Kafamı beyaz gözlerden çevirip önüme döndüm. Adımı nereden öğrendiğini bilmesemde , beni destekleyen biri olması hoşuma gitmişti . Buradaki çoğu kişi gerçeği bilmesine rağmen prenseslerden korktukları için , sessiz kalmayı tercih etmişti . İlk hamleyi yapması için Armona'yı bekledim . Ben zaten kaybetmek zorundaydım , bu yüzden çok kasmamaya özen gösteriyorum . Armona ve ben birbirimizin etrafında dönüp duruyorduk ve belliki bu uzun sürecekti . Sonra Armona '' Asillik önceki hamleyi vermeyi gerektirir . '' dedi . İlk vuruşu benim yapmamı istiyordu , canıma minnet . Madem kaybedeceğim bari hasar vereyim değil mi ? Gözlerimi hafif kıstım , bu bana sinsi bir hava veriyordu .
Onun üzerine doğru bir alev topu gönderdim . Köşeye çekilip kurtuldu ve çevreden tezauratlar yine yükseldi . Bunlar sinirime dokunuyordu . Keşke yandaş toplamak zorunda olmasaydım . Armona bana bir lav dalgası yolluyordu . Ve oldukça büyüktü . Dalgadan kaçmak için sağa doğru koşmaya başladım ama dalgada benimle yön değiştirdi . Dalgayı durdurmam imkansızdı sanırım Armona bu işi direkt olarak bitirmek istiyordu . Keza bende öyle . Öylece durup dalganın üzerime gelmesini bekledim . Tam tenime çarpacağı anda lav havada asılı kaldı ama bunu ben yapmamıştım .
'' Kurallar değişti !'' diye bir ses yükseldi , Adamın biri kafamızın üstünde uçuyordu . Havadan olduğunu düşündüğüm birkaç kişi ile beraber . Kim olduğunu anlayamamıştım . Ama Armona şaşırmış ve sinirli görünüyordu . Adam ve yanındaki 2 kişi yavaşça yere indi . İkilinin üzerinde zırh vardı ve gözleri griydi . Üzerlerindeki zırhta bir çeşit sembol vardı . Gözlerimi onlardan çekip hala sessiz duran adama baktım . Gözleri kırmızıydı . Siyah saçları omzuna uzanıyordu . Şekilli bir yüzü vardı . Üstünde yeri süpüren bir pelerin ve altından bir zırh vardı . Ve siyah saçlarının üstüne özenle yerleştirilmiş altın renginde bir taç .
Bu oydu , karşımdaki kişi Perodan'dan başkası değildi . Herkes birden diz çöktü ve ''Kralım'' diye selam verdiler . Bense hala ayakta duruyordum . Perodan buna aldırış etmedi . Muhtemelen kızına dönüp beni görmediği için . ''Artık , Selestiya Armona'yı yenerse akademiye alınacak.'' dedi son derece ciddi ve sakın bir tonda . Belliki dalgayı durduranda oydu . Ama bunu neden yapmıştı ki ? ''Ama baba ,'' dedi Armona . Kral onu tek hamleyle susturdu . ''Bana karşı çıkmayacaktın kızım . '' dedi ve eğilip Armona'nın kulağına bir şey fısıldadı . Yakınlarında olduğum için bunu bende duymuştum . ''Bana meydan okumayacaktın.'' dedi sertçe . Şimdi belli olmuştu sebep . Armona ''Pekala .'' dedi . Kralın burdaki varlığı beni dahada sinirlendiriyordu . Ve onun burada olmasına katlanmak çok zordu . Gözlerimden çıkmak için uğraşan alevleri zor zaptetmiştim .
''Ben burada sizi izliyor olacağım .'' dedi ve baş köşeye kuruldu . Sahte kral Perodan . Armonaya baktığımda benim kadar sinirli olduğunu gördüm . Kaybederse itibarı yok olurdu . Bunun olmasına izin vereceğini hiç sanmıyordum .
Armona öfkeyle bağırarak üstüme alev topları gönderiyordu . Hemde bir sürü . Onlardan kaçmak için çok kıvrak hareket ediyordum . Ama duracak gibi değildi . Bende karşı saldırıya geçtim . Armona'nın çevresinde yüksek bir alev çemberi oluşturdum . Ve onu içe doğru daraltmaya başladım . Alevler boyunu geçiyordu . Armona'nın öfkesinin körüklendiğini biliyordum ama bu tek şansımdı . Ve kralın önünde bunu yapmak ona göz dağı vermek için güzel bir sebepti .
Armona alevlerin içinden hızlıca attı kendini . Birkaç yeri yanmıştı . Ve oda bana aynı şeyi yapmaya başladı . Üstümdeki kıyafetleri yakıyordu . Tenime değen alev canımı azda olsa yakmaya başlamıştı . Sonra alevler arttı . her yerimdeydiler . Ve Armona son olarak saçlarımı hedef aldı . Değilki yakmak kimsenin saçlarıma dokunmasına izin vermezdim . Bu benim hassas noktamdı . Ama Armona saçlarımı yaktı . Uzun siyah saçlarım hızla yarıya kadar yanmıştı ve benim öfkeden gözüm döndü . O an direkt olarak etrafımdaki alevleri söndürdüm . Ve Armonaya doğru yürüdüm beni yeniden yakmaya çalışıyor ama yapamıyordu . Gönderdiği alev toplarını tek elimle tutup sağa sola fırlatıyordum .
Herkes şok içinde beni izliyordu . Kral ayaklanmıştı . Armona'nın dibine kadar girdim ve ''Saçlarımı yakmaya nasıl cürret edersin !!'' diye öfkeyle bağırdım . Onu yakasından tutup ileriye doğru fırlattım . Büyüyle değil fiziksel şiddet uygulamak istiyordum ama elimde daha iyisi vardı. Armona'nın üzerine doğru koca bir alev girdabı gönderdim . Girdap onu içine aldı ve yakmaya başladı . Saçlarımı çok sevmemin bir nedeni vardı . Onlar benim için çok özellerdi . Armona'nın çığlıklarını duyuyordum . Kral yeter dedi ve girdabımı söndürdü . Onu yok etti . Armona'nın vücudunda yada yüzünde bir yanık yoktu . Olanlarda çok küçüktü . Ama saçları tamamen yanmıştı . Oturmuş ağlıyordu .
Babası aramıza girdi ve '' Yarından itibaren akademiye dönebilirsin . '' dedi . Sonra Armona'nın ve onun yanına koşmuş bana öfkeyle bakan iki kızınıda alıp oradan askerler eşliğinde yükselerek uzaklaştılar . Şeytan düşür şunları değip duruyordu bana ama henüz erkendi .
Bir saat dolmadan düello bitmişti . Demekki kral bunu yapabilecek tek kişiymiş diye geçirdim aklımdan ve artık bu akademide gerçek düşmanlarım olduğunu da biliyordum . Düello alanından çıktım ve akademinin çıkışına doğru ilerledim . Peşimden Selest diye seslenen Atina'yı duyunca durdum . Yanıma gelip ''Bunu kutlamalıyız .'' dedi . yanında adımı nerden öğrendiğini bilmediğim beyaz gözlü çocuk , abisi ve bir kızla iki erkek daha vardı . Hala sinirli olsamda kutlama beni kendime getirirdi . ''Ama rahat bir yer olsun.'' dedim . Kendimi bitkin hissediyordum . ''Tamam , tamam hadi siz , ay ay pardon bize gidelim . '' dedi . Muhtemelen evde bir teyzem olduğu aklına gelmişti .
Uzaktan bize yaklaşan Losa'yı görünce durdum . ''Tebrikler Selest.'' dedi . Gülümsemekle yetindim . ''Ben akademide olacağım . sen ?'' dedi ve çevreme bakıp durdu . Atina benim yerime cevap verdi . '' Biz bize gideceğiz . Kutlama için . '' dediğinde , Losa hafifçe başını salladı ve bizde yola koyulduk .
''Umarım eviniz yakındır , bende yürüyecek takat kalmadı çünkü . '' dedim Atina'ya . ''Yakın yakın merak etme'' dedi . Ve sessizce yola koyulduk ...
''Atina bir saattir yürüyoruz. Hani yakındı. '' diye söylendim . ''Geldik , geldik köşeyi dönünce hemen . '' dediğinde bir saattir tutuğum nefesimi sonunda verim . Gelene kadar kimse konuşmamıştı , çok garip bir ortamdı . Atina kapıya yaklaşıp anahtarını armaya koyuldu bende o sırada etrafı izliyordum . Ev müstakildi . Küçük şirin bir bahçesi vardı bahçanenin önü sarı çitlerle çevrelenmişti . Girişinde sizi çitlerle aynı renkte bir avlu karşılıyordu . Evse çitlerin aksine koyu yeşil tonlarındaydı . Beyaz panjurlarla bezenmişti . Çift katlı olmasından kaynaklı 4 orta boy penceresi vardı . Camlar karelere ayrılmıştı .
Atina sonunda anahtarı bulup kapıyı açtığında içeri girdik . Evin içide dışı kadar şirindi . Bej rengi koltuklar renkli desenli yastıklarla süslenmişti tam ortada ufak bir sehba duruyordu ve evde oldukça bitki vardı . Oturma alanının karşısında bir ayna altında minik bir gömme vitrin yanındada küçük bir şömine vardı ve etrafları taşlarla çevriliydi . Yandaki kordidorun girişi de öyle . Amerikan mutfak kendini koltukalrın arkasından gösterirken yanında merdiven duruyordu . Loş bir aydınlatması vardi evin . perdeler kahve rengi seçilmişti .
Direkt olarak koltuklara geçip oturdum . Evin havası çok hoştu . Benimle beraber henüz tanımadığım her kişi koltuklara kuruldu . Atinada mutfağa gidip bizim için bir şeyler hazırlıyordu. Kimseden hala çıt çıkmıyordu ve bu durum insanı pardon restayı geriyordu . ''EE , tanışmayacak mıyız artık?'' dedi . Beyaz gözlü çocuk . ''Sen beni zaten tanıyorsun galiba . '' dedim . ''Burdaki herkes seni tanıyor Selestiya . O gün olanlardan sonra Gizay bize gördüklerini anlattı . Tüm okulla beraber tabii.'' dedi kız . ''Demek Gizay sensin . Akademi başkanı mıydı ?'' dedim beyaz gözlü çocuğa . ''Aynen öyle. '' dedi . Diğerlerine dönüp , ''Peki siz.'' diye sordum . kız çocuklardan biriyle oldukça yakın oturuyordu ve çocuk ona kolunu sarmıştı belliki bir çiftimiz vardı . '' Ben Gela .'' dedi kız ve elini uzattı . Uzattığı elini sıktım . Pek arkadaş canlısı değildim uzun süredir ve bu ortama alışmak biraz zor olabilirdi .
''Ben Şaman . '' dedi kolunu kıza dolayan çocuk . Onada kafamı salladım . Diğer daha önce görmediğim çocukta '' Belarus '' dedi . Orası dünyada bir ülke değil miydi ya ? onada kafa salladım . Atina'nın abisi hala adını söylememişti . Oldukça soğuk bir tipdi . ''Peki sen ?'' dedim ona dönerek . ''Atina hala yumurtlamadımı ?'' diye sordu . Ama yüzünde mimik oynamamıştı . ''Yumurtlasa sormazdım . '' dedim aynı ciddiyetle . ''Claus. '' dedi . Tepki vermedim . Sanırım ne kadar ilk başta gözüme yakışıklıda gelse soğuk bir çocuktu . İçimden bir ses uzak durmazsam beni yakacağını haykırıyordu . Ama sanırım bu oldukça zor olacaktı . Sonuçta o Atina'nın abisiydi. Gizay oturduğu yerden kalkıp yanıma geldi . Yüzünde koca bir gülüş vardı . ''Evett , atıştırmalıklar hazıır .'' dedi Atina ve tabakları önümüze bıraktı . Kruvasan doldurduğu tabağı kucağıma aldım ve teker teker yemeye başladım . Çok güzellerdi . Ve canım çok tatlı çekmişti . Herkes kendi arasında konuşmaya başlamıştı .
Atina Gela ve Şamanla konuşuyordu . Claus'da Belasur'la banada Gizay kalmıştı . Ona dönüp ''Gözlerin neden beyaz ?'' diye sordum . Hava olduğunu biliyordum ama havalarda beyaz gözü ne okumuş nede Saira'dan duymuştum. Sahi o neredeydi aceba . Gülerek cevap verdi Gizay . ''Çünkü öyle istiyorum . '' dedi . Anlamamıştım ve tek kaşımı kaldırdım .
''Şaka , şaka gözlerim normalde doğduğumda açık griydi . Ve 15 yaşına kadar öyle kaldı . Sonra element güçlerime kavuştuğumda beyaza döndü . Nedenini en başta anlamamıştım . Annem beni doktora götürdü. Bir şey bulamadı doktorlar . Sonra gece uyuduğumda yarın ne olacağını bildiğimi fark ettim . Yani element özelliklerimle beraber kehanet özelliğide kazandım . Bunu burdakiler haricinde kimse bilmiyor . Ve şimdi sende biliyorsun . Ve ben hakkında çok şey biliyorum . '' dedi . Gözlerim şokla büyüdü , kekeliyerek sordum . ''n-ne biliyorsun ?'' dediğimde gülerek . '' Yarın öleceğini'' dedi .
Korkudan yerimde sıçradım ve '' Ne nasıl ?'' diye bağırdım . Herkes bize bakıyordu . Gizay kahkahalara boğularak ''Şaka , şaka sadece akademiye geri döneceğini gördüm o kadar . '' dedi . Rahatlamıştım . Ve onun omzuna sertçe vurudum . Bu hiç komik değildi . Kolunu ovaladı ve bende önüme döndüm .
''Hadi beraber oyun oynayalım . '' Dedi Atina bu fikir hoşuma gitmişti . Herkes kabul edince , tabi Claus'u ikna etmek biraz zor olmuştu . Oyunu düşünmeye başladık . Gela ortaya bir fikir attı . ''Gerçek küresi , yada ceza oynayalım .'' dedi . Ben ne olduğunu bilmiyordum . Atinada '' Bilmeyen var mı ?'' diye sordu . Ben elimi kaldırdım . ''Ne daha önce hiç oynamadın mı ? '' dedi Gizay alayla . ''Evet ne olmuş .'' dedim bende ve Atina'ya döndüm . ''Bu şöyle bir oyun . Ortaya bir küre koyacağız ve sırayla birbirimize sorular soracağız . Eğer soruyu cevaplamak istersen küreye elini koyacaksın . Ve oda cevabı herkese gösterecek . O anı anlatacak ama cevaplamak istemezsen . Kürenin yanında bir küp olacak ona dokunacaksın ve sana tarifsiz bir acı verecek . süresini soruyu soran belirler . '' dedi . Tehlikeli ve eğlenceli bir oyundu severek kabul ettim . Atina küre ve küpü çıkarıp yere indirdi .
''Kim başlıyor ?'' diye sordum . Gizay ''Yeni olan sensin sen başla . '' dediğinde kabul ettim . İlk sorum onaydı . ''Hep bu kadar şakacı bir ahmak mısındır ?'' dedim . Gülümseyerek küreye dokundu . Küre bir şey yansıttı . Gizay'ın restalara yaptığı şakaları gösteriyordu . Gerçekten iğrenç ve komik şakalardı . Ben bile gülmüştüm özellikle bir keresinde , bir kıza onu öperse hoşlandığı çocuğa dönüşeceğini söyleyip bir kurbağayı 100 kere öptürmüştü ve sonunda kurbağa , hoşlandığı çocuğa değilde , Kıza aşık olan akademideki en inek çocuğa dönüştüğünde kızın yüz ifadesi ve çığlığına çok gülmüştüm . Gizay ''Çocuk o olaydan sonra tüm yıl ödevlerimi yaptı . '' dedi , gerçekten zekice bir şakaymış . Sonunda onun şakaları bitince . Sorma sırasını o devraldı ve Gela'ya ''Nasıl tanıştınız ?'' diye sordu . Şamanı kast etmişti .
Gela küreye kafasına vurarak elini koydu . Gözüken sahne bir bardaydı . Gela deli gibi içmişti belliki çünkü görüntü sallanıp duruyordu . Sonra içki istemek için bar bölümüne iyice yaklaştı ve biiir iç demesine kalamdan yanındaki çocuğun üzerine kustu . Çocuğun Şaman olduğunu söylememe gerek yoktur hehralde . Sonra elini küreden çekti o kızarmışken Şaman ona gülümseyerek bakıyordu . ''Gerçekten üzerine kusan kızı mı sevdin ?'' diye sordu Gizay gülerek . ''Hayatımdaki en tatlı kusmuktu . '' dedi Şaman Gela'ya bakmaya devam ederek . Hep bir ağızdan iğğğ dedik . Cidden daha iğrenç çok az şey duymuştum .
Şimdi sıra Gela'daydı . O Atina'ya, Atina Clausa , Claus Belarusa derken bir yarım saat daha oynadık . En sonunda Belarus bana ''En büyük sırrın ne ?'' diye sordu . Bu soru karşısında küreye dokunamazdım . Atina'yla göz göze geldik . Elimi tam küpe uzatmış tutacakken . Gizay elimi çekip küreye dokundurdu ...
Yıldızımıza basmayı unutmayın lütfen