Nyx • Pietro Maximoff

By nyksblack

68.3K 5.1K 3.4K

𝐵𝑖𝑟 𝑀𝑎𝑟𝑣𝑒𝑙 𝐻𝑖𝑘𝑎𝑦𝑒𝑠𝑖... Korkuyordum ondan, çünkü yavaş yavaş beni kendine aşık ettiğini biliy... More

𝓟𝓻𝓸𝓵𝓸𝓰𝓾𝓮
𝓟𝓻𝓸𝓵𝓸𝓰𝓾𝓮
Giriş
1
2
3
4
6
7
8
9
10
11
12 - Sokovia savaşı (part-1)
playlist
13 Sokovia savaşı (part-2)
14
ÖZEL BÖLÜM
15 ÖZEL BÖLÜM
16 - Kırmızı zırh / Kırmızı kan
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27 ve 28. BÖLÜMLER
29
30
31
32
33
34
35

5

2.6K 218 207
By nyksblack

Nyx'in yeni bölümüne hoş geldinizzz:)

Medya♡♡

Başlamadan önce oy verir ve yorum yaparsanız beni çok mutlu edersiniz^^

Lafı fazla uzatmadan sizi bölümle baş başa bırakıyorum.

"Hayır anlamıyorum ne varda o kadar zorladın kendini ki?" Daha uyanalı
birkaç dakika olmuş olmasına rağmen Conan başımda dikilmiş çene çalıyordu.

Dolaptaki buz parçaları sağolsun, bir saat içinde odayı -10 derece yapmıştım, sorun bunda değildi, tekrar ısıtmaya çalışırken aceleci davranıp tekrar burnumu kanatmıştım. Ve bu sefer kanama durmamış ve bayılmışım, uyandığımda başımda bekleyen Conan da susmuyordu!

"Hay çenene sıçayım." Diye, zamanla bozulmuş Türkçemle konuştuğumda anlamış gibi sustu.
"Ne dedin?" Diye sordu karmaşık bir bakışla.
"Türkçe bir deyim, saygın insanlara söylenir genelde." Dediğimde, yüzünde gururlu bir gülümseme oluştu.

Ona gülmemek için kendimi kasarken bir anda az önceki haline geri döndü. "Ne vardıda kendini o kadar zorladın?! Ya seni bulmasaydım ne olacaktı?!"

"Bağırma, başım ağrıyor." Diye umursamazca konuştuğumda bıkkınlıkla nefesini dışarı üfledi. "Ve ayrıca, sadece sınırını merak ettim. Korkulacak bir şey yok, sadece kendimi zorlamış olmalıyım." sakince devam ettiğimde onun da siniri geçmişti biraz.

Tabii ki ona, burayı cehennem gibi ısıtıp herkesi yakıp çıkma planımdan bahsetmeyecektim. Hem bunu yapabileceğimden emin de değildim.

"Bugün umbrakinezi çalışacakmışız." Umbrakinezi, kaçma girişiminde işime yarayacak her güce ihtiyacım vardı. Gölgelerle oynamak ne kadar işime yarardı pek fikrim olmasa da onaylar anlamda başımı salladım ve ayağa kalktım.

Bu sefer hastane kanadına getirilmemiştim, kendi odamda serumum takılmıştı. Dün geldiğimiz yolları geri yürümeye başladık ve aynı odaya geldik. Yine ben kendimi tanıttığımda ve Conan deneyi anlattığında odada tek başıma kalmıştım.

Ortada yanan birkaç tane ampul dışında kapkaranlıktı oda. Karanlığın, ışığın önüne geçtiğini hayal ettim. Birkaç dakika sonra tek gözümü açıp kontrol ettiğimde ampuller hala yanıyordu.

Bıkkınlıkla nefesimi dışarı üfledim ve etrafa bir göz gezdirdim. Pes etme şansım yoktu, bu aşamayı da geçmem gerekiyordu ki burdan kaçabileyim.

Gözlerimi kapatıp sağ elimi ampullere uzattım, elimden yayılan karanlığın yavaş yavaş sarı ışıkları sardığını, sonra da söndürdüğünü düşündüm.

Gözlerimi açtığımda gerçekten de sönen ışıklara sevinçle baktım. Biraz sonra da Conan tekrar içeri girip beni odama götürmek üzere kaldırmıştı.

(3 ay sonra)

Burada kaldığım son üç ay boyunca güçlerimi kullanmakta ustalaşmıştım. Zihin yönetme, manipülasyon, telekinezi gibi birçok yeteneğim vardı. Ateş ve hava manipülasyonundan bahsetmiyorum bile. Hatta yaşadışı bir deneye kurban gitmesem, kendimle "son havabükücü" diye dalga geçeceğimden de emindim.

En sevdiklerimden biri olan, negatif enerjiyi vücuduma çekmekte de, gayet iyi sayılırdım.

Ama ben hala bir Stark'tım, kaçmamdan korktukları için zihinlerine girmeme asla izin yoktu. Denemiştim, ama beyinlerindeki bir mekanizma yüzünden düşüncelerini okuyamıyordum. Her denemede, bütün çabalarım başıma giren keskin acıyla tükeniyordu.

Burdan kaçmak için diğer güçlerimi kullanabilirdim, ama bana bunu denememin pek iyi olmayacağını açık açık söylemişlerdi.

Duyduğuma göre burada benimle benzer güçleri olan iki kişi daha vardı. Benden daha önce güçlerini aldıkları için de muhtemelen beni ters düz ederlerdi.

Ellerimle havada yön verdiğim mumlardan yükselen mor ışıklara odaklandım. Onlar güçlerini kullanma dediyse de tabii ki başka şeyler deneyecektim. Ellerimi birbirine yaklaştırıp birden ayırdım ve mumların toz bulutuna dönüşmesini izledim.

Ellerimden ışıklar çıkarıp incelerken, birden içeri giren iki askerle birlikte ayağa fırladım. Kollarıma girip beni sürüklemeye başladıklarında onlara karşı koymaya çalışsam da, bacağıma batırılan iğneyle yavaş yavaş gözlerim kapandı.

Başımdaki inanılmaz ağrıyla uyandığımda bir koltuğa bağlanmıştım. Bırakın ellerimi, kafamı bile oynatamazken karşımda bana bakan adamları gördüm. Conan ve birkaç kişi daha dikkatle bana bakıyor, sanki bir hareketimi bekliyorlardı.

Konuşmadan dik dik bakmaya devam edince, ben de onlara dik dik bakmaya devam ettim. Gözlerimi kısıp Conan'a sabitlediğimde barışmaya başladık. Yüzlerimiz ifadesiz bakışırken, o gözünü kırpınca sırıttım. "Kaybettin!" Dedim alayla.

"Yarışmıyorduk ki!" Dedi isyan eden bir sesle.

"O zaman, bana neden burada olduğumu açıklamanızı umuyorum."

Arkamdaki bir kapının açıldığını duydum, önümdeki adamların hepsi oraya dönmüş, sonra da başlarını önlerine eğmişlerdi.

Siyah saçlı adam yürüyerek önüme kadar geldi ve iğrenircesine dikildi önümde. "Carissa Elizabeth Stark." Dedi her bir kelimenin üstüne bastırarak. Ardından pis bir sırıtışla yüzüme bakmaya başladı.

"Buralarda baya ünlüyüm sanırım." Alayla söylediğim cümle hoşuna gitmiş gibiydi. "Buralarda bütün Stark'lar ünlüdür." Yüzüme eğilerek devam etti. "Onları pek sevmeyiz."

Sonra doğrulup öfkeyle konuşmaya başladı. "Yıllardır önce deden, sonra baban ve şimdi de sen! Her zaman yolumuzun üstüne taş koymayı başarıyorsunuz."

"Ben bir şey yapmadım! Daha nerede olduğumu bile bilmiyorum!"

Alayla sırıttı tekrar. "Siz, Bayan Stark. Hydra'nın en güvenli üssündesiniz."

O durumdan hoşnutken, benim ise yüzüme dehşet yayılmıştı. Bunca zamandır Hydra'nın elinde miydim?! Kime sorsam cevap alamamamın sebebi bu muydu?

"Sana ne yapacağımızı merak ediyorsundur. Sen bizim yeni kış askerimiz olacaksın." Dedi iğrenç bir ifadeyle. Konuşmuyordum, konuşacak bir şey de yoktu zaten. Açık açık, beni bir katil yapacaklardı.

"Neden seni deneye aldığımızı sormayacak mısın? Bir Stark olduğun halde neden seni apar topar hazırladığımızı merak etmiyor musun?"

Cevap vermediğimde devam etti. "Senden önceki deneğin öldüğünü duymuşsundur." Dişlerinin arasından devam etti. "Ama deneyde ölmedi. Bir aptalın hatası yüzünden zehirlendi ve kriz geçirdi!"

"Ne?" Ağzımdan çıkan tek kelime bu olmuştu.

"Aynen öyle, bunu üst kısımlara duyurmadan seni deneye alacaktık. Zaten öleceğini düşündüğümüz için seni ölen kız gibi gösterdik."

"Aklınızca hatanızı kapatacaktınız." Alçaktı sesim, yaşadığım farkındalıkla gözlerim önüme düşmüştü.

"Ama bil bakalım ne oldu?! Bir Stark gibi dokuz canından birini kullandın ve hayatta kaldın!

Peki ben üstlerime bunu nasıl açıklayacağım! En büyük düşmanımız kızına, yıkımsal bir güç verdiğimizi nasıl söylerim?!

Ve biz de böyle bir çözüm bulduk." Sesini alçaltmıştı, artık keyifli gibiydi. "Yenilmezleri içeriden parçalayacağız. Onları yıkacağız, dağıtacağız, milyonlarca parçaya böleceğiz."

Bana yaklaştı, "Ve sen Carissa, bizim en büyük silahımız olacaksın. Sen ve ben, dünyayı yöneteceğiz. Yenilmezlerin olmadığı bir dünyayı."

Birkaç adım geriye gitti. "Bakalım Tony Stark biricik kızının kafasına kurşun sıkabilecek mi?"

Koltuğun üstünde bulunan bir mekanizmayı kafama geçirdiler. Bağırıyor, çağırıyor, engel olmaya çalışıyordum. Ama anlaşılan o ki, bana batırılan iğne, aynı zamanda güçlerimi kullanmamı da engelliyordu.

Kafamdaki aletten gelen enerji beni sarsarken, gözlerimden akan yaşları fark etmem dakikalarımı almıştı.

Odaklan Carissa, bu işlemin amacı hafızanı silmek. Anneni tekrar unutamazsın, babanla geçirdiğin -varlığından yakın zamana kadar bihaber olduğun- anıları kaybedemezsin.

Haklıydı, o tutunduğum azıcık ama kıymetli anılar olmazsa tam anlamıyla ölüm makinesinden farkım kalmazdı. İnsanların bana fiziksel ya da duygusal zarar verememesi için ördüğüm hissizlikten oluşan duvar, benim tek savunma mekanizmamdı.

Çevremdeki herkesi benden uzaklaştırsa da, hissizlik maskemi yüzümden asla çıkarmamıştım. Çünkü yalnızlığa sürüklese de, bu beni koruyan yegane şeydi.

Küçüklüğümden kalma - neden olduğunu bilmediğim şekilde- yakın zamana kadar hatırlayamadığım, birkaç küçük hatıraya tutunmaya çalıştım.

Ben bu kadar güçsüz değildim, birkaç zımbırtıyla hafızamı silemezlerdi. İzin vermezdim. Kendimi zorladım bütün anılarımı hatırlamaya çalıştım, makineye karşı koymaya.

Bana saatler gibi gelen birkaç dakikanın ardından, makine kapandı.

Ee hani? Ben her şeyi hatırlıyorum.

Adamların beceriksizliğine gülmemek zor olsa da başardım ve ifadesizce karşıya bakmaya başladım. Yüzlerindeki memnun ifade midemi bulandırsa da hafızamı silmişler gibi yapmak zorundaydım.

"Günaydın asker!"

Hadi ama! Ben bir Stark'tım, tabii ki de kış askerini nasıl yarattıklarını biliyordum.
Pekala, bunu pek legal yöntemlerle yapmasam da ekip hakkındaki çoğu şeyi biliyordum. Ve buna Steve Rogers'ın en yakın arkadaşının trajik kaderi de dahildi.

Bana gururla bakmaya devam ederken hoparlörlerden yapılan anons duyuldu.

"Saldırı! Saldırı!"

Önümdeki adam elini kulağına götürüp sinirle kim olduğunu sorduğunda göz bebekleri büyüdü.

Kulağından elini çekip arkasına döndüğünde zevkle adamlarla konuşmaya başladı.

"Misafirlerimiz var." Bana dönüp devam etti.

"MidWinter, görevin yenilmezleri yok etmek." İtaatkarca başımı salladım ve bana gösterdikleri yere girdim. Hızlı olmam söylenmişti. Burdan kurtulunca oyuncu olma işini bir düşünmeliydim.

İçerisi kıyafet ve silah doluydu. Ama kendi bedenimi bulabileceğimden emin değildim. O yüzden hem sıcak tutacak hem de bana göre bir şeyler aramaya başladım. Birden gecelikle gittiğimi düşündüğümde gülecek gibi olsam da kendimi durdurdum, izleniyor olabilirdim.

Elimi rastgele bir askıya uzattığımda elime gelen ilk seye baktım, bana büyüktü. Birkaç taneye daha hızlıca göz attıktan sonra mor bir deri ceket ve siyah bir elbise buldum. Elbise? Altında çizmeleri de duruyordu. Biraz daha oyalanamazdım, alıp hızlıca giyindim.

Üstüme tam olmuştu. Ama silah? Ben silah kullanmayı bilmiyordum, ve onlar bunu bildiklerine göre güçlerimi kullanmamı istiyorlardı. Odadan çıkıp bana gösterdikleri yere ilerledim. Yanımda da o siyah saçlı adam duruyordu.

Benimle birlikte ilerledi ve beni çok daha büyük bir alana getirdi. Etrafta insanlar koşuşturuyor, tek gözünde cam olan bir adam herkese emir yağdırıyordu.

Yanımdaki adam beni onun yanına götürdü ve sırıtarak gösterdi.

"Strucker, bu MidWinter. "

Adının Strucker olduğunu öğrendiğim adam beni bastan aşağı süzdükten sonra konuştu.

"Jackson'ın deneği, değil mi Dean?"

Yanımdaki adam başını salladığında, devam etti.

"İlk defa düzgün bir iş çıkarmış." Bu ikisi birbirini pek sevmiyor gibiydi. "İkizlerin yanına götürebilirsin." Dediğinde, Dean beni yönlendirerek birkaç metre ötedeki iki kişinin yanına götürüdü.

"Geç kaldın." Diye konuştu mavi gözlü, gri saçlı olan yanımdaki adama bakarak.

"Bir işimiz çıktı." Dedi, bana dönerek. Ve ardından uzaklaştı.

Tuhaf bir durumdaydık, birbirimize tip tip bakıyor, birimizin konuşmasını bekliyorduk sanki hepimiz. Bu ikisi bana bahsettikleri kişiler olmalıydı. İşler daha da tuhaflaştığında kızıl saçlı kız kafasını yana yatırıp konuştu.

"Zihnine giremiyorum, neden zihnine giremiyorum?"

Dudaklarımı büktüm ve ben de onun gibi kafamı yatırıp konuştum. "Neden zihnime girmek istiyorsun?"

Sonra normal halime dönüp devam ettim. "Dalga geçiyorum, ciddiye alma. Ama güçlerimden falandır galiba." Gülümsediğimde o da gülümsemişti. Sevmiştim bu kızı.

"Ben Wanda, o da Pietro." Diyerek elini uzattı. Tuttuğumda bir an adımı söyleyecek gibi olsam da durdum. "MidWinter."

Pietro şaşkınlıkla baktı bana. "Adın bu mu?"

"Benden böyle söylemem istendi." Çocuk haklıydı. Biri gelse benim adım MidWinter dese geçmedik dalga bırakmazdım.

"Gerçek adın ne peki?" Diye sordu Wanda. "Bilmiyorum, düşünmem yasak." Dediğimde ikisi birbirine gergin bakışlar attılar.

Yalan söylemekten hoşlanmasam da sürekli zorunda kalıyordum, ve artık bu işte profesyonelleşmiştim.

Pietro daha çok beni inceliyor gibiydi. Zihnine bakmak istesem de, Wanda'nın zihnimde boşluk bulup girmesine olanak veremezdim. Bu yüzden pek sesimi çıkarmadım.

Strucker konuştuğunda hepimiz oraya döndük. Gür bir sesle resmen moral konuşması yapıyordu.

"Teslim olmayacağız!" Ben zaten onlarla müttefiğim.

"Amerika'lılar bizi test etmek için sirk ucubelerini gönderdi!" Benim babama? Bir Stark'a, ucube mi dedi o herif? Neyse bekleyelim artık, ben bunun hesabını sorarım nasılsa.

"Onları geri yollayacağız, tabutla." Siktir ordan, sadece Natasha bile bu üssü üzerinize yıkmak için yeter. Hala artistlik peşinde, pezevenk.

"Teslim olmak yok!" Dediğinde yanındakilerde bağırdı. "Teslim olmak yok!" Amma çabuk gaza geldi herifler.

Orada dikilirken Wanda beni çekiştirip sessiz olmamı işaret etti. Onlar ilerlerken ben de peşlerinden ilerledim.

"Siz burada bekleyin." Dedi Pietro,  Wanda ile beni bırakarak gözden kayboldu. "Ne oldu öyle?" Dediğimde Wanda gülmüştü. "Onun yeteneği, zaman zaman sinir bozucu olabiliyor. Benimle gel." Diyerek bileğimden tutup beni sürüklemeye başladı.

Biraz sonra bir duvarın arkasında gölgelere karışmış, Strucker ve Rogers'ı izliyorduk.

"Yaşadışı insan deneyinin altına yazarım. Kaç tane var?" Dediğinde Wanda çoktan yanına sinsice sokulmuştu. Onu kırmızı sisiyle merdivenden yuvarladıktan birkaç saniye sonra Steve doğrulup tekrar yukarı çıktı, ama Wanda çoktan kaçmıştı.

"İkinci bir gelişmiş var, dişi. Çatışmaya girmeyin."

"Yakalamak için bundan daha hızlı olma- ah." Steve kalkanıyla Strucker'ı düşürdüğünde lafı yarım kalmıştı. Bu arada hala duvarın arasındaki beni fark etmemişti.

"Strucker'ı yakaladım." Diye mikrofona doğru konuştu.

Saklandığım yerden çıkıp duvara oturdum. Sesi duymasıyla buraya dönünce ona el salladım. "Naber yüzbaşı." Diyip sırıttığımda bana bakmaya başladı.

"Carissa?"

"Ta kendisi." Diyerek kendimi gösterdiğimde yüzündeki sevince şahitlik etmiştim. Bu adam beni tanımadığı halde sevinmişti, yani babam bahsetmiş olmalıydı.

"Burdan gidebilir miyiz artık?"


Normalde bölümler bir hafta daha gelmeyecekti ama deneme sınavındaki sonuçlarım güzel çıkınca fazla bekletmeyeyim dedim.

Bölüm nasıldı? Umarım beğenmişsinizdir.

Fikir ve düşünceleriniz varsa bilmeyi çok isterim.

Maximoff'lar da konuya dahil olduğuna göre hikayenin ana kısmına giriş yaptık demektir.

Normalde Carissa'nın deney kısımları daha detaylı olacaktı ama gereksiz uzun olduğu ve fazla psikolojik şiddet içerdiği için o kısımları komple kaldırdım.

Daha da söyleyecek bir şey yok galiba.

Başka bir bölümde görüşmek üzere.

Yazarınız, Nyks.

Continue Reading

You'll Also Like

164K 18.5K 40
jeon jungkook en yakın arkadaşının amcasına aşık olmuştu.
882K 70.7K 14
arkadaşlarıyla birlikte orduya katılan jungkook, ilk görüşte etkilendiği komutan kim taehyung'a cinsel içerikli mesajlar atmaya başlar. taekook, tex...
86.8K 6.8K 38
sadece erkeklerin olduğu bir üniversitede gay yönelimin odağı ve tüm dikkati üzerine çeken Jungkook, bu durumdan sıkılan ve onu bu rahatsızlıktan ko...
126K 22.1K 17
oğlum sadece en sevdiği oyuncakları kırıyor. ben onun yok ettiği kumdan kalelerin kralıyım omegaverse, etl texting