there is a superhero in our s...

By zdtrbl

19.6K 3.6K 3.7K

onun en büyük ikinci hatası, insanlar için kendini tehlikeye atsa dahi asla bir "süper" kahraman olamayacağın... More

giriş⁰
bölüm bir¹
bölüm iki²
bölüm üç³
bölüm dört⁴
bölüm beş⁵
bölüm altı⁶
bölüm yedi⁷
bölüm sekiz⁸
bölüm dokuz⁹
bölüm on¹⁰
bölüm on bir¹¹
bölüm on iki¹²
bölüm on üç¹³
bölüm on dört¹⁴
bölüm on beş¹⁵
bölüm on altı¹⁶
bölüm on yedi¹⁷
bölüm on sekiz¹⁸
bölüm on dokuz¹⁹
bölüm yirmi²⁰
bölüm yirmi bir²¹
bölüm yirmi iki²²
bölüm yirmi üç²³
bölüm yirmi dört²⁴
bölüm yirmi beş²⁵
bölüm yirmi yedi²⁷
bölüm yirmi sekiz²⁸

bölüm yirmi altı²⁶

628 116 88
By zdtrbl


"İşte, favori mağazam."

Minji önden ilerleyerek oldukça geniş ve bol ışıklandırmalı bir mağazaya giriş yaptığında, sadece göz gezdirmemle bile pahalı etiketlerin her yerde olacağını tahmin edebilmiştim. Yanımdaki Jinu, girdiği kolumdan ayrılarak Minji'yi takip ettiğinde onlardan geride kalmamak için adımlarıma hız kazandırdım.

Dün akşam Jeno'nun evinden ayrıldığımda gün bitene dek bana anlattığı onca cümleyi ve ağacın orada gördüğüm bedeni düşünüp durmuştum. Zihnimdeki o düğümlerin bazıları çözülüvermişti kendiliğinden, bazıları ise umutsuzca yanıtlarını bekliyordu. Şimdilik cevapsız sorularımı görmezden gelebiliyor olmak bir süredir alamadığım nefesi almama sebep olmuş gibiydi.

Şimdilik... böyleydi.

"Şuna baksana Yifei, nasıl sence?"

Minji, yanıma kadar getirdiği desensiz triko kazağı üzerine tutarak gözlerime baktığında pek fazla düşünmeden kafamı salladım. Toz pembe rengiyle Minji'nin dolabına fazlasıyla uygundu.

"Çok güzel."

Tebessüm ederek onay verdiğimde yanımıza yaklaşan Jinu elindeki kahve bardağının pipetini dişleriyle ezerek Minji'nin elindekine baktı.

"Altına bir kot pantolon bakmaya ne dersin?
Bence uyumlu olurlar."

Jinu'nun söylediğine kıkırdadığımda Minji kafa salladı hızla, alışveriş yapmayı çok seviyordu ve bir kombin yapmadan o mağazadan kopamıyordu resmen.

"Haklısın, Jinu. Pantolonlar ne taraftaydı?"

Minji kendi kendine söyleyerek uzaktaki reyona ilerlemeye başladığında yavaşça Jinu'ya döndüm çünkü izlenildiğimin hissini çabucak almıştım. Kaşlarımı hafifçe kaldırıp sorarcasına ona baktığımda dudaklarımı aralayacaktım ki benden önce davranmasıyla sustum.

"Konuş bakalım Yifei,"

Ardından etrafimızda birilerinin olup olmadığını kontrol ederek gibi yaparak yavaşça bana yaklaştı ve neredeyse duyulmayacak bir ses tonuyla mırıldandı.

"Jeno ile aranızda bir şey mi var?"

Ardından geriye çekilip pipeti dudakları arasına aldığında bu tavrına yavaşça tebessüm ettim. "Niye çok gizli bir şeymiş gibi soruyorsun?" ,diye mırıldandım ve kıyafetlere göz gezdirmeye başladım.

"Evet, var."

Jinu aniden gürültülü bir şekilde öksürmeye başladığında kıkırdayarak sırtına vurdum birkaç kez. "Dikkatli iç şunu," ,diye söylediğimde Jinu dudaklarına bulaşan kahveyi silerek gözlerime baktı.

"Ne? Sen ciddi misin?"

Ardından kafasını sağa yatırarak düşünüyormuş gibi yaptı.

"Demek gördüklerim bu yüzden
tuhaf geliyormuş."

Geriye çekilerek, "Gördüklerin?" ,diye mırıldandım ve arkamı dönüp askıda duran bluzları incelemeye başladım.

"En başında hiç emin değildim ama bir his vardı içimde. Jaemin'in evindeyken hepimizi tek tek mutfaktan kovmasına rağmen bir tek seni içeri alacağını biliyordum mesela."

Jinu kendi kendine güldüğünde ben de gülümsedim ve adımlamaya devam ederken peşimden gelen Jinu'nun konuşmasına odaklanmayı sürdürdüm.

"Uzun zamandır Jeno'yu tanıyorum. Normalde kendisini ilgilendirmeyen konularda yorum
yapmaz ama son zamanlarda ilk defa birini
bu denli savunduğunu görüyorum."

Jinu hızlı adımlar atıp yanımda yürümeye başlarken eğilip yüzüme baktı. "Seni sürekli eve bıraktığını da biliyorum."

Gözlerimi ona çevirdiğimde, "Senden gizli bir şey yapamam yani?" ,diye sormuştum ki Jinu hemen omzumu dürttü.

"Elbette yapamazsın Yifei, benim gözlerim her yerdedir. Ben gözden kaçırırsam
Minji yakalar ama gerçi,"

Kahvesinden içti ve Minji'nin bulunduğu reyona bakış attı. "Jaemin ile çıkmaya başladığından beri aksatır oldu."

Gülerek Jinu'ya bakmaya son verdiğimde ileride duran lacivert bluzu işaret ettim.

"Böyle bir şey aramıyor muydun sen?"

Jinu'nun anında tüm odakları gösterdiğim bluz olduğunda dediği her şeyi unutup o tarafa yönelmesiyle iç geçirdim ve onu takip ettiğimde çoktan bedenlerine bakıyor olduğunu gördüm.

Dudaklarımı birbirine bastırarak gözlerimi erkek giyim reyonuna yönelttiğimde içime dolan belirsizlikle ensemi kaşıdım.

Jeno'nun doğum günü.

Jeno için doğum günü partisi düzenlememiz gerektiğini belirten Jaemin'i söyleyen Minji'yi  anımsadığımda aklıma ilk olarak bu fikirden hoşlanıp hoşlanmayacağı gelmişti. İkinci olarak da ona ne hediye alabileceğim.

İlk sorum için herkesin düşüncesi aynı gibi duruyordu, Jeno'nun bunu seveceğini ve biraz kafasının dağılmasına yardımcı olabileceğini söyleyenler çoğunluktaydı. Ben ne düşünüyordum? Emin değildim.

Mutlu birisi değildi. Engel olmak istesem de gün geçtikçe daha çok içine kapanmaya devam ediyordu ve doğum günü partisinin bunu durdurabilecek bir adım olup olmadığından emin değildim. Üzerine düşünüp dursam da doğum günlerini severdim, ben istemesem de diğerleri bu konuda çok isteklilerdi. Bu yüzdendir sanırım, onun da hoşuna gitmesini dilemekten başka çarem yok gibiydi.

"Jinu ben erkek reyonundayım."

Aklıma gelen fikirle reyonu işaret ettiğimde Jinu kafasını salladı ve eline ne zaman doldurduğunu bilmediğim bluzlarla birlikte uzaktaki kabini işaret etti.

"Ben de şunları deneyeceğim,
Minji'yle seni bulmaya gelirim."

Kafamı salladım ben de. Yanımdan ayrıldığında ise ellerimi kot ceketimin ceplerine soktum ve kadın reyonuna nazaran daha ıssız gözüken erkek reyonuna ilerledim. Birkaç kişi dışında kimse gözükmüyordu. Rahatça gezip karar verebileceğimi ve hediye tercihimi buradan yana kullanabileceğimi bilir gibi hoodielere doğru yöneldim.

Çok sık koyu renkler giyiyordu. Biraz daha renkli parçalar seçmek mantıksız gözükse de elimin gittiği turkuaz mavisi kapüşonluyu inceledim bir süre. En sevdiğim renklerden biriydi. Fena görünmüyordu, ne giyerse giysin ona yakışacağını biliyordum ancak bu kadar dikkat çeken bir renk giyeceğini pek zannetmiyordum.

Elimi tekrardan cebime koyarken diğer kapüşonlulardan açık gri renkteki dikkatimi çekti bu kez. Desenleri vardı ve hoş gözüküyordu. Böyle bir şeyi seveceğini düşünsem de hızlı karar vermem çok zordu.

"Bunu kesinlikle sevecektir, tam onun tarzı."

Yakınımdan gelen ses ile yerimde sıçradığımda hızla sağıma doğru döndüm ve mağazanın göz alıcı ışıklarının aydınlattığı bedenin gözleriyle gözlerimin çakışmasını sağladım.

Beni korkuttuğunu fark etmek hoşuna gitmiş gibi sırıtan tanıdık simânın bana o geceki her kelimeyi hatırlatması yüzünden boğazımın düğümlendiğini hissettim.

"Burada ne işin var?"

Dudaklarımın arasından afallamış gibi yükselen sesime karşılık sırıtışı genişlediğinde kafede gördüğümün aksine daha açık renkler giymiş olduğunu fark ettim. Beyaz kapüşonsuz bir sweat giyiyordu ve saçlarını koyu yeşil bir bereyle örtmüştü. Kalın kaşları ve keskin gözleri ortaya çıkmışken ince dudaklarında dalgacı bir gerilme vardı.

Yüzündeki muzip ifade orada kalmaya devam ettiğinde, "O gün doğru düzgün tanışamadığımız için üzülüyordum ama kadere bak, burada karşılaştık." diye söyledi ve sıkmam için elini uzattı.

"Ben Dejun."

Gözlerim bana uzattığı eline baktığında ceplerimdeki ellerimi sıktım ve gözlerimi tekrardan gözlerine çıkarırken mırıldandım.

"İlgilendiğimi zannetmiyorum."

Cevap vermesini beklemeden arkamı döndüğümde kızları bıraktığım yere yönelen adımlarım hızlıydı, korkmaya başladığımı hisseden kalbim sertçe çarpıyordu. Kızları bir an önce bulmak ve burayı terk etmek istiyordum.

"Ama sana Jeno hakkında bilgiler verebilirdim?"

Benden daha hızlı attığı adımlarıyla önümü kestiğinde diğer tarafa doğru adım attım ancak yine önüme geçerek yüzüme baktı.

"O piçin doğum günü geliyor, değil mi?"

Sırıttı ve kendi kendine devam etti.

"Vay canına... Birimiz mezarda, diğerlerimiz acıyla günlerini geçirirken her sene yeniden doğduğunu zannettiği için şanslı hissediyor olmalı."

Gözlerim sinirle seğirmeye başlasa da ağzımdan çıkabilecek her şeyin faturasının Jeno'nun başına kesileceğini bilir gibi sakince sordum. "Jeno'dan ne istiyorsun?" İfadelerimin aksine korkuyla titreyen ellerimi daha çok sıktım.

"Ne mi istiyorum?"

Dejun, sorduğum soru beklenmedikmiş gibi tavır aldı ve neredeyse hiç düşünmeden devam etti.

"Çektirdiklerini çekmesini, elbette."

Dişlerimi sıkarak gözlerine baktım. Jeno birçok şeyi ayrıntılarıyla süslemese dahi bana anlatmıştı ve ben daha fazla bu cümlelerle sıkıştırılmasını istemiyordum. Buna engel olmalıydım, olacaktım da çünkü Jeno zaten yeterince acı çekiyor; hatta belki de daha fazlasını çektiriyordu kendine.

"Ondan uzak dursan iyi olur," Yutkundum.
"Diğer arkadaşların da aynı şekilde. Onu rahatsız etmeye devam ederseniz-"

"Edersek?"

Dejun sırıttı önce, ancak kelimelerimin devamı gelemediğinde dalgaya alırcasına gülmeye başladı. Demek ki o arkadaşlarının da Jeno'yu rahatsız ettiğinden haberi vardı, hatta belki de tüm bu tacizlerin planlayarak yapıldığından. Dünki ağaçtaki çocuk da kendilerinden biri miydi?

"Biliyor musun?" Dejun'un konuşmasıyla ona odaklandım.

"Jeno'nun gerçekten kaliteli bir zevki var."

Konuyu değiştirdiğinde gözlerini yüzümde gezdirdi ve sonra bir şey düşünür gibi yaparak devam etti.

"Ama sen... Nasıl desem...
Bu konulardan pek anlamıyor gibisin.
O piç gerçekten de sevilecek biri mi?"

Cümlelerinin sürekliliği yüzünden içime yüklenen öfkeyi tarif edebileceğimi zannetmiyordum, sinir bozucu biriydi ve rahatça bahsettiği şeyler daha da sinirimi bozuyordu.

"Yifei! Ne yapıyorsun bura- Bu da kim?"

Beni uzaktan gördüklerini tahmin ettiğim Minji ve Jinu yanıma geldiklerinde yüzümdeki ifadeden olsa gerek, ters bir şeyler olduğunu anlamış gibi sorarcasına Dejun'a bakmışlardı. Az önce konuşan Minji'nin yerini Jinu aldı.

"Bir sorun mu var?"

Bir sorun, hatta büyük bir sorun vardı ve tam karşımda duruyordu.

"Arkadaşınızın kafa karışıklığını düzeltmeye
çalışan birisiyim sadece,"

Dejun masum bir ifade takınarak söylerken irislerini benden ayırmadı.

"Erkek arkadaşı Lee Jeno'nun bir katil olduğu gerçeğini göz ardı etmesine izin veremeyiz, değil mi?"

Bahsettiği amaçtan çok daha uzak eylemler gerçekleştiriyor gibiydi, öyle ki, dediği şeylerden sonra en az o gece şaşırdığım kadar şaşıran Minji ve Jinu ikilisi kalakalmıştı. İkisi de aynı anda dönüp bana baktığında dolmasına engel olamadığım gözlerimle birlikte kaşlarım çatıldı ve karşımdaki bedenin alaycı bakışlarına odaklandım.

"Jeno'dan uzak dur, duydun mu? Sen de, o arkadaşların da."

Sesim çatallaştığında umursamadım ve sıkmaktan ağrıyan dişlerimi serbest bıraktım.

"Onu rahat bırakın."

Ardından tek bir şey yapmadan Jinu'nun yanından geçtiğimde sanki tüm bu ithamları ben yükleniyormuşum gibiydi. Göğüs kafesimde oluşan o büyük ağrıyla mağazanın çıkışına yöneldiğimde arkamdan seslenen kızları duyabiliyordum ancak adımlarım duramamıştı.

Bununla nasıl başa çıkabileceğimi en kısa zamanda bulmam gerekiyordu.

[Bazen yabancıymış gibi
hissediyor musun? Resmin en ufak
ayrıntısıymış, hatta sana hiç yer
verilmemiş gibi. Merak etme Yifei.
Bu resme zannettiğinden daha aşinasın.]

kucak dolusu selamlaRR💞
nasılsınız? umarım iyisinizdir :")

bölümü beğenmişsinizdir diye umuyor ve

bol bol yorumlarınızı bekliyorum
böylece özlem giderebiliriz hehehe

aman diyeyim bu bölümden
sonra daha çok kafalar karışacak

çünkü bizde entrikalar bitmez🤚

kendinize iyi bakın
jalapenolarım💘

oy sınırı: +57💫

Continue Reading

You'll Also Like

14.9M 605K 54
"Soyun!" "Ne?" Yaşlı adam oturduğu masada kaşlarını çatmıştı ki yanındaki kadın tebessüm ederek bana döndü. "Sadece hırkanı çıkar ve bize sol kolunu...
2.5M 167K 87
#2 +18 şiddet içerir Karanlık hüküm sürer ruhunu kaybetmiş bedenlerde. Bakanlar onları güçlü sanırlar. Hasta bedenlerdir onlar. Ruhları kayıptır. A...
19.9K 1.7K 18
Buket Ayaz, Kraliçe takma adıyla popüler olmuş bir yazardır. Türkiye'nin en başarılı yazarları arasında parmakla gösterilir. İşinde başarılı olmayı k...
695K 22.1K 23
Sevgiden nefrete dönüşen imkansız bir aşkın hikayesi. "Onlar cehennemi yaşayacak, Aşk cennetin dilinden onlara kalan tek an olarak kalacak, bu aşkın...