KARANLIK ŞEHİR

By gaslann

910K 35.4K 4.9K

Bir mafya hikayesi... YAYINLANMA TARİHİ: Şubat 2021 © HER HAKKI SAKLIDIR © More

❤❤
TANITIM
1. BÖLÜM
2. BÖLÜM
3. BÖLÜM
4. BÖLÜM
5. BÖLÜM
6. BÖLÜM
7. BÖLÜM
8. BÖLÜM
9. BÖLÜM
10. BÖLÜM
11. BÖLÜM
12. BÖLÜM
13. BÖLÜM
14. BÖLÜM
15. BÖLÜM
16. BÖLÜM
17. BÖLÜM
18. BÖLÜM
19. BÖLÜM
20. BÖLÜM
21. BÖLÜM 'CEM'
22. BÖLÜM
23. BÖLÜM
24. BÖLÜM
25. BÖLÜM
26. BÖLÜM
27. BÖLÜM
29. BÖLÜM
30. BÖLÜM
31. BÖLÜM
32. BÖLÜM
33. BÖLÜM
34. BÖLÜM
35. BÖLÜM
36. BÖLÜM
37. BÖLÜM
38. BÖLÜM
39. BÖLÜM
40. BÖLÜM
41. BÖLÜM
42. BÖLÜM
43. BÖLÜM
44. BÖLÜM 'HAKAN'
45. BÖLÜM
46. BÖLÜM
47. BÖLÜM
48. BÖLÜM
49. BÖLÜM
50. BÖLÜM
51. BÖLÜM
52. BÖLÜM
53. BÖLÜM
54. BÖLÜM
55. BÖLÜM
56. BÖLÜM
57. BÖLÜM
58. BÖLÜM
59. BÖLÜM
60. BÖLÜM
61. BÖLÜM
62. BÖLÜM
63. BÖLÜM
64. BÖLÜM
65. BÖLÜM
66. BÖLÜM
67. BÖLÜM
68. BÖLÜM
69. BÖLÜM
70. BÖLÜM
71. BÖLÜM
72. BÖLÜM
73. BÖLÜM
74. BÖLÜM 'ALİ'
75. BÖLÜM
76. BÖLÜM
77. BÖLÜM
78. BÖLÜM ♦ I. KİTAP SONU
'KAYIP I'
'KAYIP II'
79. BÖLÜM
80.BÖLÜM
81. Bölüm
82. BÖLÜM
83. BÖLÜM
84. BÖLÜM
85. BÖLÜM
86. BÖLÜM
87. BÖLÜM
88.BÖLÜM
89. BÖLÜM

28. BÖLÜM

10.8K 451 108
By gaslann

Oy verip, yorum yaparsanız çok sevinirim. Keyifli okumalar...

 " Başka çaren yok Ezgi. Bana muhtaçsın. Ya çölde bir damla yağmur olurum senin için , ya da o çok sevdiğin deniz olurum, içimde boğulursun. Bilemezsin" dedi. Ben denizden ayırdığım gözlerimi ona çevirdiğimde, o çok sevdiğim denize bakıyordu.

   Ben  kendi içimde Hakan'ın hayatıma nasıl bir etki edeceğini tartarken, onun da aynı durumda olduğunu fark ettim. Haklıydı. Ya kurtuluşum ya da yok oluşum olacaktı. Belki ben de onun...

"Haklısın. Sana inanmaktan başka bir çarem yok. Ama emin ol, sen de benim için diğerlerinden farklı değilsin. Bir an öylesin sanmıştım ama şimdi her şeyi daha iyi anlıyorum" dediğimde tek kaşını havaya kaldırıp bana baktı.

"Daha açık olursan, daha iyi anlaşabiliriz." dedi çenesine dokunurken.

"Ben daha küçük bir çocukken kimseye güvenmemem gerektiğini anladım. Tek başıma olduğumu. Bu dünyada benim için iyi şeyler yapacak insan yok. Biliyorum. Sen de değilsin. Ali de, Kerem de. Anlattıklarına göre yanında kalmam benim için en mantıklısı. Sadece bu sebeple yanında kalacağım. Ama sana güvenmediğimi de bil." dedim. Kendimi açabildiğim kadar açmaya çalıştım. Ellerimi boynuma götürüp başımı geriye attım. Bazı şeyleri dile dökmek gerçekten çok zordu.

"Güvenme. Sakın bana güvenme Ezgi!" meydan okur gibi bakıyordu. Bakışlarına karşılık verip çenemi dikleştirdim.

"Güvenmeyeceğim!" dedim kehribar rengi gözlerine bakarken. Gariptir, sinir yansımasını beklediğim bakışlarında, kırgınlık vardı. Önemsemedim, istemedim. 

   İlk gözlerini kaçıran o oldu. Derin bir nefes alıp restoranın içinde göz gezdirdi. Arkamda bir noktaya bakarken gözleri kısıldı. Bu hareketine karşılık ben de başımı arkama çevirdiğimde, arka masamızdaki bir adamla göz göze geldik. Bana el sallayarak selam verdiğinde aniden başımı önüme çevirdim. Hakan hâlâ kaş altından oraya bakıyordu.

"Ne oldu?" dedim kısık bir sesle ona doğru eğilerek. Sinirlenmişti ve öfkeli gözlerini bana çevirdiğinde sorduğuma pişman oldum. Sinirlendiğinde çok kötü bakıyordu.

"Bir şey yok." dediğinde üstelemek istemedim. "Karanlık konseyinin aradığı şey ne olabilir." Diye sordum, dikkatini bana vermesi için.

"Bilmiyorum. Aklına gelebilecek her şey olabilir. Sen de olduğu düşünülünce bunu benim sana sormam gerek." dedi. Bıkkınlıkla gözlerimi cama çevirdim. Bilsem sana sorar mıyım?

"Sen bu değişik hayatın içindesin ya hani, ne olabileceğini benden daha iyi bilirsin diye düşündüm." Dedim. Ona baktığımda onun da arka masayla alakasını kestiğini gördüm. Birkaç saniye yüzümü inceledikten sonra, bacağının birini öne doğru uzatıp dar siyah kotunun cebinden bir şey çıkarıp önüme koydu. Bir kaç saniye öylece kalakaldıktan sonra, ancak konuşabildim.

"Nasıl, sen bunu nereden buldun?" dedim kolyeyi elime alarak. Annemin kolyesiydi. Bandajlı avucumun üzerine koyup incelemeye başladım. Kolyenin ucundaki yüzüğe baktım. Yüzükteki derin çizik de yerli yerinde duruyordu. Bu gerçekten de oydu.

" O gece kafede yanımda düşürdün." dedi önemsiz bir şeyden bahsediyormuş gibi. Benimse yüzümde güller açıyordu.

"Kaybettiğimi sandım ve bir daha bulamayacağımı." Dedim yüzümdeki tebessümle. Gözlerim minnetle bakıyordu Hakan'a. Bugün bana dünyaları vermişti de haberi yoktu. 

"Çok mu önemli senin için?" diye sordu. "Annemin" dedim tekrar avucumun içindeki yüzüğe bakarken.

"Ben beş yaşındayken ölmüş. Hatırlamıyorum hiç. Sonrasında da babam yurtdışına giderken yüzüğü bana bıraktı. O zamandan beri gözüm gibi bakıyorum buna. Kaybettiğim için çok üzülmüştüm." Cümlemi bitirdiğimde boğazıma çöreklenen yumruyu yutkunarak gidermeye çalıştım. Başımı yukarı kaldırıp gözlerimden yaşların düşmesini engelledim.

   Hakan ise dikkatle beni izliyordu. Yanımda hissettiğim karartıyla başımı yukarı kaldırdım. Gördüğüm kişiyle hemen Hakan'a çevirdim bakışlarımı. Az önce arkada oturup, bana el sallayan adamdı bu. Hakan sandalyesine yan şekilde oturmuş, bacak bacak üstüne atmıştı ve o adamın gelmesiyle duruşunu hiç bozmamıştı. Sandalyenin kolçağına dayadığı dirseğiyle rahat olduğu imajını veriyordu. Ama gerginliği hisseden tek ben olamazdım. 

"Kimler buradaymış böyle." diye sırıtarak konuşmaya başladı adam. Hakan'ın kasılmış çenesi dikkatimi çekti. İçindeki fırtınaları gizlemekte ustaydı anlaşılan. 

Tekrar adama baktım. "Enişte, hayırdır?" diyerek beni gösterdi başıyla. Rahatsızca yerimde kıpırdandım. Hakan'ın o manyak nişanlısının kardeşi miydi?

"Ne istiyorsun Emre?" Hakan'ın onu takmadığını belli eden bir tavırla sorduğu soruyla adının Emre olduğunu öğrendiğim adam kahkaha attı. "Beni nasıl da iyi tanıyor eniştem." Deyip masanın üzerine iki avucunu da yerleştirip bize doğru eğildi. Ben de refleksle kendimi olabildiğinde geriye yatırdım.

"Ankara'da kazandığın işi bırak, babamın haberi olmasın." dedi. Hakan'ın umursamaz tavrı silinmiş, öfkesini adamın suratına üflemişti. Hakan'ın yerinden kalkması saniyeden daha kısa bir sürede olmuştu sanırım. Bir anda gözlerimin önünden ışınlanmıştı sanki. 

"Sen kim oluyorsun lan!" diye bağırıp Emre'nin yakasından tuttuğu gibi geriye fırlattı. Tiz bir çığlıkla birlikte iyice oturduğum sandalyeye sindim.

"Sakin ol enişte. Ablamın bu vaziyeti öğrenmesini istemezsin değil mi?" derken yan gözlerle bana baktı. Hakan'ın üzerine birkaç adım daha atmasıyla o da geriye adımladı.

"Başlarım ablana da sana da. Git selamımı da söyle!" dediğinde, birden restoranda nereden çıktıklarını anlamadığım adamlar Emre'nin kollarından tuttular. Emre öfkeyle bana bakmaya başladığında, Hakan'da başını çevirdi. Göz göze geldiğimizde, öfkeyle bana bakıyordu. Ne yapacağımı bilemediğim için bakışlarımı kaçırdım. Ben ne yapmıştım da bana kızıyordu şimdi.

   Adamların Emre'yi sürükleyerek dışarı çıkarmasının ardından Hakan tekrar karşıma oturmuştu. Kaçamak bakışlarımın arasında öfkesini kontrol etmeye çalıştığını görebiliyordum. Alıp verdiği derin nefeslerle göğsü hızla inip kalkıyordu.

"Kimdi o?" diye sordum. Sinirliydi ama, ben de meraklıydım. 

"Nişanlımın kardeşi" dediğinde anladım dercesine başımı salladım. Aynı Nil gibiydi. Davranışları çirkin, kendi güzel. 

"Sen ne bakıyorsun o ite" diye bağırdı sonrasında. Beklemediğimden yerimde hafifçe sıçrarken, kaşlarımı çattım. 

"Ben mi ona baktım" dedim şaşkınlıkla. İrileşmiş gözlerle Hakan'a bakıyordum. Ama o bana bakmıyordu bile. Burnundan soluyordu. 

"Baktın. O da bundan cesaret alıp, daha çok sinirimi bozdu" dedi öfkeyle. Gözlerim şaşkınlıktan açılmış, ona bakıyordum. Şaka mı yapıyordu?

"Öyle kötü adamlara bakma." dedi bir kaç saniye sonra. Konuşmaya başlamadan önce uzun bir nefes verdi. Sanki öfkesini bırakmıştı dudaklarının arasından. Sesi yumuşacıktı. Ne yaşadığımdan bihaber, aynı ifadeyle ona bakmaya devam ediyordum. 

"Ben bu hayattan kaçtım. Böyle kötü adamlardan uzaklaşabildiğim kadar uzaklaştım. Hiç kimsenin de bu hayatın içine girmesini istemem. Seni bu yüzden korumak istiyorum. Ama ben gibi değil. Tertemiz bir şekilde kurtulmanı. Gözlerine bile çarpmasın istiyorum kötülük. " dedi. Bir nefeste bu kadar şey söyledi. Gözlerime ilk defa böyle bakıyordu sanki. Kendine acır gibi...

Sonra bir anda değişti. Önce gözlerini ayırdı. Avuç içlerini alnına bastırdı. Başını tekrar kaldırdığında, eski Hakan'a dönüşmüştü yine. Kendini kapatmıştı tekrar.  Ben de kalbimin çırpınmasını engellemek adına, ana dönmek istedim. Hakan'dan ilgimi çekmem gerekiyordu. Aklıma ilk gelenleri konuşmaya başladım. Yoksa bedenimi ele geçirecekti duygular. Sandığım gibi değildi. 

"Bizi yanlış anladı sanırım. Eğer ablasına söylerse aranız bozulur. Eğer öyle bir şey olursa ben anlatabilirim her şeyi nişanlına." dedim içimde esen fırtınayı hissettirmeden. 

"Seni ilgilendiren konular değil bunlar. Sen ihtiyarların sen de aradığı şeyi bul yeter. Başka bir şey düşünme!" dedi sertçe. Az önce rüya görmüş gibi hissettirmişti bu tarzda konuşması.

 Gözlerimi ondan çekip kalan dakikalarımı denize bakarak geçirdim. Daha fazlasını duymak, daha fazla ikilemde kalmak istemiyordum. En azından şimdi.  Yanımıza gelen siyah takım elbiseli adam eğilip Hakan'ın kulağına bir şeyler söylediğinde, yönüm onlara dönmüştü. Hakan onu el işaretiyle yanımızdan gönderdi.

"Hadi kalk, gidiyoruz." dedi. Bıkkın bir nefes verip yavaşça yerimden kalktım. Buraya gelmemizi o söylemişti. Gitmemizi de o belirleyecekti tabii.  Hakan önümde yürürken, son kez bu güzel manzaralı restorana bakıp iç geçirdim. 

   Arabaya bindiğimizde doğruca eve doğru sürdü. Hiç konuşmadık. Nefes seslerimiz bile yoktu.  Müştemilatın önüne geldiğimizde beni arabadan indirip, kendi yoluna devam etti. Sanırım sabahtan olan işleri benden dolayı gecikmişti. Acelece gaza basıp arabasının tekerlerini bağırttığında yüzümü buruşturdum. Ayaktayken rüya görmüştüm, artık emindim. 

   Bana ayrılan müştemilata girmeden önce etrafa göz attığımda buranın Hakan'ın evinin yanında olduğunu yeni fark ettim. Birkaç adım attığımda basketbol sahasını gördüğümde o gece ki konuşmalar aklıma gelmişti. Aslında Hakan benim Cem'le buluşmamı istememişti. Tehlikeli olduğunu birkaç kez söylemesine rağmen onu dinlemeyip buluşmaya gitmiştim. Eğer şoför olmasaydı ölmüştüm belki de şimdi. O geceye dair soracak sorularım vardı hala.

Müştemilattan içer girdiğimde etrafın toplanmış olduğunu fark ettim. Girişe bırakılmış valizimi yaralı elime dikkat ederek odaya götürdüğümde üzerimdekileri çıkarmadan yatağa uzandım. Kendimi çok yorgun hissediyordum.

" Kizum, kalk bakayim." saçlarımda hissettiğim parmaklarla birden gözlerimi açtım. Karşımda şefkatle gülümseyip saçlarımı okşayan Fadime teyze vardı. Derin bir nefes verip gülüşüne karşılık verip yataktan doğruldum.

"Biraz dinlenmek istemiştim, çok mu uyudum ben?" diye sordum boğuk sesimle.

"Akşam oldi da, yemek yiyeceğuz" dediğinde şaşırdım. Bir kaç saniye odaya göz attım. Ayılmıştım iyice. Fadime teyze hazırlanıp gelmemi söyleyip odadan çıktığında ben de üzerimdekileri kıyafetlerle elimi yüzümü yıkayıp mutfağa ilerledim.

   Ada tezgahın etrafında Hakan, Ali, Kerem oturup bağıra çağıra sohbet ediyorlardı. Hepsinin ağzı kulaklarına varıyordu da benim gözlerim tek bir gülüşte takılı kalmıştı. Güldükçe kısılan gözleri, uzun kirpikleri, yanağındaki  sakalların arasından kendini gösteren gamzesi. İç çektim. Başımı sağa sola sallayarak girdiğim etkisinden kurtulmaya çalıştım. Hafif gülümseyerek görüş açılarına girdiğimde üçüncünde yüzlerindeki gülümseme birden soldu. Buraya ait olmadığımı en derinden hissettim o an. 

"Gel kizum, otur şöyle" Fadime teyzenin yanına oturdum. Hakan masanın başındaydı. Ali ve Kerem de tam karşımdaydılar. Neden herkes buraya toplanmıştı. Beni görmeye gelmediklerine göre, kesin bir şeyler olmuştu yine.

   Önüme koyduğu çorbayı iştahla yemeye başladığımda, diğerleri yine kendi aralarında konuşmaya başlamışlardı. Mümkün olduğu kadar yavaş hareket edip onların keyfini kaçırmak istemedim.

"Adam o ihale uğruna karnından kılıç darbesi almış, bırakır mı lan sana" Kerem'in ağzı doluyken gülerek konuşması Ali'nin kafasına bir tane vurmasıyla son buldu.

"Ağzında bir şey varken konuşma be, tükürdün her yere. Hem kılıç ne lan!" Ali'nin çıkışına hiç aldırmadan konuşmaya devam etti.

"Yani ne bu özgüven. Babasına güveniyor puşt. Babası olmasa hiçbir bok değil"

   Başımı yavaşça yukarı kaldırdığımda Hakan'a baktım yandan. Herkesin gülen yüzü yerine gelmişti. Ama onun ki hariç. Somurtmuş elindeki kaşıkla çorbasını karıştırıyordu. Yüzündeki güzelliği soldurmuştum. Biten çorba kasesini elime alıp ayağa kalktığımda Fadime teyzenin sesiyle tüm gözler yine bana çevrildi.

"Nereye kizum, daha ne yedun?"

"Ellerinize sağlık. Doydum ben. Odaya geçeyim" dedim.

"Otur, yemeğini ye." Hakan'ın sert sesini duyduğumda ona doğru döndüm.

"Yedim zaten" diye karşılık verdim. Rahatsız olduğumu nasıl fark etmiyordu acaba.

"Zorlama kızı, doydum diyor işte" Ali'nin beni destekleyen cümlesinden güç alarak mutfağa ilerleyip kaseyi tezgaha koydum. Tam odaya doğru adımlarken çalan kapıyla adımlarımı durdurdum. Peş peşe çalan zille birlikte deli gibi kapıya vuruluyordu. Hakan ve Ali hemen ayağa kalkıp ellerini beline attıklarında Kerem, Fadime teyze ve beni arkasına alıp, önümüzde durdu.

"Aç kapıyı çabuk, içeride olduğunu biliyorum." Kerem'in geniş omuzlarının üzerinden kapıya doğru bakıyordum. Gelen bir kadındı. Boğuk gelen sesi, tanıdıktı sanki.  

   Duydukları sesle Ali bir küfür mırıldanarak tekrar sandalyeye yaylanarak oturduğunda, Hakan elini belinden çekip ensesine götürdü. O an göz göze geldik. Dudaklarını sinirle büzüp, gözlerini benden ayırarak kapıya ilerledi.

"Ne var ne bağırıyorsun?" diye kükredi kapıyı açarken. Gelen Hakan'ın nişanlısı Nil'di .Hakan'ı itekleyip üzerime doğru yürüdüğünde ne olduğunu anlayamadan Kerem iyice önüme geçip beni kapattı. Neler olduğunu göremiyordum.

"Bırak kolumu!" diye bağırdığında Hakan'ın Nil'i kolundan tuttuğunu anladım.

"Yürü Nil!" Hakan'ın sinirli sesiyle ben ürkerken, Nil'in hiç umurunda bile değildi.

"Sen benim nişanlımla nasıl dışarılarda sürtersin. Kimsin sen? Ne işin var burada senin" diye bana bağırdığında kendimi daha fazla tutamadım. Zaten rahatsızlardı benim yanlarında olmamdan. Bu da tuz biber olsundu.

"Söylediklerine dikkat et." Kerem'in arkasından çıkıp Nil'e doğru yürüdüm. Nil benden bu hamleyi beklemiyor olacak ki birkaç küçük adımla geriledi.

"Dikkat etmezsem ne olur?" Hakan'ın yanına kadar ilerlediğinde ona güvenerek bana diklenmeye başladı.

"O lafları alır bir tarafına... " işaret parmağımı ona doğru uzatarak söylediklerimin, devamını getirmedim. Derin bir nefes alıp sakinleşmeye çalıştım.

Gelen alkış sesiyle bakışlarımı masada hiçbir şey olmamış gibi oturan Ali'ye çevirdim.

"Güzel, beğendim minik serçe" dedi. Kaşlarımı çattım. "Minik serçe mi?" diyerek yüzümü buruşturdum.

"Değilsindir diye çokça düşünmüştüm ama, şimdi emin oldum. Tam bir minik serçesin!" dedi keyifle gülüp, arkasına yaslandı. Kaos ortamları hoşuna gidiyordu kesin. 

"Yeter, kes sesini Ezgi, Nil yürü sen de!" Keskin bir dille emirler yağdıran Hakan'a cevap veremeden Nil'i kolundan sürükleyip dışarı çıkardı. Ardından histerik bir kahkaha attım. Neydi bu şimdi.

 "Ben ne yaptım da ben susuyorum." Diye söylendim.

Kerem'in ağzına fermuar işareti yaptığını gördüğümde şaşırdım. Ali ise hala bir tepki vermeden öylece duruyordu. Ne yani gerçekten ben mi suçluyum.

"Kizum sen karışma onlara. Nil bir şey dedumi sen sus. Öylesi daha iyidur." Fadime teyze sonunda konuşarak sessizliği bozmuştu ama duymayı beklediğim cümleler değildi bunlar.

"Nasıl yani, haklı olsam bile susmam mı gerekiyor, Neden?" Diye sordum haklı olarak.

"Hakan, Nil'e karşı kimsenin ses çıkarmamasını söyledi. Ne yaparsa yapsın, ona kimse bir şey demez. Biz bile onunla muhatap olmamak için, aynı ortamlara girmekten kaçınırız" dedi Kerem gayet sakince. Normal bir şey anlatıyormuş gibiydi.

"Çok saçma. Neden dokunulmazlığı var o kızın!" Nil'i merak ettiğimden değil, gerçekten nedenini anlamak için sormuştum bunu. Hakan için gerçekten değerli miydi? 

"Dokunulmazlığını ilk bozan sen oldun minik serçe. Aferin!" Gururla bana bakarken, beni alkışlıyordu Ali.

"Ne yani? Nil sana da böyle davrandığında, sen bile mi susuyorsun?" diye sordum ona karşılık olarak. Ali'den beklenilmeyecek bir davranıştı bu çünkü.

"Orada dur. Kimse bana o şekilde davranamaz. Nil'in, Hakan ve babası üzerinden dokunulmazlığı varsa, benim de kendi kendime tanıdığım dokunulmazlığım var. Yedi ceddi gelse benimle öyle konuşamaz." dediğinde gözlerimi devirdim.

"Göz de deviremezler!" deyip birden ayağa kalkıp dibime kadar girdi. Başımı kaldırıp ne yaptığına baktığımda, keskin bakışlarla yüzümü inceliyordu. Neden bu kadar yaklaşmıştı şimdi.

"Devirdim artık, ne yapacaksın" diye sordum. Çorbanın içinde cesaret hapı mı vardı acaba? 

Gözlerini kıstı bu sefer. Dudaklarını yukarı kıvırıp, hafif tebessüme etti.

"İşimiz var seninle, minik serçeee" deyip başparmağıyla işaret parmağını bileştirip alnıma vurdu. Acıyan alnımı parmak uçlarımla ovalarken, çatık kaşlar altından Ali'ye bakıyordum.

"Minik serçe ne alaka. Hiçbiriniz normal değilsiniz biliyorsunuz değil mi". dedim öfkeyle. Geriye doğru adımlayıp mümkün olduğu kadar ondan uzaklaştım. O da tekrar eski yerine yayılarak oturdu. Çok mutluydu bugün. 

"Ha kizum ben de mi anormalim yani?" diye soran Fadime teyzeye dönüp mahcupça gülümsedim. 

"Siz hariç tabii" deyip başımı yere eğdim. Gerçekten ayıp etmiştim.

" Sakin ol, aramızdaki en anormali annemdir. Emin ol" dediğinde Kerem'e gözlerimi büyütüp baktım. Fadime teyze de oğlunun omuzuna vurdu.

"Ahh, omzum çıktı" diye bağırıp odada koşmaya başladı Kerem. Fadime teyze Kerem'i yakalamaya çalışırken bu sefer poposuna vurduğunda gülüşlerim kahkahaya döndü. Onlar odanın içinde koşuştukça ben karnımı tutup gülmekten ölüyordum. 

 Ali'nin varlığı hatırıma geldiğinde başımı ona çevirdim. Oturduğu sandalyede dikkatle bana bakıyordu. Yüzümdeki gülümseme yavaş yavaş kaybolurken, utandığımdan yanaklarıma ateş basmaya başladı.

Ali bana hayran hayran bakıyordu. Benim Hakan'ın gülüşüne baktığım gibi.

Bölüm sonu ...

Continue Reading

You'll Also Like

239K 20.5K 41
Binbaşı Ömer KURT... Anne ve babası şehit olduktan sonra yetimhane de büyüyen Ömer, vatanım için son kanıma kadar savaşacağım diyerek asker olur. Kal...
itiraz By .

General Fiction

13.9K 1.1K 20
Sıkı kurallara ve iyi bir disipline sahip olan Komutan'ın, kurallarına karşı gelerek düzenini işgal eden askerin hikayesi. * Gerçekte kurguda bulunan...
3.2M 169K 42
Heja güzelliği ve cesaretiyle Amed'e nam salmış kadın. Ağir yakışıklılığı ve bastığı yeri titreyișiyle Amed'in saygı duyulan ağası... Kadın çok sevd...
760K 31.7K 43
BERDEL. . . hikayede cinsel ve yetişkin içerik, küfür, dövüş ve bol bol klişe sahneleri vardır. Bunu bilerek okuyun lütfen, sebebsiz linç yemek iste...