanı gelmişti. Elçin bu gece Rüya ile kalacağını söyleyince hepimiz kapıya yöneldik.

"Çağatay!"

  sesimin yankılanması ile birlikte arkamı döndüm. Rüya bana seslenmişti yanına gidip "efendim güzelim" dedim. Rüya sarılıp "dün için kısaca her şey için teşekkür ederim" dedi. Bende ona sarılıp "önemi yok sen mutlu ol bana yeter hadi iyi geceler" diyerek saçlarına öpücük kondurdum ama Deniz amcanın bizi izlediğini görünce hızla ayrılıp kapıya yöneldim.

Melike teyzeler ile vedalaşınca  bende arabaya binip eve gittim. Arabada ise bugün olanları düşünüyordum. Nasıl bir sınavdan geçiyorduk bilemiyordum. Eve geldiğimde kıyafetlerimi çıkarıp duşa girdim. Çok yorulmuştum bugün, duştan sonra yatağa geçip telefonumla uğraşırken Rüya'dan mesaj geldi.


      Gideceğimiz yerde belli olduğuna göre kalacağımız yeri ayarlayabilirdim. Bir hafta kalacaktık. Geldiğimiz günden bir kaç gün sonrada Dicle ablanın nişanı vardı. Bu tatil Rüya'ya iyi gelecekti emindim. Ben kalacağımız bir yer ararken bir yandan da Rüya'nın fizyoterapist randevusunu yarına çekmeye çalışıyordum.

O sırada telefonuma bildirimlerin geldiğini gördüm. Berk grup açmıştı. Salak bu çocuk ya diye söylenirken gruba ilk mesajı attım. Bu çocukta olmasa bizi kim güldürecekti çok merak ediyordum.


    Her şey kararlaştırılmış gideceğimiz yere karar verilmişti, yarın kahvaltıdan sonra küçük bir alışveriş sonrası hastaneye gidip işlerimizi halledecek ve tatil serüvenimize başlayacaktık. Çok güzel olacağına emindim. Bu zamana kadar bir çok arkadaşımla tatile gitmiştim ama bu tatil bir farklı olacaktı buna emindim hem de hiç emin olmadığım kadar çok...

   Benn geldiim, beni çok özlediğinizi biliyorum dm Instagram telegram her yerden bölüm için bayağı istek aldım. Kitabı çok sevdiğinizi bilmiyordumm. Umarım beğenmişsinizdir...

Bölüm nasıldı?

Onur hakkında ne düşünüyorsunuz?

Tatilde neler olacak bakalımm?

Romantik ÇağRü sahneleri ister misiniz?

Berk'in açtığı grup hakkında ne düşünüyorsunuz? Daha çok grup sohbetleri gelsin mi?

Bu arada yeni bir ship doğmuş ÇağBer diye bence bu kitabın en büyük shipi bu olmalı 😁

Ve son olarak şimdiden hepinizin Ramazan Bayramını en içten dileklerimle  kutluyorum hayırlı bayramlar 🥳🍬🍫

     Yorum ve beğenilerinizi bekliyorum hepinizi çok seviyorum yeni bölümde görüşüne dek kendinize çok iyi bakın yıldızlar kadar öpücük, hoşçakalınnn❤️🥳🍬

      

 

Weiterlesen

Das wird dir gefallen

2.7M 141K 53
"Ne demek gemi batıyor?" diye çemkirdi genç kız geminin kaptanına karşı. Bu kadar mı basitti bir geminin batması? Bu ahmak adam utanmadan karşısına...
229K 8.1K 45
"Oo küçük hanım iki gündür sizin peşinizdeyiz." "Siz de kimsiniz niye peşimdesiniz ne istiyorsunuz?" " sakin küçük kız" "Kimsiniz dedim" " babanın öd...
108K 5.8K 38
Her gece odamın camına kağıt yapıştırıp bana şarkı armağan eden bu anonim kimdi?
2K 1.1K 32
Bundan sadece bir yıl önce biri bana diğer insanların asla göremeyeceği varlıkları göre bileceğimi söyleseydi o kişiye popomla gülerdim. çocukluğumda...