SONRAKİ DÜNYA

By MMUSTAFAA00

170K 6.8K 7.5K

"Tam yüz yirmi bir yıl oldu. Osie denen bu yer altı şehrinde nesillerdir yaşıyoruz ama bir gün ölümün gölgesi... More

ÖZGÜRLÜK ATEŞİ
GERÇEKLER İÇİN ÖDENEN BEDEL
TUZAK İÇİNDE TUZAK
YER YÜZÜNUN GERÇEKLERİ
KABUL ETMESEYDİN
HAKİKAT
YILDIZ RUHU
AV KİM? AVCI KİM?
YILDIZ ARTIK UYANDI
GERÇEKLER
HER ŞEYIN BAŞLANGIÇI
GİZLİ MESAJ
MUTLAK GÜÇ
ÖLÜM GELİYOR
YOLCULUK
GEÇMİŞİN YÜKÜ
YENİ DÜZEN
SORGU
PİŞMANLIKLAR
GEÇMİŞTEN BİR KESİT
GEÇMİŞTEN BİR KESİT 2
AILE BULUŞMASI
AİLE BULUŞMASI 2
İNANÇLARIN DÖVÜŞÜ

DÜŞÜN

3.4K 94 280
By MMUSTAFAA00

İnsanlık artık direniş alevini yaktı Fakat Soyumuz tükeniyor ama buna sebep olanlar yine bizden başkası değil. Son savaş kaçınılmaz bir gerçek. Fakat gelecek milyarlarca olasılık barındırıyor. Belki... belki olasılıkların birinde kazanıyoruzdur. Kim bilir belki...

Atına binmek üzere olan Elias, Hector'a doğru bakarak. "Bu işi erkenden halledip yatağıma geri dönmek istiyorum.” Dedi ve odasının bulunduğu pencereye doğru baktı. Ellerini oraya doğru uzattı ve sanki sevgilisinden ayrılan bir genç gibi sesini dramatize ederek “Bekle beni hayatımın anlamı. Yakında tekrar kavuşacağız.” Dedi. Bu durumu ağzı açık izleyen Hector, elini alnına vurdu. Daha fazla buna dayanamayan genç adam ona bakarak “Atına bin artık aptal. Yolculuğun  Ne kadar süreceği belli değil.” Dedi bağırarak. Uzaktan ikiliyi izleyen biri olsaydı şu an gülme krizine girerdi.

“Kötü düşünmesen olmaz mı?... bak biraz olsun kötü düşünmeyi bıraksan Hayat daha renkli olacak"

 

1 HAFTA SONRA.

“Bir Hafta oldu. Bitsin artık şu işkence!” Dedi Elias  ve ağlamaklı sesi ile Uray'a dönüp “Biraz mola verelim lütfen... Kasıklarım artık bu işkenceye dayanamaz...”  diye konuştu genç adam. Uray elindeki pusulaya bakıp bir süre sessiz kaldı gelen soruya. Kendisi de şu an ne kadar yakın ya da ne kadar uzak olduğunu bilmiyordu. Ne aradıkları bile belli değildi ki orası apayrı bir konu. Kendini bu düşüncelerden kurtaran genç adam ona doğru dönerek “Daha var...” Diyebilmekten başka bir şey yapamadı.

Atlarının üzerinde günlerdir giden bu bir grup gencin ümitleri artık yavaş yavaş azalmaya başlıyordu. Oysaki onlar insanlığın bilinmeyen son umutlarıydı. Dünya onları tanımayacaktı ama onlar ünlü olmak için değil kurtuluş için bunca acıya katlanıyordu. Umut olduğu sürece pes etmek diye bir kavram var olmaz. Umut olduğu sürece hayaller yaşar...

Bir kaç saat daha yolculuk yapan Fedailer, Uray'ın aniden elini kaldırması atlarını durdurdular. Çok dikkatli olmak zorundaydılar. Kale'nin dışına çıkmak çok riskliydi İblislerin her yeri işgal etmesinden dolayı. Her an bir yerden ortaya çıkıp saldırabilirlerdi. O yüzden sürekli hareket halinde olmak daha güvenliydi.

“Burada mola veriyoruz.” Diye konuştu hiç arkasına bakmadan. Gözünü bir an olsun pusuladan ayırmıyordu. Pusula çok hızlı kendi etrafında dönüyordu ve bu ilk kez oluyordu. Hiçbir tepki vermeden izlemeye devam eden genç adam, arkasından gelen sesle kıvrak bir hareketle hemen pusulayı cebine attı.

“Neden mola verdik. Şu an durmamız çok riskli.” Diye konuştu Sarah.

Ona doğru bakan Uray, hiçbir şey olmamış gibi soğukkanlılıkla, atları işaret ederek “Atlar çok yoruldu ve güneş batmak üzere. Her zamanki mola saatimiz olmasa da dinlenmek zorundayız. Hem onlar hem de biz.” Diye konuştu genç adam. Bir nevi haklıydı ama asıl sebebin bu olmadığını ve bunu Sarah ile diğerlerine anlayamayacağını da biliyordu.  Daha fazla bir şey söylemeyen Sarah, onu haklı bulup oradan ayrıldı ve geceye hazırlık yapmak için diğerlerine yardım etmeye gitti.

“Neden?... Neden şimdi?” Diye kendi kendine konuşuyordu Uray. Ateşin başında herkes birbiri ile sohbet ederken o elindeki pusulaya bakmaya devam etti. Uray'ın çok fazla bu meseleye odaklandığını gören Annie, “Uray, kaldır kafanı şu şeyden. İyi değilsin farkında mısın" Dedi genç kız sitemkar bir şekilde. Haklıydı. Uray o pusulaya bir hafta boyunca hiç yanından ayırmayıp bununla birlikte kimse ile tek kelime konuşmadı. Orada bulunan herkes Annie'nin söylediklerine katıldı.

 
Duyduğu sözlerle kafasını kaldırıp ateş başında oturan arkadaşlarına bir süre baktı genç adam.  Uyandığından beri zihni olduğundan daha karmaşıktı gördüğü şeyler yüzünden. Ama bunu asla başkasına anlatmaya cesaret edemedi. Sadık olanların yanında sadece üstü kapalı bir şekilde bahsetmişti.

“Bakın çocuklar bilmediğiniz çok şey var... İblis Kral’ın zihnindeyken geçmişi gördüm. O anlar o kadar korkutucuydu ki bunu anlatmaya kelimler bile yetmez. Ama bütün bunlardan öte neden şimdi saldırıyor?” Dedi ve eline bir dal parçasını aldı ve “Size şöyle anlatmam gerekirse insanlık bu dal parçası iken karşımızdaki koca ağaç İblis Kral... ve neden hiçbir zaman insanlığı yok edecek kitlesel bir saldırı yapmadı. O gücü net bir şekilde hissettim ve... Ölümün ta kendisine baktığımı fark ettim... Eğer bu soruların cevabını bulursak insanlığın küçük ama umut bağlayabileceği bir şansı olabilir. “ Dedi Uray. Sesindeki korkuyu Elias ve Hector net bir şekilde hissetmişti. Onlar Uray'ın çocukluk arkadaşları olmasına rağmen onu ilk kez böyle görüyorlardı.

 
O anda herkes sessizliğe kapılmışken Haze karşıdaki ağacın parladığını fark etti. Akşamdı ve göz gözü bile görmeyecek karanlıktayken Karşıdaki ağaç ay ışığının yansıması ile parlıyordu. “Çocuklar bir şey soracağım. Ağaçlar parlamaz öyle değil mi?” Diye tedirgin bir şekilde sordu. Soruyu duyan Eddy elini alnına vurdu ve sitemkar bir şekilde “Haze yine çok fazla uykusuz kaldın? En sonunda bir iblise yem olacaksın.” Dedi. Biraz dalga birazda sitemkar bir şekilde. Haze her zaman çok fazla uykusuz kalınca tuhaf şeyler görürdü. Bir keresinde Hugo'yu tek boynuzlu at sanıp onun üzerine binmeye çalışmıştı.

“Hey dalga geçme bu sefer ciddiyim!” Dedi ve eli ile karşıdaki ağacı işaret ederek. “O ağaca bakın. Bildiğiniz ay ışığını üzerinde yansıtıp parlıyor. Bu da demek oluyor ki dışı normal bir ağaçtan farklı olarak bir alaşımdan oluşuyor.” Diye konuştu. Herkes onun gösterdiği yöne bakınca başlarından kaynar su  dökülmüş gibi oldular.  Haze'nin dediklerinin doğru olduğunu kabul ettiler ve hemen ayağa fırlayıp o yöne doğru gitmeye başladılar. Elleri silahta tetikte bir şekilde bekleyen ekip yavaş adımlarla ağaca yaklaşmaya başladılar.

Bu da ne ya. İşler iyice tuhaf bir hal almaya başladı.” Diye konuşmaktan kendini alamadı Hugo. Annie ona katılıyorum dercesine bir bakış attı ve Fedailer yavaşça ağacı gözlemlemeye başladı. Ağacın dış kısmına yumruk atan Hector “Dışı tamamen demirden. İnsan yapımı...” Dedi ve biraz daha kurcalamaya başladı.

 
Ağacın tepesinde bir dal gören Sarah, dalın aynı bir mekanizma koluna benzediğini fark etti ve hemen ağaca tırmanmaya başladı. “Hey Sarah ne yapıyor-" Diye başladığı konuşması yarıda kesen Hector duyduğu sesle arkasına döndü. “Ağaçtaki kolu indirmeye gidiyor. Galiba gizli bir geçtik bulduk gençler.”  Dedi Uray ve herkes onun söylediği şeyi mantıklı ama bir o kadar da çılgınca buldu. “Kim düşünebilirdi ki tesadüfen mola verdikleri yerde gizli bir geçit bulacağımızı.” Dedi Elias dalga geçer bir şekilde. Onun söyledikleri ile eli cebindeki pusulaya giden Uray aklından “Gerçekten de tesadüf müydü?” Diye geçirmeden edemedi.

 
Kolu aşağıya indirmesi ile ağaç bir anda hareket etmeye başladı ve bulunduğu dala tutunamayan Sarah yere düşmeye başladı fakat dengesini sağlayıp hiçbir şey olmamış gibi sapasağlam inmişti. Ağaç yerin altına doğru çökerken kocaman bir yuvarlak delik oluştu bulundukları yerde. Deliğin etrafından bir anda sarmal bir şekilde tahta basamaklar çıkmaya başladı aşağıya doğru. Delik en az elli metre derine iniyordu.

 
“İlk gönüllü kim?” Dedi Eddy. Onun konuşması ile Uray basamaklardan yavaşça inmeye başladı. Ardından herkes tek tek merdivenlerden inmeye başladı. Bir kaç dakika sonra merdivenlerin bitmesi ile genç Fedailer uzun bir tünelin girişine vardılar. Öne geçen Annie tam tünelin içine girecekti ki Görgüsüne çarpan elle geri doğru sendeledi bir kaç adım.

 
“Ne yaptığını sanıyorsun! Bu kadar umursamaz olman canına mal olabilir. Unutma biz şu an Dünya'nın en güçlü ve tehlikeli silahlarını arıyoruz. Sence onlar bu yolları boş mu bıraktığını sanıyorsundur. Yüz yirmi bir yıldır bulunamamalarının bir sebebi olmalı. Daha dikkatli ol! Buraya kadar gelmişken saçma davranışlarla kimsenin ölmesine izin veremem.” Dedi sert ve ağır bir dille. Her sözü Annie için bir yumruğa eş değer güçteydi ama kendisi de onun haklı olduğunu biliyordu. “Özür dilerim...” Demekten daha fazlasını yapmadı genç kız.  Herkese doğru dönen Uray. “Bubi tuzakları olabilir. Herkes tetikte olsun!” Diye konuştu.

 
Annie'nin yanına giden Elias elini onun omzuna atarak “O sadece bizi düşündüğünden öyle konuştu...” Dedi genç kızın teselli olması için. Yavaşça ayağa kalkan Annie ona haklısın anlamında bir bakış attı fakat gözlerinden üzüldüğü belli oluyordu. Dışardan sert görünen Annie aslında içten çok kırılgan bir kızdı ta ki savaş alanına kadar. İşte orada gerçek bir savaşçıya dönüşüyordu.

Yerden bir taş alan Uray tünelin içine doğru fırlattı. Taşın yere değmesi ile bulunduğu noktanın tepesinden aşağıya doğru zehirli bir ok fırlatıldı. Bunu gören genç Fedailer Uray'ın bir kez daha haklı olduğunu anladılar.

“Süreye bakılırsa her ok iki saniye içinde fırlıyor. Yerlerdeki işaretlere bakılırsa tüm tünel değil de bu bölüm için tek geçerli... Nasıl... Nasıl...” Diye kendi kendine konuşan Uray bir anda Sarah'ı kendi kucağına alıp aniden karşıya zıpladılar. Ağızları açık durumu izleyen Fedailer ne olduğunu bile anlamadılar. “Normal insan bedeninde İblis güçlerini kullanabiliyor muydun" Diye sormaktan kendini alıkoyamadı Haze. “Hayır aslında bilmiyordum. Bir anda aklıma geldi ve yaptım.” Diye cevap verdi Uray. Sarah, duyduğu sözlerle kalbi yerinden çıkacak gibi oldu. “DELIRDIN MI SEN!? ÖLEBİLİRDİK!” Dedi genç kız bağırarak. “Ama ölmedik. Çok fazla zaman kaybetmeden yolumuza devam edelim.” Dedi ve konuyu daha fazla uzatmadan diğer herkesi de aynı şekilde karşıya geçirdi.

“Az önce umursamaz davranmayın diyen kişi sanki kendisi değildi.” Dedi Sarah imalı bir şekilde. Duydukları sözlerle birbirlerine güldü herkes Uray dışında. Duyduğu sözleri duymazdan gelen genç adam “Hızlı hareket edin. Karşımıza neler çıkacağını bilmiyoruz.” Dedi ve tünelde yürümeye devam etti.  

Seri ama temkinli adımlarla ilerleyen Fedailer bir süre sonra geniş odaya vardılar. Oda en az yirmi metre genişlikte ve otuz metre uzunlukta bulunuyordu.  Odanın içi ise tamamen altın, elmas ve daha bir çok değerli maden ile kaplıydı. Öyle ki üzerine bastıkları alan altın yüzünden görünemez bir hale gelmişti. Altını gören Elias ve Eddy hemen ileri fırlayıp altından dağların içine atladılar. “Burada milyarlarca altın var. Artık zenginiz. Yeni yumuşak yataklar, şekerler ,tatlılar bekleyin beni yakında benim olacaksınız.” Dedi Elias. Konuşurken bile ağzının suyu akmıştı.  “Savaş zırhım için yeni ekipmanlar , yeni silahlar... para artık hiç sorun değil. “ Dedi Eddy, Elias'a destek olurcasına. Bütün herkes onların tepkesine dayanamayıp gidip çantalarını altın ile doldurmaya başladılar.

"Odadaki Tuhaf koku size de geliyor mu?" Diye konuştu Haze ama kimse ona dikkat etmedi ve altınları çantalarina doldurmaya devam ettiler.

Uray ise uzaktan olanları sessizce izlemeye devam etti. Cebinden çıkardığı pusula ileriyi gösteriyordu ama hala delice dönmeye devam ediyordu. Doğru yolda olduğunu hissediyordu ama bir terslik olduğunun farkındaydı. Odanın içine girip gezinen genç adam biraz daha bakındıktan sonra bir tehlike göremedi ve yavaşça içeriye adım attı.  Hemen bir tuzağın beklerken hiçbir şey olmamıştı. Bu onu hem şaşırtmış hem de korkutmuştu. Sanki burayı yapanlar, insanların burada özgürce dolaşmasını istiyor gibiydi. Ama hazinelerin çalışacağından korkmuyorlar mıydı?

'İki seçenek var.  Ya onları önemsemiyorlar ya da buradaki şeyler sadece gelen insanlar aldatıp değerli değerli şeyler bulmadan geri dönmelerini sağlamak için göz boyamadan fazlası değildi.” Dedi genç adam. Söylediklerini duyan arkadaşları bunun da bir tuzak olabileceğini düşünüp daha dikkatli davranmaya başladılar.

 
Düşüncelere dalan genç adam uzaktaki duvarda eğer dikkat edilmezse fark edilmeyecek bir simge  gördü.  Oraya doğru giden Uray, simgeyi  görmesi ile eli refleks  bir şekilde boynuna gitti. Bu duvardaki simge ile boynundaki dövme aynıydı hatta birebir kopyası gibiydi. Tek fark kendisinin kırmızı duvardakinin ise siyah renkteydi. “Buraya gelin hemen!” Diye bağırdı. Onun sesini duymaları ile genç fedailer hemen onun yanında toplanmaya başladı.

“Ne oldu?” Dedi soğukkanlı bir şekilde Sarah. Durumun Uray'ın ses tonuna bakılırsa ciddi olduğunu fark etti ve her an savaşa hazır bir şekilde beklemeye başladı. Uray gelen soruya hiçbir şey demeden sadece eliyle önce duvardaki simgeyi sonrada boynundaki dövmeyi gösterdi. Olayın ciddiyetini herkes artık anlamıştı.

 
“Bu dövme benim ilk iblise dönüşmemle ortaya çıktı. Sanki gücümü oradan sağlıyormuşum gibiydi. Elimi duvardaki simgeye yaklaştırdığımda ise içimde tuhaf bir his oluşuyor. Simgeye basarsam bir mekanizmayı çalıştıracağı açık bir şekilde ortada ama bir yandan da simgeye dokunmak istiyorum.” Diye konuştu genç adam. Sesinden ikilemde kaldığı açık bir şekilde ortadaydı. Fakat yine de basma dürtüsü daha ağırdı. Bir süre herkes sessiz kaldıktan sonra "Buraya kadar gelmişken geri dönemeyiz... Bu simge bizim yolumuzun devamını açacak anahtar olduğu belli. Bas gitsin.” Diyerek fikrini belirtti. Diğer herkes ona katılır anlamında başını salladı.

Derin bir nefes alan genç adam simgenin üzerine bastı. Simge bir anda parlamaya başlayıp siyah renk Uray'ın bedenine akarken kırmızı renk duvardaki simgeye geçti. Genç ada odanın duvarları sallanmaya başlaması ile bunu fark etmedi. Uray'ın bulunduğu zemin bir anda göğe yükselirken duvarlardaki deliklersen zehirli akrepler fırlamaya başladı. Ama bunlar normal akrepler değildi. Yüz yirmi bir yıl önce yaşanan felaketten etkilenen ve bunun sonucunda insanlar gibi mutasyona uğrayan akreplerdi. Onlar iblisler gibi saldırgan ve vahşi canavarlar haline gelmişti.

 
“Ne oluyor ya! Bu akreplerin soyunu tüketmiştik. Hapsini yok etmişti insanlar. Nasıl hala var olabiliyorlar!” Diye bağırdı Annie. Kendisi kale dışında hayatta kalma üzerine çok şey biliyordu. Geçmiş kayıtlarda akreplerin ve onlar gibi bir çok mutasyona uğrayan hayvanların yok edildiği yazıyordu. Akrepler yarım metre uzunluğunda ve bir metre uzunluğunda kıskaçlara sahiptiler. Odanın tamamı bunlar ile doluyken kurtulma şansları çok azdı. Geldikleri yolunda kapandığını fark eden Uray, bu sefer işlerin daha zor olacağını anladı. Kendisi de altındaki bloğa yapışmış bir haldeydi sanki. Ne hareket edebiliyordu ne de başka bir şey yapma şansı bulunuyordu.

 
Hemen iblise dönüşmeye çalışan genç adam başaramamıştı. Kolundan boynuna doğru giden dövmeye bakınca ise şok geçirdi. Dövme daha az önce kırmızı iken şimdi siyah rengine bürünmüştü. “Uray şu an iblise dönüşmen çok güzel olmaz mı sence?" Dedi bağırarak konuşan Hugo. Uray gelen sesler ile aşağıya bakıp. "Ne İblise dönüşebiliyorum ne de hareket edebiliyorum. Bu savaşta tek başınızasınız. Sakın ölmeyin!” dedi aşağıda Akrepler ile savaşan Fedailere Uray.

 
Duydukları ile şoka giren ekip tek bir ağızdan “NE!” diye bağırdı. “Söylemesi kolay gel sen şu koca çirkin şeyler yüzünden ölme yapabiliyorsan!” Dedi sitemkar bir şekilde Haze. Savaş zırhının şu an yanlarında olması için adam bile öldürebilecek olan  Eddy, içinde bulundukları duruma sövmemekten kendini alıkoyamadı.

 
“Sen genç savaşçı, seçilmişlerdensin! Lakin bu güce layık mısın!? Eğer bu güce ve bilgiye layık değilsen birazdan sen ve arkadaşların dünyaların acısını çekeceksiniz! SÖYLE BANA LAYIK MISIN!?”

 
Bir anda duyduğu ses ile ne olduğunu anlamayan Uray bunun iblis güçleri ile alakalı olduğunu anladı ve derin bir nefes alıp “Layığım.” Diye cevap verdi. Yukarda bunlar olurken bir çember haline gelip akrepler ile savaş Fedailer daha fazla dayanamaz hala gelmişti. Savaş az önce başlamıştı fakat akrepler çok güçlüydü. “Ağh!” diye bağırdı Haze, aldığı darbe ile. Akreplerden birinin iğnesi omzunu sokmuştu ve vücudunda derin bir delik açmıştı. Duyduğu çığlık ile aşağıya doğru bakan Uray, haze'nin ağır yararlandığını gördü. “Hemen haze'yi ortaya alın! Öldüğünüz akreplerin iğneleri kılıçlarınız kadar keskin. Ek bir silah olarak koparıp kulanın! Acele edin hemen. Hector ve Elias hemen Etki tepki taktiğini kulanın!” Diye aşağıdakilere emir verirken bir anda vücudunda inanılmaz bir acı hissetti.

“BENIMLE KONUŞURKEN BAŞKA BİR ŞEY ILE UĞRAŞMA YETKISINI SANA KIM VERDI!... EĞER BU GÜCE LAYIK OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORSAN SANA TEPKI BIR SORU SORACAĞIM. EĞER CEVABINI BEĞENIRSEM SEN VE ARKADAŞLARIN IBLISLERIN GIZEMINE VÂKIF OLUP, BU AKREPLERDEN KURTULACAKSINIZ.”

“Kabul”

 
“Peki o halde söyle bana genç savaşçı; İnsanlar bu dünyayı hak ediyor mu?” Diye sordu Boşluktan gelen ses. Soru çok basitti ama anlamı çok derindi. En ufak hata herkesin ölümüne sebep olabilirdi. Uray'da bu durumun farkındaydı ve sessizce ama stresti bir şekilde sorunun cevabını düşünüyordu. Ama bu sorunun cevabı onun gerçek duyguları mı olacaktı yoksa gizemli sesi tatmin etmek için bir kaç güzel söz mü olacaktı. “Uray lütfen... biraz hızlı düşünür müsün?...” Dedi aşağıdan konuşan Haze. Yaralıydı ve yarası gerçekten ağırdı. Duyduğu sesle aşağıya bakan Uray’ın içi kan ağladı. Hector ile Elias iblislerin arasına dalmış ve diğerlerine gelebilecek saldırıların çoğunu kendi üzerlerine çekmişti. Ama yararlanmışlardı. “Düşün Uray... Düşün" Diye kendi kendine konuşuyordu genç adam.

“HECTOR!...” Diye bağırdı Annie. Bir bacağı kesilmişti hector'un şu an ama yine de savaşmaya devam ediyordu. Duyduğu sesle bütün odağı Hector ‘un üzerine kayan Uray, artık ne yapacağını bilemez hale geldi.

Akreplerin arasına dalan Annie, önüne çıkan her akrebin kafasını kesmeye başladı. "Ağhh" dedi inlemeye benzer sesi ile Annie. Kılıcı ile kafasını kestiği iblisin Kuyruğu onu sırtından sokmuştu. Vücudundan kanlar su gibi akan Annie’nin artık yürüyecek hali kalmamıştı. Daha fazla yürüyecek hali kalmayan genç kız bir anda yere yığıldı ve “Ölüyorum ama sizlerle ve bu onurlu amaç için... sizleri tanımak kısa da olsa güzeldi...” Dedi genç kız son nefesini verirken.
 

“Hector, Haze, Annie.... Ben... Ben kaybediyorum... “

-----------------------------------------------------------
Evet evet biliyorum çok kötü bir yerde kestim djdjdjdjd

GÜNÜN SORULARI

-Sizce cevap ne olmalı

-Uray onları kurtarabilicek mi

-Bu ses neyi amaçlıyor

-dövmelerin ne gibi bir amacı var

YORUMLARDA BELIRTMEYI UNUTMAYIN!!!

Continue Reading

You'll Also Like

YANSIMA By Gizme

Science Fiction

6.9K 521 30
İKİ AYRI YAŞAM AMA TEK BİR NOKTA : RUH Amelia kendini hiç bilmediği bir dünyada bulmuştu. Bir anda 19. yüzyıl İngiltere'sine gitmişti. Bu bir rüya m...
976K 47.6K 70
0545 *** ** **: Hanımefendi şemsiyeniz bende kalmış Siz: Pardon tanıyamadım? 0545 *** ** **: Kader Ortağın 0545 *** ** **: Ruh Eşin 0545 *** ** **: v...
222K 13K 59
Tamamlandı;) Her şey Eski sevgilisi diye yazdığı adam Yüzbaşı çıkınca başladı 🤭
platonik (ÇT) By ...

Science Fiction

178K 10.1K 108
Yeni başladığın okulda kimsenin konuşmaya cesaret edemediği sadece okulun zorbalarıyla takıldığı çocuğu ilk gördüğün an aşık olup yılarca plotonik ol...