KAMELYA ÇİÇEĞİM - Tamamlandı

By mervekinciiii

37.5K 1.9K 109

"Ne güzel şeysin sen," gözlerini kapatıp derin nefes aldı. Gözlerini açmadan konuşmasını sürdürdü. "Kokun, ba... More

-1- G İ R İ Ş
-2-
-3-
-4-
-5-
-6-
-7-
-8-
-9-
-10-
-11-
-12-
-13-
-14-
-15-
-17-
-18-
-19-
-20-
-21-
-22-
-23-
-24-
-25-
-26-
-27-
-28-
-29-
-30-
-31-
-32-
-33-
-34-
-35-
-36-
-37-
-38-
-39-
-40-
-41-
-42-
-43-
-44-
-45-
-46-
-47-
-48-
-49-
-50-
-51-
-52-
-53-
∽FİNAL∽

-16-

818 49 1
By mervekinciiii

Keyifli okumalar...

Yanımda uyuyan Elçin'in saçı yüzüme değince mızırdayarak üfledim. Eve geldiğimde benim moralimin bozuk olduğunu görünce beni odasına sokmuş ve sorguya çekmişti. Konuşurken yatağında yan yana yatmış bakışlarımızı tavana dikmiştik. Bir süre sonra da birbirimize sarılıp uyumuştuk. Çaprazdaki odama gitmek zor gelmişti.

Birkaç dakika sonra alarmın çalmasıyla sol kolumun üstüne ağırlığımı vererek yataktan hafifçe kalktım. Elçin'in alarmı çalıyordu. Benim telefonum odamda kaldığı için çalan onunkiydi.

Alarmı kapatıp Elçin'i sallamaya başladım. "Elçin," uykulu çıkan sesime aldırış etmedim. "Ablam kalk hadi," saat daha yedi buçuktu ama anca hazırlanır kahvaltı yapardık.

Elçin uyandığında gözlerini ovuşturdu. "Günaydın."

"Günaydın fındık kurdu," Elçin'in ablası ben olmama rağmen bazen o bana ablalık yapıyordu. Teselli ediyor, her zaman yanımda oluyordu. Ergen falandı ama genellikle olgun davranıyordu.

"Hadi kalk hazırlan kahvaltıya inelim," beni onayladığında odasında ayrılmıştım. Annem çoktan uyanmış olmalıydı. Geç uyusa bile yedi dediğinde ayakta olurdu.

Odama geçip dolabımın önünde durdum. Akşam Ekin ve Bahadır ile buluşmayı düşünüyordum. Gökdeniz'in restaurantına gidecektik, onları Gökdeniz'le tanıştıracaktım. Kaza yaptığımı öğrendiklerinde ikisi bir telaş içine girmişlerdi. Buluşamamıştık işlerden dolayı bu yüzden bugün buluşmayı kararlaştırmıştık.

Hava düne göre biraz daha iyiydi. Ekimin sonlarına yaklaşıyorduk ama hava sonbahara inat düzelecek gibi duruyordu. Ben de bunu fırsat bilerek rahat bir şeyler giymek istiyordum.

Askıdan çıkardığım siyah, v yaka, turuncu çiçek desenli elbiseyi üstüme geçirdim. Bileği lastikli olduğu için kolları bol duruyordu. Ona uygun siyah çanta ve siyah ayakkabıları dolabın önüne çıkarmıştım. Ucunda kar tanesi bulunan gümüş kolyeyi ve birkaç eklem yüzüğünü taktım. Parfüm de sıktıktan sonra çantayı ve ayakkabıyı alarak odamdan çıktım. Makyaj yapasım gelmemişti, böyle de güzeldim.

Merdivenleri inip ayakkabımı kenara koyduğum sırada zil çaldı. Annem, Elçin, Nezahat abla mutfakta olduğu için kapıyı ben açmıştım. "Ben baktım!" çantamı koluma takarken boşta olan elimle kapıyı açtım.

Kapıda gördüğüm simayla gözlerimi açıldı. "Ece!"

"Sürpriiiz!" elini hızlıca sallamıştı. Uzun zamandır yaklaşık yedi aydır görmemiştim onu. Gezmek için yurt dışına çıkmıştı. Bu ay geleceğini bilmiyordum. Her konuşmamızda 'önümüzdeki yıl geleceğim' diyordu.

Kendime çekip sıkıca sarıldım. "Hoş geldin!" uyku mahmurluğum ve depresif halim bir anda uçuvermişti. "Hoş buldum," dedi. İçeriye girmesini bekleyip kapıyı kapattım. "Yengem ve Elçin nerede?"

"Mutfaktalar," koşar adımlarla beni kapıda bırakıp mutfağa geçti. Ece, halamın kızıydı. Annem babamdan ayrıldıktan sonra halam ve amcamlarla bağlantısını kesmemişti. 'Onların herhangi bir suçu yok' demişti ve onlarla görüşmeye devam etmişti.

"Ece, hoş geldin kızım!" annem bütün samimiyetiyle Ece'ye sarılmıştı. Sıra Elçin'e geldiğinde otuz iki diş sırıtarak o da sarıldı. "Niye haber vermedin, almaya gelirdik seni."

Masada her zamanki yerime oturmuş çayımı yudumluyordum. "Sürpriz yapayım dedim. Kötü mü yaptım yenge?"

"Hayır tabii ki," annem onu kendine çekip tekrar sarıldı. Ece annemi çok severdi. Hatta bizden daha çok annemi severdi çünkü halama anlatamadığı çoğu şeyi anneme anlatır, fikir alırdı.

"Halamların ve amcamların haberi var mı?" Elçin'in sorusuyla ağzına domates atıp ona döndü. "Var. Ben sadece size sürpriz yapmak istedim."

Saatin sekiz olduğunu görünce çayımdan son yudum aldım. "Geç kalacağız kalk," Elçin'i kolundan tuttuğum gibi kaldırdım. Mutfaktan çıkmadan önce Ece'ye döndüm. "Akşama kimseye sözün olmasın, akşam Ekin ve Bahadırla buluşacağız."

"Tamam, iyi dersler size," attığı öpücüğe karşılık el salladım ve mutfaktan çıktım. Elçin beni kapının önünde beklerken garajdan arabayı çıkarmış yanına gelmiştim.

Artık Tolga'yla iletişime geçmek istemiyordum. Bir şeyler hissediyordu bana karşı ama bilmezlikten geliyordu. Salağa yatıyordu ve hiçbir şey söylemiyordu. Fazla naz aşık usandırır diyorlardı doğruydu, usanmıştım bu hareketlerinden. Şeytan diyor ki çek karşına, yapıştır ağzına iki tane. Artık onu yapsam dahi rahatlamazdım ben. Öyle bir sinir vardı üzerimde.

Okula geldiğimizde arabayı park edip indim. Elçinle sarıldıktan sonra o sınıfa doğru giderken ben de odama yürüyordum. "Burçin hocam."

Müdürün sesini duymamla göz devirerek arkamı döndüm. Bu adamdan asla haz etmiyordum, asla. "Efendim müdür bey?" soru soran bakışlarımla onu süzdüğümde çapkınca sırıtıyordu. Yavşak herif. "Odama kadar gelir misiniz?"

Omuzumdaki çantaya sıkıca kavrayıp arkamı döndüm. Birlikte merdivenlerden inip odasına girdik. Çağatay hoca masanın hemen yanındaki koltuklardan birine oturmuş önüne bakıyordu. Karşısındaki koltuğa oturdum. Gülümseyerek baş selamı verdiğinde sadece gülümsemekle yetindim.

"Cuma günü 29 Ekim, biliyorsunuz. Ortaokul ve lise öğrencileriyle bir şeyler planlamalıyız," gözleri ikimiz üzerinde gidip geliyordu. Kaşlarımı çattım. "Birlikte çalışmanızı istiyorum. Çağatay hoca her resmi bayramlarda görevlidir. Sizin de hem ona yardım etmeniz hem de çocuklarla kaynaşmanız bence güzel olur."

Aslında böyle şeyler benim alanım değildi ama yapacaktım. Elime yapışmazdı sonuçta. Hem güzel de olabilirdi.

"Tabii hocam," kabul etmemle müdür gülümsedi. "En kısa zamanda çalışmaya başlamalısınız."

Fazla bir şey konuşmadan onu onaylamış ve müsaade isteyerek odasından ayrılmıştım.

Odama geçip sakinleşmek, kafa dinlemek istiyordum. Uygun bir ortam değildi ama umurumda da değildi açıkçası. Kantini arayıp çay istedikten sonra çekmeceleri kurcaladım. Cuma gününden kalma birkaç dosya vardı. İncelemem ve bazılarını uygulamam gerekiyordu.

Çantamdan gözlüklerimi çıkarıp taktım. Salık saçlarımdan firar etmiş önüme gelip duran küçük bir tutam saçı kulağımın arkasına kıstırdım. Bu sırada kapım tıklandı. İçeriye elinde çayla kantinci girdi. "Buyurun hoca hanım," elindeki çay bardağını masamın üstüne koyduktan sonra odadan çıktı.

Uzun bir süre önümdeki evrak ve dosyalarla ilgilendim. 29 Ekim için neler yapabileceğimizi düşündüm. Öğle yemeği zamanı geldiğinde kapıda Elçin'i gördüm. "Abla?"

Kafamı kağıtlardan kaldırdım. Gözlüğümü çıkarmadan içeri girmeyi bekleyen Elçin'i gördüm. "Abla evde," dedim. "Gel."

"Pardon canım hocam."

Güldüm. "Öğle arası, birlikte yiyelim mi?"

Gözlüğümü çıkarıp dikkat etmeye çalışarak kutusuna koydum. "Olur güzelim. Hemen geliyorum," sabahtan beri giyilmeyi bekleyen askılıktaki beyaz önlüğü üstüme geçirdim. Cüzdanımı ve telefonumu da her iki cebine de koyduktan sonra kapıda beni bekleyen Elçin'e adımladım.

Omuzuna kolumu attığımda elini belime doladı. Benden kısa olması işime geliyordu. Kız kardeşler ablalarından daha uzun derlerdi ama bizimki tam tersiydi. Binadan çıkıp yemekhaneye doğru yürürken önümüze Çağatay çıktı. Göz devirmemek için kendimi tembihlerken gülümsemeye çalıştım. "Yemekhaneye gidiyorsunuz anladığım kadarıyla."

"Evet."

"Çalışmalara ne zaman başlarız? Onu soracaktım ben," omuz silktim. "Benim için fark etmez hocam. Yarın başlayabiliriz. Ben bugün şiir araştırması yaparım, siz de başka şeyler bulursunuz."

Güneş düne kıyasla daha sıcaktı. Bacaklarıma vuruyordu, bu sayede bacaklarım ısınmıştı. "Tamam o zaman, afiyet olsun size," eli omuzuma gittiğinde ters bakışlarla omuzumdaki elini çekmesi için omuzumu silktim.

"Mesafe hocam, mesafe," iğneler gibi çıkan sesimi Elçin böldü. "Tolga abi."

Bakışlarım Çağatay'dan Tolga'ya döndü. İster istemez dudaklarımdan sessizce küfür çıktı. "Hassiktir!" küfür etmeyen, kibarcık kızlardan değildim. Çok nadir küfür ediyordum.

Tüm görkemiyle karşıdaki ellerini kabanına sokmuş bize doğru bakıyordu. Çağatay yanımızdan ayrılırken Tolga yavaş adımlarla bize doğru geliyordu. "Bunun burada ne işi var?" bozguna uğramış gibiydim. Gelmesini asla beklemiyordum hele ki dünkü saçma sapan diyaloglardan sonra.

"Sebebini bilsem açıklardım zaten abla," Elçin ile aynı pozisyonda Tolga'nın yanımıza gelmesini bekliyorduk. Yanımıza ulaştığında ilk Elçin'e sonra da bana sıkıca sarıldı. Belimden hala çekmemişti. Ben ise kendimi geri çektim. Artık bir şeylerin farkına varması, kabullenmesi gerekiyordu. Eski Burçin bir süreliğine uzak bir yere gitmişti.

"İsterseniz birlikte öğle yemeği yiyelim?" bakışlarım yüzünde gezindi. Bugün saçlarını düzgünce taramıştı. Sakalları gereğinden fazla uzamış gibi görünüyordu gözüme ya da ben öyle sanıyordum. Giydiği lacivert takım elbise ise her zamanki gibi ona çok yakışmıştı.

"Elçin gelemez, öğle arası dışarı çıkması yasak."

Kahveleri kahvelerimi buldu. "Sen?"

Düz bir sesle yanıtladım. "Elçin'e sözüm var," sesimin hissiz çıkmasına özen göstermiştim. Bundan sonra böyleydi. "Akşam?"

"Arkadaşlarıma sözüm var."

Yapmacık şekilde gülüp başına önüne eğdi. "Gökdeniz de var değil mi?"

Derin bir nefes aldım. Aranın neredeyse yarım saati bitmişti. "Konuşulacak ne yeri ne de zamanı Tolga."

Ellerini birbirine sürterken dudaklarını ıslattı. Anlık öpme isteği belirdi içimde. "Peki, görüşürüz."

"Görüşürüz," sarılmadan ve hiç arkasına bakmadan bahçeden çıkıp arabasına bindi. Senin için bunlar daha ne ki. Benim kadar canın yanmaz merak etme.

•••

Akşam Gökdeniz'in restaurantına gidecektik ama kendisinin bundan haberi yoktu. Son anda aklıma gelmişti. Ceketin cebinden çıkarıp mesaj attım.

Burçin: Akşam restaurantta mısın?

Ekranı kilitlemeden iki koltuğun arasına koydum. Eceyle muhabbet edeceğim sırada mesaj gelmişti.

Kaza: Evet, gelecek misin?

Burçin: Geleceğim ama arkadaşlarımla beraber.

Anında mesaj gelmişti.

Kaza: Gelin tabii, şu anlık muhabirler de gözükmüyor, ünlülerden rezervasyon yaptıran da yok :)

Burçin: Tamamdır, birkaç saate görüşürüz :)

Ece ile birlikte, Elçin'in gelmesini bekliyorduk arabada. Ben üstüm değiştirmek istememiştim çünkü herhangi bir absürtlüğü yoktu.

Ece sabahtan bu yana bizdeydi eve gitmek yerine bizim okuldan gelmemizi beklemişti. "Yengemden öğrendiğime göre Tolga aynı Tolga'ymış."

Ellerim direksiyonun her iki tarafını kavramıştı. "Tabii ki, ne sanıyordun."

"Gram değişme dahi mi yok?" umut dolu gözlerle bana baktığında bir şey hatırlamış gibi elimi kaldırdım. "Var, olmaz mı. Biraz daha odun, kıskanç olmuş."

Anladığını belirtmek istercesine mırıltılar çıkardı. "Kaza yapmışsın, geçmiş olsun bu arada. İyisin değil mi?"

Kıkırdadım. "Sence Ece?"

"Bir şey sormaya da gelmiyor," kollarını göğsünde bağlayıp küsmüş gibi yaptı. Onu kendime çekip sarıldım. Omuzuma vururken "Eşek!" dedi.

Aynı yaştaydık. En sevdiğim kuzenlerimden biriydi. Bir de dayımın çocuklarını severdim, amcamın çocuklarından da haz etmezdim. Çok fazla dedikodu yaparlardı ve çok patavatsızlardı. Nerede nasıl davranması gerektiklerini asla bilmezlerdi.

Elçin, en sonunda bindiğinde arabayı çalıştırdım. "Nereye gidiyoruz?" Ece'nin sorusuna Elçin cevap verdi. "Ablamın kaza yaptığı çocuğun restaurantına."

Ece'nin gözleri beni bulduğunda omuz silktim. "Yakışıklı ama Tolga'ya aşık olduğumu biliyor ve yanımda olduğunu belirtiyor."

"Hadi öyle olsun," dedi gayriihtiyari.

Elçin arkadan uzanıp şarkı açtığında kulaklarıma Şebnem Ferah'ın sesi doldu.

Mayın tarlasında dolaşıp durmuşum aşk sanıp da
Herkes arkamdan bağırmış kimseyi duymamışım
Savaş filmlerinde olur ya yaralı yaralı devam etmişim
Sonuna kadar aşk ya yanımdasın sanmışım

Ece, şarkıya eşlik ederken rastgele koluna geçirdim. "Karga sesinle söylemezsen sevinirim, zira kulaklarım zarar görüyor," bilmiş bilmiş suratıma baktığında sırıttım.

Mayın tarlasında yürüyüp durmuşum aşk sanıp da
Tel örgülerde durmamış bir delikten geçmişim
Her şey bana dur demiş kulağım darbe almış duymamışım
Sonuna kadar aşk ya sadece inanmışım

Gerçekten sesi kötüydü, bunu bildiği halde herkese inat bağıra bağıra şarkı söylerdi. Şu an olduğu gibi.

Koşmuşum düşmüşüm kalkmışım
Sevişmek sevmekten gelir inanmışım
Elimden tuttuğunda öyle bir güvenmişim ki
Bize bir şey olmaz sanmışım

Ekin ve Bahadır, Ece ile tanışıyorlardı. Sayısızca beraber buluşmuşluğumuz vardı tabii ki. Onlara Ece'nin geldiğini söylememiştim. Sürpriz olacaktı.

Aynı anda Ekinlerle birlikte burun buruna restaurantın önüne gelmiştik. Ekin oturduğu sürücü koltuğundan Ece'yi görmesiyle açılan ağzının iki eliyle kapattı. Bahadır'a aldırış etmeden hızla arabadan inip yanımıza geldi.

"Hoş geldin! Ne zaman geldin! Çok özlemişim seni Ece!"

Ece kıkırdayarak Ekin'in sarılışına karşılık verdi. "Dün geldim, bugün de Burçinlere sürpriz yaptım."

Onları kendi aralarında konuşurlarken biz Bahadır ile sarılmıştık. İçeriye girmeden önce beni ve Elçin'i kolunun altına almıştı. Kafasını hafif bana doğru döndürdü. "Eğer o lavuğun herhangi bir hareketini görürsem olacaklardan sorumlu olmam."

Elçin gülerken ben göz devirmiştim. "Biriniz bitiyor biriniz başlıyor. Bu ne yahu!"

İsyan ede ede içeri girdiğimizde her zamanki gülümsemesiyle Gökdeniz karşılamıştı bizi. Bize özel olarak ayırttığı yere doğru yürürken Ekin arkamdan konuşuyordu. "Vallahi yakışıklı çocukmuş. Sevgilisi var mı?"

"Ekin!" Bahadır'ın uyaran tonda çıkmıştı sesi ama Ekin umursamadı. "Ne var ya? Öğrenmeyelim mi?"

"Şu an tam liseli ergen gibisin Ekin."

"Aşk olsun Bahadır abi, ben öyle biri miyim?" herkes oturduğunda üstümdeki kabanı çıkardım. "Allah'ım neydi benim günahım," herkes Bahadır'ın bıkmış haline gülüyordu.

"Hoş geldiniz," Gökdeniz'i sesini duymamla bakışlarımı ona çevirdim. Yanımdaki boş sandalyeye oturdu. "Hoş bulduk," Bahadır biraz ciddi haline bürünmüştü. Biz kızlar ise gülümsüyorduk. "Hoş bulduk," dedim. Bahadır ve Ekin'i gösterdim. "Üniversiteden yakın arkadaşlarım."

Elini uzatarak memnun olduklarını belirttiler. "Bu da kuzenim Ece," aynı şeyi Eceyle de yaptıktan sonra bir anda hoş bir muhabbet ortamı sardı. Yemeklerden önce bir şeyler içmiştik.

Sohbete devam ederken garsonlardan biri Gökdeniz'i çağırdı. "Galiba küçük bir sorun çıktı. İsterseniz ne yemek istediğinizi karar verin, gitmişken söyleyeyim," onlayarak önümüze döndük.

Hepimizden tek tek siparişleri almıştı. Yanında şarap içecektik, tabii Elçin dışında. O bira ile yetinecekti.

Gökdeniz'in yanımızdan gitmesini fırsat bilerek dün olanları tek tek bizimkilere anlattım. İlk tepki veren Ekin'di. "Küfürbaz haydo! Ne olacak."

Ece'ye döndü bakışlarım. "Bir şey demedi yani, vay be. Kıskanç ama salak," bakışlarım bu sefer Bahadır'ı bulduğunda beni kendine çekti. "Biraz daha salaklık yapsın boş ver. Daha sonra anlar ne bok yediğini."

Ben Bahadır ve Gökdeniz'in ortasında kalmıştım. Sağımda Bahadır, solumda Gökdeniz vardı.

Bir süre sonra yemeklerle aynı anda Gökdeniz de gelmişti. Şaraplarımızı da kattıktan sonra yemeğe başlamadan önce gidecek olan garsonu durdurdum. "Fotoğrafımızı çeker misin?"

"Tabii efendim," arkamı hafifçe Bahadır'a dönüp elime şarap bardağını aldım. Görülebilecek şekilde bardağı yukarı kaydırıp gülümsedim.

Çekilen bir sürü fotoğraftan sonra telefonumu geri alıp tabağımın yanındaki küçük boşluğa koydum.

Hepsi bu ortamdan çok memnundu, gözlerinden ve yüzlerinden anlaşılabiliyordu. Onlar mutlu olunca ben de mutlu oluyordum. İyi gün dostu değil, kötü gün dostuydum.

Telefonumun ekranının yanlamasıyla bakışlarımı masaya çevirdim. Birisinden mesaj gelmişti.

Tolga: Cuma günü konuşacağız, işin varsa bile iptal et.

Emrivaki yapmıştı. Kaşlarım çatılırken mesajı tekrar okudum. Buz gibiydi.

Geri cevap yazmadım. Yine ne söyleyecekti, kalbimi daha ne kadar kıracaktı bilmiyorum. Zaten kıracağı kadar kırmıştı, üzeceği kadar da üzmüştü ya, neyse.

🌸

Size bir itirafta bulunayım mı? Ben dün perşembe sanıp bölüm yayınlamışım flcmxkxmxkx. Neyse art arda iki bölüm geldi hadi yine iyisiniz. 🌚

DİĞER BÖLÜM BOMBA GİBİ HEEEEE! O KADAR HOŞUMA GİDİYOR Kİ ANLATAMAM. 👌🏻👌🏻

Seviyorum sizleri dostlarım. Hoşça kalın, sağlıkla kalııınnn! 💜

Kişisel: merve.ekiinci

Continue Reading

You'll Also Like

2.7K 483 14
( KISA HİKAYE ) Bir dilek dileme şansı yakalasaydınız ne dilerdiniz? Ebru yanan canıyla ölmeyi düşünerek bu dünyadan yok olmayı, kaybolmayı, kimsenin...
5.4K 452 18
Yazın o belirgin, kendine has enerjisi pencerenizden, evinize çat kapı misafir olarak gelir. Üstelik bu misafirlik birkaç aylığına daimdir, kalıcıdır...
96.1K 5.1K 27
Kız kardeşini korumak için okulu bırakıp çalışmaya başlayan, asi, tehlikeli ve oldukça güzel olan Geun'un hayatı arkadaşının yanına işe girmesiyle de...
140K 8K 30
Kurslarda yetişmiş imam hatip mezunu genç bir kız"hümeyra" Kadir ile nişanının ardından hicaz pazarında çeyizini yaparken ailesine yük olmamak için ç...