Uhm... Nerden başlasam bilemiyorum ama ilk kitabımın finali resmen geldi çattı. Neyse finali okuyun kitabın sonunda tekrar görüşürüz. Şimdi son kez,
İyi Okumalar×
-6 ay sonra,
Güzeldi herşey,
Ama önceden öyleydi.
Jungkook'la birlikteyken herşey çok güzeldi. Ama artık o hayatımda yoktu. Beni terk etmişti. Birden ortadan kaybolmuş, çekip gitmişti. Nereye gitmişti? Neden birden gitmişti hiçbir fikrim yoktu. 6 ay öncesine kadar sevgiliydik. Hayatımız çok güzeldi. En önemlisi de birbirimize deliler gibi aşıktık.
Belki de sadece ben aşıktım?
Beni bırakıp gitmişti. Ondan hiçbir şekilde haber alamamıştım. Mahvolmuştum. Ondan sonra hayatım da çok büyük çöküşler yaşamıştım. Onu hala seviyordum ve ondan vazgeçemiyordum. Ona çok aşıktım ama o beni bırakıp gitmişti. Hem de birden bire olmuştu herşey.
En son görüştüğümüz zamanı hatırlıyorum da. O gece bayağı içmiştik. Birlikte geçirdiğimiz en güzel günlerden biriydi ama aynı zamanda da birlikte geçirdiğimiz son gündü. O gece deli gibi sevişmiştik ve tabii bu bizim ilk sevişmemizdi. İlkti ve sondu. Bir daha da Jungkook'u görmedim zaten.
Onun dışında annem hastalandı. Bir yandan da üniversite sınavına girmiştim. Hayatım altüst olmuştu resmen. Bütün darbeler üst üste gelmişti ve kendimi berbat hissediyordum.
Bu aralar annem hastane de yatmak zorunda kalmıştı ve yanında da teyzem kalıyordu. Ben ise Taehyung'larda kalıyordum. Jimin ile birlikte yaşama kararı almışlardı ve birlikte yaşıyorlardı. Bazen onlara bakıp imreniyordum. Jungkook'la biz de böyle olabilirdik ama o gitmeyi tercih etmişti.
İlk 3 ay boyunca kendime gelememiştim. Sadece içiyor ve bazen de ağlıyordum. Zamanla biraz daha iyi olmuştum ama kalbimdeki büyük boşluk hiçbir zaman iyileşmiyordu. Jungkook olmadan da iyileşmeyecekti zaten. Onu gerçekten çok seviyordum. Ona sıkı sıkıya bağlanmıştım ve bu yüzden ayrı kalmamız beni mahvetmişti.
Onu özlüyordum.
Nerede olacağını bilsem ya da geri geleceğini bilsem belki bu kadar kendimi üzmeyecektim ama ne gittiği yeri biliyordum, ne de geri geleceğini.
Tae:Jin. Hazırsan çıkalım.
Bana seslenen Taehyung'a doğru yaklaştım. Bugün üçümüz birlikte dışarıda yemek yiyecektik. Uzun zamandır eve tıkılıp kalmıştım. Benim için iyi olmuştu açıkçası.
Jin:Evet, çıkabiliriz.
Evden çıkmış Taehyung'un arabasına doğru ilerleyip binmiştik. Gideceğimiz yer o kadar da uzak değildi. Uzak olmaması benim açımdan daha iyiydi çünkü hiç uzun yol çekecek halim yoktu.
Jimin:İsterseniz yemekten sonra da bir dondurmacıya gidelim?
Taehyung yola doğru bakarken sevgilisini onayladı.
Tae:Tabii neden olmasın? Jinnie sen ne dersin?
Dışarıyı izlerken ismimi duymamla onlara çevirdim kafamı. Ne dediklerini duyamamıştım.
Jin: Efendim?
Jimin: Diyoruz ki yemekten sonra bir dondurma yemeye gidelim sen ne dersin?
Jin:Hm olur. Neden olmasın?
Taehyung ve Jimin birbirlerine doğru baktı. Genelde onlar ne yapmak isterse onlara katılıp onaylıyordum. Açıkçası hiç birşey yapasım gelmiyordu. Demiştim ya hayatım altüst oldu diye. Bir ölüden farksız davranıyordum işte.
Tae: Jin. Uykusuz görünüyorsun yine uyuyamadın mı yoksa?
Doğru bir de bu sorun vardı. Geceleri uyuyamıyordum. Sıkıntı üstüne sıkıntı yaşıyordum. Araba ışıklarda durduğu an cevapladım.
Jin:Evet. Uyuyamadım.
Tae: Bu konuda ne yapmam gerektiğini bilmiyorum ki Jin sana yardım edebiliyim.
Jin: Önceki gibi sık sık olmuyor zaten. Sadece bazı geceler oluyor Tae. Önemli değil benim için.
Yalandı. Sık sık oluyordu ve ben artık katlanamıyordum. Bazen diyordum ki belki ölsem daha iyi. Zaten ölü gibi yaşıyordum.
----
Jimin'in bana seslendiğini daha yeni duymuştum. Ne ara geldiğimizi anlamadan kendimi bir lokantanın önünde bulmuştum. Büyük bir yerdi. Umarım fazla kalabalık olmaz. Çünkü şu sıralar insanlardan uzak durmak daha mantıklı geliyordu gözüme.
Rezerve ettiğimiz masaya doğru adımlarken bir yandan da göz ucuyla etrafımı inceliyordum. Burası çok ama çok kalabalıktı ki belliydi zaten burası çok büyük ve lüks bir yerdi. Taehyung ve Jimin neden böyle bir yeri seçmişlerdi hiçbir fikrim yoktu. Genelde yemek yemeye daha sakin ve pahalı olmayan yerler seçerdik. Bu sefer bir ilk yapmıştık.
Jimin:Ne yiyelim?
Tae: Bilmem ki. Sevgilim sen karar ver, ben de seninle aynı şeyi yiyeceğim.
Jimin: İyi de ben karar veremiyorum ki.
Onlar ne yiyeceğini düşünürken ben daha menüyü elime dahi almamıştım. Ortam fazla gürültülüydü. Keşke ben gelmeseydim. Hem onlar başbaşa yemek yerdi hem de en azından evde tek başıma kafa dinlerdim. Asosyalleşmiştim evet.
Onlar karar verdikten sonra ben de aynı şeyi yeme kararı almıştım. Birkaç dakika sonra elindeki tabaklarla garson geldi. Elindekileri masaya bıraktıktan sonra da gözden kayboldu. Önümdeki yemeklere bakıp duruyordum. Birkaç şey ağzıma atıp yeniden etrafa bakıyor, bazen de Jimin ve Taehyung'un konuşmalarına katılıyordum. Masada resmen bir ruh gibiydim.
Tae: O gün kavga etmiştik Jin. Hatırlıyor musun?
Kafamı kaldırıp Taehyung'a baktım. Taehyung'la o kadar çok kavga ettiğimiz an vardı ki hangisinden bahsettiğini bilememiştim. Zaten şu an onları pek dinlediğim söylenemezdi.
Jin: Hangi gün?
Taehyung ağzındaki lokmayı yutup cevapladı.
Tae: Su savaşı yaptığımız gün. Ne gündü be!
Birşey söylemedim. Jimin ve Taehyung biraz gülüp ardından başka birşey konuşmaya başlamışlardı. Evet o günü hatırlıyordum. Yine saçma sapan bir nedenden dolayı tartışıp, kavga etmiştik. Zaten bizim kavgalarımız hep boş sebeplerden meydana geliyordu.
İyice sıkılmaya başlamıştım. Daha buraya geleli 20 dk olmuştu ve ben fena sıkılıyordum. Etrafımdaki insanlar üstüme üstüme geliyormuş gibi hissediyordum. Bunun yanı sıra bu gürültücü ortam beni bayıyordu.
Ayaklandım. Cidden bunalmıştım. Biraz dışarıya çıkıp rahatlamak istiyordum. Yemeği bile tam bitirmemiştim. Çünkü bu ortam beni rahatsız ediyordu.
Tae:Nereye?
İkisi boş gözlerle suratıma bakarken yanıtladım.
Jin: Biraz temiz hava alıp geleceğim.
Tae:Peki.
Daha fazla orada beklemedim ve adımlarımı hızlandırıp oradan çıktım. Kapıdan çıkar çıkmaz yüzümde hissettiğim temiz havayla gülümsedim. Evet kesinlikle burası daha iyiydi. Biraz ilerledim. Orada bir park vardı. Parka gidip oradaki boş bir banka bedenimi bıraktım. Hava gerçekten çok güzeldi. Parkta da kimse yoktu.
En en önemlisi de çok sessizdi.
Tam istediğim gibiydi. Fakat benim hiç şansım olmadığı için yine bir şeyler olmuştu. Asla şaşırmadım(!)
Gelen iki el kurşun sesiyle kulaklarımı kapadım. Ulan birazcık bile rahatlık vermeyecek misiniz bana ya? Gelen bağırışma sesleri ve yeniden yükselen silah sesi beni korkutmaya başlamıştı.
Merakım oraya doğru gitmemi söylüyordu fakat iç sesim oraya gittiğimde bir boklar olacağını çok iyi biliyordu. Yine de ne olduğunu öğrenmek istiyordum. Hem artık ölüm beni eskisi gibi korkutmuyordu. Anın verdiği cesaretle oraya doğru ilerlemeye başladım. Deli gibi korksam da ne olduğunu öğrenmek istiyordu. Ben merakıma tüküreyim!
-Jungkook.
Duyduğum ses ile olduğum yerde çivilendim. Aylardır adını bile duymadığım adamın ismini duymamla kalbim sızladı. Yoksa?... Bir dakika o burada mıydı? Elim ayağım titremeye başladı. Aylardır görmemiştim ve şimdi onu eğer burada göreceksem kalp krizi geçirebilirdim. Ama...
Ya o değilse?
İç sesim yine doğru söylüyordu. Ya gerçekten o değilse. Sonuçta bu Dünyadaki tek Jungkook o olamaz ya. Fakat ya oysa? Yine içim içimi yemeye başladı. Arkası dönük bir adam ve onun karşısında kapşonlu, yüzünü buradan asla göremediğim bir adam daha vardı.
Tamam, bu ikisinden biri Kook olabilirdi. Fakat ikisini de göremiyordum ki! Onların ikisini dinlemek adına yanımdaki çalılıklara yanaştım.
- Uzun zaman oldu özlemişim. Hem geleceğini söyler bir insan şeref yoksunu piç! Aşağı gel sizin oradaki parktayım deyince şok oldum. Bu ne ara geldi diye.
Arkası dönük adam bunları söylediğine göre kapşonlu olan da... Jungkook olabilir?
-Aman be, başıma gelmeyen kalmadı zaten!
Bu kişi kesinlikle Jungkook'tu. Sesinden belliydi. O-o gelmişti. Olduğum yerde kalakalmış gördüklerimin gerçekliğini sorguluyordum. Rüya değildir umarım. Lütfen gördüklerim gerçek-
Jungkook: Benim şimdi gitmem gerek
Ne!? Gidemez!
Onu bulmuşken bir daha kaybedemem.
-Nereye?
Evet nereye?
Jungkook: Jin'in yanına gideceğim.
Benim yanıma mı? Şimdi mi aklına geldim ben senin?! Ben onun yüzünden neler çektim ya. Hem ne yüzle gelecekmiş ki acaba?!
-Nasıl gideceksin? Nerede olduğunu bile bilmiyorsun?
Nerede olduğunu bilmiyorsun derken? Nasıl yani ya? Gerçi ben son zamanlarda Taehyunglarda kalıyordum ve, ve evde kimse yok ki!
-Onu çok özledim. Ne olursa olsun onu bulup, herşeyi anlatacağım ona.
Beni çok mu özlemiş... herşeyi mi anlatacakmış? Bütün bu olanlardan sonra mantıklı bir cevaba ihtiyacım vardı. Neden gittiğini bilmek istiyordum.
Burada gizlenmek beni sıkmaya başladı. Olduğum yerden çıkıp tam onların yanlarına gidecekken Jungkook önden arkasına dönüp gitmeye başladı. Arkadaşı ise benim olduğum tarafa doğru geliyordu. Ben hemen diğer taraftan Jungkook'un gittiği yöne doğru koşmaya başladım. Arkadaşı beni görmemişti.
Jin: Jungkook! Bekle!
Ona seslenmiştim. Sesimi duyduğu an durdu. Arkası bana dönüktü o yüzden ifadesini görememiştim. Bana doğru yavaşca döndü.
Jungkook: Jin?
Hızlı adımlarla yanına doğru koştum. Tanrım onu çok özlemiştim. Bu yüzden ilk başta ona direkt sarıldım. Çünkü şu an buna çok ihtiyacım vardı,
Kokusunu içime çekmeye.
Öyle sıkı sarılmıştım ki ona, sanki beni bırakırsa bir daha gidecekmiş gibi. O da sıkı sıkıya sarılıyordu bana. Saçımın arasına bıraktığı öpücükler, belimde dolaşan eli... tıpkı eskisi gibi.
Uzun süren bu özlem dolu sarılmayı sonlandıran ilk ben olmuştum. Ne kadar onu özlesem ve ondan ayrılmak istemesem de sorularımın cevaplarını merak ediyordum. Neden gittiğini, neden bana haber vermediğini, nereye gittiğini ve daha bir sürü soru...
Jungkook: Seni öyle çok özledim ki sevgilim.
Ben de seni çok özledim sevgilim. Ne kadar bunu dile getirmek istesem de aklımdaki sorular daha önemliydi.
Jin:Neden beni bırakıp gittin?
Gözlerinin içine bakarak konuştuğumda gözlerindeki o kırgın ifadeyi görmüştüm.
Jungkook: Jin.. ben... Ben nerden başlasam bilmiyorum.
Bedenini kaldırımlara bıraktı. O oturunca ben de yanına yerleştim. Hala cevap vermemişti bana.
Jungkook:Abimle birlikte apar topar yurt dışına gitmek zorunda kaldım. Gittikten sonra sana haber verecektim Jin, fakat telefonum kırıldı. Yaptırması için abime bıraktım. Kendisi ise telefonu kaybettiğini söyledi ve benim de ezberim iyi olmadığı için numaran hafızamda değildi.
Derin bir nefes alıp konuşmasına devam etti.
Jungkook: Sorun değildi. Gerekirse mektup yollarım dedim ve yaptım da. Ya da ben öyle sandım. Çünkü mektupların hiçbiri sana ulaşmadı değil mi?
Kafamı hayır anlamında iki yana salladım. Bana gelen herhangi bir mektup yoktu.
Jungkook: Ulaşmadı tabi. Babamın adamları yüzünden. Ah Jin, hepsi bir oyunmuş. Bizi ayırmak için yaptıkları bir oyun. Dedemler yurt dışında yaşıyorlar. Orada iş yerleri de var. Bazı sıkıntılar olduğunu söylediler. Ben inanmıştım Jin. Fakat onlara güvenmemem gerekirdi. Amaçları tamamen bizi ayırmakmış. Oradayken yazdığım mektupların sana ulaştığını sandım ve hep senden bir cevap bekledim. Tabii nasıl cevap verebilirdin ki?
Ben şaşkınca ona bakıyordum. Hala olanlara inanamıyordum. Şaka gibi.. Bunların hepsi bize yapılmış bir komploymuş. İyi de neden bize bunu yapıyorla- Ah doğru ya! Jungkook'un babası tam bir paragöz ve aynı zamanda da tam bir şerefsizdi.
Jungkook:Sen benim mektuplarıma cevap vermiyordun ve ben de sana ilk başta haber veremediğim için bana kızgın olduğunu düşünmüştüm. Bir yandan da seni delicesine merak ediyordum. Mektupta numaranı felan da istedim fakat yine cevap alamadığım için hiçbir şekilde seninle konuşamadım. Seni o kadar çok merak ediyordum ki Jin, bir yandan da özlüyordum. Bir arkadaşım bana senin evinin olduğu yerlerde birkaç adamın geldiğini ve posta kutusundan bir zarf alıp gittiğini söyledi.
Durup yeniden nefeslendi. Soluksuz bir şekilde bana herşeyi anlatırken ben sadece pür dikkat onu dinliyordum.
Jungkook: Arkadaşım dediğim az önce görüştüğüm kişiydi. Onunla iletişim halindeydim. O sürekli takip içerisindeydi ve buradaki haberleri bana veriyordu. Zaten olanları öğrenir öğrenmez buraya döndüm-
Jin: Peki arkadaşından bana neden ulaşmadın?
Evet imkanı varken ulaşabilirdi. Arkadaşıyla haber yollayabilirdi bana.
Jungkook: Ulaşmaya çalışmış fakat bana evde kapıyı açan uzun saçlı bir kadın olduğunu söyledi. Ona seni sorduğunda bir arkadaşında kaldığını söylemiş. Kim olduğunu sorunca da Taehyung olduğunu söylemiş. Fakat ben evini bilmediğim için birşey yapamadım. O da sormamış, bir daha gittiğinde de kapıyı açan olmamış. Bir daha gitmiş ve birçok kez daha gitmiş Jin, fakat her seferinde kapıyı açan kimse olmamış. Sana ulaşamadım Jin. Seni kaybettim sandım. Kafayı yedim. En sonunda buraya geldim ve seni bulmaya çalışacaktım ki sen geldin.
Ağlıyordum. Evet şu an gerçekten de ağlıyordum. Bize çok büyük bir haksızlık yapılmıştı. Ben aylarca onsuzluktan mahvolmuşken o geri gelmişti. Biz birbirimizi herşeye rağmen bulmuş ve yeniden kavuşmuştuk.
Jin:Seni çok özledim Jungkook.
Hıçkırıklarımın arasından konuştuğumda bir yandan da tüm gücümle ona sarılmıştım. Anında elleri belimi bulmuş ve tüm özlemiyle sarılışıma karşılık vermişti. O kadar özlemişiz ki birbirimizi hiç birbirimizi bırakasamız gelmiyordu. Bu sarılma daha çok sürerdi fakat telefonum çalmıştı.
En güzel anılarımı mahvetmeye bayılan Taehyung yine tam zamanında aramıştı. Hızla telefonu yanıtladım.
Jin:Taetae, kapat telefonu geliyoruz baş belası
Tae:Geliyoruz derken? Hem iki saattir neredesin sen gerizekalı? Aklımız çıktı burada ya. Dışarıda da yoksun. Bana bak neredeysen söyle sinir etme beni.
Göz ucuyla Jungkook'a bakıp cevapladım.
Jin: Neler neler oldu bir bilsen
Tae:Ne oldu?
Jin: Sonra anlatırım. Şimdi beni rahat bırak!
Tae:Ama-
Telefonu suratına kapatmıştım. Bu anın bölünmesini istemiyordum. Benim için çok önemli ve güzel bir gündü bugün. Jungkook gelmişti ve şu an benden mutlusu yoktu. Yeniden birlikteydik.
Dönüp o çok özlediğim yüze baktım. O kadar çok özlemiştim ki anlatamam. Güzel gözleri üstümde dolaşırken kapşonlusunu çıkarttı. Gözlerim anında saçlarına çıkarken eski kahveliklerin kaybolduğunu gördüm. Saçlarını boyatmış! Sarışın bir Kook olmuş ama acayip yakışmış ona.
Jungkook: Nasıl olmuş.
Jin:Harika olmuş, çok güzel olmuş Jungkook.
Gülümsedi. Bu gülümsemeyi bile ne kadar özlemişim.
Jungkook:Sevgilim...
Uzun zaman olmuştu bana böyle seslenmeyeli.
Jin:Efendim?
Jungkook: Beni öpsene...
Birşey diyeceğim,
Bitti.
Böyle bitireceğimi tahmin etmiyordum ama böyle sonuçlandı. Finalde her bir cümle için bir şeyler hissettirmeye çalıştım ve umarım başarabilmişimdir.
Umarım bu kitapta bol bol eğlenmişsinizdir. Şahsen ben yazarken çok güldüğüm zamanlar oldu. Sizi de eğlendirmek amaçlı bazı yerlerde çok boş da yaptım sanırım:]
Bu kitabı silip silmemek arasında o kadar çok gidip geldim ki anlatamam. Fakat sonuna kadar gitmeye karar verdim. Bazen yazdığım şeylere hiç anlam veremedim. Bazen yazdığım şeyleri çok sıkıcı buldum. Yazdığım şeyleri pek beğenmiyorum açıkçası ve bu benim yazdığım/bitirdiğim ilk kitaptı. Sizin beğenmeniz için elimden gelenin fazlasını yapmaya da çalıştım.
Evet söyleyeceklerim bu kadardı...
Vedaları sevmem ama vedalaşma zamanı geldi. Kendinize iyi bakın sizleri çok seviyorum. Son sözüm sağlığınıza dikkat etmeniz♡
Jinkook'u çokça sevin. Çünkü onlar sevilmeyi hak ediyor<3
(I Purple You💜💜)