KARANLIK ŞEHİR

By gaslann

904K 35.2K 4.9K

Bir mafya hikayesi... YAYINLANMA TARİHİ: Şubat 2021 © HER HAKKI SAKLIDIR © More

❤❤
TANITIM
1. BÖLÜM
2. BÖLÜM
3. BÖLÜM
4. BÖLÜM
5. BÖLÜM
6. BÖLÜM
8. BÖLÜM
9. BÖLÜM
10. BÖLÜM
11. BÖLÜM
12. BÖLÜM
13. BÖLÜM
14. BÖLÜM
15. BÖLÜM
16. BÖLÜM
17. BÖLÜM
18. BÖLÜM
19. BÖLÜM
20. BÖLÜM
21. BÖLÜM 'CEM'
22. BÖLÜM
23. BÖLÜM
24. BÖLÜM
25. BÖLÜM
26. BÖLÜM
27. BÖLÜM
28. BÖLÜM
29. BÖLÜM
30. BÖLÜM
31. BÖLÜM
32. BÖLÜM
33. BÖLÜM
34. BÖLÜM
35. BÖLÜM
36. BÖLÜM
37. BÖLÜM
38. BÖLÜM
39. BÖLÜM
40. BÖLÜM
41. BÖLÜM
42. BÖLÜM
43. BÖLÜM
44. BÖLÜM 'HAKAN'
45. BÖLÜM
46. BÖLÜM
47. BÖLÜM
48. BÖLÜM
49. BÖLÜM
50. BÖLÜM
51. BÖLÜM
52. BÖLÜM
53. BÖLÜM
54. BÖLÜM
55. BÖLÜM
56. BÖLÜM
57. BÖLÜM
58. BÖLÜM
59. BÖLÜM
60. BÖLÜM
61. BÖLÜM
62. BÖLÜM
63. BÖLÜM
64. BÖLÜM
65. BÖLÜM
66. BÖLÜM
67. BÖLÜM
68. BÖLÜM
69. BÖLÜM
70. BÖLÜM
71. BÖLÜM
72. BÖLÜM
73. BÖLÜM
74. BÖLÜM 'ALİ'
75. BÖLÜM
76. BÖLÜM
77. BÖLÜM
78. BÖLÜM ♦ I. KİTAP SONU
'KAYIP I'
'KAYIP II'
79. BÖLÜM
80.BÖLÜM
81. Bölüm
82. BÖLÜM
83. BÖLÜM
84. BÖLÜM
85. BÖLÜM
86. BÖLÜM
87. BÖLÜM
88.BÖLÜM
89. BÖLÜM

7. BÖLÜM

18.3K 656 40
By gaslann

Oy verip, yorum yaparsanız çok sevinirim. Keyifli okumalar...

Çok korkuyordum ve beni kaçıran adamın beni saran kollarından medet umuyordum. O da bu aciz halimi anlamışçasına, yardım isteğimi geri çevirmiyor, daha da sarmalıyordu beni kollarıyla. 

 Sonra ani bir fren sesi Ali ve beni koltukların üzerine savurdu, Bana bir şey olmadı ama Ali'nin kolu kapı demirine sertçe çarpmıştı. Ama bunu önemsemedi. O kolunu bana siper etmeseydi, o sertlikte başımı vurmuş olacaktım. Teşekkür mü edecektim bunun için. Başıma gelenlerin sebebi kendisiyken. Kendimi çekebildiğim kadar uzaklaştım ondan. Kollarını sonunda serbest bırakmıştı.

"İyi misin?" diye sordu, gözleriyle kısa bir an vücudumu kontrol etti. Onun sorusuna başımı aşağı yukarı sallayarak cevap verdim ve ayağa kalkmaya çalıştım. Kolumdan tutup yardım etmek istedi ama izin vermedim. Ellerimi bantlamasaydı, bunların hiç biri olmayacaktı. Ona bakmıyordum ama sinirlendiğini, öfkeyle verdiği nefesinden anladım. 

"Arabada kal. " dedi sertçe. Ona doğru bakıtm bu sefer. Çattığım kaşlarımla arabadan inişini izledim. Kal dedi diye burada böyle duramazdım. Belli ki bunların başkalarıyla bir derdi vardı ve bunun benimle bir alakası yoktu. Hatta bu benim için bir fırsat olabilirdi. Kendimi bu tehlikeden uzaklaştırmam gerekiyordu. 

  Sırtımı çevirip arabanın ön camına baktım. Az önce birbirlerini öldürmek için mermi yağdıran adamların,  şimdi gayet normal bir şekilde konuştuklarını gördüm. Ali'nin sırtı bana dönük, diğer iki adamı da tam yanında duruyordu.

   Hava kararmış, etrafta beni onlara fark ettirecek bir şey yoktu. Sadece sessiz olmam gerekiyordu o kadar.  Yavaşça arabanın sürgülü kapısını açtım. Yüzüme vuran soğuk hava ürpermeme neden oldu. Ellerim bağlıydı, üzerimde kabanım yoktu ve hava çok soğuktu. Yine de kaçmak için güzel bir andı. 

   Kapıyı açtıktan sonra birkaç saniye beni duydular mı diye bekleyip aralarındaki konuşmayı dinledim. 

" Siz bizim kim olduğumuzu bilmiyor musunuz?"  Duyduğum Ali'nin sesiydi. Öfkesini buradan bile hissedebiliyordum.

"Burası bizim alan Ali, sorgusuz sualsiz gelirseniz böyle karşılamalar olur, biliyorsun raconu" adam elleri cebinde, büyük bir kibirle üstten üstten konuşuyordu Ali'yle.

" Başlatmayın lan raconunuza, bölgenizde kardeşim bıçaklanıyor, üzerime mermi yağdırılıyor. Bunun sonu hiç iyi bitmeyecek." dediğinde tabancanın kabzasının eline oturup oturmadığını tekrar kontrol etti. Tek bir hareketle ateşleyecekti mermiyi. 

   Gerilen ortam burada daha fazla kalmamam gerektiğinin işaretiydi. Yavaşça indiğim arabanın kapısını kapatmadan, arkasına geçtim. Başımı uzatıp, tekrar kontrol ettiğimde konuşmalarına devam ediyorlardı. Tam o sırada Ali'yle konuşan adamın gözleri beni buldu. Birkaç saniye bana baktıktan sonra dikkatini tekrar Ali'ye verdiğinde ne olduğunu anlayamadım. Ya beni görmemişti,  ya da gitmeme izin veriyordu. Belki de bu adamlar iyiydi. Ama Ali'nin de kötü biri olmadığını düşünüyordum. Sonuçta Hakan'ın abisiydi. Hakan iyiydi. Tanımıyordum ama iyiydi. 

   Adamın beni görmüş olması, heyecanımı artırmıştı. Düşünceler arasında nereye gittiğimi bilmeden yol boyunca yürüyordum ki a an verdiğim hızlı bir kararla yavaş yavaş refüje doğru yürüyüp, otoyolun yanındaki toprak araziye girdim ve var gücümle koşmaya başladım. Nereye doğru koştuğum hakkında hiçbir fikrim yoktu.

   Bağlı olan ellerim yüzünden koşarken birkaç kez düşmüş, dizlerimi yaralamıştım. Soğuk havada, üstümde sadece bir kazakla, kuru arazide öylece koşuyordum. Uzaklaşmak bile yeterliydi benim için. 

   Nefes almak için durdum ve dizlerimin üzerine ellerimi yaslayıp öne doğru eğildim. Bana oldukça uzun gelen bir süre boyunca koşmuştum. Nefesim biraz düzeldiğinde, başımı kaldırıp  arazinin ortasında sağıma soluma bakarak kendime bir yön bulmaya çalıştım. Biraz ilerilerde gözüme karanlık göğe doğru yükselen ince bir dumanın takılmasıyla rotamı belirleyip, koşmaya kaldığım yerden devam ettim.

  Dumanların çıktığı yer arazinin ortasında, etrafı çevrilip, yeşillendirilmiş bir kulübeydi. Kapıya vururken deli gibi atan kalbimi dizginlemeye, nefesimi kontrol etmeye çalıştım. Her vuruşumda yumruklarımın şiddeti de artıyordu. Korkum ve heyecanım gibi. Artık kapıya vuran ellerim ve bağlı bileklerim acımaya başladığında, kapıyı açmak için kolu indirdim.

Kapı kilitli değildi. Açılan kapıyla birlikte içeri girmeden seslendim.

" Kimse var mı?"

Hiç bir ses gelmedi. Böyle bir yerde ev olması saçmayken, kilitsiz ve sıcak olması daha da saçmaydı. Sahibi vardı ve buralardaydı. O gelene kadar bekleyebilirdim içeride. İçeride ki sıcaklığı hissedince, dışarının soğuğu çekilmez gelmişti o an. 

 İçeride küçük bir şömine vardı ve cayır cayır yanıyordu. Şöminenin dibine kadar ilerledim. Bileğimdeki bantı çıkarmak için bileğimi dikkatlice ateşe uzatıp bantın biraz erimesini sağladım. İyice ısınan bantı dişlerimin arasına alıp kopararak ellerimi özgürlüğüne kavuşturdum.
 
   Ellerimi yanan ateşe doğru uzatıp biraz olsun ısıtmaya çalıştım. Soğuktan artık parmak uçlarımı hissetmiyordum.  Biraz öyle kaldıktan sonra şöminenin önüne çöktüm. Dizlerimin de bedenimi taşıyacak gücü kalmamıştı artık.

   Boğazımdan kopan küçük bir hıçkırıkla ellerimi ağzıma bastırıp kollarımı dizime dayadım. Birileri ağlamamı duymasın diye kendimi sıkıyordum. Kimse yoktu ama, evin sahibi geldiğinde beni duyabilirdi.  

   Yaklaşık bir yarım saat orada öyle oturup, kendimi rahatlatmaya çalışırken, dışarıdan gelen seslerle yerimden kalktım. Ne yapacağımı bilmiyordum. Saklanmalı mıydım, yoksa belki gelen kişi bana yardım edebilir ümidiyle beklemeli miydim? Ev sahibi olmalıydı. Evine izinsiz girmiştim. 

   Kapının sert bir şekilde açılmasıyla öylece kalakaldım. Ne kaçmaya ne saklanmaya fırsatım olmuştu. İçeri iki tane adam girmişti ve nedenini anlamadığım bir şekilde gülerek yüzüme bakıyorlardı.

"Merhaba" dediğimde yüzlerine yayılmış iğrenç gülümseme daha da genişledi. İçimdeki fırtınaları hissettirmemeye çabalayarak konuşmaya devam ettim. 

"Kimse olmadığını görünce içeri girdim. Yanlış anlamayın. Dışarısı soğuktu."

Hiçbir şekilde söylediklerimle ilgilenmedikleri açıktı. Kaşlarım çatıldı. Nazik ev sahibi olmadıkları her hallerinden belliydi.  Sağa sola göz ucuyla bakarak kendimi koruyacak bir şeyler aramaya başladım. Bana doğru adımlamaya başladıklarında daha fazla dayanamadım. 

"Kimsiniz siz"  diyerek sesimi yükselttim. Ancak çabalarım sonuçsuzdu. Büyük adımlarla yanıma kadar gelmiş kollarımdan tutmuşlardı bile. "Bırakın beni" diye bağırarak, kollarıma sarılan ellerden çırpınarak kurtulmaya çalıştım.  

   Bağırışlarım içeri giren siyah takım elbiseli, genç bir adamla kesildi. Başıyla beni tutan adamlara işaret verdiğinde kollarıma sarılı parmaklar açıldı. Acıyan kollarımı birbirine sararak ellerimle ovuştururken, kapının önünde duran adama bakmaya başladım. Sorsam da bir cevap alamayacağımı bildiğimden ilk onun konuşmasını bekledim. 

" Ezgi Hanım, merhaba." Dediğinde kaşlarımı çattım. İyice korkmaya başlamıştım. İki gündür, tanımadığım tehlikeli insanlarla muhatap oluyordum ve çoğu beni tanıyordu. İlginçti. 

" Kimsin sen, ismimi nereden biliyorsun" diye sordum nefes nefese.

" Size kim olduğumu şimdilik söyleyemem. Ama emin olun ileride bir daha karşılaşacağız ve ben size o zaman kim olduğumu gayet güzel bir şekilde anlatacağım"   dedi. Ürkütücü görüntüsüne rağmen, diksiyonu ve ses tonu oldukça güzeldi.

" Benden ne istiyorsun?"  Çatık kaşlarımın altından öfkeyle ona bakarken kurduğum cümleye alaylı bir gülümseme yolladı.

" İsteklerimi anlatacak vaktimiz yok. Hemen konuya gireyim." konuşurken bana doğru adımlıyordu. Cümlesi bittiğinde tam önümde durdu ve birden saçlarıma parmaklarını geçirip başımı geriye doğru eğdiğinde, kulağıma doğru fısıldayarak konuştu.

" Hakan'ı bıçakladığını söyleyeceksin. Cem'in adını kimseye vermeyeceksin." dedi.  Nefesini kulaklarıma üflerken, söyledikleri gözlerimin irileşmesine neden oldu. Hakan'ı gerçekten Cem bıçaklamıştı. Dün gece benim olduğum kafedeydi ve benim için değil Hakan için gelmişti. Belki de beni de orada görmüştü. Dün gece o kafeye gitmeseydim. Bütün bunlarla da muhatap olmayacak, Cem'den kaçmaya devam edecektim. 

Ben adamın dediklerini düşünürken, cevap vermediğimde parmaklarına doladığı saçlarımı tüm gücüyle çekti ve beni ana döndürdü. Canımın acısıyla çığlık atarken, gözyaşlarım yanaklarımdan süzülmeye başlamışlardı bile. 

Ve ben Ali'den kaçıp kurtulacağımı sanırken, yağmurdan kaçıp, doluya tutulmuştum. 

Bölüm sonu...

Continue Reading

You'll Also Like

1M 57.3K 24
"Benim adım yok Narin, gölgem yok, ayak izim yok." dedi umutsuzca. "Olsun!" dedim omuz silkerek. Onun aksine umarsız çıkıyordu sesim. "Adını dilim...
2.1M 87.9K 41
05*: Abinin ziyaretine çok güzel giyinip gelmişsin. 05*: Benim ziyaretime de bu şekilde gelsene. | Kitabımın kurgusu tamamen bana aittir. Herhangi bi...
120K 6.4K 18
"ya siz kafayı mı yediniz çocuk daha o çocuk iki gün önce papucu yırtıldı diye ağlayan kızı gelmiş bana koynuna al diyorsunuz o yetmezmiş gibi bid...
5.2M 244K 52
"Ulan bari Polat de." dedi. Sesi yalvarır gibi çıkmış gözleri beklentiyle doluydu. "Mirza demiyorsan deme ama en azından Polat de." "Sen yengeye Eli...