PÜRSEVDA

By kutahyaninpinariiiii

624K 41K 15.1K

Pürsevda: Sevda dolu 🥂 🌻 "Hiç yemedin sen." "Yemiştim." Allah aşkına kızı iki saattir kesmese bu dediğine i... More

TANITIM
2]İLK
3]AHLAK
4]KIRIK
5]DERE
6]KORKUT
7]İHANET
8]KESİK
9|ARKADAŞIZ
10|VAZGEÇİŞ
11|BARIŞ
12|GERÇEKLER
13|ÖFKE
14|KABULLENEMEMEK
15]AŞK
16] ON BEŞİNDE
17|DÜĞÜN
18|Nasıl Yapacağım?
19|UTANÇ
20|YARA
21| HASTANE
22|BAŞBAŞA
23|ÖZLEM
24|GİZLİ
25|ESKİ
26|SORUN
27|CESARET
28|BAĞLANMA
29|ŞEHVET

1]RÜYA

38.8K 1.6K 557
By kutahyaninpinariiiii

Merhaba. Nasılsınız?

Bismillah deyip başlıyorum.

Oy ve satır aralarında yorumlarınızı eksik etmeyin 💖

Keyifli okumalar.

🌻

Sabah ezanının sesi tüm köyde yankılanırken uykusundan uyanan kız yavaşça gözlerini araladı. Güneşin doğmasına daha vardı ama alışkanlıktan mıdır nedir bilinmez, her gün ezanın sesi duyulur duyulmaz uykusundan ayılırdı. Yine aynısı olmuştu ama bu seferki farklıydı. İçindeki sıkıntı günlerdir geçmiyor, her an bir şey olacakmış korkusuyla yaşıyordu. Yavaşça yatağından doğruldu. Küçük kardeşi de hemen yanı başında uyuduğundan oldukça sessiz olmaya çalışıyordu. Üstündeki yorganı biraz daha kaydırıp ayaklarını yorganın altından çıkardı. Kaldıkları oda çok geniş değildi. Bir karyola, bir de kıyafetlerini koyabildikleri dolaptan başka tüm odada hiçbir şey yoktu.

Çıplak ayaklarını yere bastırırken ince kilimin üzerine basmasına rağmen soğuğu hissetti. Ayaz çökmüştü. Hemen karşısındaki pencerede perdenin açık kaldığı yerden içeriye, gökyüzünün maviliği yayılıyordu. Bir saate kalmaz hava aydınlanmaya başlardı. Derin bir nefesle ciğerlerini doldururken iki elini de yatağa bastırıp ayağa kalktı. Karyolanın gıcırtısı yüzünün buruşmasına sebep olmuştu.

Ayaklarının altında hissettiği soğuğu bile umursamadan pencereye doğru yürüdü. Köydeki neredeyse tüm evlerde pencereler biraz alçakta kalırdı. Perdenin açık bıraktığı kısımdan gözlerini dışarı doğru kaydırdı. Biraz ilerisindeki büyük ağacın altına kıvrılan köpeği çok net bir şekilde görebiliyordu. Kirlenmiş beyaz tüyleri kaşlarının çatılmasına sebep oldu. Daha iki gün önce bu köpeği bahçede hortumla yıkamış, annesinden bir sürü azar işitmişti. Oysa şimdi gördüğü görüntü pek de iç açıcı değildi.

Hemen de kirlenmişti. Birazcık daha temiz dursa olmaz mıydı? İlla çöplerin içine girip çıkması mı gerekiyordu?

Ofladı. Kahverengi saçlarını geriye doğru iterken kalbinde hissettiği acıyla elini duvara zor dayayabildi. Neydi bu anlamıyordu.

“En iyisi” dedi kendi kendine. “bir Korkut’un yanına varıp geleyim.” deyip kapıya yöneldi. Tahta kapıyı açıp odadan çıkarken bir gün bu ismi birinin yanında söylemekten korkuyordu.

Kıkırdadı kendi kendine.

İneğe Korkut ismini vermek pek de akla mantığa yatar bir şey değildi ama hoşuna gidiyordu.

Kız ahıra doğru ilerlerken köyün dışında parmaklıkların ardından biri daha uykusundan uyanmış, iki katlı ranzasının alt tarafında oturur pozisyona geçmişti. Bugün buradaki son günü olmasından dolayı uyuyamadığını düşünüyordu.

Yedi yıllık esaret sonunda bitiyordu.

Buraya girdiğinde daha küçük bir delikanlıyken şimdiyse kocaman bir adam sayılırdı. Yüzündeki çocuksu ifadeden eser kalmamış, bir adamın olgunluğu eklenmişti. Avucuyla sakallı çenesini kaşıyıp bakışlarını etrafta dolaştırdı. Diğer arkadaşlarının tümü uyuyordu. Gri, ince çarşafları hepsinin üzerindeydi.

Yedi senesi geçmişti burada.

Birçok insan görmüş, tanımıştı. Kimisine arkadaş olmuştu kimisine dert ortağı. Uyuyamadığı onlarca gece geçirmişti.

Yine de işlediği suçtan gram pişman değildi. Geçmişe dönüp tekrar o günü yaşasa yine aynı şeyleri yapardı.

Eserini görmek için sabırsızlanıyordu. Yüzüne yerleşen tehlikeli tebessümle beraber gözleri kısılırken bir yandan da kalbi özlemle çarpmaya başladı. Anne ve babasını özlediği gibi köyünü de çok özlemişti. Memleket hasreti yüreğine çöreklenen bir yılan gibiydi. Kıvrıldıkça kalbini sıkıştırıyor, hararetini arttırıyordu.

“Evlat!” diyen sesi duymasıyla hemen sağ tarafında yatan yaşlı adama doğru döndü. Adam yattığı yerden sadece gözlerini açmış kendisine bakıyordu. İçerisi neredeyse tamamen karanlık sayılırdı.

“Söyle Cahit amca.”

“Uyuyamadın mı?” dedi kıh kıh gülerek. “Buraya gelişini daha dün gibi hatırlıyorum.” Genç de güldü bu sefer. Dile kolay yedi seneydi. Annesi her ziyarete geldiğinde hüngür hüngür ağlıyor, yaşıtlarının evlenip çocuğa karıştığını söylüyordu. Bunların hiçbiri genç adamın umurunda değildi ama o yokken çok şey olmuş olmalıydı köyde. Gerçi köyde de muhtemelen kimse onu davullu zurnalı karşılamazdı. Hatta döndüğü için birçok insanın huzursuz olacağından emindi.

Çoğu kişinin ona bakacağı gözleri şimdiden tahmin edebiliyordu.

O gözlerde korku, tedirginlik, nefret… Vardı.

“Küçüktüm o vakitlerde.” dedi sadece. Öyleydi. Toy bir çocuk sayılırdı.

“Gençsin hala oğlum. Yirmi sekiz daha nedir ki?”

“Öyle tabi de… İçim sanki ölü gibi Cahit amca. Sanki burada kalmamın da bir önemi yok, çıkmamın da.” Derin bir nefes çekti içine. Boğuluyor gibiydi.

Yaşlı adam acıyla gözlerini açıp kapattı. Anlayabiliyordu karşısındaki genci. Gözlerinden okunuyordu yorgunluğu. “Öyle deme evlat. Sen dik dur. Her şey yoluna girer. Hem babamın dükkanları var diyordun. Git oralarda kafanı dağıt.” Yattığı yerden bir anda doğrulup yatağın ucuna doğru kaydı. “İstersen” dedi oldukça sessiz bir tınıyla. “sana içeri girmeden önce gittiğim mekanların adreslerini de veririm. Kafanı dağıtırsın.” dedi imalı imalı bakarak. “Pav-“

“Tövbe tövbe.” Dedi genç adam kafasını iki yanına doğru sallayarak. “Amca senin uykun gelmiş, hadi devam et uykuna.”

Yaşlı adam kısıkça gülerek tekrar yatağına uzandı. Çok vaktini almamıştı tekrar uykuya dalması. Hava da artık aydınlanmış sayılırdı. Genç eli kalbinde herkes uyanana kadar oturur pozisyonda sadece karşısına baktı.

Bitmişti.

Üç dört saate kalmaz kuzeniyle babası gelip onu alacaklardı.

-----------------

Genç kız elindeki hortumu bahçenin köşesine fırlatıp yıkadığı köpeğe şöyle bir göz attı. Hayvanın gür tüyleri beyazlamış olsa da kıza olan bakışları hiç de tekin değildi. “Ne var?” dedi kız sırıtarak. Ne güzel tertemiz olmuştu işte. “Hep o bakkalın oradaki köpeğin yanına gidiyorsun. O kirletiyor seni. Uslu dur diyorum, kirlenme diyorum.” derken hortumun ucunu taktığı musluğun yanına ilerlemeye başlamıştı. “Dinlemiyorsun ki beni. Bak ne güzel bembeyaz oldun. Gitme bir daha o köpeğin yanına.” Musluğun başını çevirip suyu kapattı. Genç kızın annesi, kızın sabah açtığım börekleri pişirmek için fırının yanına gitmiş kız da onun yokluğunu fırsat bilmişti. İki gün önce şaldır şuldur yıkadığı köpeği bu sefer pek dikkatli yıkayamamıştı annesi gelir korkusuyla.

Temiz görünmeleri hoşuna gidiyordu kızın. Arada kedileri de yıkamak istiyordu ama her yerini tırmalıyorlardı.

“Kız Rüya!” diye bağıran annesinin sesini duymasıyla anında kalbi hızlanmaya başlamıştı. Elindeki hortum yere düşerken annesine doğru döndü. “Gel de şu tepsilerden birini al!” Kız anında yerinden hareketlenip bahçenin girişinde bekleyen annesinin yanına koşarken, ıslanan elbisesinin eteği dizlerine çarpıyordu.

“Geldim ana.” deyip kadının kolunun altındaki tepsiyi aldı hemencecik. Diğerine de yöneleceği sırada “Kalsın.” dedi sadece ellilerindeki kadın.

Bahçeleri geniş sayılırdı. Bahçenin hemen ortasında tek katlı bir evleri ve evin hemen yanı başında da bir ahır vardı. Babası bahçenin bir kısmını da ikiye bölmüş bir tarafına elma ve erik ağaçları dikerlerken bir tarafına da daha çok annesinin uğraşacağı salatalık, domates falan ekmişlerdi.

“Rüya.” dedi kızın anası. Ses tonundan bir şey diyeceği belliydi. “Şu Fikriye’nin oğlu var ya.” derken kadın oldukça hevesliydi. Kızının güler yüzlü hali, gören herkesi kendine hayran bırakıyordu. Kadın bundan oldukça memnundu çünkü neredeyse her gün gururu okşanıyordu. Köydeki bütün kadınlar kendisine yanaşmaya çalışıyor, çok geçmeden de ağızlarındaki baklayı çıkarıyorlardı.

“Ne olmuş o sidiklinin oğluna?” diye sordu kız. Ardından gelecek şeyi biliyor olsa da annesini kıvrandırmak hoşuna gidiyordu. Kolunda hissettiği acıyla beraber gözleri yaşarırken “Ya ana!” diye sızlandı.

“Kız ayıp, ayıp! Öyle denir mi? Hem anasından sana ne? Sen çocuğa bak. Maşallah, pek güçlü kuvvetli.”

“Ne güçlü kuvvetlisi ana?” derken kapıyı açıp içeri doğru ilerlediler. Genç kızın yüzü buruşmuştu. Her seferinde bu isteme işlerinden kurtarıyordu ama bir gün paçayı birine fena yakalattıracaktı. “Ayı o ayı! Görmedin mi ya? Ezer o beni.”

Geleceği tahmin etse asla bu cümleleri kullanmazdı çünkü başka bir ayının altında kalacaktı. Büyük konuşmamak lazımdı.

“Kız sen ananın yanında ne biçim konuşuyorsun öyle.” deyip kızın koluna bir cimcik daha attı. “Şu düğün geçsin gelecekler istemeye. Hiç sızlanma! Kaç yaşına geldin? Biz hep sana mı bakacağız?” ikisi de mutfaktan içeri geçerken kızın suratı çoktan düşmüştü. Taş tezgahın üzerine sinirle tepsiyi bırakırken tek kelime etmedi. Biliyordu, ne dese fayda etmezdi. Allah’tan babası daha kimseye razı gelmemişti ama o günün de çok uzakta olmadığını biliyordu.

O daha evlenmek istemiyordu ki. Daha yapmak istediği hiçbir şeyi yapamamıştı. Merakını hafifletememişti.

Sinirle mutfaktan çıktı. Belki de gelenlerden birini kabul etmesi gerekiyordu artık. Hiç beğenmediği birine gitmektense şöyle zayıf, kibar birini kabullenebilirdi. Gerçi bu köyde kibar birini bulacağını pek sanmıyordu ama pısırık biri de olabilirdi. Hem kafası rahat olurdu. Sürekli ona karışacak bir insanı istemezdi. Hem duyduklarına göre evlenen çoğu arkadaşı da kocalarından dayak yiyordu.

Kalbi korkuyla çarpmaya başladı. Kendisi zaten zayıf bir kızdı. Anne ve babasında birkaç kez tokat yese de öyle çok büyük bir dayağa maruz kalmamıştı. Muhtemelen kocasıyla arasında böyle bir sorun olsa ailesi “Kocandır o senin.” deyip her şeyi kabullenmesini isterdi.

Gözünden akan bir damla yaşla odasının kapısını açıp içeri geçti. Bir anda böyle düşününce korkmaya başlamıştı. Evlenmek istemiyordu. Şiddete maruz kalmayı ise hiç istemiyordu. Hem sadece bu iş dayakla da kalmazdı ki.

“Allah’ım.” Deyip daha çok ağlamaya başladı. Hiç bu kadar derince düşünmemişti. Yarım saat önce gülerek köpeği yıkayan kız gitmiş yerine sanki yirmi yıl yaşlanmış bir kadın gelmişti. Korkuyordu. Kollarıyla kendini sarmaya çalıştı. Bir eliyle gözünden akan yaşı silmeye çalışarak “İyi biri vardır mutlaka.” dedi kendi kendine. “Annemler karar vermeden en iyisi ben bir gözleyeyim.”

Köy böyleydi. Çoğu kadın bunları yaşıyordu. Evlenip çocuk sahibi oluyorlar sabahtan akşama kadar kahvede oturan kocalarına hürmet ediyorlardı. Elbette istisnalar vardı fakat çoğunluk böyleydi.

Açık camdan içeri doğru esen rüzgarla beraber ismini seslenen kızın sesini duydu.

“Rüya!” Pencerenin önüne gelen kız açık camdan içeri, odaya doğru baktı. Başındaki örtüsü biraz arkasına kaymış kumral saçlarının önünü açıkta bırakmıştı. Basma elbisesinin üstündeki düğmenin bir tanesi açık kalmıştı. “Sana sesleniyorum ya kız. Haber etsene.” deyip pencereden çekildi. Genç kız arkadaşının birazdan odasına geleceğini bildiğinden, yerinden kalkmasa da oturduğu karyolanın altına doğru eğilip dün gece koyduğu örgüyü çıkardı.

Pembe bir çocuk beresi örüyordu.

Tahta kapısı gürültüyle açılıp kapanınca anında bakışları içeri gelen kıza döndü. “Rüya! Allah cezanı vermesin senin.” dedi gelen kız hararetle. Aceleyle gelmiş olduğu yüzünün kızarmasından belliydi.

“Ne oldu?” diye sordu sadece. Hala az önce düşündüklerinin etkisindeydi. Gözlerinin beyazında ağlamanın etkisi olarak hafif kızıllıklar oluşmuştu. Pencereden gelen rüzgar iyice şiddetlenmişti. Perde bir oraya bir buraya uçuşuyordu. “Otursana Feride. Ne bakıyorsun öyle ayının armuda baktığı gibi.”

Feride kızın sanki bunu demesini bekliyormuş gibi hızla karyolanın üzerine oturduğundan yine bir gıcırdama sesi yayıldı. İki kız bunu umursamadı bile çünkü alışkındılar. “Kimi gördüm tahmin et.” diye sordu heyecanla. Yeşil gözleri iri iri açılmıştı.

Feride’nin oyuncu hali Rüya’nın hoşuna giderken, aklı biraz olsun evlilik meselesinden uzaklaşmıştı. “Abimi mi?” diye sordu merakla. Bir erkek kardeşi iki tane de abisi vardı ve iki numara olan Ahmet’e, Feride deli divane oluyordu.

Feride gözlerindeki heyecanı kaybederken hüzünle bakmaya başladı. “Keşke!” dedi uzatarak. “Beni görünce kaçtığını düşünüyorum artık.”

Rüya ördüğü bereyi kucağına bırakırken “Abim öyle bir şey yapmaz. Sen de biliyorsun, madende çalışmak kolay değil. Yorgun oluyor.” dedi teselli edercesine. Sadece teselli etmek için söylememişti bunları. Dedikleri doğruydu. Şehre yakın bir yerde yeni açılan bir maden ocağında çalışıyordu üç aydır.

“Doğru diyorsun. Neyse.” dedi elini havaya doğru gelişigüzel sallayarak. “Ahmet değil. Başkasını gördüm. Hadi tahmin etsene.”

“Sidikli Fikriye’nin oğlunu mu gördün?” dedi bu sefer. Aklından bir türlü çıkartamıyordu bu ayıyı.  Feride duyduklarıyla beraber  gülmeye başladı. “Nereden çıktı bu?” diye sorarken bile başını geriye doğru atmış gülüyordu.

“Of boş ver. Söyle hadi kimi gördüysen. Pek keyfim yok bugün.” Deyip kucağına bıraktığı şişleri tekrar eline aldı.

“Dönmüş.” dedi gözlerini kocaman açarak. “Gerçi dönmüş demek pek doğru gelmiyor kulağa. Çıkmış.” Gözlerinde hafif bir korku da yok değildi kızın. “Kuzeni falan da buradalar. Gözlerimle gördüm. Vallahi herkes yalakalık…”

Rüya Feride’nin söylediği hiçbir şeyi anlamadığından kaşlarını çatmış ve kızın konuşmasını bölerek “Kim çıkmış? Nereden çıkmış?” diye sordu art arda. Neyden bahsettiğini anlamamıştı.

“Korkut çıkmış işte.”

“Ne?” diye olduğu yerden fırladı kız. Duyduğu isimle Feride’nin önceki söyledikleri bile aklından çıkmıştı. Pencereye doğru koşarken “İyi de ben sabah onu sıkı sıkı bağlamıştım ama…” deyip ahıra doğru çevirdi başını. “Kızım madem gördün getirseydin ya bizim eve.” Odadan çıkmak için kapıya doğru yöneleceği sırada gözleri Feride’ye takıldı. “Ne bakıyorsun öküz gibi. Gelmişsin bir de beni burada lafa tutuyorsun. Nerede gördün?”

Feride sonunda kendini tutamayıp kahkahalarla gülmeye başlarken yatakta geriye doğru devrilmiş örtüsü başından sıyrılmıştı. Rüya çatık kaşlarla kıza bakarken ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. “Ne gülüyorsun be?”

Ferde konuşmak istiyor ama hala gülmekten konuşamıyordu. Gözlerinden yaşlar gelene kadar güldü. Sonunda biraz olsun sakinleşebildiğinde bile hala kıkırdıyordu. “Sen o ineğe hala Korkut mu diyorsun?” dedi sırıtarak. “Ondan bahsetmiyorum.”

Rüya anladığı gerçekle beraber yanaklarına vuran kızıllığı çok net bir şekilde hissetti. Utanmıştı. Normalde dikkat edip insan içinde söylemediği bir şeydi bu. Küçükken birkaç defa Feride’nin yanında söylemiş olsa da daha sonra kızın dalga geçmelerinden dolayı ona da söylemeyi bırakmıştı. “Eee kim dönmüş o zaman?”

“Korkut işte. Hani şu biz küçükken hapse giren çocuk.” Rüya duyduğu şeyle beraber başından aşağı bir kova buzlu su dökülmüş gibi hissetti. Ne demekti bu? Nasıl çıkmıştı? Eli kolu uyuşmaya başlayınca güçlükle birkaç adım atıp yatağının yanına yürüdü. Oturmazsa eğer her an düşüp bayılabilirdi.

“Nasıl?” diye sorabildi zorlukla. Kulakları uğulduyordu.

Feride hiçbir şeyin farkına varmadan yine hevesle konuşmaya başladı. “Zaten köyde dolaşıyordu bu dedikodu ama millet pek de önemsememişti. Çıkmış işte. Kızım adamı bir görsen.” Dedi hülyalı hülyalı. “Kara kaş, kara göz. Pek yakışıklı, maşallah ama işte her güzelin bir kusuru oluyor. Köy meydanında herkes adama korkuyla bakıyordu. Ee haklılar da tabi. Evlerden ırak olsun öylesi.” dedi yüzünü buruşturarak.

Rüya kalbinde yeşeren merak ve korkuyla ne yapacağını bilemiyordu. Asla görmemesi gereken kişiydi o.

Eğer kendisini tanırsa…

Hem Korkut’tan hem de herifin ailesinden uzak durmalıydı. Yüzü acıyla kasılırken genç kız ağlamamak için kendini sıktı. İçinde adamı görmek isteyen tarafını, bastırması gerekiyordu. Hem neden köye gelmişti ki? Ne güzel kasabada dükkanları vardı. Onların başında dursa olmaz mıydı?

“Kasabadan kuzeni getirmiş. O da pek yakışıklı maşallah. Köyden bir kızın başını yakmasalar bari.” dedi bir elini diğer elinin içine vurarak. “Diğerleri hiç olmazsa sadece dövüyorlar. Bunlar öldürür!” dedi dehşetle.

Hayır demek istedi Rüya. Bütün söylediklerini reddetmek istedi ama bunu yapamazdı.

Her şey açığa çıkarsa nasıl yaşardı?

🌻

İlk bölümle karşınızdayım yavrularım. Her zamanki gibi ilkler biraz kısa olacak, ileriki bölümler biraz daha uzun olur.

OY VE SATUR ARASI YORUMLARI UNUTMAYALIM DNWKDKD

Neyse. Nasıl buldunuz bölümü?

Karakterler hakkındaki düşüncelerinizi alayım?

Korkut neden hapiste yatmış olabilir?

Bu arada karakterlerle alakalı sorularınızı sorabilirsiniz. (yaş,…)

KENDİNİZE İYİ BAKIN💖

 
 
 

Continue Reading

You'll Also Like

7.3K 761 13
Zengin ailenin serseri çocuğu Han Jisung, ve onun koruması Lee Minho☆ İlerledikçe konunun korumalıktan çıktığını fark ediceksizindir:( Konu benim fik...
4.3M 317K 105
Kendi halimde Wattpad'de hikayemi yazıyordum. Ta ki fotoğraflarını kullandığım Amerikalı aktör, 'Ne hakla fotoğraflarımı izinsiz kullanıyorsun??' diy...
15.8K 451 20
Abisi tarafından emanet edildiği adamın karanlık yüzüyle tanışmaya başlayan Işık kurtuluş ve onu kendi cehennemine çeken suç örgütü lideri Han Barlas...
36.9K 1.5K 45
Öz annesine yazdığını düşünürken, babasının timindeki askere yazan Eda'nın Erdemle anonim olarak başlayan hikayesi. İlk kurgum. Eğlence amaçlıdır.