Forcing Me To Love You Isn't...

By gayw4ng

12.4K 1.7K 816

Xiao Zhan; hayaletleri, iblisleri ve tanrıları görebilen on yaşında bir çocuktur. Hem iblislerin hem de tanrı... More

Bölüm 1: Gülümseyen Çocuk ve Sırıtan Tanrı
Bölüm 2: Bir Tanrıya İhtiyacım Yok
Bölüm 3: Milano'da Bir Düğün
Bölüm 4: Seni Seviyorum
Bölüm 5: Her Şey Senin İçin
Bölüm 6: Yaramaz Tanrının Kökeni
Bölüm 7: Başı Dertte
Bölüm 8: Gerilim
Bölüm 9: Sonun Başlangıcı
Bölüm 10: Alın Öpücüğü
Bölüm 11: Soğuk, Yibo
Bölüm 13: Seni Özledim
Bölüm 14: Tüm Bunlar Sadece Aşk İçin
Bölüm 15: Anlayamıyorum
Bölüm 16: Göklere Dönüş
Özel Bölüm: Yarı Tanrıyla Evlenen Bir Tanrının Ayrıcalıkları

Bölüm 12: İnanç Atlayışı

601 94 25
By gayw4ng

"İyi geceler..." Yibo, Xiao Zhan'ı nazikçe yere yatırdı ve Haikuan'a bakmak için ayağa kalkmadan önce rahat bir pozisyonda olup olmadığından emin oldu.

Haikuan bunu hemen fark etmişti. "Affedersiniz." dedi odak noktasını ZhuoCheng'e çevirerek.

"Ne için-" Bu sadece alnına bir dokunuştu, ama çok geçmeden ZhuoCheng daha sorusunu bitiremeden Haikuan'ın kollarında bir kez daha uyuyakaldı. Haikuan, ZhuoCheng'i, Xiao Zhan'ın hemen yanına koydu ve sonra içini çekerek ayağa kalktı.

"Yani..." diye başladı.

Yibo başka bir şey söylemedi. Eli sadece kolyesinin gümüş zincirini kavradı ve hızlı bir hareketle başının üzerinden çıkardı.

Böyle olmuştu. Aniden, Yibo kolyeyi çıkarmayı başarmıştı.

Sonra Yibo,  avucundaki kolyeyle elini Haikuan'a uzattı. Yüzünü ifadesiz tutarak, ''Neden? Neden durdu? " Yibo, Xiao Zhan ve ZhuoCheng'in önünde, geri çekilen Haikuan'ın karşısında durdu.

Çevreleri griye dönmüş, zaman sanki durmuştu. ZhuoCheng ve Xiao Zhan, birbirlerinin yanında güvenle uyuyorlardı, ikisi de olan bitenden habersizdi.

Haikuan, konuşmaya karar verene kadar Yibo'ya söyleyip söylememesi gerektiğini düşünüyormuş gibi birkaç saniye sessiz kaldı. ''Kolye... sana onu takanı sevmen için yapıldı.'' Gözleri Xiao Zhan'ın uyuyan bedenine doğru baktı. ''Amacı, seni birini sevmeye zorlamak. Amacı anlamını yitirmişse etkisini de yitirmeye başlar."

"Konuya gel, iblis."

Haikuan dik dik baktı. "Demek istediğim, zaten aşık olduğun için çalışmaya devam etmesinin bir anlamı yok."

Yibo, bir yalan belirtisi bulmaya çalışarak iblisin yüzünü gözlemledi ama hiçbir şey yoktu. Sesli bir şekilde uyuyan kırmızı giyinmiş insana baktı ve hemen bakışları yumuşadı.

İnsan uyurken göğsünde bir sıcaklık yükseldi ve Yibo onu rahatlatma ihtiyacı hissetti. Onu korumak için. Hayattaki her şeyde onun ortağı olmak için Xiao Zhan'ın yanında olmak istiyordu. O parlak gülümsemeyi her gün görmek istiyordu ve o gülümsemenin nedeni olmak istiyordu.

Tüm bunları ve daha fazlasını istiyordu.

İnanması zor değildi. Herhangi birine ya da herhangi bir şeye karşı ilk kez böyle hissederken bunu inkar etmek aptallık olurdu.

Yibo, bakışlarını tembelce diğerine çevirdi. ''Hm, istediğini aldın mı iblis? Ah, öyle görünüyor. Şimdi onun olabilirim ama bu önemli değil, değil mi? Her şey seninkiyle aynı kalacak." Tanrı kolyeyi cebine koydu.

''Sana hatırlatmak isterim ki Tanrı, şu anda sahip olduğun şey sonsuza dek sürmeyecek.'' Haikuan homurdandı, gözleri siyaha bürünmüştü. "Xiao Zhan asla uzun yaşamayacaktı... O gerçek bir insan bile değil. Bir gün senin yüzünden ölecek. Her gün, onunla geçirdiğin her saniye, Xiao Zhan'ın daha hızlı ölme şansını artıracak."

Korku.

Yibo sessiz kaldı.

"Eh," Haikuan kahkahalarla burnundan soludu, "Ondan uzak durabilirsin. Belki de bu onun öleceği gerçeğini ortadan kaldırır? Ah, ama bu onunla sonsuza kadar birlikte olamayacağın anlamına geliyor. Şimdi, kulağa tanıdık gelmiyor mu Yibo?"

Tanrı başını aşağı eğip yumruklarını sıktı.

''Sevgilinin acısının sebebi olmak? Sadece işleri daha da kötüleştireceğin için asla yanına yaklaşamamak? Bırak onunla konuşmayı, ona asla dokunamayacaksın çünkü yaklaşırsan... o ölecek." Haikuan acı bir şekilde güldü, önündeki Tanrıya bakarken gözleri simsiyahtı. ''Tanıdık geliyor, değil mi?''

"Kapa çeneni." Yibo atıştı, gözleri yeşil renkte parlıyordu.

Yeşil bir alev girdabı çevresini sardı ve hemen Xiao Zhan'ın yanına ulaştı. Tanrı, insanı nazikçe aldı ve bir ateş patlamasıyla birlikte ortadan kayboldu.

--

Yibo, Xiao Zhan'ın dairesinde kollarında insanla göründü. Yatak odasına yöneldi ve onu yavaşça yatağa yerleştirdi.

Yatak ağırlık karşısında gıcırdadı ve çarşaflar hafifçe kırıştı. Xiao Zhan, dünyayı umursamadan, huzurlu bir şekilde kendi yatağının rahatlığıyla yumuşak bir iç çekti. İnsan yastığı kucaklamak için döndü, yorgan da vücuduyla birlikte hareket etmişti.

Yibo diğerini gözlemleyerek yatağın yanına oturdu. Xiao Zhan'ın yanağına sürtmek için bir elini kaldırdı ve insanın bilinçsizce eline nasıl sokulduğunu görünce yumuşadı.

İnkar etmenin bir anlamı yoktu. Doğruydu. Aşık olmuştu. Yıkım Tanrısı bir insana aşıktı.

"Zhan-ge..." Yibo fısıldadı. Xiao Zhan'ın elini kendi elleri arasına aldı ve yumuşak bir öpücük kondurdu.

Onu bırakmak istemiyordu. Zhan-ge'sini bırakmak istemiyordu.

Yibo yeni fark etmişti- sonunda sevilmenin nasıl bir his olduğunu keşfetmişti ve şimdi tıpkı onu kaybedecekmiş gibiydi. Ama ne yapması gerekiyordu? Ne demesi gerekiyordu? Öyle yapmasaydı ölümünün sebebi de o olabilirdi.

Ölüm.

Xiao Zhan, Yibo onunla kalırsa ölecekti. Yibo yutkundu, kalbi korku ve acı içinde büküldü. Bunun olmasını istemiyordu. Böyle bir şeyin olmasına asla izin verilmemeliydi.

Ancak onun gitmesine izin vermek istemiyordu. İstemedi.

Ama mecburdu.

--

Xiao Zhan uyanıp onu çağırdığında oradaydı.

"Yibo!" Seslendi.

Hemen dışarıdaydı, Xiao Zhan'ın ona tekrar tekrar seslenişini dinliyordu. O burada, Zhan-ge. Burada.

Xiao Zhan, şehrin her yerinde ikisinin birlikte olduğu yerlere koşarken onu takip etmişti. Ofis, restoran, göl ve hatta ilk karşılaştıkları sokak.

''Yibo!''

Yibo burada, Zhan-ge.

"Yibo!" İnsan ağlıyordu. ''Yibo, lütfen! Çık ortaya!''

Seninleydi. O hep seninleydi.

Xiao Zhan başını salladı. ''Nerede olduğunu biliyorsun! Sorularımdan kaçıyorsun çünkü onun nerede olduğunu biliyorsun ve bana söylememeni söyledi." Xiao Zhan, Haikuan'ın geri adım atışına karşılık ona doğru bir adım attı. ''O iyi mi? Yaptığım bir şey yüzünden mi? Neden ortadan kayboldu? Sana bir şey söyledi mi?''

Haikuan, dişlerini gösterdi ve ellerini yumruk haline getirdi, ta ki duraksayana kadar. Gözleri titriyordu.

Ona dokunma. Ona dokunursan ölürsün.

Yibo hiçbir şey yapamadı, Xiao Zhan çökerken, geceye umutsuzca bağırırken gözyaşları akıyordu.

"Yibo... Gitme... beni bırakma."

Yapması gerekiyordu. Yapmak zorundaydı, Zhan-ge.

''Beni sevdiğini söylemiştin...''

Yibo seni seviyor. Seni çok, çok fazla seviyor.

Xiao Zhan kendine sarıldı ve çığlık attı. "Yibo!" Öne eğildi, saçları gözlerini kapatıyordu. ''Beni bırakma! Geri dön-" Burnunu çekti, sonunda gözyaşları dökülüyordu, "Lütfen geri dön."

Yapamaz - anlayamıyorsun, Zhan-ge. Yibo sana geri dönemez. Eğer dönerse, ölürsün. İkisinin... asla birlikte olmaması gerekiyordu. Hepsi hastalıklı bir oyundu.

Xiao Zhan'ın attığı her çığlıkla, Yibo'nun kalbi parçalanmaya devam ediyordu.

"Tek ihtiyacım olan sensin... Yibo..." Xiao Zhan hıçkırıklarında boğuluyordu. "Tek ihtiyacım olan sensin. Yaşamaya ihtiyacım yok - sadece - eğer sensen... eğer sen olsaydın ölsem sorun olmazdı. Beni öldürecek kişi sen olsaydın ölmeyi umursamazdım."

Tanrı, saçlarını kavrarken ağaca yaslandı. Zhan-ge'nin kollarına koşup orada kalmayı çok istiyordu.

"Hayır, böyle söyleme. Ben her zaman seninle kalacağım." demek istedi ama diyemedi.

Hiçbir şey yapamazdı.

''Canını yakıyor, değil mi?'' Haikuan eğlenerek yorum yaptı. Tanrının üstündeki ağaçta süzülüyordu.

"Kapa çeneni." Yibo fısıldadı. Ancak, sözlerinde bir şey yapmaya yetecek kadar parça yoktu. "Önemli değil. Gökler benim için hiçbir şey ifade etmiyor. Kader mi?" Yibo alay etti, "Onlara meydan okuyacağım ve Xiao Zhan'ı hayatta tutacağım."

''Şimdi mi yapacaksın?''

''Yapacağım.''

--

Xiao Zhan, dairesine eli boş dönmüştü. Işıkları kapattı ve kendisini koltuğunun üzerinde yan bir şekilde yatarken buldu.

Şehrin üzerinde duran ay ışığını yansıtan pencerelerden baktı.

Yine yalnızdı.

Karanlık her zamankinden daha fazla boğuyordu.

Xiao Zhan, gecesinin farklı olacağını hayal etmişti. İkisi de TV'de aptalca bir çizgi filmi izlerken büyük ellerin kendisininkileri sardığı ve sıcak bir bedenin kendi bedenine yaslanması hissi..

Şu anda elleri boştu ve Xiao Zhan yalnızdı.

Ayağa kalktı ve iç çekti, gözleri ağlamaktan şişmişti. Ağlamanın gerçekten bir anlamı yoktu. Ağlamak hiçbir şeye çözüm değildi. Tüm gözyaşlarını dökmüştü, ama ne için? Tanrıyı geri getirmek için hiçbir şey yapamamıştı.

Xiao Zhan eğildi ve başparmağını ısırdı, gözleri sehpasına odaklandı. Bu mantıklı gelmiyordu.

Yibo neden ortadan kaybolmuştu? Bir nedeni olmalıydı. Evet, kolye çalışmayı bırakmıştı, ama Yibo artık ona aşık değilse, şimdiye kadar ölmüş olmayı bekliyordu. Sonuçta, ilk etapta Tanrıyı, kendisini sevmeye zorlayan oydu.

Peki bu neden olmamıştı? Neden hala hayattaydı?

Yibo kolyeyi çıkardıktan sonra bile onu hala seviyorsa, o zaman neden ayrılsın? Xiao Zhan'ı gerçekten sevdiğini anlayınca gitmesine ne sebep olabilirdi?

Ortada başka bir şey vardı ve hiçbir şey birbirine bağlanmıyordu. Anlaşmaları hala çalışıyor olmalıydı... anlaşma kolyeyle ilgili değildi...

Xiao Zhan, kanepeye yaslandı. Zihinsel çöküntüsü geçtikten sonra zihni biraz daha net bir haldeydi. Kendini rahatlatmak için derin bir nefes aldı.

Bu şekilde gitmesinin bir nedeni olmalıydı... ve Haikuan biliyordu. Xiao Zhan'ın zihnindeki çark dişleri çalıştığında, bir şeyin farkına vardı.

--

Xiao Zhan'ın dairesinin hemen yanındaki binanın çatısı, özellikle gece olduğu için soğuktu ama bu, ateş üreten bir Tanrı ve ölümü deneyimlemiş bir iblis için hiçbir şey değildi.

"Sonsuza kadar böyle mi olacaksın? Onu sürekli uzaktan mı izleyeceksin?" Haikuan, Yibo'nun arkasında dururken sordu.

Tanrı ona bakmadı. ''Senin yüzyıllardır yaptığın şey bu değil mi?''

Haikuan buna yanıt olarak hiçbir şey söylemedi, bunun yerine, "Hm. Sen bir Tanrısın ve yine de istediğine sahip olamıyorsun. " Xiao Zhan'ın penceresine baktı ve insanın kanepesinde eğilmiş oturduğunu gördü. "Tanrı olduğumda aynısı mı olacak?" Merak etmişti.

Yibo iç çekti ve yaslanmak için çıkıntıdan aşağı indi. "Ne istediğini bilmiyorsun, İblis.. Tanrı olmak, her şeye sahip olmak anlamına gelmez." Sanki Cenneti görmeye çalışıyormuş gibi gökyüzüne baktı. "Cennette, yeryüzünde veya cehennemde güzel dünya diye bir şey yoktur."

"Hepimizin kendi güzel dünyaları var, Tanrı." Haikuan ekledi. Önüne baktı, bakışları sersemlemişti. "Tanrı olduğumda benimkine sahip olacağım."

''Ne güzel.'' dedi Yibo acı bir şekilde. Onlara sarılmak için dizlerini kaldırdı ve çenesini dizine yasladı.

''Bunu Xiao Zhan'ı hayatta tutmak için yapıyorsun, değil mi?''

''Ne aptalca bir soru. Bunun cevabını biliyorsun."

''Kaderi inkar edemezsin.''

"Evet edebilirim." Yibo iblise baktı. "Hayatta kalmasını sağlayacağım."

"Çok da uzun yaşayacak gibi görünmüyor."

Yibo yerinden fırladı, delice Xiao Zhan'ı ararken gözleri fal taşı gibi açıldı. ''Ne?!''

Xiao Zhan, penceresinden atlamaya çalışmanın tam ortasındaydı.

---

Parçayı biliyordu. Neyin eksik olduğunu biliyordu, diye düşündü Xiao Zhan.

İnsan penceresini açtı, rüzgar saçlarının arasından geçerken ve giysilerini çekiştirirken perdeler sallanıyordu. Bu gece soğuktu. Soğuktu ve karanlıktı.

Xiao Zhan pencere eşiğine bastı ve kendini kaldırdı. Pencerenin kenarlarını tuttu ve onuncu kattan aşağı baktı. Aklından bir düşünce geçti.

''Onuncu kattan düşersen kesinlikle ölürsün, değil mi?'' Bunu test etmeye karar vermişti.

Xiao Zhan pencereyi bıraktı ve hiç tereddüt etmeden öne doğru bir adım attı. Yerçekimi onu anında aşağı çekti.

--

"O ölecek--"

"NE SİKİM YAPIYOR O!?" Yibo bağırdı ve kısa süre sonra o da binadan atlıyordu.

Haikuan şemsiyesinin sapını tuttu ve duruşunu rahatlattı. Konu bu ikisine her geldiğinde gerçekten tek bir huzurlu anı olmamıştı.

--

Xiao Zhan düşerken ruhu geride kalmış gibiydi. Düşünemiyordu. Nefes bile alamıyordu. Tek hissettiği şey kalbinin durması ve yere çekilme hissiydi. Gözleri hep kapalıydı.

Yine de korkmuyordu.

Korkmadı çünkü biliyordu ki-

Sıcak kollar etrafında döndü ve aniden düşüşü yavaşladı. Artık aşağı düşmeyene kadar devam etti. Süzülüyordu. Doğru muydu? Burada mıydı?

Bir parçası gözlerini açmaya korkuyordu çünkü bu gerçek olmayabilirdi. Belki de ölmüştü ve cennete gitmişti - ama hayır. Görmesi gerekiyordu.

Xiao Zhan'ın gözleri kırpıştı ve tam önünde bir Tanrı vardı.

Yüz hatları o kadar yakışıklı olan bir Tanrıydı ki, ölümlüler tarafından bir varlık olmadığı gayet açıktı. Korku ve öfkeyle kaşları çatılmış, gözleri fal taşı gibi açılmış bir Tanrıydı.

Tanrı dişlerini sıktı ve kollarındaki insana baktı. "Aklından ne geçiyordu senin?!"

Altlarındaki sokak lambaları parlak bir turuncu renkte parlıyordu. Gökyüzünde parıldayan ayın ışığıyla karışıyordu. Etraf, binalar arasında esen rüzgar dışında sessizdi. Zümrüt rengi alevler bacaklarını sararken havada süzülen bir Tanrı kollarında bir insan tutuyordu.

Xiao Zhan, elini Yibo'nun yanağına doğru uzattı, gözleri ferahlık ve mutlulukla parlıyordu. "Hala buradasın... haklıydım."

Öfkelenen Yibo hüsran dolu bir ses çıkardı ve ikisini Xiao Zhan'ın dairesine geri taşıdı.

"Zhan-ge, bunu yapma!"

"Beni asla terk etmemiştin - Biliyordum!" Xiao Zhan zaferle bağırdı.

Yibo homurdandı ve Xiao Zhan'ı bırakmak için hareket etti ama sonra aniden iki kolu sıkıca kavrandı.

"Yapma... bırakma." İnsan fısıldadı.

Tanrı dondu.

"Yibo... neden? Neden gittin? Neden saklandın? Yaptığım bir şey yüzünden mi?" Xiao Zhan kolyeyi cebinden çıkarıp diğerine gösterdi. "Bunu nasıl çıkarabildin? Eğer çalışmıyorsa... ve yine de beni kurtardıysan..." İnsan, belirsizlikle dolu gözlerle Yibo'ya baktı. "Bu seni artık zorlamasa bile beni sevdiğin anlamına mı geliyor?"

Yibo durakladı. Gözleri, Haikuan'ın hala orada olduğunu bildiği binanın çatısına doğru titriyordu ve evet oradaydı. İblis, aptal şemsiyesiyle sessizce izliyordu, yüzü keyifsizdi.

"Yibo, beni seviyor musun?"

Continue Reading

You'll Also Like

7.7K 780 16
"Bir insan hayatında üç kez aşık oluyormuş; ilki gençlik aşkıymış ve saçma bir nedenden bitiyormuş. İkincisi en toksik olanı ve bitirmesi en zor olan...
146K 13.4K 52
Kim Jongin kız kardeşinin önerisine uyup sevdiği kız KyungSeo'ya olan hislerini bir mektuba döküp okuldaki dolabına atacakken yanlışlıkla KyungSoo'nu...
18.4K 1.6K 30
"Mamihlapinatapei" (Yagan dili) - ikisi de aralarında bir şeyler olmasını aruzlayan ama bunu başlatmakta isteksiz olan iki kişinin anlamlı ama konuşm...
126K 10K 46
Kim Kai: Söyle o sevgiline, sevgilimden uzak dursun. [Crossing Lines] 21.06.19 Kaihun #1, Sekai #4