Ayagımı bankın üzerine kaldırıp bagcıkları sıkıca bagladım, aynı işlemi diğer ayakkabımada uyguladıgımda hazırdım.
Dolaptan ceketimi alıp, dolabımı kapattım.
Ceketi belime bagladıktan sonra dolabın üzerinde olan boy aynasına göz attım. Beyaz üzerine mavi çizgiler olan formam ve mavi tayt'ım yakışmıştı. Ceket mavi üzeri beyaz desenlere sahipti. Saçlarımı sıkı bir topuz yapmıştım.
Asla maça çıkarken makyaj yapmam, o kadar terliyordum ki maçtan sonra pandaya dönüşecegime emindim.
Sadece rimel, o da kirpiklerim uzun oldugundan dolayı arada gözüme girmesin diye. Size de hiç öyle olmuyor mu? Ters çıkan bir kirpik muhakkak herkezde vardır. Yada bir tane baş belası ya fazla yukarı dogrudur , yada aşşagıya dogru. Çok kötü be!
Sag omuzumda, dövüşte kolumu zorladıgımdan dolayı agrı bandı, mavi kinesiology tape vardı.
Bacaklarımdaki morluklar çok belli oldugu için sprey bacak kapatıcısı sıkmak zorunda kalmıştım. Burnumda hafif bir morluk vardı.
Lanet! Öyle saglam vurmuşki hala acıyor!
Hazırlandıgımda ceketi düzelterek Melisa'nın yanına gittim. Dolabına dayanıp onu izlemeye başladım. Elindeki sargıyı parmaklarına sarıyordu. İşaret ve orta parmagını birleştirmek için. Ben hiç rahat edemem öyle yahu, ama kızın parmakları esnek ve pasör.
"Chamber's nasıl bir takım bilgin varmı?" Kafasını yana egerek sorumu bir süre düşündü.
"F grubunun birincisi olarak çıktılar. Pasör plase atmayı çok seviyor, smaçörleri çok etkili ama defansta sıkıntı yaşıyorlar." Dudaklarımı büzdüm.
"O zaman bizde smaç atmalarına müsade etmeyiz?"
"Kesinlikle." Dolabını kapatarak bana göz kırptı.
"Haydı kızlar toplanın!" Kapıdan içeriye girdigi gibi bizi yanına çagıran Helena'nın işaret ettigi alana yürüdüm.
"Kendiniz gibi olmanızı istiyorum. Sizden iyi degiller, onları yenebilirsiniz." Tek tek hepimizin gözünün içerisine bakarak konuşuyordu.
Hepimiz ortaya dogru sag elimizi uzattık.
"Galibiyetle dönün kızlar. 1,2..3!"
"Bulls!" hep bir agızdan bagırdıktan sonra soyunma odasından çıktık. Salona girdigimizde taraftarlar çıglık atarak alkışlamaya başladı. Salonda Jeremih-Dont Tell 'Em çalıyordu. Henüz Berkayları görememiştim.
Koşup, ısınma hareketleri yapmaya başladık. Isınma hareketleri sonunda tamamıyla bittiginde yeteri kadar ısındıgımdan emindim.
Bu sefer Linda'yla ısınmayı tercih etmiştim, best liberomuz.
Amanda bana ters bir bakış attı, Melisanın bana uzattıgı topu alarak smaç sırasına geçti. Kaşlarımı çatarak ardından donuk bakışlar attım. Kaç haftadır uslandı diyorum, gene sinirlerimi geriyor bayan südyen! Kafamı yukarı kaldırıp, sabır dilendikten sonra başka bir top alıp sepete atarak sıraya girdim.
Bu sırada çalan şarkının Calvin Harris-Blame olmasıyla yüzüme istemsizce bir gülümsemeye yayılıyor.
Bu şarkıyı seviyorum, ne yapayım?
Amanda sıçrayıp topu dışarıya vuruyor. Aman (!) çok üzüldüm.
Sıram bana geldiginde yerimde adımlarımı hazırlıyorum, Marcus yani yardımcı antrenörümüz topu Melisaya atıyor,
Melisa pası atıyor,
Sıçrıyorum,
Ve güm! Paralel 3 metre içi smaç!
Topa o kadar çok yüklenmişim ki , top yerden sektikten sonra baya bir yükseliyor.
Sıranın arkasına geçerken Amanda'ya göz kırpmayıda ihmal etmiyorum tabii. Kimle aşık attıgını bilsin ama dimi?
Unutmayın! Herhangi birinin senden nefret etmesinin asıl nedeni; senin gibi olmak istediği halde asla senin gibi olamayacağını bilmesidir. (Victor Hugo)
O yüzden O'na kızmıyorum, bende kendimi kıskanıyorum sonuçta.
Topla ısınmalar bittiginde , seramoni ve ardından adımızın söylenmesiyle sahaya giriş yapıyoruz.
Bu sefer oyuna önde başlıyorum. Servis sırası karşıda 4'ten geriye dogru açılarak top bekliyorum.
Servisteki kız takım kaptanları.
Köşe oyuncusu ve sarışın.
Topu yukarı dogru atıyor ve sert bir smaç sevisle gönderiyor, servisi Linda mükemmel bir şekilde kaşılayıp nokta manşet alıyor.
Melisa sıçrayarak pası dörde uzatıyor.
Yukarıda iyice yükselerek hücum yapmadan önce karşı sahaya bir bakış atıyorum. Önümde ikili blok var ve orta oyuncu tam yerini alamamış.
Tercihimi blok arasından kullanarak iyice yükleniyorum.
Ve sete ilk sayıyı alarak başlıyoruz!
Filenin dibinde ellerimi kaldırıp bekliyorum.
Melisa sıçrayarak servis atıyor.
6'daki pasör çaprazını kapatmaya çalıştıkları, ve aralarındaki anlaşmazlıktan dolayı Melisanın aralarına attıkları top ace oluyor!
Tekrar servis attıgımızda Liberoları defans yapıyor, Pasör sıçrıyor ve pas- yandan olarak tam havuza kısa plase atıyor. Beklemedigimiz için sayı karşıya geçiyor.
Burdan Melisanın haklı oldugu ortaya çıkıyor.
"Haydi kızlar, ilk seti aldık. Maçıda alıp gidelim!"
İlk seti 25-20 Kazandık. Cidden güzel bir maç oluyor çünkü ralli oldukça oyundan zevk alıyorum.
Henüz ilk set olmasına ragmen formam sırılsıklam.
İkinci sette onlar 17-14 öndeyken Kath'in servisleriyle yakaladıgı seriyle 19-17 öne geçiyoruz. Sonuçta voleybolda en önemli etken servistir.
Eger karşıdaki oyunu servislerinle kırarsan sayıyı alırsın. Sonuçta İyi manşet çıkmadan iyi bir pas dolayısıyla hücumda çıkmaz.
Kısacası karşı takım dagıtılmış olur.
İkinci sette daha yüzdeli servis atmamızdan dolayı daha rahat bitiyor.
25-22 Bu setide alıyoruz.
Son sete girildiginde 8-0'lık bir avantajla oyuna başlıyorlar. Teknik mola verildiginde herkezin sinirleri gerginleşmiş bir vaziyette toplanıyoruz.
"Servise marşette hata yapılmamalı! Üstelik 8 tane ard arda!" Hiç birimiz Helenayla göz göze gelmiyoruz, sonuçta haklı.
"Skor board'a bakmayacaksınız. Oraya girin ve kendi oyununuzu oynayın!" Hepimiz kafamızı sallayarak ellerimizi uzatıyoruz.
"Biz kimiz?"
"Bulls!"
"Biz kimiz?"
"BULLS!"
Moraller daha düzelmiş bir halde sahaya giriyoruz. Zorlayarak 17-16'ya gelerek aramızdaki farkı 1'e indiriyoruz.
Melisa, Emily'e ortadan kısa pas atıyor.
Emily topla istedigi gibi buluşamadıgı için havuza plase atıyor.
Köşe oyuncuları topa yetişip çıkarıyor. Pasörleri üç metre arkasından ileri dogru sıçrayarak köşeye pas atıyor gibi gözüküyor.
Bizim sahaya yandan bir bakış atmasından ne yapacagını anlıyorum.
Ben Beril Tunayım kızım! Külyutmam! Malmıyım niye yutayım?
Yandan attıgı plaseyi sıçrayarak havada yakalayıp sanki bana pas atmış gibi 3 mette içerisine bloksuz vuruyorum.
Heyt be ! Bir Beril kolay yetişmiyor yavrum!
"Bravo Bee!" Amy'le ellerimizi çakıyoruz.
Beraberlikten alarak 25-23 seti noktalıyoruz.
"Efsaneydin be kızım!" Soyunma odasına giderken üzerime atlayan Melisaya gülerek baktım.
"Ne sandın gülüm? Az mı Will Smith izledik?"
"Oha izledinmi!?" Kulagımın dibinde çıgırmasıyla bir kaç saniye duyma yetimi kaybettim.
"Hiç kaçarmı?" Üzerimden indiginde karşıdan bana dogru gelen Abimi gördüm.
"Babam yokmu?" Gülümseyerek bana sıkıca sarıldı.
"İşi çıkmış, biliyorsun bu aralar baya meşgul." Kafamı yukarı aşşagı sallayarak onayladım. Normalde maçlarımı izlerdi her fırsatta. Gelmediyse kesinlikle önemli bir işi olmalı.
"Sorun degil." Gülümsedigimde alnımdan öptü.
Leo abimin arkasından çıkıp belime sarılarak beni döndürdü.
"Yahu dur! Terliyim zaten başım dönüyor, iyice döndürme!" Kıkırdayarak durdu.
"Yakışıklılıgımın başını döndürdügünü itiraf ediyorsun yani?" Hınzırca gülümseyip göz kırptıgında gözlerimi devirdim. Yalancı bir ciddiyetle süzüyormuş gibi yaptım.
"Yakışıklısın, ama tipim degilsin." Elini kalbine götürüp bir adım geri attı.
"Duygularımla oynama , kahpe kadın!" Kıkırdayarak yanagına vurdum.
"Gelmeden önce süt mü içirdiniz buna?" Taylor kıkırdayarak Leonun omzuna pat pat vurdu.
"Hemde kakaolu." Süt Leo'da ters etki yapıyordu.
Adrian'ın yanında duvara yaslanmış bir şekilde bana bakan Isaac'i gördügümde gözlerimi kaçırmadım.
Tamam çocuk bi kaç şey söylemiş olabilir, benimde hoşuma gitmiş olabilir ama bu ondan kaçacagım anlamına gelmez. O benden kaçsın.
"Tebrikler." diyerek hafifçe gülümsedi. Sadece gülümsemekle yetindim.
Öldürmek için silah, hançer mi olmalı? Saçlar bağ, gözler silah; gülüş, kurşun olamaz mı? Isaac'e baktıgımda gözlerindeki bakış Victor Hugonun bu sözünü onaylar nitelikteydi.
Berkay bakışmamızı farketmiş olacakki beni omzumdan soyunma odasına itti.
"Haydi Beril giyin artık, terin sogumasın. Sonra senin hastalıgında ugraşamam."
İtiraz etmeden soyunma odasına girip kapıyı kapattıgımda homurdanmaya başladım.
"Sonro sonon hostologonlo ogroşomom. Salak. Ben anlamadım sanki kıskandıgını." Kapıya bir kaç kez sertçe vurulmasıyla irkilerek arkamı döndüm.
"Seni duydum!"
"Aferin sana!" gözlerimi devirip hızla bir duş aldım.