ÇİÇEK MAHALLESİ|✅

By _umutlugirl

3.2M 132K 40.3K

Gözleri benim mavi harelerime tutundu, "Neden, her cümlenin sonuna o kelimeyi getirmek zorundasın?" Kaşlarım... More

1.BÖLÜM
2.BÖLÜM
3.BÖLÜM
4.BÖLÜM
5.BÖLÜM
6.BÖLÜM
7.BÖLÜM
8.BÖLÜM
9.BÖLÜM
10.BÖLÜM
11.BÖLÜM
12.BÖLÜM
13.BÖLÜM
14.BÖLÜM
15.BÖLÜM
16.BÖLÜM
17.BÖLÜM
İnstagram Bölümü #1
18.BÖLÜM
19.BÖLÜM
20.BÖLÜM
21.BÖLÜM
22.BÖLÜM
23.BÖLÜM
24.BÖLÜM
25.BÖLÜM
26.BÖLÜM
27.BÖLÜM
29.BÖLÜM
30.BÖLÜM
31.BÖLÜM
32.BÖLÜM
33.BÖLÜM
34.BÖLÜM
35.BÖLÜM
36.BÖLÜM
37.BÖLÜM
38.BÖLÜM
39.BÖLÜM
40.BÖLÜM
41.BÖLÜM
42.BÖLÜM
43.BÖLÜM
44.BÖLÜM
FİNAL
İnstagram Bölümü #2
Özel Bölüm 1
Özel Bölüm 2
Özel Bölüm 3
İnstagram Bölümü #3

28.BÖLÜM

60.9K 2.3K 853
By _umutlugirl


Beste'den ;)

Yarabbilalemin sen benim bu zeki aklımı koru.

"Kız, sana diyorum o dün ki seni alan çocuk kimdi?" diyerek kolumda ki  etimi, hafif bir şekilde parmaklarının arasına alıp sıktı.

Elinden kurtulup kolumu oluşturdum, "Bir arkadaş anne."

Annem bana sırnaşıp, omzu ile omzuma vurdu.

Ay bu beni babam sandı bir an galiba.

"Anne ne bu hareketler kız."

"Nasıl bir arkadaşmış o. Beste pekte boylu posluydu." dedi sırıtarak.

"Bizim okulda okuyor anne. Son sınıf, tıp."

"Ay bide doktor mu? Çabuk çağır istemeye. Benim kızı ne doktorlar istemeye geldi derken millet gibi yalan söylemeyiz hem."

Ben, bu kadından başka kimseden çıkmış olamazdım.

"He he. Çağırırım. Şimdi beni öp ve çık odamdan."

"Babası kılıklı." diyerek yanağımı öptü.

O odamdan çıkarken, "Tövbe anne ya, sizin fantezinizi benim bilmeye ne hakkım vardı. Allah için ya! "

Ayağında ki terliği eline alıp  arkası dönük bana doğru fırlattı.

Tam omzuma gelen terlik ile inledim, "Tebrikler. Tam on ikiden Esma sultan."

Beni kıçısına bile takmayıp kapıyı kapattı.

Telefonumun titremesi ile hızla şifremi girdim. Anıldandı tabiki de. Hadi gelin, çok merak ettiğiniz yazışmalarımıza gidelim.

Tıpçı Anıl:Beste hanım napıyorlarmış?

Ben:Kıçımı yaymış oturuyorum.

Ben:Hayırdır bir sıkıntı mı var birader?

Kızlar bakın hep benim gibi olun, ağırdan satın. Bence ben ilişki danışmanı adında bir kitap yazmalıyım.

Ön sözde de şöyle yazarım;'Sevdiğiniz beye birader demezseniz o ilişkiden hayır gelmez a dostlar.'

Tıpçı Anıl:Birader deme lazım olur ;)

Ben:Sen bana baya koşuyorsun koçum.

Tıpçı Anıl:Beste daha kaç kere tartışıcaz bunu, şu kelimeleri kullanma bana karşı .

Ben:Aman iyi be!

Ben:Allahtan bir tıp okuyorsun.

Tıpçı Anıl:İğnelerim seni kızım.

Ben: Sapıklaştın iyice Anıl.

Tıpçı Anıl:İçin fesat olunca...

Ben:Resmen kuru iftira yedim iyi mi!

Size soruyorum, ben fesat mıyım? Ne zaman bir fesatlığımı gördünüz? Elinizi vicdanınıza koyun ve cevap verin.

Tıpçı Anıl:Yeme beni ya.

Yerim seni ya, ne dert ettin öyle sen.

Ben:

Ben: Ateşliyim ben, yakarım seni.

Tıpçı Anıl :Ateşinde yanmak isterdim ama şu an hastaneye gitmek lazım güzellik.

Ya bu güzellik senin yoluna siyah beyaz güller sersin.

(Bunlarda böyle işte ablaları. Nasıldı? )

Eylül'den

İşaret parmağımın ucuna doladığım saçımı serbest bırakarak önümde olan, bilgisayarda ki açık ödeve baktım.

"Bu ne ya? Sadece şunu çiziceksin deseydin ya hoca hanım. Ne bu atom parçalama formülleri. Şimdi elini vicdanına koy, hak ettiysem eyvallah."

Sağ alt köşe de  yazılı olan, ödevin son tarihine bakınca daha çok olduğunu gördüm. Muhtemelen yine son güne kalacaktı ve ben saçımı yola yola yapıcaktım.

Sinirle bilgisayarı kapatıp ayağı kalktım. Karnımdan gelen guruldama sesi ile yüzümü buruşturdum.

Aşağı inip mutfağa kısa bir bakış attım. Masanın üstünde olan bir tabak dolusu patates kızartması ile aklıma şu soru geldi, 'Allahım ben  bunu hak etmek için ne yaptım?'

İçeri girip dolaptan ketçap çıkardım. Çekmeceden de çatal. Masaya oturup patatesleri üzerine ketçap döktüm. Ben iştahla patatesleri miydeme götürür iken kapıda annem göründü.

"Ben de ne zaman gelir de cephaneyi fark eder diyordum." diyerek omuzunu kapıya yasladı.

"Anne içine kim kaçtı da aç olduğumu fark ettin."

"Aman, üzümünü ye bağını sorma kız." diyerek çıktı mutfaktan.

Tabağımı sil süpür yaptıktan sonra ellerimi yıkayıp odama çıktım. Telefonumu açıp Besteyi aradım.

"Buyrun benim."

Yatağa oturup uzandım, "Napıyorsun?"

"Keseleniyorum kanka. Noldu fotoğraf mı istiyiceksin benden?"

"Evet evet ondan. Dışarı çıkalım mı?"

"Ya git sevgilinle çık dışarı ."

"Seninle çıkmak istiyorum ki, seni aradım zeki arkadaşım."

"Ya bak. Şimdi Eylülcüm anlıyorum seni, mükemmel bir arkadaş olduğum için sürekli benimle görüşmek istiyorsun tamam da. Senden başka sevindirmem gereken kişiler var be kuzu. Kırılmanı da istemiyorum bak. "

"Zevzekliği ne zaman kesiceksin?"

"Pazar bugün canım. İzinliyim."

"Vallahi boş yaptın."

Yüzüne kapatıp sohbetine girdim.

Ben:Aslı ile dışarı çıkıcaz, gelmek istiyorsan 20 dakikaya kapının önünde ol.

Ona mesajı yollayıp telefonu yatağa fırlattım ve yataktan kalktım. Odamın açık kapısından çıkıp, Aslı'nın odasının önünde durdum. İki kere tıklattıktan sonra içeri girdim. Aslı yine her zamanki gibi asosyaliğini gösterip yatağına uzanmış kitap okuyordu. Yanına gidip ellerimi belimin kenarlarına koyup tıpkı bir anne rolüne büründüm.

Sessizce ayakta dikildim.

Gözlerini kaldırarak bana baktı,"Ne oldu abla? Ne dikiliyorsun kafamda?"

Bir elimi belimden çekip yüz üstü uzandığından dolayı tam vurulmaya layık olan kalçasına bir tane şaplak attım. Hemen acıyla çığlık atıp elini üzerine koyup ovuşturdu.

"Ne yapıyorsun ya?" dedi kaşlarını çatarak bana bakarken.

"Kalk biraz sosyalleş kızım ne bu böyle, okuldan eve evden okula. Ablana çek biraz. İleride çok pişman olucaksın bak çıkmadığın için. Benden demesi."

Omuz silkti ve kitabına geri döndü, "Ben halimden memnunum."

"Hareketlere bak ya! Hadi kalk."

Tekrar omuz silkti.

"Ben odama gidip geliyorum şimdi . Dolabından sana doğru düzgün bir şeyler çıkarıp gidicem. Geldiğimde giyinmiş ve hazır bir şekilde bulucam seni."

Kafasını küçük yünlü yastığına bastırıp, çıkan boğuk sesi ile konuştu, "Ya abla sal beni!"

"Yok siz salınınca zıvanadan çıkıyorsunuz. Kaldır koca götünü yataktan."

O arkamda homurdanırken ben onu umursamayarak camın çaprazında olan beyaz dolabına yöneldim. Kapaklarını açınca gördüğüm şeyler ile göz devirdim. Kızın dolabında etek diye(!) sadece abimin nişanı için aldığımız pembe elbise vardı.

"Bir modacının kız kardeşinin dolabı neden böyle Allah aşkına?"

"Pantolonlarım ve ben gayet mutluyuz abla."

"Dolabımdan bir şeyler getirmek şart oldu sana."

"Ya hayır ya!"

Odasından çıkıp odama gittim. Dolabımı açıp hem kendim için hemde Aslı hanım için kıyafet çıkardım.

Aslı için siyah beyaz renklerden oluşan kalın bir dokuya sahip, dizlerinin dört parmak üstünde biten bir etek seçtim. Üstüne ise göbeğini hafif açıkta bırakan yünlü bir kazak seçtim. Kendi kıyafetlerimi ve onun kıyafetlerini alıp odasına geri gittim. Kapıyı kapatıp içeri girdiğimde onu yine aynı pozisyonda buldum.

Göz devirip, "La havle. Kalk canım kardeşim artık şu yataktan."

Oflayarak kalktı. Kıyafetleri yatakta yarattığı boşluğa attım.

Tek kaşı kalkık, "Pantolon diye söylenmiştin, ama yine pantolon getirmişsin ablacım."

"O benim için seninkisi yanında ki kombin canım ."

Gözleri gördüğü etekle yavaşça büyürken, "Bana bu eziyeti yapmak zorunda mısın?"

"Çok konuşma giyin hadi."

Somurta somurta giyinirken ben de onun bu haline bakarak, gülerek giyindim.

"Sonunda bir şeye benzedin. Ama bir şey eksik."

Gözlerimi odada gezdirdim. Kapısının arkasında olan, beyaz asılığa asılı siyah deri ceketi alıp ona fırlattım. Hemen yakaladı ve giyindi.

"Şimdi gel benim odama." diyerek onun belini kavrayıp yürütmeye başladım.

İtiraz etmesine müsaade etmeden onu odama attım.

Kız kardeşini odaya atmak da ne bileyim.

Onu makyaj masamın sandalyesine oturtup ellerimi omzuna koydum.

"Abla?"

"Hım?"

Tedirgin çıkan sesi ile, "Bak beni Bülent Ersoy'a çevirme tamam mı?"

Güldüm, "Yok ya o kadar da değil."

Yaklaşık 15 dakika içinde sarıya kaçan saçlarını at kuyruğu yapmıştım. Kuyruğunu kısa tuttuğum eyeliner , rimel, kırmızı ruj ve kahve tonlarında ki allık ile tam benim kardeşim olmuştu çakal.

Aynada kendini incelediğinde,"Vay be, ne cevherler varmış bende." dedi.

"Hadi kalk da ben de bir kendime çeki düzen vereyim."

Sandalyeden kalkıp odasına gitti.

Önce saçlarımı düzleştirip salık bıraktım. Sonra Aslıya yaptığım makyajın aynısını kendime yaptım ancak dudaklarımda bordo bir ruj vardı.

Beyaz çantamı ve yatağın üzerine olan telefonumu alıp çıktım odamdan. Aslının odasını açtığımda yoktu. Aşağı inip salona geçip kapıya kolumu dayadım. Annem ve babam ikili koltukta, abim ve aslı ise üçlü koltukta oturuyorlardı.

"Hadi Aslı."

Aslı ayağı kalkıp salondan çıktı.

Annem kafasını iki yana sallayarak, "Nereye böyle kızım?"

Gülüp, "Senin asosyal kızını, biraz dışarıda ki hayatın varlığı ile tanıştırmaya anne."

"Aman iyi ettin. Eve tıkıldı kaldı yavrum."

"Kim kimsiniz?" derken gözlerini kısarak bana bakıyordu abim.

Ben de ona gözlerime kısarak baktım, "Napıcaksın abi?"

"Hiç, merak ettim." dedi omuz silkerek.

Ben bilmez miyim senin karın ağrını.

"Beste ve biz işte."

"Götüreyim mi sizi?"

"Yok da, bize bir deli fişeği versen çok iyi olur ?"

"Hayatta olmaz!" dedi anında itiraz ederek.

Dudaklarımı büzüp Bakışlarımı babama yönelttim , "Baba ya bari sen ver."

Babam abim gibi sızlanmayarak hemen çıkardı cebindeki Mercedes Benz anahtarını. Onun yanına gidip anahtarı aldım ve yanağını sulu sulu öptüm.

Abime sırıtarak, çıktım salondan. Siyah deri botlarını giymiş bana bakan Aslıya anahtarı salladım.

Gözleri parladı. Beyaz deri botlarımı ayağıma geçirdim.

"Biz çıktık." diyerek kapıyı kapattım.

Merdivenlerden inerken kol kolaydık.
Demir kapıyı açtığımda yalancı güneş bize göz kırpıyordu. Bakışlarım bahçe kapısının arkasında olan, gözlerinden ateş saçan Beste ile birleşince dudağım kıvrıldı.

Aslı ile bahçe kapısını açıp Bestenin karşısına geçtik.

"Yirmi dakika oldu mu sana kırk dakika Eylül?"

"İkimizde buraya iki dakikadır geldiğini biliyoruz Beste. Ben bilmez miyim senin huyunu. "

Gözlerini kaçırdı, "Yok ya."

"Hadi hadi yürü."

Taksi durağının oraya doğru yürüyen Beste ye yanıp sönen Mercedes cevap verdi. Arkasını döndü.

"Şaka yapıyorsun!"

Göz kırpıp şoför koltuğuna geçtim. Çok geçmeden ikisi de arabaya binmişti. 18 yaşıma girdiğim an başvurduğum ehliyet sınavından ilk deneme de galip gelmiştim. Nadiren kullanıyordum ama.

Kemerler takıldığında arabayı çalıştırdım ortamın sessizliğini bozan motor sesi ile, "Akalım gençler!" dedi Beste.

🥀

"Akmayalım artık gençler." diyen Aslıya güldük.

Saat neredeyse dokuza geliyordu ve biz hâlâ dışarıdaydık. Aklımıza gelen her şeyi gerçekleştirmiştik.  Aslı ne kadar isyan etse de halinden oldukça memnundu.

Elimden neredeyse düşecek olan poşeti, elimi havaya kaldırarak geri ittim.

"Gidelim bence de artık. Bir saat trafik desen on da anca evde oluruz. Yarın pazartesi, okul var."

Arabaya doğru yürüdük. Poşetlerin izin verdiği kadarı ile çantamdan anahtarı çıkardım. Arabayı açtım.  Bagajı açıp, poşetleri karışmasın diye ayrı yerlere yerleştirdik. Kapağı kapattık. Arabaya bindiğimizde kemerlerimizi taktık ilk önce . Ben arabayı çalıştırıp gaza basarak asıfaltta süzülmesini sağlarken Aslı kulaklığını takmış dışarıda ki ışıltılı gökdelenleri izliyordu Beste de Instagram'da dolaşıyordu.

Sadece on dakika sonra karşılaştığım şeyle ellerimi kaldırıp hafifçe direksiyona vurdum.

"Merhaba İstanbulun hiç sevmediğim diğer yüzü."

🥀

Ellerimde ki poşetleri neredeyse fırlatarak üçlü koltuğa koydum. Çantam ve telefonum da aynı ilgiyi gördü.

Hemen kendimi banyoya attım. Kısa bir duş aldıktan sonra bornoz um ile odama geri döndüm. Dolabım dan pijamaları mı ve iç çamaşırlarımı çıkarıp üstüme geçirdim. Tekrar banyoya geçip saçlarımı kuruttum.

İşim bittiğinde kulağımda telefon ile yorganımın içinde Cem ile konuşuyordum. Bugün sadece bir kaç mesaj harici bir ileteşim kurmamıştık.

"Çok mu yoruldun."

"Hım, hım. Deydi ama. Sen ne yaptın?"

"Seni götürdüğüm evi hatırlıyor musun?"

Kısa bir an hafızamı kurcaladım. Aklıma neredeyse bir buçuk ay önce beni görtürdüğü o ev geldi, "Evet?"

"Onun ile ilgileniyordum."

"Beğendiler mi seçimlerimi?"

"Bayıldılar. Çok az kaldı tamamlanmasına zaten."

"Sevindim."

"Bugün seni hiç görmedim."

Dudaklarımı büzdüm, "Seni özledim."

"Ben de. Hadi bana fotoğraf at."

Kıkırdadım, "Sen de ama."

Onaylar mırıltılar çıkardı. Ekranıma düşen bildirim ile telefonu biraz kendimden uzaklaştırdım. Sohbete tıkladım.

Cem:

Ben:

"Yine çok güzelsin."

"Sende nefes kesicisin." dedim anlık gelen cesaret ile.

Kısa bir an sadece nefes alış verişlerimizi dinledik.

Bu anı bozan şey benim esnemem oldu.

"Uykun geldi galiba fıstık."

Uyku sersemliği ile konuştum, "Galiba."

Telefonun ardından derin bir nefes aldığını duydum.

"Eylül?"

"Hım?"

"Seni seviyorum."

Az önceki uyku akan gözlerim şimdi gayet kendinde bir halde karşımda duran duvarı izliyordu.

"Cem?"

"Hım?"

Dudaklarım ilk defa bu kelime için açıldı, "Seni seviyorum."

🥀

Aptal gibi dün gece çekmeyi unuttuğum kalın beyaz perde yüzünden tülden sızan güneş ışınları sayesinde huzursuzca gözlerimi açtım. Bakışlarım saate kayınca daha 7.06 olduğunu gördüm bugün dersim 10.30 da başlıyordu. Reva mıydı bu bana?

Şansımı zorlayarak bir ihtimal tekrar uyurum diye diğer tarafıma dönüp yorganı kafama kadar çektim. Ancak başarısızlık ile ofladım ve yorganı savurdum üzerimden .

Yatakta dik bir şekilde oturdum, ilk önce bir etrafı taradım sonra ayağı kalkıp banyoya gittim. İşlerimi halledip çıktıktan sonra. Telefonumu alıp yatağa uzandım. Boş boş, uygulamalar girip geri çıktım.

Telefonu pijamamın cebine koyup odamdan çıktım. Merdivenlerden indiğimde mutfaktan sesler geliyordu. İçeri girdiğimde Annem babamın önüne kahvaltılıkları koyuyordu. Kapıda onları izleyen beni fark ettiklerinde ikisinin de kaşları havalandı. Onlara gülüp sandalye oturdum.

"Hayırdır? Sen bu saate uyanır mıydın ?"

"Uyandım geri uyuyamadım anne. Bana da bir bardak çay doldursana babamla karşılıklı kahvaltı yapalım."

Babam gülerek yanağımı sıktı.

Beraber babamla kahvaltımızı yaparken annem de bize katıldı.

Doyduktan sonra babamı öpüp odama geri çıktım. Saat 7.45 ti.

Dolabımı açıp kendime kıyafet seçtim.

Yatağın üzerine attığım kıyafetleri üzerime geçirdikten sonra aynadan kendime baktım.

Makyaj masasına oturup saçlarımı tepeden toplayıp iki tane saç tumamını serbest bıraktım. Çok hafif makyajımı yaptıktan sonra kulağıma orta boyutta olan halkalı, gold renginde ki küpelerimi taktım.

Üçlü koltuğa yayılıp her zaman boş vakitlerim de yaptığım şeyi yapıp, örnek aldığım modacıları araştırdım. Tasarımlarına baktım. Kullandığı ya da ilham aldığı şeylere baktım. Yaptığı röportajları dikkate alarak inceledim.

Umarım ben de ileri de, benim yolum dan ilerleyen gençlerin araştırdığı birisi olurdum.

Gözüm saate kaydığında çoktan 9.16 olduğu gördüm.

Aşağı indiğimde her zaman ki gibi Can efendi bizi okula bırakacaktı.

Abim ile Besteyi bahçe kapısının önünde beklerken yan binanın demir kapısı açıldı. İkimizin de bakışları oraya dönerken Cem dalgın bir şekilde binadan çıktı. Yüzümde ki gülümseme yerini alırken abim homurdanıp beni kolumdan çekti ve omzuma kolunu attı. Oflayarak kolundan kurtulmaya çalıştım ancak izin vermedi.

"Abi! Bıraksana ya, saçımı bozuyorsun."

Beni daha çok kendine çekip, "Sus, sen cadı."

Bizim birbirimizle  atışmamızdan dolayı yüksek çıkan sesimiz ile bakışları bize dönen Cemin hemen dudağı yana kıvrıldı. İkisinin bir arada olduğu zamanlar artık diken üstünde hissediyordum.

"Günaydın." dedi beni baştan aşağı süzerken.

Bu hareketi beni titretirken, "Günaydın." diye atıldım hemen.

Abimin, "Bana sayende günaydın olmadı." demesi ile dirseğimi karnına geçirdim.

İnleyerek, "Akıllı dursana kızım!"

"Görüşürüz sevgilim." diyerek bana öpücük atarak göz kırpan Cem ile gözlerim sonuna kadar açıldı.

Tamam, bu kadarını ben de beklemiyordum.

"Ulan! Ben senin o ağzını gözünü..." diyerek Ceme doğru yönelen abimi beline sarılarak durdurdum.

Cem rahat bir tavırla Range Rover'a bindi. Kısa süre sonra kornayı çalıp uzaklaştı.

Kollarımı abimin belinden çektiğim de Beste ileride göründü.

"Sikerim lan ben bunun belasını! Yetmemiş herhalde benden yediği yemek. "

"Düzgün konuş ya."

"Afedersiniz Eylül hanım. Kulağınızı mı kirlettik."

Ona göz devirip yanıma gelen Beste ile arabaya bindim. Abim de arabaya binince kemerlerimizi takıp yola çıktık.

Abim bizi okulun önünün de durdurduğunda da ona döndüm, "Çıkışta gelme abi."

"O niyeymiş?"

"Of! Beslenme çantası vermediğin kaldı bir abi. Görüştüğüm yok Cem ile senin sayende. Bir bugün gördüm 2 gündür . Artık eskisi gibi taksi ile gidip gelicez. Tartışmaya kapalı." uzanıp yanağını öptüm.

"Hadi görüşürüz."

Arabadan inip Beste'nin yanıma gelmesini bekledim.

Yanıma geldiğinde içeri girdik. Beraber okula girip dersin olduğu sınıfa giderken duvarın önünde toplanan topluluğa bakıp Kaşlarımı kaldırdım. Beste beni kolumdan çekip topluluğa yönlerdirdi.

Boyum sağ olsun, önümdekiler yüzünden göremiyordum. Önümden bir kaç kişinin çekilmesi ile görüş açılma giren kocaman pankartı inceledim. Bir kaç Amerika dan resimler, gala ya ait resimler ve defile resimleri vardı. Hemen orta da yazı yazılmıştı.

'Okulumuzun Moda Tasarım bölümü öğrencilerinin dikkatine. Bu cuma günü başlıyacak olan iki haftalık bir Amerika turu olacaktır. Gerçekleşen Galalar ve Defilelere katılmanız bizim tarafımızdan karşılanıcaktır. Diğer harcamalar tamamen size aittir. Son başvuru tarihi;02.03.2021 Perşembe günüdür. '

"Ay Eylül. Amerika diyor. Gala diyor. Defile diyor. Hayır çoğul eki de ekliyor." diyerek koluma ellerini dolayıp beni sarstı.

Onun bu heyecanına gülüp,"Gördüm."

"Kesin gidiyoruz dimi?"

Oradan ayrılıp sınıfa doğru yürüdüm,"Bilmiyorum ki."

Yürürken koluma dolanmış Besteyi de kendim ile çekiyordum.

"Ne demek bilmiyorum? Bu şans ne zaman ayağımıza gelir. Sorun Amerika ya gitmek değil sorun Gala ve defileler. Bunlara katılmak ne kadar emek gerektiriyor biliyorsun değil mi?"

"Biliyorum." derken çantamı sıraya koyup oturdum.

"Bana bak."dediğinde ona döndüm, "Cem abi yüzünden istemiyor değilsindir umarım?"

"Ne alaka şimdi?"

"Ne bileyim izin vermez falan diye."

"Öyle bir şey yok."

"Ay Gamze de orda. Çüksüz enişte ile de tanışırız."

Dediğine güldüm,"Düşünücem."

"Ay Allahım hâlâ düşünücem diyor."

🥀

"Geliyorum." diyerek taksiye bindiğimizden beri kafamın etini yiyen Besteyi sonunda susturdum.

"Aferim, adam ol."

Ona ters ters baktığımda ellerini hafifçe kaldırıp gülümsedi.

Taksi bizim evin önünde durunca parayı verip indik. Bahçe duvarına sırtımı yaslayıp Besteye baktım.

"Ya çok güzel olucak. Hemen Gamzeye haber vermeliyiz."

"Hayır, şimdi değil. Önce bizimkilere söyliyelim. Ümitlendirmeyelim kızı hemen, onay alınca bizim eve gel onu ararız. Olurda gidersek yarın okula gidip kayıt yaptırırız."

Beste tam ağzını açıcak iken Münevver teyzenin sesini duyduk.

"Kızlar, hayırdır böyle nereye gidiyorsunuz?"

Bu kadının yerde bile kulağı mı vardı?

Ona döndük, "Bir yere gittiğimiz yok Münevver teyze."

Gözlerini kısıp elinde ki çekirdek paketine elini daldırdı ve içinden çıkardığı çekirdeği çitledi, "Az önce ne konuşuyordunuz o zaman?"

"Okul ile ilgili bir şeydi teyzecim. Necmi amca yok mu?"

Yüzünü buruşturup bir çekirdek daha çitledi, "Aman o kesin yine benim kefen paramı okeyde harcıyordur."

"Kızları ne tutuyorsun ayakta Münevver." diyerek hemen çaprazdaki binanın, üçüncü kattında ki camdan konuştu Seher teyze.

"Kız Seher napıyorsun? Geldiğin gittiğin yok hiç?"

Onlar kendi aralarında konuşurken Besteyi kolundan dürtüp bana bakmasını sağladım, "Arkana bakmadan kaç lakin ben öyle yapacağım." diyerek hemen bahçe kapısını açıp içeri girdim.

Binanın demir kapısını açarken duyduğum şey ile biraz gerilmedim değil, "Şu Mineye bulaşan çocuk daha göründü mü?"

Seher teyzenin cevap vermesini beklemeden içeri girdim. Merdivenlerden çıkarken aklımda tek bir şey vardı.

O adam tehdit savurup gitmişti. Ve şu ana kadar bir daha da görünmemişti.

Bizim bir alt katta olan abimin boş evinin kapısını açık görünce içeri girdim. Evin boyası ve tüm ince işleri bitmişti. Geriye sadece mobilyalar kalmıştı onu da yavaş yavaş hallediyorlardı. Salona girdiğimde Başak abla, annem ve Başak ablanın annesi Elif teyze etrafı inceleyip konuşuyorlardı.

"Anne?"

Bakışlar bana dönünce gülümsedim.

"Kızım, hoşgeldin."

"Hoşbuldum."

Başak ablayla ve Elif teyze ile selamlaştım.

"Hayırdır ne oldu?"

"Perde için ölçü almaya geldik."

Kafamı salladım.

Başak abla elindeki metre ile cama yaklaştı. Camın genişliğini ve yukarıdan aşağı uzunluğu ölçütü.

"Eylül sana söyliyeceğim rakamları bana mesaj olarak atar mısın canım."

"Tamam yenge."

Başak ablanın sohbetine girip söyledi rakamları ona mesaj olarak yolladım.

Bir kaç dakika sonra onların evinden çıkıp bizim eve geçtik.

Annem ve Elif teyze salonda oturur iken biz Başak abla ile mutfağa geçtik. Çay için, tüpe içi su dolu çaydanlığı koydum. Sandalyeye oturmuş Başak ablanın karşısına geçip oturdum.

"Nasıl geçti balo? Arayamadım hiç seni."

"Çok güzeldi yenge. Tabi sonu biraz olaylı bitti."

Kaşları çatıldı, "Olaylı derken?"

"Benden hoşlanan bir çocuk vardı, Uras diye. Sürekli rahatsız ediyordu bakışları ile beni. Cem birkaç kez kavga da etti onunla . Ama çocuk bıkmadan hareketlerine devam etti. Balo da oda vardı. Gitmemize birkaç dakika kala Cem bunu yumrukladı yine."

"Niye hep şu yumruklarda buluyorlar çözümü bir türlü anlayamıyorum ."

Omuz silktim. Masa da duran elinin üzerine elimi koyup hafifçe sıktım, "Yardımın için çok teşekkürler yenge."

Gülümsedi, "Ne demek canım. Can ilk başta her abinin yaptığını yaptı ancak kendisi de sevginin ne olduğu bilirken sizin hâlâ önünüze taş koymasına izin vermem. Çocukluk yapıyor bazen."

"Ya gel seni öpücem."

Ayağı kalkıp yanına gittim. Ellerimi yanaklarına koyup iki yanağını da öptüm.

"Deli kız. Hadi kalk da şu kaynayan su ile çayı demleyelim ."

Kafamı salladım. Başak abla ile çayı demler iken ben de ikramlıkları hazırlıyordum.

Tepsiler ile salona girdik. Beraber düğüm hakkında konuşarak çay içtik.

🥀

Salonda, herkes koltuklara yayılmış ellerinde ki meyveyi yiyorlardı. Zaman bu zaman diyerek öksürdüm hafifçe. Herkes bana yandan bakarken, "Sevgili ailem size söylemem gereken bir şey var." dedim.

"Dinliyoruz kızım." diyerek yayıldığı koltukta dik bir hale geldi babam.

"Şimdi hiç kesintisiz anlatıyorum. Bizim okul bir gezi düzenliyor. Sadece Moda Tasarım bölümü için, Amerika ya gidiliyor. Gamzenin okuduğu ülkeye . Galalara ve defilelere bizim okulun katkısı ile gidicez. Geriye kalan her şey bize kalıyor, harcamalar yani. Ne diyorsunuz gidebilir miyim? "

Abim," Tabiki hayır. "dedi.

Babam," Yani senin eğitimin için iyi olucaksa olur. "dedi.

Annem," Elin gavur ülkesin de  ne yapıcaksın. "dedi.

Aslı," Çok şanslısın abla. "dedi.

"Teker teker lütfen." diyerek gözlerimi büyüttüm. Hiç bir şey anlamamıştım.

"Ne kadar süreliğine?"

"İki hafta."

"Yuh oğlum. Gidemezsin izin vermiyorum."

"Sus Can. Kardeşinin mesleği için elbet farklı ülkelere gitmesi gerekicek. Baştan bunu kabul etmiştik zaten."

"Ama baba-"

"Can! Ben izin veriyorum kızım. Gamze de orda. Muhtemel Beste de olucak."

Kafamı salladım,"İngilizcem derslerde çok iyi olmasa da iletişim kurucak kadar var. Hatta baya var."

"Kızım iki hafta çok değil mi?"

"Anne. Göz açıp kapayıncaya kadar geçicek, buna eminim. O zaman ben odama çıkıyorum."

"Ne zamana gidiceksin?"

"Cuma günü. Yarın kayıt yaptırıcaz."

Salondan çıkıp odama gidiyordum ki kapı çaldı. Kapıyı açınca Beste otuz iki diş sırıtarak bana bakıyordu. Her ne kadar ilk başta hevesli olmasam da şu an çok heyecanlıydım.

Ayakkabılarını çıkarıp bana sarıldı. Ayrıldığında," Hadi Gamzeyi arıyalım."

Kafamı salladım ben merdivenlerden çıkarken Beste salonun kapısında durmuş, "Merhaba çok sevdiğim Yıldırım ailesi." diyordu.

Odama çıktığımızda yatağa uzandım. Telefonu elime aldığımda saat dokuzu geçiyordu.

Beste yanıma uzandı. Gamzeyi arayıp açmasını bekledik. İlk çalışta açılmadı. Tekrar aradık,tam oda kapanıyorken uykulu bir ses kulaklarımızı doldurdu.

"Ya ne var, ne?"

"Ne kadar da nazil bir modacı." dedik Beste ile aynı anda.

"Kızlar."

"Yaa, kızlar. Biz aramazsak aramıyorsunuz hanım efendi ."

"Haklısınız da, şu an karga bile bokunu yemedi burada!"

"Sadece bir şey söyleyip kapatıcaz zaten."

"Dinliyorum."

"Biz Amerikaya geliyoruz."

"Güzel şakaydı. İyi geceler."

"Yo, şaka falan değil bu cuma yola çıkıyoruz."

"Kızlar, yürüyün gidin gece gece ya."

"Aaa kıza bak ya. Yalan borcumuz mu var."

"Ciddisiniz siz?"

"Evet."

Bir anda çığlık attı, "Yaa inanamıyorum. Siz buraya geliceksiniz."

Hemen kapatıcaz dememize rağmen uzun süre konuştuk. Sonunda kapattığımız da Beste kafasını omzuma koydu.

"Cem abiye söyledin mi?"

"Hayır."

"Deliricek kesin."

Kafamı salladım.

"Biraz geçsin de ben giderken sen de beni geçirmek bahanesi ile onun yanına gider konuşursunuz."

"Öyle yaparım."

🥀

Kapıya iki kere vurup ellerimi birbirine gevşek bir şekilde kenetledim.

Bir kaç saniye sonra gelen anahtar sesi ile kapı açıldı. Cem şaşırmış bir şekilde bana bakıyordu. Gecenin bu saatinde şaşırması normaldi adamın.

"Eylül?"

"Cem. Konuşmamız gerek."

"Bir şey mi oldu?"

"Hayır, bir şey olmadı."

Az önce bir birilerinden ayrılan sağ elimi tuttu,"Gel içeri."

Ayakkabımı çıkarıp içeri geçtim. El ele bir şekilde salona geçtik. Salonun ışığı yanmıyordu odayı sadece televizyondan yayılan ışık aydınlatıyordu.

Koltuğa oturduğumuzda beni kendine çekti. Omzuma atılan kolu ile eli hemen saçımı bulmuştu. Ona baktığımda dudaklarıma minik bir öpücük kondurdu.

"Bu saate seni buraya getiren konu nedir Eylül hanım."

"Hemen uzatmadan söylüyorum.Bizim okul bir gezi düzenliyor. Sadece Moda Tasarım bölümü için, Amerika ya gidiliyor. Gamzenin okuduğu ülkeye. Galalara ve defilelere bizim okulun katkısı ile gidicez. Geriye kalan her şey bize kalıyor. Ve ben bu cuma gidiyorum. Bizimkilere söyledim. Sen ne dersin? "

Anlattıklarım ile kaşları çatılırken.

"Sen çoktan kararını vermişsin Eylül."

Ona biraz daha sırnaştım, "Sevgilim, bu benim gelecekteki mesleğim için çok önemli. Bunu sen de biliyorsun."

Huysuzca konuştu, "Biliyorum ancak bilmediğim bir ülkeye tek başına gidicem diyorsun."

"Beste de gelicek. Gamze de orda."

"Ne kadar süre?"

Tedirgince cevap verdim,"İki hafta?"

"Hayır ya. O kadar zaman olmaz. Çok fazla. İzin vermiyorum. "

"Cem."

Oflayarak beni kolu yardımı ile göğsüne çekti. Saçlarımı kokladı. Bende onun kokusunu içime çektim. Bu demek oluyordu ki ondan da izini kapmıştım .

Boynuma kondurduğu öpücük ile ona kollarımı doladım.

"Eğer her gün benimle görüntülü konuşmaz isen bitersin."

"Emin ol ben de seni çok özliyicem."

Çenemden tutup kafamı kaldırdı. Yüzünü tam göremesem de gülümsediğini biliyordum.

"O zaman bu iki günlük özlemi bitirmeye ne dersin güzelim." diyerek fısıldadı.

Nefesi dudaklarıma çarpıyordu.

"Bilmem." dedim yüzümü ona yakınlaştırarak.

Hiç beklemeden dudaklarımızı birleştirdi.

🥀

Ve bitti.

Amerika fikri güzel miydi?

Bölüm size layıktır umarım. Görüşmek üzere. 🖤

Continue Reading

You'll Also Like

317K 8.3K 39
soğuk ve acımasız mafyanın bir kıza aşık olup onu takıntı haline getirmesi ve piskopatlaşması ama bunu kıza yansıtmamaya çalışarak unutulmaz bir aşk...
Cennet By Yasemin

Teen Fiction

416K 4K 5
"Beni soluksuz bırakma. Beni sensiz bırakma." deyip yanağına bir küçük buse kondurdum. "Sen bana ilk defa seni seviyorum demişken öylece benden geçem...
11.1K 762 39
"Kaç yaşında olursan ol, uyuyunca geçer sanacaksın ama şunu bil ki kaç yaşında olursan ol, uyuyunca geçmeyecek..." • "Öldürüyorsun beni." dedi alnı a...
13.2K 1.3K 22
Kitabın eski adı: Minik Kadınım "Ya bana dokunmanı hiçbir zaman istemezsem." diye fısıldadı. Ona bugüne dek dokunan herkesin ölmesini istedim. &&& ...