21.Gece

By -Tanyeli-

3.3K 1.8K 575

Bu gece,Tanrı kalemi bana uzattı. Bu gece,Tanrı gözyaşlarını kağıda dökmek için kelimelerini hediye etti. Mas... More

Terapi
Sesler
Yabancı
Geçmişin Anısı
Lav
Kan İzi
Mum
Kül Mezarlığı
Anksiyete
Keskin Sızılar

Oyun

234 175 20
By -Tanyeli-

Bölüm şarkısı: Blueneck-Lilitu

Karşımda oturan adamın gözlerine kan oturmuştu.
Gözleri,kan damlayan mürekkebin lekeleriyle bezenmiş gibiydi.

İçimde bir his onu tanıdığımı fısıldadı,onu daha önce gördüğümü hissettim.

Koyu renk gözleri ilgiyle bedenimi inceliyordu.
Onun da beni tanıdığını düşündüm.

Onu gördükten sonra konuşmak istediğini ve bir kahve ısmarlamak istediğini belirtmişti. İçimde bir yerde onu tanıdığımı söyleyen yanım bu isteğini kabul etti.
Hastanenin kafeteryasındaki kirli gri masada oturuyorduk.

Geleli neredeyse 10 dakika olmuştu ve 10 dakika içinde ne o ne de ben konuşmuştum.

Gözleri bu sefer gözlerime tırmandığında dudaklarını konuşmak için araladı.

"Seni bir yerden tanıyorum."

Ona anlam veremeyen bakışlarla bakmaya devam ederken benim de onu tanıdığımı biliyordum.
Garip bir şekilde onu daha önce görmüş gibiydim.

"Aynı şeyi düşünüyordum. Seni daha önce gördüğümü düşünüyorum."

Üstündeki siyah paltosunu çıkarıp sandalyenin arkasına asmıştı. Üzerinde sadece siyah boğazlı bir kazak vardı ve kazağın kollarını yukarı doğru sıvamıştı.
Bileğinin iç kısmındaki dikiş izleri belli oluyordu. Bileği daha önce dikilmiş gibiydi.

Bileğini incelediğimi fark edince kazağının kolunu tekrar indirdi ve bileğindeki dikiş izini gizledi.

"Adın ne?"

Bu soru karşımdaki adamdan gelmişti.

Bunu onu söylemek zorunda değildim ama bu düşünce bir an bana ilkokul 1.sınıf davranışı olduğunu hatırlatınca bundan vazgeçtim.

"Mina."

İlgiyle bana bakan gözleri bu sefer önündeki karton bardaktaki kahveye çevrildi.
Karton bardağı eline alıp kahvesinden yudumladı.

"Soyadın yok mu?"

Kahve bardağını tekrar masaya bırakıp bakışlarını yüzüme odakladı.

Gözlerimi karşımda beni sorgulayan adama çevirdiğimde ona karşı içimdeki tanıdıklık hissi beni onunla konuşmaya itiyordu.

"Soyadım yok. Adım Mina."

Sivri çenesi ve düzgün burnuyla Tanrı'nın bir sanat eseri gibiydi.
Her kusuru ince ince işlenmiş gibiydi.

Oldukça dikkat çekici gözüküyordu ama onu sadece tipinden hatırlamadığımı biliyordum.
Daha doğrusu bilmiyordum,hislerim bildiğimi söylüyordu.

"Demek adın Mina."

Bir şeyi düşünüyor gibiydi. Bakışları kısılmıştı ve önünde duran kahve bardağını inceliyordu.

Etrafımızdaki boş masalara bakıp Açelya ve Egemen'i aradım.
Burada değillerdi.
Onlara buraya geleceğimi söylemiştim ve onlar buraya gelmemişti.
Ya da gelip gitmişlerdi.

"Arkadaşlarını mı arıyorsun?"

Sorusuyla bakışlarımı masalardan çekip ona döndüm. Hiç kimse yoktu ve tanımadığım bir adamla normal konuşmak bana yabancıydı.

"Tanıdığım birkaç kişi vardı,onlara baktım."

"Arkadaşlarına yani ?"

Yüzünde tek bir mimik oynamazken sorgulayan gözlerle bana bakıyordu.

"Tanıdığım birilerine."

Onlar benim arkadaşım değildi.
Arkadaşlığın daha kutsal bir duygu olduğunu biliyordum.
En azından kitaplarda böyle bahsediyordu.

Kafasını olumsuz anlamda sallayıp derin bir nefes aldı.

"Nerede yaşıyorsun? Burada yaşamadığın kesin. Burada yaşıyor olsan seni görürdüm."

Sorusuyla elimdeki karton bardağın varlığı yere düştü.

Yerde yol çizen sıcak kahvenin dumanı havaya karıştı.
Ayağa kalkıp karşımda beni izleyen bedene döndüm.

Sorgulayıcı bakışlarla bana bakıyordu.

"Ne oluyor?"

Elimi başımın üstüne koyup diğer elimle masadan destek aldım.
Gözümün önünde bir görüntü duruyordu.

"Seni tanıyorum."

Çattığı kaşlarıyla o da ayağa kalktı.

Boyunun uzunluğu şimdi daha belirgindi. Yanında küçücük bedenim daha da küçülüyordu.

"Nasıl tanıyorsun ? Beni daha önce nerede gördün?"

Başımdaki keskin ağrı dişlerimi sıkmama neden olurken masanın üzerindeki elim titriyordu.
Bunu fark edince elini koluma koydu. Elinin varlığı bir an için bedenimi geri çekmeme neden oldu.

"Bana dokunma."

Geri çekilirken ne olduğuna anlam veremeyen bakışlarla beni izliyordu.

"Ne saçmaladığını bilmiyorum. Ve sabırlı bir adam değilim."

Geri geri adımlarken arkamdaki duvarın varlığı daha fazla adımlamama izin vermedi.
Sırtım duvarla buluşunca ona kafamı sallayarak karşılık verdim.

"Seni hatırladığıma adımın Mina olduğu kadar eminim."

"Doğu, hadi kapıda seni bekliyoruz."

Kafeteryanın girişindeki uzun boylu esmer tenli kıza baktım. Karşımdaki adama sesleniyordu.

Doğu.

"İnşaat binasının en üst katında duruyordum. Duyduğum sesin buradan geldiğine emindim.

Fısıltılar kulağımı delip geçerken kendimi gizlemek adına inşaatın taş kolonuna yaslanıp bedenimi sakladım.
Kafamı gizlemeye özen göstererek sesin geldiği yöne dikkat kesildim.

"Doğu,kızı bırak başımız belaya girecek."

Doğu.

Bu adam kimdi?
Ve başları neden belaya girecekti ?
Ve dahası benim burada ne işim vardı?

Olmamam gereken bir yerde sırf kendi merakım yüzünden duruyordum.
Merak duygusu insana her şeyi yaptırırdı.
Merakımın sonunda ne olacağını tahmin edebiliyordum.
Ama ölümün beni korkutacak kadar güçlü bir duygu olmadığını da biliyordum.

Kulağımı taş duvarın kolonuna yaslayıp dinlemeye devam ettim.

"Tolga,siktir git."

Doğu ve Tolga.

Geçmiş önümde durup bana el sallarken olduğum yerden ne bir adım öteye gidebiliyordum,ne de bir adım geri adım atabiliyordum.

"Sen iyi misin?"

Karşımda yüzüme doğru elini sallayıp beni kendime getirmeye çalışan bedene baktım.

Doğu.

Bu o adamdı.
Geçen gece sesleri duyup gittiğim inşaat binasında bir adamla konuşan adamdı.

"Sen..."

Bakışları bir şey bilmiyormuş gibi ilgisiz dururken oyun oynuyordu.

Zihnimle oyun oynadığını zannediyordu.

"Seni hatırlıyorum. Sen o adamsın,o gece inşaat binasında birini tutuyordun. Hatta Tolga diye bir adamla konuşuyordun. Evet hatırlıyorum,sen o adamsın."

Söylediklerim onun yüzünde bir şok etkisi yaratmadı.
Bakışları hâlâ aynıydı.
Hâlâ hissiz ve yorgun bakıyordu.

Sadece zafer kazanmış gibi alayla dudaklarının kenarına bir tebessüm yerleşti.

"Şimdi bende hatırladım. Evet o gece tanışma fırsatımız olmadı."

Bir an ne dediğini anlam veremedim. Elimi kaldırıp ne saçmaladığını sordum.

"Ne diyorsun sen ? O gece sen bana silah doğrulttun."

Yüzündeki ifade değişmezken, yaptığı çok normal bir şeymiş gibi omuz silkti.

"O gece karşıma çıkan sendin. Ve hatırladığım kadarıyla kafanın içindeki sesleri öldürmemi isteyen de sendin."

Kalbi çürük biri için yanlış yeri hedefliyorsun. Önce kafamın içindeki sesleri öldür.

Geçmişin yanıp kül olan cümlesi hafızamda tekrar ederken o geceyi düşündüm.

O gece uyandığımda evimdeydim.
Eve nasıl gittiğimi hatırlamıyordum.
Belki de bu karşımda duran Doğu denen adamın bir oyunuydu.

"Ben o gece evimde uyandım."

Ona sorgulayan bakışlar atarken bir gözünü kısıp eliyle 'ee' der gibi bir hareket yaptı.
Umursamazdı.

"Gitmene izin verdim ve gittin. Evinde uyanıp uyanmamak senin sorunun benim değil."

Söylediğinin doğru olmadığını biliyordum. O gece eve gitseydim bunu hatırlardım. Eve gittiğime dair tek bir şey hatırlamıyordum.

Sandalyenin arkasındaki siyah paltoyu alıp koluna attı.
Kafeteryanın girişinde duran esmer tenli kıza bakıyordu.

"Elçin sen git,ben geliyorum."

Elçin dediği kız umursamaz bir tavır sergileyip göz devirdi.

"Sıkıldım sizin bu işlerinizden,şu kadar kızı da dahil etmeyin oyununuza."

Doğu denen adam kıza eliyle gitmesini işaret etti.

Kız buna da göz devirirken bakışlarımı siyah uzun saçlı kıza çevirdim. Güzel bir yüzü vardı.
Gözleri de yeşil tonlarındaydı.

"Şu kadar kız derken?"

Kız içtenlikle gülümseyip bakışlarını bedenimde gezdirdi.
Gülüşü gerçekti.
En azından içten olduğu belliydi.

"Küçük duruyorsun o yüzden öyle dedim. Doğu'nun yanında böyle birini görmek istemeyiz. Zarar görmeni istemem yani"

"Ben Doğu dediğin adamın yanında değilim zaten."

Masanın yanında ayakta duran adamın bakışları yüzümde gezinirken bir iki adım öne gelip karşısına geçtim.

"Ben onun karşısında durmayı tercih ediyorum."

Bakışlarım koyu kahverengi gözlerinde gezinirken içimde iz süren duygu, hissizlikti.

"O gece olduğu gibi."

Bakışları yüzümde turlamaya devam ederken ellerini birbirine yaklaştırdı.

Elleri birbirine çarparken alkışlamaya başladı.
Ne yapmaya çalıştığını anlamıyordum.

"Sende bir cesaret var. Ama aptal cesareti mi deli cesareti mi karar veremedim."

Bu sefer bende onun gibi yapıp ellerimi birbirine çırptım.
Alkışlama sırası bendeydi.

Tanrı,sıra senin bunu kullan diyordu.
Zevkle kullanabilirdim.

"Sende bir cesaret var. Burada olduğuna göre de deli cesareti olmalı."

Bunu duyunca bakışları sertleşti.
Avına saldırmaya hazır bir canavar gibi duruyordu.

En azından gözleri dediğim şeyden sonra hoşlanmadığını belli ediyordu.

"Elçin sen çık,ben geliyorum."

Kıza verdiği emirle kız daha fazla burada durmadan uzaklaştı.
En azından birimiz akıllıca davranıp gidebiliyorduk.

Dudaklarını birbirine bastırıp tekrar serbest bıraktı.
Ne yapacağını düşünüyor gibiydi.

Elini uzatmasıyla bakışlarım damarlı eline tırmandı.
Damarları çok belirgindi.
Yeşilin ev sahipliği yaptığı damarları atmak için can çekişiyordu.

Eline anlam veremeyen bakışlarla baktığımda sıkılmış gibi bir nefes alıp tekrar dudaklarını araladı.

"Geçen gün tanışmadık. Doğu Adalı."

Elimi büyük elinin içine yerleştirip yavaşça sıktım.

"Mina."

Ellerimiz ayrılırken paltosunu omzuna doğru atıp paltosunun kolunu giymeye başladı.

"Hay amına koyayım ya, bir saattir nerdesin birader ?"

Sesin geldiği yöne bakan bakışlarını takip edip bende o yöne döndüm.

Parmağımı gelen kişiye doğru uzatıp anlam veremeyen bakışlarla gelen kişiye baktım.

Karşımda duran iri cüsseli adam da bana anlam veremeyen bakışlarla bakıp parmağını uzattı.

Bakışları burada ne aradığımı sorar gibiydi.
Tıpkı benim bakışlarım gibi.

"Senin ne işin var burada?"

Tanrı,gerçekten benimle bir kumar oynuyordu.
Ve şans yine ondan yanaydı.

"Siz tanışıyor musunuz?"

Doğu'nun ortama buz gibi düşen sorusuyla üşüdüğümü hissettim.

"Asıl siz tanışıyor musunuz?"

Sesime yansıyan karmaşıklıkla bir cevap bekledim.
Her şey karışıktı.
Bu sefer her şey zihnimden daha karışıktı.

Karşımda duran adam geçen evime gelen deri ceketli adamdı. Anahtarımı verip giden adam.

"Üst katına taşındım ben bu kızın. Geçen akşam görmüştüm."
Karşısındaki kişiye açıklama yapıyordu.
Doğu denen adama.

Geçen akşam evime zorla girip görmüştü.
Tesadüf olması imkansızdı.

Doğu paltosunu giyip kafeterya girişinde bana bakan adamın yanına geçti.

Burada ne döndüğüne anlam veremiyordum.

"Bir soru sordum ama ?"

Tekrar edilmekten nefret ediyordum.

Doğu boynunu omzuna doğru yatırıp gözlerini kapattı.

"Kubilay,kardeşim."

Doğu'nun verdiği cevapla gözlerimi sonuna kadar açtım.
Kardeşi mi ?

Şaşkın değildim.
Ya da beklediğim gibi ilginç de değildi.
Sadece karmaşıktım.

Ve karmaşık duygular bir olup beni bir sarmaşık gibi sarmıştı.

Boynuma dolanan sarmaşığın beni boğmasına izin vermeyecektim.

Tanrım, eğer varsan bu seferlik düşüncelerin beni boğmasına izin verme.
Ben onları bulup yok edene denk.

Continue Reading

You'll Also Like

304K 23.1K 41
0536****: "Merdüm-i dîdeme bilmem ne füsûn etti felek Giryemi kildi hûn eksimi füzûn etti felek Şîrler pençe-i kahrımdan olurken lerzân Beni bir gözl...
1.4M 83.6K 53
Ulaş: Ev alma, komşu al demişler. Işık: Öyle mi demişler. Ulaş: Öyle demişler. Alacağım seni kendime. Mecburuz.
818K 30.6K 45
DİKKAT: ÖĞRETMEN ÖĞRENCİ KURGUSUDUR +18 VARDIR RAHATSIZ OLACAK OKUMASIN. Defne çocuk ruhlu biridir. Bir akşam canının sıkıntısı ile anonim bir uygul...
96.8K 9.1K 35
Bebekliğinden beri kendi elleriyle büyüttüğü çocuğun yaramazlıkları ile uğraşan bir adam.