Brilliant - Jikook Abo

By diathegold

20K 1.6K 376

Birbirlerini uzun süredir görmemiş olan iki aşık, hiç beklemedikleri bir anda karşılaşır. Aşklarının bittikle... More

1
2
3
4
6
Son
Özel bölüm

5

2K 213 66
By diathegold

Nefes alamadığını hissederek kimseye görünmeden ve kimse ona engel olmadan salondan dışarı attı kendini Jimin.

Neden buradaydı ki? Bu zamana kadar nerede kaldıysa sonsuza kadar orada kalmalıydı. Neden geri döndü?

Kapıdan dışarıya çıktığı gibi hızla merdivenlerden inmeye başladı. Bu saatte tek başına dışarda olması uygun değildi ama şu durumda hiç umrunda değildi. Tanrıya şükür ki etrafta hiçkimse kalmamıştı.

Ellerini bahçeyle yolu ayıran demir çite yasladıktan sonra derin bir nefes verdi. Tüm gücü gitmişti bir anda. Bir daha içeri girebilir miydi, hiç sanmıyordu.

"Prens ha!"

Jimin, arkasından gelen tanıdık sesle gözlerini sımsıkı yumdu. Şu anda yüz yüze gelecek gücü kendinde bulamıyordu bu yüzden hareketsiz bir şekilde kaldı.

"Ardımdan hemen birini bulman ne kadar güzel, Bay Park." Jungkook birkaç adım atarak Jimin'e yaklaştı.

"Git buradan." Dedi Jimin boğuk çıkan sesiyle. Tek ihtiyacı olan şey, sadece onun buradan gitmesiydi, böyle daha iyi olacaktı.

Ama Jungkook gitmek yerine daha da yaklaşıyordu. Jimin'nin yanına varmasına birkaç adım kalmışken durdu. Diyeceği şeyleri tartmaya çalışıyordu. Ne diyebilirdi ki bu durumda?

"Neden?" Dedi en sonunda. "Neden benden vazgeçtin?"

Jimin duyduklarıyla kaşlarını çattı. Alfa ne hakkında konuşuyordu anlamamıştı. Ama yine de arkasını dönmeyi reddediyordu.

Jungkook, omeganın bu tutumundan dolayı sinirlerine hakim olmakta zorlanıyordu. Suçlu olan -doğrusu vazgeçen taraf o iken bu tavırların sebebini bilmiyordu. Sanki...sanki Jungkook'a kızgın gibiydi.

Jimin alfadan gelen sinirli kokuyu duyunca uyarıldığını hissetti. Aylarca bu kokuya mahrum kalmıştı ve bu şekilde duyması omegası için hiç iyi olmamıştı. Kendini tutmalıydı. Tutmak zorundaydı. "Hâlâ buradasınız." Dedi hızla. "Gitmenizi istediğimi çok net hatırlıyorum halbuki." Resmi konuşarak aralarına bir mesafe koyduğunu düşünüyordu.

Jungkook resmen görmezden geliniyordu. Kanı sinirden kaynayacak dereceye gelmişti. Daha fazla sakinliğini koruyamadı. "Ben seni bir gün bile aklımdan çıkaramamışken sen gidip başka biriyle görüşmeye başladın. Şimdi de suçlu benmiş gibi davranıyorsun. Ne yapmaya çalışıyorsun Jimin?"

"Bekledim!" Diye bağırdı Jimin. "Seni aylarca bekledim! Ama senden tek bir haber gelmedi."
Jimin içinde bulunduğu durumun farkına varınca sinirle arkasını döndü. Bir adım atıp aralarındaki mesafeyi kapattı. "Sen ne hakla bana hesap sorabiliyorsun?" İşaret parmağını Jungkook'un göğsüne bastırdı. "Hem de tek kelime etmeden terk eden senken."

"Ben seni terk etmedim." Dedi Jungkook şaşkınlıkla. Bu sözleri duymak afallatmıştı onu. "Seni asla terk etmem."

Jimin alayla sırıtarak etrafına bakınmaya başladı. Tekrar konuşmaya başladığında sırıtışı yüzünden silinmişti. "Beni artık kandıramazsın!"

"Seni kandırmıyorum." Jungkook hâlâ şaşkınlığın etkisindeydi. Kafasında Jimin'in dediklerini tartıyordu. Onu terk ettiğini söylüyordu, hiç haber vermediğini ama bunların hepsi kocaman bir yalandı.

"Son zamanlarda evleneceğimiz konusunda dedikodu çıkmıştı. Bu yüzden mi terk ettin? Benimle evlenmek bu kadar mı korkuttu seni?" Jimin sinirle söylemişti bunu.

Jungkook hızla yüzünü Jimin'in yüzüne yaklaştırdı. Aynı anda kafasını başka yöne çevirmiş olan omeganın çenesinden hafifçe tutarak döndürdü. "Bana bak." Dedi öncekine oranla hayli nazik çıkan sesiyle. "Ben seni terk etmedim. Önce bunu bir anla. Ayrıca seninle evlenmek asla korkutucu gelmedi aksine-"

Jimin, alfanın lafını böldükten sonra ellerini göğsüne koyarak hızla ittirdi. "Beni kandırmayı kes dedim!"

"Seni kandırmıyorum!" Diye bağırdı Jungkook. "Gitmeden önce sana mektup yazmıştım, aceleyle gitmem gerektiği için onu abine teslim ettim. Senden cevap gelmeyince endişelenip birçok kez mektuplar yazdım ama hiçbirine cevap vermedin." Sağ elini kendi göğsüne koydu. "Yani eğer biri terk edilmişse bu da ancak ben oluyorum."

Jimin, alfanın dediklerini kafa karışıklığıyla dinledi. Söylediklerinde gayet samimi görünüyordu ama ona inanmak şu durumda zordu.

Aniden aklına gelen şeyle "bekle," dedi. "Abime mektubu verdiğini söyledin."

Jungkook kafa sallayarak onayladı onu.

"Neden elime ulaşmadı peki? Abimin böyle bir şeyi benden saklayacağını düşünmüyorum."

Alfa bıkkınlıkla nefesini verdi. Ellerini Jimin'in yanağına koydu. "Bana inanmalısın, doğruyu söylüyorum. Lütfen Jimin."

Yüzüne çarpan sıcak nefes ve alfanın bakışlarıyla gözlerini huzurla kapatmak istemişti. Gözlerini kapatıp alfanın kollarına girmek... Ama yapamazdı. Yanaklarındaki ellerden kurtulup, "saçmalık," dedi. "Sana inanamam." Alfanın yanından hızla geçip merdivenlere doğru yöneldi. Onu hiç dinlememeliydi, kafasını tekrardan karıştırmasına izin vermemeliydi.

Jungkook ise hiçbir şey yapamıyordu. Yorulmuştu. Çektiği acıdan dolayı çok yorulmuştu. Jimin'i kendisine inandırmaya hali kalmamıştı.

*************

Jimin, eve gidene kadar hiç konuşmamış, Jungkook'un dediklerini düşünmüştü. Doğru olabilir miydi? Onu terk etmemiş miydi? Bu düşünce heyecanlamasını sağlamıştı. Ama ya abisi. Eğer doğruysa neden mektubu ona vermemişti?

At arabası durunca geldiklerini anlayıp yerinden kalktı Jimin. Düşüncelerinden sıyrılıp kapının açılmasıyla beraber kendini dışarı attı.

Eve girdiği gibi odasına gitmeyi ve bir süre oradan çıkmamayı düşünüyordu. Ama ayakları onlardan daha önce gelmiş olan abisinin çalışma odasına sürüklemişti onu. Soracakları vardı. Bu konuyu bugün kapatmalıydı.

Kapıyı tıklatıp içeri girdiğinde abisinin masanın üstündeki kağıtlara bakarak bir takım hesaplamalar yaptığını gördü.

Kafasını kaldıran adam kapıda gördüğü kardeşiyle yüzüne bir gülümseme yerleştirdi. "Jimin! Bir şey mi oldu?"

Jimin, lafı uzatmanın manasız olduğunu düşünerek direkt mevzuya girdi. "Lord Jungkook gitmeden önce bana vermen için bir mektup teslim etti mi?"

Yüzündeki gülümseme silinen adam anlamayarak kaşlarını çattı. "Ne?"

"Ne dediğimi duydun? Mektup verdi mi, vermedi mi?" Jimin, sabrının taştığını hissediyordu.

Boğazlarını temizleyen genç adam yerinden kalktı. Gözlerini sürekli kaçırarak, "Neyden bahsettiğini inan ki anlamıyorum." Dedi.

"Evet ya da hayır diyeceksin." Sesi beklediğinden daha yüksek çıkmıştı Jimin'in. "Neden uzatıyorsun?"

Genç adam cevap vermek yerine etrafa bakınmaya başladı. Birden bire bu soruyla karşılaşmayı beklemiyordu.

"Verdi değil mi?" Jimin hayal kırıklığıyla bakıyordu. "Neden bana vermedin? Neden yaptın bunu?"

"Seni düşündüğüm için." Diye aniden çıkıştı genç adam. Jimin'in yerinden sıçratmasını sağlamıştı bu. "Senin için." Dedi her kelimeye bastırarak.

"Neden?" Jimin'in sesi birazdan ağlayacakmış gibi çıkıyordu.

"O adam bir zampara, seni mutlu edemezdi. Onu çok iyi tanıyorum Jimin, onunla asla mutlu olamazdın." Kardeşinin karşısına geçip ellerini tuttu. "Çok geç olmadan ondan kurtulmanı istedim."

Jimin ellerini diğerinin avuçlarından hızla çekti. İnanamıyordu bu duruma. Aylarca boşuna acı çekmişti. Geriye doğru bir adım atarak sinirle, "sen nasıl böyle bir şey yaparsın?" Dedi. "Ne hakla?!"

"Jimin, lütfen." Tekrar ellerini tutmak için uzanan abisinden kaçmak için bir adım daha geriledi. "Hepsi senin iyiliğin içindi."

"Ne iyiliğinden bahsediyorsun?" Evdekilerin duymaması için sesini bastırmaya çalışıyordu ama bu pek mümkün değildi. "Sen ne yaptığının farkında mısın? Günlerce- hayır aylarca acı çektim ben." Ellerini saçlarına geçirerek kendi kendine konuşuyormuş gibi etrafına bakındı. "Hepsi benim iyiliğim içinmiş."

"Jimin-"

Ona uzanan kollardan hızla uzaklaştı Jimin. "Dokunma bana!" Sesini alçaltıp devam etti. "Bana bunu nasıl yaparsın sen? İnanmıyorum, gerçekten benim iyiliğimi düşündüğünü mü sandın?"

"Evet." Dedi adam. Yalvarmak için ağzını açtığında Jimin onu susturdu.

"Mektuplar nerede?" Adamın cevap vermemesinin ardından sinirle tekrar sordu. "Lord'un bana birçok kez mektup yazdığını biliyorum, daha fazla uzatma ve ver onları bana."

Abisi, Jimin'in istediği gibi uzatmayıp masanın ilk çekmecesini açıp mektupları çıkardı. Kardeşinin karşısına geçtiğinde, diğeri neredeyse kaparcasına aldı onları.

Jimin kapıyı açtıktan sonra hiçbir şey demeden sertçe kapatarak çıktı.

Odasına çıkarken gözyaşları süzülmeye başlamıştı. Jungkook haklıydı. Onu terk etmemişti.

————-

Jimin, elleri titreyerek ilk mektubu açtığında derin bir nefes verdi. Tarihi gittiği günü gösteriyordu.

Mektubun ilk satırlarını okumasıyla gözyaşları tekrar dökülmeye başlamıştı.

"Sevgili Jimin,

Böyle bir haberi mektupla verdiğim için bir hayli üzgünüm ama acilen şehir dışına çıkmam gerekti. Ne zaman döneceğimi bilmiyorum. Mektubun sonuna gideceğim adresi yazacağım, lütfen mektuplarını benden esirgeme."

Jimin ellerini diğer mektuba uzattıktan sonra daha iyi okuyabilmek için gözyaşlarını koluyla sildi.

"Sevgili Jimin,

Mektubum umarım ulaşmıştır sana. Beni soracak olursan henüz daha yeni yerleşebildim. Bu yüzden biraz geç kaldım sana yazmakta-"

Devam etmeden diğer mektuba geçti.

"Sevgili Jimin,

Neredeyse bir ay olacak fakat hâlâ senden bir haber alamadım. Lütfen bu mektubumu aldıktan sonra bana bir cevap gönder."

Hızla bir sonraki mektuba geçti.

"Sevgili Jimin,

Endişelenmeye başladım, iyi misin çok merak ediyorum. Lütfen-"

Jimin bunun da tamamını okumadan bıraktı. Tüm mektuplarının devamında onu çok özlediğini ve aşkını anlatıyordu. Şu anki durumda onları okuması kendisine hiç iyi gelmeyecekti bunu çok iyi biliyordu.

Burnunu çekerek diğer mektubu açtı.

"Sevgili Jimin,

Sanırım mektuplarım ulaşmıyor. En yakın zamanda bu sorunu halledip bu mektubun ulaştığından emin olacağımı bil. Senin de beni merak ettiğinden eminim, eğer endişelendirdiysem affet beni-"

"Sevgili Jimin,

Mektuplarımın şehre ulaştığını öğrendim. Neden bana cevap vermediğini bilmiyorum. İstemeden seni kıracak bir şey mi yaptım? Nolur bana bir cevap ver."

Son mektubu eline aldığında titrek bir nefes verdi.

"Sevgili Jimin,

Bu sana son mektubum olacak. İnanmak istemiyorum ama sanırım benden vazgeçtin. Ne yaptığım hakkında hiçbir fikrim yok ama umarım seni inciltmemişimdir-"

Jimin, devam edemeden dizlerinin üstünde çökerek yere yığıldı. Daha fazla tutamadan hıçkırıklarla ağlamaya başladı. Jungkook onu kandırmamıştı. Onu gerçekten sevmişti.

——

Çok uzun bir bölüm oldu yazarken yarısında bayılmışım ahshhdhdhd
Bu arada sona yaklaşıyoruz sanırım. Heyecanlıyım huhh

Umarım bu bölümü de beğenmişsinizdir okuduğunuz için teşekkürler 💕 on the ground dinlemeyi unutmayın💖

Continue Reading

You'll Also Like

122K 11.2K 21
taehyung ve jungkook birbirlerinin yan komşularıydı. texting + instagram 03.02.24 This fiction is dedicated to the person I had to leave. |08.02.24|
391K 36.8K 37
Delta Kim Taehyung ve Alfa Jeon Jeongguk'un deli divane âşık olurken birbirlerinin hayatlarını nasıl mahvettiklerinin hikâyesi.
11.7M 573K 87
18 yaşında genç bir kızın yolu çıkmaz bir sokakta hiç kesişmemesi gereken bir adamla kesişti. Adam hayata ve mavi renge küskündü. Genç kızla beraber...
229K 20.6K 27
Son sınıf öğrencisi Jungkook part time olarak girdiği kafede patronu Kim Taehyung'u çıldırtmayı seviyordu. Omega Jungkook Alfa Taehyung Hayrankurgu#1...