KİRPİ GİBİ

De kediyedublaj

7.2K 603 875

16.bölümden itibaren Güneşi Beklerken.. @kediyedublaj - twitter'da @bobrekyerinde @delirmekalbayim Mais

Tanıtım
1.BÖLÜM: İddia
2.BÖLÜM: Seçim
3.BÖLÜM: Yıkım
4.BÖLÜM: Kabulleniş
5.BÖLÜM: Not
6.BÖLÜM: Yarışma
7.BÖLÜM: Yenilgi
8.BÖLÜM: Dejavu
9.BÖLÜM: Yüzleşme
10.BÖLÜM: Hediye
11.BÖLÜM: Günyüzü
12.BÖLÜM: Telafi
13.BÖLÜM: Çaresiz
14.BÖLÜM: Dönüm Noktası
15.BÖLÜM: Yaralı
16.BÖLÜM: Af
17.BÖLÜM: Oda
18.BÖLÜM: Korku
19.BÖLÜM: Güneş
21.BÖLÜM: Destek
22.BÖLÜM: Büyü
23.BÖLÜM: Vebal
24.BÖLÜM: Kirpi
25.BÖLÜM: Mezuniyet
26.BÖLÜM: Yeniden

20.BÖLÜM: Ağabey

181 14 31
De kediyedublaj

Keyifli okumalar. 🎈

Multimedyadaki şarkıyla okuyabilirsiniz :)

Bölüm şarkısı: Gripin - Böyle Kahpedir Dünya

Kerem

Hayal kuruyorsun. Büyüdüğünü, yetişkin bir birey olduğunu, olgunlaştığını.. Her şey senin için kusursuz ilerlemese de, o kusurların hayaline bulaşmasına izin vermiyorsun.

'Bu benim hayalim ve benim istediğim gibi olacak!' diyebiliyorsun. Hayalinde herkes mutlu, sağlıklı ve senin yanında.. Hayatından göçüp giden hiç kimse yok.

Özel gününde de yanında olduğunu düşünüyorsun gidenlerin, canın sıkkınken de..

Ve ardından adeta buharlaşırcasına çekip gidiyor hayallerin..

Yıllarca kendimi hayal kuruyorum sanarken meğer kandırıyormuşum. Çünkü hayat bana hiçbir zaman hayalimi vermeyecekmiş.

Şu an karşımda bana öfkeyle bakan gözler, çocukken haylazlaştığım ağabeyime mi ait?

Değil.

Yere düştüğümde beni kaldıran, bir yanlışlık yaptığımda üzerini kapatan, kapatamadığında da 'Kerem hiçbir şey yapmadı ben yaptım' diyen..

Benim ağabeyim bu saydıklarımı yapan adamdı, karşımda öfkeyle bakan adam değil.

Benim ağabeyim sırtımı sıvazlayan adamdı, yoluma engeller koyan adam değil.

Doyasıya sarıldığımı hayal ettiğim yerde karşımda bi yabancı gibi duracak olan adam mı peki?

Benim ağabeyim yıllar önce mezara koyduğum adamdı, bu adam değil.

"Hiçbir şey söylemeyecek misin Kerem?" başımı sağa çevirip babama baktım, avuç içlerini yere koymuş öylece içli içli ağlıyor.

Başımı kaldırıp yeniden O'na baktım. O kim bilmiyorum. Ağabeyim olduğunu iddia ediyor, inanmıyorum.

Evet hayalimdeki adam ama hayalimdeki gibi davranmıyor. Neden?

"Kerem, sana söylüyorum." hiçbir şey söylemeden yeniden babama baktım. Eğik başını bu kez kaldırıp gözlerime baktı. İlk kez böyle bakmıyor Ahmet Sayer, kapısının önünde ağladığımda da böyle bakıyordu.

Ağabeyimi gömerken de böyle bakıyordu.

Kafamı sağa sola sallayıp yürümeye başladım, kendimi buradan atmam gerek. Zeynep'in, güzelimin yanına gitmem gerek.

Kolumdaki baskıyla durdum, kolumu tutan ellere bakıp başımı gözlerine sabitledim.

Ağabeyimin gözlerine çok benziyor, sadece rengi..

"Bir şey söyle."

"Ağabeyimin kemikleri sızlıyor, yapma." diyebildim. Babamın ağzından kaçan hıçkırık sesiyle ona baktım.

A"Özür dilerim.." dedi bana bakarken.

"Benden özür dileme baba! Özür dilemesi gereken bizler değiliz." diyip O'na çevirdim bakışlarını yeniden. "Sensin."

"Sana her şeyi anlatacağım."

"Ağabeyimin mezarına gideceğim, bırak." kolumu çekmeye çalışırken daha sıkı tutmasına bakakaldım. "Yaptığın şey çok yanlış, ağabeyimin adını kullanman çok yanlış."

"Kerem.."

"Ben onun arkasından ne kadar ağladım biliyor musun ha?! Katili benmişim gibi bir başıma nasıl sürgüne gönderildim bunu biliyor musun?! Her gün eski CD'leri izleyen babama kaç kez 'ben ölmedim' dedim?! Sen misin benim ağabeyim? Lanet olsun böyle işe, ağabeyimin adını rahat bırak." bu kez kolumu sertçe çekip yürümeye devam ettim.

"Can ablasına anlatıyormuş her şeyini, ben kime anlatacağım? Benim kimsem yok ki.." durdum. Bu.. Ne demek? "Mezarın başında böyle ağlamıyor muydun?" sinirle döndüm.

"Planlı mıydı her şey?! Ağabeyime anlattığım dertlerimi mi dinledin sen?!"

"İnanmıyor musun Koray olduğuma?"

"Ağabeyimin adını ağzına alma!" bana doğru bir adım atıp gülümsedi. Alayla..

"Bir gün benim odamda oynarken babamın bana aldığı yazı tahtasına topu atmıştın. Kırılınca korkarak arkama saklandın."

"Kes."

"Annemle babam geldi. Ben her zamanki gibi suçu üstlenince derin bir nefes almıştık ikimiz de.. O gün bana ne dediğini hatırlıyor musun Kerem?"

"Kes sesini."

"Ne olursa olsun annemle babam bile bıraksa sen beni asla bırakma ağabey, demiştin."

"BIRAKTIN!" diye haykırdım. Kabullenmiş miyim şimdi ben? Onun ağabeyim olduğunu kabul mu ettim?

"Bırakmak zorunda kaldım!"

"Gerçekten umrunda olsaydım, olsaydık.. Bunca zaman çocuk oyalar gibi oyalamazdın, saçma sapan oyunlara girişmezdin, beni yokluğunla cezalandırmazdın. En önemlisi de ne biliyor musun? Senden sonra beni hayata bağlayan tek insanla benim canımı yakmaya çalışmazdın. Benim ağabeyim benim canımın yanmasına tahammül edemezdi, sen yakmaya çalıştın. Benim ağabeyim falan olamazsın sen.."

"Hiçbir bok bildiğin yok Kerem!"

"Asıl senin bir boktan çaktığın yok! Hayata küstüm ben be! Annem, babam o mezara tek kişi gömmediler beni de gömdüler. Ne başımı okşayan oldu ne gözümün içine bakan.. Sen saçma sapan planlar yaparken ben bunları yaşamaya mahkum edildim!"

"Kerem dinle."

"Ağabeyim dediğin birisi tutmuş elinden.. Lan benim elimden birkaç ay öncesine kadar tutan olmadı! Hapsedildiğim zifiri karanlıktan yeni çıkmışken beni tekrar oraya sokmana izin vermeyeceğim!" arkamı dönüp giderken durup bir kez daha baktım. "Koray olduğunu iddia ediyorsun inanmıyorum, inanmayacağım. Ben onu gömdüm lan anladın mı? Benim ağabeyim hayallerimde çok güzel yaşıyor, şimdi siktir git nereden geldiysen. Benden, ailemden, en önemlisi de sevgilimden uzak dur."

"Biz katil çocuklarıyız Kerem! Hâlâ yüzsüz gibi ailem mi diyeceksin?!" olduğum yere mıhlanmış bir şekilde çakılı kaldım. 

"Ne diyosun sen lan?"

A"Koray hayır!" babama doğru döndüm öfkeyle.

"Koray deme şu herife!"

"Gerçekten her şeyi öğrenmek istiyor musun Kerem?"

A"Koray yalvarırım.."

"Baba kes şu lanet olası çeneni! Hâlâ Koray diyosun!"

"İnkar edip durma, Koray olduğumu sen de biliyosun." bakışlarımı ona çevirip iğrenerek baktım. Bu benim ağabeyim olamaz! "Her şeyi öğrendikten sonra böyle bakmayacaksın bana Kerem."

"Sen benimle dalga mı geçiyorsun ha?! Neyi öğretmekten bahsediyorsun?!"

"Otur şuraya. Anlatacağım her şeyi."

"Burayı ateşe vermeden siktir git karşımdan. Gözüm kördür, yaparım."

"Gözün kör olmasın istiyosan ateşe verebilirsin. Bu ilk ölüşüm olmaz." sinirle karışık histerik bir kahkaha attım.

"Ne bu, edebiyat mı yapıyosun karşımda?"

"Konuyu dağıtmayalım, otur şuraya konuşalım Kerem."

A"Koray!"

"Kapa çeneni!" babama dönüp bağırınca iki elimle yakasını tutup silkeledim.

"Benim. Babamla. Düzgün. Konuşacaksın." bakışlarını bana çevirip alayla gülümsedi.

"Senin baban.. Öyle mi?" ellerimi ittirip kolumdan çekiştirdi. Masanın yanındaki sallanan sandalyeye sertçe oturmamı sağlayıp karşıma geçti. "Babamızı.. Babanı daha yakından tanımaya ne dersin kardeşim?"

"Bana kardeşim deme lan!" kalkacakken omzumdan ittirmesiyle yerime mıhlandım. "Bak sinirleniyorum artık."

"Ben o gün, kaza yaptığımda, evden nasıl çıktım biliyor musun Kerem? Belki hatırlamıyorsundur, babam.. Ahmet Sayer'le tartıştık.."

"Bırak gideceğim." neyden korkuyorum bilmiyorum. Ama bu konuşmanın devamını da, sonunu da dinlemek istemiyorum.

"Seninle hafta sonları gidip oyunlar oynadığımız Sayerler Kimya'nın aslında tam bir insan ticarethanesi olduğunu öğrendim." kaşlarımı çatıp babama döndüm. Hâlâ aynı vaziyette ağlıyor, sessizce konuşuyor kendi kendine. "İhracatını yapacakları ilaçları ilk önce insanlar üzerinde denediklerini.."

"Hayır." dedim sadece. Bunu diyebildim.

"Hayır değil, öyle değil. Bak ben de inanmak istemedim Kerem ama öyle bir yöntem ki bu.. Tabii evine ekmek götüremeyen, geçim sıkıntısı derdine düşen çoğu aile kendini bu uğurda kobay olarak satmış bizim şirkete."

"Yapmaz, yapamaz babam böyle bir şey. Tamam beni sevmedi, başımı okşamadı, sevgisizdi ama benim babam böyle bir şey yapmaz."

"Ama yaptı. Bu bahsettiğim kobaylık denemelerinde fiziksel engelli kalan da var, zihinsel de. Hatta.. Ölen de."

"Bak yeter gidiyorum ben!" kalkıp yürümeye başladığımda kolumdan tuttu sertçe.

"Barış'ın ailesiyle iş anlamında neden ayırdık yollarımızı? Babasıyla neden ters düştük?"

"Babam anlattı bana tamam mı? Barış'ın babası hissesini devretmek istemiş hepsi bu."

"Aptalsın sen.." hâlâ yerde ağlayan babama çevirdi bakışlarını. "Böyle mi kandırdın bu çocuğu, böyle mi çaldın yıllarını?"

"Asıl aptal sensin. Madem bu kadar iğrenç şeyler olduğunu öğrendin, o lanet olası kazadan da kurtuldun.. Lan benim suçum neydi? Yaptığın bunca oyun, gizemli numaralar, notlar.. Ben bunları hak edecek ne yaptım?"

"Ben annemin kokusuna hasret büyürken sen o evde yaşamaya devam ettin çünkü."

"Annem de bana çok annelik yaptı değil mi? Daha demin de söyledim, sen fiziken gömülmemişsin o mezara ama ben her anlamda o toprağın altındaydım."

"Gayet mutluydun.."

"Son birkaç ayına baktığın zaman evet mutluydum.. Sen benim ağabeyim olduğunu iddia ediyorsun, asla değilsin. Sen Koray'ın tırnağı olamazsın."

"Ben senin ağabeyinim Kerem!"

"Kim yatıyor o mezarda?"

"Efendim?"

"O lanet olası yerde kim yatıyor?"

"Boş.. Hiç kimse yok." başımı salladım sadece. Çok güzel, bunca zaman bomboş bir mezara sarılmışım, çok güzel.. "Nasıl kurtuldum, nasıl hayatta kaldım bilmek istemiyor musun?"

"İstemiyorum. Nasıl kurtulduğundan zamanında haberim olmadı şimdi de olmasın. Keşke.. Keşke ölseydin." kolumu kolundan çekip arabama ilerledim.

A"Oğlum.."

"Oğlunun birini yıllar önce, diğerini de az önce kaybettin. Başın sağ olsun, baba."

"Kerem!"

"Sen de.. Bi daha karşıma çıkma." ikisinin de bir şey demesine fırsat vermeden arabaya binip gaza yüklendim.

Az önce ne yaşadım ben?

Keşke hayatta olsaydı diye dualar ettiğim ağabeyimin.. Demeye dilim bile varmazken yaşadığını öğrendim. Ne kadar inkar etsem de boş olduğunu anladım, gerçekten de o Koray'mış.

Keşke olmasaymış..

Hayalini kurduğum adam olarak kalsaymış keşke. O sandalyede sarıldığımı hayal ettiğim adamın, az önce o sandalyede boğazıma sarılmadığı kaldı neredeyse.

Keşke gerçekten ölseymiş. Keşke.

Babama diyebilecek hiçbir şeyim yok. İnanmamaya çalıştım ama kendisi de çoktan yaptıklarını onaylar gibiydi. Kendisine hayrı olmayan bir adamı ben mi savunacağım? Annemin herhangi bir bilgisi olmamasını diliyorum. Yoksa bugün tüm ailemi kaybetmiş olacağım.

Bacağımdaki titreşimle fark ettiğim kırmızı ışıkta durdum. Ekrana baktığımda gördüğüm 'güzelim' yazısıyla gülümsedim. Her şeye rağmen..

...

"Kerem neredesin?"

"Arabadayım."

"Off aramayacaktım ama dayanamadım. Babanla mısın, ne oldu o iş?"

"Koray'ın mezarına gelir misin?"

"Ne?"

"Yoldayım ben geçiyorum, orada bekliyorum seni."

"Kerem.. Off tamam geliyorum hemen."

...

Mezarlığa geldiğimde yolda uğradığım hırdavatçıdan aldığım kazmayı da alıp indim arabadan. Ardımdan geldiğini gördüğüm taksiyi beklemeden ilerledim. Ağabeyimin mezarına..

Her zaman oturduğum yere oturdum, elimdeki kazmayla. Bugün derdimi anlatmaya gelmedim, çok üzgünüm..

"Canım!" Zeynep'in sesiyle ayağa kalkıp sıkıca sarıldım beline. Burnumu saçlarının izin verdiği ölçüde boyun girintisine yasladım, çektim kokusunu içime. "Kerem korka korka geldim.. İyi misin?"

"Gel güzelim, ağabeyimle hatta ailemle vedalaşmaya geldik." elinden tutup yanıma oturttum.

"Ne diyorsun Kerem, ne vedalaşması?"

"Ölmemiş."

"Ne?"

"Koray ölmemiş." sustu. Sessizliğinden anladığım üzere şu an şaşkınlık geçiriyor.

"Na.. nasıl?"

"Bunca zaman notları gönderen, çiçek yollayan, arayan.. Hatta seni kaçıran.. O'ymuş."

"Kerem.. Hiçbir şey anlayamıyorum."

"Ölmemiş Zeynep. Bunca zaman ağladığım mezarın altı bomboşmuş. Ruhu için dua ettiğim adam meğer yanı başımızdaymış."

"Peki.. Neden?"

"Neden yapmış değil mi? Ben de bunu anlayamıyorum. Babamdan intikam almak istemiş aklı sıra. Babam ne bok yediyse yedi, ben ne yaptım ona Zeynep?" elimde olan ellerini çekip yanaklarımı okşamaya başladı.

"Sevgilim.. Şimdi sakin ol. O gözyaşlarına söyle dursunlar, yoksa ben de ağlayacağım." boşta kalan elimle gözlerimi sildim. "Babandan neden intikam almaya çalışmış ki? Neyin intikamı?"

"Kaçırıldığın yer var ya, Sayerler Kimya.. Orası aslında insanları kobay olarak kullandıkları, hepsinin de hayatını kararttıkları yermiş." gözlerindeki kırılmayı gördüm. Üzüntü, şaşkınlık, nefret.. Hepsini barındırıyor şu an.

"Bu, bu çok korkunç."

"Evet.."

"Peki.. Ağabeyinle konuştun mu her şeyi?"

"Benim onunla konuşacak bir şeyim kalmamış. Bu mezar şahit ki ben ona her şeyi anlattım, her şeyi konuştum onunla."

"Kerem.."

"Seni buraya neden çağırdım biliyor musun?"

"Buraya gelmemin bir nedeni olamaz ki Kerem. Sen çağırdın geldim, senin yanında olmalıydım."

"Böyle iğrenç bi ailenin kanıyım.. Yanımda olmak istemezsen anlarım." elimin üzerindeki elini çekti, yanağımda hissettiğim acıyla tokat yediğimi anladım.

"Sen ne konuştuğunu bilmiyorsun."

"Zeynep.. Böyle bir aileye girmeyi herkes kabul etmez, etmemeli."

"Ben herkes değilim geri zekalı. Üstelik benim senin ailene girme gibi bir amacım da yok." demin tokat attığı yanağımı okşamaya başladı bu kez. "Ben seni sevdim Kerem. Yolumun devamını da seninle yürümek istiyorum, bunu da hiç kimse değiştiremez."

"Ben seni hak edecek ne yaptım?"

"Gel buraya.." ensemden çekip boynuma sarılınca ben de beline doladım kolumu. Boynuma dokundurduğu dudaklarıyla gözlerimi kapattım.

İyi ki hayatımdasın Zeynep, iyi ki..

"Hadi o zaman aileme veda edelim."

"Annen?"

"Henüz olan bitenden haberi yok, yani Koray'ın yaşadığından. Tek dileğim bu pis işle alakasının olmaması.. Yoksa tüm ailemi kaybetmiş olacağım Zeynep." sıktığım gözyaşlarımı serbest bırakıp ağlamaya başladım.

Şu an içimde kaldırdığım cenazelerin acısının haddi hesabı, bir tanımı yok.

"Ya Kerem.." başıma vurduğum elimi tutup öperken omzumu okşayan elleriyle sarsılarak ağlamaya başladım. "Ağla sevgilim, ağla rahatla."

"Ben hak etmedim. Ben hiçbir şey yapmadım."

"Bak senin bir suçun yok tamam mı? Bu hesaplaşmanın da intikamın da seninle bir ilgisi yok." gözlerimi elimin üzerine gelişigüzel silip ayağa kalktım.

"O zaman onlara veda etmenin vakti geldi."

"Ne?" elimdeki kazmayı havaya kaldırıp sertçe mezar taşına vurmaya başladım. Zeynep çığlık atıp beni durdurmaya çalışmaya başladı. "Kerem!"

"Öptüğüm, okşadığım mezar taşı.. Allah belanızı versin!" kırılan mermer parçaları yere savrulurken hâlâ sağlam olan yere vurmaya devam ettim.

"Kerem yalvarırım dur!" tamamen tuz buz olana kadar kırdığım mermerler yerlere saçılırken elimdeki kazmayı toprağın üzerine attım.

"Vedalaşmak bugüne kısmetmiş, ailem." Zeynep gelip elimden tutunca ona baktım.

"Hadi gidelim sevgilim, evimize." başımı sallayıp nefes nefese yürümeye başladım.

Bugüne dek gönderdiği notlarda hep onu bulmamın dönüm noktam olacağını söylüyordu. Ciddiye almamıştım ama öyleymiş. Tüm ailemi kaybettim bugün.

En çok canımı yakan da ağabeyimin hayalimdeki gibi yaşıyor olmayışı..

~~~~

Zeynep

Eve geldiğimizden beri Kerem'in ağzını bıçak açmadı. Konuşması için zorlayamadım da.. Salondaki koltuğa ben oturdum, o da başını dizime koydu. Saçlarını okşuyorum, Kerem de karşı duvarı izliyor öyle.

Yaşadığı şey çok ağır, çok korkunç.

Bugüne dek hep kendi acımı büyük sanırdım. Kerem'in böyle bir şey yaşayacağı, yaşıyor olduğu aklımın ucundan geçmezdi.

En çok şaşırdığım da ağabeyinin yaşıyor olması. Çiçek gönderen, not gönderen, karşısında sevgilimden ve benden uzak dur dediğim adamın Kerem'in ağabeyi olması..

Kerem'in elini bırakmaya niyetim yok, bırakmayacağım. Bugün bir kez daha anladım ki bizim birbirimizden başka kimsemiz yok.

"Bir gün çocuğumuz olursa.. Başını okşamadığım bir gün olmasın. Olursa da sen mutlaka hatırlat tamam mı?" gülümsedim, parmaklarımı saçlarında gezdirmeye devam ederken. "Hiç saklımız gizlimiz olmasın birbirimizden, her şeyden haberdar olsun. Ama küçük yaşında da büyük yükler bindirmeyelim omzularına. Yaşının çocuğu, yaşının insanı olsun her zaman. Hata yaptığında ceza vermek yerine o yaptığı şeyin hata olduğunu söyleyelim. Başarısı olduğunda kutlayalım, asla göz ardı etmeyelim."

"Hepsini yapacağız canım, hepsini.."

"İyi bir aile olmadan önce gerçek bir aile olalım Zeynep. Kardeşi olsun mutlaka. Annesi, babası bu konudan mahrum olsa da çocuğumuzun bir kardeşi olsun."

"Olsun.." dedim dolan gözlerimle. "Mükemmel bir ailemiz olsun."

"Arkadaşları ya da çevresi tarafından sevilsin, onları sevsin. Sevgiyle yaşamayı öğrensin, nefretle değil.. İyi geceler demeden uyumamayı öğrensin.. İyi bir baba olmak istiyorum Zeynep, çok iyi bir baba.."

"Sen çok iyi bir baba, çok iyi bir arkadaş olacaksın." başını dizimde çevirip bana döndü yüzünü. Onun da gözleri dolu dolu.

"İnanarak söylüyorsun değil mi? Gerçekten öyle olacağımı düşündüğün için.."

"Gerçekten.."

"Annesine çok aşık bir baba olacağım."

"Annesi de babasına." eğilip dudağından öptüm. Gözlerini sildim narince. "Öncelikle kendini toparlamak zorundasın bunlar için, senin dimdik ayakta durman gerekiyor."

"Duracağım." başını sallayıp dizimden kalktı. Yanıma oturup o da benim gibi sırtını yasladı koltuğa. "Hem ayakta duracağım hem de onlardan uzak duracağım."

"Annenle konuşmayı ihmal etme olur mu? İçimden bir ses onun haberi olmadığını söylüyor."

"Umarım güzelim."

"Akşam için Can'ı Yağmur'u çağırayım mı? Hatta istersen Barış'ı.."

"Can ve Yağmur gelsin yeter. Yüzümü güldürsün biraz."

"Hıım, ben güldüremiyorum yanii."

"Şu an burada böyle oturabiliyosam senin sayende. Bunu biliyorsun."

"Biliyorum aşkım. Hadi sen biraz uzan, ben de bize yemek hazırlayayım." onaylayıp başını koltuğun kenarına yasladı. Ben de mutfağa geçtim.

~~~~

Çorbanın da altını kapattıktan sonra masayı hazırlamaya başladım. Domates çorbası, fırında makarna ve salata yaptım.

Yağmur'a yemeğe beklediğimize dair mesaj atınca onayladı, Kerem'in canı sıkkın olduğunu söyledim, çok üzerine gitmeyecekler. Kendi anlatmak istediğinde anlatır diye düşünüyorum.

Masa da hazır olunca salona, Kerem'in yanına geçtim. Bıraktığım gibi başını koltuğa yaslamış halde tavanı izliyor.

"Uyursun sanmıştım." baş ucuna gidip diz çöktüm. Beni görünce dolu dolu olan gözünü sildi.

"Uyku tutmadı."

"Kerem.. Ağlamak istiyorsan benim yanımda ağla."

"Ağlamama bile değmezler ki. Babamın yaptığı umrumda değil Zeynep. Tamam çok kötü bir şey, büyük bir suç, onunla ayrıyeten ilgileneceğim ama Koray'a ne yapmış olabilirim ben?"

"Sordun mu hiç?"

"O annesinin kokusuna hasret yaşıyorken ben annemin yanında büyümüşüm."

"Ama senin o olaydan sonra ailenle aran hiç normal olamamış ki.."

"Bunu anlayamayacak kadar kör olmuş gözü, kin dolmuş."

"Düşünme tamam mı? Biliyorum böyle düşünme demem bencillik gibi geliyor sana ama.."

"Bir tek sen kaldın yanımda, bir tek sen. Bencillikse de bencillik, düşünmemeye çalışacağım." gülümseyip yanağından öptüm. O sıra çalan kapıyla Kerem de ayaklandı. Birlikte kapıyı açmaya gittik.

Can ve Yağmur ellerinde paketlerle gelmişler, sarıldık içeri geçtiler. Can gelir gelmez başladı Kerem'in üstüne oynamaya.

C"Ağabey eviniz hayırlı olsun."

"Daha önce gelmemiş gibi davranıyorsun Can."

C"Ne zaman geldim lan?"

"Of Caan of, hoş geldin geç otur." dedi masayı gösterirken. "Yârim döktürmüş." kıkırdayıp koşup yanağından öptüm.

"Sen ne güzel yârim diyosun öyle be!" zoraki de olsa gülümsedi, buna bile şükür.

C"Özelse gidelim diyeceğim de yeni geldik valla."

Y"Caan!"

"Gel Yağmurcum biz yemekleri getirelim." Yağmur'la biz mutfağa geçip yemekleri getirdik. Onlar da tatlı almışlar, onu da masaya koyduk.

Kerem, Can'la sohbet ederken çocuk gibi.. Gülüyor, eğleniyor ama beş dakika sonra da kavgaya tutuşup Yaşmır'la bana birbirlerini şikayet ediyorlar. Kafası az da olsa dağılabildiyse çok mutluyum.

Yemekleri yedikten sonra Kerem ve Can'ın da yardımlarıyla bulaşıkları kaldırdık. Kerem sık sık yanıma gelip yanağımdan öptü, iyiyim merak etme der gibi..

Şimdi elimizde çay bardaklarımız Yağmur L koltuğun bir ucunda, biz de diğer ucunda karşılıklı oturduk.

"Güzelim.. Olanlardan soramadım bi türlü, nasıl geçti Melis'le görüşmen? Cihan hoca?"

Y"Aaa evet ben de soramadım birden kayboldun ortadan Zeynep."

"Antrenman bahanesiyle daha çok görüşmek istediğini söyledi Cihan hoca. Ben de Tülin hanımla yüz göz olmamak şartıyla kabul ettim."

"Melis?"

"Dışarı çıkacaktık normalde ama o da psikolojik desteği için kliniğe gidecekmiş, unutmuş bana söylemeyi. Okulda birer kahve içtik, konuştuk."

Y"Saygısızlık yapmamak için gelmedim yanınıza, nasıldı?"

"Şaşırıyorum tavırlarına ama çok samimiydi. Barış'la aralarındaki yakınlaşmadan bahsetmişti biraz ama bugün daha da derin anlattı, flört aşamasında gibilermiş."

C"Abicim bu Barış, Melis ne ara unuttu geçmişi ben anlayamıyorum."

"Geçmişi saymıyoruz çünkü kardeşim. Bi ben varım, bi de Zeynep.. Öncesi yok." Kerem'in elini tutup okşadım. O da dudaklarına götürüp öptü.

C"Soracağım soracağım soramıyorum Kerem.. Neye canın sıkkın anlatmak ister misin?" Kerem derin bir nefes alıp bana baktı.

"Koray'la ilgili ya."

Y"Ölüm yıldönümü filan mı?"

"Ölseydi, yıldönümü olurdu arkadaşlar." Can da Yağmur da şaşkınlıkla bakarken Kerem yaşadığını öğrendiğini anlattı. Sadece yaşadığı kısmını.. Diğeriyle yüzleşmeye henüz kendi cesareti de yok çünkü..

C"Nasıl olur ya?"

Y"Ağzım açık kalakaldım Kerem.. Ne diyeceğimi bilemedim şu an."

"Diyecek bir şey yok ki. Ben bile bir şey diyemiyorum."

C"Amacı neymiş peki abicim ya? Bir insan neden yapar bunu?"

"Yakında öğrenirsiniz az kaldı."

...

Tüm akşam Can ve Yağmur Kerem'e destek olmaya çalıştılar. Onların da olması biraz kafasını dağıttı biliyorum.

Şimdi ikimiz de sırtımızı başlığa yasladık oturuyoruz. Ne kadar süre geçti bilmiyorum. Öylece duruyoruz.

Kerem bir hamle yapıp elini uzatınca ben de elimi uzattım, kenetledik.

"Can ve Yağmur biraz daha iyi geldi sana değil mi?"

"Kafam dağıldı güzelim sağ ol."

"Yeter ki şu yüzün gülsün.. Başka hiçbir şey istemiyorum."

"Sen yanımdasın ya güler." uzanıp dudağından öptüm, o da hassasiyetle karşılık verdi. Komodinin üstündeki telefonu titreyince ayrılmak zorunda kaldık. Ekrana baktı, yabancı bi numara..

Ben hiçbir şey söylemeden Kerem hoparlöre aldı.

...

"Ne var?"

"Kerem konuşmamız lazım." sanırım ağabeyi..

"Konuşmak istemiyorum. Bi daha karşıma çıkma demiştim, aynı şey araman için de geçerli."

"Annemle konuşmaya gideceğim, seninle öncesinde konuşmamız lazım." Kerem sinirle yataktan doğruldu.

"O.. Annem biliyor mu?"

"Hayır."

"Cenazeden.. Sahte cenazeden sonra şirketi annem yönetmeye başladı ama."

"Sayerler Kimya'ya ait tüm verileri silmiş Ahmet Sayer. Hastalar ve aileleri hariç tabii."

"Taam beni ne bok yemeye arıyorsun?"

"Konuşalım diyorum. Mezara gittiğini gördüm Kerem, paramparça etmişsin. Dövüşeceksek karşılıklı yapalım." Kerem'in omzuna koydum elimi, sakinleşmesi için. Vücudu zangır zangır titriyor.

"Hesabımız kapandı Koray ben seni sildim. Annemden uzak dur sadece, ben bu haldeyken o kaldırabilir mi bilmiyorum. İyi geceler." telefonu kapatıp uçak moduna aldı. Bana döndü dolu gözleri, titreyen vücuduyla.

"Dizinde uyutur musun beni?"

"Gel sevgilim." başını dizime koyunca saçlarını okşamaya başladım. Dizimde hissettiğim ıslaklıkla ağladığını anladım.. Üzerine gitmeyeceğim, rahatlaması lazım.

Nasıl bir aile, nasıl bir ağabey bilmiyorum.. Tek bildiğim şey Kerem bunların hiçbirini hak etmiyor.

~~~~

Sabah alarmla kalkıp üzerimize giyindik. Kerem'e gitmeyip evde durmayı teklif etsem de okula gitmek istediğini söyledi. Sanırım ailesiyle ilgili olan şeyi konuşacak herkesle.

Ne kadar doğru bilmiyorum..

Okulun kapısına geldiğimizde arabayı park etti Kerem, indik. Kapıda Barış'la karşılaştık, uzaktan selamlaşıp içeri girdik.

Kerem eline telefonu alınca çaktırmadan baktım, dünkü numaradan.

"Okulun spor salonunda seni bekliyorum, gel."

.. yazıyordu. Kerem alelacele telefonu cebine atıp etrafa bakınmaya başladı.

"Kimmiş?"

"Koray."

"Ne diyor?"

"Hesaplaşacağız sanırım. Spor salonuna çağırıyor."

"Kerem okulda konuşmanız çok sağlıklı değil, herkesin içinde. Acaba dışarı mı çıksanız?"

"Geldiyse burada konuşacağız güzelim. Sen kantine geç ben geliyorum."

Elimi bırakmadan önce yanağımdan öpüp koşarak okula girdi. Hâlâ eli ayağı titrerken onu yalnız bırakamam.

Ben de peşinden sessizce gidip spor salonuna girene kadar koridorda bekledim. İçeri bir hışımla girip kapıyı çarpınca, kapının ardına gizlenip izlemeye başladım. Olası bir durumda içeri gireceğim onu yalnız bırakamam.

Arkası dönük kişi Kerem girince önüne döndü. Kerem'in defalarca resmettiği yüzü görünce donup kaldım. Bu mu ağabeyi? Tıpkı Kerem'in hayalindeki gibi..

"Hoş geldin."

"Kısa kes. Niye geldin buraya?"

"Bak Kerem böyle üstten üstten konuşmayla çözemeyeceğiz bunu. Peşinden konuşmak için okula geldim daha ne yapayım?"

"Bunca senedir neredeydin?" Kerem'in oldukça düz tonda sorduğu soruyla gözlerimin yandığını hissettim. "Neredeydin Koray?"

"Koray.. Ağabey demeni özledim."

"Benim ağabeyim öldü."

"O olaydan sonra o evde olamazdım Kerem. Kazadan sonra.."

"Dinlemek istemiyorum kes!"

"Kazadan sonra eve dönmeye çalıştım, defalarca kapıya kadar gelip geri dönmek nedir bilemezsin."

"Annem de bilmiyormuş ben de. Annemin, en önemlisi de benim suçum neydi lan?"

"Yapamadım."

"Gelip anlatsaydın bize, evet küçüktüm ama anlardım. Ağabeyimin ölümünün yalnızlığıyla değil de babamın pisliğiyle büyümek zorunda kalmayı tercih ederdim."

"Kaldıramazdın. Çok küçüktün, hem Mehmet ağabey her şeyi halledeceğini söyleyince.."

"Mehmet?"

"Beni o kazadan çekip çıkaran kişi. Son anda hayatımı kurtaran kişi.." sadece başını salladı Kerem hiçbir şey söylemeden. "Ne yapmayı düşünüyosun?"

"Sen düşünmüşsündür. Eminim plan, entrika çoktur.."

"Herkese Ahmet Sayer'in gerçek yüzünü göstereceğim."

"Bak düşünmüşsün.. Bunu öğrendiğin an yapamadın ama şimdi yapıyorsun. Asıl sen ne diyeceksin insanlara onu düşündün mü? Diyelim ki annem ilk özlemle boynuna sarıldı, sonra ne yapacak hiç düşündün mü?"

"Düşünmedim.."

"Tahmin ettim. Şimdi diyecek başka bir şey yoksa gidebilirsin. Benim halletmem gereken işler var."

"Ne yapacaksın?"

"Tüm okula anlatacağım nasıl bir pisliğin kanı olduğumu.. Gerekli yerlere de şikayet edince, Sayerler'e ait her şeyi sileceğim hayatımdan."

"El ele verelim Kerem." dedi omuzuna elini koyunca. Kerem ani bir hareketle ittirdi elini. "Birlikte bitirelim."

"Koray.. Git."

"Kendine de zarar vereceksin bu yaptığın şeyle. İzin vermem Kerem."

"Çok düşünüyosun beni sanırım.. Duygulandım. Her neyse.. Ben gidiyorum." Kerem tam gidecekken ağabeyi önüne geçip onu durdurmaya çalıştı.

Kerem ittirdi, o tekrar tutmaya çalıştı. En son gördüğüm ağabeyinin yumruk olan eliyle Kerem'in sağa savruluşuydu.

"KEREM!" aniden içeri girdiğimde her ikisi de dönüp bana baktı. Koşarak Kerem'in yanına gittiğimde dudağının kanadığını gördüm. "İyi misin?"

Kerem başını sallayıp ani bir hareketle aynı yumruğu ağabeyine attı. Benim çığlığım spor salonunu inletirken Koray yere düşmüştü.

"Yıllar önce nasıl siktir olup gittiysen şimdi de öyle git Koray!" ben Kerem'i güçlükle kendi yanıma çekip sakinleştirmeye çalıştım. 

"Aşkım lütfen.. Yalvarırım Kerem." çevreden gelen seslerle spor salonunun yavaş yavaş dolduğunu gördüm.

Kerem'i elinden tutup ordan çıkacakken yerden kalkan Koray'la birlikte Kerem de durdu. 

"Film mi çekiyoruz lan ne izliyorsunuz?!" Can, Yağmur, Melis, Barış, Sedat, Aksel, Merve.. İçlerinde onların da olduğu kalabalık şaşkınlıkla Kerem'i ve ağabeyini izlerken ben yeniden elinden tutup çıkmaya çalıştım. Kerem elimi ittirip önüme geçti bu kez. "Gelin gelin müthiş bir film çekiyoruz!"

"Kerem!" Koray önüne geçmeye çalışırken onu daha büyük bir güçle ittirdi.

"Ağabeyimi gördünüz mü? İşte bu filmde ölüler diriliyor!" herkesin şaşkınlıkla birbirine bir şeyler anlattığını görünce bir hamle daha yaptım ama Kerem hâlâ aynı durumda, titriyor.

"Kerem aşkım yalvarırım."

"Parayı ödeyip okuduğunuz bu okulun adına lanet edeceksiniz birazdan!" hocaların da yavaş yavaş doldurduğu salona bakınca bir kez daha denedim Kerem'i çıkarmayı ama yine olmadı.

"Kerem şimdi değil!" Koray da deniyor ama o da başaramıyor. Kerem'in gözü kararmış durumda.

"Hazır mısınız her şeyi duymaya Sayer Kolejiii?!" kalabalığın ortadan ikiye ayrılmasıyla  oradan çıkan Sevim Sayer'i görmem bir oldu..

Şaşkınlıkla ve korkuyla önce Kerem'e bakarken, bakışları sonra Kerem'in yanındaki Koray'a buldu. Gözlerindeki buğulanmayı görünce yanağımdaki gözyaşını hissettim.

Kerem de annesini görünce olduğu yerde duramayıp destek ararcasına bana tutundu. Elimi sıkı sıkı tutan titreyen ellerini okşamaya başladım ben de.

Sevim Hanım hâlâ buğulu gözleriyle Koray'a bakarken Kerem'in titreyen sesini duydum.

"Anne.."

Bölüm sonu..

Continue lendo

Você também vai gostar

1M 60.9K 41
Ayağa kalkıp göz yaşlarımı sildim. Gözlerim son kez baktı ardından. Son kez seslendim adını. Bana öyle bir yara bırakmıştı ki, asla affetmeyecektim o...
1.3M 48.6K 52
DİKKAT: ÖĞRETMEN ÖĞRENCİ KURGUSUDUR +18 VARDIR RAHATSIZ OLACAK OKUMASIN. Defne çocuk ruhlu biridir. Bir akşam canının sıkıntısı ile anonim bir uygul...
104K 4.5K 23
~Yeşim Deniz ~ Kendisi hayatını yaşıyor sanarken daha gerçek hayattı ile bile tanışmaması gerçeği fakat hayatı olan adam Alaz Karadağ onu 7 yıldır ta...
1.7M 100K 61
Ulaş: Ev alma, komşu al demişler. Işık: Öyle mi demişler. Ulaş: Öyle demişler. Alacağım seni kendime. Mecburuz.