love me, please? (Türkçe Çevi...

By obviouslyderin

6.6K 652 1.1K

Kıvırcık çocuk okulda popüler, herkes tarafından sevilen ve hayatından keyif alan biriydi. Mavi gözlü çocuk i... More

bir
iki
üç
dört
beş
altı
sekiz
dokuz

yedi

643 65 78
By obviouslyderin



louis : seninle vakit geçirmek de eğlenceliydi

Harry kafayı yiyordu.

Seninle vakit geçirmek de eğlenceliydi.

Bu, bir şey anlamına gelmiyordu, çünkü gayet normal bir şeydi, değil mi? Yine de, Liam'a mesaj atmasına engel değildi.

kurbağa harry: liam

kurbağa harry: liammmmm

kurbağa harry: leeyum james painnnnn

lima bean: ne var h

kurbağa harry: louis bana mesaj attı!!!!

Harry, Louis'yle olan konuşmasının ekran görüntüsünü attı.

kurbağa harry bir fotoğraf gönderdi

kurbağa harry: gördün mü?

lima bean: harry, sadece beş kelimelik bir şey ve sana olan aşkını göstermiyor.

kurbağa harry: yine de!! bir gelişmedir!! benimle konuştuuuuu

lima bean: lanet, sen şanslısın. bende zayn'nin numarası bile yok

kurbağa harry: yazık sana :(

lima bean: hey... louis'den zayn'nin numarasını istesem ne olur? sonuçta yakın arkadaş değiller mi?

kurbağa harry: işe yarar ama istemek için bir yol bulman gerek

lima bean: doğru

lima bean: denemeye değerdi yine de

kurbağa harry: zayn'le konuşmaya başlamanı bekleyemiyorum... sonrasında senin benimle dalga geçtiğin gibi ben de seninle dalga geçebileceğim .x

lima bean: ben, senin louis'ye takıntılı olduğun gibi zayn'e takıntılı değilim

kurbağa harry: göreceğiz

*****

Harry, pazartesi günü okula gittiğinde, gergin hissediyordu. İlk olarak, tekrar Louis'yi görecekti ki bu her zaman onun gerilmesine neden oluyor ve sağlığına bir tehdit oluyordu. Ne de olsa, mavi gözlü çocuğun saf güzelliğini gördükten sonra, Harry'nin %90 kalp krizi geçirme ihtimali vardı. Neyse ki hayat sigortası vardı.

İkinci olarak, Liam'la ikisi, Zayn'in numarasını almaya çalışmaya karar vermişlerdi. Bu, Harry için daha az gerginlik vericiydi çünkü Zayn onun hoşlandığı kişi değildi (Liam hoşlantı yerine hastalıklı takıntı demeyi tercih ediyordu ama Harry böyle demek istemiyordu), Zayn, Liam'ın hoşlantısıydı. Harry, arkadaşına yardım etmeye kararlıydı ve Liam'ın gergin enerjisi onu sakinleştirmeye yardım etmiyordu.

Okuldan önce, konuşmak için buluştular.

"Evet, plan ne?" Harry sordu.

Liam omuz silkti. "Öylece Louis'den, Zayn'in numarasını isteyemem, bana nasıl aldığımı soracaktır. En iyisi Zayn'in kendisinden istemek."

Harry onaylar şekilde başını salladı. "Zayn'le yakınlaşman gerekiyor. Yani, daha önce onunla hiç konuştun mu?"

Liam mutsuzca iç çekti. "Haz, senin için çok daha kolaydı. Sanki Louis'yi tanıman kader gibiydi. Önce, kardeşini alışveriş merkezinde buldun ve numarasını aldın, sonra derste aynı gruba girdin ve böylece evine gidip onunla vakit geçirebildin. Keşke Zayn'le de böyle olsaydı. Onunla nasıl daha yakın olacağım hakkında en ufak fikrim yok, sadece bir tane ortak dersimiz var."

Harry, anlayışla Liam'ın sırtını patpatladı. "Kendini böyle düşürme, Li! Eminim her şey yoluna girecektir." Aniden, aklına bir fikir geldi. "Hey, belki de eğer Louis'yle daha fazla takılırsak, eninde sonunda bizi Zayn'le tanıştıracaktır. Onunla tanışırsınız, sonra da çıkabilirsiniz!"

Liam güldü. "Keşke. Her neyse, bu sadece Louis'yle vakit geçirebilmen için bir bahane, değil mi?"

Harry kızardı ve oyuncu bir şekilde Liam'ı ittirdi. "Burada sana yardım etmeye çalışıyorum. İkimizin hoşlandığı kişilerin kanka olması benim seçimim değildi."

Liam sırıttı. "Tamam, tamam. Kabul etmeliyim, çok da kötü bir plan değil. Yani bunu yapabiliriz."

Harry gülümsedi. "Harika." Louis'yle yakınlaşmak istiyordu ama tek başına yapmak her zaman zor geliyordu. Liam da onun yanındayken, daha az garip ve kendisi gibi olabilirdi.

Liam, omzuna dokundu. "Kafanı kaldır." Fısıldadı. "Louis ve Zayn burada."

Harry, hızlıca kafasını etrafta döndürdü -fazla hızlıca, şimdi de birkaç insan ona bakıyordu.

Louis ve Zayn, sohbet ederek sınıfa doğru yürüyordu. İkisi de oldukça içine dönük insanlardı ama beraber konuşurlarken oldukça mutlu gözüküyorlardı, ikisinin de yüzünde gülücükler vardı.

Harry ve Liam, birkaç saniyeliğine bu görüntü karşısında kayboldular. Neden Louis'nin gözleri gittikçe daha mavi ve daha parlak gözüküyordu? Ve neden Zayn'in saçları, ne olursa olsun, kimi zaman dağınık olmasına rağmen her zaman mükemmelce şekil verilmiş gibi gözüküyordu?

"Harry! Liam!" Birisi onların omuzlarına dokundu. Arkalarına döndüklerinde, imalı bir şekilde onlara bakan Demi'yi gördüler.

"Hey, Demi, nasılsın?" Harry hızlıca söyledi, sanki Louis'ye bakmıyormuş gibi davranmaya çalıştı.

"Louis'ye baktığını gördüm!" Louis sadece birkaç adım ötede olduğu için sessiz bir şekilde söyledi. "Styles, seni gizlice bakmak konusunda eğitmem gerek. Herkes ona olan aşkını görebilir, kilometrelerce öteden bile."

"Hey, Liam da Zayn'e bakıyordu!" Harry kendini savundu.

Demi'nin ağzı kocaman açıldı. "Aman Tanrım!" Demi söyledi. "Liam, Zayn'den mi hoşlanıyor?"

Liam, eliyle Demi'nin ağzını kapatırken, Harry de kendi ağzını kapattı.

"Harry, bunu söylememen gerekiyordu." Liam rahatsız bir şekilde söyledi.

"Üzgünüm!" Harry ciyakladı. "Ama Demi iyi bir arkadaş, kimseye söylemez, değil mi?"

"Kimseye söylemem, Li." Demiz söz verdi, gözleri yeni bilgiler yüzünden parlıyordu. "Ama- vay! Siz iki kankasınız ve sizin gibi iki kankadan hoşlanıyorsunuz!"

"Biliyoruz, Demi." Harry gözlerini devirerek söyledi.

"Hey! Aklıma bir fikir geldi." Demi söyledi. "Louis'nin münazara klübünde olduğunu biliyorsun, değil mi?" Harry başını salladı. Demi'nin gözleri gizemle parladı. "Ben de münazara klübündeyim ve bugün bir buluşmamız var. Siz de gelebilirsiniz!"

Harry ise buna şaşırmıştı. "Um, emin misin? Ben klüpte değilim."

Demi homurdandı. "Harry, biliyorum. Ama her zaman arkadaşlarıyla vakit geçirmek için falan buluşmalara gelen rastgele insanlar oluyor. Sen ve Liam da gelin, Louis'yle arkadaş olun işte bu kadar."

Liam, Harry'yi dürttü. "Kötü bir fikir değil. Ama onunla nasıl konuşacağız? Yani demek istediğim, bu münazara klübü. Münazarayla falan ilgilenmeyecek mi?"

Demi, düşünceli bir şekilde çenesine dokundu. "Tamam, illa Louis ile başlamanıza gerek yok. Niall'la konuşun, onun arkadaşı, çünkü Niall tam bir sosyal kelebek ve münazara sırasında sizinle konuşmayı sorun etmez. Ayrıca, eğer Louis veya Niall'la arkadaş olmayı beceremezseniz, en azından Harry'ye Louis'yi izlemek için bir fırsat çıkmış olur." Demi şaka yaptı.

Harry söylendi. "Alındım."

"Biliyorum, canım." Demi göz kırptı. "Bilerek söyledim."

*****

Liam sınıfından çıktıktan sonra, Harry, Demi'yle beraber İngilizce sınıfından çıktı. Şansına bu derste Nick'in dişçi randevusu vardı da, onun her hareketini takip eden, mızmız bir parazit yoktu.

İngilizce dersi, Bay Jackson'ı dinleyip not alarak, bir yandan da aynasıyla Louis'yi izleyerek geçmişti. Aynı anda bunları yapmak zordu ama bu iki sıra arkasında oturan meleği izleyebileceği anlamına geliyorsa, değerdi.

İşin doğrusu, bu Harry'nin, Louis'yle beraber aldığı her derste böyleydi -sürekli ona bakarken derse odaklanmaya çalışıyordu. Tarih dersi geldiğinde, o ve Liam sınıfa doğru yürümeye başladı. Harry gergin hissediyordu -Bay Anderson onlara bu dersi projeleri hakkında çalışmaları için vermişti. Bu da demek oluyordu ki Harry bütün dersi, Louis'den sadece birkaç adım ötede geçirecekti.

Tabii ki, bunu çoktan tecrübe etmişti -mesela Louislerin evine gittiğinde, onun varlığıyla birkaç saat geçirmişti- ama yine de geriliyordu.

Bay Anderson sınıfa girdiğinde, söyledi. "Sınıf, bugün projeniz için size zaman veriyorum. Ne isterseniz yapın ama sessiz olun, lütfen."

Sınıftakiler, gruplarıyla beraber oturmak için yerlerini değiştirdiler. Harry ve Liam'da, sınıfın köşesinde Louis'nin yanına gittiler.

Louis'nin yanına ulaşmadan önce, Liam onu dürttü ve sessizce söyledi, Konuş. Ve Harry oturduğunda, Louis'yle büyük bir gülümseme gönderdi ve söyledi. "Selam, Louis!"

"Selam, Harry, selam, Liam." Louis, iki çocuk otururken söyledi.

"Evet..." Liam, masanın altından kendi ayağıyla Harry'nin ayağına dokundu.

"Um, bu hafta sonu bir proje yaptım, belgelerde duruyor." Harry, bilgisayarını çıkardı. Louis ve Liam da aynı şeyi yaptı, ardından Louis söyledi. "Evet, gördüm. Gerçekten çok güzeldi."

"Teşekkürler," Harry cevap verdi, kendisiyle gurur duymuştu. Tüm çalışmaları ve emeğinin ekmeğini yemişti -tabii ki, notları da yükseliyordu ki bu ailesini ve kendisini mutlu ederdi. Ayrıca Louis ona iyi bir iş çıkardığını söylemişti.

Dersin devamında, proje hakkında çalışmaya devam ettiler. Tüm konuşmaları projeleri hakkındaydı, ki bu bir sorun değildi, ama Harry, direkt olarak Louis'ye her bir şey dediğinde çıldıracak gibi oluyordu.

Demi, sınıfın karşısından, onları izliyordu. Her Harry'yle göz göze geldiklerinde, ona imalı bir gülüş gönderiyordu ve Harry'nin kızarmasına (daha da fazlası, tüm ders boyunca yüzü parlak bir pembe rengini almıştı) ve bakışlarını kaçırmasına neden oluyordu.

Okul sonunda bittiğinde, Demi, Harry ve Liam'la dolabının önünde buluştu. Ve üçlü münazara odasına doğru yola koyuldu.

Harry ve Liam, aşırı derecede gergindi. Harry, Liam'dan daha fazla gergindi çünkü Louis, onun sevdiği kişiydi ve onu yüz yüze görecekti. Liam da gergindi, çünkü arkadaşına Louis ile yakın olması için yardım edecekti. Ve Zayn de Louis ile yakın arkadaş olduğu için yaptıkları her şey, Zayn'e de gidebilirdi.

Demi ikisine de homurdandı. "Sakin olun, çocuklar. Sadece münazara toplantısı. Etrafta da bir sürü insan olacak, sadece onunla yalnız olmayacaksınız. Ve sadece konuşuyorsunuz."

"Düşündüğün kadar kolay değil, Demi." Harry iç çekti. "Ben aptal sakarın tekiyim, kendimi salak gibi göstereceğime eminim."

"Aptal ve sakar kısmında haklısın." Demi söyledi.

"Demi! Yardımcı olmuyorsun." Harry ona baktı.

Demi güldü. "Ne? Sadece doğruları söylüyorum, H. Ve bu tamamen normal, onun karşısında mükemmel olmak zorunda değilsin. Kendin olman yeter. Eğer aptal, sakar biriysen de, öyle ol."

Demi'nin tavsiyesiyle garip bir şekilde rahatladı, Demi'nin arkasında aceleyle sınıfa girdiler. Gözleri gergince etrafta geziniyor, mavi-gözlü çocuğu arıyordu. Demi onları boş bir masaya yönlendirdi ve üçlü oturdu. "Takım arkadaşlarınla falan oturmayacak mısın?" Harry sordu. Demi omuz silkti.

"Toplantı on dakika sonra başlıyor, yani herkes şimdilik takılıyor. Sonradan grubun yanına giderim." Demi açıkladı. "Zaten toplantı başlamadan önce size söylemem gereken bir şey var."

Demi bunu söylerken biraz rahatsız gözüküyordu, bu yüzden Harry ve Liam da meraklı bir şekilde ona döndü. "Devam et." Harry söyledi.

Demi her ne söyleyecekse söylemek için ağzını açtı ama bir ses yüzünden bölündü. "Harry!"

Üçlü döndü ve sırıtarak onların masasına doğru gelen Nick'i gördüler. Demi nefesinin altından neredeyse anlaşılmaz bir şekilde "Siktir." dedi.

Harry ona kafası karışmış gibi baktı ama Demi, Nick'e bakıyordu. Nick hiçbir zaman arkadaşlarıyla anlaşamamıştı evet ama bu kadar mı kötüydü?

"Selam, çocuklar!" Nick sandalyelerden birine oturdu. "Dişçiden geri geldim! Siz ikiniz burada ne yapıyorsunuz? Münazara klübünde değilsiniz ki!"

"Sadece Demi'yle takılmaya geldik." Harry açıkladı, Nick'e kötü kötü bakan Demi'yi işaret etti.

"Oh." Nick, Demi'nin bakışlarını farketmişe benzemiyordu. "Hey, gelip benimle ve takımımla da takılmalısınız! Seni yeterince göremiyorum, Harry!"

"Um..." Harry, Liam ve Demiye baktı, gözleri yardım! diye çığlık atıyordu.

Demi boğazını temizledi. "Belki seninle daha sonra takılabilir. Biz üçümüzün konuşması gereken şeyler var."

"Oh!" Nick kalkmak için hiçbir hareket yapmadı." "Konuşun o zaman."

"Demek istediğim özel bir şekilde konuşmalıyız." Demi söyledi, sesinden resmen zehir akıyordu. "Yani sen de kibarca kendi masana dönebilirsin."

"Oh, hadi ama," Nick söylendi. "Ben de öğrenemez miyim? Söz veriyorum kimseye söylemem."

Harry dişlerini sürttü. Nick bazen gerçekten de gıcık oluyordu. Nick'e kibarca siktir git, lütfen demek üzereydi ama tam o sırada Louis ve Niall içeri girdi.

Harry, Liam ve Demi'nin tüm ilgisi anında ikiliyle çevrildi ve Nick, sevgili Harry'sinin başka bir şeye baktığını gördü, neler olduğunu anlamak için arkasına döndü.

Louis, her zamanki gibi, sevimli bir bol sweatshirt giymişti. Siyah dar pantolonu bütün kıvrımlarını doğru bir şekilde sarmış ve yumuşak kahverengi saçları tatlı bir şekilde gözlerinin üzerine düşmüştü.

Niall, onun üzerinde yürüyordu, üzerinde altın harflerle 'LEPRECHAUN'(irlanda mitolojisinde olan yeşil giyinen minik cinler) yazan yeşil parlak bir tişört giymişti. Çakma-sarı saçlarına şekil vermişti, kahverengi dipleri gözüküyordu.

Harry kendini sakinleştirmeye çalıştı. Louis onunla aynı odadaydı. Bu tamamen normal bir şeydi. Tamamen normal. Çıldırmaya falan gerek yoktu, değil mi? Ama Harry'nin kalbi o kadar hızlı atıyordu ki büyük ihtimalle göğsünü delip geçecekti. Gözleri o kadar hızlı büyümüştü ki gözlerinin artık yeşil olmadığına emindi, tamamen irisyle kaplanmıştı.

Ama Nick alaylı bir gülüş bıraktı ve Harry, Louis'ye olan dalgınlığından çıktı. "Hey, Tomlinson!" Nick seslendi.

Sınıftaki sesler kesildi. Louis, Nick'i umursamadan yürümeye devam etti.

"Hey, seninle konuştuğumda beni dinleyeceksin, pislik!" Nick daha yüksek bir sesle söyledi. Louis, pislik lafıyla korktu ve bu Harry'nin sinirlenmesine neden oldu. Nick ne yaptığını zannediyordu, dünyadaki en mükemmel çocuğa pislik diyordu?

Harry, Nick'i öldürmek üzereydi ama Niall önce davrandı. Yürümeyi bıraktı ve Nick'e bağırdı. "Kapat çeneni, Grimshit."

"Sen o İrlandalı çeneni kapat, Horan." Nick sinir bozucu bir şekilde söyledi.

"Nick, dur." Liam sesini yükseltmemeye çalışarak söyledi.

"Hadi ama, Liam, sadece eğleniyorum!" Nick tatlı bir şekilde gülümsedi. "Sadece inekle konuşuyorum."

"O inek değil." Harry bastırdığı dişlerinin arasından söyledi. "Onu rahat bırak, Nick. Ciddiyim."

"Harry." Nick somurttu. "Gerçekten bu fareyi mi savunuyorsun?"

"O. Bir. Fare. Değil. Kapat çeneni, Nick."

Nick kırılmış gözüküyordu. Sevgili Harry'si daha önce ona karşı böyle düşmanca yaklaşmamıştı. "Ama Harry, o çok çirkin ve fare gibi gözüküyor ve-"

"KAPAT ÇENENİ!" Harry bağırdı, elini masaya vurdu. "Sadece bir saniyeliğine bu kadar kaba olmasan olmaz mı?"

Tüm sınıf sessizleşti.

Nick korkmuş bir şekilde sandalyesinde sindi. Demi ve Liam da şaşırmış gözüküyordu -Harry genelde barış yanlısı bir insandı ve kolay kolay sinirlenmezdi. Tüm sınıfın ortasında Nick'e bağırması, insanlara onun gerçekten sinirlendiğini gösteriyordu. Yani gerçekten, gerçekten sinirlenmiş.

Ki bu anlaşılabilirdi, çünkü Harry kimsenin Louis hakkında kötü konuşmasına izin veremezdi.

Tüm sınıf gerginliği hissediyordu, herkes Harry'nin Nick'e karşı sinirli bakışlarını izliyordu, sinirlendiği için nefes nefeseydi.

Sonunda, Liam dikkatli bir şekilde elini Harry'nin omzuna koydu. "Harry?"

"Ne?" Harry'nin sesi biraz keskin olmasına rağmen, arkadaşına karşı en ufak bir kötü niyeti yoktu.

Liam ve Demi birbirlerine baktılar.

"Uh, belki dışarı çıkmalı ve biraz sakinleşmelisin." Demi dikkatlice önerdi, arkadaşını daha önce hiç bu kadar sinirli görmemişti.

Harry derin bir nefes aldı. "Tamam."

Demi ve Liam ayağa kalktı, Harry'yi sınıfın dışına götürdüler. Çıkarlarken, sınıfta tekrar fısıldaşmaların başladığını duydular, herkesin gözleri ya Louis'nin ya da Nick'in üzerindeydi.

Sınıfı terk ettikten sonra, Liam Harry'ye döndü. "Dostum, iyi misin?"

Harry iç çekti. "Sanırım. Nick beni sinirlendirdi."

"Anlaşılıyor." Demi, Harry'nin sırtını patpatladı. "İşte size söylemek istediğim şey de buydu. Nick, bir zamandır Louis'ye zorbalık yapıyor ama sadece ilk birkaç dakikalarda çünkü sonra öğretmenler geliyor. Fiziksel değil-yani, şimdilik- ama berbat bir şey."

Harry homurdandı. "Sikik."

"Sakin ol, Harry." Liam söyledi. "Hepimizin Nick'ten nefret ettiğini biliyorum ama... belki de Louis'nin önünde bu kadar sinirlenmek iyi bir fikir değildir. Özellikle, yani, biliyorsun, Zayn'e söyleyebilir ve Zayn'nin benim için sinir problemleri olan bir değişik diye düşünmesini istemiyorum..."

"Oh." Harry dondu. "Lanet."

Gerçekten Louis'nin önünde sinirlendiğini unutmuştu. Louis kesinlikle, onun sinir problemleri olan bir değişik olduğunu düşünecekti ve Harry, Louis'nin sinir problemleri olan değişiklerden hoşlanmadığından korkuyordu. Kim hoşlanırdı ki?

"Hey, sorun değil. Sinirlenmekte gayet haklıydın, sonuçta durup dururken sinirlenmedin ki." Demi onlara güven verdi. "Artı olarak, Louis için sinirlendin. Onu korumaya çalışıyordun sadece. Yani merak etme, Louis'nin gözünde kötü adam olmayacaksın."

Harry rahatlamayla iç çekti. "Tanrıya şükür."

"Hepimiz Nick'in pislik olduğunu biliyoruz ama sen onun sevdiği tek kişisin, H." Demi söyledi. "Onunla konuşmalı ve mantıklı düşünmesini sağlamalısın. Onun ne yaptığının farkında olduğunu düşünmüyorum ve sadece seni dinler."

Harry homurdandı. "Nick'le konuşmak mı? Bu imkansız, o kendi yolunda hareket ediyor ve onun hareketlerini değiştirmek çok zor."

"Ama denemek zorundasın." Demi söyledi. "Sadece Louis'ye karşı kaba davranmıyor, okuldaki çoğu kişiye karşı kaba ve bizden çok seni dinler."

"Biliyorum." Harry nefesini verdi. "Deneyeceğim ama... garanti veremem. Ayrıca, az önce ona bağırdım o yüzden beni dinler mi şüpheliyim."

"Seni bundan daha çok seviyor... Birkaç gün ver ve sürünerek geri sana döner." Liam, onlara doğru gelen ayak sesleriyle etrafında döndü. Bay Lloyd, münazara öğretmeni, sınıfa doğru yürüyordu ve üçlüye gülümsedi.

"Selam çocuklar! Demi, toplantı başlamak üzere o yüzden içeri girsen daha iyi olur. Siz iki beyfendi de isterseniz gelip izleyebilirsiniz."

Harry tekrar içeri girip Nick'in suratını görecek modda değildi, o yüzden olumsuz anlamda başını salladı. "Hayır teşekkürler, Bay Lloyd."

"Evet, gitmemiz gerekiyor." Liam tekrarladı.

"O zaman, sonra görüşürüz." Demi sınıfa girmeden önce ikisine el salladı, Bay Lloyd da onu takip etti.

"Hadi, gidip dondurma yemek istiyorum." Liam, Harry'nin kolundan çekiştirdi ve ana girişe doğru yürüdüler.

*****

orijinal hikaye> sleepylittlejupiter

Continue Reading

You'll Also Like

156K 14.1K 22
taehyung ve jungkook birbirlerinin yan komşularıydı. there is no other universe then, stay with me texting + instagram 03.02.24 This fiction is dedic...
645K 70.3K 40
çapkın bir omega olan kim taehyung, kızgınlıklarını geçirmek için gözüne alfa jeon jungkook'u kestirir
203K 20.2K 31
Ülkesine dönen delta ve kendi halinde takılan sessiz bir omega bir gece birlikte olur.
159K 14K 26
Taehyung ve nefret ettiği yeni üvey kardeşi Jeon. texting + düz yazı