KAMELYA ÇİÇEĞİM - Tamamlandı

By mervekinciiii

39.7K 2K 109

"Ne güzel şeysin sen," gözlerini kapatıp derin nefes aldı. Gözlerini açmadan konuşmasını sürdürdü. "Kokun, ba... More

-1- G İ R İ Ş
-2-
-3-
-4-
-5-
-6-
-8-
-9-
-10-
-11-
-12-
-13-
-14-
-15-
-16-
-17-
-18-
-19-
-20-
-21-
-22-
-23-
-24-
-25-
-26-
-27-
-28-
-29-
-30-
-31-
-32-
-33-
-34-
-35-
-36-
-37-
-38-
-39-
-40-
-41-
-42-
-43-
-44-
-45-
-46-
-47-
-48-
-49-
-50-
-51-
-52-
-53-
∽FİNAL∽

-7-

1.1K 62 19
By mervekinciiii

Keyifli okumalar...

Kapının önünde dikilmeyi bırakıp sonunda bahçeye geçebilmiştik. Geriye kalan tatlılardan birini Bahadır'a getirdim. "Afiyet olsun."

Arkasına yaslanmış elindeki tatlıyı yerken arada bir Tolga'ya da bakıyordu. Bakılmayacak gibi değildi ki adam. Bahadır geldiğinden bu yana göz hapsine almıştı adeta. Kızlar da çekingen tavırlarla bana bakıyorlardı. Bir anda maçın olduğu aklıma geldi. "Tolga maç var demiştin herhalde," dedim. Gözleri beni buldu. Hala sinirliydi, hala boğa gibi bakınıyordu etrafa. "Daha sonra özetini izlerim ben, önemli değil."

Fenerbahçe maçı ve Tolga sonra izlerim diyor? Hayret.

"Emin misin?" kafasını salladı. "Eminim."

Fanatik Fenerbahçeliydi. Fener'in hiçbir maçını kaçırmaz, meşgul olsa bile izlerdi mutlaka. Ben ise onun aksine Galatasaraylıydım. Onun kadar olmasa da izlerdim maçları. Elçin ise onun aklına uyup Fenerbahçeli olmuştu. Benim kardeşim diye demiyorum asla sevmezdi beni. Yani bunlardan bunu çıkarıyordum ben.

"Aç mısın? Bir şeyler hazırlayalım," Ekin elindeki tatlı bulaşığını eline almıştı. "Yedim ben."

Bakışlarımı Tolga'dan ayırıp Bahadır'a döndüm. "Anlat bakalım neler yaptın bugün? Bizim evin adresini nasıl ve kimden öğrendin."

Güldü. Bakışları Elçin'i buldu sonra. "Elçin mi?" onayladı. "Yani o yüzden benim onlara gelmem için bu kadar ısrar etti."

"Yani biraz," ortamda Tolga yokmuş gibi davranıyordum, azıcık kıvransındı. "Başka bahane bulsam inanmazdınız ki. Böylesi daha gerçekçi oldu."

Tolga boğazını temizlemek için öksürdü, yayıldığı sandalyede biraz doğruldu. Araya girmek kendini tanıtmak istiyordu ama yapamıyordu. Ben öyle düşünüyordum yoksa Ekin'e elini uzattığı gibi Bahadır'a uzatabilirdi. "Tolga," dedim. "Çocukluk arkadaşım."

Bahadır, Tolga'ya elini uzattı. Uzattığı eli tuttuğunda sıktı ama bayağı bir sıktı. Damarları belli oluyor, parmaklarındaki kemikler oynuyordu. Görebiliyordum. "Bahadır da çok yakın arkadaşım."

"Memnun oldum," Bahadır'ın kısık çıkan sesinin aksine onun sesi gür çıkmıştı. "Ben de memnun oldum Bahadır."

Şu anki durumdan biraz keyif alıyor olabilirdim ama bunu belli etmeyecektim tabii ki.

Birisi masanın altından bacağıma tekme attığında irkildim. Bunu yapan Ekin'den başkası değildi. Gülmemek için birbirine bastırdığı dudakları çarptı gözüme. Belli ki o da zevk alıyordu bu durumdan. Elimi kaşlarımı düzeltiyormuş edasıyla alnıma koydum. Dudaklarım görünmeyeceğinden emin olunca gülümsedim.

"Eşyalarını yerleştirdin mi Bahadır abi?" Elçin, Tolga'nın yanında oturuyordu. Yüzündeki ifade değişikti, sinsilik yayıyordu sanki etrafa. Aklında neler olduğunu ben bile tahmin edemiyordum şu an. "Mobilyalar birkaç küçük şey yerleşti sadece mutfak eşyaları kaldı."

Yanımda oturan Bahadır'ın omuzuna elimi koyup sıvazladım. "İstersen önümüzdeki hafta alışverişe çıkar hallederiz."

Bahadır ilk önce dudağını büzdü, sonra bakışları Tolga'ya döndüğünde hala sinirli olduğunu gördü. Keyifle bana döndü bu sefer. "Olur canım fark etmez benim için."

Bahadıır, yangına körükle gidiyorsun Bahadıır!

Dört yıl boyunca ağzından 'canım' kelimesi dahi çıkmamış çocuktan bahsediyorduk. İlk defa demişti ve benimle birlikte Ekin de şaşırmıştı.

Göz kırpıp masada bulunan suya uzandı. Tolga'yı test ediyordu kendince ama biraz daha test etmeye kalkarsak kaos çıkacak gibiydi. Yani biraz temkinli gitmekte yarar vardı.

Tolga'nın telefonu çalmasıyla müsaade isteyip yanımızdan ayrılırken Ekin masaya doğru eğildi. "Bahadır," dedim. "Sen ne olsun istiyorsun acaba?"

"Ne? Ne olmuş ki?"

"Bu çocuk ya saf ya da saf ayağına yatıyor," dedi Ekin. "Ne demek ne olmuş? Adam zaten sinirli daha da mı sinir etmek istiyorsun?" sorduğum soruya karşılık olarak güldü.

"Sadece tepkisini merak ettim ne var bunda?" ellerimi yanaklarıma koyup derin nefes aldım. "İyi halt ettin!" dedim. "Adam zaten son zamanlarda tuhaf, erkek ismi duyunca bir değişiyor," diye devam ettim.

"Geliyor!" Elçin'in uyarmasıyla eski halimize döndük. Havadan sudan konuşur gibi saçma bir konu açıldı bu sefer.

"Film mi izlesek?" Elçin'in ortaya attığı öneri, herkesin olumlu cevaplarıyla kabul edildi. Sadece Tolga ses çıkarmadı. "Ne dersin Tolga abi?"

Kahveleri benim kahvelerimle buluştu. Bana bakmaya devam ederek "Olur," dedi. Hep beraber salona geçtiğimizde ben mutfağa geçtim. Arkamdan Elçin de gelmişti. Mısır patlatıp çerez koyacaktım. "Abla," sesi neşeli çıkmıştı. Sanki bir şeylerden zevk alıyordu. "Hı?"

"Tolga abi elini sıktı durmadan. Birkaç bir şey mırıldandı çok duyamadım," belimi tezgaha dayadım. "Eee Elçin?"

"Şey duydum ama 'siktiğimin piçi' dedi Bahadır abiye."

"Sen yanlış duymuşsundur ablacım," ocağa koyduğum mısırın patladığını duyduğumda tencereyi alıp salladım. "Sen inanmamaya devam et. Sonra geleceksin lafıma."

Omuz silktim. Ben zaten şu andan itibaren onu deniyordum. Ortada bir şey yokken ümitlenmeye gerek yoktu.

Ben patlayan mısırları tabaklara koyarken Elçin de çerezleri tabağa koyuyordu. Mısır tabaklarını elime alıp ben önde Elçin arkada salona girdik. İkili koltukta oturan Tolga ve Ekin'i gördüm. Boş kalan tekli koltuğa oturacağım sırada Ekin araya girdi. "Burçin sen buraya otur ben tekli koltuğa oturacağım daha rahat oluyor."

Amacını anlayınca gözlerimi belerttim. İtiraz etmeme fırsat vermeden kendini tekli koltuğa attı. Heyecanlanmadan sakince Tolga'nın yanındaki boş yere oturdum. Mısır sevmezdi, bu yüzden mısırı Ekinle beraber yiyecektim. İkili koltuğun hemen yanındaki tekli koltukta oturuyordu.

"Hatırlat bir gün sana fırça çekeceğim," kısık çıkan sesimi kimse duymamıştı. "Yaranılmıyor sana da," dirseğimle koluna vurdum. "Delirtme beni Ekin."

Benim dışımda herkes aksiyon sevdiği için aksiyon filmi açmışlardı. Vurdulu kırdılı filmleri pek sevmezdim. Çok nadir, canım isterse izlerdim.

Yine ve yine boynuma doğru nefes alışverişi hissettim. "Mısırdan verir misin?" kaşlarım çatıldı. Dönüp Tolga'ya baktım. Gözünü filmden bir saniye bile ayırmamıştı. "Sen mısır sevmiyorsun diye biliyordum."

"Canım istedi," kahveleri buldu yine kahvelerimi. Bir şey demeden bir avuç dolusu mısır ona uzattım. Avucunu açmış mısırı vermemi bekledi. Verirken parmaklarım avuç içine değdiğinde titredim. Sıcacıktı. Hem de olması gerekenden fazla sıcaktı. Avucuna değen parmaklarım adeta cayır cayır yanıyordu. Hemen elimi çekip filme odaklanmaya çalıştım.

O ise yandan bir sırıtış ekledi dudaklarına. Elindeki bir avuç dolusu mısırı da keyifle yedi. Film boyunca ben filme odaklanmaya çalışırken birisinin bakışlarını üstümde hissettim. Tabii bu Tolga'dan başkası değildi. Çünkü diğerleri pür dikkat filmi izliyordu.

En sonunda dayanamayıp koltuğun kol kısmına dayadığım elime başımı koydum. Uykum gelmeye başlamıştı. Sevmiyordum işte aksiyon filmlerini, uykum geliyordu hemen.

Gözlerimi kapattığımda arkadaki filmin sesini duyabiliyordum ama gözlerimi açacak güç yoktu göz kapaklarımda. Birisi kafamı tutup kendine yaslanmamı sağladı. Bu Tolga'ydı. Vanilya kokusundan anlamıştım onun olduğunu. Dudaklarım ister istemez yukarı doğru kıvrıldı. Bir gün, inanıyorum ki bir gün sen de bir şeylerin farkına varacaksın ama o gün geldiğinde umarım hiçbir şey için geç olmaz canımın içi.

Sanki hiçbir şeyi farkında değilmişim gibi gözlerimi açtım, etrafa bakındım. Elçin sırıtarak bana bakıyordu. Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. Göğsünden kafamı kaldırmaya çalışınca eliyle kafamı göğsüne bastırdı. Elini çekmeden yavaş yavaş kızıl saçlarımla oynamaya başladı. Anın büyüsüyle gözlerim istemsizce kapanırken birisinin güçlü öksürüğüyle göğsünden kalktım.

Elçin öksürmeye devam ederken gözlerimi kısıp ona baktım. Öksürürken gülümsüyordu da. Hain kostok! Elime düşerdin nasıl olsa.

Biten filmin ardından herkes ayaklandı. Saat daha ondu. "Ben gideyim artık," Bahadır kapıya doğru giderken biz de onu takip ettik. "Yarın kahvaltıya gelsene Bahadır," kahveler beni bulduğunda umursamaz tavırla Bahadır'ın cevabını bekledim. "Olur," dedi. Tolga hala bana bakarken bu sefer ona döndüm. "Sen de gel istersen."

Başını ağır çekimde salladı. "Gelirim."

"10'da burada olun," herkes Elçin'i onaylarken evi terk ettiler. Kapıyı kapattıktan sonra sırtımı kapıya yasladım. Gözlerimle Elçin'i ablukaya aldım. Şirin şirin sırıtarak bana bakıyordu. "Ablacım, niye öyle bakıyorsun?"

"Sence Elçin? Bir düşün istersen."

Ellerini kaldırıp önüne getirdi. "Vallahi bilerek yapmadım, sizi öyle görünce boğazıma mısır kaçtı," askılıkta gözüme kestirdiğim ev terliğini arkasına bakmadan kaçan Elçin'e attım. "Birazdan o boğazında ben kalacağım Elçin! Duydun mu beni!"

"Ya bilerek yapmadım diyorum niye anlamıyorsun abla," az önce Tolga'yla beraber oturduğumuz ikili koltuğun arkasına geçti. "Bir de bilerek yapsaydın Elçin!" sesim çığlık atar gibi çıkıyordu. "Kaçma! Kaçarsan, yakaladığımda döveceğim," ikili koltuğun etrafında adeta pervane edasıyla dönüp duruyorduk. "Yer miyim ben bu laflarını be!"

"Ay yeter!" Ekin'in bizden daha yüksek çıkan sesiyle durdum. Salonun ortasında dikilmiş bağırıyordu. "Bir durun yahu. Ne bu hiddet?"

İstemsizce gözlerimi devirdim. "Ben bunun intikamını bir gün alırım ya, neyse," tekli koltuğa bıraktım kendimi. Gözlerim duvara daldı. Aklıma yine saçlarımla oynaması geldi. Farkında olmadan gülümsüyordum. Bunu bilerek yapmıyordum ama. İstem dışı gerçekleşiyordu, o anı düşündükçe oluyordu.

"Leyla olmuş leyla," Ekin saçlarımı karıştırdı.

"O uzun zamandır öyle Ekin abla. Fazla şey yapmamak lazım."

Gözlerimi duvardan ayırmadan gülümseyerek konuştum. "Aşık olunca sizi de göreceğim," sesim sakin ve mutlu çıkmıştı.

23 yaşındaydım. 17 yıldır onu seviyordum. Çocukluk aşkımdı benim. Onunla büyümüş, onunla aşkı tatmış, onunla sevmiştim. Lise zamanlarını hatırladım bir an. Okuldaki kızların o hayran bakışlarından ne kadar da kıskanırdım onu. Sırf bakmasınlar diye sevgilim demiştim tabii onun bundan haberi yoktu. Üstünden o kadar yıl geçmesine rağmen hala daha bilmezdi. Sırıttım. Gülümsediğinde tavşan dişleri belli oluyordu. Bunun dışında yanaklarında birkaç çizgi ve kaz ayakları çıkıyordu ortaya. Her zaman fazla kesmediği sakallarına dokunmak istiyordum. Parmak uçlarımda bırakacak olan o hissi merak ediyordum.

•••

Hızlı hızlı sarsılmayla açtım gözlerimi. Korkudan büyüyen gözlerim Ekin ve Elçin'i buldu. Gülüyorlardı. "Korktun mu?"

"Yok ya öylesine büyüttüm gözlerimi," dalga geçer gibi çıkmıştı sesim. Yatağın içinde cenin pozisyonunu alıp kızları görmek için kafamı yastığın sonuna getirdim. "Kalksana gelecekler şimdi. Yoldalarmış."

Kafamı olumlu anlamda salladım. "Siz gidin gelirim ben," yatakta bir süre daha aynı pozisyonda kaldıktan sonra kalktım. Yüzümü yıkadıktan sonra dolabımın karşısına geçip bakındım. Sonbahara uygun siyah, midi boy sarı çiçekleri olan elbiseyi elime aldım. Ayakkabı için de evin içinde giydiğim siyah babetlerimi giyecektim. Giyinme odasında üstümü değiştirdikten sonra makyaj yapmadan saçımı at kuyruğu yapıp aşağı indim. "Günaydın!"

Neşeli çıkan sesimle kızlar bana döndü. Dün mutlu uyuyunca bugün de mutlu uyanmıştım normal olarak. "Günaydın hazretleri," Elçin elinde servis tabaklarıyla bahçeye geçti. "Günaydın bebeğim."

Burnuma dolan haşlanmış yumurta, sucuk, krep kokusuyla gülümsedim. Elime tutuşturulan çay bardakları ve kocaman çay fincanlarıyla bahçeye çıktım. Hava ruh halimi yansıtıyordu sanki. Elimdekileri koyduktan sonra kollarımı iki yana açıp kafamı gökyüzüne kaldırdım. Havayı derin derin içime çekmeye başladım. Ne kadar vanilya kokusu kadar dinginleştirmese de yapıyordum.

"Birkaç dakika saçını oynadı diye düştüğü hallere bak," Elçin'in bezgin sesini duydum. "Dua et bugün mutluyum fındık kurdu."

"Aman prensesim, bir şey demedim."

Çalan zille kollarımı ve kafamı indirip koşar adımlarla kapıya gittim. Elbisenin belindeki lastiğinden dolayı yukarı kalkan eteğini düzeltip 'kim o?' bile demeden açtım kapıyı. Karşımda tüm ihtişamıyla ve heybetiyle Tolga duruyordu. "Günaydın," kafasını salladı. "Günaydın kızıl kafa."

Elindeki simit poşetleriyle içeriye girerken belimden tutup beni kendine çekti ve yanağıma belli belirsiz öpücük kondurdu. Ben donup kalmış şekilde bekliyordum. Adam bana bir milim dahi yaklaşsa heyecanlanıyordum, kalbim bağımsızlığını ilan etmişçesine atıyordu şimdi ise daha da dibime girdi. Bütün organlarım da birbirine girmiş gibiydi.

Boşta kalan sağ elimi koluna koydum sadece. Başka da bir şey yapamadım. Benden ayrılıp mutfağa geçtiğinde bahçe kapısında Bahadır'ı gördüm. Üstümdeki şokla gelen Bahadır'ı karşıladım. "G-günaydın."

Anlamaz gözlerle bana baktı. Gülümsedim ve geçmesi için kapıdan çekildim. Yüzüme basan ateşle kendime gelmeye çalıştım. Kapıyı kapattıktan sonra sırtımı kapıya yaslayıp ellerimle yüzüme yel yapmaya başladım. Tabii titreyen ellerimle ne kadar etkili olduğunu söylememe gerek yoktu bence.

"Abla, seni bekliyoruz!" Elçin'in sesini duymamla kapıdan ayrılıp salona geçtim. Bahçeye çıkmadan önce çillerim müsaade ederse kızarıp kızarmadığıma bakacaktım. Salondaki aynanın karşısına geçip yüzüme baktım. Yanaklarım birazcık kızarmış gibiydi ama bu çillerimden pek belli olmuyordu.

"Geldim, geldim."

Yuvarlak masada boş kalan yere oturdum. Üstümdeki şoku yavaş yavaş atarken yine Tolga'nın göz hapsine girmiştim. Ona baktığımda halime gözleriyle gülüyordu resmen. Yüzündeki bir mimik bile oynamıyordu çünkü. Gözleri parlıyordu ve gözleriyle gülüyordu.

Elindeki çıtır simitlerden birini bana verdi. Onun gibi ses çıkarmadan elinden aldım. Her zamanki gibi ilk önce çayımdan bir yudum alıp öyle başladım kahvaltıya.

Bütün kahvaltıyı Tolga'nın bakışları altında yapmıştım. Çok nadir konuşmuştu. Ya sorulan sorulara cevap vermişti ya da konu hakkında bilgisi varsa konuşmuştu. Genellikle muhabbete dahil olmamıştı.

Kahvaltı bittikten sonra yine aynı masada muhabbet için oturmuştuk bu sefer. Tolga'ya yine bir telefon gelmiş yanımızdan ayrılmıştı. Bizimkiler konuşurken ben sandalyeye yasladığım koluma çenemi koyup Tolga'yı izlemeye koyuldum. Telefondakiyle tartışıyordu büyük ihtimalle. Çünkü arada bir yüksek çıkan sesi ve yolmak istercesine çekiştirdiği saçlarından anlıyordum.

Siyaha kaçan saçlarını son kez geriye doğru eliyle taradıktan sonra önüne döndü. Göz göze gelmemizle elektrik çarpmış edasıyla bakışlarımı başka yöne çektim. Büyük adımlarla yanımıza gelip oturdu. Meraklı gözlerle ona baktığımda omuz silkti. Nasılsa en geç iki güne öğrenirdim. 

🌸 

Tam saatinde geldim afhajfnakjd

İlk yazdığım bölümleri okudukça saçmalamışım düşüncesine kapılıyorum. Sizce öyle mi? Sizin düşüncelerinizi de çok merak ediyorum açıkçası, satır arasına birkaç cümle yazıverin 🌚

Kişisel: merve.ekiinci

Gelecek bölümde görüşmek üzereeee. Hoşça kalııın, sağlıkla kalııııın! 💜

Continue Reading

You'll Also Like

4.8K 192 20
"Mutluluk her zaman vardır , en karanlık anlarda bile , yeter ki ışığı açmayı unutma." A.P.W.B.D
102K 46.6K 103
Sen hiç görmediğin sevdanı dualarınla Rabbim'den istedin mi? Hiç onu düşünüp gizli gizli ağladın mı? Onu düşünüp "Yâ Rabbi, beni ona hayırlı bir eş...
113K 5.8K 23
Twitter magazin sayfası olan Azelya Zervas, haber olan ünlü oyuncu Korhan Ural Bilgeç. korhanuralbilgec : O fotoğrafı kaldır, sonucu senin için ağır...
545K 28K 45
Yazardan Mesaj: Instagram'da gördüğüm bir yorum üzerine tekrar düzenleyip yayınlama kararı aldım. Hikayede olabildiğince genel hatları bozmadan, tuta...